ĐŞ HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ
ĐŞ HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐ
Şahin ÇĐL
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Đnceleme Yargıcı
I- GENEL OLARAK
Đbra sözleşmesi Đsviçre Borçlar Kanunu’nun 115.maddesinde düzenlendiği halde Türk Borçlar Kanunu’na bu madde alınmamıştır1. Bir kanunun ana kuralları ve kurumları oluşturulurken ibra gibi önemli kuruma yer verilmeyişinin ancak hata sonucu olabileceği ileri sürülmüştür2.
Cumhuriyetten önceki dönem kanunlarımızdan Mecelle’nin 1536 ile 1564. maddeleri arasında ibra düzenlenmiştir. Mecelle, ibrayı, ibra-i iskat ile ibra-i istiyfa olmak üzere iki türe ayırarak incelemiştir. Đbra-i iskat; bir kimsenin diğer kimsede olan hakkının tamamından veya bir kısmından vazgeçmesidir. Yani borçluyu borcundan kurtarmasıdır, kısaca bunun düşmesidir. Đbra-i istiyfa ise, alacaklının alacağından tek yanlı kayıtsız şartsız vazgeçmesidir3.
Borçlar Kanunu’na alınmamış olan ibra sözleşmesi, 3008 sayılı, 931 sayılı ve 1475 sayılı Đş Kanunlarında da düzenlenmemiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nun bazı maddelerinin “ibra” kenar başlığını taşıdığı ve ibraya ilişkin bazı hükümlerin bulunduğu görülmekte ise de, anılan Kanunda da ibra sözleşmesi düzenlenmemiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun ibraya ilişkin hüküm- leri menfi borç ikrarı mahiyetindedir4.
1 Đsviçre Medeni Kanunu’nun 115.maddesi şu şekildedir. Anlaşma yoluyla kalkma:
Mükellefiyetin doğması bir şekle bağlı veya taraflarca bir şekil şartı kabul edilmesi halinde dahi, ala- cak tamamen veya kısmen tarafların anlaşması ile hiçbir şekle tabi olmaksızın ortadan kaldırılabilir. Đsviçre Borçlar Kanunu şerhi, Dr. X.XXXXXX; Çeviren Dr. Xxxx XXXXX; Ankara 1972, s.72.
2 BERKĐ, Şakir; Borçların Sukutu, AÜHF., Cilt XII, s.237.
3 ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.522.
4 XXXXXXXX-XXXXXXX; Türk Ticaret Kanunu, Đstanbul 1969, s.177.
Đş Hukuku açısından gerçek bir ihtiyaca cevap verdiği tartışmasız olan ibra sözleşmesinin kanunlarda düzenlenmeyişi önemli bir eksikliktir. Bu eksiklik zorunlu olarak içtihatlarla doldurulmaya çalışılmıştır5.
Đş Hukuku uygulamasında ibranın yaygın olarak başvurulan bir yol olduğu söylenebilir. Daha çok ibraname olarak adlandırılmakta ve işçinin tek taraflı olarak imzalayıp işverene verdiği bir belge şeklinde düzenlenmektedir.
Öğretide, Borçlar Hukuku yönünden borçların sukutu sebeplerinden biri olarak ibra sözleşmesi ayrıntılı biçimde incelenmiş6 ve Đş Hukuku bakımından ibra- name üzerinde durulmuştur7. Ancak uygulamada çoğu kez bir başka hukuki işlem ibra olarak adlandırılmakta, zaman zaman ifanın kanıtı belge ile eşdeğer kabul edilmektedir.
Bu çalışma ile ibra sözleşmesinin tanımı, çeşitleri, şekli, unsurları, yapıl- ması ve sonuçları üzerinde durularak, ağırlıklı olarak Đş Hukuku uygulamalarında geçen ibra belgeleri değerlendirilecektir. Amacım, ibra belgelerinin geçerliliği ve sonuçları ile ilgili bazı tereddütlerden yola çıkarak, bir sistem içinde Yargıtay’ın uygulamasını ortaya koymaktır.
II-ĐBRANIN TANIMI
Đbra, Arapça kökenli bir kelime olup “hastayı iyi etme”, “aklama, temize çıkarma” anlamına gelir8. Borçlar Hukukunda değişik anlamı olduğunu bildiğimiz ibra, Borçlar Kanununda düzenlenmediği için yasal bir tanıma sahip değildir.
Öğretide en kapsamlı tanımı yapan Berki’ye göre ibra; alacaklının ivazlı veya ivazsız olarak alacağının tamamından veya bir kısmından borçlu lehine feragat etmesi, daha doğrusu itfa edilmiş gibi kabul eylemesidir9. Bu tanıma göre ibra sözleşmesini borcun ifa edildiğinin ispat vesikası olarak görmek doğru olmaz. Đbra, ifanın dışında borcu kısmen veya tamamen sona erdiren nedenlerden biridir.
5 DOĞAN, Mürsel; Türk Đş Hukukunda Đbra Sözleşmesi, Yargıtay Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, s.166.
6 Bkz. TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX /ALTOP; Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 985,-ARSEBÜK, Esat; Borçlar Hukuku, Ankara 1943, s.467–XXXXXXXXX, M. Xxxxx; Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt 2, Ankara 2001 s.554–TEKĐNAY, S. Xxxxx; Borçlar Hukuku, 5. Bası, Xxxxxxxx 1985, Cilt II., s.1319–TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1,
6. Bası, Xxxxxxxx 1976, s.1171–EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt III, 3. Baskı, Ankara 1991, s.468 – BERKĐ, Şakir; Borçların Sukutu, AÜHF., Cilt 12, Sayı 1, s.237.
7 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Đş Hukuku, Đstanbul 1971, s. 285 -ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.537–GÜNAY,C. Xxxxx;Şerhli Đş Kanunu, Ankara 1998,Cilt 2 s 1361- KILIÇOĞLU, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s. 751
8 Bkz. Türk Dil Kurumu Sözlüğü ve Türk Hukuk Lügatı (THK yayını), s.357.
9 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.237.
Nitekim BERKĐ ibrayı, alacaklıyı tatmin etmeyen sukut sebeplerinden biri olarak saymıştır10.
Xxxx Xxx Xxxx’x göre ibra, alacaklının alacağını elde etmeksizin borcun ortadan kaldırılmasıdır11.
Yargıtay’ca ibranın tam bir tanımı yapılmaksızın daha çok hakkı ortadan kaldıran bir belge olduğu üzerinde durulmuştur12. Uygulamada ibraname, ibra bel- gesi, ibra senedi, ibra sözleşmesi gibi çeşitli adlarla düzenlenmekte ancak içerik olarak bazen bir başka sözleşme, feragat, sulh sözleşmesi, menfi borç ikrarı veya bir ödeme makbuzu niteliğini taşımaktadır. Hal böyle olunca, bütün bu farklı müesseseleri tek bir müessese (ibra senedi) içinde toplayan Yargıtay Đçtihatlarını isabetli saymak güç olur13.
III-ĐBRANIN ÇEŞĐTLERĐ
Đbrayı türlerine göre, ivazlı ve ivazsız olarak ikiye ayırmak mümkündür. Đvazlı ibra, mukabil bir eda veya bedel karşılığında yapılan bir ibra sözleş-
mesidir14. Burada dikkat edilmesi gereken husus, şayet borcun tamamının xxxx- mesi veya tamamına karşılık gelen edimde bulunulması halinde bunun ibra değil ifa sayılması gerektiğidir. Gerçekten borcun tamamına hatta fazlasına karşılık ge- len bir edim karşılığı verilen ibra belgesi, ibra değil ifa yerine geçmektedir15. Buna göre ivazlı ibraya örnek olarak, 1 milyar TL. borcun yarısının ödenmesi karşılığında kalanı için alacaklının alacağından vazgeçmesi olarak gösterilebilir.
Đvazsız ibra, karşılık bir edim olmaksızın kayıtsız şartsız yapılan ibra sözleş- mesidir16. Bu halde alacaklının hiçbir karşılık olmaksızın alacağından vazgeçmesi söz konusudur. Đvazsız ibranın feragat ile karıştırılması mümkündür. Feragat borcu sona erdiren nedenlerden değildir. Sadece talep hakkını ortadan kaldırır. Gerçek- ten feragat, Borçlar Hukukunda öngörülen bir müessese olmayıp, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen hakkın talep ve dava edilebilirliği ile ilgilidir.
Berki tarafından ivazsız ibraya şu örnek verilmiştir; A’nın B’de bir alacağı olsa ve B’nin C’ye evini daha az bedelle kiralaması için bu alacağından tamamen
10 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.237.
11 Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; Đbra Sözleşmesi, Ankara 1998, s.29.
12 Yargıtay HGK., 24.11.1999 gün, 0000/0-000 X., 0000/000 K. ve Yargıtay 9. H.D., 26.2.2001 gün ve 2000/19872 E., 2001/3451 K.
13 TUNÇOMAĞ, Kenan; Đş Hukuku, s.277.
14 XXXXX, Xxxxxx; a.g.e., s.170.
15 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.238.
16 XXXXX, Xxxxxx; a.g.e., s.170.
vazgeçse, bunun ivazsız ibra olduğu ileri sürülmüştür17. Ancak, kanımca bu örnek- te A, C’ye temin edilen bir ivaz karşılığında ibra yoluna gitmiştir ki, alacaklının ken- disi yada üçüncü şahıs lehine bir edim için ibra etmesi de ivazlı ibra niteliğindedir.
Kapsamına göre ibra ise, kısmi ve tam ibra olarak iki şekilde değerlendiri-
lebilir.
Kısmi ibrada alacağın bir kısmından ivazlı yada ivazsız olarak vazgeçilmesi
ve bu miktar bakımından borçlunun borçtan kurtulması söz konusu iken, tam ibra- da borcun tamamını ortadan kaldıran ibra yönünde tasarrufi bir işlem yapılmakta- dır.
IV-ĐBRANIN HUKUKĐ NĐTELĐĞĐ
Türk Borçlar Hukuku alanında ibra kurumu, borcu sona erdiren bir hukuki işlem olarak gerek öğretide, gerek mahkeme kakarlarında kabul edilmektedir. Bu kurumun hukuki mahiyetinin bir sözleşme niteliği taşıyıp taşımadığı Đsviçre Borçlar Kanunu’nun 115.maddesinin gerek Almanca, gerek Fransızca, gerek Đtalyanca metinlerinin yorumundan, ibranın, bir sözleşme niteliği taşıdığı açıkça anlaşıl- maktadır. Her üç dilde kullanılan ibareler “anlaşma yoluyla kaldırma” olarak Türkçeye çevrilebilir18.
Đbranın iki taraflar bir akit olduğu öğretide de kabul görmektedir19. Yargı- tay da bir kararında; ibranın hakları düşürücü bir irade açıklaması ve bunu kabul şeklinde gerçekleşen sözleşme olduğunu kabul etmiştir. Diğer bir kararda ise; ibra, hukuki mahiyetçe varolan bir hakkı yitirme sonucunu doğuran tasarrufi işlemler- dendir, denilmektedir20.
Đbra, alacaklıya ait malvarlığının aktifinde yer alan bir hakka doğrudan doğruya etki yaptığı ve bu hakkı sona erdirdiği için bir tasarruf işlemidir. Gerek Alman, gerekse Đsviçre Hukukunda baskın olan görüş, bu işlemin soyut (mücerret) mahiyette olduğunu, yani sebebe bağlı bulunmadığını kabul etmektedir. Bu görüş esas alınırsa, ibranın dayandığı sebebe ait işlem batıl olsa bile, ibra hüküm ifade eder; fakat böyle hallerde alacaklı sebepsiz iktisap kurallarına göre, ortadan kal- kan alacağının yeniden kurulmasını dava edebilir. Đsviçre’de temsil edilen daha yeni bir fikre göre ise, ibra sebebe bağlı bir işlemdir. Bu son görüş esas alınırsa, sebebi geçersiz olan ibra sözleşmesi de geçersiz kalacaktır.
17 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.237.
18 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.55.
19 XXXX, Xxxxxx; a.g.e., s.470–XXXXXXXXX, M. Xxxxx; a.g.e., s.554-TUNÇOMAĞ, Kenan; Borçlar Hukuku, s.1172 - BERKĐ, Şakir; a.g.m., s.240.
20 Yargıtay 4. H.D., 13.4.1963 T., 2939/3710 ve Yargıtay 9. H.D., 6.7.1967 T., 7072/6175– ÇENBERCĐ, Xxxxxxx, a.g.e., 1976, s.545.
V- ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN BENZER KURUMLARLA KARŞILAŞTI- RILMASI
A- Alacağı Talep Etmeme Taahhüdü (Pactum de non Petendo).
Alacağı talep etmeme taahhüdü, öğretide ileri sürülen bir görüşe göre “Pactum de non petendo in perpetuum” (davadan feragat) ve “Pactum de non petendo in tempus” (erteleme anlaşması, tecil) olmak üzere ikiye ayrılır21.
Davadan feragat tek taraflı bir irade beyanı açıklamasına dayanır. Ertele- me ise, sözleşmenin kurulmasından sonra yapılan bir anlaşma ile tarafların ifa tarihini daha ileri bir tarih olarak değiştirmeleridir22.
Alacağı talep etmeme taahhüdü borç ilişkisini sona erdirmez. Alacağın belli bir süre talep edilememesi ya da hiç dava edilememesi sonucunu doğurur. Alacağı talep etmeme taahhüdünde borç ilişkisi devam etmektedir. Öncelikle erteleme sözleşmesinde sadece geçici feragat söz konusu olabilir. Đbrada ise münferit borç veya borç ilişkisi tamamen ortadan kalkmaktadır23.
Bazı yazarlar dava hakkından feragatin, edimin ifa edilebilirliğini tamamen ortadan kaldırdığını, buna göre sürekli talep etmeme taahhüdünün ibradan farklı bir şey olmadığını savunmuşlardır24. Von Tuhr ise, ibra ile alacağı talep etmeme taahhüdü ve feragatin farklı olduğunu şu örnekle açıklamaktadır. Alacaklı üzerinde rehin kurulmuş alacağını talep ve dava etmeyeceğini taahhüt ederken, rehnini muhafaza etmek isteyebilir. Yine, talep ve dava hakkından vazgeçen alacaklı, borçluya karşı takas hakkını kaybetmek istemeyebilir. Ayrıca alacağı talep etmeme taahhüdü faize ilişkin değilse, alacaklı ana parayı talep hakkından vazgeçmekle birlikte faizi isteyebilir25. Yargıtay, emre muharrer senedin geri verilmeksizin yapı- lan ibranın sadece buna muvafakat eden alacaklıya karşı hüküm ifade ettiğini, sonraki hamiller yönünden bir defi hakkının bulunmadığını kabul etmiştir26.
Alacağı belli bir süre ya da sürekli talep etmeme taahhüdü borçluya def’i hakkı sağlar. Đbra, borcu ortadan kaldırdığı için itiraz mahiyetindedir27.
21 XXXXXX, Eguen; Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.30.
22 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.30.
23 XXXXXXXXX, Joochim; Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.32.
24 XXXX Xxxxx, XXXXXXXX Xxxxx; Xxxxxxxx XXXXXXXX, K. Xxxx; a.g.e., s.32.
25 VON, Tuhr; Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.32.
26 Yargıtay 11. H.D., 17.6.1974 gün, 1974/1916 E., 1976/1983 K.
27 XXXXXXXX, Xxxxx; Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.34.–XXXXXX, X.; Nakleden TUNÇOMAĞ, Kenan; Borçlar Hukuku, s.1177– Aynı konuda Yargıtay HGK., 26.6.1971 gün, 1971/9- 58 E., 1971/418 K.
B-MENFĐ BORÇ ĐKRARI
Menfi borç ikrarı sözleşmesi ile taraflar bir alacak bulunmadığının tespit ederler. Şu halde, ibra sözleşmesinde tarafların varolduğundan şüphe etmedikleri bir alacağı ortadan kaldırmaları söz konusu iken, menfi borç ikrarında, taraflar arasında çekişmeli veya kuşkulu bir yada birden çok alacağın ortadan kaldırılması söz konusudur. Menfi borç ikrarında alacaklı (işçi) bir karşılık alırsa bu bir sulh sözleşmesi olur28.
Menfi borç ikrarı, bir borcun veya borç ilişkisinin mevcut olmadığına ait ira- de açıklamalarıyla meydana gelen bir sözleşme olup29 bu yönüyle ibradan farklıdır.
C- SULH SÖZLEŞMESĐ
Sulh sözleşmesi, tarafların birbirlerine karşılıklı ödünlerde bulunarak arala- rındaki mevcut ilişki üzerindeki bir anlaşmazlığa veya tereddüte son vermek ama- cıyla yaptıkları bir sözleşmedir30.
Sulh sözleşmesi, şüpheli veya üzerinde uyuşmazlık (çekişme) olan bir hukuki ilişkinin tarafları arasında kurulur. Taraflar bu şüpheli veya çekişmeli konu üzerinde birlikte tasarruf ederler. Tarafların sulh sözleşmesini kurmakta iki önemli menfaati vardır. Đlk olarak, taraflar aralarındaki hukuki ilişkide tartışmalı veya şüpheli bir durum görüyorlarsa, bunun giderilmesini usul hukukunun rizikolarına maruz bırakmak istemeyebilirler. Bunun yanında tereddütlü veya çekişmeli konu üzerinde sulh yaparak ileride kendileri için yeni bir güven ilişkisi yaratırlar31.
Sulh sözleşmesi, konu edildiği hukuki ilişkiye ait bir borcu sona erdirmekte ise esasen ibrayı içerir32. Ancak, her mahkeme dışı sulh sözleşmesinin ibra işlemi olduğunu söylemek doğru değildir. Sulh sözleşmesi yerine getirdiği fonksiyona göre, borcun kabulü, yenileme, değiştirme, hatta erteleme niteliğini de taşıyabilir. Hatta sulh sözleşmesinin çizdiği çerçeve bunların hepsini ya da bir kısmını birlikte içerebilir33.
Türk öğretisinde de sulh sözleşmesinin kapsamı geniş tutulmuş ve ibranın tür olarak en çok sulh sözleşmesinin benzediği ileri sürülmüştür34.
28 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Đş Hukuku, s.278.
29 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.50-51.
30 XXXXXXXX, Xxxxx; Borçlar Hukuku Özel Borç Đlişkileri, C. 1, 3. Bası, s.13.
31 XXXXXXX, Xxxxxx X.’xxx nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.43.
32 OSER/SCHÖNENBERGER’den nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.45.
33 SCHLEUP’den nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.45.
34 XXXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e., s.751. – TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Đş Hukuku, s.278 vd.
Sulh sözleşmesi ile ibra sözleşmesi arasındaki farkın, birinde mutlaka şüp- heli ve çekişmeli bir alacağın olması, yine sulh sözleşmesinde karşılıklı tavizlerde bulunulması olarak belirtilmesi gerekir.
D- ĐKALE SÖZLEŞMESĐ
Đkale sözleşmesi (bozma sözleşmesi) tarafların mevcut borç ilişkisinin sona ermesinde anlaşarak bu yolda yeni bir sözleşme yapmış olmaları ile borç ilişkisini bütünüyle ortadan kaldırmasıdır35.
Görülüyor ki, ibra sözleşmesi sadece münferit borçları sona erdirirken, ika- le sözleşmesi borç ilişkisini tamamen veya kısmen sona erdirmektedir36.
E- KONKORDATO
Đcra Đflas Kanununda düzenlenmiş olan konkordato, dürüst borçlunun talebinin kanunda öngörülen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makam- larca tasdik edilmesi ile oluşan ve borçluya süre verilmesini ya da kararlaştırılan oranda bütün adi borçlarında indirim yapılmasını öngören bir hukuki kurumdur37.
Buna göre konkordatonun türleri itibarıyla bu kurumun sulh sözleşmesi, ibra sözleşmesi, bazen feragat, hatta bazen konkordatoyu kabul etmeyenler için cebri anlaşma biçimlerinde ortaya çıkması mümkündür.
VI- ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN YAPILABĐLMESĐ ĐÇĐN GEREKLĐ KOŞULLAR
A- Alacak/Borç Đlişkisinin Varlığı
Đbra sözleşmesi yapılabilmesi için öncelikle bir alacak/borç Đlişkisi olmalıdır. Varlığı şüpheli bir alacakta tarafların karşılıklı anlaşma ile borcu sona erdirmeleri sulh sözleşmesi olarak adlandırılmalıdır.
Alacağı talep etmeme taahhüdü (davadan feragat ve erteleme anlaşması) bulunması halinde de tarafların bu alacakla ilgili ibra sözleşmesi yapmaları müm- kündür. Gerçekten alacağı talep etmeme taahhüdü, borcu ortadan kaldırmaz, sa- dece geçici ya da kesin olarak talep edilememe sonucunu doğurur.
35 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.35.
36 HAPPEK K.’den nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.38.
37 TANRIVER, Xxxx; Konkordato Komiseri, Ankara 1993, s.3.
Menfi borç ikrarından sonra tarafların ibra sözleşmesi yapmaları da müm- kün değildir. Menfi borç ikrarında taraflar, borcun mevcut olmadığı şeklinde irade açıklamasında bulunduklarından, daha sonra, olmayan bir borcun ortadan kaldırıl- ması düşünülemez.
Son olarak, taraflar arasında borcun tamamen ifasından sonra ibra sözleş- mesinin yapılamayacağını belirtmek gerekir. Đfa ile borç ilişkisi sona erer. O halde özellikle Đş Hukuku uygulamasında sıkça ortaya çıkan işverence tüm tazminat ve işçilik haklarının ödenmesinden sonra bu ifayı açıklayan ve başkaca alacağının kalmadığını gösteren belge makbuz hükmünde olup, ibraname değildir. Ancak var- lığı kesin olan alacağın bir kısmının ödenmesi karşılığında kalan kısım için tarafların anlaşarak borcu sona erdirmeleri ivazlı ibra olarak değerlendirilmelidir.
B-Tarafları
Đbra sözleşmesinin tarafları alacaklı ve borçlu, iş hukukunda ise işçi ve işveren olmalıdır.
Đbra sözleşmesi yapma yetkisi, önce bizzat alacaklınındır (işçinindir). Sonra alacaklı (işçi) adına ve onun yetki verdiği kimseler de (B.K. 388/III) ibra sözleşme- si yapabilirler. Böyle bir yetki bulunmadan yapılmış ibra, alacak sahibinin (işçinin) sonradan icazet vermesiyle geçerlilik kazanabilir38.
Taraflardan birinin hükmi şahıs olması halinde ibra sözleşmesi, tüzel kişili- ği temsile yetkili gerçek kişiler tarafından yapılır.
C- Yetki
Đbra sözleşmesi taraflarının tam ehliyetli olması şarttır. Aksi halde ibra söz- leşmesi hüküm ifade etmez. Xxxxxxxx’xx bir kararında 17 yaşında bir işçinin vermiş olduğu ibranamenin geçerli olmadığını kabul etmiştir39. Tunçomağ bu kararı isa- betli bulmadığını belirtmiştir. Zira velisinin izni ya da icazeti ile hizmet sözleşmesi yapan küçüğün, ibra sözleşmesi de yapabileceği görüşündedir40. Doğan ise, ça- lışmak için verilmiş olan iznin, ibra sözleşmesi yapmayı kapsamadığı görüşünde- dir41. Kanımca bu son görüş daha xxxxxxxxxxx. Gerçekten sözleşmenin tarafı olan küçük, bu ibra sözleşmesiyle alacağından kısmen ya da tamamen vazgeçmektedir ki bunun için velisinin izin ya da icazeti gerekir42.
38 TUNÇOMAĞ, Kenan; Borçlar Hukuku, Cilt 1, Genel Hükümler, 4. Bası, Đstanbul 1969, s.685.
39 Yargıtay 9. H.D., 6.8.1964 T., 5288-5147, (XXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.574).
40 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Đş Hukuku, s.280.
41 XXXXX, Xxxxxx; a.g.e., s.170.
42 Yargıtay 10. H.D., 25.2.1977 T., 5466-1351 (UYGUR, Xxxxxx; Borçlar Kanunu, 2. Cilt, 1990, s.523).
Mümeyyiz kısıtlı yönünden de durum aynıdır. Vasinin izin yada icazeti ile ibra sözleşmesi yapabilir.
Đbra sözleşmesine konu olacak alacak üzerinde birden fazla kişinin müşte- rek hakkı mevcutsa her ikisinin de birlikte ibrası gerekir. Örneğin, ailenin mal birliğine girecek olan bir alacağı eşlerden yalnız biri ibra edemez43.
Yine alacak üzerinde üçüncü bir şahıs yararına fer’i bir hak varsa (rehin, intifa gibi), alacaklının iradesi ibra sözleşmesi için yeterli olmaz. Üçüncü şahsın da rızası yada icazeti lazımdır. Bu, ibranın borcun sukutu sebeplerinden oluşu ve sukutun fer’i hakları da ortadan kaldırması kuralının bir soncudur44.
Vekaletnamenin ibra konusunda özel yetkiyi içermesi halinde vekil de mü- vekkili adına ibra sözleşmesi yapabilir45.
D- Đbra Sözleşmesinin Düzenlenme Zamanı
Đbra sözleşmesinin etki alanı geçmişteki bir döneme aittir. Diğer bir deyişle bu belgeler hukuki nitelikleri yönünden geçmişe yönelmişlerdir. Gelecekteki bir hak ibra sözleşmesinin konusuna girmemektedir46. Buna göre ilerde ortaya çıkacak olan bir alacakla ilgili olarak şimdiden bir ibra sözleşmesi düzenlenmesi olanak- sızdır.
Đş Hukukunda işçiyi koruma ilkesinin bir yansıması olarak, hizmet akdinin devamı sırasında alınan ibranamelerin geçersiz olduğu kabul edilmektedir47.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadına göre, hizmetin devamı sırasında alınmış bulunan ibra belgesi sonradan doğmuş olan işçilik haklarını hükümden düşürmez. Bu bakımdan tarafların bu yönle ilgili delilleri üzerinde durmak, delilleri karşılaş- tırmak ve değerlendirmekle varılacak sonuca göre karar vermek gerekir48. Yine Yargıtay bir başka kararında, ibranamenin tarihinin 15.2.1980 olmasına rağmen 28.2.1980 tarihine kadar tüm hakların ibra edildiğinden söz edilmiş olmasına göre, önceki hizmet dönemi için de geçersiz olduğu sonucuna varmıştır49.
43 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.239.
44 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.240.
45 XXXXX, Xxxxxx; a.g.m., s.171 - XXXXX, Xxxxx; a.g.e., s.240.
46 ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.579.
47 XXXXX, X. Xxxxx; Şerhli Đş Kanunu, Ankara 1998, Cilt 2, s.1362 – SAYMEN, F.H.; Türk Đş Hukuku, Đstanbul 1954, s.614 – XXXXXXX, M.K., Xxxxxx Xxxxxxx Xxxxx, Xxxxxxxx 1955, s.287 – XXXXX, Xxxxxx; a.g.m., s.173.
48 Yargıtay 9. H.D., 11.6.1970 T., 1600-6202 (ÇENBERCĐ; a.g.e., 1976, s.531).
49 Yargıtay 9. H.D., 21.6.1983 T., 1983/3591 E.–5670 K. (XXXXX, X. Xxxxx; Şerhli Đş Kanunu, s.1535).
Đş hukuku uygulamasında ibranamenin en çok işe girerken alınan açığa imzanın üst kısmının doldurulması şeklinde ortaya çıktığı söylenebilir. Đşçi tarafın- dan böyle bir iddianın ortaya atılması durumunda bunu ispat etmesi gerekir. Đbra- namenin işe girerken beyaza imza yada matbu şekilde imzalanıp verilmiş olduğu hususu ibranamenin geçerliliğini doğrudan etkileyeceğinden tanıkla ispatı müm- kündür.
Saymen’e göre; işe girdiği zaman veya işin devamı sırasında beyaza imza attırılan ibranamenin hiçbir geçerliliği yoktur, çünkü ibranamenin konusunu teşkil eden alacaklar ya hiç veya tamamen doğmamıştır50.
Đşçinin işveren karşısında güçsüz olması, her an iş aktinin feshi olgusuyla karşı karşıya olması sebebiyle hizmet akdinin devamı sırasında düzenlenmiş olan ibra sözleşmesinin geçersiz olduğundan söz edilmesi, kanımca ibranamenin dar yorumlanması prensibinin çok aşırıya kaçmış halidir. Gerçekten iş akdinin devamı sırasında da feshe bağlı olan ihbar, kıdem tazminatları dışında kalan fazla mesai, hafta tatili gibi alacakların geçmiş dönem için bir kısmının ödenmesi ve bakiyesi için ibra sözleşmesi (ivazlı ibra) düzenlenmesi veya tamamını ortadan kaldıracak şekilde ivazsız ibra sözleşmesi düzenlenmesi mümkündür. Tarafların iradesinin bu şekilde oluşması durumunda, salt hizmet akdi içinde düzenlendiği için geçersiz ol- duğundan söz edilemez. Đşçinin bu konuda iradesinin fesada uğratıldığını (hizmet akdinin feshi, baskısı ve tehdidine maruz kaldığını) çok açık bir şekilde ileri sürmesi ve kanıtlaması gerekir. Nitekim Yargıtay son yıllarda vermiş olduğu bazı ka- rarlarında hizmet akdinin devam ettiği bir dönemde alınan ibranameleri geçerli saymıştır51.
E- Đbra Sözleşmesinin Şekli
Đsviçre Hukukunda ibra sözleşmesi herhangi bir şekle tabi değildir. Đbra edilen alacağı doğuran temel borç ilişkisi kanun veya taraf iradelerine göre bir şekle tabi olsa dahi durum aynıdır52.
Türk Hukukunda durum tartışmalıdır. Bir görüşe göre, B.K.’nun 12. mad- desi uyarınca şekle tabi bir sözleşmenin içeriğinin değiştirilmesinde aynı şekil şartı- na tabi olmasından hareket edilerek ibra sözleşmesinin de borç doğuran asıl ilişki- de olduğu gibi şekle tabi olmalıdır53. Buna karşılık öğretide hakim görüşe göre
50 XXXXXX, X.X.; a.g.e., s.614.
51 Yargıtay 9. H.D., 21.5.2002 T., 2002/2872 E. – 2002/8664 K.
52 Von TUHR/XXXXXX, XXXXXX/XXXXXX, GAUCH/SCHLEUP; Xxxxxxxx EREN, Xxxxxx; a.g.e., 3. Baskı, s.572.
53 XXXX, X. Naim; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Bası, Ankara 1984, s.494; Aynı görüşte SAYMEN/ELBĐR; Türk Borçlar Hukuku, Đstanbul 1958, s.855, Aynı görüşte XXXXX, Mürsel; a.g.m., s.175.
ibra, akdin değiştirilmesi değil, borcun sona erdirilmesidir. Borç ister tamamen, ister kısmen ibra edilsin durum aynıdır54. Eren, bu görüşünü daha sonra değiştir- miş, her iki tarafı korumak için konulan bir şeklin, sözleşmede değişiklik anlamına gelen ibrada da aranması gerektiğini belirtmiştir55.
Đspat Hukuku açısından HUMK.’nun 288-290.maddeleri arasında yazılı olan kuralların geçerli olduğunu, buna göre geçerlilik koşulu olmasa da en azından ispat şartı olarak yazılı şeklin gerektiği belirtilmelidir56.
Yargıtay bir kararında, köy ihtiyar heyetince tasdik olunmuş belgede ibra edenlerin parmak izlerinin bulunmaması ve yine Cumhuriyet Savcılığına hitaben yazılan yazıda kimin hangi borçtan ibra edildiğinin belli olmaması sebebiyle ibranın geçersiz olduğunu kabul etmiştir57. Yine Yargıtay imza yada parmak izi içermeyen ibra belgelerinin geçersiz olduğu ve usulen onanmış parmak izi taşımayan ibrana- menin tanıkla ispat edilemeyeceğini kabul etmiştir58. Yargıtay’ın yeni bir kararında ise, ibranamenin hakkı ortadan kaldıran bir belge niteliğinde olduğu, buna göre Đş Hukuku uygulamasında yorum yapılırken özen gösterilmesi gerektiği, ibraya konu tazminat yada alacağın kuşkuya yer vermeyecek şekilde metin içinde yazılmış olmasının gerektiği sonucuna varılmıştır59.
Yargıtay’ın en azından ispat yönünden yazılı şekil şartını aradığı söylene- bilir. Ancak ibra sözleşmesinin varlığı ve geçerliliğinin tartışmalı olduğu hallere söz konusu kararlar verilmiştir ki, kanımca içeriği tam olarak belirli olan sözlü ibrana- meye geçerlilik tanınmalıdır. Salt yazılı olarak yapılmamış olması sebebiyle geçer- siz sayılması doğru olmaz.
VII- ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN KURULUŞU
Her sözleşme gibi ibra sözleşmesi de tarafların birbirine uygun irade beyanları ile oluşur. Buna göre alacaklının tek taraflı vazgeçme beyanı ibra sözleş- mesi olarak adlandırılamaz. Bu, olsa olsa alacağı talep etmeme taahhüdüdür.
54 TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; a.g.e., s.989, Aynı görüşte EREN, Xxxxxx; 3. Baskı, s.472, Aynı görüşte TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku, s.1173, Aynı görüşte XXXXXXX, X. Xxxxx; Borçlar Hukuku Dersleri, C. 1, 4. Xxxxx, Xxxxxxxx 1987, s.338, Aynı görüşte XXXXXXXXX, X. Xxxxx; a.g.e., s.556, BERKĐ, Xxxxx; a.g.m., 238.
55 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s. 989.
56 EREN, Xxxxxx; a.g.e., s.473.
57 Yargıtay 9. H.D., 15.2.1973 T., 14413 E.–2233 K., ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.1236.
58 Yargıtay 9. H.D., 16.1.1969 T., 11473-231 ve Yargıtay 3. H.D., 23.2.1961 T., 1815-1397,
XXXXXXXX, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.1227.
59 Yargıtay 9. H.D., 26.2.2001 gün, 2000/19872 E., 2001/3451 K.
Çenberci ise; Đş Hukuku uygulamasına göre ibra belgesinin mutlaka bir sözleşme şeklinde yapılmasının gerekmediği, işçinin tek yanlı işlemi ile ibranın söz konusu olabileceğini ileri sürmüştür60. Ancak ibranın geçerli olabilmesi için ibra belgesinin işçi tarafından düzenlenmesinin yetmeyeceğini, aynı zamanda işverene tesliminin gerekeceğini de kabul etmiştir61. Gerçekten Yargıtay da, ibra yazısının işverene verilmiş olmadıkça hukuki sonuç meydana getirmeyeceği görüşündedir62.
Đbra belgesinin işverene (borçluya) sunulması gerekliliği dahi bizi, ibranın bir sözleşme olduğuna yaklaştırmaktadır. Đbra belgesinin işverene tesliminde bunu kabul etmeyen işverene (borçluya) karşı hüküm ifade etmesi düşünülemez. Gerçekten Berki’ye göre ibra; (borçlunun) reddetmemesiyle tamamlanmış olur63.
A) Đcap
Sözleşmenin yapılması tebliğini kapsayan ve bu amaçla zaman itibarıyla daha önce yapılan, karşı tarafa (muhataba) vermesi gerekli, tek taraflı kesin ve bağlayıcı nitelik taşıyan, muhatabın kabulü ile sözleşmenin kurulması sonucunu doğuran irade açıklamasına icap adı verilir64.
Đcabın sözleşmenin esaslı noktalarını ihtiva etmesi, kesin ve belirli olması gerekir. Ancak şarta yada süreye bağlı olarak da yapılabilir.
Borçlar Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca icapçı, geri alma beyanını icaptan önce yada engeç icap ile birlikte ulaştırırsa veya icaptan daha sonra ulaşmasına rağmen muhatap önce geri alma beyanını öğrenmişse icaptan dönmek müm- kündür.
Đcabın alacaklı (işçi) yada borçlu (işveren) tarafından yapılabilmesi de mümkündür. Gerçekten borçlunun (işverenin) hazırlanıp alacaklıya (işçiye) sundu- ğu ibraname metni bir icap sayılmalıdır. Aynı şekilde, işçinin işverene yönelttiği alacağından vazgeçtiğine dair açık ve kesin irade beyanı icap olarak değerlendiril- melidir.
Öğretide ibra iradesinin örtülü olarak ortaya konulabileceği de belirtilmiş- tir65. Eren’e göre; alacaklının bir edim olmadan makbuz vermesi ya da borç sene- dini iade etmesi niteliği itibarıyla ibradır66.
60 ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.573.
61 ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.575.
62 Yargıtay 9. H.D.,25.2.1964 T.,1139-974.(XXXXXXXX, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.575).
63 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.239.
64 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Xxxxx, Xxxxxxxx 2001, s.226.
65 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Xxxxx, Xxxx 3, s.471.–XXXXXXXX, X.Xxxx; a.g.e., s.58.
Turanboy ise; alacaklının ana parayı dava edip, gecikme faizlerini talep etmemesi halinde faize ilişkin alacağı üzerinde bir ibra sözleşmesi yapmak üzere zımni bir iradesinin varlığını belirtmiştir67. Kanımca bu örneklerde, örtülü bir ibra- dan söz edebilmek için alacaklı (özellikle Đş Hukukunun işçiyi koruyucu ilkesi uya- rınca işçinin) iradesinin alacaktan vazgeçmek konusunda kesin olduğunun ortaya çıkarılması gerekir. Đspat hukuku kurallarına göre bunun kesin olarak belirleneme- mesi durumunda, ibra olarak değerlendirilmelerinin yerinde olmayacağı kanısın- dayım. Đşçinin henüz alacağına kavuşmadığı bir anda verdiği makbuz yada iade ettiği senedin alacağı ortadan kaldırması, Đş Hukukunda geçerli olan “ibranamenin dar yorumu” ilkesine de aykırılık oluşturur. Öte yandan Hukuk Usulü Yargılama Kurallarına göre alacağın tahsili sırasında faiz istenmemişse sonradan açılabilecek ek dava yada asıl davada ıslah suretiyle faiz talep edilebilmektedir.
B) Kabul
Muhatapça yapılan ve sözleşmenin icaba uygun olarak kurulmasına muvafakati kapsayan irade açıklamasına kabul denir68. Kabul beyanında açık yada örtülü biçimde yapılması mümkündür.
Borçlar Kanunu’nun 6. maddesinde öngörülen “münasip bir müddet içinde red beyanının açıklanması zorunluluğu” ilkesinin zımni kabule etkisi tartışılmalıdır. Đsviçre öğretisinde susmanın kabul beyanı yerine geçtiğini ileri sürenler olduğu gibi69, aksini savunanlar bunun, borçluyu zorla borcundan kurtarmak şeklinde değerlendirmişlerdir70.
Susmanın kabul beyanı olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği bir yorum sorunudur. Taraflar arasındaki hukuki ilişki buna imkan veriyorsa ve ibraya ilişkin icap tamamen borçlu yararınaysa susma, kabul anlamına gelebilir71. Örne- ğin; bir işçinin masasına ibra belgesi bırakarak işyerinden ayrılması durumunda bunun, yırtılıp atılması veya işçiye iade edilmesi halinde icabın kabul edilmediği, ancak işyeri kayıtları arasında muhafaza edilmesi halinde örtülü olarak kabul edildiği şeklinde değerlendirilmesi mümkündür.
C) Đrade Fesadı Halleri
Đbra bir sözleşme olunca, sözleşme yapma iradesini sakatlayan sebepler ibrayı da geçersiz kılmaktadır. Bunlar, hata (B.K. 23-27), hile (B.K. 28), ikrah (B.K. 29-30) ve gabin(B.K.21) olarak karşımıza çıkar.
66 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 3. Xxxxx, Cilt 3., s.471.
67 XXXXXXXX, X.Xxxx; a.g.e., s.58.
68 TEKĐNAY / AKMAN / XXXXXXXXX / ALTOP; Tekinay Borçlar Hukuku, 7. Baskı, s.93.
69 HIRT, XXXXXXXXXX, XXXXXXXXX, WARSMANN; Nakleden TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.68.
70 XXXX, Xxxxxxxx; TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.68.
71 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.68.
1- Hata
Dar anlamda hata, bir durum veya olay, kısaca gerçek hakkında bilinçli olmayan yanlış veya eksik bilgidir. Hatada, tasavvur edilen şey, gerçeğe uyma- maktadır. Geniş anlamda hata, bir olay veya durum hakkında bilgisizliği de içerir72.
Bir başka anlatımla, kişinin iradesi ile beyanı arasındaki uygunsuzluk hatayı oluşturur. Şayet gerçek durum bilinseydi bu sözleşme yapma iradesinin or- taya çıkmayacağı söylenebiliyorsa bu, esaslı hata olup, sözleşme geçersizdir. Ör- neğin, izin alacağında beş yıllık zamanaşımı olduğunu bilen ancak hizmet akdinin devamı sırasında bunun işlemeyeceğinden habersiz olan bir işçi, son beş yıl için yapılan bazı ödemeler karşısında, bu alacakla ilgili başkaca hiçbir hakkının kalmadığına, işvereni tamamen ibra ettiğine dair bir irade açıklamasında bulun- muşsa esaslı hatanın varlığı kabul edilmelidir. Gerçekten, işçinin çalıştığı tüm süreye ait izinlerini talep edebileceğini bilseydi bu ibra sözleşmesinin yapmayacağı söylenebiliyorsa irade beyanı ile bağlı olmadığı kabul edilmelidir.
Yine, yazılı hizmet akdinde işçi aleyhine tek taraflı cezai şart öngörülmüş olması karşısında, bunun Đş Hukuku uygulamasında geçersiz olduğunu bilmeyen bir işçi, cezai şart yükümlülüğünden kurtulmak için bazı işçilik haklarından vazgeç- tiğine dair ibraname verdiğinde yine esaslı hatadan söz edilebilir.
Yargıtay, bu konuda ispat yükünü hata sebebiyle ibra sözleşmesinin ge- çersizliğini ileri süren işçiye yüklemiştir73.
Hatanın belirlenebilmesi bakımından objektif ölçütlerin yanında subjektif değerlendirmeler de yapılmalıdır. Muhasebe müdürü olarak çalışmış olan bir işçi tarafından tazminat ve diğer işçilik haklarının açıkça belirtilerek ibraname verilmesi durumunda, sadece kıdem tazminatı bakımından ibra sözleşmesi yapılmak isten- diği, diğer hususlar bakımından yapılmış olduğunu söylemek pek mümkün olmaz.
Yargıtay bir kararında, hesabın doğru olduğunu zannederek ibra belgesi imzalanmış olduğu şeklindeki beyanın hata iddiası anlamına geldiğini ve bunun yargılama sırasında çözümlenmesi gerektiğini kabul etmiştir74.
72 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s.350.
73 Yargıtay 10. H.D., 18.6.1975 T., 1858-3884 – Yargıtay 9.H.D., 25.4.2974 T., 23857 E., 7828 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1224).
74 Yargıtay H.G.K., 21.3.1962 T., 10 E., 11 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1225, 000 xx’xx xxxxx).
2- Hile
Bir kimseyi bir irade beyanında bulunmaya veya sözleşme yapmaya yö- neltmek için o kimsede yanlış bir düşünüş uyandırma yada yanlış düşünüşü devam ettirmek amacıyla yapılan hareketler hile olarak adlandırılabilir75.
Borçlar Kanunu’nun 28/1 maddesine göre, taraflardan biri diğer tarafın ka- sıtlı aldatmasıyla bir sözleşme yapmaya sevk edilmişse, sözleşme, hata esaslı olmasa dahi aldatılan taraf için bağlayıcı değildir. Đş Hukuku uygulaması bakımın- dan hileye şu örnek verilebilir. Đşveren tüm tazminatların işçiye ödenmesi vaadiyle işçiden fazla mesai alacaklarından vazgeçmeye dair ibra belgesi almış olsun, ancak sonradan çok az bir tazminat ödemesi yaptığında işçinin, işverence hataya düşü- rüldüğü söylenebilir.
Yine, yeniden işe alınacağı söylenerek önceki hizmetleri yönünden işçi tarafından ibraname verilmesinin sağlanması ve bu taahhüdün yerine getirilmemiş olması durumunda işverenin hilesi söz konusudur.
Đşe girerken alınan beyaza imza yada Sosyal Sigortalar Kurumuna yapıla- cak bildirim için gerektiği söylenerek boş belge imzalatılması halinde ise, hileden söz edilemez. Bu gibi hallerde işçinin, ibra sözleşmesi yapması konusunda iradesi hiç oluşmamıştır.
Yargıtay, hileyi bir kimsenin bir irade beyanında bulunmaya veya sözleşme yapmaya sevk etmek için o kimsede yanlış bir düşünüş uyandırma amacı ile yapıl- mış hareketler olarak tanımlamış, ancak işçinin az bir çaba ile öğrenebilmesi müm- kün bir olayda hile olamayacağını belirtmiştir76.
3- Đkrah
Bir kimsenin, diğer tarafı sözleşme yapmaya sevk etmek amacıyla bilerek onda korku yaratmasına veya mevcut bir korkudan yararlanmasına ikrah denir77. Gerçekte hiç ortaya çıkmayacak olan sözleşme iradesi korku sonucu belirmektedir. Her korku, iradeyi sakatlayan hallerden sayılmaz. Bunun için kendisine yada yakın- larına yönelen ağır ve derhal meydana gelebilecek bir nitelikte olmalıdır. Yine teh- dit, hukuka aykırı olmalıdır. Kanuni bir hakkın yada yetkinin kullanılacağının belir- tilmesi ikrah sayılmaz. Ancak yine de, B.K.’nun 30/II. maddesi hükmüne göre bu noktada fahiş menfaatler sağlanmışsa, bu korku nazara alınır. Örneğin; işyerinde hırsızlık suçunu işleyen bir işçi hakkında şikayette bulunulacağı belirtilerek tüm işçilik haklarından vazgeçtiğine dair ibra belgesi düzenletilmesi ikrah olarak değer- lendirilmelidir.
75 XXXXX, Xxxxxx; a.g.e., s.177.
76 Yargıtay 9. H.D., 2.7.1973 T., 1943 E., 24868 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1224).
77 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s.373.
Yine Đş Hukuku uygulaması bakımından ikraha bir başka örnek; iş akdi feshedilen işçiye ibraname vermemesi durumunda, bir yakınının da işine son ve- rileceği şeklinde korkutulması halinde kanımca bu da ikrah sayılmalıdır. Zira işsiz- liğin çok yoğun olduğu ülkemizde bir yakınının işini kaybedeceği korkutması ciddi ve ağır bir tehlikedir.
4- Gabin (Aşırı Yararlanma)
Borçlar Kanunu’nda gabin, sözleşmenin içeriğine ilişkin hükümler (m.19- 20) ile iradeyi sakatlayan sebepler (m.23 vd.) arasında düzenlenmiştir.
Edimler arasında bir oransızlık bulunduğu, çok düşük olan karşı edim için çok yüksek bir edim veya bunun aksine, çok yüksek olan bir karşı edim için düşük bir edim taahhüt olunduğu taktirde gabinden (aşırı yararlanma) söz edilir78.
Gabin, Đş Hukuku uygulamasında ibra sözleşmesini geçersiz kılan en önemli nedenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Đbranamenin makbuz hük- münde olduğuna dair çok sayıda Yargıtay kararının79 temel noktası budur.
Gabinden söz edebilmek için edimler arasında aşırı oransızlık (objektif unsur) yeterli sayılmaz. Karşı tarafın özel durumundan yararlanma (subjektif unsur) durumunun da varlığı aranır80.
Yargıtay’ın bir kararında, işçinin, müzayaka halinde bulunduğu sırada ken- disine imzalatılan ibra belgesine itirazın, gabin iddiasını kapsadığını kabul etmiştir. Đşçinin boşta kaldığı süre zarfında geçimini temin bakımından çok zor durumda kalacağı dikkate alınırsa, edimler arasında aşırı bir oransızlık bulunması halinde ibranamenin geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır81.
VIII- ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN SONUÇLARI
A- Borcun Sona Ermesi
Đbra, alacak ve borcu doğrudan doğruya ve kesin olarak ortadan kaldırır. Tam ibrada borcun tamamı, kısmi ibrada ise borcun ibra edilen kısmı sona erer. Bunun sonunda borçlu da borcundan kısman ya da tamamen kurtulur82.
78 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku, Đstanbul 1976, s.380.
79 Yargıtay 9. H.D., 28.2.2001 gün, 2000/19969 E., 2001/3616 K. ve Yargıtay 9. H.D., 29.3.2000 gün, 2000/707 E., 2001/4090 K
80 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku, Đstanbul 1976, s.380 vd.
81 Yargıtay H.G.K., 27.3.1971 T., 21133 E., 32476 K., (XXXXXXXX, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s.1224, 000 xx’xx xxxxx).
82 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s.1261.
Yargıtay, ibranamenin şartlı olarak yapılmış olması halinde bu şart gerçek- leşmeden ibra sözleşmesine dayanılamayacağını kabul etmiştir83. Yargıtay’ın mik- tar yazılı olan ibranameyi makbuz sayan çok sayıda kararına göre ise borç ancak yazılı miktar kadarıyla sona erecektir84. Kanımca bu husus, ibra olduğu ileri sürülen belgenin geçerliliği ile ilgilidir. Yoksa miktar içerse dahi, kesin biçimde kalan ala- caklardan vazgeçilmesi halinde de borcun tamamen sona erdiği kabul edilmelidir. Gerçekten Yargıtay’ın son yıllarda vermiş olduğu kararlarında, ibranamenin içerdiği miktar bakımından makbuz olduğunu kabul etmemiş,borcun tamamen sona erdi- ğini belirtmektedir.85. Yargıtay’ın giderek ibra sözleşmelerinin geçerli olduğu yö- nünde kararlar verdiğini, ibranamenin dar yorumu ilkesinden bir miktar uzaklaşıl- dığını söylemek kanımca yanlış olmaz. Bu, ibra kurumunun niteliğine uygun bir çözüm tarzıdır. Miktar içeren ibraname, ivazlı ibra olarak değerlendirilmeli ve kalan alacaktan açık ve kesin biçimde vazgeçme halinde borcun sona erdiği kabul edilmelidir. Böyle bir ibra belgesinin geçersizliği, ancak irade fesadı hallerinin kanıtlanması durumunda söz konusudur.
B- Fer’i Borçlara Etkisi
Đbra sözleşmesinde aksine hüküm yoksa asıl alacaklarla birlikte faiz, rehin, cezai şart gibi fer’i haklar da sona erer. Ancak, alacaklı, işlemiş faiz veya gerçekleşmiş cezai şart alacağını saklı tutmuşsa, ibraya rağmen bunlar varlıklarını sürdürür86.
Asıl alacak varlığını devam ettirirken, fer’i bir hakkın, örneğin, kefalette ke- filin ibra edilmesi asıl borcun sona ermesini sağlamaz. Aynı şekilde tarafların faiz borcunu ibra etmeleri asıl borcun ibrası anlamına gelmez87.
C- Müteselsil Borçlarda Durum
Birden ziyade kimse, alacaklıya karşı aynı sebepten dolayı ve her biri borcun tamamı için asıl borçlu sıfatıyla borçlu olur, müteselsil borçtan bahsedilir88. Müteselsil borcun alacaklısı, borçluların tamamından ya da birinden alacağın tamamını talep edebilmektedir.
83 Yargıtay 9. H.D., 11195 E., 936 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1218, 00 xx’xx xxxxx).
84 Yargıtay H.G.K., 17.3.1978 T., 10-26 E., 250 K., ve Yargıtay 9. H.D., 29.3.2000 gün, 2000/707 E., 2000/4090 K.
85 Bkz. Yargıtay H.G.K., 16.4.1997 T., 1997/86 E., 1997/339 K. ve Yargıtay H.G.K., 24.11.1999 T.,
1999/9-968 E., 1999/983 K.
86 EREN, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s.1261.
87 XXXXXXXX, X. Xxxx; a.g.e., s.119.
88 TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, s.285.
Alacaklının borçlulardan birini yada bir kısmını ibra etmesi halinde ibranın diğer borçlulara etkisi Kanunumuzda düzenlenmediği gibi, öğretide bu husus tar- tışmalıdır. Xxx Xxxx’x göre aksi açıklanmadıkça, borçlulardan birinin ibrası yalnız onun hakkında etkili olur ve diğer borçlular eskisi gibi borçlu olmaya devam eder- ler89. Buna karşılık öğretide hakim görüş ibra sözleşmesinde açıkça yazılı olmasa dahi, sözleşmenin yorumundan yada halin icabından diğer müteselsil borçluların da ibra edildiği ortaya çıkarılabiliyorsa, ibradan diğer borçluların da yararlanabi- lecekleri şeklindedir90. Alacaklının, borcu doğuran işlemle en fazla ilgili olan borç- luyu ibra etmesi ya da borç senedinin iade edilmesi gibi hallerin, diğer borçluların da ibra edilmiş olduğuna delalet edebileceği ileri sürülmüştür91.
Öğretide müteselsil borçlarda ibra konusunda bir başka yaklaşım da, ibra edilen borçlunun iç ilişkideki sorumluluğu kadar borcun diğer müşterek borçlular yönünden de sona ereceği görüşüdür92. Kanımca, borcun, diğer müteselsil borçlu- lar yönünden ibra edilen borçlunun iç ilişkideki sorumluluğu nispetinde sona erme- si görüşü daha isabetlidir. Aksine çözümde, ibra sözleşmesi ile borç, alacaklı tarafından müteselsil borçlulardan biri lehine ortadan kaldırıldığı halde diğer müte- selsil borçluların rücu taleplerine maruz kalabilmesi söz konusu olur. Bir başka anlatımla, borçlulardan birisinin ibra edilmiş olmasına rağmen borcun tamamını ödemek zorunda kalan diğer müteselsil borçlunun, ibranın tarafı olan borçluya rücu etmesi sonucu ortaya çıkar ki, oysa ibranın etkisi borcun tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Borç ibra ile son bulduğundan rücu mümkün kabul edilmez ise de, bu defa ibranın tarafı olmayan müteselsil borçlular yönünden hisselerine düşenden daha çok, sorumlu oldukları şeklinde sonuca ulaşılmış olur.
Yargıtay’ın bir kararında93, alacaklıyı tatmin etmeyen (kusursuz imkansız- lık, ibra, tecdit, sulh, zamanaşımı) hallerde de borçlulardan birinin borçtan kurtul- ması sonucunu doğuran sebebin diğer borçlulara kısmen sirayet edeceğini kabul etmiştir.
Yine Yargıtay bir başka kararında94, trafik kazası sonucu yaralanan bir şahsın açmış olduğu manevi tazminat davasında, 5/8 ve 3/8 oranlarında kusurlu
89 VON, TUHR / XXXXXX; Nakeleden TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; a.g.e., s.302.
90 TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku, 1976, s.1052, TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; a.g.e., s.302, EREN, Xxxxxx; a.g.e., 7. Xxxxx, s.1202; TURANBOY, K. Xxxx; a.g.e., s.121.
91 TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; a.g.e., s.302 ve TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Borçlar Hukuku, 1976, s.1052.
92 XXXXXXXXX, F. N.; Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, Cilt II, Xxxxxxxx 1969, s.271; AKINTÜRK, Xxxxxx; Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s.180; TEKĐNAY/AKMAN/XXXXXXXXX/ALTOP; a.g.e., s.303.
93 Yargıtay 4. H.D., 16.2.1999 T., 1978/8214 E., 1979/2031 K.; TEKĐNAY / AKMAN / XXXXXXXXX /
XXXXX; a.g.e., s.303. 22/a’da yazılı karar.
94 Yargıtay 4. H.D., 15.2.1983 T., 1983/189 E., 1983/152 K., Y.K.D., C.IX., Xxxx 6, s.836.
olan müteselsil borçlulardan birinin ibra edilmesi halinde diğer borçlunun sorumlu- luğunun ibra edilenin kusuru nispetinde azaltılacağı sonucuna varmıştır.
Đş Hukuku uygulaması bakımından müteselsil borçluluk daha çok işyeri devri halinde ortaya çıkar, 1475 Sayılı Đş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca kıdem tazminatından devralanın devredenle birlikte sorumluluğu öngörülmüştür. Yine, Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi uyarınca işyeri devri halinde devreden ile devralanın birlikte sorumluluğu sözkonusu olabilir. Katıldığım görüşe göre, dev- reden işverenin alacaklı (işçi) tarafından ibra edilmesi halinde, devreden işverenin sorumluluğu kadar devralanın borcu da sona erer. Devralan işverenle alacaklı işçi arasında ibra sözleşmesi yapılması halinde ise, borcu doğuran işlemle en fazla ilgili olan borçlunun ibra edilmiş olması sebebiyle devralının da ibra edilmiş olduğu sonucuna varılabilir. Ancak bu ikinci örnekte borcun daha çok kimin döneminde oluştuğu belirlenmelidir. Gerçekten, devreden nezdinde uzun yıllar çalıştıktan son- ra devralana bağlı olarak kısa bir süre çalışan işçinin devralana ibraname vermesi halinde, önceki işverenin borcunun da ibra edilmiş sayılabilmesi, ibra sözleşme- sinde bu yönde açık düzenleme olmasına bağlıdır. Ayrıca ibra sözleşmesinde çalışı- lan tüm süre açıklanmış ve buna göre ivazlı veya ivazsız bir ibra söz konusuysa, önceki işveren dönemiyle de ilgili olarak son işverenin ibra edildiği, buna göre dev- reden işveren açısından da borcun son bulduğu söylenebilir. Yine asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumluluğu bulunan hallerde, işçinin doğrudan bağlı bulun- duğu alt işverene verilen ibraname, aksi açıkça öngörülmedikçe ve halin icabından anlaşılmadığı sürece asıl işveren bakımından da sonuç doğurur.
IX-ĐŞ HUKUKUNDA ĐBRA SÖZLEŞMESĐNĐN DAR YORUMU ĐLKESĐ
A- Öğreti Görüşü
Şekil adaleti gerçek adalete yaklaştığı ölçüde toplumda huzursuzluklar azalacaktır. Bir hukuk kuralı yorumlanırken bu esastan hareket edilmelidir. Tek yanlı yorumlar daima toplumda hoşnutsuzluk yaratır. Burada her şeyden önce milli çıkarlarımızın doğrultusunda bir yorum yapılmalıdır95.
Đş Hukukunda işçi lehine yorum geniş bir şekilde uygulama alanı bulmak- tadır. Đşveren karşısında işe ihtiyacı olan işçi korunmaya muhtaçtır. Đşsizliğin yüksek oranda olduğu ülkemizde yeniden iş bulmanın güçlüğünü dikkate alan ve geçinmesi için çalışması gereken bir işçi, işe girerken imzalı boş kağıt verebilmekte yada matbu bir ibra belgesi imzalamayı göze almaktadır. Yine hizmet akdinin de- vamı sırasında işverence bu tür belgelerin imzalatılması söz konusu olabilmektedir.
95 XXXXX, Xxxxxx; a.g.m., s.185’de Anayasa Mahkemesi’nin 26/27.9.1967 T., 336/29; R.G. 19.10.1968, S. 13031 sayılı kararını yorumlayan görüşü.
Hatta, akdin feshinden sonra hak kazanabileceği miktarların çok altında ödemelere rağmen ihtiyacı olan paraya bir an önce kavuşabilmek için bakiye haklarından vazgeçtiğine dair belge düzenlemesi de uygulamada sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Đbranın hakkı ortadan kaldıran bir belge oluşu, geçerliliği konusunda dar bir yoruma tabi tutulması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Öğretide bu tür yorum tarzı benimsenmiş, ibranamenin genel bir anlatım içermesi halinde ibranın sözkonusu olmayacağı, vazgeçilen alacakların açık ve kesin olarak belirlenmesi gerektiği kabul edilmektedir96. Bununla birlikte Türk Đş Hukuku bakımından kendine özgü kuralları olan bir ibra yada ibra sözleşmesi ortaya konulmuş değildir. Daha çok Yargıtay’ın iş davalarının temyiz incelemesi yapılan dairelerinin kararları üzerinde durularak yorum yoluna gidildiği görülmektedir.
B- Yargıtay Uygulaması
Đbra sözleşmesinin genel hatlarıyla incelendiği bu çalışmada pekçok başlık altında Đş Hukuku uygulamasını gösteren Yargıtay kararlarına yer verilmiştir. An- cak, bir yandan ibranamenin borcu sona erdiren etkisi, öte yandan işçiyi koruma borcunun buna yansıması, uygulamada başka ölçütlerin ortaya çıkmasına yol aç- mıştır. Bu kriterlerin ayrı başlıklar halinde incelenmesinin, hangi ibranamenin ge- çerli olduğu konusunda bazı tereddütlerin ortadan kaldırılması için gerekli olduğu düşüncesiyle Yargıtay kararlarının belli bir sistem dahilinde incelenmesi gerek- miştir.
1- Đbranamenin Makbuz Sayılması
Miktar içeren ibranamenin makbuz olarak değerlendirilmesi gerektiğine dair çok sayıda Yargıtay kararı vardır. Belgede, belli bir miktar ödemenin gösteril- diği ve işverenin hiçbir borcunun kalmadığına dair açıklamanın yer aldığı bir du- rumda, buna, ibraname olarak değer verilmemiştir.
Yargıtay HGK.’nun 27.4.1983 tarihinde vermiş olduğu karar şu şekildedir: “... işçinin, işverene verdiği ibranamenin, kural olarak, işçiye yapılmış olan ödemeyle sınırla olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Đş Hukukunun işçiyi koruyucu amacı gözönünde tutulduğunda, bu konuda dar yorum esasının benimsenmesi ve yine kural olarak bir işçinin işvereni karşılıksız olarak ibra etmesinin ihtimal dışı olması da bu kabul tarzını destekleyici bir nitelik taşır (HGK.’nun 16.6.1971 gün ve 1215 E., 378 K). yine yargısal kararlarda işçiye yapılmış ödemelerin miktarını be-
96 Bkz., XXXXXXXXX, Xxxxxxx; Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000, s. 751 – GÜNAY, C. Xxxxx; Şerhli Đş Kanunu, Ankara 1998, Cilt 2, s.1362 – TUNÇOMAĞ, Kenan; Türk Đş Hukuku, Đstanbul 1971, s.282
– XXXXX, Xxxxxx; a.g.m., s.185 – XXXXXXX, Xxxxx; Xxxxxx Xxxxxxx Xxxxx, Đstanbul 1955, s.288
– ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; Xx Xxxxxx Xxxxx, s.540.
lirleyen ve ibraname adı altında düzenlenmiş olan belgelerin makbuz niteliği taşı- dığı kabul edilmiştir (HGK.’nun 17.3.1978 gün ve 1977/10-26 E., 1978/250 K). Hal böyle olunca, davacının makbuz niteliğindeki bu ibraname dışında kalan haklarını ve bu arada noksan ödeme varsa bu kesin alacağını istemesini engelleyici bir se- bep bulunmamaktadır...”97.
Yine Yargıtay’ın bir başka kararında, ibraname ile birlikte yapılan ödeme belgeleri de mahkemeye sunulduğuna göre, bütün bunların göz önüne alınarak ibranamenin makbuz niteliğinde sayılması gerektiği kabul edilmiştir98.
Yargıtay’ın 1973 yılında verdiği bir başka kararında; “... iş kazasının gerektirdiği tazminat miktarı, belgede yazılı olandan daha önemli bir meblağı teşkil ediyorsa, o taktirde bu belgeye, zararın tümünü kapsayan ibraname gözüyle bakmak isabetli olmaz. Böyle bir belge ancak bir makbuz niteliği taşır ve ihtiva ettiği miktar için geçerli olur. Aksi düşünce Đş Hukukunun işçiyi koruma borcu ile bağdaşmaz. Đş kazası sonucu beden gücünü 2/3 oranında kaybeden ve henüz çalışabilecek çağda olan davacının bu maluliyeti karşılığındaki zararlarının ... Liradan daha fazla olacağının muhtemel görülmesi böyle bir incelemeyi gerekli kılmaktadır ...”99.
Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 1978 yılında vermiş olduğu bir kararında “... bir işçinin zararının karşılığını almadan zarardan sorumlu olanı ibra etmesi hayatın olağan akışı ile bağdaşmaz. Đbranameden söz edebilmek için tazmin edilecek mik- tar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık bir oransızlık bulunmaması gere- kir. Açık oransızlık bulunduğu durumlarda ise, bu belge ibraname değil, makbuz niteliğindedir...”100 şeklindedir. Xxxx, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bir kararında; “...Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için, tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlık bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, açık oransızlığın bulunduğu durumlarda, anılan belge makbuz niteli- ğindedir...”101 denilmekle, Yargıtay’da iş davalarının temyiz incelemesinin yapıldığı her üç dairede de ibranamenin dar yorumu ilkesinin kabul görüldüğü söylenebilir Yargıtay’ın bu görüşü, ibra sözleşmelerinin bazı sakıncalarını gidermeye yöneliktir ve öğretide kabul görmektedir102.
97 Yargıtay H.G.K., 27.4.1983 T., 1980/9-3055 E., 1983/427 K., (YKD., Sayı 11, s. 1581-1583).
98 Yargıtay 9. H.D., 1.11.1996 T., 1996/16706 E., 1996/20407 K. (XXXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e.,
s.758, 000 xx’xx xxxxx).
99 Yargıtay 9. H.D., 16.4.1973 T., 696 E., 22365 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1211, Karar no:76).
100 ÇELĐK, Xxxx; Đbranamenin Niteliği ve Kapsamı, ĐHU., Xx Xxxxxx, m.26, No:1, Xxxxxxxx 1982/1.
101 Yargıtay 21. H.D., 24.4.1994 T., 1994/2055 E., 1994/1799 K.
102 ÇELĐK, Xxxx; Đbranamenin Niteliği ve Kapsamı, ĐHU., Xx Xxxxxx, m.26, No:1, Xxxxxxxx 1982/1- ÇELĐK, Xxxx; Đbraname Kapsamı Dışında Kalan Miktarın Talebi, ĐHU., Xx Xxxxxx, m.26.
Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararların yukarda belirtilen kararlardan farklı olduğu, ibranameye daha fazla geçerlilik tanındığını söylemek yanlış olmaz. 1997 yılında verilmiş olan bir Hukuk Genel Kurulu kararında, miktar içeren ibra belgesinin makbuz niteliğinde kabul edilmesinin hatalı olduğu, diğer alacak ve haklardan açıkça feragat ettiği yazılı olduğuna göre isteklerin reddinin gerekeceği sonucuna varılmıştır103.
1998 yılına ait bir başka Hukuk Genel Kurulu kararında da, işçinin ücret farkı alacağı hesaplandığı halde, çalıştığı süre boyunca, ücret, sosyal haklar, bildirim ödemesi, kıdem ödencesini tamamen aldığını, başkaca hak ve alacağının bulunmadığını belirtmiş olması sebebiyle, ücret farkı isteğinin reddinin gerekeceği kabul edilmiştir104.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1999 yılında verdiği bir kararından ise, önce Yargıtay’ın özel dairesince ibranamenin hakkı ortadan kaldıran itiraz nite- liğinde olması sebebiyle dar yoruma muhtaç olduğu, belgenin ekli hesaplamalarla ilgili olduğu içerikleri ile sınırlı bulunduğu noktasından yerel mahkeme kararının bozulduğu, ancak yerel mahkemenin direnme kararı üzerine anılan kurul tarafın- dan direnme kararının onandığı anlaşılmaktadır105.
Ancak Xxxxxxxx’xx ibranameyi miktarla sınırlı makbuz sayan görüşünden ta- mamen ayrıldığı da söylenemez. 2000 ve 2001 yıllarında vermiş olduğu bazı karar- larında miktar içeren ibranamenin makbuz hükmünde olduğu, hesaplanacak olan farkının hüküm altına alınması gerektiği kabul edilmiştir106.
Đşte bu noktada miktar içeren ibranamenin makbuz sayılması yada ivazlı ibra kabul edilmesi ayrımının kriterinin sübjektif olduğu söylenebilir. Bunda, yapı- lan ödemenin gerçekte hak kazanılandan çok uzak oluşu, işçinin eğitim durumu, ifa ettiği görevin özellikleri, müzayaka halinde olup olmadığı önem kazanmaktadır. Öte yandan ibranamenin düzenlenme şekli de belirleyici olmaktadır. Örneğin; tazminat ve alacakların tahakkuk belgeleri ile birlikte imzalatılan ve “başkaca hak ve alacağının bulunmadığını” belirten bir ibra belgesi ödemeyi ispata yarayan bir belgeden başka bir anlam ifade etmez. Ancak, işyerinde muhasebe müdürü ya da personel müdürü olarak çalışmış olan bir işçinin, iş akdinin feshinde düzenlenmiş olduğu “... yukarda yazılı miktarlardan fazlaya dair haklarından vazgeçtiğini...” bildiren ibraname ivazlı ibra olarak nitelendirilmelidir.
103 Yargıtay H.G.K., 16.4.1997 T., 1997/86 E., 1997/339 K.
104 Yargıtay H.G.K., 7.10.1998 T., 1998/9-648 E., 1998/683 K.
105 Yargıtay H.G.K., 24.11.1999 T., 0000/0-000 X., 0000/000 K.
106 Bkz. Yargıtay 9. H.D., 28.2.2001 T., 2000/19969 E., 2001/3616 K. - Yargıtay 9. H.D., 29.3.2000 T., 2000/707 E., 2000/4090 K. - Yargıtay 9. H.D., 7.6.2001 T., 2001/5963 E., 2001/9793 X. xxxxxx
kararları.
Bu bahisle son alarak Yargıtay’ın ibraname metninde geçen “feragat” söz- cüğüne önem verdiği belirtilmelidir. Yukarıda belirtilen (101, 102 ve 103 no’lu dip- notta yazılı) kararlar ile 2001 yılında verilen bir başka kararın107 temel noktası, fe- ragat sözcüklerine yer verilmiş oluşudur. Yargıtay’a göre “fazlaya dair haklardan feragat ettiği” şeklinde ibare belgeye ibra değeri kazandırmaktadır. Kanımca ibra- namede yer alan “vazgeçme” sözcüğü de aynı şekilde değerlendirilmelidir. Zira her iki sözcük arasında anlam farkı bulunmamaktadır. Feragat yada vazgeçme sözcük- lerine yer verilmiş oluşu ibra belgesinin unsurları bakımından gereklidir. Kanımca bu şekilde, ibranamede yazılı miktarlar dışında açıkça bir vazgeçme söz konusu ise ibra gerçekleşmiş demektir. Ancak, “...yukarda yazılı miktarların ödendiği, işvere- nin ibra edildiği ...” şeklinde ifade tarzı, ibranamenin makbuz hükmünde sayılma- sını gerektirir.
2- Đbranameye Dayanılmakla Birlikte Hak Kazanılmadığı Savunması
Yargılamaya konu olan işçilik hakkının gerçekleşmediği bu nedenle xxxx- mesinin gerekmediği savunması ile birlikte ibra edildiğinin ileri sürülmesi çelişkili bir durumdur. Đbraya konu olabilecek kesin bir alacağın varlığı ibra sözleşmesinin unsurlarındandır. Böyle bir çelişkili savunma halinde ibra belgesinin hüküm ifade etmeyeceği görüşü, Yargıtay tarafından istikrarlı biçimde benimsenmektedir.108
Yargıtay 2002 yılında vermiş olduğu bir kararında da “... davalı işveren cevap dilekçesinde davacının ihbar ve kıdem tazminatlarına hak kazanmadığını savunmuştur ki, bu durum ibraname ile ödendiği itirazı ile çelişki oluşturmaktadır
...” denmek suretiyle görüşünün aynı çizgide olduğu görülmektedir.
Yargıtay’ın 1969 yılında vermiş olduğu bir karar bu konuda istisnaların be- lirlenmesi bakımından önemlidir. Anılan kararda “...Davalı, anılan ibranameye da- yanmakla beraber, istek konusu hakların ödenmemesi gerektiğini de savunmak- tadır. Davalı, kural olarak, davaya esas olan alacağın ödenmesinin gerekmediğini ileri sürmüşse, artık ibra savunmasında bulunamaz. Çünkü, ibranamenin verilmesi için aslolan, bir hakkın varlığıdır. Öbür yandan, davalı ödeme mecburiyeti bulun- mamasına rağmen insani bir düşünce, ya da bir çekişmeye yer vermemek gibi nedenlerle ödemede bulunduğunu iddia etmiş değildir...” denilmek suretiyle iki halde çelişkinin söz konusu olmayacağı açıklanmıştır109. Bu durumda işveren,
107 Yargıtay 9.H.D., 3.5.2001, 2001/5118 E., 2001/7737 K.
108 Bkz. Yargıtay 9. H.D., 12.3.1974 T., 8132 E., 5005 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1228,
113 no’lu karar) - Yargıtay 9. H.D., 3.11.1982 T., 7305 E.-8681 K. ve aynı Dairenin 5.2.1982 T., 125-1044 K. (XXXXX, X. Xxxxx; a.g.e., s.1538, 000 xx’xx xx x.0000, 000 xx’lu kararlar).
109 Yargıtay 9. H.D., 28.3.1969 T., 17204 E., 3513 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1229, 000
xx’xx xxxxx).
gerçekte işçinin hak kazanmadığını ileri sürdüğü bir alacakla ilgili olarak, insani nedenlerle ya da icra takibi veya dava ile karşılaşmamak için ödeme yapmışsa, bu konuda ibra belgesine dayanabilecektir.
3-Đbra Sözleşmesinde Đhtirazı Kaydın Etkisi
Bir ibra sözleşmesinde alacaklının alacağından vazgeçtiği hususu açık ve seçik olarak belirtilmelidir. Aynı sözleşme içinde bu yönde tereddüt uyandırabile- cek bir başka beyanın bulunması, iradenin gerçek olmadığını gösterir. Bu noktada yazılı olan ihtirazı kaydın içeriği önemlidir. Uygulamada sıkça rastlandığı üzere faz- laya dair hakların saklı tutulması, belgede öngörülen miktarlar ve aynı zamanda yazılı olmayan alacak kalemleri bakımından vazgeçme iradesinin olmadığını göste- rir. Ya da ibranamede belli bir alacağın ödenmemiş olduğunun bildirilmesi, bu ala- cakla ilgili ibra etmeme beyanıdır. Miktar içermeyen bir ibranamede işçinin, “kıdem tazminatı TL. aldım” şeklindeki yazısı, ibranamenin bu miktarla sınırlı makbuz
etkisini gösterir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bir kararında, “... ihtirazı kayıt dermeyan edilmeden imzalanan ibranameler geçerlidir ” denilmek suretiyle, ihtirazı kaydın
ibra belgesini geçersiz kıldığı kabul edilmiştir110. Yine Yargıtay’ın aynı Dairesinin iki ayrı kararında, “... her türlü kanuni haklar saklı ...” tutulduğundan bunun dava konusu istekleri kapsamayacağı belirtilmiştir111.
Đhtirazı kayıt içeren ibraname konusunda Yargıtay’ın yeni kararları da aynı doğrultudadır. 9. Hukuk Dairesinin 1998 yılında verdiği bir kararında, kıdem taz- minatının tamamen ödendiği ancak kanundan doğan hakların saklı olduğu şeklin- deki ihtirazı kaydın faizi kapsadığı ve faiz istenebileceği sonucuna varılmıştır112.
4-Đbranamenin Düzenlenme Zamanının Sonuca Etkisi
Bu konuda öğreti görüşleri yukarıda incelenmişti. Burada Yargıtay’ın bazı kararları üzerinde durulacaktır.
Yargıtay’a göre işe girerken alınan bir ibraname geçerli değildir, çünkü henüz doğmamış bir haktan feragat edilemez113.
110 Yargıtay 9.H.D., 18.2.1976 T., 33775 E., 6467 K.(XXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, x.0000, 00/x
xx’xx xxxxx).
111 Yargıtay 9.H.D., 9.7.1972 T., 21475 E., 23828 K. ve 18.2.1976 T., 33727 E., 6447 K. (ÇENBERCĐ,
Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1220, 92-a,b’deki kararlar).
112 Yargıtay 9.H.D., 16.3.1998 T., 1998/511 E., 1998/4801 K.
113 Yargıtay 9.H.D., 26.2.1971 T., 644 E., 2561 K. (ÇENBERCĐ, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1216, 8/b
no’lu karar).
Yargıtay’ın anılan Özel Dairesinin bir başka kararında “... iş akdinin devamı sırasında alınan ibranameye geçerlilik izafe edilemez ...”114 denmek suretiyle, ibranamenin düzenlenme zamanının fesihten sonraki bir zaman olması gerektiği belirlenmiştir. Kanımca hizmet akdinin devamı sırasında alınan ibranamelerin hiçbir şekilde geçerli olmadığını söylemek doğru olmaz. Gerçekten akdin feshinde ortaya çıkan tazminat ve işçilik hakları dışında kalan ve çalışırken ödenmesi gereken işçilik alacakları için ibra sözleşmesi düzenlenmesi mümkündür. Ancak, bu halde irade fesadı ile ilgili ileri sürülebilecek bir iddianın işçi lehine yorumlanmak suretiyle değerlendirilmesi gerekir. Yargıtay’ın bir kararında, iş sözleşmesinin devamı sıra- sında doğmuş olan hakların ibrasına ilişkin belgenin, fesih sonucu gerçekleşe- bilecek istekleri kapsamadığı belirtilmiştir115. Bu kararın içeriğinden, iş sözleşmesi sırasında doğmuş olan alacakların akdin devam ettiği bir sırada ibrasının mümkün olabileceği ortaya çıkmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2001 yılında verdiği bir kararında116 1.10.1999 tarihini taşıyan ve ihbar tazminatının ödendiğine dair ibranamenin, ak- din 15.2.2000 tarihinde son bulmuş olması sebebiyle geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Đşe girerken beyaza imza yada belli bir metin imzalatılmak suretiyle alınan ibranamenin geçersizliği konusunda öğreti ve Yargıtay kararları arasında tam bir uyum vardır117.
5- Xxxxxx Xxxxxxyen Đbraname
Yargıtay’ın miktar içermeyen ibranamelerle ilgili farklı çözümlere ulaştığı görülmektedir. 9. Hukuk Dairesinin 1996 yılında vermiş olduğu bir kararında118 ibranamede alındığı ileri sürülen işçilik hakları ile ilgili olarak diğer delillerin de araştırılacak sonuca gidilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Böyle olunca, miktar içermeyen ibraname ibra konusunda yeterli kabul edilmemiş, ayrıca araştırma yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Anılan Dairenin bir başka kararında ise119, “... ibranameye itibar edilerek ihbar ve kıdem tazminatı istekleri reddedilmiş ise de anılan ibranamede bu tazmi-
114 Yargıtay 9.H.D.,25.2.1977 T.,2119 E.,3817 K.(XXXXXXXX, Xxxxxxx; x.x.x.,0000,x.0000, 00/x xx’xx xxxxx).
115 Yargıtay 9.H.D., 9.5.1969 T., 2348 E., 5197 K. (XXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e., 1978, s.1216, 00 xx’xx xxxxx).
116 Yargıtay H.G.K., 19.9.2001 T., 2001/9-570 E., 2001/592 K.
117 Bkz. XXXXXXXX, Xxxxxxx; a.g.e., 1976, s.552 – CENTEL, Xxxxxx; Đş Hukukunda Ücret, Đstanbul 1986, s.395–KESER, Hakan; Đş Hukukunda Đbraname Uygulamaları, Kamu-Đş, Cilt 5, Temmuz 1999, Sayı 1, s.108, dipnot 111’deki karar.
118 Yargıtay 9. H.D., 28.5.1996 T., 1995/38219 E., 1996/12005 K.
119 Yargıtay 9. H.D., 26.6.2001 T., 2000/19872 E., 2001/3451 K.–Yargıtay’ın 9. Hukuk Dairesinin 4.2.1992 gün ve 1991/12667 E., 1992/929 K. sayılı kararı da aynı doğrultuda olup, ödeme yapılan
natların davacıya ödendiğine dair bir kayda yer verilmemiştir. Đbraname gibi hakkı ortadan kaldıran bir belgenin Đş Hukuku uygulamasında yorumlanırken özen gösterilmesi gerekir. Bu bakımdan bir alacak ya da tazminatın ödenmesi söz konusu ise bunun metin bölümünde kuşkuya yer vermeyecek biçimde açıklanması gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından zorunludur. Dosyadaki belge bu niteliği taşımadığından hükme esas alınamaz ...” denmek suretiyle ödeme olgusunun ortaya konulamadığı hallerde bu tür ibranamelerin geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır.
Yargıtay’ın son yıllarda vermiş olduğu çok sayıda kararı ise miktar içer- mese de tazminat ve alacak kalemlerinin açıkça belirtilmesi durumunda ibrana- menin geçerli olduğu şeklindedir. Örneğin; 1998 yılında verilmiş olan bir karar- da120, “... bu ibranamede davacı, çalıştığı süre boyunca ücret, sosyal hakları, bildi- rim ödencesi ve kıdem ödencesi gibi Đş Kanunu ve Toplu Đş Sözleşmesinden doğan tüm haklarını tamamen aldığını bildirmiştir. Bu ibranamede davacı davalıyı tam anlamıyla ibra etmiş ve herhangi bir alacağı bulunmadığını ihtirazı kayıt öne sür- meden açıklamış ve imzalamıştır. Bu durumda davanın reddi gerekirken ...” denilmek suretiyle miktar yazılı olmayan ibranameye geçerlilik tanınmıştır.
9. Hukuk Dairesinin 25.4.200 tarihinde vermiş olduğu kararda ise, “... Davacı iş akdinin feshinden sonra verdiği ibranamede ikramiye, fazla mesai ücreti ile diğer işçilik alacaklarını tek tek zikrederek tamamen aldığını ifade etmiştir. Bu durumda sözü edilen ibranameye itibar edilerek, burada sözü geçen alacaklarla ilgili isteklerin reddine karar vermek gerekirken kabulü doğru değildir ...” denil- miştir121. Yargıtay’ın “... hizmet akdinin feshini müteakip verdiği ve kaydi itirazı koymadığı ibranamede rakam zikretmeksizin dava konusu alacakları ayrı ayrı sayarak kabul etmiş ve davalı işvereni ibra etmiştir. Bu ibranamedeki imza inkar edilmediği gibi ibranamenin davacının el yazısı ile yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu ibranameye itibar edilerek davanın reddi gerekirken yazılı şekilde isteğin kabulü bozmayı gerektirmiştir.”122 kararı ile, “ Davacı hizmet akdinin feshinden sonra, el yazısı ile yazıp ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı ibranamede tüm işçilik haklarını tek tek sayıp göstermek suretiyle aldığını, başka bir hak ve alacağı kalmadığını belirtmiştir. Đbraname hakkı sonlandıran bir belgedir. Bu nedenle davanın reddi gerekirken kabulü hatalıdır”123 kararı, anılan Özel Dairenin ibranameyi daha geniş şekilde yorumladığını göstermektedir. Yargıtay’ın bu son kararlarında, “fesihten
hak türleri için ne miktar ödeme yapıldığının belirtilmemiş olması halinde ibranamenin geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır.
120 Yargıtay 9. H.D., 23.3.1998 T., 1998/2326 E., 1998/5614 K.
121 Yargıtay 9. H.D., 25.4.2001 T., 2001/4006 E., 2001/7055 K.
122 Yargıtay 9. H.D., 19.12.2002 T., 2002/8475 E., 2002/24475 K.
123 Yargıtay 9. H.D., 20.3.2003 T., 2002/18729 E., 2003/4524 K.
sonra” denmek suretiyle ibranamenin verilme zamanının önemi vurgulanmış, “el yazısı” sözcükleri ile iradenin net bir şekilde ortaya koyulmuş olduğu belirtildikten sonra, “tüm işçilik haklarının tek tek sayılması” ibaresine yer verilerek de kapsamı belirlenmiştir. Kanımca bu kararda belirleyici olan el yazısı ile yazılmış olması değildir. Daktilo ya da bilgisayar çıkışlı belgelerin de aynı şekilde değerlendirilmesi gerekir. Ancak, matbu ibranamelere daha fazla şüphe ile yaklaşmak gerektiği görüşündeyim.
Bu konuda Yargıtay’ın bir başka kararında124, “... ibranamede miktar belir- tilmek suretiyle ihbar ve kıdem tazminatlarının ödendiği yazılıdır. Öte yandan ib- ranamenin son paragrafında, ihbar ve kıdem tazminatı ile birlikte ücret, ikramiye, hafta tatili, ulusal bayram, genel tatil, fazla çalışma, yıllık izin, prim, giyim ve sos- yal yardımlarla ilgili alacağının olmadığı da belirtilmiştir. Davaya konu olan diğer işçilik haklarının bir kısmı ibranamede belirtilmiş değildir. Böyle olunca ibranamede yer almayan dava konusu işçilik hakları bakımından toplu iş sözleşmesi, işyeri kayıtları ve ödeme belgeleri getirtilerek bir inceleme yapılmak suretiyle sonucu gidilmelidir.” şeklinde sonuca varıldığı, kararın oyçokluğu ile alındığı, buna, “... ibranamede davacıya ihbar ve kıdem tazminatı olarak ödenen miktarlar açıkça yazılmış ve davacı bu miktarları aldığını kabul etmiştir. Davacı ayrıca fazlaya ilişkin ihbar ve kıdem tazminat alacaklarından feragat ettiğini bildirmemiştir. Bu nedenle dayanılan belge sulhname ve feragatname niteliğinde değildir. Bu tür belgeler Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre ödenen miktarları açıklanan ihbar ve kıdem tazminatları yönünden makbuz niteliğinde kabul edilmektedir. Somut olayda Dairemizin bu görüşünden dönülmesini gerektiren bir düzenleme de mev- cut değildir.” ve “ibraname bir sözleşmedir. Özellikle Đş Hukukunda ibraname söz- leşmesi içeriği, işveren kayıtları ve diğer belgelerle doğrulanmadan ona itibar edil- mesi adaletsiz sonuçlar doğurur. Đbranamenin denetimi işçi ve işverence de bir gü- vence oluşturur. Somut olayda davacı işçinin Toplu Đş Sözleşmesine göre hak- larının tam olarak ödenmediği, eksik hak ve alacakların irdelenmesi gerekir.” Şek- linde iki ayrı karşı oy yazılmıştır.
X- SONUÇ
Türk Borçlar ve Đş Kanunu’nda düzenlenmemiş olan ibra, öğretide Đsviçre Hukuku’na paralel bir çerçevede benimsenmiş125, çok sayıda Yargıtay kararına ko- nu olmuştur. Gerek Borçlar Hukuku ve gerek Đş Hukuku bakımından ibranın gerçek bir ihtiyaca cevap verdiği söylenebilir.
124 Yargıtay 9. H.D., 10.12.2002 T., 2002/10816 E., 2002/23501 K.
125 XXXXXX, X.; Đsviçre Medeni Kanun Şerhi, Cilt VI, Borçlar Kanunu, I. Kısım, Genel Hükümler, s.72, (XXXXXXX, Dr. Xxxx XXXXX).
Uygulamadaki ihtiyaç, bu belgeleri özellikle Đş Hukukunda oldukça sık kul- lanılır hale getirmiştir. Zira, hizmet sözleşmelerinin sona ermesinde özellikle işve- renler ilerde herhangi bir hukuki yükümlülük altına girmemek amacıyla yaygın bir şekilde hizmet sözleşmesi sona eren işçinin elinden bu tür belgeler almak yolunu seçmektedirler126.
Bir ibra sözleşmesi ile işverenin de bazı hak ve alacaklarından vazgeçmesi mümkündür. Hizmet sözleşmesinin feshi sırasında işverenden daha önce almış olduğu avansları kapatan bir işçi ya da hizmet sözleşmesi hükmü gereği cezai şart yükümlüsü olan işçinin, işverenden ibra belgesi alması da, ilerde ortaya çıkabilecek bazı ihtilaflarda önemli bir imkan sağlayabilir.
Çalışma hayatında çok sık başvurulan ve iş yargısını bu denli meşgul eden bir kurumun yasal düzenlemeye kavuşturulması bir zorunluluktur. Konunun, Borç- lar Kanunu’nda yer alması gerekliliğinin ötesinde, Đş Kanunu’nda mutlaka ayrıca ele alınması ve işçi lehine yorum ilkesinin sağladığı korumanın sınırlarının belirlen- mesi yerinde olur. Yeni Đş Kanununda da bu yönde bir düzenleme bulunmamak- tadır. Oysa bir ibra sözleşmesinin şeklinin ve unsurlarının belirlenmesi, asıl önemlisi hangi hallerde geçerli olduğunun hem işçi hem de işveren tarafından önceden bilinmesi, hukukun etkinliği ve güvenirliği bakımından çok önemlidir.
K A Y N A K Ç A
AKINTÜRK, Xxxxxx : Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971. ARSEBÜK, Esat : Borçlar Hukuku, Ankara 1943.
XXXXXX, X. : Đsviçre Medeni Kanun Şerhi, VI. Cilt, Borçlar Kanunu, I. Kısım, Genel Hükümler, Xxxxxxx XX (ÇEVĐREN, Dr. Xxxx XXXXX).
BERKĐ, Şakir : Borçların Sukutu, AÜHF., Cilt XII. CENTEC, Tankut : Đş Hukukunda Ücret, Đstanbul 1968.
XXXXX, Xxxx : Đbranamenin Niteliği ve Kapsamı, ĐHU Đş Kanunu Madde 26, No:1, Đstanbul 1982.
ÇENBERCĐ, Xxxxxxx : Xx Xxxxxx Xxxxx, Ankara 1972. ÇENBERCĐ, Xxxxxxx : Xx Xxxxxx Xxxxx, Ankara 1976.
ÇENBERCĐ, Xxxxxxx : Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000.
DOĞAN, Mürsel :Türk Đş Hukukunda Đbra Sözleşmesi,Yargıtay Dergisi,Cilt 5,Sayı 1.
126 XXXXX, Xxxxx; a.g.m., s.102-103.
EREN, Xxxxxx : Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 3. Baskı, Cilt III., Ankara 1991. EREN, Xxxxxx : Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 7. Xxxxx, Xxxxxxxx 2001.
XXXXXXXXX, F. N. : Borçlar Hukuku Umumi Hükümler, Cilt II, Đstanbul 1969. XXXXX, X. Xxxxx : Şerhli Đş Kanunu, Ankara 1998, Cilt 2.
XXXX, X. Naim : Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 3. Baskı, Ankara 1984.
KESER, Hakan : Đş Hukukunda Đbraname Uygulamaları, Kamu-Đş, Cilt 5, Temmuz 1999, Sayı 1.
XXXXXXXXX, M.Xxxxx: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt 2, Ankara 2001. XXXXXXXXX, Xxxxxxx : Đş Kanunu Xxxxx, Xxxxxx 0000.
XXXXXXX, X. Xxxxx: Xxxxxx Xxxxxxx Xxxxx, Đstanbul 1955.
XXXXXXX, X. Xxxxx: Borçlar Xxxxx Xxxxxxxx, Cilt 1, 4.Xxxxx, Xxxxxxxx 1987. SAYMEN/ELBĐR: Türk Borçlar Hukuku, Đstanbul 1958.
SAYMEN, F. H. : Türk Đş Hukuku, Đstanbul 1954.
XXXXXXXX, Xxxxx: Borçlar Hukuku, Özel Borç Đlişkileri, Cilt 1, 3. Bası. TANRIVER, Xxxx: Konkordato Komiseri, Ankara 1993.
TEKĐNALP/ÇAMOĞLU: Türk Ticaret Kanunu, Đstanbul 1969.
TEKĐNAY/AKMAN/BURCUOĞLU /ALTOP: Tekinay Borçlar Hukuku, Genel Hükümler,
7. Baskı.
XXXXXXX, X. Xxxxx: Borçlar Hukuku, 5. Bası, Đstanbul 1985, Cilt 2.
TUNÇOMAĞ, Kenan: Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 6. Bası, Đstanbul 1976.
TUNÇOMAĞ, Kenan: Türk Đş Hukuku, Đstanbul 1971. XXXXXXXX, X. Xxxx: Đbra Sözleşmesi, Ankara 1998.
UYGUR, Xxxxxx : Açıklamalı-Đçtihatlı Borçlar Kanunu, Ankara 1990, Cilt 2.Y.K.D. : Cilt IX, Sayı 6.
Y.K.D. : Cilt IX, Sayı 11