Nurettin BOZKURT
Gözaltına Alma ve Gözaltına Đlişkin Usuli Đşlemler
GÖZALTINA ALMA
Genel Olarak
Xxxxxxxx XXXXXXX
🙜
temel hak ve hürriyetlere müdahaleyi gerekti- ren kanuni çarelere1 denir.
Koruma tedbirlerinin ortak özelikleri şöyle sıralanabilir:
G
1. Koruma Tedbiri Olarak Gözaltı
özaltı kurumu, yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dördüncü kısmında ko- ruma tedbirleri başlığı altında müstakil
bir başlık olarak düzenlenmiştir. Yakalama Gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğinin tanımlar başlığı altındaki 4. maddesinin be- şinci fıkrasında bu tedbir şöyle tanımlanmak- tadır:
Gözaltına alma: Kanunun verdiği yetkiye göre, yakalanan kişinin hakkındaki işlemlerin tamamlanması amacıyla, yetkili hâkim önüne çıkarılmasına veya serbest bırakılmasına kadar kanunî süre içinde sağlığına zarar vermeyecek şekilde özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanıp alıkonulmasını ifade eder.
Gözaltından CMK’nın 31. maddesinin ikin- ci fıkrasında da tedbir olarak bahsedilmekte- dir
Ceza Muhakemeleri Kanunumuz ve yö- netmelik düzenlemesi göz önünde tutuldu- ğunda gözaltı kurumunun, koruma tedbirleri arasında düzenlendiği gülmektedir.
Koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin so- nunda verilecek kararların kâğıt üzerinde kal- mamasını ve muhakeme masraflarının karşı- lamasını sağlamak amacıyla, kural olarak,
• yasa ile düzenlenmiş olması,
• şüphelerin belli bir yoğunlukta olması,
• henüz hüküm verilmeden temel bir hakkı sınırlaması,
• geçici olması,
• muhakemenin yapılabilmesini sağlamak ve/veya verilecek kararın kâğıt üzerinde kalmasını önlemek ve/veya delillerin kay- bolmaması veya muhafaza etmek amacı- nın bulunması,
• gecikmede sakınca bulunması,
• hâkim, (gecikmesinde sakınca olabilecek hallerde) savcı kararı bulunması,
• oranlılık (ölçülülük ilkesi) bulunması.2 Gözaltına almayı düzenleyen kanun ve yö-
netmelik maddeleri göz önünde bulundurul- duğunda bu tedbirin CMK’da soruşturma safhasına ait bir koruma tedbiri olarak düzen- lendiği görülür.
2. Yakalama ve Gözaltına Alma Arasındaki Fark
Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu eskisinden farklı olarak yakalama ve gözaltına almayı birbirinden ayırmıştır. Her şeyden önce yaka-
ceza muhakemesinde karar verme yetkisini
haiz olan yetkililer tarafından verilen, Gecik-
mede sakınca bulunan durumlarda, geçici olarak başvurulan ve hükümden önce bazı
1 B. Öztürk-M. R. Erdem, Uygulamalı Ceza Muhake- mesi Hukuku, 3. baskı, s. 483.
2 B. Öztürk-M. R. Erdem, a.g.e., s. 484.
lanmanın mutlaka gözaltına alınmayla sonuç- lanacağı yaygın kanısının doğru olmadığını belirtmek gerekir. Yakalama, şüpheli veya sanığın, kişi hürriyetinin herhangi bir hâkim kararı olmaksızın sınırlandırılarak nezarethane adı verilen yere konmasına3 denir. Yakalama yetkisi kural olarak, savcı, adli kolluk amiri ve memurlarındadır. Ancak herkesin yakalama yapabildiği durum da mevcuttur. Bu durum meşhut suç yani suçüstü haliyle sınırlıdır. Gözaltı işlemine ise sadece savcı karar vere- bilmektedir. Yani yakalama işlemi yukarıda sayılan kişilerce yapıldıktan sonra gerekli şart- ların mevcudu halinde savcının sözlü veya yazılı emri ile başlayan bir süreçtir.
Eski Ceza Muhakemesi Kanunumuzda, ya- kalama ve gözaltına alma ayırımına gidilme- diğinden, Yakalananın hareket serbestîsini ortadan kaldıran durumun vukuundan itibaren gözaltı işleminin başladığını varsayılmaktaydı. Bu nedenle kişinin özgürlüğünü kısıtlayan her işlem gözaltına alma olabilmekteydi. Kişinin gözaltına alınmış olması için özgürlüğünün yetkili kişilerce kısıtlanmış olmasından başka- ca bir işleme gerek kalmamaktaydı. Ancak yeni CMK Cumhuriyet savcısının serbest bırakmama kararı vermesine kadar geçen süreci ve bu sürecin işleyişini ayrı bir düzen- lemeye tabi tutmuştur. Bu farklılık en açık şekilde kendisini gözaltına almaya yetkili kişilerin sınırlamasında ortaya koymaktadır. Eski Ceza Muhakemesi Kanunu düzenleme- sinde, yakalama ve gözaltına alama tedbirle- ri birbirinin devamı ve birbirinin içinde müla- haza edildiğinden, Cumhuriyet savcısı dışın- da yakalamaya yetkili olan adli kolluk amir ve memurlarının yakalama işlemiyle de gözaltı işlemi gerçekleşmiş olmaktaydı. Hâlbuki yeni CMK ile yakalamaya ve gözaltına almaya yetkili kişiler —savcı ikisine de yetkili— ta- mamen ayrı tutulup bu iki süreç dâhilinde şüpheli veya sanığın hakları ayrıca düzenle- meye tabi tutulmuştur.
Örneğin kolluk, yakalama anında Cumhu- riyet savcısına götürünceye kadar, sadece “yakınlarına” haber vermek zorundadır. (PVSK 13) Ancak, yeni kanun yakalanan kişinin ya- kınlarına haber verme mükellefiyetini “gözaltı işlemleri sırasında” kolluğun elinden almış,
Cumhuriyet savcısının emrine bağlamıştır.4 Ancak belirtmeliyiz ki yakalanan kişi hakkında Cumhuriyet Savcısının gözaltı emri vermesi ile eski ve yeni kanun arasındaki bu farklı düzen- leme herhangi bir önem arz etmeyecektir. Nitekim CMK’da da gözaltı süresi, yakalama anından itibaren işletilmektedir. Yeni düzen- lemenin getirdiği farklılık sadece Cumhuriyet Savcısının kararının gerekliliğidir.
Gözaltına Alma
1. Şartları
Ceza Muhakemesi Kanununun 30. mad- desine göre yakalanan kişi Cumhuriyet sav- cısı tarafından bırakılması emredilmezse, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır. Nitekim CMK’nın 31. maddesinin bi- rinci fıkrasında: “Yukarıdaki Maddeye göre yakalanan kişi, Cumhuriyet savcılığınca bıra- kılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir.” denil- mektedir.
Sanık veya şüphelinin gözaltına alınması kararını verme yetkisindeki Cumhuriyet savcı- sı bu kararını CMK’nın 31. maddesinin 2. fıkrasındaki koşullar çerçevesinde verir. XXX’xxx 00/0 xxxxxxx “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olma- sına ve kişinin bir suçu işlediğini düşündürebi- lecek emarelerin varlığına bağlıdır” demekte ve yakalamadan sonra gözaltı tedbirinin uy- gulanmasını, maddede anılan iki şartın bir arada mevcudiyetine bağlanmıştır. Makul şüphenin, yani somut olgulara dayanan ve ilk bakışta herkesi inandırabilecek şüphenin bu- lunmadığı hallerde Cumhuriyet savcısı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkıyla sıkı ilişkisi olan gözaltı tedbirine başvuramaz.
Kanun metninden anlaşılacağı üzere “kişi- nin bir suçu işlediğini düşündürebilecek ema- relerin varlığı”ndan, bu nitelikte deliller olma- dan gözaltı kararının verilememesi anlaşılma- lıdır. Bir kişinin suç işlediğini düşündürebile- cek delil, suçu ana hatlarıyla ortaya koyan delildir.
3 B. Öztürk-M. R. Erdem, a.g.e., s. 431.
4 N. Kunter-F. Yenisey-A. Xxxxxxx, Xxxxxxxx Xxxxxx
Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 841.
CMK’ya göre, yakalanan kişinin gözaltına alabilmesi için elde delil bulunması yetmez; bununla beraber gözaltına almanın soruştur- ma yönünden zorunlu olması da gerekir. “Gözaltına alma işleminin soruşturma yönün- den zorunlu olması” demek, yapılmadığında soruşturma hiç yapılamayacak veya yapılsa dahi maddi gerçek ortaya çıkarılamayacak, adil yargılama tehlikeye girecek demektir.5
2. Gözaltına Alma Kararı
Her ne suretle olursa olsun, yakalanan kişi otomatik olarak gözaltına alınamaz. Bu konu- da Cumhuriyet savcısının kararına ihtiyaç vardır. Yakalanan kişi, Cumhuriyet savcılığınca serbest bırakılmazsa, kişi ancak o zaman, soruşturmanın tamamlanması amacıyla gö- zaltına alınabilir. Gözaltına alma yetkisi Cum- huriyet savcısındadır. Savcının bu yolda karar verebilmesi için iki şartın bir arada bulunması gerekir
• Gözaltına almanın soruşturma yönünde zorunlu olması
• Kişinin bir suçu işlediğini düşündürebilecek emarelerin bulunması
gerekir.
Gözaltına alma, daima yakalama üzerine olur. Hâkim kararı ile yapılan hürriyetin tahdi- di, hatalı olarak, nezaret altında bulundurma adını taşısa dahi, bu nitelikte değildir.
Nitekim kanunumuz, duruşmanın tehiri müddetine münhasır olmak üzere, savuşma- sını önlemek için, başkanın kararı ile sanığın nezaret altına alınabileceğini beyan etmekte ise de, burada hürriyeti tahdit eden işlem yakalama olmayıp özel bir tutuklamadır. Ve hürriyetti tahdit durumu da gözaltına alınma olmayıp özel bir tutukluluktur. Aynı şekilde hâkimin zorla getirme kararı ile yargılama makamı önüne getirilmek için hürriyeti tahdit edilen kimsenin durumu da yakalama olma- dığından, “zorla getirilme” durumu ile “gözal- tına alınma” durumu da aynı şeyler değildir. Ancak hakkında zorla getirme kararı verilen
tin tahdidi de hâkim kararına dayandığından, yakalamadan ve onun neticesi olan gözaltına almadan farklı olmak icap eder.6
Kolluğun bir kimseyi gözaltına alma yetkisi bundan ibarettir. Süreleri geçirmek veya haklı olmayan gecikmelere meydan vermek “kişi hürriyetinden yoksun kılma” suçunu oluştura- bilir. (YTCK 103)7
Yeni CMK yakalanan, gözaltına alınan veya gözaltı süresi uzatılan sanık veya şüphelinin Cumhuriyet savcısının emri ile bir yakının veya belirlediği bir kişinin gecikmeden haberdar edileceğini düzenlemektedir
3. Gözaltı Đşlemlerine Karşı Hâkime Başvurma
Gözaltına alma işlemine veya gözaltı süre- sinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısı- nın yazılı emrine karşı, yakalanıp gözaltına alınan kişi, müdafi veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı hemen serbest bırakılmasını sağlamak için Sulh ceza hâkimine başvurabilir. Kişi hürriyeti ve özgürlüğü söz konusu olduğu için yönet- melikte yakalanan veya gözaltındaki kişinin dilekçesinin yetkili hâkime en seri şekilde ulaştırılacağı bildirilmektedir.
Bu başvuru, gözaltı süresinin sonunda sulh ceza hâkiminin önüne çıkarılmadan farklı bir usul işlemidir. Sulh ceza hâkimi yakalamanın, gözaltına alma kararının veya gözaltı süresinin uzatılması emrinin hukuka aykırı olup olmadı- ğını “evrak üzerinde inceleyerek” derhal so- nuçlandırmak mecburiyetindedir. Kanun en fazla 24 saatlik bir süre öngörmüştür.8 Kanun “derhal ve nihayet 24 saat dolmadan karar verilir” demektedir. Kanunda geçen “derhal” lafzında da anlaşılacağı gibi imkân dâhilindeki en kısa sürede karar verilmesi esastır.
Sulh ceza hâkiminin, günün herhangi bir saatinde yakalanan kişinin, yakalanmasını, gözaltına alınmasını veya gözaltı süresinin uzatılması hakkındaki savcılık kararlarının hukuka aykırılıklarını inceleyebilmesi için de-
kimsenin de, bunun zorunlu sınırları içinde,
hürriyetinin tahdidi gerekir. Buradaki hürriye-
5 B. Öztürk-M. R. Erdem, s. 434.
6 N. Kunter- F. Yenisey-A. Xxxxxxx, a.g.e., s. 851.
7 N. Kunter- F. Yenisey-A. Xxxxxxx, a.g.e., s. 851.
8 N. Kunter- F. Yenisey-A. Xxxxxxx, a.g.e., s. 843.
vamlı makamında —nöbet esasına uygun— bulunması gerekir. Tabidir ki hâkim için bir de zabıt kâtibi hazır bulunmalıdır. Ancak uygula- mada nöbetçi hâkim ve savcıya belli bir saat- ten sonra ulaşmak dahi imkânsızlık derece- sindedir. Bu tür durumlarla karşılanması halinde durumun tutanak altına alınması ve nöbetçi kolluk memuruna imzalatılması gere- kir. Đmzadan imtina etmesi halinde Baro’dan istenebilecek veya bir meslektaşın müşahitliği ile tutanak imzalanarak tutanağın Xxxx’xx bilgi için, Adalet Bakanlığı’na ise soruşturma iste- miyle gönderilmesi faydalı olacaktır.
Sulh ceza hâkimi evrak üzerinde yapacağı inceleme sonucunda, yakalama, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin kararların yerinde olduğu kanısına varırsa, başvuruyu reddeder. (CMK 31/4)
Bu kararlarda hukuka aykırılık tespit ederse yakalananın derhal soruşturma evrakıyla cumhuriyet savcılığında hazır bulundurulma- sına karar verilir. (CMK 31/4)
4. Şüphelinin Sağlık Kontrolü
Şüphelinin sağlık kontrolüne, Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade alma yönetmeliğinin
3. maddesinde genişçe yer verilmiş olup şöy- le bir düzenlemeye tabidir:
Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir. Hekim ile muayene edilen şahsın yalnız kal- maları, muayenenin hekim hasta ilişkisi çer- çevesinde yapılması esastır. Ancak, hekim kişisel güvenlik endişesini ileri sürerek mua- yenenin kolluk görevlisinin gözetiminde ya- pılmasını isteyebilir. Bu istek belgelendirilerek yerine getirilir. Bu durumda gözaltına alınan kişinin talebi hâlinde müdafii de muayene sırasında gecikmeye neden olmamak kaydıyla hazır bulunabilir. Kadının muayenesi, talebi hâlinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Muayene edilecek kadının talebine rağmen kadın hekimin bu- lunmaması halinde, muayene sırasında hekim ile birlikte sağlık mesleği mensubu bir kadın personelin bulundurulmasına özen gösterilir.
Hekim raporu üç nüsha hâlinde düzenle- nir. Kolluk görevlileri tarafından, hekim rapo-
runu verecek birime, yakalananın nezaretha- neye giriş raporu mu, yoksa çıkış raporu için mi getirildiği yazılı olarak bildirilir. Yakalama veya nezarethaneye giriş raporunun bir nüs- hası raporu tanzim eden sağlık kuruluşunda saklanır, ikinci nüshası gözaltına alınana, üçüncü nüsha ise soruşturma dosyasına ek- lenmek üzere ilgili kolluk görevlisine verilir. Tıbbî muayene, kontrol ve tedavi, adlî tıp kurumu veya resmî sağlık kuruluşlarınca yapı- lır. Gözaltına alınan kişinin ifadesini alan veya soruşturmayı yürüten kolluk görevlisi ile bu kişiyi tıbbî muayeneye götüren kolluk görevli- sinin farklı olması zorunludur. Ancak personel yetersizliği nedeniyle farklı kolluk görevlisinin bulunmaması hâlinde bu durum belgelendiri- lir.
Gözaltı süresinin uzatılması veya yer deği- şikliği ya da nezarethaneden çıkış sırasında düzenlenen hekim raporlarından ise; bir nüs- hası sağlık kuruluşunda saklanır, iki nüshası ise raporu düzenleyen sağlık kuruluşunca kapalı ve mühürlü bir zarf içerisinde ilgili Cumhuriyet başsavcılığına en seri şekilde gönderilir. Bunlardan bir nüshası Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınanın kendisine veya vekiline verilir, bir nüshası ise soruştur- ma dosyasına eklenir. Bu raporların düzen- lenmesinde ve Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hususunda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 157. maddesindeki “kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak ve savunma haklarına zarar verme- mek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir” kurallarına uyulur ve bu amaçla gerekli tedbirler ilgili sağlık kuruluşun- ca alınır.
Gözaltına alınan kişinin herhangi bir ne- denle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması veya adlî mer- cilere sevk edilmesi işlemlerinden önce de sağlık durumu hekim raporu ile tespit edilir.
Gözaltına alınanlardan herhangi bir ne- denle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavi- leri yaptırılır. Bu durumdaki kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri sağlanır.
Hekim muayene esnasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 34. maddesinde belir- tilen işkence, 35. maddesinde belirtilen ne- ticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence ve 36. maddesinde belirtilen eziyet suçlarının işlen- diği yolunda herhangi bir bulguya rastlaması halinde, keyfiyeti derhâl Cumhuriyet savcısı- na bildirir. Bu durumda bir suça ilişkin delil elde etmek için mağdurun vücudu üzerinde muayene yapılabilmesine sağlığının açıkça veya öngörülebilir şekilde tehlikeye düşür- memek ve cerrahi bir müdahalede bulun- mamak koşuluyla Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re’sen hâkim veya mahke- mece, gecikmesinde sakınca bulunan haller- de Cumhuriyet savcısı tarafından karar veri- lir. Cumhuriyet savcısının kararı 24 saat için- de hâkim veya mahkeme onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme 24 saat içinde karar verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz ka- lır. (YGĐY, madde 3)
5. Güvenlik Araması
Gözaltı birimine getirilen kişi hakkında aşağıdaki hükümler uygulanır:
Nezarethaneye veya zorunlu hâllerde bu amaca tahsis edilen yerlere konulmadan önce usulünce aranır. Kadının üst veya vücudunun aranması, bir kadın görevli veya bu amaçla görevlendirilecek diğer bir kadın tarafından yapılır. (YGĐY, madde 10/a)
Kendisine zarar verebilecek kemer, kravat, ip, kesici ve delici alet gibi nesnelerden arın- dırılır. (YGĐY, madde 10/b)
Üzerinden çıkan eşya ve para muhafaza altına alınır. Paranın nevi, seri numarası ve miktarı, eşyanın vasıfları ve markasını belirten bir tutanak düzenlenir ve bu tutanağın bir sureti üstü aranan kişiye verilir. (YGĐY, madde 10/c)
6. Soruşturma Evresinde Yapılan Đşlemlerin Tutanağa Bağlanması
Yeni CMK’nın 163. maddesinin ikinci fıkra- sı, her soruşturma işleminin tutanağa bağla- nacağını hüküm altına almıştır. Bu hükmün amacı, soruşturmanın gizliliği karşısında sanık veya şüphelinin haklarının korunması ve sa-
vunma hakkının güvence altına alınmasıdır. Tutanak, işlemi yapan görevlice, zabıt kâtibi- ne veya bu işle görevlendirilmiş adli kolluk görevlisine yazdırılır. Ve tanzim edilen tuta- nak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza altına alınır.
Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta, avukatın isim ve imzasına da yer verilir. (CMK, madde 163/3)
Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir. (CMK, madde 163/3)
Đmzadan kaçınma hâlinde kaçınma neden veya nedenlerinin tutanağa geçirilmesi gere- kir.
Çoğu zaman müdafi tarafından bu şerhle- rin netice doğurmayacağı düşüncesinden hareketle düşülmediği görülmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki temyiz aşamasında veya AĐHM’e başvurularda en önemli delilleri bu şerhler teşkil edecektir. Netice odaklı bir sa- vunma taktiğinde şüphesiz hukuka aykırılıkla- rın şerh düşülmesi önem arz edecektir.
7. Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Defter
Üst araması yapılan kişinin nezarethane- ye girişi, Yakalama Gözaltına alma ve Đfade Alma Yönetmeliğine ekli “Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Defter”e kaydedilerek sağlanır.
Gözaltı işlemleri de nezarete alınanların kaydına ait deftere yazılmak suretiyle tespit edilir. Sonucunu Nezarethaneye Alınanlar Defterine kaydederler. Cumhuriyet başsavcı- ları veya görevlendirecekleri Cumhuriyet sav- cıları, adlî görevlerinin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezaretha- neleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve süre- lerini, gözaltına alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri denetlemek zorundadırlar. (CMK, madde 32)
Cumhuriyet Başsavcıları veya görevlendi- recekleri Cumhuriyet Savcılarının denetimine tâbi olan bu defterde Şüphelinin:
a) Kimlik bilgileri
b) Gözaltına alınmasına esas bilgiler;
1) Đsnat edilen suç, gözaltına alınma ne- deni,
2) Suç yeri ve tarihi,
3) Kimin emri ile yakalandığı ve nezarete alındığı,
4) Haber verilen Cumhuriyet savcısının adı ve soyadı,
5) Cumhuriyet savcısına haber verildiği ta- rih ve saat,
6) Bilgi toplama işlem kısmı kaydı,
c) Giriş işlemleri;
1) Yakalamanın yeri, tarihi ve saati,
2) Giriş tarihi ve saati,
3) Girişte alınan hekim raporunun verildiği makam, tarihi, sayısı ve özeti,
4) Üst aramasında teslim alınan malze- meler, teslim eden ve teslim alanın im- zası,
5) Giriş işlemini yapan görevlinin adı, so- yadı, rütbesi ve imzası,
d) Şüpheli ile ilgili işlemler;
1) Haber verilen yakını veya belirlediği ki- şi, adres ve telefon numarası,
2) Haber verilen diplomatik temsilciliğin adı ve telefon numarası,
3) Haber veren personelin adı, soyadı, si- cili ve imzası,
4) Haber verme tarihi ve saati,
5) Şüphelinin, hakkında haber verildiğine dair imzası,
6) Tercüman temin edilip edilmediği, ter- cümanın adı, soyadı ve imzası,
7) Müdafi istediği hakkındaki beyanı ve imzası,
8) Müdafi talep etmiş ise baronun adı ve- ya kendi avukatının adı ve soyadı,
3) Gelen müdafiin adı ve soyadı, sicil nu- marası, geliş saati ve imzası,
10) Süre uzatımına karar veren makam, kararının tarihi, sayısı ve uzatılan süre,
e) Çıkış işlemleri;
1) Çıkarıldığı tarih ve saat,
2) Sevk edildiği makam,
3) Sevk evrakının tarihi ve sayısı,
4) Teslim alan görevlinin adı, soyadı ve imzası,
5) Xxxxxxx kendisine teslim edilen malze- meler ve imzası,
6) Görevliye teslim edilen malzemeler ve imzası,
7) Geçici ayrılışlar,
8) Đlân, işlemler ve sonuç,
3) Çıkış işlemini yapan görevlinin adı, so- yadı, rütbesi ve imzası,
10) Kontrol eden âmirin adı, soyadı, rüt- besi ve imzası,
belirtilir.
Bu defterde, yukarıda belirtilen zorunlu bilgilerin dışında gerekli görülen diğer bilgilere de yer verilebilir. (YGĐY, madde 12/2)
Buna ilişkin olarak Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi Çiçek/Türkiye davasında9 şöyle bir karar vermiştir;
“Mahkemenin; gözaltına alınanların isimleri, gözaltına alınma sebepleri ve bu işlemi yapan kişinin isminin yanı sıra, tarih, zaman ve gö- zaltında tutulan yer gibi hususlara ilişkin bilgi kayıtlarının yokluğu, Sözleşme’nin 5’inci maddesinin esas amacıyla bağdaşmaz gö- rülmelidir.”
Konuyla bağlantılı olarak AĐHM Đpek/Türkiye davasında da benzer bir karar vermiştir.”
“... Ayrıca gözaltının yeri, tarihi, saati, alınan kişinin ismi, neden gözaltına alındığı, yakınları gibi kayıtların bulunmaması 5. Maddenin amacına uygun düşmemektedir.”10
9 Xxxxxxxx Xxxxx/Türkiye Davası, 18.01.2005 T., B.N.25704/34, xxxx://xxx.xxxxxxxx.xxx.xx, AHĐM Ka- rarları. GT. 12.03.2006
10 Đpek/Türkiye Aleyhine Davası. K.T.17.02.2004, S.2004/073, B.N. 25760/34, xxxx://xxx.xxxxx- xx.xxxxxx.xxx.xx/xxxxxx/xxxx.xxx, GT.13.03.2006
8. Nezarethane işlemleri
Üst araması yapılan kişinin nezarethaneye girişi, bu Yönetmeliğe ekli “Nezarethaneye Alınanların Kaydına Ait Defter’e kaydedilerek sağlanır. (YGĐY, madde 11/1)
Nezarethane işlemlerinde;
a) Aynı suçla ilgisi olanlar, birbirine hasım olan- lar, erkek ve kadınlar bir araya konulmazlar, çocuklar yetişkinlerden ayrı tutulurlar.
b) Nezarethanede zarurî hâller dışında beş- ten fazla kişi bir arada bulundurulmaz.
c) Tuvalet, temizlik gibi zorunlu ihtiyaçların giderilmesi görevli memurun gözetiminde sağlanır.
d) Xxxxxxx ve içecekler önceden kontrol edilir.
e) Gözaltına alınan kişi saldırgan bir tutum sergilemeye başladığı veya kendisine zarar vermeye kalkıştığı takdirde önce sözle kontrol altına alınmaya çalışılır. Bu mümkün olmadığı takdirde, hareketini giderecek de- recede kuvvet kullanılabilir. Ancak zarurî olmadıkça gerek kendisinin gerek başkası- nın hayatı, vücut bütünlüğü veya sağlığı tehlikeye girmedikçe kuvvet kullanılmaz.
f) Saldırgan tutum ve davranışları kontrol altına alınamayan kişiler tıbbî müdahalede bulunulması için sağlık kuruluşlarına gön- derilir.
g) Gözaltına alınan kişilerin yaşama haklarını koruyucu gerekli önlemler alınarak, bu amaçla ilgili gözetlenebilir. Gözetleme iş- lemi teknik imkânlar ölçüsünde kayda xxx- nabilir.
h) Gözaltındaki kişinin beslenme, nakil, sağlı- ğının korunması ve gerektiğinde tedavisi, yakalandığının yakınlarına haber verilmesi giderleri ilgili birimin bağlı olduğu Bakanlı- ğın bütçe ödeneklerinden karşılanır. (YGĐY, madde 11/2)
Gözaltı Süreleri
1. Genel Gözaltı Süresi
Genel gözaltı süresi, CMK’nın 31. madde- sinin birinci fıkrası gereğince: “Yakalama yeri-
ne en yakın hâkim veya mahkemeye gönde- rilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gön- derilmesi için zorunlu süre 12 saatten fazla olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. 24 saatlik süre yakalama anından itibaren başlar. Böylece yakalama anından itibaren, gözaltında geçen maksimum süre olan 24 saat ve yol süresi dâhil, kimse 36 saatten fazla özgürlüğünden yoksun kılınamaz. Ancak önemle belirtmek gerekir ki zorunlu süre hariç 24 saatlik süre maksimum süredir. Nitekim Yakalama, Gözal- tına Alma ve Đfade Alma Yönetmeliği Madde 17’de bu açıkça şöyle ifade edilmiştir:
“Gözaltı süreleri azamî süreler olup, gözaltına alınan kişilerin işlemlerinin en kısa sürede biti- rilmesi esastır. Gözaltına alınanlar, işlemleri bitirildikten sonra gözaltı süresinin dolması beklenmeksizin kolluk kuvvetince ilgili Cum- huriyet başsavcılığına derhâl sevk edilir.”
Yönetmelik ve kanunundaki düzenlemeye değindikten sonra Anayasalarımızda ve Ulusal üstü belgelerde bu hususun nasıl düzenlendi- ğine bakmakta fayda olacaktır.
Konuya ilişkin 1324 Anayasasında herhan- gi bir düzenleme yokken, nispeten özgürlükçü bir düzenlemeye sahip olan 1361 Anayasası, gözaltı süresini ilk düzenleyen anayasamız olup gözaltı süresini kısa tutmuştur. Bu Ana- yasamızda, gözaltı süresine ilişkin 30. mad- denin 4. fıkrası, “Yakalanan kimsenin, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç 24 saat içinde hâkim önüne çıkarılması gerektiğine değinmiş ve bu süre dışında toplu suçlarla ilgili herhangi bir süre düzenlemiş değildir.”11
Bu Anayasada 1488 ve 1633 sayılı kanun- larla yapılan değişikliklerden sonra Anayasa- nın 30/4 maddesi:
“Yakalanan veya tutuklanan kimse, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç kırk sekiz saat ve Dev- let güvenlik mahkemelerinin görev ve yetki- lerine giren suçlar ile kanunun açıkça belir- lediği suçlarda ve genellikle savaş ve sıkıyö- netim hallerinde, kanunlarda gösterilen süre içinde hâkim önüne çıkarılır; bu süre on beş
11 Đ. Şahin, Türk Ceza Yargılaması Hukukunda Yakalama ve Gözaltına Alma, 2. baskı, s. 238.
günü geçemez. Kimse bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın, hürriyetin- den yoksun bırakılamaz”12
şeklinde değiştirilmiştir.
Darbe sonrası hazırlanan 1382 Anayasa- sında ise yakalanan kimsenin, yakalama yeri- ne en yakın mahkemeye götürülmesi için gerekli süre hariç, kırk sekiz saat içinde hâkim önüne çıkarılacağı bu süre geçtikten sonra hâkim kararı olmadan kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağına yer verilmiştir. Ancak “toplu suçlarda gözaltı süresinin en çok dört gün olabileceği” hükmü genel süre- nin istisnasını teşkil etmektedir.
Đnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Ko- ruma Sözleşmesi madde 5/3’te “gözaltına alınan ya da gözaltında/(tutuklu olarak) alıko- nulan herkes, derhal, bir yargıcın ya da yasa tarafından kendisine yargısal yetkiler kullanma erki verilen bir başka görevlinin önüne çıkartı- lacaktır. Ve bu kişi makul süre içinde yargı- lanma ya da yargılaması sürerken salıverilme hakkına sahip olacaktır.” yazılıdır. Ancak Av- rupa Đnsan Hakları Komisyonu mevcut kanun- lardaki duruma bakarak, “derhal” kelimesini dar anlamamış dört günü sözleşmeye aykırı bulmamıştır. Avrupa Sözleşmesi hemen hâ- kim önüne çıkarmadan bahsetse de Adalet Divanına göre “derhal” kavramından anlaşıl- ması gereken süre, her somut olayın özelliği göz önünde tutularak belirlenmelidir. Sözleş- medeki gözaltı süresiyle ilgili olarak AĐHS 5/3 maddesinde ifade edilen “derhal” kavramı Komisyon ve Divan Đçtihatları ile “gün” olarak belirlenmiştir. Avrupa Đnsan Hakları Komisyo- nu, mevcut kanunlardaki duruma bakarak bu kelimeyi geniş yorumlamakta ve dört günlük süreyi sözleşmeye aykırı bulmamaktadır. Ko- misyon Hollanda ve Belçika Aleyhinde yapılan kişisel başvurularla ilgili olarak verdiği karar- larda, “gözaltın süresini adi suçlar için dört günü aşmaması gerektiği” yönünde görüş bildirmiştir. Komisyon Türkiye ile ilgili bir baş- vuru üzerine hazırladığı raporunda “Sözleşme organlarını dört günü aşan gözaltı süresinin ‘derhal’ gerekliliğine aykırı düştüğüne karar verdiklerini...” hatırlatmıştır.13
12 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 233.
13 Şimşek/Türkiye AĐHK Raporu 01.03.1333, s. 55. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 235.
Görüldüğü gibi genel gözaltı süresi, mev- cut Anayasamızda kırk sekiz saat olarak dü- zenlenmişken, 4 güne kadar ki süre, Türkiye için de bağlayıcı olan AĐHS yorumunda, ma- kul bir süre olarak kabul görmüştür. Ancak makul karşılanan bu süre, mahkeme önüne gelen bir olayda gözaltı süresince yapılan işlemlerin her birinin tuttuğu zamanın top- lamından elde edilmiştir. Fakat her olay için gerekli zamanın farklı olabileceğini belirtmek gerekir. Nitekim mahkeme de sadece önüne gelen olayla ilgili olarak bu hesabı yapmıştır. Ancak mahkemenin bu kararının her olay için geçerli olacakmış gibi yorumlama eğilimi mevcuttur.
Gerek Anayasadaki 48 saatlik süre gerekse Divan ve Komisyon içtihatlarıyla yorumlanarak makul görülen 4 günlük süre, kabullenebile- cek en üst düzeydeki süreler olarak telaki edilmelidir. Ve kesinlikle amaçlanan bir süre olarak görülmemelidir. Ki iç hukuk mevzuatı olarak “kanunlar” doğrudan uygulanan norm olmaları hasebiyle daima insan hakları söyle- mine en uygun düzenlemeler olmak zorun- dadır. Yeni CMK’da bu anlayışa paralel bir düzenlemeyle genel gözaltı süresini zorunlu süreler hariç en fazla 24 saat olabileceğini düzenlemektedir.
2. Toplu suçlarda Gözaltı Süresi
Toplu suçlarda gözaltı süresine geçmeden önce, toplu suçtan ne anlaşılması gerektiğini belirtmek gerekir. Buna göre toplu suç derken “aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişinin toplu olarak14... işledi- ği suç” kastedilir.
Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı ola- rak emir verebilir. (CMK 31/3) Yasa lafzından, savcının, şüpheli sayısının fazlalığı veya delil- lerin toplanmasındaki güçlük karşısında bile görev sorumluluğu içinde ihtiyari davranabile- ceği sonucuna varılmaktadır. Bu konunun uygulamayla şekilleneceğini söylemekle yeti- nebiliriz.
14 N. Kunter- F. Yenisey-A. Xxxxxxx, a.g.e., s. 847.
Yine yasada “uzatılmasına… emir verilebi- lir” denilerek gözaltı süresini bu şartlarda uzatmanın yasanın amacı olmadığı, sadece ihtiyaç halinde uzatma kararı verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Kanunda, “gözaltı süresinin uzatılması emri gözaltına alınana derhâl tebliğ edilir.” denilerek yasanın, uzat- ma kararından sonra, kişinin savcı önüne getirilmesini düzenlemediği anlaşılmaktadır. Nitekim yasa böyle bir amacı hedeflemiş olsaydı açıkça “tefhim” terimini kullanması gerekirdi.
Yeni Kanunda gözaltı süresinin uzatması sistemi tamamen değiştirilmiş ve Cumhuriyet savcısının her defasında bir günü geçmemek üzere gözaltı süresini ayrı ayrı kararlar vere- rek, üç gün süre ile uzatması konusunda yazılı emirler vermesi öngörülmüştür.15 Bu durum- da Cumhuriyet savcısının üç günlük uzatma yetkisini bir defada kullanamayacağı ve her bir uzatma için ayrı yazılı emirler vermesi gerektiği izahtan varestedir.
3. Sıkı Yönetim Kanununda Gözaltı Süresi
Sıkıyönetim kanunun 15. maddesinin ek 4. fıkrasında gözaltı süresiyle ilgili şöyle bir dü- zenleme yer almaktadır:
Sıkıyönetim Komutanı bu kanunda yazılı suçlardan sanık kişileri sıkıyönetim komutan- lığı nezdindeki askeri mahkemeye sevk ve tutuklamaları gerekip gerekmediği hakkında bir karar alıncaya kadar gözetim altında tuta- bilir. Bu süre 15 günden fazla olamaz. Ancak, delillerin araştırılıp tespitinin uzun süre alması sebebiyle sanıkların 15 gün içinde hâkim önüne çıkarılmalarına imkân bulunmaması halinde sanıklar soruşturmanın bitiminde ve herhalde16 30 gün içinde yetkili hâkim önüne çıkarılır. Gözetim altında bulunanlar ilk 15 gün sonunda hâkim önüne çıkarılmadıkları takdir- de, komutan bu kişilerin durumunu bu süre- nin sonunda inceler ve hâkim önüne çıkarılıp çıkarılmamaları konusunda karar verir. Aynı kişi için aynı suç isnadıyla yeni deliler çıkması
15 N. Kunter- F. Yenisey-A. Xxxxxxx. a.g.e., s. 840.
16 Burada kullanılan “herhalde’ sözcüğünün, anlam bütünlüğü içinde “en geç, mutlak olarak” anlamını ifade ettiğini düşünmekteyim.
gibi haklı bir sebep yokken bu yetki birden fazla kullanılamaz.
Kanun tekniği ve kişi özgürlüğü açısından son derece zayıf bir düzenleme olan kanun maddesi bir noktada izaha ve yeni düzenle- meye ihtiyaç duymaktadır. Şöyle ki:
Sürenin kaide olarak “en fazla 15 gün” olacağı belirtildikten sonra, bunun mümkün olmaması halinde sürecin 30 güne kadar uzayabileceği belirtilmektedir. Hâlbuki bir önceki cümlede sürenin “en fazla” 15 gün olacağı belirtilmektedir. Bunun kanun tekniği- ne ve Türk dil kuralarına ne kadar uyacağı tartışma götürmektedir. Ayrıca belirtilmesi gereken başka bir husus da kanunda öngörü- len 15 günlük sürenin dahi çok uzun bir süre olduğudur. Nitekim anayasada özel durumla- rın saklı tutulması, taraf olduğumuz uluslara- rası sözleşmeler karşısında mazeret teşkil etmemektedir.
4. Olağanüstü Hal’de Gözaltı Süresi
Anayasanın 120. maddesi gereğince ola- ğanüstü hal ilan edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 31. maddenin üçüncü fıkra- sında: Toplu olarak işlenen suçlarda, delille- rin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uza- tılmasına yazılı olarak emir verebilir denmek- tedir. Böylece toplu suçlarda ihtiyaç halinde, 24 saatlik süre dahil, toplam dört günlük bir gözaltı süresi uygulanabilecektir. CMK toplu suçlarda dört gün olarak belirlenen bu süre- nin, Olağanüstü hal bölgesinde, Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar uzatılabileceğini hüküm altına almak- tadır. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler. (CMK, madde 251/5)
AĐHM Türkiye ile ilgili 14.11.2000 tarihli Taş/Türkiye kararında dört günden fazla süren gözaltının da “olağanüstü durumlarda” söz- leşmeye aykırı olmadığına karar vermiş ise de; AHĐM 3. Dairesi 20.06.2002 tarihli Filiz ve Kalkan/Türkiye kararında sekiz gün süren gözaltının teröristlere yönelik bir soruşturma da olsa, her halde uzun olduğu sonucuna
varmıştır.17 Yine Đğdeli kararında PKK üyesi olmakla suçlanan kişinin 7 gün; Öcalan kara- rında Kenya’da yakalanıp Đmralı’ya getirilen başvurucunun 7 gün boyunca hâkim önüne çıkarılmaksızın gözaltında tutulmaları “der- hal” gerekliliğine uygun bulunmadığı ve söz- leşmenin 5/3 maddesine aykırı bulunduğuna karar vermiştir.18 AHĐM’in bu kararları ışığın- da, olağanüstü hal olsun veya olmasın 7 güne kadarki gözaltı süresinin uzun olduğunu dü- şünmekteyim. Đkrar eksenli olmayan kovuş- turmada şartlar ne olursa olsun ifade için 24 saatin yeterli olacağını düşünüyorum. Yedi günlük bir süre kolluğu, mutlaka işkence veya kötü muameleye, ikrar ettirme çabalarına ve yasak sorgu yöntemlerine yönlendirecektir. Bu sürelerin, anayasada saklı tutulması ve yasalarla düzenlenmesi sadece yasallığını temenni edecek, ancak bunu insan haklarına uygun kılamayacaktır.
5. CMK 250 Kapsamına
Giren Suçlarda Gözaltı Süresi
Ceza Muhakemesi Kanununun 250. mad- desinin birinci fıkrasında yer alan aşağıdaki suç grupları Ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlar olup gözaltı süresi bu suç kategorileri için daha uzun öngörülmüştür. CMK’nın bu konudaki düzenlemesi şöyledir:
Türk Ceza Kanununda yer alan;
a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuş- turucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu,
b) Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesin- de cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c) Đkinci Kitap Dördüncü Kısmın dört, beş, altı ve yedinci bölümünde tanımlanan suç- lar (305, 318, 313, 323, 324, 325 ve 332. Maddeler hariç), dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığı’nın teklifi üzerine Hâkim- ler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca yargı çev- resi birden çok ili kapsayacak şekilde belir-
17 D. Tezcan-M. R. Erdem-O. Sancaktar, Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, s. 175.
18 Yasemin Özdek, Avrupa Đnsan Hakları Hukuku ve Türkiye, s. 187. Aktaran: X. Xxxxx, x.x.x.
lenecek illerde görevlendirilecek Ağır ceza mahkemelerinde görülür. Bu mahkemele- rin başkan ve üyeleri Xxxx Xxxxx Adalet Ko- misyonunca, bu mahkemelerden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendiri- lemez. (CMK, madde 250/1)
Birinci fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş Ağır ceza mahkeme- lerinde yargılanır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hüküm- ler ile savaş ve sıkıyönetim hâli dâhil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır. (CMK, madde 250/3)
Yeni CMK, 250. maddede belirtilen ve Ağır ceza mahkemelerinde görülecek suçlardan birini işlediği şüphesiyle yakalananlara, 31. Maddenin birinci fıkrasındaki yirmi dört saat- lik gözaltı süresinin kırk sekiz saat olarak uy- gulanacağını 251. maddenin 5 fıkrasında belirtmektedir. Böylece genel gözaltı süresi, Ceza Muhakemesi Kanunu içerisinde farklı bir yargılama Usulüne tabi suçlarda, yargılama usulündeki farklılığa paralel olarak kırk sekiz saat olarak düzenlemeye tabi tutulmuştur. Ancak bu süre farklılığı diğer durumlardan farklı olarak savcının ihtiyarına bırakılmış ol- mayıp yasal zorunluluk olarak düzenlenmiştir.
Gözaltına Alınanın Hakları
1. Yakalanma Sebebi ve
Hakkındaki Đsnadı Öğrenme Hakkı
Bundan sonraki bazı hakların teminatı olan bu hak, uluslararası sözleşmelerde, Anayasa- mızda ve kanunlarda düzenleme bulmuştur. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde “tutuklanan bir kimseye, tu- tuklama sırasında tutuklama nedenleri ve neyle suçlandığı hemen bildirileceği” (3/2) ve “aleyhinde bir suça hükmedilirken herkesin tam bir eşitlikle, en azından; hakkındaki iddi- anın niteliği ve gerekçesi konusunda hemen anladığı dilde ve ayrıntılı olarak bilgi edinmek hakkına sahip olduğu” (14/3) belirtilmiştir.19
Avrupa Đnsan Hakları Sözleşmesinin 5/2. maddesinde ise yakalanan kimseye, yakalama
19 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 172.
sebepleri ve isnadın bildirilmesi düzenlenmiş- tir. Buna göre: “Tutuklanan bir kimseye tutuk- lanma sebepleri ve kendisine karşı ileri sürü- len isnatlar en kısa zamanda ve anladığı bir dilde bildirilecektir.” Đç hukuk mevzuatımızda da yer alan böyle bir düzenlemeden amaç, gözaltındaki şahsın hakkındaki isnada karşı savunmada bulunabilmesidir. CMK 147. maddesinin (f) bendinde şüpheliye, “Şüphe- den kurtulması için somut delillerin toplan- masını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.” denmektedir.
Yine CMK’nın 104. maddesinin birinci fık- rasında soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın salıve- rilmesini isteyebileceği belirtilerek gözaltında- ki şahsın hakkındaki isnada karşı, lehinde deliler sunup özgürlüğüne kavuşması güvence altına alınmaya çalışılmıştır. Şüphesiz sanık veya şüphelinin 147/f bendindeki ve 104. maddedeki haklarını kullanabilmesinin temi- natı yakalanma sebeplerini ve hakkındaki isnadı bilmesi olacaktır.
Anayasanın “Yakalanan kişilere, yakalanma sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildi- rileceğini” ifade eden 13/4. maddesi bu hak- kın anayasal teminatıdır. Anayasadaki toplu suçlar için “en geç hâkim huzuruna çıkarılın- caya kadar bildirileceği” şeklindeki istisnanın hukuk devleti ilkesine uygun düştüğü söyle- nemez. Çünkü yine anayasada toplu suçlarda gözaltına alınan kimselerin en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılması öngörülmüş- tür. Bir hukuk devletinde insanların ne ile suçlandıklarını bilmeden dört güne kadar gözaltında tutulması izah edilemeyecek bir durumdur.20
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde açık olarak düzenlenmiş bu hakkın, asıl dü- zenlenme yeri olması gereken eski CMUK ve yeni CMK’da açıkça düzenlenmemiş olması büyük eksikliktir. Dikkat edileceği üzere “Açıkça” düzenlenmeyişinden yakınmaktayız. Đlerde görüleceği üzere bu hakka yasa bünye-
sinde çeşitli şekillerde yer verilmiştir. CMK
141. maddenin birinci fıkrasının (g) bendi, “yakalama veya tutuklama nedenleri ve hakla- rındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.” düzenlemesine yer vermiştir. Xxxxxxx, hatırla- tılmamasını tazminat sebebi saydığı bir hak- kın, yasada açıkça düzenlenmemiş olması gerçekten izaha muhtaç bir hatadır.
Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade alma Yönetmeliğinin tanımlar başlıklı birinci bölü- münde Gözaltı ve nezarethane sorumlusu şöyle tanımlanmıştır: “Gözaltına veya muha- faza altına alınan kişilere haklarının okunma- sını, kayıtların tutulmasını ve kanunlara uygun davranılmasını sağlamak amacıyla ilgili kara- kol, birim veya bot komutanı, âmiri veya büro âmiri tarafından görevlendirilen personeli...”
Tanımda, gözaltına veya muhafaza altına alınmak üzere nezarethaneye konulan kişile- re, yakalanma sebebinin nezarethane görevli- since okunacağı ibaresinden, bu hakkın varlı- ğına yönetmelikte yer verildiği sonucuna va- rabilmekteyiz. Her ne kadar Ceza muhake- mesi kanununda “yakalama” başlığı altında bu konuda bir hükme yer verilmese de CMK’nın 147. maddesinin (b) bendinde şüp- helinin veya sanığın ifadesinin alınması esna- sında “kendisine yüklenen suçun anlatılacağı” düzenlenmiştir. “Đfade ve sorgu usulü” başlığı altında bu hakkın düzenlenmesi, yasa tekniği açısından sorunlu olsa da hakkın yasada var- lığına delil teşkil etmesi bakımından söz ko- nusu fıkra önemlidir.
Đsnat edilen fiilin bildirilmesi, gözaltına alınan kimseye fiilin tüm ayrıntılarıyla önce- den açıklanmak demek değildir. Böyle bir uygulama, maddi gerçeğin araştırılması ve soruşturma tekniği bakımından yanlış olurdu. Bu bakımdan isnadın bildirilmesi ne çok yü- zeysel ne de çok ayrıntılı olmalıdır. Ancak isnat edilen fiilin adının verilmesi de yeterli değildir. Aksine olay ana çizgileriyle tanıtıl- malıdır.21
Bildirim hiçbir şekle bağlı değildir. Avrupa insan hakları komisyonuna göre, gözaltına
20 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 173. 21 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 175.
alınma nedeni ve kişiye yöneltilen suçlamanın mutlaka yazılı bir form içinde olması zorunlu- luğu yoktur. Bu konudaki bildirim ya da bil- dirme sözlü olarak yapılmışsa komisyon, bu- nun da mutlaka önceden belirlenmiş bir for- ma bağlı olarak açığa çıkarılması zorunluluğu- nun bulunmadığını karara bağlamıştır.22
2. Hakları Konusunda Aydınlatılma Hakkı
Bu hak tarihi olarak önlü Miranda kararına dayanmaktadır. 1363 yılında Miranda-Arizona davası üzerine verilen kararla, Amerika huku- kunda polis tarafından yakalanan kişilere sa- hip bulunduğu hakların öğretilmesi hakkı te- mel bir hak olarak yerleşmiştir.23
Hakları konusunda aydınlatılmanın, kuşku- suz, kişi güvenliği ve özgürlüğü ile çok sıkı bir irtibatı mevcuttur. Yakınlarına haber verilmesi hakkının, Susma hakkının, müdafiden yara- lanma hakkının, lehine olan delileri ortaya koymak suretiyle serbest bırakılmasını talep hakkının anlam ifade etmesi, sanığın veya şüphelinin hakları konusunda aydınlatılmasıy- la mümkün olacaktır.
Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, ken- disine veya başkalarına zarar vermesini önle- yecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî haklarını derhal bildirir. (CMK 30/4) Yakalanan kişiye, suç ayrımı gözetil- meksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddi- alar ile susma ve müdafiden yararlanma, ya- kalanmaya itiraz etme hakları ile diğer kanunî hakları ve itiraz hakkını nasıl kullanacağı, her- hâlde yazılı, bunun hemen mümkün olma- ması hâlinde sözlü olarak derhâl bildiri- lir. Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildi- ğini ve kendisi tarafından da bu hususun an- laşıldığını belirten bu Yönetmeliğe ekli “Yaka- lama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu” (EK-A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir. (YGĐY, madde 6)
22 M. S. Gemalmaz, “Kişi güvenliği ve adil yargılanma hakkının AĐHS ve içtihatlarda beliren ölçütleri” Mül. B.D, Aralık 1383, S: 114, s. 15. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 172-173.
23 Cihan-Yenisey, a.g.e., s. 317. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 176.
Eski CMUK’da hakları konusunda aydınla- tılmaya, ifade ve sorgunun tarzı başlıklı 135. maddenin 3. fıkrasında yer verilmekteydi. Eski yasada, hem düzenlemenin ifade ve sorgu bölümünde yer alması hem de hakların hatır- latılması konusunda yasada açık bir ifadenin olmayışı, “bu hakkın hatırlatılması zamanı” konusunda tartışmalara yol açmıştı. Yeni CMK bu konuda daha iyi bir düzenleme getirmiştir. Yeni yasaya göre: “kaçması, kendisine veya başkasına zarar vermesi tedbirleri alındıktan sonra kişiye kanuni haklarının “derhal” bildiri- leceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme ışığında şöyle bir sonuca varabiliriz: Kelepçe gereken durumlarda kelepçe takılmasıyla, gerekmeyen durumlarda ise kişinin kaçma girişimi duruma göre sezinlenmiyorsa kollukça zapt edilme veya araca alınma anından itibaren hakların hatırlatılması gerekir. Ancak fiili çatışma du- rumlarında veya çok sanıklı kavga durumla- rında durumun farklı olması gerektiğini unut- mamak gerekir. Bir hususa daha dikkat çek- mek gerekir. Yönetmelikte hakların bildirilme- sinin yazılı olması gerektiğinden bunun müm- kün olmaması durumunda ise sözlü olarak derhal bildirilmesi gerektiğinden bahsedil- mektedir. Yönetmelik düzenlemesi göz önüne alındığında sanki yakalama anında hakların yazılı olarak verilmesi gerektiği, şartların çok fazla zorlaması nedeniyle bu yapılamadığı zaman ise mutlaka ve her halde sözlü olarak hakların hatırlatılması gerektiği intibaı uyan- maktadır. Yakalama anında, her zaman sözlü olarak hakların hatırlatılması mümkün olmasa bile, yakalanmadan kısa bir süre sonra, ancak şahsın kolluk merkezine getirilmeden önce yolda hatırlatma imkânının olacağı, bunun ise en geç, şahsın yakalanarak kontrol altına alınmasından itibaren dakikalar süren bir za- man dilimi olacağı kanaatindeyim.
Sanığa veya şüpheliye, bu haklardan ha- berdar olduğu varsayımıyla, (örneğin; yakala- nanın Avukat olması) haklarının hatırlatılma- ması gibi bir şeyin söz konusu olamayacağını belirterek bu konu hakkındaki açıklamamıza son vereceğiz.
3. Müdafiden Yararlanma Hakkı
Sanığın bir müdafi yardımına başvurabile- ceği, sorgudan önce ve sorgu sırasında bir müdafie danışabileceği hemen bütün ülkeler-
ce kabul edilmektedir. Buna karşılık, bu hak- kın diğer bir cephesi olan “sorgu sırasında müdafi bulundurma hakkı” ancak bazı ülke- lerce örneğin, ABD, Đngiltere, Đtalya ve Dani- marka Ceza usul mevzuatı tarafından tanın- maktadır.24 Türk hukukunda ise CMUK’da 3842 sayılı kanunla yapılan değişiklikle sorgu sırasında müdafi bulundurma hakkı tanınmış- tır. Almanya’da müdafiin sorguda hazır bu- lundurulması ancak, savcılık soruşturmaları bakımından söz konusu olup, polisteki ifade almada kabul edilmemiştir.25
CMUK 136. maddede yapılan değişiklik- ten önce de bu hak çeşitli şekillerde tanın- mıştı. Değişiklikten önce Başbakanlık karar- namesi ve Adalet Bakanlığı’nın çeşitli genel- geleriyle, hazırlık safhasında hâkim karşısına çıkarılmadan evvel talebi halinde, şahsın müdafiiyle görüştürülmesi gerekliliği vurgu- lanmıştır.26
Yeni ceza muhakemesi kanunumuzda bu konu teferruatlı bir düzenlemeye tabi tutul- muştur. Yeni CMK şüpheli veya sanığın, so- ruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabileceğini; kanunî temsilcisi varsa, kanuni temsilcinin de şüpheliye veya sanığa müdafi seçebileceğini bildirmektedir. Soruş- turma ve kovuşturma evrelerinin her aşama- sında avukat, şüpheli veya sanıkla görüşebilir, ifade alma veya sorgu süresince yanında ola- rak hukukî yardımda bulunabilir. Yasa bu hak- kın engellenemeyeceğini ve kısıtlanamayaca- ğını da hüküm altına almıştır. (CMK, madde 143)
a. Hakkın Kullanılması
Müdafiden yararlanma hakkının kullanıl- ması ya
• kişinin seçtiği müdafiin yardımından yarar- lanması veya
24 Đ. Şahin, Türk Ceza Yargılamasında Yakalama ve Gözaltına Alma, a.g.e., s. 181.
25 Demirbaş “Savunma”, s. 137. Aktaran: X. Şahin, Türk Ceza Yargılamasında Yakalama ve Gözaltına Alma, a.g.e., s. 181.
26 Đ. Şahin, Türk Ceza Yargılamasında Yakalama ve Gözaltına Alma, a.g.e., s. 183.
• durumu buna elvermediği için talebi üzeri- ne, soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin iste- mi üzerine Baro’ca atanan yahut
• şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldur- mamış ya da sağır veya dilsiz veya kendi- sini savunamayacak derecede malûl olur ya da alt sınırı beş yıldan fazla hapis ceza- sını gerektiren suçlardan dolayı yapılan so- ruşturma söz konusu ise şahsın istemi aranmadan müdafi görevlendirilmesi yapı- lır.
Kişinin Kendisinin Müdafi Tayini
Gözaltına alınan kimsenin, soruşturmanın tüm safhalarında müdafiden hukuki yardım alması yasal hakkıdır. Bunu kendisi talep edebileceği gibi kanuni temsilcisi de kendisi- ne müdafii atayabilir. Müdafii yardımı almak için vekâletname şartı da aranmayacaktır. Hatta gözaltına alınan kişinin, orada hazır bulunan avukatın müdafilik teklifini kabul etmesi halinde bile müdafilik görevi başlamış olacaktır. Yasa birden fazla müdafiden yarar- lanmayı da öngörüp bunun en fazla üç kişi olabileceğini hüküm altına almıştır.
Durumunun Elvermemesi Halinde Müdafi Tayini
CMK gereğince, yakalanarak gözaltına xxx- nan kimse, maddi durumunun müdafi sağla- maya elvermediğini beyanı üzerine, kendisine barodan müdafi tayin ettirilecektir. Soruştur- ma organlarının şahsın müdafi talebi karşısın- da maddi durumunun gerçekten elverip el- vermediğini araştırmaları, gözaltı süreleri göz önünde bulundurulduğunda mümkün olma- yacaktır. Dolayısıyla soruşturma safhasında şahsın beyanıyla bağlı olunduğunu söyleyebi- liriz. Zira kolluk, soruşturmanın çabuk yapıl- ması gerekliliğini ve gözaltı süresinin kural olarak yirmi dört saat olmasını göz önünde bulundurmalıdır. Aksi halde, sanığın veya şüphelinin mali durumuyla ilgili yapılacak soruşturmanın neticesini beklemek yasal hak- kın zedelenmesine ve gözaltı sürelerinin aşıl- masına sebep olacaktır. Aynı şekilde baro da bu beyana itibar etmek ve en hızlı şekilde müdafi görevlendirmek zorundadır.
Baro Tarafından Müdafi Tayini
CMK 150. maddeye göre Şüpheli veya sa- nık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi hâlinde bir müdafi gö- revlendirilir. Şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa istemi aran- maksızın bir müdafi görevlendirilir. CMK’nın ilk halinde Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada şahsın istemi aranmadan müdafi görevlendirilmesi yapılırdı. Ancak bu hüküm yapılan değişiklikle alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda talebe bakılmaksızın müdafi tayini ile sınırlı hale getirilmiştir.
Eski CMUK’dan farklı olarak yeni yasanın uygulamada birçok sıkıntıyı beraberinde geti- ren bu yeniliğe, hakların genişletilmesi nokta- sından değil de ayrılacak ödeneğin olmayışı nedeniyle tepki gösterilmesi doğru bir yakla- şım tarzı olmamıştır. Yine ülkemizde savun- maya yeteri kadar önem verilmediği gerçeğini ortaya koyması açısından da üzücüdür. Mali kaynakların çoğu zaman gereksiz ve bilinçsiz- ce tüketildiği ülkemizde, savunmanın kutsallı- ğı göz ardı edilerek yasadaki bu imkânın mali sıkıntı gerekçesiyle geri alınmasına en azından barolarımızın karşı durması beklenmekteydi. Ülkemizde suç oranlarındaki artışın önlenme- sine yönelik çalışmalar yürütülmesi gerekir- ken, verilen hak ve imkânların suç oranındaki artışlara kurban edilmesi arzu edilecek bir sonuç olmasa gerek.
b. Müdafi Đle Görüşme
Yeni CMK şüpheli veya sanığın, soruştur- ma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yarar- lanabileceğini bildirmektedir. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avu- kat, şüpheli veya sanıkla görüşebilir, ifade alma veya sorgu süresince yanında bulunmak suretiyle hukukî yardımda bulunabilecektir. Yasa bu hakkın engellenemeyeceğini ve kısıt- lanamayacağını da hüküm altına almıştır. Aynı şekilde CMK 154. maddenin birinci fıkrası Şüpheli veya sanığın, vekâletname aranmak- sızın müdafi ile her zaman görüşebileceği ve
konuşmaların başkalarının duyamayacağı bir ortamda yapılacağı hüküm altına almıştır. Durum böyle olunca gözaltı birimlerine mü- dafi ile görüşme esnasında ses kayıt cihazı konulması veya müdafiin görüşmesi esnasın- da seslerini duyabilecek mesafede kolluk görevlisinin beklemesi yasaya aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca bu kişilerin müdafii ile ya- zışmalarının denetime tâbi tutulamayacağı da yasa tarafından güvence altına alınmıştır.
Gözaltına alınan kimseye müdafiin susma hakkını kullanmasını telkin etmesi kabul edi- lebilecek bir durum iken, müdafiin sanığı veya şüpheliyi yalan söylemeye sevk etmesi, deli- lerin karartılması tehlikesini beraberinde ge- tirmesi açısından kabullenmesi zor görün- mektedir. Sanık veya şüphelinin kimliği dışın- da doğru söylemek zorunda olmadığı hatırla- narak müdafiin böyle bir telkinde bulunabile- ceği savunulabilse de, müdafiin kamu görevi görüyor olması ve sadece hukuki yardım verme görevi, bunu engeller görünmektedir.
c. Müdafiin Görevini Yerine Getirmemesi ve Yasaklanması
CMK 150. madde hükmüne göre görev- lendirilen müdafi, duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme başka bir müdafi görevlendi- rilmesi için barodan derhâl talepte bulunur. Bu durumda mahkeme oturuma ara verebile- ceği gibi oturumun ertelenmesine de karar verebilir. Eğer yeni müdafi savunmasını hazır- lamak için yeterli zaman olmadığını açıklarsa oturum ertelenir. CMK 143. maddeye göre seçilen veya 150. maddeye göre görevlendiri- len ve Türk Ceza Kanununun 220 ve 314. maddesinde sayılan suçlar ile terör suçların- dan tutuklu ve hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat hakkın- da bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuş- turma açılması halinde tutuklu veya hükümlü- nün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten yasaklanabilir.
Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu ka- rarlara karşı itiraz edilebilir. Đtiraz sonucunda
yasaklama kararının kaldırılması halinde avu- kat görevini devam ettirir. Müdafilik görevin- den yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verile- bilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halin- de, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar. Görevden yasak- lama kararı, tutuklu veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro başkanlığına bildirilir. Müdafi veya vekil gö- revden yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini veya vekil- liğini üstlendiği kişiyi Ceza Đnfaz Kurumu’nda veya Tutukevinde ziyaret edemez. (CMK, madde 151)
d. Müdafiin Dosyayı Đnceleme Yetkisi
Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeri- ğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir ör- neğini harçsız olarak alabilir. (CMK, madde 153/1)
Müdafiin dosya içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek alması, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise, Cumhu- riyet savcısının istemi üzerine, Sulh ceza hâ- kiminin kararıyla bu yetkisi kısıtlanabilir de- nilmektedir. Madde lafzından da anlaşılacağı gibi kısıtlama, sadece dosya içeriğine ait bir- takım belgeler hakkında geçerli olacaktır. Dosyanın bütün bir içeriğine şamil bir kısıtla- ma söz konusu olamaz. Nitekim CMK 153. maddenin devamında:
“Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifade- sini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili ol- dukları diğer adlî işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.”
denilerek soruşturma dosyası içerisindeki ifade tutanaklarının, olay yeri tutanaklarının, bilirkişi raporları ile şüpheli veya sanık ya da müdafiin hazır bulunabileceği işlemlere ilişkin tutanak ve belgeler üzerinde, müdafiin ince- leme ya da örnek alma yetkisinin kısıtlanama- yacağı hüküm altına alınmak istenmiştir.
Xxxxxx ayrıca müdafiin dosya içeriğini ince- lemesi veya belgelerden örnek alması yetki- sinin “soruşturmanın amacını tehlikeye dü-
şürebilecekse” Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararıyla kısıtlanabile- ceği hükmü ile kararın sulh ceza hâkimi tarafından alınıyor olması yönüyle olumluy- ken, “soruşturmanın amacını tehlikeye düşü- rebilecekse” ibaresinin geniş yorumlanma tehlikesini de beraberinde taşımaktadır. Ne yazık ki ülkemizde halen özgürlüklere karşı ihtiyatlı bir bürokratik duruş varlığını sür- dürmektedir.
Ceza Muhakemesi kanununda değişiklik yapılmasına dair 5353 Sayılı Kanunla CMK nın 153. maddesinin 4. fıkrası şu şekilde de- ğiştirilmiştir: “Müdafi, Đddianamenin mahke- me tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir; bütün tutanak ve belge- lerin örneklerini harçsız olarak alabilir.” Bu değişiklik uyarınca iddianame mahkemece kabul edildikten sonra artık müdafi’nin kovuş- turma dosyasından belge veya tutanak sureti alması veya dosyayı incelemesi kısıtlanama- yacaktır.
CMK’nın en önemli yeniliklerinden biri de
153. maddenin 5. fıkrasıdır. “Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de yararlanır.” denilmek suretiyle eski yasa döneminde sanık veya şüpheli müdafiine tanınan yetkilerin mağdur müdafiine tanın- maması nedeniyle çıkan tartışmalara son verilmiştir. Zira eski CMUK’da mağdur avuka- tına yönelik böyle bir yetki yasada düzenlen- memişti.
e. Müdafiin Görevlendirilmesinde Usul
CMK madde 156’da şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını be- yan ederse, şüpheli veya sanık on sekiz yaşını doldurmamış ya da sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malûl olur ve bir müdafii de bulunmazsa ya da alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve ko- vuşturmada müdafii;
Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine; kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından görevlendirilir. Belir- mek gerekir ki müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme
huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğ- rulanmadıkça hükme esas alınamaz. Ancak müdafi atanması zorunlu olan şahıslardan olmayıp, müdafiden yararlanabileceği hatırla- tıldığı halde yararlanmak istemediğini beyan etmişse kollukta alınan ifade hükme esas alınabilecektir.
Yukarıda belirtilen hâllerde müdafi soruş- turmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer barosunca görevlendirilir. Şüpheli veya sanı- ğın kendisinin sonradan müdafi seçmesi ha- linde, xxxx tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer.
4. Susma Xxxxx
Xxxxx hakkı, ceza yargılamasını tarihi ge- lişimi içinde uzun bir mücadelenin sonunda ulaşılmış bir noktadır. Bugün için gözaltında bulunan kişinin ifadesi alınırken, isterse cevap vermek hakkını kullanabileceği, istemediği takdirde susarak cevap vermekten kaçınabile- ceği artık kabul edilmektedir. Geçmişte öze- likle tahkik sisteminin uygulandığı devirlerde, sanıklar delil kaynağı olarak kabul edilmiş ve delillerin her türlü olanaktan yararlanılarak ele geçirilebileceği kabul edildiği için sanıklar konuşmak zorunda bırakılmıştır. Bunun sonu- cu ikrar elde edilmeye kadar varmış ve işken- ce kavramı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle bu gün için sanığın susma hakkından söz etmek ve bunun yasalarda yer alması, bir gelişmenin sonucudur. Bu alanda bir başarıyı gösterdiği muhakkaktır.27
Bu hak, Ulusal üstü insan hakları belgele- rinde de ifadesini bulmuştur. BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 14/g maddesin- de bu hak, “kendi aleyhinde tanıklığa ya da suçu itiraf etmeye zorlanmama” şeklinde28 ifade edilmiştir.
Anayasada ise “kimsenin kendisini ve ka- nunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir be- yanda bulunmaya veya bu yolda delil gös- termeye zorlanamaması” şeklinde karşılığını bulmuştur. (Ay., madde 38.)
27 Yurtcan, s. 168. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 137.
Ceza Muhakemesi Kanununda şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sor- guya çekilmesinde uyulacak hususlar belirtilir- ken “Yüklenen suç hakkında açıklamada bu- lunmamasının kanunî hakkı olduğunun...” kendisine hatırlatılacağı, ancak şüpheli veya sanığın, kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplamak zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır. Susma hakkı kolluk ve savcılıktaki ifade alımları öncesi her defasında hatırlatıl- mak zorundadır. Hatta kollukta ifade alan memurların değişmesi halinde, tekrar, ifade alınma öncesi hatırlatılması gerekmektedir. Yasa “...ifade alınmasında veya sorguya çe- kilmesinde...” hatırlatılmasını emrettiği için sanık veya şüphelinin hâkim karşısında sorgu- ya çekilmesi öncesinde de hatırlatılması ge- rekmektedir.
Sanığa susma hakkı ve ifade verme özgür- lüğünün tanınmasının amacı, öncelikle sanığa kendisini ve yakınlarını yükümlülük altına sok- maktan, yani suçlamaktan korumaktır. Bu şe- kilde, sanığın iradi karar verme özgürlüğü ko- ruma altına alınmış olur.29 Şüpheli veya sanık konuşmak zorunda bırakmak gözaltında bu- lunmanın verdiği tedirginlikle, istemeden aley- hine birtakım beyanlarda bulunmasına neden olabilir. Aynı şekilde sanığı veya şüpheliyi ko- nuşturmak isteği daha sonraları işkence ve kötü muameleye ön ayak olacaktır. Nitekim sanıktan suça ulaşma anlayışının, ülkemiz in- san hakları karnesine hangi notları düştüğü herkesin malumu olmuştur. Delilden sanığa ulaşma anlayışı çerçevesinde düşündüğümüz- de ise aslında şüpheli veya sanığın ifadelerinin pek bir öneme sahip olmadığı görülecektir. Hele gözaltında verilen ifadelerin çoğunun gerçeği yansıtmadığı düşünüldüğünde, emni- yet birimlerinin gözaltı sürelerinin kısalığından yakınmalarının gerçeği yansıtmamasının ya- nında suçla mücadelede pratik bir faydasının olmadığını da süreç içinde ortaya koymuştur. Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenen (Teknik araçlarla iletişimin dinlenmesi ve iz- lenmesi) yeni koruma tedbirleri de delilden sanığa ulaşma anlayışının bir ürünü olarak ka- bul edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Sonuç olarak belirtmek gerekir ki ulusal üstü ve ulusal mevzuatta yer verilen bu hak-
28 M. S. Gemalmaz, Ulusalüstü Đnsan Hakları Belgeleri
(Uluslararası ve Bölgesel Sistemler), 2. baskı, s. 41-
42. 29 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 133.
kın inkârı, suç zanlısının iradesini ortadan kaldırmaya neden olacağı gibi, amaç sanık veya şüphelinin konuşturulması olunca işken- ce ve kötü muameleye de davetiye çıkarılmış olunacaktır.
Bu hakkın tek sınırı ise, ifade verenin kim- liğine ilişkin sorulara doğru cevap verme zo- runluluğu olduğunu belirterek bu konuya son noktayı koymuş olalım.
5. Lehe Olan Delilleri Đleri Sürme Hakkı
Bu hak, gözaltına alınan kişinin, suçsuzlu- ğunu ispatlayıp hürriyetine biran evvel ka- vuşmasının teminatını teşkil eder. Uluslarüstü insan hakları belgelerinde de düzenlen bu hak iç mevzuatımızda da açıkça ifadesini bulmuştur.
Ulusalüstü Belgelerden Birleşmiş Milletler MSHS 14/e ve AĐHS 6/d maddelerinde adil yargılama başlığıyla bu hak, aynı şekilde şöyle düzenlenmiştir: Bir Suç isnat edilen herkes, “Aleyhine olan tanıkları sorguya çekmek ve kendi lehine olan tanıkların, aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar çerçevesinde hazır bulunmalarını ve sorgulanmalarını sağla- mak;”30 asgari hakkına sahip olacaktır.
Đç mevzuatımızda ise bu hak CMK 147/f maddesinde şüpheli veya sanığa, “şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.” denilerek düzenleme yapılmıştır. Yine yasamızda “olanağı tanınır” ifadesi gerçekten bu hakkın en üst düzeyde kullanılmasına ola- nak sağlayacaktır. Zira yasa bu ifade ile soruş- turma makamlarının gözaltındaki kişiye lehine olan delilleri ortaya koyacağını beyan etmesi üzerine makul her türlü kolaylığı sağlayacağı ve sağlamakla yükümlü olduğunu düzenlemiş olmaktadır.
6. Đşkence ve Diğer Zalimane Đnsanlık Dışı ya da Küçültücü Muameleye Tabi Tutulmama Hakkı
Đşkence yasağına geçmeden önce hangi tür muamelelerin işkence kapsamında değer- lendirildiğine, yani işkence tanımı kapsamına hangi muamelelerin girdiğine bakmak gerekir. AĐHM Đrlanda/Birleşik Krallık kararında bunun genel çerçevesini çizmektedir. “Bir kötü mu- amelenin 3. madde kapsamına girmesi için asgari düzeyde bir şiddettin bulunması gere- kir. Bu asgari düzeyin değerlendirilmesi, ola- yın niteliğine göre değişir; bu asgari düzey, muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ve bazı durumlarda mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi olayların bütün şartları- na bağlıdır.”31 Bu konuda BM Đşkence ve Di- ğer Zalimane Đnsanlık Dışı ya da Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmenin 1. maddesi de şöyle bir tanım getirmektedir:
“Bu sözleşmenin amaçları bakımından ‘işken- ce’ terimi, bir kişi üzerinde kasıtlı biçimde uy- gulanan ve o kişiden yahut üçüncü kişiden bilgi edinmek yahut itiraf elde etmek; o kişinin ya da üçüncü bir kişinin gerçekleştirdiği yahut gerçekleştirdiğinden, şüphelenilen eylemden ötürü cezalandırmak; ya da o kişi ya da üçün- cü kişiyi korkutmak yahut yıldırmak/sindirmek için; ya da ayırımcılığın herhangi bir türüne da- yanan herhangi bir nedenle, bir kamu görevlisi ye da resmi sıfatla hareket eden bir başka kimse tarafından bizzat yahut bu kimselerin teşviki ya da rızası yahut bu eylemi onaylaması suretiyle yapılan ve gerek fiziksel gerekse ma- nevi/zihinsel ağır acı ve ıstırap veren herhangi bir eylemdir. Bu, kanuna uygun yaptırımların sadece uygulanmasından doğan ya da bu yap- tırımların kendisinde var olan yahut arızi bi- çimde oluşan acı ve ıstırabı içermez.”32
Bu tanım çerçevesinde bazı noktalara dik- kati çekmek de fayda olacaktır. Birinci husus ve en önemlisi bu eylemde bulunanın kamu görevlisi veya resmi sıfatla hareket eden bir başka kimse tarafından bizzat veya bu kimse- lerin teşvikiyle ya da bunların eylemini onay- layan tavırlarıyla işlenmiş olması gerekir. Bu- rada kamu görevlisinden ne anlaşılacağı net-
30 M. S. Xxxxxxxx, a.g.e., s. 41, 177-178.
31 Đrlanda/Birleşik Kralık. K.S. N. 27, 18.01.1378 T. Đstanbul Barosu Yayınları, Đnsan Hakları Kararları Der- lemesi, C. 1, s. 245.
32 M. S. Xxxxxxxx, a.g.e., s. 115-116.
tir. Asıl sorun olan nokta resmi sıfatla hareket etmeyi ispatlamada ortaya çıkmaktadır. Nite- kim devletler çoğu zaman hak ihlallerinde kendi adına çalışan ajanlarını inkâra kalkış- maktadır. Ya da eylemi yapanın devletle ilişki- sinin tespiti çok zor olmaktadır.
Đnsan Hakları Evrensel Bildirisi Başta olmak Üzere Uluslararası belgelerde işkenceyi yasaklayan hükümlere yer verilmiştir. Đnsan Hakları Evrensel Bildirisi madde 5’de: “Hiç kimseye işkence ve zulüm uygulanamaz, insanlık dışı ya da onur kırıcı biçimde davranı- lamaz, ceza verilemez” derken; işkenceye uğramama hakkı Đnsan Hakları Avrupa Söz- leşmesi’nin 3. maddesinde: “Hiç kimse, iş- kenceye ya da insanlık dışı yahut aşağılayıcı muamele ya da cezaya tabi tutulmayacaktır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Şunu da belirtmeliyiz ki bu hak olağan dönemlere ait bir hak olmayıp her zaman riayet edilmesi gereken bir haktır. AĐHM Xxxxx/Birleşik Krallık kararında “Sözleşmenin
3. maddesinin içerdiği yasak mutlaktır; bu kurala hiçbir istisna getirilemez; olağanüstü hallerde bile sözleşmenin 3. maddesindeki yükümlülükte azaltma yapılamaz.” diyerek bu hakkın mutlaklığını ifade etmiştir.33
XXXX Xxxxx Xxxxx/Türkiye Çolak ve Filizer/Türkiye Davalarında bu nedenle mah- keme, “Türk hükümetinin ikinci muayenede rapor edilen darp izlerinin oluşumuna neden olan muamelelerden sorumlu olduğuna ve 3. maddenin ihlal edilmiş olduğuna...”34 şeklin- deki kararıyla Türkiye’yi işkence yapıldığı ge- rekçesiyle mahkûm etmiştir. Uluslarüstü bel- gelerde başlı başına işkenceye karşı sözleş- meler de düzenlenmiştir. Đşkencenin ve Gayri insani ya da Küçültücü Ceza veya Muamele- nin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi ile Đşkence ve Diğer Zalimane, Gayri insani ve Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Bir- leşmiş Milletler Sözleşmesi bu konuda başlı başına sözleşmelerdir.
33 Xxxxx/Birleşik Krallık Davası. K.S.N.28,25.04.1378 T, Đstanbul Barosu Yayınları. Đnsan Hakları Kararları Der- lemesi C. 1, s. 282–283.
34 Xxxxx Xxxxx/Türkiye-Çolak ve Filizer/Türkiye Davası. B.N.28520.35.32578.36 ve 32573/36. xxxx://xxx. xxx.xxx.xx, ĐHD.2004 yılı AĐHM kararları, GT. 13.03.2006.
Đç mevzuatımızda ise işkenceye uğrama- ma hakkı Anayasanın 17. maddesinde “Kim- seye Đşkence ve eziyet yapılamayacağı, kim- senin insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı.” şeklinde ifade edilerek anayasal bir güvence- ye kavuşturulmuştur. Ceza muhakemesi ka- nunumuzda da ifade almada ve sorguda ya- sak usuller başlığıyla bu konuya değinilmiştir. CMK 148/1. maddede “Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya teh- ditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapıla- maz.” denilerek işkence, kötü muamele ve diğer gayrı insani muamelelerin yasak olduğu beyan edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da işkence niteliğindeki eylemlere örnek ol- ması açısından şöyle bir karar vermiştir:
“... M... Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücade- le Şubesinde görevli baş komiser, komiser ve polis memuru olan sanıkların, yasa dışı bir örgütle ilgili olarak yaptıkları soruşturmada gözaltına alınan mağdurlara, bilgi ve itiraf el- de etmek için gözlerini bağlayıp yüksek sesle müzik dinletmek, çırılçıplak soyarak basınçlı su sıkmak, ıslak battaniyeye sardıktan sonra elektrik akımı vermek, erkeklerin hayalarını sıkmak, makatlarından cop sokmak, kızlara cinsel tacizde bulunmak, göğüslerini elleyip sıkmak, zıplatmak, ayakta tutmak ve duvara yaslamak suretiyle beden gücünün dayana- mayacağı hareketleri yaptırmak, diğerlerine yapılan işkenceleri seyrettirmek, su ve yiye- cek vermemek, uyumalarını engellemek, ha- karet ve tehdit etmek gibi süreklilik gösteren ıstırap verici, bezdirici, fiziki ve manevi ağır acı veren, insanlık kişiliğini incitici, haysiyet kırıcı hareketlerde bulundukları, mağdurların aşamalarda değişmeyen ve birbirini tamam- layan anlatımları, tanık beyanları, hasta tabela ve gözlem kâğıtları, raporlar ve tüm dosya kapsamı ile sabit olmuştur. Sanıkların sabit olan bu eylemleri işkence niteliğinde olup xxxx Xxxxx bozma kararına uyulması gerekir- ken önceki hükümde diretilmesi usul ve ya- saya aykırıdır. Direnme hükmünün bozulma- sına karar verilmelidir...”
Ayrıca yasada yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemeyeceği de belirtilerek, işken- ceyle alınan ifadenin veya ikrarın delil olarak kullanılamayacağı da yasayla güvence altına alınmıştır.
7. Kişinin Yakınlarına Haber Verme Hakkı
Kişinin hangi fiili nedeniyle kendisine it- hamda bulunulduğundan ve nasıl bir suçlama ile karşılaştığından yakınlarına bilgi vermeksi- zin yapılacak soruşturmanın, hukuka uygun bir şekilde ve onur kırıcı olmadan yapıldığını söylemek mümkün değildir.35
Anayasanın 4703 kanunla değişik 13/6 maddesine göre, kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.36
Ceza Muhakemesi kanununda Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındı- ğında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cum- huriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber veri- lir. Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolos- luğuna bildirilir. (CMK M 35) şeklinde bu hak düzenlenmiştir. PVSK madde 13’te de “Kişi- nin yakalandığı, istediği kanuni yakınlarına derhal bildirilir.” denilmektedir. Bildirimin nasıl olacağı ise Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade Alma yönetmeliği madde 8’de aşağıdaki gibi düzenlenmiştir
Yakalanan kişinin;
a) Kendisi ile birlikte bir kişi varsa bu kişi vasıtasıyla,
b) Suçun işlendiği veya yakalandığı yerde ikamet ediyorsa ve haber vereceği yakını- nın telefon numarasını biliyorsa ya da kol- luk vasıtasıyla sair suretle tespit edilebili- yorsa, telefon ile
c) Haber vereceği yakınının telefon numara- sını bilmiyorsa ilgili yer kolluğu vasıtasıyla,
d) Konutu suç yeri dışında ise telefonla veya kişinin adresinin bulunduğu yerle ilişki ku- rulmak suretiyle,
Yakalandığı, gözaltına alındığı veya gözal- tı süresinin uzatıldığı Cumhuriyet savcısının emriyle gecikmeksizin bir yakınına veya belir- lediği bir kişiye haber verilir. (YGĐY, madde 8/2)
35 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 203.
36 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 203.
8. Savunma Hakkı
Gerçeklerin aydınlanması ve adaletin ger- çekleşmesi, devletin cezalandırma hakkı ile bireyin özgürlükleri arasında sağlıklı bir denge kurulmasına bağlıdır. Devletin cezalandırma hakkını temsil eden iddiaya, bireyin özgürlü- ğünü temsil eden savunma karşısında ayrıca- lık tanımak; sözü edilen dengenin kurulması ilkesine aykırı olduğundan adaletin gerçek- leşmesine mani olacaktır. Đddianın aydınlan- ması, savunma haklarının kullanılmasının en- gellenmesine gerekçe olamaz. Yargılama, bir olay hakkında hukukun ne dediğini anlamaya çalışmaktır. Oysa hukukun ne dediğini anla- mak iddia ve savunma arasında sağlıklı bir dengenin kurulmasına bağlıdır.37
Savunma hakkı bireysel olabileceği gibi müdafii aracılığıyla da gerçekleştirilebilen bir haktır. Kişisel savunma, kişinin müdafi aracılığı olmadan doğrudan doğruya yaptığı savunmayı ifade eder. Müdafi aracılığıyla savunmada ise, ya kendi talebiyle ya da müdafi atanması zo- runlu kişilerden olması hasebiyle baro tarafın- dan atanan uzman kişi aracılığıyla savunulma anlaşılır. Müdafiin savunmaya ilişkin sahip ol- duğu haklar CMK’da şöyle ifade edilmektedir:
• Gözaltına alma işlemine veya gözaltı süre- sinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet sav- cısının yazılı emrine karşı, müdafi hemen serbest bırakılmasını sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. (CMK, mad- de 31/4)
• Şüpheli veya sanığa soruşturma ve kovuş- turmanın her aşamasında hukuki yardımda bulunabilir. (CMK, madde 143/1)
• Şüpheli veya sanıkla, vekâletname aran- maksızın her zaman ve konuşulanları baş- kalarının duyamayacağı bir ortamda görü- şebilir. (CMK, madde 154/1)
• Đfade alma veya sorgu süresince hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz. (CMK, madde 143/3)
• Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeri- ğini inceleyebilir ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir. (CMK, madde 153/1)
37 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 211.
Savunma hakkı şemsiye bir haktır. Başlı başına bir konudan müteşekkil olmaktan öte birçok hakkın teminatı ve aynı şekilde birçok hakkın toplamını ifade eder.
Örneğin, sanığın hazır bulunması, yargıla- mada serbestçe söz alarak, kendisine isnat edilen suçu öğrenmesi, delil ileri sürebilmesi, bunları tartışabilmesi ve verilen kararlara ka- nun yoluna başvurabilmesi hep savunma hakkı içerisinde mütalaa edilmelidir. Sanığa haklarının öğretilmesini konu alan, hakları konusunda aydınlatılma hakkı da savunma hakkı kapsamı içinde görülebilir. Nitekim Yar- gıtay karalarında da savunma hakkı bu yönüy- le ele alınmaktadır. “3842 sayılı Kanunla de- ğişik CMUK 135. madde dairesinde sorguya çekilmesi gereken sanığa, bu madde ile tanı- nıp savunmaya ilişkin hakları hatırlatılmadan, hatırlanmış ise bu husus tutanağa geçirilme- den hüküm tesisi yasaya aykırıdır.38 Başka bir kararda, “CMUK’nın 135. maddesinde öngö- rülen hakları da hatırlatılmadan sorgusu yapı- larak savunma hakkının kısıtlanması, yasaya aykırıdır.39
3. Yasal Süre Đçinde Hâkim Önüne Çıkarılma Hakkı
Bu hak, Avrupa Đnsan Hakları Sözleşme- sinde özgürlük ve güvenlik hakkı içinde dü- zenleme bulmuştur. Sözleşme madde 5/3’de “bu madde paragraf 1/c hükümleri uyarınca gözaltına alınan ya da gözaltında/(tutuklu olarak) alıkonulan herkes, derhal, bir yargıcın ya da yasa tarafından kendisine yargısal yetki- ler kullanma erki verilen bir başka görevlinin önüne çıkarılacaktır. Ve bu kişi makul süre içinde yargılanma ya da yargılaması sürerken salıverilme hakkına sahip olacaktır. Salıverme, bu kişinin duruşmada bulunmasını güvence altına alan koşullara bağlanabilir.40
Hâkim önüne çıkarılması hakkından amaç, yakalananı en kısa zamanda bağımsız ve ta-
38 Yargıtay 2. CD. 12.10.1333, E.1333/10737,YKD, C.
13, Aralık 1333, S. 12, s. 1876. Aktaran: X. Şahin,
a.g.e., s. 213.
39 Yargıtay 5. CD. 23.06.1334, T., 1706/2153, YKD, C.
21, Aralık 1335, S. 12, s 1305. Aktaran: X. Şahin,
a.g.e., s. 213.
40 M. S. Xxxxxxxx, a.g.e., s. 176.
rafsız hâkim güvencesine kavuşturmaktır. Hürriyeti kısıtlanan kişilerin hâkim önüne çıka- rılması “Habeas Corpus” güvencesi olarak tanımlanır.41
Sözleşmenin 5/3 maddesinde belirtilen “hâkim” kelimesi bir mahkeme yahut çeşitli şekiller alabilen, yargısal yetkiye sahip kişiyi ifade eder... Divana göre bu kavram, kanunun kendisine verdiği adli görevin gerekli kıldığı güvencelere sahip olmak kaydıyla “hâkimden başka kimseleri” de kapsar...42 “Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafii de hazır bulunur.” şeklindeki düzenlemesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu bu hakkı güvence altına almış olmaktadır.
Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade Alma Yönetmeliği madde 16’da bu hak, “hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önü- ne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın Sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır; serbest bıra- kılmadığı takdirde, yetkili hâkim veya mah- kemeye en kısa zamanda gönderilmek üzere tutuklanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Burada esas olan, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarmaktır. Ancak bunun yapılamaması durumunda — aynı sürede— en yakın Sulh ceza hâkiminin karşısına çıkarılmak üzere sanık veya şüpheli bu haktan yararlandırılır.
10. Aynı Suçtan Yeni Gerekçe Olmadan Đkinci Kez Gözaltına Alınmama Hakkı
Bu hakkın temelinde yatan amaç, kolluğun gözaltı süresi dolduğu için serbest bıraktığı kişiyi, tekrar yakalayarak gözaltı süresini, yeni baştan başlatmak suretiyle, hileli yollarla uzatmasını engellemektir. Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üze-
41 Cihan-Yenisey, s. 318. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 214.
42 Gölcüklü, Kişi Özgürlüğü, s. 203-210; Gölcüklü- Gözübüyük, 4. baskı, s. 237. Aktaran: X. Xxxxx, a.g.e., s. 214.
rine serbest bırakılan kişi hakkında yakalama- ya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yaka- lama işlemi uygulanamaz. CMK 31/5 maddesi çerçevesinde konu ele alınınca, ancak şu iki koşulun bir arada olması halinde serbest bıra- kılan kişi tekrar gözaltına alınabilecektir.
a) Yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmelidir. Yeterli delil- den, kişinin suçu işlediğini düşündürebile- cek makul delil anlaşılmalıdır
b) Yeterli ve yeni delil yanında Cumhuriyet savının yakalama kararı da olmalıdır.
11. Sağlıklı Bir Ortamda Tutulma ve Bu Koşulları Đsteme Hakkı
Bu güne kadar gözaltı koşullarının farklı yönüyle tartışılması nedeniyle belki de çoğu zaman sanık veya şüpheli hakları sayılırken hiç hatırlanmayan bir haktır. Ancak, toplum- lun bir şekilde elbirliğiyle teşekkül etmiş dev- let mekanizmasının varlık sebebine inildiğin- de, böyle bir hak talebinin her vatandaşın en doğal hakkı olduğu anlaşılacaktır. Ancak Or- tadoğu coğrafyasında vatandaşın yöneticiler- ce “tebaa” olarak algılanması ve “kutsal dev- let” (yöneticiler)in insan zihninde anıtlaştırıl- ma çabası maalesef toplumları sindirmiş ve kendine dayatılan anlayışı kabullenir hale getirmiştir. Bu sindirmişlik bireyleri hak dilen- ciliğine sevk edince, en temel haklardan öte- sini talep etmek, kitleler için boş bir iştigal, yöneticilerce de huzursuzluk kaynağı söylem- ler olarak algılanmıştır.
Halk için ve halkın kaynaklarıyla makamları işgal edenlerin, devletin egemen ve güç sahi- bi oluşu nedeniyle taşıması gereken merha- metle insanlara muamele etmesi, ideal top- lum anlayışı için zorunluluktur. Devlet insanın insanca yaşaması için teşekkül edilmelidir. Her ne kadar suç işlese de hiçbir birey insan olmanın gerektirdiği asgari yaşam koşullarını hak etme konumundan indirilemez. Đnsanca yaşam koşullarından bahsederken elbette konforu kastetmemekteyiz. Nitekim Anaya- sanın 17/3 maddesinde “kimse insan haysi- yeti ile bağdaşmayan bir cezaya veya mua- meleye tabi tutulamaz.”denilerek insan haysi-
yeti, koşul ve hakkın temin sebebi olarak merkeze oturtulmak istenmiştir.
Nezaret ve ifade odalarının sağlık ve fiziki ortamıyla denetimlerine ilişkin, Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade yönetmeliğinde geniş bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre:
Nezarethaneler en az 7 m2 genişliğinde, 2,5 m yüksekliğinde ve duvarlar arasında en az 2 m mesafe olacak şekilde düzenlenir. Yeterli doğal ışıklandırma ve havalandırma imkânları sağlanır. Ancak, şüpheli sayısının çokluğu sebebiyle nezarethane imkânlarının yetersiz olması durumunda, nezarethaneler için öngörülen fizikî şartlara sahip başka yer- ler de kullanılabilir.
Nezarethanelerde gözaltına alınan kişilerin yatmaları ve oturmaları için yeteri kadar sabit ve dayanıklı oturma yerleri bulundurulması, mevsim ve gözaltı yerlerinin maddî şartları da dikkate alınarak, geceyi gözaltında geçirecek şahıslar için yeterli miktarda battaniye ve yatak temin edilmesi, tuvalet, banyo ve te- mizlik ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirlerin alınması zorunludur.
Denetlemeye ilişkin olarak da:
Nezarethane ve ifade alma odalarının standartlara uygunluğunu sağlamak amacı ile kolluk kuvvetlerinin yetkili birimleri tarafından denetleme yapılacağı düzenlenmektedir.
Cumhuriyet başsavcıları veya görevlendi- recekleri Cumhuriyet savcıları, adlî görevleri- nin gereği olarak, gözaltına alınan kişilerin bulundurulacakları nezarethaneleri, varsa ifade alma odalarını, bu kişilerin durumlarını, gözaltına alınma neden ve sürelerini, gözaltı- na alınma ile ilgili tüm kayıt ve işlemleri de- netlemek; sonucunu Nezarethaneye Alınanla- rın Kaydına Ait Deftere kaydetmekle mükel- leftirler
Yetkili ve görevli mercilerin mevzuatta ön- görülen denetim yetkileri saklıdır. (YGĐY, madde 26)
Tekrar belirtmeliyiz ki, burada dikkate alınması gereken ölçü, daha çok kişinin kon- for açısından rahatsız olmayacağı bir ortam değil, öncelikle beden ve ruh sağlığı açısından zarar görmeyeceği bir ortamın sağlanmasıdır. Bir kimsenin suç işleme şüphesi altında olma- sı onun hakkında tahkikat yapılmakta olması,
adli merciler önüne çıkarılmak için gözaltında bulunması, hatta onun ilerde tutuklanarak cezaevine konulacak olması, onun kötü ve sağlıksız koşullar içinde kalmaya razı olmasını gerektirmez.43
Küçüklerin Gözaltına Alınması
Çocuk Koruma Kanunu madde 3/a da ço- cuk şöyle tanımlanmıştır. “Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, on sekiz yaşını doldur- mamış kişiyi ifade eder.”
BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 1. maddesinde. “...Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Sözleşme ve kanun maddesin- den de anlaşılacağı üzere, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılacak, dolayısıyla ayrı bir usule tabi olacaktır.
1. Kolluk ve Cumhuriyet Başsavcılığı Çocuk Birimleri
Suç işlediği şüphesiyle yakalanan küçükler kolluk çocuk birimleri olan Çocuk Büroları’nda tutulurlar. Çocuk Koruma Kanunundaki dü- zenleme bu şekildedir. Çocuklarla ilgili kolluk görevi, öncelikle kolluğun çocuk birimleri tarafından yerine getirilir. Çocuk bürosu per- soneli bu konuda eğitim görmüş personelden teşekkül etmelidir. ÇKK’da “Kolluğun çocuk birimlerindeki personeline, kendi kurumları tarafından çocuk hukuku, çocuk suçluluğunun önlenmesi, çocuk gelişimi ve psikolojisi, sos- yal hizmet gibi konularda eğitim verilir” (ÇKK, madde 31) denilerek bu husus vurgulanmış- tır. Ayrıca Kanun, Cumhuriyet başsavcılıkla- rında bir çocuk bürosu kurulacağını ve Cum- huriyet başsavcısınca 28. maddenin birinci fıkrasında öngörülen nitelikleri haiz olanlar arasından yeterli sayıda Cumhuriyet savcısı, bu büroda görevlendirileceği düzenlenmekte- dir. Böylece Cumhuriyet başsavcılıklarında da küçükler için ayrı bir büronun kurulacağını hüküm altına almış bulunmaktadır. 28. mad- dede bu büroda görevlendirilecek Cumhuriyet savcılarının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Ku-
rulunca, tercihen çocuk hukuku alanında uzmanlaşmış, çocuk psikolojisi ve sosyal hizmet alanlarında eğitim almış olan Cumhu- riyet savcıları arasından atanacağı bildirilmek- tedir.
2. Yaş Gruplarına Göre
a. 0-12 Yaş Arsı Küçükler Đle
15 Yaşını Doldurmamış Sağır ve Dilsizlerde Gözaltına Alma
Fiili işlediği zaman on iki yaşını doldur- mamış olanlar ile on beş yaşını doldurmamış sağır ve dilsizler;
1) Suç nedeni ile yakalanamaz ve hiçbir su- retle suç tespitinde kullanılamaz. (YGĐY, madde 13/a-1)
2) Kimlik ve suç tespiti amacı ile yakalama yapılabilir. Kimlik tespitinden hemen sonra serbest bırakılır. Tespit edilen kimlik ve suç, mahkeme başkanı veya hâkimi tara- fından tedbir kararı alınmasına esas olmak üzere derhâl Cumhuriyet başsavcılığına bildirilir. (YGĐY, madde 13/a-2)
Hemen belirtmek gerekir ki “Suç tespiti amacıyla yakalama” ile “suç tespitinde kulla- nılma” farklı şeylerdir. Suç tespitinde kullanılma tatbikat yaptırmak, tanıklığına başvurmak şek- linde olayın aydınlatılmasında küçüğün fiilen katkısını ifade ederken, “suç tespiti amacıyla yakalama” da ise mağduru veya faili olduğu olayla ilgili küçüğün kimliğinin ve olayla ilişkisi- nin tespiti söz konusudur. Nitekim Yönetmelik- te, “Suç tespiti amacı ile yakalama yapılabilir” cümlesinden sonra “Kimlik tespitinden hemen sonra serbest bırakılır.” cümlesiyle devam olunması ancak böyle yorumlanabilir.
Son olarak şunu da eklemeliyiz ki, bu yaş gurubu yakalanamadığına göre gözaltına alın- maları da aynı şekilde mümkün olmayacak- tır. Dolayısıyla bu yaş grubu küçüklerin yaka- lanması veya gözaltına alınmasına yönelik her türlü işlem kanunsuz işlem hükmünde olacaktır.
43 Đ. Xxxxx, a.g.e., s. 217.
b. On Đki Yaşını Doldurmuş,
Ancak On Sekiz Yaşını Doldurmamış Küçüklerin Gözaltına Alınması
Soruşturma Makamı
Bu yaş grubunda olanlar suç sebebi ile ya- kalanabilirler. Gözaltına alınan çocuklar, kol- luğun çocuk biriminde tutulur. Kolluğun çocuk biriminin bulunmadığı yerlerde çocuklar, gö- zaltına alınan yetişkinlerden ayrı bir yerde tutulur. (ÇKK, madde 16)
Çocuk Koruma Kanunu madde 15/1’de suça sürüklenen çocuklar hakkındaki soruş- turmanın çocuk bürosunda görevli Cumhuri- yet savcısı tarafından “bizzat” yapılacağı dü- zenlenmiştir. Aynı düzenleme Yakalama Gö- zaltına Alma ve Đfade Alma Yönetmeliğinde “bu çocuklar, yakınları ile müdafie haber veri- lerek derhâl Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilirler; bunlarla ilgili soruşturma Cumhuriyet başsavcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır” şeklinde tek- rarlanmış olup böylece çocuklar hakkındaki hazırlık soruşturmasının bizzat savcılar tara- fından yapılması düzenlenmiş, çocukların kolluk güçleri tarafından sorgulanması da yasaklamış bulunmaktadır.
Soruşturma Safhasında Çocuklara Đlişkin Hükümler
Suç şüphesiyle yakalanan bu çocuklar, yakınları ile müdafie haber verilerek derhâl Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilirler; bunlarla ilgili soruşturma Cumhuriyet baş- savcısı veya görevlendireceği Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır ve Yakalama Gözaltına Alma ve ifade Alma yönetmeliği 13/b maddesi gereğince aşağıdaki hükümle- re göre yürütülür:
1) Çocuğun gözaltına alındığı xxx-xxxx veya vasisine bildirilir.
2) Kendi talebi olmasa bile müdafiden yarar- landırılır, ana-baba veya vasisi müdafi se- çebilir.
3) Müdafi hazır bulundurulmak şartı ile şüp- heli çocuğun ifadesi alınır.
4) Kendisinin yararına aykırı olduğu saptan- madığı veya kanunî bir engel bulunmadığı
durumlarda ana-babası veya xxxxxx ifade alınırken hazır bulunabilir.
5) Yetişkinlerden ayrı yerlerde tutulur.
6) 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kurulu- şu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunda yazılı suçlar büyüklerle beraber işlendiği takdirde soruşturma evresinde çocuklarla ilgili evrak ayrılır, soruşturmaları ayrı ayrı yürütülür.
7) Çocukların kimlikleri ve eylemleri mutlaka gizli tutulur
8) Çocuklarla ilgili işlemler mümkün olduğu ölçüde sivil kıyafetli görevliler tarafından yerine getirilir.
3) Çocuklara kelepçe ve benzeri aletler takı- lamaz. Ancak, zorunlu hâllerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlemler alınır. (YGĐY, madde 13/b)
Gerekli önlem alınır derken kanımca ke- lepçe veya zincir takılması söz konusu edil- memektedir. Bunların dışında bir önlem kas- tedilmektedir. Zira kelepçe adeta suçlulukla özdeşleşmiştir. Hâlbuki çocuk yargılamasında çocuk suçlu olarak değil suça sürüklenen kişi olarak algılanır. Çocuk psikolojisi üzerinde bırakacağı etki de hesaba katıldığında kelepçe veya benzeri aletlerin küçüklerde tedbir aracı olarak kullanılmasının ne denli sakıncalı ola- cağı ortadadır.
3. Đşlemin Yakınlarına Bildirilmesi
Kolluğun çocuk birimi, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocuklar hakkında işleme başlandığında durumu, çocuğun veli veya vasisine veya çocuğun bakımını üstlenen kimseye, Xxxxxx ve Sosyal Hizmetler ve Ço- cuk Esirgeme Kurumuna, çocuk resmî bir kurumda kalıyorsa ayrıca kurum temsilcisine bildirir. Ancak, çocuğu suça azmettirdiğinden veya istismar ettiğinden şüphelenilen yakınla- rına bilgi verilmez. (ÇKK, madde 31/2)
Çocuk, kollukta bulunduğu sırada yanında yakınlarından birinin bulunmasına imkân sağ- lanır. (ÇKK, madde 31/3)
Çocuğun korunma ihtiyacı içinde bulundu- ğunun bildirimi ya da tespiti veya hakkında acil korunma kararı almak için beklemenin, çocuğun yararına aykırı olacağını gösteren nedenlerin varlığı hâlinde kolluğun çocuk birimi, durumun gerektirdiği önlemleri almak suretiyle çocuğun güvenliğini sağlar ve müm- kün olan en kısa sürede Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim eder. (ÇÇK, madde 31/5)
Đfade Alma ve Xxxxxxx Xxxxx Xxxxxxxxx
Günümüz Ceza Muhakemesinde suçlunun cezalandırılması kadar insanlık onuru ve kişi- sel hak ve özgürlüklerin de korunması amaç- lanmıştır. Anayasanın 17. maddesinde “… hiç kimsenin insan haysiyeti ile bağdaşmayan bir cezaya ve muameleye tâbi tutulamayacağı”, keza Đşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Söz- leşmesinin 1. maddesinde ifade alma ve sor- guda işkence ve her türlü kötü muamelenin yapılamayacağı ve ĐHEB 5. maddesinde ve ĐHAS 3. maddesinde de benzer bir düzenle- meyle zalimane ve haysiyet kırıcı muameleler ve işkence uygulamasının yasak olduğu belir- tilmektedir.44 Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 148’de:
Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldat- ma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahale- ler yapılamaz. (CMK, madde 148/1)
Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. (CMK, madde 148/3)
Konuyla ilgili detaylara girmeden önce, ifade ve sorguda başvurulması yasak olan yöntemlere ve bunların ne ifade ettiğine göz atmakta fayda olacaktır.
Đşkence, Kötü Davranma ve Bedensel Ce- bir ve Şiddette Bulunma: Birbirinden ayırt edilmesi hayli zor olan her üç kavramın da ortak noktası bedene yönelik şiddet uygu- lanmak suretiyle vücuda yapılan saldırı olarak niteleyebiliriz.
Đşkencede eylemlerin, beli bir süreklilik arz etmesi ve uzun süre devam etmesi gerekir- ken kötü muamelede belirli bir süreklilik arz etmesine karşın işkencedeki kadar uzun süreli devam söz konusu değildir. Kötü muamele işkence derecesine varmayan ancak kişiliğe ve insan haysiyetine karşı işlenen ve bunlarla bağdaşmayan eylemlerdir. Avrupa Đnsan Hak- ları Divanı da duvara karşı ayakta tutmak, başa torba geçirmek, gürültü, uykusuz bırak- mak, katı ve sıvı gıda vermemek şeklindeki uygulamaları kötü muamele olarak mütalâa etmiştir.45 Bedensel cebir ve şiddette ise be- dene yönelik eylemlerin süreklilik arz etmesi gerekli değildir. Örneğin kişiye arada bir tokat atılması, boğazının sıkılması, tekme atılması gibi süreklilik ifade etmeyen ancak bedene karşı cebir ve şiddet içeren eylemleri bu xxxx- goride sayabiliriz. Hangi kategoriye girerse girsin bu üç yolla alınan deliller geçersiz ola- caktır. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu “Sanık kolluktaki ikrarının zora dayalı olduğu- nu belirtmiş, bu savunması Adli Tabiplik rapo- ruyla da doğrulanmıştır. … maddesinde belir- tilen yasak sorgu yöntemleriyle toplanan ka- nıtlarla mahkumiyet hükmü kurulamayaca- ğı...”46 şeklinde karar vermiştir
Keza ilaç verme suretiyle kişinin işlediği suçu itiraf etmesini sağlama, ifade almanın sırf gece yapılması ve saatlerce yapılmak suretiyle kişinin uykusuzluk ve yorulma neti- cesi iradesini ortadan kaldırılması, gerçekte var olmayan olayları var gibi göstererek, sanı- ğın hür iradesinin oluşumunun engellenmesi ya da şüpheli ve sanığı içinde bulunduğu or- tam ve bazı olaylar hakkında yanlış bilgilendi- rerek, kendisi hakkında yanlış bir inanışa sa- hip olmasını sağlamak suretiyle (aldatılarak) alınan ifade ve sorgu hukuka aykırı olup, elde edilen deliller geçersiz olacaktır. Aldatılarak ifade almayla ilgili Yargıtay 1. Ceza dairesinin kararı şu şekildedir:
Dosyadaki olayda, sanık C. kollukta ifade vermeyeceğini açıkça belirtmiştir. Buna rağmen, kendisiyle sohbet havasında yapılan mülakatın habersiz olarak videoya kayde- dilmesi suretiyle, sanık aldatılarak özgür ira- desiyle savunma yapması engellenmiştir. Bu nedenle, yasak sorgu yöntemleriyle elde
44 Xxxxx Xxxxx-X. Binnaz, Uygulamada Yakalama Gözal- tına Alma ve Đfade Alma, xxxx://xxx.xxxxx.xxxxxx. xxx.xx/xxxxxxxxx/0_xxxx.xxx,XX.00.00.0000
45 Xxxxx Xxxxx-X. Xxxxxx, a.g.m.
46 YCGK. E.1333/1-213,1333/213.K
edildiği anlaşılan videokasetin delil olarak hükme esas alınması mümkün değildir.47
Yalan makinesi [poligraf] denilen makine ile kişinin sorulan sorular karşısında vücudu- nun verdiği tepki ve ölçümlerle ifade alınması da bu nevidendir. Daha önce de belirttiğimiz gibi modern ceza yargılaması ikrara dayalı “sanıktan suça ulaşma” yöntemini değil “de- lilden sanığa ulaşma” yöntemini benimse- mektedir. Yalan makinesi denilen alet ise, adeta vücudun dili yalanlamasıyla ikrar yoluna başvurmaktadır. Bu nedenle bu yolla elde edilen delilerin kabulü mümkün olmasa ge- rektir.
Kanuna aykırı menfaat vaadi, vaat edilen hususun hiçbir şekilde yerine getirilmesinin mümkün bulunmaması olarak tanımlanabilir. Keza suçunu itiraf etmediği takdirde cezası- nın ağırlaşacağı açıklaması da irade hürriye- tini sınırladığı için hukuka aykırıdır. Örneğin, kolluk tarafından şüpheli ya da sanığa suçu- nu itiraf etmesi halinde ceza almayacağı, tutuklanmayacağı, cezasından önemli ölçüde indirim yapılacağı vaadinde bulunulması ve bu suretle ikrarın sağlanmaya çalışılması48 ya da tersi bir vaade bulunulması hukuka aykı- rıdır.
Yukarıdaki açıklama ve Yargıtay kararların- dan da anlaşılacağı üzere yasak sorgu veya ifade alma metotlarıyla alınan ifadelerin ve bunların neticesinde elde edilen delillerin hukukumuzda hiçbir hükmü yoktur. Ve bu deliller hükme esas alınamaz. CMK 148. maddenin 3. fıkrasında bu husus “Yasak usul- lerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez” şeklinde ifade edilmiştir.
Son olarak belirmek gerekir ki Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Ancak müdafi atanması zorunlu olan şahıslardan olmayıp, müdafiden yararla- nabileceği hatırlatıldığı halde yararlanmak istemediğini beyan etmişse kollukta alınan ifade hükme esas alınabilecektir.
Kaynakça
B. Öztürk-M. R. Erdem, Uygulamalı Ceza Muha- kemesi Hukuku, 3. Xxxxx, Xxxxxx, Ankara: Şu- bat 2006.
Đ. Şahin, Türk Ceza Yargılaması Hukukunda Yaka- lama ve Gözaltına Alma, 2. Xxxxx, Xxxxxx, An- kara, Ekim 2004.
M. S. Gemalmaz, Ulusalüstü Đnsan Hakları Belgele- ri (Uluslararası ve Bölgesel Sistemler), Genişle- tilmiş 2. Baskı, Beta Basım Yayın., Xxxxxxxx, Ekim 2000.
N. Kunter-F. Yenisey-A. Xxxxxxx, Muhakeme Hu- kuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Xxxxxx, Đstanbul, Mart 2006.
O. Doğru (Ed.), Đnsan Hakları Kararları Derlemesi, Đstanbul Barosu Yayınları, C. 1, Đstanbul 1338.
Xxxxx, X. Xxxxxx Xxxxx, “Uygulamada Yakalama Gözaltına Alma ve Đfade Alma” xxxx://xxx.xxxxx.- xxxxxx.xxx.xx/xxxxxxxxx/0_xxxx.xxx,XX.- 13.03.2006.
47 Yargıtay 1. C.D., E.2003/3813, 2004/233K., http:// 000.000.000.000/xxxxxx/xxxxx.xxx/XXxxxxxxxxxxxxx er1/deneme_emsal_rapor.r
48 Xxxxx Xxxxx-X. Binnaz (Cumhuriyet Savcısı), a.g.m.