İZMİR
İZMİR
GERİ GÖNDERME MERKEZLERİNDE ADALETE ERİŞİM HAKKI ÇERÇEVESİNDE YAŞANAN SORUNLAR
İÇİNDEKİLER
1. AVUKATA VE ADLİ YARDIMA ERİŞİM HAKKI 4
1.1 KURUMDAN ADLİ YARDIM İHBARI GELMEMESİ SORUNU 5
2. YABANCILARIN DİLEKÇE HAKKI VE YAŞANAN ZORLUKLAR 6
3. AVUKATIN İDARİ GÖZETİM ALTINDA TUTULAN YABANCIYA ERİŞMEDE YAŞADIĞI ZORLUKLAR 7
3.1. Geri Gönderme Merkezlerine Girişte Yaşanan Zorluklar 8
3.2. Bekletme ve Dış Kapıdan İçeriye Girişte Güvenlik Eşliğinde Geçiş 9
3.3. Kişiden Onay Yazısı Alınması ve Kanuni Dayanağını Bulunmayan Diğer Uygulamalar 9
3.4. Kod Kaydı Olan Kişilerle Görüşmede Yaşanan Zorluklar 10
3.5. Avukat Yıldırma Politikası ve Avukatın Uzman ile Görüşmede Yaşadığı Zorluklar 11
3.6. Avukat Görüşme Odalarında Kamera Kaydı Alınması Sorunu 11
4. TERCÜMANA ERİŞİM VE GERİ GÖNDERME MERKEZİNE TERCÜMAN ALINMASINDA YAŞANAN ZORLUKLAR 11
5. TEBLİGAT VE BİLGİLENDİRME HAKKI İLE ULUSLARARASI
KORUMA BİLGİLENDİRMESİ 13
5.1. Tebligatın İçeriği Sorunu; Tebligatın ve İhtaratların Yetersizliği 14
6. VEKALETNAME ÇIKARILMASI KONUSUNDA YAŞANAN SORUNLAR 16
6.1. Yabancıya Verilen Kimliklerin Kişilerin Xxxxxxx Xxınması Sorunu 17
6.2. Geçici Koruma Altındaki Suriyeliler 18
6.3. Noterler Birliği Genelgesi 18
6.4. Hiçbir Belgesi Olmayanlar 18
6.5. Noterler Birliği Yönetim Kurulu Kararı 21
6.6. Geri Gönderme Merkezlerinde Vekaletname Çıkarılmasında Yaşanan Pratik Zorluklar ile Noterlerin Erişimi 21
7. 676 SAYILI OLAĞANÜSTÜ KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER 22
8. İDARİ GÖZETİM KARARLARINA KARŞI SULH CEZA HAKİMLİĞİNİN ETKİLİ HUKUK YOLU OLUP OLMADIĞI SORUNU 26
9. SINIR DIŞI KARARLARINA KARŞI İDARE MAHKEMELERİ VE
ANAYASA MAHKEMESİNİN UYGULAMASI 30
GİRİŞ
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi “Madde 14-Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.”
Ülkemiz ve Dünya, tarihinin en ağır mülteci krizini yaşamaktadır. Dünya gene- lindeki mültecilerin sayısı, tarihteki en yüksek orana ulaşmış durumda. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre, dünya genelinde 2016 yılın- da mülteci olmak zorunda kalanların sayısının 2015 yılına oranla 300.000 kişi arttı. Bu verilere göre, her bir dakikada ortalama 24 kişi evini terk etmek zorunda kalıyor. Ülkemizde ise 3,5 milyon insan mülteci olarak bulunmaktadır. Maalesef, bu rakam- ların yarısını çocuklar oluşturmaktadır.
Bu rapor, İzmir Geri Gönderme Merkezlerinde idari gözetim altında tutulan ki- şilerin adalete ve avukata erişimde yaşadığı zorlukları ve avukatların mesleki faali- yetlerini yerine getirirken yaşadığı sorunlara odaklanmakta ve tespit etmektedir.
Bu rapor, özel veya göç ve iltica hukuku alanında adli yardım görevi alan avukat- ların bildirim ve tespitlerinden oluşmuş olup İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu tarafından hazırlanmıştır.
1. AVUKATA VE ADLİ YARDIMA ERİŞİM HAKKI
Türkiye’deki sığınmacıların, hele özgürlüğünden alıkonularak Geri Gönderme Merkezlerinde (GGM) idari gözetim altında bulunan yabancıların Baroların adli yardım hizmetlerinden yararlanabilmeleri açısından normal bir vatandaşa nazaran çok ciddi zorluklar ve dezavantajlar içinde bulunduğunun öncelikle fark edilmesi ve buna göre bir pratiğin uygulanmasının kabul edilmesi gerekir. Normalde, ken- dilerince Adli Yardım Ön Büroya ulaşması gereken adli yardım talep eden kişiler yerine, burada bir anlamda Adli yardım mekanizmasının kendisine ulaşması ge- reken yardıma muhtaç kişiler olduğu düşünülmelidir. Hatta bu kişilerin kendi ül- kelerinde veya kendi eğitimlerinde Baro ve Avukatlığın rolü hakkında hiçbir bilgi sahibi olamayabileceği, kendi dillerinde bile okur-yazar olamayabileceği hatırda tutulmalıdır. YUKK’un GGM’de tutulan kişilere yönelik hukuki hakları konusunda bilgilendirme yapılmasını gerektirir birçok maddesi bulunmasına karşılık bunla- rın uygulamada uygulanmayabileceğini dikkate alınarak bizzat Baroların adli yar- dım mekanizmaları tarafından düşünülmesi ve bunlara yönelik pro-aktif tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Buna göre GGM yönetiminin de işbirliği ve onayı ile sığınmacı, göçmen ve tüm yabancıların bu alandaki haklarını ve adli yardım mekanizmasına erişebilme yolla- rını (özellikle sabit telefon ve faks numarası) rahatlıkla görüp okuyabileceği ve sö- külemez şekilde sabitlenen bir şekilde ilanının yapılması hayati derecede önemlidir. Yine kişilere yapılacak tebligatlarda bu imkan anlayabileceği şekilde izah edilmeli- dir. Bu kişilerin çoğunlukla Türkçe bilmeyebileceğini düşünülerek en azından haf- tanın belirli gün ve saatlerinde başta Arapça ve Farsça olmak üzere ihtiyaç duyulan dilleri konuşan kişilerin telefonu açacak şekilde bir hazırlık yapılması ise orta va- dede çok önemli olacaktır.
Keza, GGM’den Barolara erişemeyen kişiler için iltica ve göç alanında çalışan STK’ların Barolara bilgi verme, ihbar etme mahiyetindeki bilgilendirmeleri de Ba- rolar tarafından hayati derecede dikkate alınması gereken bilgilendirmeler olarak değerlendirmesi gerekir.
Bu kapsamda, TBB Adli Yardım Yönetmeliğinin adli yardım mekanizmasının işleyişini düzenleyen 5. maddesinin bu durumda bulunan yabancıların başta hukuk ve dil bilmez, mal varlığı konusunda herhangi bir belge sunamaz durumda olan kişiler olarak birçok dezavantajlarını gözeterek uygulanması, adeta bir fiili zorun- luluk olarak karşımızda durmaktadır.
Buna göre, adli yardım ön büroya fiilen erişim, fakirlik durumunun kabulünde birçok belge istemek gibi şartlar yerine bu hususta bazı karinelerin kabulünde ade- ta zorunluluk bulunmaktadır. Başvurunun kabulünde ve görevlendirmede normal prosedür takip edilmeyip yapılacak adli başvurularda, çok kısa süreli dava açma
süreleri de göz önüne alınarak çok hızlı davranılması gereği bu alandaki adli yardım görevlendirmelerinde zorunlu hususlardandır.
TBB’nin Barolar arasında farklı anlama ve uygulama pratiklerine son verme ve sığınmacıların dezavantajlarını gözeten bir kaygı ile Adli Yardım Yönetmeliğinde değişiklik yapılması yönünde bir süredir çalışma içinde olduğunu bildiğimizden Yönetmelikten kaynaklanan sorunların kısa vadede çözüleceğine dair iyimser ka- naatimiz bulunmaktadır. Ancak Baroların da kendi içinde, Yönetmeliklerinde yapı- lacak değişiklik ile uyum gösterebilecek ve yasadaki kısa sürelerle mücadele edebi- lecek hızlı ve etkin işleyen bir mekanizmayı oluşturması gerekmektedir. Bu –çoğu adli yardım görevlendirmelerinden farklı olarak- hızlı işletilmesi gereken meka- nizma kurulamaz ise bu konudaki haklar sadece yasa ve yönetmelik metinlerinde kalmaya, uygulamaya hiç geçememeye mahkumdur.
YUKK m.57/7 ve m.81 hükmü gereğince, avukatlık ücretini karşılayamayacak olan yabancılar, mülteciler ve sığınmacılara yargı önündeki başvurularında, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun adli yardım hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağla- nacağı düzenlenmiştir.
Avukatlık Kanunu 176-181. maddeleri arasında adli yardıma ilişkin düzenleme- ler yapılmıştır. Ayrıca barolarca yayımlanan Adli Yardım Yönergeleri de mevcuttur.
Başvurucuların, adli yardım kapsamında ücretsiz avukatlık hizmetinden fayda- lanabilmeleri için genellikle aranan şartlar şunlardır:
-Adli yardıma başvuran kişinin avukatlık ücretlerini karşılayamayacak olması
ve
-Adli yardım başvuru konusunda hukuki yararının olmasıdır.
Bu koşulları barındıran başvurucular bulundukları yer barosuna; hukuki uyuş- mazlık veya dava başka bir ilde ise davanın görüleceği ildeki baroya başvurarak adli yardım talebinde bulunabilirler. Talep üzerine, Baro gerekli değerlendirmeyi yapar ve başvurucuya avukat atayabilir.
1.1. KURUMDAN ADLİ YARDIM İHBARI GELMEMESİ SORUNU
Baroya bizzat başvuru şart değildir. Kişi idari gözetim altında ise veya bizzat müracaat edemeyecek durumda ise, yakınları da adli yardım başvurusunda bulu- nabilir. Yine adli yardım talebinden haberdar olan başka bir avukat, başka bir kişi, sivil toplum örgütleri, devlet veya özel kurumlar başvurucunun adli yardım talebini baroya bildirebilirler. Avukatlık Kanununda ya da Adli Yardım Yönergesinde, adli yardıma bizzat başvuru şartı aranmamaktadır.
Ancak burada yaşanan diğer bir ciddi sorun ise, Geri Gönderme Merkezi veya Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden, bazı illerde hiç adli yardım talebi gelmemesi, sınırlı sayıdaki ilde ise gelen talebin az sayıda bulunmasıdır. Yabancının adli yar- dım hizmetini bilmemesi, bilse bile iletişim bilgilerini bilememesi veya adli yardım birimlerini arayabileceği bir telefona ulaşamaması gibi çeşitli nedenlerle, çok az sayıda yabancı adli yardım hizmetinden yararlanabilmektedir.
Burada xxx xxxxx nokta; adli yardım hizmetinden yararlanma hakkının GGM personelince yabancıya hatırlatılması ve hatta yabancıya yapılan tebligatın bu hu- susta ihtar içermesi ve tabi ki yabancının adli yardıma ulaşmasının sağlanmasıdır. Haklarında sınır dışı ve idari gözetim altında tutulma gibi özgürlüğünden ve bazen yaşam hakkından mahrum kalma sonuçları doğurabilecek kararlar verilen yaban- cıların adli yardım talebinin azlığı hayatın olağan akışına uymamaktadır. Kaldı ki, gelen az sayıda ihbarların sadece kişilerin yakınlarından veya GGM’de yabancının talebinden tesadüfen haberi olan avukatlardan gelmesi de, özellikle yabancıların adli yardım birimlerine başvuru yapabilmelerinde sorun olduğunu göstermektedir. Bu sorunun ivedi çözümü ise, GGM ve GİGM’nce, yabancıya öncelikle adli yar- dımdan yararlanma hakkının hatırlatılması ve sonrasında yabancının varsa başvu- rusunun alınarak Xxxxxx bildirilmesidir.
İzmir Barosu Adli Yardım Bürosu göç ve iltica alanında yapılan başvurularda yabancıların bizzat başvurusu ve yönergede aranan bilgi ve belgelerin tamamlan- ması koşullarını aramamaktadır. Bunu yanı sıra, hak kaybına neden olabilecek süre kısalığı hallerinde aynı gün veya 1-2 gün gibi ivedi görevlendirmeler yapmaktadır. Kişilerin adli yardım bürosuna erişebilmeleri/ihbar edilmeleri halinde mekanizma hızlı bir şekilde işlemektedir.
2. YABANCILARIN DİLEKÇE HAKKI VE YAŞANAN ZORLUKLAR
YUKK’ta, idari gözetim altında tutulan yabancıların, itiraz dilekçesi yazabi- lecekleri, sığınma başvurusunda bulunabilecekleri belirtilmiştir. Bu kapsamda, YUKK m. 57/6 bendinde ve m. 68/7 bendinde, idari gözetim altına alınan kişi veya başvuru sahiplerinin idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine başvurabile- ceği, dilekçenin idareye verilmesi halinde, dilekçenin yetkili sulh ceza hakimliğine derhal ulaştırılacağı belirtilmiştir.
YUKK 65/5. maddesinde, idari gözetim altında tutulan hürriyeti kısıtlanan kişi- lerin uluslararası koruma başvurularının valiliğe derhal bildirileceği düzenlenmiş- tir.
Yine 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanunun 3. Maddesin- de, “Türk vatandaşları kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkın- da, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve yetkili makamlara yazı ile başvurma hakkına
sahiptirler. Türkiye’de ikamet eden yabancılar karşılıklılık esası gözetilmek ve di- lekçelerinin Türkçe yazılması kaydıyla bu haktan yararlanabilirler.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeler ışığında, idarenin, başvuruculara dilekçe yazabilmele- ri için gerekli ortamı, kağıt ve kalemi sağlaması yasal sorumluluğudur.
Ancak, GGM’ye gidip müvekkilleri ile görüşen avukatlardan alınan geri bil- dirimler ve tecrübe paylaşımı, GGM’de tutulan kişilere kalem kağıt verilmediği, bir şekilde dilekçelerini yazsalar dahi dilekçelerinin kayda alacak Evrak Kayıt me- kanizması bulunmadığından dilekçelerin kayda alınmadığı, kaybolduğu veya yok edildiği belirtilmiştir.
Bir başka tespitimiz ise GGM’de tutulan kişilere çoğunlukla, sığınma hakkı ve uluslararası koruma konusunda bilgi verilmediği, sığınma hakkının hatırlatılma- dığıdır. Kişilerin yazdıkları uluslararası koruma başvuru dilekçeleri görevlilerce alınmamaktadır. Kaldı ki, bu durum çok ciddi bir tehlike oluşturmaktadır; çünkü YUKK gereğince, uluslararası koruma başvuruları ancak yabancının şahsen baş- vurusu ile yapılabilmektedir. Vekaletnameye sahip avukatı veya kanuni temsilcisi dahi bu işlemi, yabancı adına yapamamaktadır. Bu sebeple, GGM’de idari gözetim altında tutulan yabancının şahsen yapması gereken bu başvurunun, GGM persone- lince kalem-kağıt verilmeyerek, evrak kayıt sisteminin olmadığından bahisle veya başkaca sebeplerle alınmaması yabancı için ciddi hak kayıplarına yol açabileceği gibi uluslararası sözleşmeler ve YUKK’da düzenlenen uluslararası koruma hakkı- nın hayata geçirilememesine ve fiilen kullanılamamasına neden olacaktır.
3. AVUKATIN İDARİ GÖZETİM ALTINDA TUTULAN YABANCIYA ERİŞMEDE YAŞADIĞI ZORLUKLAR
YUKK iltica alanında başlıca 3 yargısal denetim mekanizması öngörmüştür:
1) Sınırdışı kararlarına karşı o ilin bağlı olduğu İdare Mahkemesinde açılacak davalar (HSYK kararı ile 1 nolu İdare Mahkemeleri)
2) İdari gözetim kararlarına yönelik o ilin Sulh Ceza Hakimliği’nde yapılacak itirazlar (HSYK kararı ile 2 nolu Sulh Ceza Hakimliği)
3) Uluslararası koruma taleplerinin reddi hakkında –karar GİGM kararı olduğu için- Ankara İdare Mahkemesinde açılacak davalar (HSYK kararı ile Ankara 1. İda- re Mahkemesi)
Mültecilerin bu yargısal denetim mekanizmalarına erişimi için YUKK’da, yasa- larımızda pek de rastlamadığımız şekilde Avukatlık Kanununa atıf yapılmış ve bu doğrudan atıf ile mültecilerin Barolar bünyesinde oluşturulan Adli Yardım hizmet- lerinden yararlanmaları sağlanmıştır.
Gerek bahsi geçen görevlendirmeler, gerekse özel vekalet ilişkileri ile avukatlık hizmeti vermek isteyen avukatlar, yasanın pozitif ayrımcılık yaparak öncelik verdi- ği mültecilere avukatlık hizmeti verme konusunda maalesef pek çok engelle karşı karşıya kalmaktadır. Bu engeller fiziki ve uygulama sorunları olarak karşımıza çık- maktadır.
İzmir ilinde iki ayrı geri gönderme merkezi bulunmaktadır; bunlardan ilki, Em- niyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne ait Işıkkent Geri Gönderme Merkezi iken daha sonra bu merkez Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kurulması ile ilgili kuruma devredilmiş ve halen faaliyetlerini Göç İdaresi İzmir İl Müdürlüğü Işıkkent Geri Gönderme Merkezi olarak devam ettirmektedir. Kapasitesi ve fiziki koşulları sınırlı olup Işıkkent ayakkabıcılar sitesi içindedir.
İkinci geri gönderme merkezi ise, yakın zamanda, AB bütçesi ile inşa edilen 750 kişi kapasiteli Harmandalı Kabul ve Barınma Merkezidir. Bu merkez, mültecilerin konaklayabileceği ve ihtiyaçlarını karşılayabileceği giriş-çıkışı serbest bir Kabul ve Barınma Merkezi olarak inşa edilmiştir. Ancak, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün talebi ile geri gönderme merkezine dönüştürülmüş, fiziki koşulları güvenliği arttı- rıcı şekilde düzenlenmiştir. Yoğunluklu olarak, mülteci ve yabancılar, bu merkezde ve yine Işıkkent Geri Gönderme Merkezinde sınır dışı edilmek üzere idari gözetim altında tutulmaktadırlar.
Avukatın idari gözetim altında tutulan müvekkili ile görüşebilmesi için öncelik- le bu merkezlere gitmesi gerekmektedir.
3.1. Geri Gönderme Merkezlerine Girişte Yaşanan Zorluklar
İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi (GGM), Çiğli-Harmandalı bölgesin- de, şehir merkezine bir buçuk saatlik mesafede olup ulaşımı son derece zor sağlanan bir bölgede bulunmaktadır. Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde idari gözetim altında tutulan yabancıya hukuki destekte bulunmak isteyen avukat, İzmir Banliyö Treni(İZBAN) ile merkez adliyeye yaklaşık 45 dakikalık mesafede bulunan Ege- kent 2 durağında inerek, GGM’ye yarım saatte bir kalkan otobüs ile ulaşmaktadır.
GGM’ye ulaşan avukat, idari gözetim altında tutulan kişi ile görüşmek iste- diğini merkezin güvenlik birimi olan nizamiye kısmında turnikeli demir kapının içerisine dahi alınmadan, dışından güvenlik görevlisine iletmektedir. Hiçbir kamu kurumunda örneği olmayan şekilde, avukat talebi kabul edilmeden binanın girişi güvenlik kısmına dahi alınmamakta, dışarıda bekletilmektedir. Görevli güvenlik, avukatın talebini merkezde bulunan uzmanlara ilettikten sonra, gelen cevaba göre eğer kişi kurumda bulunmuyorsa veya hakkında tahdit kodu bulunuyorsa, şahısla görüşülemeyeceği ve bu nedenle avukatın içeri alınamayacağı iletilmektedir. Avu- kat, ilk görüşme yapacağı neredeyse her yabancı için kişinin kurumda bulunmadığı
cevabını almaktadır. Zira yabancıların isimlerindeki en ufak harf hatası dahi uz- manlarca kişinin kurumda bulunmadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Bu durumda avukat içeri giriş için saatlerce kişinin içeride olduğunun kesin olarak bilgisi dahi- linde olduğu konusunda uzmanları ikna etmek için uğraşmakta ve başarılı olduğu takdirde ancak içeriye girebilmektedir.
3.2. Bekletme ve Dış Kapıdan İçeriye Girişte Güvenlik Eşliğinde Geçiş
Avukatın GGM’ye girişini engellemek adına, nizamiye kapısında yahut nizami- yede usule aykırı bekletme süreci yaşatılarak kişinin avukata erişimi engellenmek- tedir. GGM içerisinde bulunan uzmanlarca gelen cevapta avukatın idari gözetim altındaki kişi ile görüşmesi uygun bulunursa, avukat turnikeli kapıdan içeri niza- miye kısmına alınır ve çantasını x-ray’den geçirmek suretiyle aramadan geçirilerek gerekli giriş işlemleri yapılır. Avukatın, idari gözetim altında bulunan kişi ile görüş- mesi konusunda uzmanlarca verilen cevaba kadar yaklaşık en az 40-45 dk geçmek- tedir. Giriş işlemleri yapılan avukat, nizamiye ile gözetim altında tutulan kişilerin bulunduğu bina arasında, en fazla 20 metre kadar bir mesafeyi, ancak güvenlik görevlileri eşliğinde geçebilmektedir. Avukatın güvenlik görevlisi olmaksızın tek başına nizamiye ile gözetim altında tutulan kişilerin bulunduğu binaya gidiş-geliş- leri yasaktır.
3.3. Kişiden Onay Yazısı Alınması ve Kanuni Dayanağını Bulunmayan Diğer Uygulamalar
Geri Gönderme Merkezi’ne giren avukat, ikinci bir üst aramasından geçtikten sonra binanın girişinde bulunan bekletme alanında görüşmek istediği kişiye ilişkin üç farklı tutanak doldurmak zorunda bırakılmaktadır. Ayrıca, YUKK’da herhangi bir şekilde sınırlama olmamasına rağmen bir avukatın bir gün içerisinde görüşe- bileceği yabancı sayısı üç kişiyle ve her görüşme yarım saat ile sınırlandırılmıştır. Yine avukatın görüşme talep tutanağına yazdığı üç kişiden birisi ile ilgili uzman tarafından orada bulunmadığı ya da o an itibariyle görüştürme sağlanamayacağına dair bilgi verilmesi halinde de bu kişi ile görüşülmüş kabul edilmektedir. Dolayısıy- la, avukatın görüşme yapmamış bile olsa tutanağa yazdığı üç kişi dışında herhangi birisi ile görüşmesi engellenmektedir. Avukatın görüşme talep ettiği idari gözetim altında tutulan kişi hakkında tahdit kodu bulunup bulunmamasına göre bir ayrım yapılmakta, eğer kişi hakkında konulmuş bir tahdit kodu var ise vekaletname ol- maksızın görüşme sağlanamamaktadır.
Avukattan görüşmek istediği kişiye ilişkin bir dilekçe alınarak bu dilekçe değer- lendirilip uygun görüldüğü takdirde avukata görüşmenin sağlanacağı bilgisi veril- mektedir. Eğer kişi hakkında konulmuş bir tahdit kodu bulunmuyorsa avukatın dol- durmuş olduğu tutanaklardan ‘avukat görüşme talep formu’ ilgili uzmana güvenlik görevlileri aracılığıyla iletilmekte ardından görüşülmek istenen kişiden de kendi
dilinde avukatla görüşmek istediğine dair bir dilekçe yazması talep edilmektedir. Bu dilekçe kurumun tercümanı tarafından tercüme edildikten sonra ilgili uzmana iletilmektedir. Uzmanın, güvenlik görevlilerine kişiyi getirmeleri yönündeki tali- matından sonra avukat ses ve görüntü kaydı alan kameraların bulunduğu avukat görüş odasına alınmakta ve görüşmek istediği kişi de buraya getirilerek görüşme sağlanmaktadır. Yapılan bu görüşmelerde, mevzuatta herhangi bir şekilde sınırlama olmamasına rağmen, 30 dk ile sınırlandırılmakta; çoğu zaman tercüman eşliğinde yapılan görüşmelerde tercümenin de zaman alması nedeniyle kişinin öyküsü dahi tam olarak alınamamaktadır.
Avukatın görüşme talep ettiği kişiden, mevzuatta bu şekilde bir düzenleme ol- mamasına rağmen, kendi dilinde ‘avukatla görüşmek istediğine dair’ bir dilekçe yazması talep edilmektedir. Kişinin görüşme veya görüşmeme beyanı, güvenlik görevlilerince şifahen avukata iletilmekte ve görüşmeme beyanının sözlü olarak avukata iletilmesinin ardından avukatın merkezden çıkışı sağlanmaktadır. Kişinin avukatla görüşmek istemediğine dair avukata, kişiden alınan herhangi bir yazılı belge gösterilmediği gibi kurumun yetkililerinin ve tercümanlarının imzasını ta- şıyan herhangi bir belge de verilmemektedir. Ayrıca, bu şekilde avukat huzurunda alınmayan beyanın, kişinin gerçek iradesini yansıtamama ihtimali de bulunmakta- dır. Özetlenmiş olan bu süreç ve kısıtlamalar, YUKK ya da ilgili yönetmeliklerinde yer almamaktadır. Avukatın, henüz kişiyi görmeden kişiye erişimi bu yolla engel- lenmeye çalışılmaktadır.
3.4. Kod Kaydı Olan Kişilerle Görüşmede Yaşanan Zorluklar
Hakkında tahdit kodu bulunan kişilerle vekaletname olmaksızın görüşme ya- pılmasına izin verilmemekte, baro görevlendirmesi ile giden avukata dahi görev- lendirme yazısının müdürlüğe iletilmesi sonucu uygun bulunması halinde görüşme sağlanabileceği, bu nedenle iki-üç gün sonra tekrar gelmesi söylenerek görüşme yapılması engellenmektedir. Adli yardıma veya avukata ulaştığında dava açma sü- resi neredeyse dolmuş olan yabancı ile görüşmek için avukat kurumun usule aykırı onay haberini beklemek zorunda bırakılmaktadır. Görüşmede yaşanan zorlukların yanı sıra, avukatların gözetim altında tutulan kişilerin dosyalarını vekaletname ol- maksızın incelenme hakkı hukuka aykırı bir şekilde kısıtlanmakta, vekaletname çıkarmak amacıyla vekaletnameye dayanak olacak belge yine talep dilekçesi yazıl- dıktan sonra yapılacak değerlendirme sonucunda olumlu görülmesi halinde verile- bilmektedir. Kurum tarafından bir değerlendirme yapılmaksızın bu belgeyi temin etmek ve noterle kuruma girerek vekaletname almak mümkün olmamaktadır. Veka- letname çıkarmadaki zorluklar da değerlendirildiğinde, haksız olarak vekaletname şartı koşulması, bu kişilerin bir avukatla görüşmesi ve avukatlık hizmetlerinden yararlanma hakkını ciddi şekilde kısıtlanmaktadır.
3.5. Avukat Yıldırma Politikası ve Avukatın Uzman ile Görüşmede Yaşadığı Zorluklar
Avukat Geri Gönderme Merkezi’nin kapısına geldiği andan itibaren muhatap bulma konusunda sorun yaşamaktadır. Uzmanlar, avukatlar ile doğrudan iletişim kurmak yerine güvenlik görevlilerini aracı olarak kullanmakta, avukatlar zaman zaman daha kapıdan içeri giremeden ve ilgili uzman ile görüşemeden merkezden ayrılmak durumunda kalmaktadır. Yine içeri girdiği durumlarda az sayıda uzmanın ve çok sayıda idari gözetim altında tutulan kişinin bulunması, uzmanların iş yo- ğunluğu gibi gerekçelerle uzmanlarla görüşememekte ya da çok kısa süre görüşme imkanı bulmaktadır.
Ayrıca avukat, cezaevlerinde tutuklu veya hükümlüler ile haftanın her günü ve istediği saatte kişi sınırlaması olmaksızın görüşebilmekteyken hukuki statüsü mi- safirhane olan geri gönderme merkezlerinde mesai saatleri içerisinde uzmanların iş yoğunluğunun bulunması sebebi ile 10-12.30 arası ve 15.00-17.00 görüşme sağlan- makta ve bu görüşmeler haksız şekilde 30 dakika ile sınırlandırılmaktadır.
3.6. Avukat Görüşme Odalarında Kamera Kaydı Alınması Sorunu
Avukat, ‘sır saklama yükümlülüğü’ altındadır. Bu yükümlülük avukat için hem hak hem de bir görevdir. Avukat, müvekkil görüşmelerinin gizliliği esastır. Ancak Geri Gönderme Merkezi’nde avukatın bu hakkı engellenmekte dolayısıyla görevi- ni yapamaz hale getirilmektedir. Zira çok kısa bir süre öncesine kadar avukat ile gözetim altında tutulan kişi giriş kısmındaki masalarda oturarak herkesin bulundu- ğu kalabalık bir alanda görüşme yapmakta, bu görüşme sırasında uzmanlar ve gü- venlikler avukat ile kişinin yanında görüşmeyi dinlemekteydi. Son zamanlarda bu durum değiştirilse de getirilen yeni düzenleme eski durumu aratır niteliktedir. Zira avukat ile gözetim altında tutulan kişinin görüşme yapacağı bir oda sağlanmış olsa da, odada ses ve görüntü kaydı alan kameralar bulunmaktadır. Bu durum son derece sakıncalı olup, herhangi bir yasal dayanağı olmadığı gibi kişilerin adil yargılanma hakkının açıkça ihlali niteliğindedir.
4. TERCÜMANA ERİŞİM VE GERİ GÖNDERME MERKEZİNE TERCÜMAN ALINMASINDA YAŞANAN ZORLUKLAR
Adli yardım mekanizmasından avukat görevlendirmesi ile sorunlar bitmiş ol- mamakta, esasen yeni başlamaktadır. Nitekim, görevlendirilen avukatın GGM’de veya dışarıda müvekkili ile görüşmesinde, en başta güvenilir, yetkin ve bağımsız bir tercüman sorunu vardır. Her ne kadar bu hususta YUKK’da düzenleme bulun- sa da uygulamada bu sorun çözülmüş değildir. Baroların hem GGM içinde hem de dışındaki avukat görüşmeleri için adli yardım bütçesinden bir tercüman kalemi oluşturulması, bu tercümanların bu alanda tercüme yapma konusunda objektiflik,
tarafsızlık gibi etik ilkeleri benimsemiş olması ve bu alanda bir eğitimden geçiril- meleri avukatların güvenebileceği en iyi çözüm olacaktır.
Mültecilere, avukatlık ve danışmanlık hizmetlerinin tam ve etkin olarak verile- bilmesi için tercüman anahtar görevi görmektedir. Tercüman olmaksızın GGM’de tutulan kişilerle etkin bir şekilde anlaşmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle hu- kuki yardımın amacına ulaşması için tercüman olmazsa olmazdır.
GGM’de bazı dillerde Kurum’un kendi tercümanı bulunmaktadır. Fakat bazı uyruklar bakımından Kurum’da tercüman bulunmayıp orada tutulan kişilerden Türkçe bilenlerin tercüman olarak kullanıldığına tanık olunmuştur. GGM içinde kalan kişilerin tercüman olarak kullanılmaları son derece sakıncalı ve tehlikelidir. Aynı dili konuşuyor yahut aynı uyruktan olmaları özellikle iltica taleplerinin ve mü- lakatlarının yapılması sırasında yeterli olmamakta hatta kişiyi kimliğini ve geçmi- şini saklama konusunda zorlamaktadır. Kimliğinin ifşa olmasından korkan kişiler kimlikleri ve iltica nedenleri konusunda yalan söylemek zorunda kalmaktadırlar. Kurum kendi içinde de etkin, eğitimli ve bağımsız tercüman sıkıntısı yaşamaktadır.
Avukatlar müvekkilleri ile görüşmeleri sırasında kendi temin ettikleri tercü- manları kullanmakta ve tercümanları ile birlikte Geri Gönderme Merkezleri’ne gitmektedirler. Fakat 2017 yılının başlarından itibaren kanuni dayanağı olmaksızın ve yazılı bir gerekçe gösterilmeksizin ‘belge’si olmayan tercüman GGM’den içeri alınmamaktadır. Ancak fiili durumda, tercümanların bir meslek odası olmadığı gibi avukatlar gibi mesleklerini gösterir bir kimlik kartları bulunmamaktadır.
Geri Gönderme Merkezi’nde bu uygulamaya geçildiğinde, istenen ‘belge’nin ne olduğu konusu, oradaki çalışanlar nezdinde de bir karmaşaya yol açmıştır. Xxxx- xxxxxx görev yapmakta olan güvenlik görevlileri tarafından ‘kontrol’ edilen belge, uygulamanın ilk başlarında matbaadan basılan kartvizit olarak kabul görürken iler- leyen süreçte bu ‘belge’nin noterden onaylı yeminli tercüman belgesi veya Adalet Komisyonu’nda görev yapan tercüman belgesi olması gerektiği bildirilmiştir. Bu hususun hukuki dayanağı sorulduğunda ise tarafımıza yazılı bir örneğinin verile- meyeceği söylenen bir talimat olduğu iletilmiş; içeride kalan yabancıların güvenliği açısından böyle bir kısıtlamanın gerekli olduğu söylenmiştir.
Tercüman, avukat-müvekkil arasındaki iletişimi kolaylaştırmak için avuka- tın güvendiği ve temin ettiği herhangi bir kişi olabilir. Fakat GGM’deki böyle bir uygulama, avukatın müvekkile erişimini ciddi şekilde kısıtlamakta ve iletişimini engellemektedir. Ayrıca GGM’deki memurlar tarafından Kurumda tercümanı bu- lunmayan dillerde tercüme gerektiğinde, GGM’de kalan başka bir yabancı tercü- man olarak kullanılmakta iken; avukatlardan ‘belge’li tercüman istemek maksadını aşan, avukatlık hizmetine erişimi engellemeyi amaçlayan pratik bir uygulama ola- rak karşımıza çıkmaktadır. (GGM’de kalan yabancının tercüman olarak kullanıl-
ması tercümeye ihtiyacı olan Türkçe bilmeyen kişi için sıkıntılar yaratabilmekte ve daha sonra uyruktaş zorbalığına maruz kalabilme ihtimali doğmaktadır.)
Noterden yeminli tercüman belgesi alabilmek için Noterler Birliği’nin 1982/4 nolu genelgesi uyarınca, yemin edecek tercümanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekmektedir. Ayrıca o dili bildiğini diploma ile göstermesi gerekmekte- dir. Adalet Komisyonu’na tercüman bilirkişi olarak görev yapmak için de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, 25 yaşından küçük olmamak, bilirkişilik yapacağı alanda 3 yıl deneyim sahibi olmak gibi kriterler vardır. Avukatların temin ettiği tercümanların hepsi bu şartları sağlayamamaktadır. Avukatın zorlukla temin ettiği tercümanlar da, daha kapıda bu ‘nitelik’ engeline takılmaktadır. Ayrıca, bazı yaygın olmayan diller bakımından bu niteliklerin sağlanması da fiilen mümkün değildir.
Adli yardımdan atanan avukatlara tercümanlık desteği, tamamen sivil toplum ku- ruluşlarının inisiyatifiyle sivil toplum kuruluşlarında çalışan tercümanlar tarafından gönüllü olarak sağlanmaktadır.
5. TEBLİGAT VE BİLGİLENDİRME HAKKI İLE ULUSLARARASI KORUMA BİLGİLENDİRMESİ
İzmir’deki GGM’lerde (başka GGM’lerde de bu sıklıkla olabiliyor) kişinin GGM’ye alındığı ve kendileri için bir şokun yaşandığı ilk gün veya günlerde kişiye YUKK gereği tebliğ edilmesi gereken hakkında verilen sınır dışı ve idari gözetim kararları kendi dilinden (bazen yanlışlıkla başka bir dilde de olabiliyor) bir forma imza attırılmak suretiyle tebliğ edilmektedir. Ancak, bu formun bir nüshasının ki- şiye teslim edilmemesi şeklinde yaygın bir uygulama söz konusudur. Bu formun Türkçesi de genellikle dosyada bulunmamaktadır. Ancak bu formun Göç idaresi nezdindeki örneği incelendiğinde, en son kısmında “İşbu metin bir nüshası kendisi- ne verilmek üzere iki nüsha hazırlanmış …” demekte ancak fiiliyatta bir nüsha kişi- lerin kendisine teslim edilmemektedir. Bu da, sadece idare personelinin elinde olan tek nüsha belgede her zaman için değişiklik yapılabilmesi, yabancının tebligatın içeriğini okuyamaması, haklarını ve hakkında alınan kararı bilememesi ve özellikle yabancı kişi için hayati önem taşıyan ve zaten çok kısa olan dava sürelerinin kaçı- rılması gibi sonuçlara neden olabilmektedir.
Bu yönde İzmir Barosu’na kayıtlı avukatlar olarak İzmir 1. İdare Mahkemesi’n- de açılmış olan bir çok dava dilekçesinde bu konu dile getirilmesine rağmen maa- lesef bu formun Türkçe versiyonunda bir nüshanın kişiye teslim edildiği yönünde açıklama olduğu için bu ‘yazılı belgeye’ itibar edilmekte, uygulamadaki durumun öyle olmadığına karşı avukat beyanlarına çoklukla itibar edilmemekte, birçok dava sadece süreden red edilmektedir.
UKK madde 53/2 “Karar (sınır dışı kararı), gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir”. YUKK madde 57/5 “İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerek- çesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir”. YUKK madde 78/6 “Karar (uluslararası koruma başvurusu hakkında verilen ka- rar), ilgiliye veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Olumsuz kararın tebliğinde, kararın maddi gerekçeleri ve hukuki dayanakları da belirtilir”. YUKK madde 80/1-a “İlgili kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı tarafından kararın teb- liğinden itibaren on gün içinde Uluslararası Koruma Değerlendirme Komisyonuna itiraz edilebilir” şeklindedir.
Buna karşılık, İzmir GGM’lerde yapılan sözde tebliğ işlemleri 6458 sayılı YUKK madde 100’e ve YUKK Uygulama Yönetmeliği madde 120’ye açık aykı- rılık oluşturmaktadır: (Bu Kanuna ilişkin tebligat işlemleri 11.02.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır). Zira 7201 sayılı Tebligat Kanunu madde 8 çok açık bir düzenlemeye sahiptir: “Tebliğ olunacak her nevi evrak, biri dosyasına konulmak ve diğeri tebliğ edilecek kimselere verilmek üzere lüzumu kadar nüshadan terekküp eder”.
Bu yasal zorunluluğa rağmen İzmir’deki GGM’lerde ve Türkiye’deki GGM’le- rin bir kısmında sınır dışı ve idari gözetim kararını içeren bu ilk tebligatta tebliğ edilen evrağın bir nüshası muhataba verilmemektedir. Bu durum çok açıktır ve bu durum görevli personel tarafından inkar dahi edilmemektedir.
Bu nedenle, İzmir Barosu Başkanı Av. Xxxxx XXXXX imzalı 14.03.2017 tarihli yazı ile konuya ilişkin tespit ve eleştirilerimizin GİGM’ne iletilmiştir. Bu resmi yazı ile bahsettiğimiz tebligat sorununun bir veya birkaç kişiye özel bir sorun ol- madığı, en azından İzmir’deki GGM’lerde yaygın ve sistematik olarak uygulandığı dile getirilmiş, fiili usulsüzlüğe dikkat çekilmiş, acilen ve etkin tedbirlerle bu uy- gulamanın düzeltilmesi istenmiştir. Bu mektuba kurum tarafından verilen cevapta yanlış uygulama inkar edilmiş ise de sonraki tarihlerde bu uygulamanın ciddi bir şekilde düzeldiği gözlemlenmiştir. Ancak sorunun tam olarak, düzenli ve sistema- tik bir şekilde düzelip düzelmediği anlaşılamamaktadır. Özellikle kod uygulaması yapılan yabancılarda hem kişiye hem de dosyaya erişimin son derece zor olduğu için bu yabancılara usulüne uygun tebligatın çoğunlukla yapılmadığı değerlendiril- mektedir.
5.1. Tebligatın İçeriği Sorunu; Tebligatın ve İhtaratların Yetersizliği
Formun en üstünde ‘Tebligat’ yazsa ve yazdığı gibi bir nüshası kişinin eline verildiği kabul edilse dahi yine de bu metin YUKK’a uygun bir tebligat metni değil- dir. Zira, YUKK sınır dışı ve idari gözetim işleminin ayrı ayrı ve her ikisi içinde ge- rekçeleriyle tebliğini amir olarak düzenlediğinden, bu formun bu yasal sorumlulu- ğu karşıladığını iddia edebilmek mümkün değildir. Sadece yasa madde fıkralarının
yazılmış olması ve birine veya birden fazlasına personelce işaret konulması gerek- çeli karar tebliği olarak kabul edilemez. Sınır dışı ve idari gözetim kararlarının her birinin birer kopyası anladığı dilde tebliğ olması gerekir, ‘bilgilendirme formunun’ değil. İzmir’deki uygulamada, dosyada tebliğ edildiği ‘görünen’ bu yabancı dildeki bilgilendirme formunda sadece ilgili yere Valilik sınır dışı kararı ve idari gözetim kararının tarih ve sayısı yazılmakta, gerekçe olarak ise sadece madde/fıkra numa- rası sadece rakam olarak yazılmaktadır. Dolayısı ile bu xxxxx xxxx elinde kalsa bile bunu okuyan bir yabancının bu rakamlardan bir şey anlayamayacağı çok açıktır. Bunun dışında kendi veya anladığı dilde bir nüshanın muhataba verilmesi gereken tebliğ işleminde kanaatimizce hem bu belgenin hem de Türkçe halinin dosyada bulunması gerekir.
Tebligat değil, “bilgilendirme formu” diyebileceğimiz bu belgede de ayrıca so- runlar vardır;
a) YUKK’da GGM’lerde tutulan kişiler aleyhine ne kadar madde varsa buraya yazılmış iken yabancının lehine olabilecek ve kullanabileceği maddeler adeta ki- şilerden saklanmıştır, yazılmamıştır. Sorumluluk ve haklara ilişkin ilave bilgilerin Merkez Yönetiminden edinilebileceği (nasıl olacaksa) belirtilmekle yetinilmiştir. Ancak bu fiiliyatta mümkün değildir.
b) Sınır dışı kararına yönelik hukuki yardım bilgilendirmesinin 2.1 maddesinde Baroların Adli Yardım hizmetine atıf yapılmamış, sadece parası olanlar için ücretli avukatlık yardımı alabileceği belirtilmiştir. Bu durum bazı dosyalarda rastladığımız Göç idaresi vekillerinin bu yöndeki beyanları ile sanırız aynı yöndedir: YUKK’da Avukatlık Kanunu ve adli yardım hizmetine sadece idari gözetimi düzenleyen 57/7 maddesi ve 81/2 maddesinde “bu kısım kapsamındaki iş ve işlemlerde” demek suretiyle Uluslararası Koruma kısmını ifade ettiği için bu hizmetin sadece bu alan- larda (idari gözetim ve uluslararası koruma başvuruları hakkında, sınır dışı kara- rında değil) olabileceğine dair oldukça dar ve lafzi bir yorum baz alınmıştır. Oysa adli yardım hizmeti için illa yasal bir atıf olmasına gerek yoktur, nitekim yasalarda genel olarak adli yardıma atıf yoktur. Bu nedenle sınır dışı kararlarına itiraz kapsa- mında kişiler Baroların Adli Yardım mekanizmasına başvuru haklarının olmadığını iddia edebilmek mümkün değildir.
c) GGM’lerde Türkçe bilmeyen kişilerin Baroya nasıl ulaşabileceğine dair hiç- bir açıklayacağı bilgi ve mekanizma yoktur. Ayrıca, Türkçe bilenlerin dahi Baroya ulaşabileceği iletişim bilgileri ve telefon numaraları ne tebliğ evrakında ne de baş- ka yollarla bildirilmemektedir. Esasen bu konuda kişilerin bu yasal haklarına nasıl erişebileceğine dair İzmir’de hiçbir oluşmuş mekanizma yoktur. Bu konuda GGM personeli ve Göç İdaresi İl Müdürlüğü nezdinde İzmir Barosu adına yapılan görüş- melerde hiçbir mesafe alınamamıştır. Bu nedenle İzmir’deki GGM’lerde idari gö- zetim atında tutulan kişilerin kendi başlarına veya İl Göç İdaresi aracılığı ile İzmir
Barosuna ulaşmaları mümkün olmamıştır. İzmir GGM’lerinde yıl içinde tutulan binlerce kişinin tamamının Baronun sağlamış olduğu ücretsiz adli yardım hizme- tinden yararlanma konusunda isteksiz olduğunu düşünmek hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu haliyle yasal hakkın sadece kağıt üzerinde kaldığı anlaşılmaktadır.
İzmir 1. İdare Mahkemesi’nin YUKK kapsamında verdiği kararlarda, tek is- tinaf inceleme mercii olan İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Dava Dairesi 2017/511-571 E. K. sayılı ve 06.04.2017 tarihli vermiş olduğu kararında, öncelikle her ne kadar YUKK kapsamında yerel İdare Mahkemelerinin sınır dışı hakkında verdiği kararlar kesindir dense de usulden verilen red kararlarına karşı istinaf ince- lemesinin mümkün ve gerekli olduğunu kabul etmiş. Daha sonra ise yukarıda eleş- tirdiğimiz GGM’lerdeki sözümona tebligat işleminin niçin usule aykırı ve geçersiz kabul edilmesi ve beyan edilen ıttıla tarihine itibar edilmesi gerektiğini ayrıntılı olarak kritik etmiştir. Bu kararla birlikte, sözümona yapılan bu tebligatların usulüne uygun olmadığı bir mahkeme kararıyla ispatlanmıştır.
6. VEKALETNAME ÇIKARILMASI KONUSUNDA YAŞANAN SORUNLAR
Öncelikle Türkiye’de tüm yabancıların avukatlara vekaletname çıkarabilmesin- de zorluk yaşadıklarını tespit etmek gerekmektedir. Bir yabancı vekaletname çıkar- maya mesnet teşkil edebilecek pasaportu varsa bile o noterin öncelikle bu pasaportu tercüme edebilecek bir yeminli tercümana ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ise, büyük şehirlerde bile bazen oldukça zordur. Çok yaygın olarak bilinen xxxx xxxxxx dışında bazı dillerin yeminli tercümanını bulabilmek neredeyse imkansızdır. Bulunabilme- si halinde bile size ciddi bir ekonomik masraf oluşturur. Sığınmacılar açısından ise bazen zorunlu iskana tabi tutuldukları küçük il veya ilçelerde veya GGM’lerin bulunduğu ücra alanlarda bu tercümanları bulmak –yaygın olarak konuşulan diller olsa bile- hiç kolay değildir. Bazen sığınmacının sırf vekaletname çıkarabilmek için uzak illere seyahat etmesi, bu seyahati edebilmesi için de Göç İdaresi İl Müdür- lüğü’nden özel seyahat izni alması gerekmektedir. GGM’de idari gözetim altında tutulan kişilerin bu imkanı da bulunmamaktadır. Takdir edilecektir ki, bu durum başlı başına fiziki, bürokratik ve ekonomik zorluktur. Pasaportu olan bir yabancının Avukat vekaletnamesi çıkarabilmesi bazen -tercümanın nereden getirildiğine ve o dilin yaygın bilinirliğine bağlı olarak- bir Türk vatandaşının vekaletname çıkarma masrafının 10-15 katı fazla masrafa ulaşabilmektedir.
Türkiye’de bir şekilde uluslararası koruma prosedürü içine girmiş ve prosedü- rün farklı evrelerinde bulunan ancak pasaport, kimlik gibi resmi evrakları bulunma- yan kişiler hakkında yaşanan vekaletname çıkarabilme zorluğu çok ciddi sorunlara neden olmuş ama neyse ki bir süre önce önemli bir kısmı çözüme kavuşmuştur: Türkiye Noterler Birliği tarafından yayımlanan 19.09.2014 tarihli ve 93 nolu genel yazı ile bu pozisyonda olan kişilerin Noterden vekaletname çıkarma sorunları –en
azından aşağıda sayılan durumlar itibariyle- sona ermiştir. Noterlere gönderilen bu genel yazıya göre Göç İdaresi İl Müdürlüklerinden alınan;
1) Eski kanun döneminde hazırlanmış veya YUKK döneminde alınan “ikamet izin belgeleri”,
2) Vatansız kişi kimlik belgeleri,
3) Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi Kayıt Belgesi (ilk kayıt sırasında çıka- rılan ve mülakat tarihine kadar olan dönemde geçerli olmak üzere verilen kimlik belgesidir),
4) Uluslararası Koruma Başvuru Sahibi Kimlik Belgesi (mülakatı yapılan ki- şilere haklarında karar verilecek tarihe kadar geçerli olmak üzere verilen kimlik belgesidir),
5) Uluslararası Koruma Statü Sahibi Kimlik Belgesi (kişi hakkında olumlu ka- rar verilmiş olmakla Mülteci, Şartlı Mülteci ve İkincil Koruma statülerinden birisi- ni almış kişilere verilen kimlik belgesidir)
Noterlerden herhangi bir tercüme faaliyetine gerek olmaksızın –eğer geçerlilik süresi içindeyse- vekaletname çıkarılmasında dayanak olarak kullanılabilecektir.
6.1. Yabancıya Verilen Kimliklerin Kişilerin Xxxxxxx Xxınması Sorunu
Ancak bu durumda olan kişilerden hakkında olumsuz karar veya başvurusunu geri çekmiş sayılma gibi kararlardan birisinin tebliğ edildiği durumlarda, bazı il- lerde kişinin davet edilerek kurumda yapılan tebligat ile bu kimliğinin kendisinden alınması gibi bir durum yaşanmaktadır ki, bu durumda da yine kişilerin Noterden vekaletname çıkarmasında sorunlar yaşanmaktadır. İdarenin kişi hakkında olumsuz bir karar verilse bile bu karara karşı idari ve yargısal itiraz ve dava süreleri sona erene, başvurular yapılmış ise de olumsuz karar kesinleşene kadar vermiş olduğu kimlikleri geri almaması; keza ikamet izinlerin süresini uzatması gerekmektedir. Aksi halde, kişinin yargı denetimine başvurabilme hakkı yani tam da avukata en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda noter vekaletnamesi çıkarabilmesi fiilen engel- lenmiş olacaktır.
6458 sayılı YUKK madde 3/d ‘başvuru sahibi’ kişiyi şu şekilde tanımlamakta- dır: “Uluslararası koruma talebinde bulunan ve henüz başvurusu hakkında ‘son ka- rar’ verilmemiş olan kişi”. ‘Son karar’ ifadesi ise, 6458 sayılı YUKK madde 3/1-ö fıkrasında tanımlanmakla “… yargıya başvurulması halinde temyiz edilmesi müm- kün olmayan nihai kararı” ifade etmektedir. Uluslararası Korumaya İlişkin Uygula- ma Genelgesinin 9.4. maddesinin 2. fıkrasında “ … başvuruları hakkında olumsuz
karar verilenler, son karardan sonra … kimlik belgeleri Valilikler tarafından iptal edilecektir” denmektedir. Buna göre, kişi henüz dava açma süresi içinde veya dava açmış ise, ilk derece mahkemesinin kararının Danıştay’ca onanması ve kesinleşme- si aşamasına kadar ‘son karar’ verilmemiş olduğundan, başvuru sahibine bu tarihe kadar kimlik verilmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Bu nedenle kimlik yanlışlıkla kurum tarafından alınsa dahi avukatın bu konuda Göç İdaresi İl Müdürlüğüne yap- tığı yazılı başvuru üzerine kişiye yeniden kimlik düzenlendiği bilinmektedir.
6.2. Geçici Koruma Altındaki Suriyeliler
Benzeri bir kolaylaştırma çalışması oldukça geç bir şekilde, gelişlerinin 5. yılın- da ‘geçici koruma rejimi’ altındaki Suriyeli mülteciler hakkında yapılmıştır. Türki- ye Noterler Birliği tarafından yayımlanan 08.01.2016 tarihli ve 4 nolu genel yazı ile geçici koruma rejimi altında bulunan Suriyeliler, kayıtlı oldukları İl Göç Müdürxx- xx tarafından verilen ‘Yabancı Tanıtma Belgesi’ veya ‘Geçici Koruma Kimlik Bel- gesi’ ile noterlerde işlem yapabileceklerdir. Ancak, bunun için ya kayıtlı oldukları ilde bu işlemi yapmaları, ya da başka bir ilde iseler o ile gidebilmeleri için gerekli olan ‘Yol İzin Belgesini’ ibraz etmeleri gerekmektedir.
6.3. Noterler Birliği Genelgesi
Noterler Birliği alana ilişkin bu iki ‘genel yazı’ kapsamındaki hususları ve baş- kaca özel durumda bulunan kimlikleri de içine alan yeni bir GENELGE çıkararak dağınık şekilde düzenlenen noterlerde esas alınabilecek kimlikleri bir genelgede toplamıştır: 02.03.2016 tarih ve 3 Nolu Genelge bundan sonra yukarıda açıklama- sını yapmaya çalıştığımız yabancıların noterlerde vekaletname çıkarılmasında esas olarak kullanılacaktır. Vekaletname çıkarmak amacıyla müracaat edilen noter bu genelgeden haberdar değilse, Noterler Birliği web sitesinden mevzuat kısmından bakması talep edilmesi gerekmektedir.
6.4. Hiçbir Belgesi Olmayanlar
Ancak oldukça geç kalınmış bu iyileştirme çalışmalarına rağmen, anılan kesim- lerin dışında kalan bir yabancı kesimin vekaletname çıkarma sorunu halen ciddi şekilde devam etmektedir. Düzensiz hareket halinde iken kolluk tarafından yaka- lanarak Geri Gönderme Merkezlerine (GGM) konulan, pasaportu olmayan ve he- nüz iltica prosedürü içine girip TC Yabancı Kimlik numarası alamamış (yani kayıt yaptıramamış) kişilerin noterden vekaletname çıkarmasında fiili ve hukuki sorunlar vardır. Bu kişiler, yukarıda ayrıntılı olarak anlatılmaya çalışılan Noterler Birliği’nin 2016/3 sayılı genelgesi kapsamı dışında olduklarından bu kapsamda noterden ve- kaletname çıkarabilmeleri halen mümkün olamamaktadır. Oysa, sınır dışı edilmek üzere bu merkezlere konulan kişilerin, YUKK uyarınca haklarında verilen sınır dışı ve idari gözetim kararlarına karşı gidebilecekleri/gitmeleri gereken yargı yolları
vardır. Keza, bu kişiler bu merkezlerde tutulmaları esnasında YUKK madde 79/1-ç gereğince uluslararası koruma talebinde bulunabilirler ve yine başvuruları hakkın- da oldukça kısa sürede ve hızlı işleyen prosedür ile verilen kararlara karşı yargı yoluna başvurabilirler. İşte tüm bu yargı denetimi yollarına başvururken, kişiler, YUKK madde 81/1 gereğince ücretli avukat, paraları yoksa YUKK madde 81/2 gereğince Baroların Adli Yardım mekanizmalarından sağlanan avukat yardımından yararlanabilirler.
Bu durumdaki kişiler için adli yardımdan görevlendirilen avukatlar, (örneğin bu alanda adli yardım mekanizmasının işletilmesinde öncü Baro olan İzmir Baro- su uygulamasında) Noterden çıkarılan vekaletname sahibi olamadıkları için HMK madde 77 kapsamında –bazen davacı asilden alınan bir ‘yetki belgesi’ veya dava dilekçesinin altına asilin de imzasının eklenmesi ile- dava açmaktadırlar. Tüm Tür- kiye çapındaki Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) kararlarına karşı tek yetkili ve görevli mahkeme olan Ankara 1. İdare Mahkemesi bu şekilde açılan davalarda dava dilekçesini kabul etmekte, vekaletin sonradan tamamlanması için avukata bir süre ihtar etmekte ancak noter vekaletini sonradan ibraz edemeyen avukatların ve- killiğinin düşürülmesine (ancak davanın davacı asil üzerinden devamına, bu kararın davalı kurum nezdinde tutulan davacıya yine davalı kurum vasıtasıyla tebliğine) karar vermektedir. Bu durum kabul edilemez. Zira, burada artık ilgili yabancının hukuku kadar (belki ondan çok) avukatlık mesleğinin savunulması söz konusudur.
Bu durum, sadece noterlerin, vekalet verecek kişinin resmi olarak kimliğini tes- pit edememiş olmasına bağlı olarak kendilerince vekaletname çıkarmak istemediği fiili bir durumdan kaynaklanmaktadır. Ortada bir gerçek şahıs bir de vekalet ver- mek istediği bir avukat varsa, hukukun buna çare bulup bu vekaletname meselesini çözmesi gerekmektedir. AİHM ve Avrupa’da birçok ülkede olduğu gibi bu konuda sadece noter vekaletnamesi değil avukatların kendisinin ve asilin imzası ile oluştu- racağı yetki belgeleri veya dava dilekçesine asilin de imzasının alınması gibi mu- vafakatnamelerin muteber kabul edilmesi gibi araçların geliştirilmesi ve bunların mahkemeler tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Aksi halde, ortada kanunen var olan avukatla temsil hakkı -bir takım şekil şartları gerekçe gösterilerek- fiilen uygulanamamakta; fiilen bu hakka engel olmak suretiyle kişiler hak kaybına uğra- tılmaktadır.. Bu durumun YUKK’un hazırlanma mantığına, adalete ve hukuki hak- lara erişimle ilgili tüm adil yargılanma kriterlerine aykırılık teşkil edeceği açıktır.
Nitekim, bu durum bizzat Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin de içine sinmemiş ve bu kapsamda İzmir Barosu’ndan görevlendirilen bir adli yardım dosyasında 13.03.2015 tarihinde aldığı bir karar ile YUKK madde 81’in yetersizliği ve dola- yısı ile Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Bu başvuruda, Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin tüm Türkiye’de Göç İdaresi Genel Mü- dürlüğü adına verilen kararların ve uygulamanın en önemli yargısal denetim yapma organı olduğunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket ettiğini düşünmekteyiz. Keza,
mahkeme vermiş olduğu kararları, davalı kurum eliyle davacı asile tebliğ etme tu- haflığına da dikkat çekerek İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, 1951 Cenevre Sözleşmesi, AİHS ve bazı AİHM kararlarına atıf yaparak YUKK madde 81/1 ve 81/2. fıkraların Anayasa 2, 19, 36 ve 142. maddele- rine aykırılığı iddiasında bulunmuştur. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi 08.10.2015 tarihinde 2015/36-87 Esas/Karar numaralı kararda bu önemli başvuruyu güzel bir şekilde değerlendirememiştir. AYM anılan kararında söz konusu başvuru dosyası bir adli yardım görevlendirmesine dair olduğundan 81/1 yönünden usulden reddi- ne, 81/2 yönünden esas üzerinden incelemeye oy çokluğu ile karar vermiştir. An- cak AYM başvuru kapsamında vekaletname çıkaramayan (yani sorun teşkil eden) kesimi doğru tespit edememiş, 26 nolu paragrafında yukarıda detaylı bir şekilde değerlendirdiğimiz Noterler Birliği’nin 19.09.2014 tarihli genel yazısına konu olan kişileri sayarak bu kişilerin Noterlerden vekaletname çıkarmasında bir sorun olma- dığına, dolayısı ile Anayasaya aykırılığın bulunmadığına karar vermiştir. Bu neden- le bu kesim için tarihi fırsat bu aşamada kaçmıştır. Oysa, adalete ve haklara erişim ile avukatla temsil hakkını ciddi şekilde ihlal eden vekalet çıkaramama sorunu ha- len devam etmektedir.
Anayasa Mahkemesine ücretli veya adli yardımdan görevlendirilmiş avukatla- rın olduğu başka dosyalarda bu durumu daha net açıklayan başvurular yapılabilir. Bunun dışında, 6100 sayılı HMK madde 77, 1512 sayılı Noterlik Kanunu veya 1136 sayılı Avukatlık Kanununun adli yardımı düzenleyen maddelerine yönelik bir düzenleme arayışında bulunulabilir. Bunlar kanaatimizce yasa koyucu tarafından yapılması gereken mevzuat değişiklikleridir. Ancak bu yasal değişikliklerden en az birisi yapılana kadar, yargının da bu –örneğin Danıştay’ın vereceği bir kararla- du- ruma bir ara çözüm bulması gerekmektedir.
GGM’lerde haklarında sınır dışı, idari gözetim ve uluslararası koruma taleple- ri hakkında karar verilen ve kurum defter ve veri tabanlarına ismi işlenen gerçek şahıslar olduğuna göre yine bu defter ve kayıtların referans alındığı noter veka- letnameleri veya yetki belgeleri bu kişilerin davalarında kabul edilmelidir. Kurum bu isimleri o kişinin ismi kabul edip o isimler üzerinden sınır dışı, idari gözetim gibi kararlar verebiliyorsa ve bu isimler üzerinden Konsoloslukları ile irtibat ku- rularak seyahat belgeleri çıkarılıp sınır dışı edilebiliyorlarsa aynı isimler üzerinden niçin vekaletname çıkarılamasın veya yetki belgeleri hazırlanamasın ve bu kişiler mahkemeler nezdinde avukatla temsil edilemesin? Bu kişilerin –tıpkı Ankara 1. İdare Mahkemesi’nin AYM’ne başvuru kararında da çok isabetli olarak atıf yaptığı AİHM’nin Lala/Hollanda (1994) kararında çok güzel belirtildiği gibi- “Avukatla savunma hakkının kuramsal olmaktan çıkarılıp pratikte uygulanabilir ve etkili ola- bilmesi için söz konusu hakkın gereksiz biçimsel koşullarla sınırlandırılmaması ge- rekir”. Beyan edilen ve her idari aşamada doğru kabul edilen bir isim, niçin tam da vekaletname çıkarılacağı aşamada doğruluğu sorgulanmaktadır? Bu nedenle bura- da beyan edilen ismin karine olarak doğru kabul edilmesi zorunluluğu vardır. Elbet-
te bu bilginin doğru olmadığının ortaya çıkması halinde buna ilişkin hükümler ve gerekiyorsa müeyyideler uygulanabilir. Ancak bunlar hiçbir zaman hakkın esasını ortadan kaldırıcı, adil yargılanma hakkını zedeleyici avukatla temsil hakkını fiilen imkansız kılıcı tedbirler olmamak zorundadır.
6.5. Noterler Birliği Yönetim Kurulu Kararı
Bu durumda, bir idari gözetim merkezinde özgürlüğünden alıkonmuş bir şekil- de idare tarafından tutulan ve hiçbir belgesi olmayan kişilerin Noterden vekaletna- me çıkarabilmesi için Noterler Birliği Yönetim Kurulu’nun 2014 tarihinde vermiş olduğu bildirilen bir YK kararı uygulamada az sayıda da olsa, bazı noterlerde so- runu çözmede önemli bir rol oynamaktadır. Bildirilen bu karara göre bir idari mer- kezde tutulan bir kişinin (vatandaş veya yabancı) idarece o kişi hakkında kullanılan kimlik belgelerini içeren belgeleri (velev ki onlar beyana göre hazırlanmış olsalar bile) Noterin vekaletname çıkarılmasında müstenidat olarak kullanılabilir. Buna göre GGM’de tutulan ve üzerinde hiçbir pasaport, ülke kimliği veya Göç İdaresi tarafından verilen bir kimlik olmayan yabancı hakkında kurum kayıtları içinde bu- lunan ‘sınır dışı kararı’, ‘idari gözetim kararı’ veya ‘uluslararası koruma talebinin reddi’ kararları, noterlerin vekaletname çıkarılmasında müstenidat olarak kullana- bilecekleri belgelerdendir. İzmir’de bu durumda olan kişiler hakkında, sadece iki noter vekaletname çıkarmayı kabul etmekte ve vekaletname çıkarmaktadırlar.
6.6. Geri Gönderme Merkezlerinde Vekaletname Çıkarılmasında Yaşanan Pratik Zorluklar ile Noterlerin Erişimi
Yukarıda bahsedilen durumlardan biri ile bir noterden vekaletname çıkarılması istendiğinde de, öncelikle GGM’ye gitmeyi kabul eden bir noterlik bulmak ve noter için tercüman ayarlamak bile ciddi sorun olmaktadır. İzmir’de Işıkkent ve özellikle Harmandalı mevkilerinde bulunan GGM’lere ulaşmak fiziken dahi güçtür, zaman alıcıdır ve masraflıdır. Noterler çoğunlukla bu uzak yerlere giderek bir vekaletname için katibini uzun saatler meşgul etmemek eğilimi içinde bulunmaktadırlar. Bilindi- ği kadarıyla, çok az noter bu işlem için GGM’lere gitmeyi kabul etmektedir.
Gitmeyi kabul eden bir noterlik bulunduğunda da, vekaletname çıkaracak kişi- nin yukarıda bahsedilen kimlik türlerinden en az birisinin bir örneğinin (fotokopi, fotoğraf vb) noterliğe evvelce teslim edilmesi istenmektedir. Noter ancak bu şekil- de GGM’ye gidildiğinde sadece kişinin imzasının alınacağı şekilde vekaletname- yi ofisinde ve noterlik programı dahilinde hazırlaması gerekmektedir. İşte bunun için yabancının GGM’de bulunan dosyası kapsamında bulunan pasaport, kimlik veya kimliği olmayanlar için yukarıda açıklandığı şekliyle bir Göç İdaresi belge- si örneğinin alınarak notere ulaştırılması gerekmektedir. Uygulamada başlarda ve halen bazı durumlarda bu belge örnekleri fotokopi veya fotoğraf olarak “henüz no- ter vekaletnameniz yok” cevabı ile verilmek istenmemektedir. Bilgisiz ve bilinçsiz
memurlar ile bazen tartışmalar ve münakaşalar yapılmak zorunda kalınmaktadır. Vekaletname çıkarılabilmesi için bu örneklerin alınmasından başka çare yoktur. İzmir’deki GGM’lerde bu konudaki direncin sonradan kırıldığı ve bu belge örnek- lerinin verildiği (kodlu kişiler için halen büyük oranda sorunlar devam etmekle birlikte) gözlemlenmekteydi. Ancak son durumda, tarafımızca istenmesine rağmen yazılı bir örneği gösterilmeyen bir ‘talimat’ nedeniyle, vekaletnameye dayanak bu belge örnekleri verilmemektedir.
Bu belge notere verildikten sonra vekaletnameyi ofisinde hazırlayan Noterlik katibinin GGM’ye gelip yabancı kişiden tercüman eşliğinde imza alması gerek- mektedir. Bu aşamada ise, bazı günlerde noter katibinin GGM kapısında uzun saat- ler bekletildiği, bazen içeri alınmadığı, yıldırma politikası izlendiği, özellikle kodlu kişilerde şifahi talimatlar dile getirilerek içeri sokulmadığı durumlar bilinmektedir. Bu durumun ise YUKK’un notere erişim hakkını da içeren madde 59/1-b’ye açık bir şekilde aykırı olduğu izahtan varestedir.
7. 676 SAYILI OLAĞANÜSTÜ KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNUNDA YAPI- LAN DEĞİŞİKLİKLER
29 Ekim 2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan 676 sayılı "Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Ka- rarname" ile 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Ka- nununun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmış, 54. maddenin
1. fıkrasına (k) bendi eklenmiş, yine 54. maddenin 2. fıkrasında değişiklik yapılmış ve yine 98 maddenin 2. fıkrasında aşağıda belirtildiği şekilde değişiklik yapılmıştır:
Sınır dışı etme kararı, YUKK m. 53 gereği;
“Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valilik- lerce alınır.
Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme ka- rarı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kara- rın tebliğinden itibaren on beş gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahke- meye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde (Ek ibare: KHK/676
- 29.10.2016 / m.35) “54 üncü maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası kapsamındakiler hariç,” yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.
MADDE 54 - (1) Aşağıda sayılan yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır: a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağ- layanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluş- turanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği
tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen, uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar
j) Xxxxxx izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar k) (Ek: KHK/676 -29.10.2016 / m.36) Uluslararası kurum ve ku-
ruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler.
2) (Değişik: KHK/676 - 29.10.2016 / m.36) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koru- ma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir.
Taşıyıcıların yükümlülükleri MADDE 98 - (1) Taşıyıcılar;
a) Ülkeye giriş yapmak veya ülkeden transit geçmek üzere sınır kapılarına ge- tirmiş oldukları yabancılardan herhangi bir nedenle Türkiye’ye girişleri ve Türki- ye’den transit geçişleri reddedilenleri, geldikleri ya da kesin olarak kabul edilecek- leri bir ülkeye geri götürmekle,
b) Yabancıya refakat edilmesi gerekli görüldüğü durumlarda refakatçilerin gi- diş ve dönüşlerini sağlamakla,
c) Taşıdıkları kişilerin belge ve izinlerini kontrol etmekle, yükümlüdür.
(2) (Değişik: KHK/676 - 29.10.2016 / m.37) Genel Müdürlük, sınır kapılarına yolcu getiren, sınır kapılarından yolcu götüren ve Türkiye içinde yolcu taşıyan ta- şıyıcılardan, hareketleri öncesi, hareketleri anı ve hareketleri sonrasında tüm yolcu ve mürettebat bilgilerini isteyebilir.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda yer alan yükümlülüklere ilişkin uygulanacak usul ve esaslar, Bakanlık ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca müşte- reken çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”
Mülteci hukukunun en temel ilkelerinden biri ‘geri gönderme yasağı’ (non-re- foulement) ilkesidir. Geri gönderme yasağı, hem bir iç hukuk kuralı hem de ulus- lararası hukukun bir parçasıdır. YUKK m. 4'te ‘geri gönderme yasağı’; "Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya mua- meleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubi- yeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulu- nacağı bir yere gönderilemez" şeklinde 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ile uyumlu bir şekilde düzenlenmiştir.
29 Ekim 2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararna- me ile yapılan düzenlemenin, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1951 Cenevre
Sözleşmesi ve YUKK'da tanımlanan ‘sığınma hakkına erişim ve geri gönderme yasağı’ düzenlemelerine aykırı bir biçimde uygulanma riski oldukça yüksektir.
Sözkonusu KHK ile haklarında sınır dışı kararı verilecek olan kişilerin kapsamı genişletilmiş; 54. maddeye k bendi eklenmiş ve 54. maddenin (2) bendi değiştiri- lerek, 54 maddenin b,d,k bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslarara- sı koruma başvurusu sahibi kişi veya uluslararası koruma statüsü kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabileceği hükme bağlanmıştır. Sınır dışı kararına karşı İdare mahkemesinde dava açmanın sınır dışı işleminin yürütmesini durdurmasına yeteceği hükmü bu kişiler açısından ortadan kaldırılmıştır.
676 sayılı KHK ile Türkiye'de uluslararası koruma başvurusunda bulunan veya uluslararası koruma statüsü almış "Terör örgütü yöneticisi, üyesi, destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar", "kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" ve "uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler" olarak kategorize edilen gruplar hakkında sınır dışı ka- rarı alınabilecek ve bu kararlara karşı yargı yoluna başvursalar bile mahkeme kararı beklenmeden sınır dışı kararı uygulanacaktır.
YUKK 54/d bendinde "kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar" şeklindeki düzenleme oldukça belirsiz ve muğlaktır. Sözkonusu kavramların somut bir tanımı yapılmamıştır. Xxxxxxxxxx bu kapsama girip girmediğinin değerlendirilmesini kimin, nasıl ve hangi kriterlere göre yapaca- ğı düzenlenmemiştir. Yargı kararı olmadan, idari birimlerce somut bir gerekçe dahi sunmaksızın yapacakları değerlendirme ile uluslararası koruma sahibi olsalar bile yabancılar hakkında bu gerekçelerle sınır dışı kararı alınarak sınır dışı edilebilecek- lerdir.
İdari değerlendirme ile haklarında sınır dışı kararı alınacak kişilerin (YUKK 54) yargı denetimine tabi olarak yargı kararı uyarınca sınır dışı işlemlerinin yapıl- ması hukuk devletinin bir gereğidir. Ancak, 676 sayılı KHK ile yapılan düzenleme ile telafisi imkansız olabilecek, yaşam hakkı ihlallerine sebep olabilecek bir konu- da, yargı kararı beklenmeksizin, işlemin idare tarafından icrası olanaklı kılınmıştır. Türkiye'ye uluslararası koruma amacıyla sığınan kişilerin etkili bir başvuru meka- nizmasına erişme imkanı tanınmadan, değerlendirme süreci devam ederken veya statü almasına rağmen uygulanacak olan sınır dışı işlemi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin sığınma hakkını düzenleyen 14. maddesine aykırılık ("Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır") teşkil etmektedir.
Uluslararası Koruma başvurusu sahibi ve statü sahibi kişilerin yargı kararı ol- maksızın sınır dışı edilmeleri ise, Türkiye'de etkisiz olan uluslararası koruma siste- minin tamamen ortadan kaldırılması sonucunu doğuracaktır. Ayrıca, geri gönderme yasağının ihlal edilerek, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya mua- meleye tabi tutulacağı veya yaşam hakkının ihlal edilmesi ile sonuçlanacak mua- meleye tabi tutulacağı bir yere sınır dışı edilmeleri de Türkiye açısından hukuki bir sorumluluk doğuracaktır.
KHK ile yapılan değişiklikler gerek uluslararası gerekse ulusal hukuktan kay- naklanan temel iltica prensiplerine aykırı uygulamalara neden olmaktadır. İltica prosedürünün her aşamasında yabancı sınır dışı edilme tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehdit, ‘Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar’ hükmünden de anlaşılacağı gibi son derece ucu açık ve yoruma dayalı bir çerçeveye sığdırılmıştır. Yabancılar yargı yollarını kullanmaya dahi teşebbüs edemeden sınır dışı edilmekte, aile fertleri birbirinden ayrılmakta, dava konusu edilen dosyalardan tespit ettiğimiz kadarıyla hatalı/sehven konulan kodlarla kişiler kamu güvenliğini tehdit ettikleri gerekçesi ile sınır dışı edilebilmektedirler.
KHK ile yapılan düzenlemelerin Olağanüstü Hal koşullarının ortadan kalması ile derhal kaldırılması gerekmektedir. Bu hükümlerin kalıcı olması yasanın ruhuna ve İnsan hakları temelli bakış açısına tamamen aykırıdır.
8. İDARİ GÖZETİM KARARLARINA KARŞI SULH CEZA HAKİMLİ- ĞİNİN ETKİLİ HUKUK YOLU OLUP OLMADIĞI SORUNU
Türkiye’de uluslararası koruma başvurusu bulunan yabancılar dahil olmak üze- re İdari Gözetim Kararlarına karşı Sulh Ceza Hakimliklerine yapılan başvurular, 6458 sayılı YUKK m. 68’de ‘başvuru sahiplerinin idari gözetimi’ şeklinde düzen- lenmiş olmasına rağmen idare tarafından bu hüküm göz ardı edilerek, genellikle anılı Kanunun 57. maddesinde yer alan “sınır dışı etmek üzere idari gözetim ve süresi” kapsamında alınarak uluslararası koruma başvuru sahiplerinin hakları ihlal edilmekte ve yanlış hukuki değerlendirme ile mağduriyetlerine sebebiyet verilmek- tedir.
İdare tarafından başvuru sahipleri, sadece YUKK tarafından tanınan yasal hak- larını kullanmaktan, uluslararası koruma başvurusunda bulunmalarından dolayı dahi idari gözetim altına alınabilmekte buna rağmen Sulh Ceza Hakimlikleri tara- fından bu haksız idari gözetimin sonlandırılmasına karar verilmemektedir.
Ayrıca, uluslararası koruma başvuru sahiplerinin idari gözetimlerinin 30 günü geçemeyeceği anılı Kanunun 68/5 maddesinde amir olarak düzenlemesine rağmen idare tarafından başvuru sahiplerinin işlemleri bu sürede tamamlanamamakta; ka-
nuna aykırı şekilde uzatılan bu idari gözetim işleminin sonlandırılması talebi ise Xxxx Xxxx Xxxxxxxxxxxx tarafından da kabul edilmemektedir.
YUKK m.57’de idare tarafından sınır dışı edilmek üzere verilen idari gözetim kararlarının devamında zaruret olup olmadığının, valilik tarafından her ay düzenli olarak değerlendirileceği düzenlenmişse de hukuka aykırı olarak 6 aylık idari göze- tim kararı verilmekte ve her ay değerlendirme yapılmaksızın usulen devam kararı verilmektedir. Bu açık hukuka aykırılık Xxxx Xxxx Xxxxxxxxxxxx tarafından çoğu zaman dikkate alınmamaktadır.
Anılı Kanun m. 68/2’de, uluslararası koruma başvuru sahiplerinin idari gözetim altına alınması, istisnai bir işlem olarak kabul edilmesine rağmen idare tarafın- dan kamu güvenliği-kamu sağlığı ve düzeni şeklinde muğlak ifadelerle başvuru sahipleri idari gözetim altında tutulmakta ancak bu husus Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından değerlendirilmemekte ve bu sebeple idari gözetimin sonlandırılmasına karar verilmemektedir. Sulh Ceza Hakimlikleri, idare tarafından alınan idari göze- tim kararlarında yer alan “kamu güvenliği, kamu sağlığı ve kamu düzeni” ifade- lerinin muğlak ifadeler olmasına sebebiyle idari gözetim kararının gerekçelerinin somutlaştırılmadığından bahisle idari gözetimin sonlandırılması yönünde kararlar vermesi halinde idare tarafından alınacak idari gözetim kararları daha bireysel ve daha somut olgulara dayandırılacaktır.
Kanuna göre; idari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetime karşı sulh ceza hâkimine başvurabilir. Dilekçenin idareye verilmesi hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza hâkimi in- celemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Kanunda bu hüküm yer almasına rağmen xxxxxxxxxx tarafından bu süreye riayet edilmediği gibi yasanın ilk yürürlüğe gir- diği tarihlerde “5 gün içerisinde karar vermenin mümkün olmadığından reddine” şeklinde kanunun lafzına açıkça aykırı hüküm tesis edildiği görülmüştür. Ayrıca bu süre Xxxx Xxxx Xxxxxxxxxxxx tarafından kişinin idarece tutulan dosyasının ve talep edilmişse diğer bütün belgelerin toplanmasından sonraki 5 gün içerisinde karar ve- rilmelidir şeklinde yorumlanmaktadır. Yine, personelce kişilere yeterli bilgilendiril- me yapılmadığından, yabancının kendisinin itiraz dilekçesi yazma gibi bir durumu söz konusu değildir. Yabancı şahsın bu dilekçeyi yazmış olabileceği varsayıldığın- da ise geri gönderme merkezlerinde evrak kayıt birimi olmaması sebebiyle kayda alıp ulaştırması mümkün olmayacaktır.
Sulh Ceza Hakimlikleri uygulamada etkin bir hukuk yolu olmaktan ziyada idare tarafından verilen idari gözetim kararlarının onay mercii haline dönüşmüştür. Sulh ceza hâkimliğinin kararları kesin olması sebebiyle başvurulacak bir üst mercii daha yoktur. Yabancı, ancak bireysel başvuru yolunu kullanabilecektir.
YUKK m.57/6.’da düzenlenen, ‘idari gözetim altına alınan kişi veya yasal tem- silcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddi- asıyla her zaman yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir’ hükmüne rağmen sulh ceza hakimlikleri tarafından daha önce ‘aynı kişi ile ilgili olarak karar verildiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına’ şeklinde kanuna açıkça aykırı hükümler kurulmaktadır.
Sulh Ceza Hakimliği kararları ile, Kanunun yabancıya tanımış olduğu hukuk yolu etkin olmaktan çıkarılarak idarenin haksız eylemlerine onay mercii haline dö- nüşmüştür.
YUKK m. 68’de, uluslararası koruma başvuru sahiplerini özel olarak düzenle- miş;
“Başvuru sahipleri, sadece uluslararası koruma başvurusunda bulunmaların- dan dolayı idari gözetim altına alınamaz. Başvuru sahiplerinin idari gözetim altına alınması istisnai bir işlemdir. Başvuru sahibi sadece aşağıdaki hâllerde idari göze- tim altına alınabilir: a) Kimlik veya vatandaşlık bilgilerinin doğruluğuyla ilgili cid- di şüphe varsa, bu bilgilerinin tespiti amacıyla b) Sınır kapılarında usulüne aykırı surette ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla c) İdari gözetim altına alınmaması durumunda başvurusuna temel oluşturan unsurların belirlenemeyecek olması hâ- linde ç) Kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturması hâ- linde (3) İdari gözetimin gerekip gerekmediği bireysel olarak değerlendirilir. İkinci fıkrada belirtilen hâllerde; idari gözetim altına alınmadan önce, 71 inci maddede belirtilen ikamet zorunluluğu ve bildirim yükümlülüğünün yeterli olup olmayacağı öncelikle değerlendirilir. Valilik, idari gözetim yerine başka usuller belirleyebilir. Bu tedbirler yeterli olmadığı takdirde, idari gözetim uygulanır. (4) İdari gözetim kararı, idari gözetim altına alınma gerekçelerini ve gözetimin süresini içerecek şe- kilde idari gözetim altına alınan kişiye veya yasal temsilcisine ya da avukatına yazılı olarak tebliğ edilir. İdari gözetim altına alınan kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kararın sonucu ve itiraz usulleri hakkında kendisi veya yasal temsilcisi bilgilendirilir. (5) Başvuru sahibinin idari gözetim süresi otuz günü geçe- mez. İdari gözetim altına alınan kişilerin işlemleri en kısa sürede tamamlanır. İdari gözetim, şartları ortadan kalktığı takdirde derhâl sonlandırılır. (6) İdari gözetimin her aşamasında, kararı alan makam tarafından, idari gözetim sonlandırılarak, 71 inci maddede belirtilen yükümlülüklerin veya başka tedbirlerin yerine getirilmesi istenebilir. (7) İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetime karşı sulh ceza hâkimine başvurabilir. Başvuru idari gözetimi dur- durmaz. Dilekçenin idareye verilmesi hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir. (8) İkinci fıkra uyarınca idari gözetim al-
tına alınan kişi, usul ve esasları yönetmelikle belirlenmek üzere ziyaretçi kabul ede- bilir. İdari gözetim altına alınan kişiye yasal temsilcisi, avukat, noter ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği görevlileriyle görüşme imkânı sağlanır.” hükmü yer almasına rağmen başvuru sahipleri hakkında da 57. madde kapsamında idari gözetim kararı alınmaktadır.
6458 sayılı Kanunun 57. maddesinde yer alan Sulh Ceza Hâkimliğinin karar- larının kesin olması sebebiyle, kararlara karşı itiraz, istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurulamamakta, dolayısıyla içtihat birliği sağlanamamaktadır.
İdari gözetim kararlarının kaldırılması için yapılan başvurularda alınan olumlu karar sayısı illere göre %3-12 arasında değişmektedir. Bu hususta, Adalet Bakanlı- ğı’ndan çeşitli zamanlarda istatistiksel veriler talep edilmektedir. 6458 sayılı kanun öncesi idari gözetim kararlarına karşı tutuklama olmaması sebebiyle Sulh Ceza Ha- kimliklerine başvurulamamaktaydı. İdare hukukunda da idari gözetim ile ilgili bir müessese bulunmadığından İdare Mahkemeleri de yapılan başvuruları genellikle reddetmekteydi. Ancak bazı İdare Mahkemeleri tarafından idari gözetim kararının iptaline karar verilmiş ve Danıştay 10. Dairesi 31.03.2014 tarihli kararı ile de onay- lanmıştır. Ancak 6458 sayılı kanun ile idari gözetim kararlarının denetlenmesi Sulh Ceza Hakimliklerinin denetimine bırakılmış ve ülke genelinde 2. Xxxx Xxxx Xxxxx- likleri bu alandaki başvuruları değerlendirmek üzere görevlendirilmiştir. Xxxx Xxxx Xxxxxxxxxxxx tarafından yapılan değerlendirme üzerine verilen karar detaylı bir in- celeme yapılmaksızın kesin olarak verilmekte bu haliyle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan idari gözetim kararlarının denetlenmesinde etkin bir başvuru yolu olmadığı da gözlenmektedir.
İltica ve sığınma talepleri reddedilen yabancılar tarafından AİHS’nin 2.,3., 5., 6., 8., 13. ve 14 maddeleri kapsamında yapılan başvurular Türkiye aleyhine sonuçlan- mıştır. AİHS’nin 5.2 maddesine göre herkesin kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır. Türkiye aleyhine AİHM’nde açılan davalarda, AİHM ilk defa 22.09.2009 tarihinde verdiği Xxxxxxxxxx ve Karimnia kararında, Türkiye’nin Sözleşmenin 5. maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıştır. Yine AİHM, Z.N.S ve Türkiye, Xxxxxxx- ve Hosseinzadgan ve Türkiye, D.B ve Türkiye, Xxxxxxx ve diğerleri ve Türkiye, Dbouba ve Türkiye, Tehrani ve diğerleri ve Türkiye davalarında idari gözetim altı- na alınma sebeplerinin ve süresinin ilgiliye bildirilmemesi, gözetim altında tutmaya karşı adli yolların etkin ve yeterli olmaması sebebiyle Türkiye’nin Sözleşmenin 5. maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir. 6458 sayılı Kanun sonrası ise teoride idari gözetim kararlarına karşı yargı yolu bulunmasına rağmen uygulamada yeterli ve etkili hukuk yolu değildir.
9. SINIR DIŞI KARARLARINA KARŞI İDARE MAHKEMELERİ VE ANAYASA MAHKEMESİNİN UYGULAMASI
İdare tarafından alınan sınır dışı kararları 6458 sayılı Kanunun 53. Maddesine göre; “(1) Sınır dışı etme kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır. (2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kara- rı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkın- da sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.” Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde İdare Mahkemesine başvurabil- mektedir. Ancak idare tarafından sınır dışı kararlarında herhangi bir gerekçe yazıl- maksızın salt kanun maddesi yazılarak sınır dışı kararları yabancıya imzalatılmak- ta; karardan bir suret dahi ilgilisine teslim edilmemekte; kararın içeriği yabancıya açıklanmamaktadır. Hal böyle iken, uzunca bir süre idare mahkemeleri tarafından davaların süresinde açılmadığından bahisle açılan davaların esastan incelenmeksi- zin reddine karar verilmiş ancak bir süre sonra davaların süresinde açıldığı kabul edilerek davanın esasına ilişkin inceleme yapılmaya başlanmıştır.
Mahkemelerin yasa gereği davaları on beş gün içinde sonuçlandırması gerek- mekte ve yine idare mahkemelerinin bu konuda vermiş olduğu kararlar da kesindir.
6458 sayılı Kanunun 55. maddesine göre; “(1) 54 üncü madde kapsamında ol- salar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz: a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar b) Ciddi sağ- lık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler
c) Hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar ç) Mağdur destek sürecinden yarar- lanmakta olan insan ticareti mağdurları d) Tedavileri tamamlanıncaya kadar, psi- kolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları (2) Birinci fıkra kapsamındaki değer- lendirmeler, herkes için ayrı yapılır. Bu kişilerden, belli bir adreste ikamet etmeleri, istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları istenebilir.”
6458 sayılı Kanunun 55. Maddesinin 1. fıkrasının a bendinde yer alan sınır dışı edilemeyecek kişiler “Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insan- lık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar”dır. Ancak yerel mahkemeler tarafından çoğu zaman menşe ülke araştırması yapılamamakta ve salt idarenin savunma dilekçesinde yer alan ifade- ler hükme gerekçe gösterilerek sınır dışı kararları iptal edilmemektedir. Oysa idare mahkemeleri tarafından bu konuda yeterince araştırma yapılarak sivil toplum kuru- luşu raporları da hükme esas alınarak karar verilmesi bu hukuk yolunun etkililiğini artıracaktır.
İdare tarafından genellikle kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağ- lığı gerekçe gösterilerek sınır dışı kararı alınmaktadır. Ancak kişinin hangi somut olay sebebiyle kamu güvenliği ve kamu sağlığını tehdit ettiği belirtilmemekte ve idare mahkemeleri tarafından da bu soyut ifadeler incelenmeksizin, bu ifadelere dayanan sınır dışı kararı iptal başvurusu reddedildiği takdirde başvuru sahibi ülke- sine gönderilerek işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye ile karşı karşıya kalabilmektedir.
6458 sayılı Kanun’un yabancıların sınır dışı edilmesine dair usul ve esasların düzenlendiği 53. maddesinin 3. numaralı fıkrasında 676 sayılı KHK ile yapılan de- ğişiklik öncesinde “sınır dışı kararına karşı dava açma süresi içinde veya yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancının sınır dışı edilmeyeceği” hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla sınır dışı işlemlerine karşı idari yargı makamları nezdinde iptal davası açıldığında bir nevi ‘kendiliğinden durdurma mekanizması’ öngörülmekteydi. An- cak 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklikten sonra ise “terör veya çıkar amaçlı suç örgütlerinin yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar”, “kamu düzeni, kamu gü- venliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar” ile “uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilen- ler” bakımından kendiliğinden durdurma mekanizması kaldırılmıştır. Yeni durumda anılan kapsamda sınır dışı edilmesine karar verilen yabancıların İdare Mahkeme- sinde iptal davası açmaları bu kararların icrasını etkilememektedir. Bu sebeplerle de, Anayasa Mahkemesi’nin daha hızlı sonuç vermesi sebebiyle sınır dışı kararının tedbiren durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmakta ve genellikle yarım gün içerisinde dahi tedbir kararları çıkmaktadır. Ancak bu uygulama Anayasa Mahkemesi’nde gereksiz iş yoğunluğu oluşturmaktadır. Bu sebeplerle de ortaya çı- kan yeni durum karşısında, İdare Mahkemesinde iptal davası açılmasının sınır dışı işleminin icrasını durdurmayacağı aşikâr olup, ivedilikle idarenin işlemi hakkında yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmesini de talep etmek gerekmektedir. Yürütmeyi durdurma kararının Anayasa Mahkemesinde olduğu gibi makul bir süre içerisinde verilmemesi kişinin sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde işken- ce ve kötü muamele yasağının ihlal edileceği ve telafisi güç veya imkânsız birçok zararın doğmasına sebebiyet verecektir.
İdare Mahkemelerince, sınır dışı işlemlerine karşı yapılan başvurularda, geri gönderilen ülkenin koşullarını dosyaya sunulan bilgi ve belgelerle sınırlı kalmak- sızın, ulusal ve uluslararası kuruluşların ve hükümetlerin düzenlemiş olduğu insan hakları raporlarından da yararlanmak suretiyle resen araştırılması gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi, 10/5/2017 tarihinde Xxxxxxx Xxxxxxxx tarafından yapı- lan bireysel başvuruda (B. No: 2015/18582), Xxxxxxx’xxx 17. maddesinde güven- ce altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anaya- sa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır; ‘Başvurucunun sunduğu bilgi ve belgeler, geri gönderilen ülkenin koşullarına iliş-
kin AİHM tarafından yapılan değerlendirmeler, başvurucunun uluslararası koruma talebinde bulunması ve BMMYK tarafından başvurucuya statü verilmesi birlikte değerlendirilerek başvurucunun ülkesinde kötü muameleye maruz kalabileceğine ilişkin iddialarının araştırmaya değer nitelikte olduğu, başvurucunun savunulabilir iddiasının idari ve yargısal makamlar tarafından ayrıntılı bir şekilde araştırılıp araş- tırılmadığı, bir diğer ifadeyle yargılama aşamasında kötü muamele yasağı kapsa- mındaki usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığı incelenmiştir.’
Anayasa Mahkemesi bu kararında İdare Mahkemesinin hukuka aykırılık bulun- madığından bahisle reddetmiş olduğu kararın; başvurucunun istikrarlı bir şekilde önce BMMYK ve Göç İdaresi önünde sonrasında ise İdare Mahkemesinde görülen davada dile getirdiği iddialarının dikkate alınmadığını, başvurucunun AİHM'in ka- rarlarına ve insan hakları alanında araştırma yapan sivil toplum örgütlerinin rapor- larına konu olmuş iddialarının doğru olup olmadığı hususunda yargılama aşamasın- da herhangi bir araştırma yapılmadığı gibi kararda da anılan iddialara neden itibar edilmediği konusunda bir değerlendirmeye yer verilmemesi sebebiyle idare mah- kemesinin dava sürecinde kişinin gönderileceği ülkede maruz kalabileceği iddia edilen riske ilişkin araştırma ve değerlendirme yükümlülüğü yerine getirilmemiş olması sebebiyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bu karar hem İdare Mahkemeleri tarafından verilen kararların herhangi bir araş- tırmaya dayanmadığının göstergesi hem de Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tedbir talepli başvuruların daha etkili bir hukuk yolu olduğunun göstergesidir.