PEYZAJ YÖNETİMİ DERSİ
PEYZAJ YÖNETİMİ DERSİ
1 Giriş- Peyzaj Yönetimi Kavramı
2 Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve Bu Kapsamda Peyzaj Yönetimi
2.1. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi kapsamında peyzaj yönetimi
2.2. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde peyzaj hakkı
2.3. “Seçkinci” peyzaj anlayışından “toplumsal” peyzaj anlayışına
2.4. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin uygulanması ve Türkiye
2.5. Yeniden yapılanmada bir fırsat: Avrupa Peyzaj Sözleşmesi
2.6. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin kurumsal yapılara getirdiği yükümlülükler
3 Peyzaj Yönetimine Teorik Yaklaşımlar
3.1.Ekosistem yönetimi yaklaşımı 3.2.Bütüncül yönetim yaklaşımı
3.2.1.Peyzaj yapısı 3.2.2.Peyzaj fonksiyonu
3.2.3.Peyzaj değişimi
3.2.4.Peyzaj karakter değerlendirmesi 3.2.5.Kültürel peyzaj yönetimi
4 Peyzaj Yönetiminin Temel İlkeleri
5 Peyzaj Yönetim Projesinin Hazırlanması ve Peyzaj Yönetimi Süreci
6 Peyzaj Yönetiminin Başarısındaki Temel Noktalar
7 Peyzaj Yönetimi Çalışmalarına Dünyadan Örnekler ve TÜRKİYE
7.1. EUROSCAPES
7.2. Kanada Ulusal Peyzaj Yönetimi semineri
7.3. İtalya “Orman ve kırsal peyzajların analizi ve yönetimi” uluslar arası toplantısı
7.4. Washington Üniversitesi Orman Kaynakları Fakültesi “ peyzaj yönetimi projesi”
7.5. Hollanda Wageningen Üniversitesi Ekolojik Tarım Bölümü “Sürdürülebilir peyzaj yönetimi kontrol listesi”
7.6. Sürdürülebilir etki değerlendirmesi: Avrupa’daki çok fonksiyonlu alan kullanımının çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri (Almanya)
8 Türkiye’de Peyzaj Yönetimine İlişkin Sorunlar
1. GİRİŞ- PEYZAJ YÖNETİMİ KAVRAMI
Peyzaj kavramı için geçmişte çok çeşitli tanımlar yapılmıştır. 1900’lü yıllarda coğrafyacı A. Von Humboldt peyzajı, yeryüzünün toplam karakteri olarak tanımlarken; 1971’de biyocoğrafyacı Troll peyzajı, insanın yaşam ortamının mekânsal ve görsel varlıklarının toplamından oluşan ve geosfer, biosfer ve neosferik insan yapılarının entegre olduğu yaşam ortamı olarak tanımlamıştır (Naveh ve Xxxxxxxxx 1994). 1986 yılında ekolojist Forman ve Godron ise peyzajı birbirine geçişli ve benzer bir formda tekrarlanan ekosistem kümelerinden oluşan heterojen bir arazi parçası olarak tanımlamışlardır. Günümüzde ise peyzaj, ekolojik bir sistemdir. Birbirleri ile etkileşim içerisinde olan ekosistemlerin mekânsal ve zamansal bir sonucudur. Peyzaj, doğal ve sosyal boyutu, kendine has yapısı, fonksiyonu ve değişim eğilimi ile karakterize edilir. Bu özellikler bütünü, belirli bir peyzajı hemen bitişiğindeki diğer bir peyzajdan ayırır (Anko 1999).
Peyzaj; insan için; kırsal ya da kentsel alanlarda, yüksek kaliteli olduğu kadar bozulmuş alanlarda, sıradan olduğu kadar sıra dışı güzellik olarak tanımlanmış alanlarda yaşam kalitesinin önemli bir parçasıdır. Peyzaj; bireysel ve sosyal refahın en önemli öğelerinden biri olduğu için; korunması, planlanması ve yönetilmesi sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında oldukça önemlidir. Bu nedenle Avrupa Konseyi’ne üye devletler, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasının, sosyal gereksinimler, ekonomik etkinlikler ve çevre arasındaki ilişkinin dengesine ve uyumuna dayandığını değerlendirerek ve Avrupa peyzajların kalitesinin ve çeşitliliğinin ortak bir kaynak oluşturduğu ve bunun da korunmasında, yönetilmesinde ve planlanmasında işbirliğinin önemli olduğunu kabul ederek anlaşmaya vardıkları Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin amaçları kapsamında Peyzaj Yönetimi’ne yer vermişlerdir. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ndeki (2000) tanıma göre “Peyzaj Yönetimi”; sürdürülebilir kalkınma açısından sosyal, ekonomik ve çevresel süreçlerin meydana getirdiği değişikliklere uyum sağlamak ve rehber olmak için yapılan bir çalışmadır.
Kuzey Amerikalı peyzaj plancılarının fikir birliğine vardıkları peyzaj yönetimi tanımı ise aşağıdaki gibidir (Höchtl et al. 2007):
“(Peyzaj yönetimi) Tüm peyzajlardaki alan kullanımının ve insan aktivitelerinin planlanması ve değerlendirilmesine yönelik bir yaklaşımdır. Amacı ekosistemlerin ve kaynakların ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğinin sağlanarak peyzajların uzun vadeli bakımıdır (Wildlife Canada 2006).”
PEYZAJ YÖNETİMİ GENEL OLARAK BİR PLANLAMA VE DEĞERLENDİRME YAKLAŞIMIDIR VE BU YAKLAŞIM BÜTÜNCÜL YÖNETİME DAYALIDIR.
PEYZAJ YÖNETİMİ’NİN AMACI BÜTÜNCÜL PLANLAMA VE ARAZİ KULLANIMINI DEĞERLENDİRMEK VE PEYZAJIN EKOSİSTEM VE KAYNAKLARININ UZUN VADELİ TOPLUMSAL, EKONOMİK VE ÇEVRESEL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ SAĞLAMAKTIR.
Peyzaj yönetimi tasarım ve planlama süreçlerini uygulamanın ötesine taşır. Ancak bakım ve yönetim terimlerini birbirine karıştırmamak gerekir; bakım sürecinde peyzajın mevcut durumunun korunmasına odaklanılırken, yönetim süreci peyzajın dinamiklerini (vejetasyon, su, görünüm vb.) insanları ve kurumları da dâhil eden eylemlerle yönlendirmeyi içerir (Xxxxx et al. 2010) .
Pek çok doğal kaynağın planlaması ve yönetimi, insanların bu doğal kaynakların kısıtlı, yok olma tehlikesi altında veya çoktan yok olmuş olmasından dolayı değerli olduğu gerçeğini anlaması ile başlamıştır. En önemli kısıtlı kaynaklardan birisi arazidir. Alan planlamasının şekillenmesi çok uzun bir gelişime dayanır ki geleneksel alan planlaması ve yönetimi, ekolojik bağlamda peyzaj planlaması ve yönetimi ile karıştırılmamalıdır.
Peyzaj yönetimi ile ilgili uluslararası literatür içerisinde birbirinden farklı ya da birbiri ile örtüşen değişik terimlere rastlanmaktadır. Bu terimlerden bazılarına ilişkin tanımlamalar ve kapsamları aşağıda kısaca sunulmuştur.
Sürdürülebilir Peyzaj Yönetimi
Sürdürülebilir Peyzaj Yönetimi, sosyo-ekonomik prensipleri çevresel kaygılarla bütünleştirmek amacı ile teknoloji, politika ve eylemlerin kombinasyonunu gerektirir ve şunları amaçlar:
▪ doğal üretkenliği sağlamak ve desteklemek, riskin azaltılması,
▪ kalite ve potansiyelin korunması,
▪ ekonomik canlılık,
▪ sosyal olarak kabul edilebilirlik.
Ekosistem Yönetimi
Ekosistem yönetimi kavramı, düşünce ve davranışlarda radikal değişimi gerektirdiği için ve karmaşık olmasından dolayı yavaş ilerleme göstermektedir. Aynı şey entegre peyzaj yönetimi için de geçerlidir. Bir ekosistemi- örneğin
nehir, dağ ya da ormanı tarif etmek kolaydır. Peyzaj, daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Ancak, bu bizi peyzajı çevre yönetimi kapsamında değerlendirmekten xxx koymamalıdır.
Bütüncül/Entegre Peyzaj Yönetimi
Ekosistemlerin sağlığı, insan faaliyetlerinin sürdürülebilir yönetimlerinin başarısına bağlıdır. Sürdürülebilir gelişim karar verme süreçlerinde ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel etkenlerin dengeli olması gerekliliğine dayanır. Bütüncül peyzaj yönetimi sürdürülebilir kalkınma ve ekolojik yönetimi de kapsamakla yönetim faaliyetini bir adım daha ileri taşır (Anonymous 2005).
Peyzaj Ölçeğinde Çevre Yönetimi
Peyzaj ölçeğinde çevre yönetimi, peyzajı yaşayan bir sistem olarak kabul etmeyi gerektirir (yapı, fonksiyon ve değişim özellikleri ile). Kesin bir sınıflandırma bulunmamakla birlikte farklı karakterlerdeki peyzajların yönetimleri ile ilişkili olarak farklı terimler kullanılabilmektedir; kentsel peyzaj yönetimi, tarihi peyzaj yönetimi vb.
Yönetim içeriğinde peyzaj; çatışan ve genellikle uyuşmayan etkinliklerin farklılığından oluşan peyzaj sınırlarını ve insan ömrünün ötesine geçen geniş dünyevî ve mekânsal ölçekler ve doğal karmaşa gibi sistemi etkileyen çeşitli etmenler sebebiyle fonksiyonları ve değişiklikleri sadece limitli derecede tahminlerle planlanabilen veya yönetilebilen belirsiz bir açık sistem olarak algılanmalıdır. Bütün bunlara ek olarak, kültürel peyzaj, aynı zamanda ekolojik tabanlı bir sistem olarak görülmelidir (Anko 1999).
Peyzaj yönetiminde aşağıdaki noktalar göz önünde bulundurulmalıdır (Anko 1999):
• Peyzaj, ekolojik bir sistemdir.
• Kültürel peyzaj büyük oranda insan faktörüne bağlıdır.
• Kültürel peyzajın sürdürülebilirliği ancak doğal varlıklar ile insan gereksinimleri arasındaki uzlaşma ile sağlanabilir.
Peyzaj Yönetimi Kavramının Gelişim Süreci
Yönetim kavramı peyzaja ilişkin diğer birçok kavrama (peyzaj analizi, tasarımı, korunması vb) kıyasla araştırma ve uygulama alanında çok daha yeni bir kavramdır. Peyzaj yönetimi kavramı Türkiye’ye ilk defa 2000 yılında imzalanan Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ile girmiştir. Ancak gelişim süreci Avrupa’da daha eskilere dayanmaktadır.
1995 yılında Pan-Avrupa Biyolojik ve Peyzaj Çeşitliliği Stratejisi (PEBLDS)’nde “Peyzaj Yönetimi” kavramı üzerinde durulmuştur. PEBLDS
(1995)’e göre üzerinde durulması gereken konulardan biri, peyzajların ve Avrupa’daki kültürel ve jeolojik mirasların zamanla bozulmalarını önlemek, estetik özelliklerinin ve kimliklerinin korunmasını sağlamaktır. Bu da; peyzajın kültürel, doğal ve jeolojik özelliklerinin bütünsel olarak algılanmasıyla ve halkın ve politikacıların katılımıyla sağlanabilir. PEBLDS (1995)’de bütün bu konular göz önünde bulundurularak aşağıdaki görüşler belirtilmektedir (Anonymous 1995):
• Jeolojik ve kültürel peyzaj özelliklerinin korunmasında önceliklerin saptanması ile oluşturulan kriterlerin araştırma ve gelişimlerini kolaylaştırmak için Avrupa’nın biyolojik ve peyzaj çeşitliliği üzerine kapsamlı bir referans rehber oluşturulmalıdır. Geleneksel tarım ve ilişkili peyzaj yönetimi tipleri tanımlanmalıdır (1996-1997).
• Bütünüyle destekleyici ve tamamlayıcı olan kültürel ve jeolojik mirasın ve biyolojik çeşitliliğin korunması için kanunlar çıkartılmalı ve bu kanunlar peyzajın korunmasında tüm güçleriyle kullanılmalıdır (1996- 2000).
• Peyzajın biyolojik çeşitliliğinin önemini vurgulamak için kamu ve özel arazi sahiplerini de içine alan bir yasa oluşturulmalıdır (1996-1998).
• Peyzajın jeolojik özelliklerinin korunması için bir uygulama planı oluşturulmalı ve arazi sahipleri, enerji, sanayi ve su yönetimi sektörleri aktif olarak kullanılmalıdır (1996-1998).
• Geleneksel peyzaj ve bölgesel ekonomi arasındaki ilişki araştırılmalıdır (1996-2000) (Anonymous 1995).
“6. Avrupa Konseyi Avrupa Peyzaj Sözleşmesi Konferansı- Peyzaj Yönetim Süreci” raporuna (Xxxxxxxx Xxxxxxxx, J. and Xxxxxxx Xxxxx, X., 2011) göre peyzaj yönetimi kavramının son yıllarda artan bir biçimde gündeme gelmesi aşağıdaki etkenlere dayalıdır:
a) Özellikle son elli yılda peyzajın daha önce hiç olmadığı kadar hızla değişime uğraması ve tüm bölgelerde, geniş alanlarda dönüşüm sürecinin yaygınlaşması;
b) Koruma statüsü olmayan peyzajlarda peyzajı etkileyen değişimle mücadele edecek uygun strateji ve yöntemlerin olmayışı (ki bu peyzajlar birey ve toplum tarafından algılanan peyzajın büyük bir kısmını oluşturmaktadır);
c) Peyzaj değişimine ilişkin sosyal kaygılar ve bu değişimin ekonomik kalkınma ile ilişkisi;
d) Geleneksel kentsel ve mekânsal planlamada peyzajın güçlü bir bileşen olması;
e) Toplumda refaha karşı artan talep; kaliteli çevre ve yaşam kalitesini iyileştiren değerleri barındıran peyzaj için bireysel ve kolektif hak talebi;
f) Peyzaja toplum tarafından atfedilen doğal ve kültürel miras değeri nedeni ile birçok peyzajın nadir, tehlike altında ve korunması, iyileştirilmesi gereken peyzajlar konumunda olması.
Tüm bu faktörlerden yola çıkarak peyzaj yönetimi - toplumun isteklerini ve çeşitli sektörlere ilişkin girdileri göz önünde bulunduran-peyzajı, sürdürülebilir kalkınmayı ve yaşam kalitesini destekleyen profesyonel teknik ve yapıyı gerektirdiği yine aynı rapor kapsamında belirtilmektedir.
Peyzaj Yönetiminin Önemi ve Kapsamı
Sahip olduğu tüm elemanlar ile doğa, insan etkisi olmadığı sürece mükemmel bir uyum ve süreklilik sergiler. Sözen (1997)’e göre; tüm doğal varlıklar ve süreçler arasında zincirleme bir neden-sonuç ilişkisi vardır. Karalar, sular, yer altı kaynakları ve atmosfer arasındaki tüm süreçler bu zincirleme ilişki içinde gerçekleşir. Bu sürekli etkileşim zincirinin bir halkasında meydana gelecek herhangi bir zarar, doğanın onarım gücü üzerinde ise, tüm sistemlerin zarar görmesi kaçınılmazdır.
Dünya’da sanayi devrimi ile başlayan gelişim, teknoloji devrimi ile devam etmiştir. 1900’lü yılların sonlarına gelindiğinde, bu ekonomik gelişmelerden çevre olumsuz etkilenmeye başlamış, doğal kaynakların gördüğü zarar hissedilir ve yadsınamaz boyutlara ulaşmıştır. Çevrenin ekonomik faaliyetlerle birlikte anılmaya başlanması ise 1980’li yılların sonlarına dayanmaktadır. Ekonomik gelişim ve sürecin, insan ihtiyaçlarını karşılarken doğa ile nasıl bir uyum içinde olması gerektiği incelenmeye başlanmıştır.
Önceleri Çevre Koruma olarak dile getirilen kavram, 1990-1992 yıllarından itibaren, sırasıyla “Çevre Koruma”, “Koruma-Kullanma Dengeleri”, “Sürdürülebilir Kalkınma (Gelişim)” ve “Eko Verimlilik” kavramları olarak gelişmiştir.
Bilindiği gibi Avrupa Konseyi üye ülkeler arasında ortak mirasların korunmasında güçlü bir birlik oluşturmak amacıyla Avrupa'nın doğal, kültürel, arkeolojik ve mimarî miraslarının korunması ve yönetimi alanlarında çalışmalarda bulunmaktadır. Konseyin bu çalışmaları, 1950’li yıllardan itibaren genellikle sözleşme ya da protokollerin hazırlanması ile sonuçlanmaktadır. Kültürel mirasın korunmasına yönelik Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme (Paris, 16 Kasım 1972), doğal mirasın korunmasına yönelik Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi (BERN Sözleşmesi) (Bern, 19 Eylül 1979), mimarî mirasın korunmasına yönelik Avrupa Mimari Mirasının Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi
(Granada, 3 Ekim 1985), arkeolojik mirasın korunmasına yönelik Arkeolojik Mirasın Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Valetta, 16 Xxxx 1992) konseyin girişimleri sonucu oluşturulan sözleşmelerdir (xxxx://xxxxxxxxxxx.xxx.xxx/xxxxxx).
Bunlardan sonra Avrupa Konseyi, doğal ve kültürel mirasın korunmasını tamamlayıcı nitelikte olmasını düşündüğü Avrupa Peyzaj Sözleşmesi'nin hazırlık çalışmalarına başlamıştır. 1997 yılında sözleşmenin ilk taslağı oluşturulmuş, 19 Temmuz 2000 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı’nda sözleşme metni benimsenmiş ve 20 Ekim 2000 tarihinde İtalya'nın Floransa Kenti’nde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı'nda imzaya açılmıştır (xxxx://xxxxxxxxxxx.xxx.xxx/xxxxxx).
İmzalanan Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ile birlikte gündeme yeni bir kavram olan “Peyzaj Yönetimi” kavramı gelmiştir. 6. Avrupa Konseyi Avrupa Peyzaj Sözleşmesi Konferansı “Peyzaj Yönetim Süreci” raporuna (Xxxxxxxx Xxxxxxxx, J. and Xxxxxxx Xxxxx, X., 2011) göre peyzaj yönetiminin temel amaçları aşağıdaki gibi sıralanmıştır.
▪ Peyzajın korunmasını desteklemek ve yeni kaliteli peyzajlar yaratmak;
▪ Peyzajın sunduğu değer ve fırsatlar temelinde yerel kalkınmayı desteklemek;
▪ Peyzaja saygı duyan bir sosyo-ekonomik kalkınma biçimi ile bireylerin yaşam kalitesini iyileştirmek;
▪ Yerel eylemlerin mekânsal organizasyonlarının verimini iyileştirmek;
▪ Mekânsal planlama ve sektörel politikaların uygulanmasında yardımcı olacak peyzaj kılavuzunun oluşturulmasına yardımcı olmak;
▪ Peyzaj kalite hedefleri kapsamında ölçüt, yöntem ve araçların belirlenmesi;
▪ Peyzajın ekonomik, doğal ve kültürel bir miras kaynağı olduğunun anlaşılmasını sağlamak;
▪ Çevre ve peyzaja ilişkin müzakereleri teşvik ederek sosyal ortakların katılımı konusunda görüş birliğini sağlamak;
▪ Sosyal ve kurumsal aktörlerle karar verme sürecini kolaylaştırmak ve ortak stratejiler geliştirmek.
Höchtl et al. (2007) ise peyzaj yönetiminin hedeflerinin karmaşık, çok yönlü olduğunu ve ekonomik, sosyal ve politik ortam kadar peyzajın planlanması ve yönetimi ile uğraşanların dünya görüşü ile ilişkili olduğunu belirterek daha genel bir çerçeve içerisinde peyzaj yönetiminin hedeflerini 4 başlık altında toplamışlardır:
1. Tarım, ormancılık ve madencilik faaliyetleri sonucu temin edilen gıda ve hammaddenin sürdürülebilir temini,
2. Rekreasyonel faaliyetler için uygun alanların oluşturulması,
3. Biyotik, abiyotik, mekansal-zamansal ve kültürel kaynakların korunması,
4. Zarar görmüş peyzajların restorasyonu ve onarımı.
Bu bağlamda; peyzajların korunması, geliştirilmesi, onarılması ve en genel ifade ile sürdürülebilirliğinin sağlanması PEYZAJ YÖNETİMİ ÇALIŞMALARININ YAYGINLAŞTIRILMASINA VE BAŞARISINA BAĞLIDIR.
Peyzaj yönetiminin içeriği ayrıca, Xxxxxxxxx (1992), Colguhoun (1997), Xxxxxxx (1995), Xxxxx (1989), Xxxx (1991), Stroeken et al. (1993), Vahle (1993) ve Vos ve Strortelder (1992) tarafından verilmiştir. Bu araştırmacılara göre; sürdürülebilir peyzaj yönetimi için doğal, sosyal ve beşerî bilimleri içeren interdisipliner bir yaklaşım gerekmektedir.
Bunlara ek olarak, Xxxxxxx (1995) dört ilkeden söz etmiştir:
1. Peyzaj çeşitliliğinin korunması:
• Doğal kaynaklar, günümüz ve gelecek nesillere yaşam hakkı tanıyacak biçimde yönetilmelidir. Bu durumda sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek önemlidir.
• Rüzgâr ve su erozyonuna karşı önlemler alınarak peyzaj yapısı korunmalıdır.
• Her yıl farklı ekinler ekme, organik gübrenin dengeli kullanımı, uygun mineral eklenmesi ve çürütme yoluyla sağlıklı organik atıkların geri dönüştürülmesi yoluyla tarımsal etkinlikler desteklenmelidir.
• Ağır kullanımlar ile toprak değerinin azaltılmasını önlemek için bütün üretim alanlarının dengeli kullanımları sağlanmalıdır.
Özellikle su kalitesi için aşağıdaki görüşler göz önünde bulundurulmuştur (Xxxxxxx 1995):
• Xxxxxx yönetimi: Su, kısıtlı bir kaynaktır. Bu nedenle su, ekonomik olarak kullanılmalı ve ekolojik bakımdan uygun bir şekilde yönetilmelidir. Bunun içinde bütüncül bir yaklaşım gereklidir.
• Su kalitesinin sağlanması: Temiz su, sağlıklı bir çevre için önemlidir. Ekolojik sürecin bilinmesi ile kimyasal uygulamalar su kalitesinin korunması mümkündür.
• Nehir kenarı vejetasyonunun korunması, çayır sınırları ve bitkisel çitlerin geliştirilmesi yoluyla suyun kendi kendini temizleme sürecine yardım eden peyzaj yapısı geliştirilmelidir.
• Su varlığı ile ilişkili doğal habitat korunmalı ve yenilenmelidir.
• Kırsal alanda suyun rekreasyonel ve eğitimsel potansiyeli sürdürülebilir bir şekilde yönetilmelidir.
2. Biyolojik çeşitliliğin korunması (Xxxxxxx 1995):
• İki seviyede ekolojik bakımdan kalıcı peyzajlar oluşturulmalıdır.
- Uluslar arası ve ulusal seviye: Önemli biyolojik değerlere sahip doğal alanlar, ulusal parklar, rezervler ve çeşitli koruma alanları yolu ile korunmalıdır.
- Bölgesel ve yerel seviye: Ağaçlıklar ve su kenarı vejetasyonu gibi peyzajın farklı doğal özellikleri arasında göç koridorları oluşturulmalı ve bunlar arasında bağlantı ve devamlılık sağlanmalıdır.
• Üretim alanlarında kimyasal kullanım azaltılmalıdır.
• Genetik çeşitliliğin desteklenmesi için kurumlar geliştirilmeli, kırsal üretim geliştirilmeli ve bu çeşitliliğin potansiyel ekonomik değerleri kanıtlanmalıdır.
3. Karşılıklı desteğin artması (Xxxxxxx 1995):
• Yaşam kalitesi ve gıda temini konuları göz önünde bulundurulmalıdır.
• Suya ulaşım: Uygun kullanım koşulları sağlandığı takdirde herkes rekreasyon amacı ile suyu kullanabilmelidir.
• Bölgenin çevresel taşıma kapasitesi göz önünde bulundurularak, bölge içindeki ekonomik ve ekolojik potansiyel dengesi sağlanmalıdır.
• Yerel ürünler desteklenmelidir.
• Peyzaj kalitesini ve çevreyi koruyan tarımsal faaliyetler desteklenmelidir.
Yukarıdaki bütün maddelerin sağlanması için aşağıdaki değerler göz önünde bulundurulmalıdır (Xxxxxxx 1995):
• Kırsal bölgede ekolojik kabul edilebilecek yol ve patika ağları korunmalı ve geliştirilmelidir.
• Otoyol güzelleştirme politikaları desteklenmelidir.
• Bütün alt yapı inşası ve tasarımında peyzaj göz önünde bulundurulmalıdır.
4. Bölgesel kimliğe saygı ve estetikten keyif alma hakkı (Xxxxxxx 1995):
• Her toplumun estetik hakkındaki görüşlerini ifade etmeye hakkı vardır. Peyzaj, bu tip kavramları ifade etmek için kullanılabilecek yöntemlerden birisidir.
• Her peyzaj kendine özgü renk ve bitki yaşamına sahiptir. Müzisyenlerin, ressamların, yazarların ve peyzaj sanatçılarının peyzaj hakkındaki görüşlerini dikkate almak önemlidir.
2. AVRUPA PEYZAJ SÖZLEŞMESİ VE BU KAPSAMDA PEYZAJ YÖNETİMİ
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi
Peyzajın, yerel, bölgesel, ulusal ve Avrupa kimliklerinin temel bileşimi olarak ve bunun her alanda yaşam kalitesinin önemli bir etmeni olarak tanınması, Avrupa Konseyi’ni, uluslararası bir sözleşme çerçevesinde Avrupa devletlerinin bütününce kabul edilmiş hukukî ilkelerde peyzaj idealini ortaya koymaya götürmüştür. Bu konuda öncelik Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel İktidarlar Kongresi’nden gelmiştir. Kongre, “peyzaj, genel çıkarı temsil eden siyasal ve toplumsal bir konu haline gelmelidir” görüşünden hareket etmiştir (Kaboğlu 2003).
20 Ekim 2000 tarihinde İtalya’nın Floransa kentinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı’nda imzaya açılan sözleşme, Avrupa peyzajlarının korunması, geliştirilmesi, planlanması ve yönetimi ile ilgili hazırlanmış ilk sözleşmedir (xxx.xxxxxxxxxx.xxx.xx). Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, peyzajın bütün insanların kimliğinin esas bileşimlerinden biri olarak tanınması temelinde hazırlanmıştır (Kaboğlu 2003).
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi aralarında Xxxxxxx’xxx xx xxxxxxxxx 00 Xxxxxx Konseyi’ne üye ülke (Belçika, Bulgaristan, Hırvatistan, Danimarka, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsviçre, İtalya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Moldova, Norveç, Portekiz, Romanya, Xxx Xxxxxx, Türkiye) tarafından 20 Ekim 2000 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı’nda imzalanmıştır. 6 Xxxx 2002 tarih itibariyle imzalayan ülke sayısı 25’e ulaşmış bulunmaktadır. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin yürürlüğe girebilmesi için en az on ülkenin yetkili organları tarafından onaylanmış olması gerekmektedir. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra parlamentoları tarafından onaylayan ülkeler arasında; Norveç (23.10.2001), Moldova (14.03.2002), İrlanda (22.03.2002), Romanya
(07.11.2002), Litvanya (13.11.2002) ve Türkiye (17.06.2003) bulunmaktadır
(xxxx://xxxxxxxxxxx.xxx.xxx/xxxxxx). 1
1 28 Eylül 2012 tarihi itibariyle Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne 40 ülke imza atmış durumdadır. xxxx://xxxxxxxxxxx.xxx.xxx/Xxxxxx/Xxxxxx/XxxxxxxXxx.xxx?XXx000&XXx0&XXx&XXxXXX
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, dört bölüm ve on yedi maddeden oluşmaktadır. Temel olarak üç amaç üzerine oturmaktadır: peyzaj koruması, peyzaj yönetimi ve peyzaj planlaması. Böylece peyzajın önemli ve tipik hatlarının korunması, sürdürülebilir kalkınma anlayışıyla peyzaj korumacılığının, sosyal, ekonomik ve çevresel değişikliklerle uyumlaştırılması ve peyzajların geliştirilmesi, restore edilmesi veya yaratılması için geleceğe yönelik önlemlerin alınması konuları bir arada düşünülmektedir (Kaboğlu 2003).
Genel hükümleri içeren birinci bölümde; peyzaja ilişkin tanımlar (Madde 1), sözleşmenin kapsam (Madde 2) ve amacı (Madde 3) yer almaktadır. Peyzaj, peyzaj politikası, peyzaj kalite hedefi, peyzaj koruma, peyzaj yönetimi ve peyzaj planlama gibi kavramlar bu bölümde tanımlanmıştır (xxx.xxx.xxx/x/x/Xxxxxxxx_Xx.xxxxxxxxx/Xxxxxxxxxxx/Xxxxxxxxx).
Bu bölüm kapsamında peyzaj yönetimi; “sürdürülebilir kalkınma perspektifinden, bir peyzajın düzenli bakımını sosyal, ekonomik ve çevreyle ilgili süreçlerin yol açtığı değişiklikleri yönlendirecek ve uyumlaştıracak biçimde temin etmeye yönelik eylem” olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin temel kavramsal çerçevesini oluşturan diğer bazı kavramlar ise aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:
“Peyzaj”, insanlar tarafından algılandığı şekliyle, karakteri doğal ve/veya insani unsurların eyleminin ve etkileşiminin sonucu olan bir alan anlamına gelir.
“Peyzaj politikası”, yetkili kamu makamları tarafından peyzajların korunması, yönetimi ve planlanması amacına yönelik olarak özel önlemlerin alınmasına izin veren genel ilkelerin, stratejilerin ve rehber kuralların ifadesi anlamına gelir.
“Peyzaj kalitesi hedefi”, belli bir peyzaj için yetkili kamu makamları tarafından kamunun çevresinin peyzaj hatlarına ilişkin arzularının ifade edilmesi anlamına gelir.
“Peyzaj korunması”, bir peyzajın önemli ve tipik hatlarının korunması ve devamı için yapılan, peyzajın doğal biçiminden ve/veya insan faaliyetinden kaynaklanan miras değerinin haklı kıldığı eylemler anlamına gelir.
“Peyzaj planlanması”, peyzajların geliştirilmesi, restore edilmesi veya yaratılması için yapılan ileri görüşlü güçlü eylem anlamına gelir.
Ulusal önlemleri içeren ikinci bölümde; sorumlulukların dağılımı (Madde 4) ile genel ve özel önlemler (Madde 5 ve 6) yer almaktadır. Bu bölümde taraf ülkelerden kendi anayasal ilkeleri, yönetim yapısı ve yetki dağılımı çerçevesinde genel ve özel önlemleri uygulamaya koyması beklenmektedir.
Sözleşme’nin 5. maddesi, peyzaj alanında ulusal ölçekte alınması gereken genel önlemleri sıralamaktadır (Kaboğlu 2003):
- Peyzajın, insanların kimliğinin temel bileşeni ve yaşamlarının niteliğinin önemli faktörü olarak hukuken tanınması,
- Sadece peyzajların korunmasını amaçlayan politikaların oluşturulması değil, aynı zamanda onların işletilmesi (yönetilmesi) ve düzenlenmesine (planlanmasına) ilişkin formülasyon ve bunları uygulamaya koyma yükümlülüğü (peyzaj politikaları oluşturma yükümlülüğü),
- Bu politikaların uygulamaya konmasına, kamunun, yerel makamların ve ilgili aktörlerin katılımı,
- Peyzajın diğer sektörel politikalarda sistematik biçimde hesaba katılması. Bu sektörler arasında peyzajın bölgesel ve şehir planlama politikalarına katılması da vurgulanmaktadır. Sözleşmenin giriş bölümünde, diğer bazı sektörler yanında bölgesel planlama ve şehir planlamasının, peyzajların dönüşümünü hızlandırdığı ifade edilmektedir. Böylece peyzajın bu tür planlamalarda hesaba katılması olgusu önem taşımaktadır. Sözleşme’nin bu özelliği, doğal kaynakların korunmasında da işlev göreceğini ortaya koymaktadır.
Sözleşme’nin 6. maddesi, yine ulusal ölçekte özel önlemleri belirtmektedir. Bunlar, duyarlılaştırma, eğitim, tanımlama ve değerlendirme, peyzaj kalitesinin hedefleri ve uygulamaya koyma biçiminde, beş bent altında sıralanmaktadır. Örneğin, duyarlılaştırma konusunda taraflar, sivil toplumun, özel örgütlerin ve kamu makamlarının peyzajların değeri, rolü ve dönüşümü konusunda duyarlılıklarını arttırma yükümlülüğüne girerler. Eğitim konusunda, peyzaj değerlendirmesi ve işlemleri uzmanlarının yetiştirilmesi, peyzaj politikası, peyzaj korunması, yönetimi ve planlaması konularında kamu ve özel sektörlerdeki meslek sahipleri ve ilgili dernekler için çok disiplinli yetiştirme programları ve ilgili alanlarda okul ve üniversite dersleri konmasını önerilmektedir. Böylece şehir ve bölge planlama konularında da, sosyal peyzaj konusunda tam donanımlı kadroların yer alması sağlanmış olmaktadır. Peyzaj politikalarını uygulamaya koyma konusunda ise, taraf her Devlet, manzaraların korunmasını, işletilmesini ve/veya düzenlenmesini amaçlayan müdahale araçlarını uygulamaya geçirme yükümlülüğü altına girmektedir (Kaboğlu 2003).
Avrupa İşbirliğini içeren üçüncü bölümde; uluslararası politikalar ve programlar (Madde 7), karşılıklı yardımlaşma ve bilgi alışverişi (Madde 8); sınıraşan peyzaj (Madde 9), sözleşmenin uygulanmasının izlenmesi (Madde 10) ile Avrupa Konseyi Peyzaj Ödülü’ne (Madde 11) ilişkin maddeler yer almaktadır. Buna göre; Avrupa Konseyi’nin sözleşmeye taraf devletin peyzaj politikasının bir parçası olarak başarı ile tamamlanmış peyzaj alanlarının sürdürülebilir korunması, yönetilmesi ve planlamasını sağlamaya yönelik çalışmalara teşvik
olarak yerel, bölgesel yönetimlere ya da hükümet dışı kuruluşlara Avrupa Konseyi Peyzaj Ödülü vereceği ifade edilmektedir (xxx.xxx.xxx/x/x/Xxxxxxxx_Xx.xxxxxxxxx/Xxxxxxxxxxx/Xxxxxxxxx).
Sözleşmenin son bölümünde; diğer yasal belgelerle olan ilişki (Madde 12), imza, onay ve yürürlüğe girme (Madde 13), katılım (Madde 14), ülke düzeyinde uygulama (Madde15), feshetme (Madde 16) ve değişiklikleri (Madde 17) içeren son hükümler bölümü yeralmaktadır (xxx.xxx.xxx/x/x/Xxxxxxxx_Xx.xxxxxxxxx/Xxxxxxxxxxx/Xxxxxxxxx).
Avrupa Konseyi; Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin imzaya açılması ile birlikte sözleşmenin uygulanmasına yönelik girişimlerde bulunmaktadır. Tüm bu girişimlerin amacı sözleşmeye taraf olan ve imzalayan ülkeler ile Avrupa Konseyi’ne üye ülkeleri bir araya getirerek; sözleşmenin yürürlüğe girmesini hızlandırmaktır. Ortak girişimler arasında konferanslar, koordinasyon toplantıları ve çalıştaylar gerçekleştirilmektedir (xxx.xxx.xxx/x/x/Xxxxxxxx_Xx.xxxxxxxxx/Xxxxxxxxxxx/Xxxxxxxxx).
Avrupa Konseyi; ülkeleri bir araya getirerek sözleşmenin uygulanmasına yönelik ortak çabalarda bulunmak amacıyla 22-23 Kasım 2001 tarihlerinde Fransa’nın Strasburg kentinde I. Taraf Olan ve İmzalayan Ülkeler Konferansı’nı gerçekleştirmiştir. Konferans süresince beş temel konu belirlenmiş ve çalışmaların bu konularda yoğunlaştırılmasına karar verilmiştir.
Bu konular aşağıdaki başlıklar altında toplanmıştır (xxx.xxx.xxx/x/x/Xxxxxxxx_Xx.xxxxxxxxx/ Environment/Landscape):
▪ Peyzaj politikaları; sosyal, ekonomik, kültürel ve ekolojik yaklaşımlarla sürdürülebilir gelişmeye ve Avrupalıların refahına katkıda bulunmak,
▪ Doğal ve kültürel kaynak kullanımı ile peyzajın tanımı, değerlendirmesi ve kalite hedefleri,
▪ Bilinç artırma; bilinç düzeyini artırma, eğitim ve öğretim,
▪ Peyzajın korunması, yönetimi ve planlanmasında yenilikçi arayışlar ile
▪ Peyzaj ödülleri.
▪ Kamu politikalarında vatandaşın etkin olarak katılımının sağlanması ve kurumsal araçlar peyzaj politikalarının;
▪ Peyzaj değerlerinin ve peyzajın tanımının belirlenmesi ve gelişen peyzaj kalite hedefleri doğal ve kültürel kaynak kullanımı ile peyzajın tanımı, değerlendirmesi ve kalite hedeflerinin;
▪ Peyzaj bilinçlendirmeyi artırmanın yolları ile doğa ve kültür arasındaki dengenin korunmasına yönelik yöntem ve araçlar bilinçlendirme; bilinç düzeyini artırma eğitim ve öğretimin;
▪ Yasa, yönetmelik ve anlaşmalar ile diğer politik alanlara peyzajın entegrasyonu peyzajın korunması, yönetimi ve planlamasında yenilikçi araçların;
▪ Ödül ile ilgili kriterlerin oluşturulması peyzaj ödüllerinin anahtar sözcüklerini oluşturmuştur.
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde, taraf olan ülkelerin aşağıda belirtilen yükümlülükleri yerine getirmelerini beklenmektedir (xxx.xxxxxxxxxx.xxx.xx):
• Peyzajın insan çevresinin temel bileşeni olduğunun taraf ülkelerde yasalarla tanınması. Taraf ülkelerde peyzaj politikalarının geliştirilmesi ve uygulama alanına konması.
• Peyzaj kavramının bölge ve kent planlaması süreçleriyle ve kültürel, çevresel, tarımsal, toplumsal ve ekonomik ya da peyzaj üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak etkide bulunacak diğer politikalarla bütünleştirilmesinin sağlanması.
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, taraf olan ülkelerden, sözleşmenin amaçlarına ulaşılabilmesi bakımından aşağıda belirtilen eylem ve işlevlerin yerine getirilmesini istemektedir (xxx.xxxxxxxxxx.xxx.xx):
• Ülkede peyzaj bilincinin artırılması
• Bu konuda ülkede verilen eğitim ve öğretim hizmetlerinin yoğunlaştırılması
• Kamu ve özel sektörde çalışan profesyonel uzmanlara ve ilgili gönüllü kuruluşlara yönelik çok disiplinli eğitim programları düzenlenmesi
• Örgün eğitimde ve üniversitelerde konu ile ilgili dersler verilmesi
• Ülke düzeyinde önemli peyzaj alanlarının saptanması
• Bu gibi alanların özelliklerinin ve alanları değişime zorlayan baskıların belirlenmesi, değişimlerin gözlemlenmesi ve kayda geçirilmesi
• Saptanan peyzaj alanlarının ve belirlenen değerlerinin göz önünde tutularak bunların ilgili yanlar ve toplumla birlikte irdelenmesi
• Toplumun katkısının sağlanarak peyzaj kalite hedeflerinin saptanması
• Geliştirilecek peyzaj politikalarının uygulama alanına konulması
• Peyzajın korunmasını, yönetimini ve planlanmasını öngören araçların geliştirilmesi ve uygulama alanına konması.
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin amaç ve hedefleri ile ilgili diğer uluslararası anlaşmalar aşağıda belirtilmektedir (xxx.xxxxxxxxxx.xxx.xx):
• Avrupa Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunması Sözleşmesi (Bern. 19 Eylül 1979).
• Avrupa Mimari Mirasını Koruma Sözleşmesi (Granada, 3 Ekim 1985).
• Avrupa Arkeolojik Mirasının Korunması Sözleşmesi (Valetta, 16 Xxxx 1992), Avrupa Sınır Ötesi İşbirliği Sözleşmesi (Madrid, 21 Mayıs 1980) ve ek protokolleri
• Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı (Strasbourg 15 Ekim 1985).
• Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (Rio, 5 Haziran 1992)
• Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Verme Sürecinde Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru Sözleşmesi (Aarhus, 25 Haziran 1998).
2.1. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi kapsamında peyzaj yönetimi
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi benzer diğer sözleşmelerin aksine yalnızca doğal ve kültürel peyzaj değerlerinin korunmasını öngörmez; bununla birlikte gereksinimlere uygun olarak akılcı ve sürdürülebilir gelişimin sağlanması fikrini de savunur. Bu nedenle Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin politikası entegre, disiplinler arası ve yenilikçi peyzaj yönetiminin oluşturulmasıdır (Höchtl 2007).
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi çerçevesinde tanımlanan peyzaj yönetimi kavramı, diğer ilgili tanımlamalar ve sözleşmenin temel amacı olan “peyzaj
korunmasını, yönetimini ve planlanmasını geliştirmek ve peyzaj konularında Avrupa işbirliğini düzenlemektir” ifadesinden hareketle “6. Avrupa Konseyi Avrupa Peyzaj Sözleşmesi Konferansı- Peyzaj Yönetim Süreci” raporunda (Xxxxxxxx Xxxxxxxx, J. and Xxxxxxx Xxxxx, A., 2011) peyzaj yönetimi kavramı aşağıdaki gibi geliştirilmiştir:
“Peyzajı ve yaşam kalitesini iyileştirmek amacı ile bir grup stratejinin formüle edilmesi ve geliştirilmesi, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının bir parçası olarak uygun araçların kullanılması ve peyzaj yönetimi projesinde belirlenen program ve eylemlerin uygulanmasıdır”.
Bu tanım, Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin amaçları kapsamında peyzaj yönetimin dört temel özelliğini yansıtmaktadır (Xxxxxxxx Xxxxxxxx, J. and Xxxxxxx Xxxxx, X., 2011):
1. Sosyal boyut: Peyzaj, doğa ve toplum etkileşimi sonucu ortaya çıkan sosyal bir üründür. Peyzajın yönetimi çalışmanın amacı ve yönetimin konusu anlamında tüm yönleri ile sosyal boyutu içermelidir. Bu gereklilik, yönetimin çeşitli süreçlerinde sosyal ortakların katılımı, algıların ve isteklerin göz önünde bulundurulmasını gerektirir.
2. Sürdürülebilirlik bakış açısı: Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin amaçlarının peyzaj bileşenlerinin ve değerlerinin korunmasını kapsadığı düşünülerek; peyzaj yönetimi, sürdürülebilir kalkınma prensipleri üzerine kurulmalı ve insan aktiviteleri ile çevre arasındaki ilişkinin güçlendirilerek uyumlaştırılmasını gerektirir.
3. İşletim yaklaşımı: Avrupa Peyzaj Sözleşmesinde tanımlanan tüm kavramlar eylem prensibine dayanmaktadır. Bunun anlamı, peyzaj yönetiminin eylem, etki öncelikli olduğu ve peyzaj ile sosyal, ekonomik ve kurumsal ortaklar üzerinde etki yaratan, amaç ve proje yönetiminin formüle edildiği bir yapıya sahip olması gerektiğidir.
4. Zaman boyutu: Peyzaj, yapısı gereği değişkendir. Bu nedenle peyzaj yönetimi yerel stratejiler ve sonuçlarına uygun olarak eylemlerin zaman içerisinde programlanma süreci olarak ele alınmalıdır.
2.2. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde peyzaj hakkı
Tarımsal üretimde, endüstriyel orman ürünlerinin üretiminde, genel olarak endüstriyel üretimde ve hatta maden üretim ve zenginleştirme tekniklerinde meydana gelen gelişmeler peyzaj üzerinde bozucu etkiler yaratmaktadır (Yaşamış 2003).
Buna koşut olarak, bölge planlaması, kent planlaması, ulaşım planlaması, turizm planlaması ve rekreasyon planlamasındaki yoğunluk ve gelişmeler de peyzaj olgusu üzerinde bozucu etkiler yapmaktadır (Yaşamış 2003).
Sözü edilen bu yöresel etmenler yanında, nüfus artışı, gelirin bölgeler arasındaki dağılımındaki eşitsizlikler ve işsizlik gibi genel ve ortak nitelikli ekonomik sorunlar da peyzaj olgusunu tehdit eden küresel gelişmeler olarak ortaya çıkmaktadır (Yaşamış 2003).
Bu olumsuz gelişmelere karşın, insanlar ve toplumlar giderek daha fazla oranda peyzaj değerleri yüksek alanlarda yaşamak ve hatta bu alanların geliştirilmesine katkıda bulunmak istemektedirler (Yaşamış 2003).
Belirtilen bu özelliği, peyzajı bireysel, kişisel ve toplumsal ilerleme ve iyileşmede kilit unsur konumuna getirmektedir. Bunun sonucu olarak da, peyzajın korunması, yönetimi ve planlanması, başta Devlet olmak üzere, herkese ait bir hak ve yine herkese ait bir ödev olmaktadır. Anayasa hukuku ve temel insan hak ve özgürlükleri terminolojisi açısından bu anlatım yeni bir hak kavramının ortaya çıkması anlamına gelmektedir: peyzaj hakkı. 1982 Xxxxxxxxx’xxx 00 xxx xxxxxxxxxx0 ifadesini bulan “çevre hakkı” benzeri bir üçüncü kuşak ya da dayanışma hakkı olarak ortaya çıkan bu kavram gerek insan hak ve özgürlüklerinin gelişimi ve gerekse ekolojik ve çevresel değerlerin korunması açısından özel bir önem taşımaktadır (Yaşamış 2003).
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi peyzajın, kültürel, ekolojik, çevreyle ilgili ve sosyal alanlarda önemli bir kamu yararı rolü olduğunu vurgulamaktadır. Böylece peyzajın çok yönlülüğünü ifade edilmektedir. Peyzajı bir yandan Avrupa doğal ve kültürel mirasının temel bir bileşeni olarak kabul ederken, öte yandan da Avrupalı kimliğinin sağlamlaştırılması ve yerel kültürlerin biçimlenmesinde önemli bir etken olarak kabul edilmektedir. Aynı zamanda yaşam kalitesinin de önemli bir parçası olduğunu vurgulanmaktadır. Böylece hem peyzajın çevresel yönüne vurgu yapılmakta, ancak kültürel ve sosyal varlığı da inkar edilmemektedir (Kaboğlu 2003).
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin önemli ilkeleri aşağıda belirtilmektedir (Yaşamış 2003):
• Toplumsal gereksinimler, ekonomik etkinlikler ve çevre ile uyumlu ve dengeli sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması,
• Kültürel, ekolojik, çevresel ve toplumsal alanlarda peyzajın taşıdığı önemin vurgulanması,
2 MADDE 56.– Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.
• Peyzajın ekonomik etkinlikler ve hatta ekonomik kalkınma açısından önemli bir girdi ve kaynak olduğu bilincinin yaygınlaştırılması,
• Peyzajın korunması, planlanması ve yönetimi ile ilgili çalışmaların yeni istihdam olanakları yaratma çabalarına olumlu etkisinin gösterilmesi,
• Avrupa doğal ve kütürel mirasının temel bileşeni olan yerel kültürlerin oluşmasına peyzajın yaptığı önemli katkının farkına varılması ve
• Peyzajın Avrupa kimliğinin korunması ve geliştirilmesine yaptığı katkıların sürekliliğinin güvence altına alınması.
Yukarıdaki ilkeler göz önüne alındığında, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin, peyzajın, gerek kentsel ve gerekse kırsal kesimde, gerek çevresel değerler açısından bozulmuş ve gerekse çevresel değerleri çok iyi korunmuş alanlarda, ya da olağan dışı/ötesi güzel doğal görünüme sahip alanlarda ya da içinde günlük yaşamın yaşandığı alanlarda insanların yaşam kalitesinin geliştirilmesi açısından taşıdığı önemi vurgulamak ve koruma altına almak istediği açıkça anlaşılmaktadır (Yaşamış 2003).
Peyzaja ilişkin sosyal, siyasal ve hukuksal bu yeni anlayışlar, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde yenileştirici iki sonuç yaratmaktadır (Kaboğlu 2003).
Birinci sonuç, peyzajın uygulama alanının, harikulade manzaraları olduğu kadar, olağan görünümleri de kapsamına almasıdır (m. 2). Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde peyzaj iki türlü ifade edilmektedir: Birincisi, nesnel (objektif) yönü olarak yeryüzü parçası; ikincisi ise, peyzajın öznel (subjektif) kısmı, yani bunun bütün bireylerce anlayış biçimi. Sözleşme, “peyzaj kalitesi hedefi”ni tanımlarken de, belli bir peyzaj için kamunun çevresinin peyzaj hatlarına yönelik arzularının, yetkili kamu makamlarınca ifade edileceğine vurgu yaparak, sosyal peyzaj anlayışını ön plana çıkarmaktadır. Sözleşme, yalnızca kültürel veya yapay öğelerle ya da sadece peyzajın doğal öğeleriyle sınırlı kalmamaktadır; sözleşme, bu öğeler bütününü ve kendi aralarındaki ilişkileri de göz önüne almaktadır (Kaboğlu 2003).
İkinci sonuç, Sözleşme’nin peyzajın fark edilişi ve evrimine ilişkin olarak yurttaşların rolünü vurgulamasıdır. Sözleşme, yurttaşların oturdukları alanlarda peyzaj üzerinde etki yaratmaya elverişli kararların alınmasına katılmaları konusunda bilincin arttırılmasının önemi üzerinde ısrar etmektedir.
Bu çerçevede Sözleşmenin peyzaja bir hak anlayışıyla yaklaşıp yaklaşmadığı konusu tartışılabilir. Sözleşme, her şeyden önce peyzajı, yaşam kalitesinin, çevresel değerlerin, sosyal ve kültürel kimliğin bir parçası olarak ve sosyal ve çevresel alanlarda kamu yararını gerçekleştiren bir öğe olarak ifade etmektedir. Peyzaj hakkı kavramına da açıkça yer vermemekte, öte yandan
peyzajı, çevrenin bir bileşeni olarak kabul ettiği için, geniş anlamında çevre hakkının bir öğesi olarak nitelenebilmektedir (Xxxxxxx 2003).
2.3. “Seçkinci” peyzaj anlayışından “toplumsal” peyzaj anlayışına
20. yüzyıl süresince peyzajın yalnızca nesnel boyutunu göz önüne alan birçok Avrupa ülkesinde kamu iktidarları, sadece, tarihî, doğal ve daha genel olarak estetik bakımından istisnaî özelliklere sahip alanları “peyzaj” olarak değerlendirdiler ve bunların özgül bir hukukî korumayı hak ettiğini düşündüler (Xxxxxxx 2003).
Bu anlayış temelinde, söz konusu “peyzaj alanları”, onların olağanüstü değerini korumak amacıyla hukukî koruma rejiminden yararlandılar. Buna karşılık, istisnaî değeri olmayan alanlar, peyzaj boyutu bakımından herhangi bir hukukî korumanın konusunu oluşturmamışlardır. Bu alanlar, bir bakıma “peyzaj olmayan alanlar” olarak, peyzaj bakımından istisnaî özellikler göstermediğinden, hukukun ilgisini uyandırmamıştır. Söz konusu alanlar özgü bir hukukî tanıma ve korumaya değer görülmemiştir (Kaboğlu 2003).
Elitist olarak nitelenen bu peyzaj anlayışı, birçok Avrupa ülkesinin mevzuatında ve Türkiye’de yer almıştır ve bunlar halen yürürlüktedir. Bu metinler, “tarihî ve estetik nedenlerle kamu yararı”, “büyük estetik veya doğal değer”, “görsel ve estetik düzlemde yüksek nitelik” veya “karakteristik peyzajlar” ya da “doğal merak alanları” gibi deyimleri içermektedirler. Bu metinlerde peyzaj, -olduğu durumda korunması uygun düşen- güzel bir imaj olarak sadece nesnel boyutunda göz önüne alınmıştır (Kaboğlu 2003).
Peyzaj, şehircilik ve alan düzenlemesi hukuku ile birlikte düşünülmeye başlandığında, peyzajın bu anlaşılış şeklinde ilk genişleme kaydedilmiştir. Şehircilik ve mekân plânlaması, manzaraların (peyzajların) aynı zamanda doğal ve yapay (insanlarca yaratılan) öğeler bütününden oluşan mekânları kurduğunu göstermiştir (Kaboğlu 2003).
Uluslararası hukukta peyzaj konusu, Avrupa Konseyi desteğiyle (himayesinde) kabul edilen bazı uluslararası sözleşmelerce dikkate alınmaktadır. Sadece tek bir Avrupa Antlaşması, peyzaja doğrudan yollama yapmaktadır. Bu, Doğa ve Peyzajların Korunması Konusunda Brüksel Xxxxxxxxxx’xxx (xxxx: 0000, xxxxxxxxx xxxxx: 1 Ekim 1983) (Kaboğlu 2003).
Sosyal peyzaj anlayışı ise, peyzaj konusundaki yeni gelişmelerle ortaya çıkmaktadır. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin temelinde yatan bu yeni anlayış, - elitist anlayışın karşıtı olarak- peyzajın sübjektif boyutundan hareketle, “sosyal anlayış” olarak adlandırılmaktadır (Xxxxxxx 2003).
Peyzaj, bütün yurttaşların yaşam kalitesinin temel bir faktörü olarak, kimliklerinin ve kültürel, sosyal, ekonomik gelişmelerinin temel bileşeni şeklinde tanınmıştır (Kaboğlu 2003).
Peyzaja ilişkin kamusal kararlar, halkın mümkün olan en yakın düzeyinde alınmalıdır. Yaşadıkları alanlarda peyzaj niteliğinin belirlenmesine, yurttaşların katılımı öngörülmelidir. Nüfusun yaşam çerçevesi, her zaman istisnaî peyzaj değerlerini sunan yaşam çerçevesi değildir; bütün yurttaşlar nitelikli bir peyzaj hakkına sahiptirler; onlar sadece istisnaî değeri bulunan görünüm alanlarında yaşama ya da bu alanlarla ilişkide bulunma ayrıcalığına sahip olan kişiler değildir (Kaboğlu 2003).
Bu çerçevede kamu iktidarları, şu çifte görevi üstlenmiş bulunmaktadırlar: bir yandan onlar, yurttaşları peyzajlardan yararlanma konusunda duyarlılaştırma ve eğitmekle yükümlüdürler; öte yandan, uygulamalarıyla peyzaj hakkını yaratmak durumundadırlar. Gerçekten, görünümden yararlanma hakkının, görünüm hakkının ortaya çıkarılması amacıyla tanınması ve bir peyzaj hukukunun oluşturulması, halkın en derin gereksinimlerinin tatminine katkıda bulunabilir (Kaboğlu 2003).
2.4. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin uygulanması ve Türkiye
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından imzalanması ile birlikte aşağıda belirlenen konularda yeni yaklaşım ve yapılanmalar zorunlu olarak gündeme gelmektedir (Yılmaz 2004):
▪ Avrupa’da ülkesel, bölgesel, yöresel ölçekte kentsel veya kırsal çalışmalarda yerini alan, ancak ülkemizde henüz yasal yerini alamamış peyzajın, bu ülkelerdeki planlama anlayışında olduğu gibi kültürel, çevresel, tarımsal, ekonomik ve sosyal politikalarla entegrasyonu sağlanarak, koruması, yönetimi ve planlamasını amaçlayan peyzaj politikalarının saptanması ve yürütülmesinin sağlanması gerekmektedir.
▪ Peyzajlar ve önemleri konularında toplumun her kesiminin bilinçlenmesinin sağlanması bağlamında uzmanların eğitilmesi, peyzaj planlama, koruma ve yönetimi politikaları hakkında disiplinler arası eğitim programları hazırlanması, okullara ve üniversitelere eğitim programları konulması gerekmektedir.
▪ Türkiye peyzajının özellik ve etkilerini belirlemeye, değişimlerini izlemeye ve kaydetmeye yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Tanımlanmış ve değeri ortaya konmuş peyzajların ise belirlenen kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi gündeme gelmektedir.
▪ Sözleşme çerçevesinde diğer ülkelerle deneyimlerin ve peyzaj projelerinin sonuçlarının paylaşımı, teknik ve bilimsel yardımlaşma, peyzaj uzmanı alışverişi konularında işbirliğinin yapılması gerekmektedir.
▪ Sözleşmedeki yükümlülüklerin gereği olarak üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve devlet yetkililerince yürütülen peyzaj planlaması, koruması ve yönetimi çalışmalarının öncelikli olarak desteklenmesi ve önem kazanması gerekmektedir (Yılmaz 2004).
Bu bölümde Sözleşme’yi uygulamaya yetkili organlara değinildikten sonra, Türkiye’deki durum daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
a) Sözleşme’nin uygulanması
Sözleşme’nin Avrupa düzeyinde uygulanmasını izleme görevi, Avrupa Konseyi’nin hükümetler arası işbirliği birimleri çerçevesinde çalışan yetkili Uzmanlar Komiteleri’ne verilmektedir (m. 10, prg. 1) (Kaboğlu 2003).
Uzmanlar Komiteleri’nin her birinin toplantısından sonra, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, çalışmalar ve Sözleşme’nin işleyişine ilişkin bir raporu Bakanlar Komitesi’ne iletmektedir (m. 10, prg. 2) (Kaboğlu 2003).
Uzmanlardan oluşan Komiteler, Bakanlar Komitesi’ne, Avrupa Konseyi peyzaj ödülüne ilişkin ölçütleri ve düzenlemeyi önermektedir (m. 10, prg. 3) (Xxxxxxx 2003).
Uzmanlardan oluşan Komiteler görevli ve yetkili kılınmış olmakla birlikte, Avrupa’daki yerel ve bölgesel otoritelerin peyzaj konusunda artan sorumlulukları nedeniyle, Sözleşme’ye ek açıklayıcı raporda, aşağıdaki husus belirtilmektedir (Xxxxxxx 2003):
“Yerel ve Bölgesel İktidarlar Kongresi, Avrupa Konseyi’nin alansal toplulukları temsil eden bir organı olarak, Bakanlar Komitesi’ne tavsiyelerde bulunmakla yetkilendirilmiştir. Her halükârda Bakanlar Komitesi, ilgili Devletlerce, Sözleşme’nin etkili biçimde uygulanması konusunda karar verme yetkisine sahip olan bir organdır”.
b) Türk hukukunda durum
Türkiye’deki durum dikkate alındığında; görünüm hakkı, Türkiye’de bu konuya ilişkin düzenlemeler ile Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin iç hukuka uygulanması olmak üzere iki açıdan ele alınmaktadır.
Ülkemizde 1924 yılından bu yana yürürlüğe konan yasalar, peyzajla ilişkilendirilebilecek hükümler öngörmektedirler. Bu arada, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası, çevre ve doğanın korunması üzerine birçok hükümler öngörmektedirler. Bununla birlikte, Türk hukuku, Anayasal ve yasal düzlemde “peyzaj hakkı” kavramına yabancı kalmıştır. Konuyla ilişkilendirilebilecek
başlıca yasalar: Köy Kanunu (1925), Belediye Kanunu (1930), Gecekondu Kanunu (1966), Orman Kanunu (1956), Boğaziçi Kanunu (1983), Kıyı Kanunu (1990), Xxxx Xxxxxx (1985)’dur. Söz konusu kanunlar “manzara”, “görünüm”, “düzenleme”, “düzenli” gibi sözcükler kullanmakla birlikte, “peyzaj hakkı”na yer vermemektedirler. Peyzajın korunmasını daha çok dolaylı bir biçimde ifade etmektedirler (Xxxxxxx 2003).
Gerçekten Türk hukukunda, peyzaj, insanların ortak kültürel birikiminin çeşitliliğinin ifadesi ve onların kimliklerinin temeli olarak yaşamlarının esaslı bir öğesi şeklinde hukuken tanınmış değildir. Sadece, tarihî, doğal ve estetik bakımdan istisnaî özelliklere sahip alanlar, “peyzaj” olarak göz önüne alınmışlardır ve özgül bir hukukî korumaya değer görülmüşlerdir. (Boğaziçi Kanunu, bunun örneğini oluşturmaktadır). Bununla birlikte, istisnaî manzara değerini taşımayan alanlar, peyzaj boyutuyla hiçbir hukukî korumanın konusunu oluşturmamaktadır. Kısacası, günümüze kadar peyzaj, hukukumuz tarafından “kısmen”, “örtülü” ve “dolaylı” bir biçimde göz önüne alınmıştır. Mevzuatta peyzaj kavramı ve peyzajın koruma altına alınması, peyzajın “elitist” anlayışıyla sınırlıdır. Bununla birlikte, istisnaî bir nitelik taşısa da, yargının bu konuda yaklaşımı biraz farklı görünmektedir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21.06.1994 tarihli bir kararında kendisine göre bir peyzaj anlayışı ortaya koymakta ve ilk kez, mevzuatta yer almamasına rağmen, peyzaj kavramına değinmektedir. Yargıtay bu kararında, çınar ağaçlarının kentin bir kesiminde oluşturduğu peyzajın yarattığı güzelliğe değinmekte ve çevre ve doğal güzelliklerin değerinin her olay için aynı matematik ölçüyle belirlenemeyeceğini vurgulamaktadır. Bu elitist bir anlayış olmaktan çok sosyal peyzaj anlayışını yansıtmaktadır (Xxxxxxx 2003).
Uygulamada da, görünümlerin bozulması ve tahrip edilmesi, çok yaygındır. Peyzaj alanlarının niteliği ve çeşitliliği, çeşitli faktörlerin etkisiyle sürekli zedelenmekte; bu da, yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Türk hukukunda, peyzaj hakkının hukuk düzenine entegre edilmesini güçleştiren siyasal nedenlere de işaret edilebilir. İktisadî liberalizm ve küreselleşmenin etkisiyle ne pahasına olursa olsun özelleştirme yönünde yapılan siyasal tercihler, birbirini tamamlayan iki sonuç doğurmaktadır. Birincisi, çevreye ilişkin mevzuatın eksikliği; ikincisi ise, çevre alanında idarî yapılanmanın esnekliğidir. “Sürdürülebilir kalkınma” anlayışının mekân planlaması bağlamında henüz yerleşmemiş olması da, görünüm hakkını tanımada olumsuz bir etmen olarak belirtilebilir (Xxxxxxx 2003).
Bütün bu belirtilen nedenlerle, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanması önem taşımaktadır. Bilindiği gibi, Anayasa’nın 90. maddesine göre; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletler arası antlaşmalar
kanun hükmündedir. Bunlar hakkında, Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz” (m. 90/son) (Kaboğlu 2003).
Bu madde, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi hükümlerini iç hukukumuza doğrudan aktarmaya elverişli bir hükümdür. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ni nitelendirme şekli de önem taşımaktadır. Çünkü ülkemizde insan haklarına ilişkin sözleşmelerin, yasaların ve hatta Anayasa’nın üstünde bir konuma sahip olduğu görüşü öne sürülmektedir ve bu görüşte gerçek payı bulunmaktadır. Konu açısından sorun, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin insan hakkına ilişkin bir sözleşme olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği sorunudur. Sözleşme açıkça peyzaj hakkını tanımış olmasa da, çevre hakkının bir bileşeni olarak öngörüldüğünden, Sözleşme’nin insan haklarına ilişkin bir belge olduğu yönündeki görüş pekişmektedir. Bu görüşün kabul edilmesi halinde, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi en azından yasaların üstünde bir konuma sahip olacağından, Türk hukuk mevzuatında yer alan peyzajın korunmasına yönelik hükümler, Sözleşme hükümleri doğrultusunda yorumlanabilecektir. Böylece, ulusal mevzuatta peyzaj hakkıyla bağdaşmayan düzenlemeler yerine, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin görünüm hakkına ilişkin hükümlerinin doğrudan uygulanabilmesi mümkün olabilecektir.
Bu konuda, çevresel karar alma yetkisine sahip idarî makamlara önemli görevler düşmektedir. Kuşkusuz, bu yorum tarzı, yasama organını, ilgili Yeniden düzenleme, peyzaj hakkını “seçkinci” yaklaşımla değil, “toplumsal” özelliğiyle algılanışını öne çıkarmalı; kültürel ve doğal öğeleri, kentsel, kent yöresi, kırsal ve diğer mekânları kaplayacak biçimde, bütüncül ve uyumlu bir düzenlemeyi yansıtmalıdır (Xxxxxxx 2003).
Bu bakımdan Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Türkiye’de planlama fikrini yeniden gündeme getirmelidir. Özellikle bölgesel planlama politikalarının geliştirilmesiyle, doğal kaynakların korunması gereğinde önemli bir hukukî araç olarak görülebilir. Türkiye’de son on yıllarda ihmal edilen “planlama” aracının ciddi olarak gündeme getirilmesi için de vesile oluşturabilir (Kaboğlu 2003).
2.6. Yeniden yapılanmada bir fırsat: Avrupa Peyzaj Sözleşmesi
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin imzalayan her devlet, bu Sözleşme çerçevesinde ulusal peyzajını, ilgili yasa ve kurumlarını, uluslar üstü çerçevenin öngördüğü biçimde yeniden yapılandırma sürecini başlatma taahhüdünde bulunmuştur (Arapkirlioğlu 2000).
Ülkemizde, genel ilkelerin belirlendiği bütüne yönelik bir koruma politikası oluşturulmamış; her kamu kurumu kendi koruma anlayışı ve kendi yetki alanları içerisinde farklı yaklaşımlarla uygulamalarını bugüne kadar parçacı yaklaşımla yürüte gelmiştir. Bu nedenlerle uygulamada süreklilik,
tutarlılık ve eşgüdümü güçleşmekte ve dolayısıyla koruma hedeflerine ulaşmada sorunlar ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bütüncül bir koruma yaklaşımı gerekliliğinden yola çıkılacaksa, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi bağlamında, konuyu iki xxx xxxxxx altında tartışmaya açmak doğru olacaktır. Bunlardan birincisi ülkemiz planlama pratiği, koruma kavramlarının bu pratiğe yansıması ve bu uygulamanın biçimi ile ilgilidir. İkincisi ise doğrudan doğal ortamların korunmasına, geliştirilmesine ve yönetimine ilişkin kararlar alan, çeşitli çalışmalar yürüten kurumların yaklaşım ve uygulamalarıdır (Arapkirlioğlu 2000).
Arapkirlioğlu’na (2000) göre Bu çerçevede iki temel soruya yanıt aranmalıdır: İlk soru, doğal ve özellikli alanların korunmasından sorumlu kurumların gerek kendi içinde gerekse birbirleri ile olan yasal, kurumsal ve uygulama ilişkilerinin karmaşıklığının bu yeni Sözleşme bağlamında yeniden biçimlenip biçimlenemeyeceğidir. Bir başka soru ise kuruluşlarından bu güne yasal ve kurumsal açıdan esnekliklerini yitirmiş yılların kurumlarını, bu geleneksel kemikleşmiş yapılarından kurtarıp, yeni, farklı bir işbirliğine ikna etmek, mevcut katı bürokrasilerini yıkmak mümkün olacak mıdır? Bu soruya tek başına olumlu yanıt verme cesaretini bulmak çok da kolay değildir, ancak kolay olmasa da çözümün disiplinler ve kurumlar arası işbirliği, alışveriş ve eşgüdümden geçtiği açıktır.
“Ülkemizde planlama pratiği ilk olarak İstanbul Teknik Üniversitesi geleneğinden gelen Mimarlık eğitimi içinde, öncelikle çevreyle ilişkileri iklim, topografya, peyzaj gibi öğeleri kullanarak tasarıma yansıtan mimarlar tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Fakat planlama esas kimliğini 1960’larda temelleri atılan, yapılanan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ile bulmuş ve daha sonra hızla sayısı artan bölümlerle bu meslek formasyonuna sahip olanlar planlama pratiğinde yerlerini almışlardır. Bu yeni disiplinin oluşumu aşamasında “çevre”de planlamanın yadsınamaz bir boyutu olarak, özellikle 80’li yıllarla birlikte ağırlığını artırarak, uygulamada yerini almıştır. Böylece planlamada önemle ve ciddiyetle tartışılmaya ve tasarım boyutlarına katılmaya başlanan çevre ve koruma kavramları, bunun eğitimini almış kişiler ve dünyada bu alandaki yeni gelişimlerden etkilenen yöneticiler aracılığıyla da, kurumlardaki planlama çalışmalarında vazgeçilmez bir girdi olarak ele alınmaya başlanmıştır “(Arapkirlioğlu 2000).
Ülkemizdeki planlama hiyerarşisine bakıldığında, fiziksel planlama ile ilişkili temel olarak karşımıza çıkan plan türleri şu şekildedir: Kalkınma planları, bölge planları, çevre düzeni planları, nazım imar planları ve uygulama imar planları. Planların içerikleri, kapsamları ile uygulanması sırasında ortaya çıkan çelişkiler ve karmaşalar hali hazırda Türkiye’nin fiziksel planlama alanındaki en önemli sorunlarındandır. Çeşitli ölçek ve kademede hazırlanan planlar, özellikle
bu planların hayata geçirilmesi ve denetiminden sorumlu mekanizmaların, ülkemiz büyüme dinamiklerinin gerisinde kalması ile, daha uygulamaya konamadan özelliklerini ve ilkelerini yitirmektedirler (Arapkirlioğlu, 2000). Ersoy’a göre: “Yasalar ve hatta Anayasalar gibi, planlar da, kuşkusuz durağan, değişmeyen, statik belgeler değillerdir. Plancıların planladıkları yöreye ilişkin olarak öngördükleri demografik, toplumsal, ekonomik ve kültürel değişimin, gerçek yaşamda düşünülenden çok daha hızlı ve/veya farklı biçimlerde gerçekleşmesi, yürürlükteki planların hızla yeni oluşan koşullara göre yeniden hazırlanmasını ve ortaya çıkan değişimin boyutlarına bağlı olarak, daha üst ölçeklerdeki planların da bu çerçevede yeniden ele alınmasını zorunlu kılabilir” (xxxx://xxx.xxxxxxxxxx.xxx/xx-xxxxxxx/xxxxxxx/0000/00/%X0%X0xxx- Planlar%C4%B1nda-Kademelenme.pdf). Ancak ülkemiz planlama pratiği içinde ön çalışmalara titizlikle yansıtılan bu değerlerin, genellikle zaman ve kurumsal aşınıma uğrayarak uygulama aşamasına yansıyamadığı görülmektedir (Arapkirlioğlu, 2000). Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin ortaya çıkışınsa temel arz eden “peyzajların korunması, planlanması ve yönetimi”nin hangi ölçekte ve hangi planlar kapsamında ve hangi düzeyde belirleyici ya da yön gösterici olması gerektiği sözleşmenin uygulanması açısından tanımlanması gereken bir boyuttur. Bu anlamda planlar kadar yasal-yönetsel boyut ve bürokrasi de sorgulanması gereken konulardır.
“Doğal değerler 1960’lardan başlayarak farklı plan boyutlarında planlama pratiğimizde yerini almıştır. Ülkemizde doğanın korunmasına yönelik çalışmalar yürüten kurumlar ise çalışmalarını daha bireysel, kendi sorumluluk alanlarına özgü, tanımlanmış koruma konularında yürütmeye çalışmışlardır. Bu kurumların başında Orman Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı3 ve Çevre Bakanlığı’na bağlı Özel Çevre Koruma Kurumu gelmektedir. Bu kurumların sorumluluğunda üç farklı statüde koruma alanı bulunmaktadır. Bunlardan biri, Milli Parklar Yasası kapsamında korunan, uluslararası koruma tanımlarını içeren alanlar; bir başkası Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında korunan doğal, tarihi ve arkeolojik sit alanları ve Özel Çevre Koruma Kurumu4 yükümlülüğündeki özel çevre koruma alanlarıdır” (Arapkirlioğlu 2000).
Daha önceleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında arkeolojik, tarihi ve kentsel sit alanlarının yanı sıra doğal sitler de
3 29.06.2011 tarih ve 644 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile Çevre ve Orman Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın birleştirilmesi ile oluşan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanmıştır. 645 sayılı KHK ile de Çevre ve Ornan Bakanlığı’na ait bazı birimlerin ve DSİ’nin de dahil edilmesiyle Xxxxx ve Su İşleri Bakanlığınun kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanmıştır.
4 Özel Çevre Koruma Kurulu 17 Ağustos 2011 tarihli KHK ile kapatılarak, görevleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı yetki alanındayken 648 sayılı (17 Ağustos 2011) kanun hükmünde kararname (KHK) ile, doğal sitlerin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesindeki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nün yetkisinde olması kararlaştırılmış ve söz konusu Genel Müdürlüğün yetkileri kapsamında doğal sit alanları Madde 13/A-(1) b bendinde aşağıdaki gibi ifade edilmiştir:
“Tabiat varlıkları ve doğal sit alanları ile özel çevre koruma bölgelerinin tespit, tescil, onay, değişiklik ve ilanına dair usul ve esasları belirlemek ve bu alanların sınırlarını tespit ve tescil etmek, yönetmek ve yönetilmesini sağlamak.”
“Ülkemiz doğal alanlarının korunmasına yönelik olarak, kurumsal tanım, yaklaşım, yetki ve sorumluluk çeşitliliği, kurumlar arasında bütünlük ve eşgüdüm olmasını engellemekte; her kurumun konuyu farklı biçim, ilke ve standartlarda ele alması uygulamada ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bu tür farklılıkların yanı sıra bir alanın aynı anda farklı birkaç kurumun koruma tanımında yer alması, aynı anda birden çok kurumun yetki ve sorumluluk alanına girmesi de başka sorunları beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla her kurumun korumaya yönelik yasal yapılanmalarının, ilkelerinin ve koşullarının farklılıkları yanı sıra çevre standartlarına ilişkin getirdiği çelişkili kabuller de, o çevreler için iyi niyetle de olsa ortaya konan koruma çabalarını sıfırlamaktadır. Bu bağlamda korumaya yönelik eksik bilgilenme, çok başlılık, koordinasyonsuzluk, denetimsizlik gibi unsurlar da doğal çevrelerin değerlerinin yitip gitmesine neden oluşturmaktadır” (Arapkirlioğlu 2000).
“İzlendiği gibi ülkemizde çevre duyarlı bir planlama süreci oluşturabilmenin koşulları henüz yerine getirilememiştir. Bu da doğrudan ülkemiz peyzajını etkilemektedir. Dolayısıyla Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, bu birbirinden kopuk gelişen koruma çalışmalarını ve süreçlerini bir şemsiye altında toplayabilmek adına önemli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir sıralama yapılacak olursa, öncelikle ulusal peyzajı da kapsayacak ulusal bir koruma politikası oluşturmak gerekmektedir. Bu politikanın belli başlı hedefleri olmalıdır. Bu hedeflerin başında yıllardır söylene gelen kurumlar arası ve yasalar arası eşgüdümü sağlamak, genel koruma ilkelerini saptamak, saptanan ilkeler rehberliğinde gerekli çalışmaları yürütmek, uygulamaya yansımasını sağlamak, belli esneklikler içerisinde denetimini ve kendini yenileme dinamizmini kazandırmak gerekmektedir. Bunun sonucunda, ulusal doğal alanlar ağını oluşturmak, bu doğal alanların sürekliliğini sağlayacak olan ekolojik ortamların da korunma altına alınmasını gerçekleştirmek ve bunun uygulanabilirliği için gerek yerel gerekse bölgesel düzeyde kurumsallaşmayı oluşturarak işletmek önem kazanmaktadır.” (Arapkirlioğlu 2000)
“Bu alanda somut, ele gelir öneriler geliştirebilmek için öncelikle bir sistematik içerisinde koruma altına alınmış alanların, ilgili kurumların, yasal,
yönetsel, çevresel bir envanterinin dökümünü hazırlamak; bu envanter üzerinde oluşan zayıf noktaları, örtüşen noktaları saptamak, zayıflıkları güçlendirmek, birden fazla kurumun yetki alanına giren konuları ayırmak ve korumayı etkin hale getirmek gerekmektedir. Birden fazla kurumun yetki alanına giren alanlarda bir seçenek, bu tür alanlar için belli bir işbirliği içerisinde ortak bir çalışma yürütülmesini sağlamaktır. Bu tanımı biraz daha açmak gerekirse, özellikli alanların korunması konusunda gerekli çerçeve çalışmayı ve eşgüdümü gerçekleştirecek olan kurum olarak ülkemizde Çevre Bakanlığı kurulmuştur. Koruma alanında sorumlu olan öteki ulusal kurumlarımızın da duyarlılık içinde Çevre Bakanlığı’nın bu bağlamda başlatacağı çalışmalara gerekli kurumsal desteği vermeleri beklenmektedir” (Arapkirlioğlu 2000).
“Planlamada çok sık karşılaşılan ve ciddi sıkıntılar yaratan bu tür durumlar karşısında Çevre Bakanlığı’nın iki çözüm yolu mevcuttur. Birincisi disiplinler arası uzmanlardan oluşan (varsa kurumların kendi içlerinden, yoksa çeşitli akademik ve uygulama alanlarından) bir üst kurul -danışma kurulu- oluşturularak bu kurulu belli yetkilerle donatmak olabilir. Bu seçenekte en dikkat edilmesi gereken nokta daha önce benzeri oluşumların çalışmalarında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesidir. Bakanlığın ikinci seçeneği, belli bir süreç içerisinde özellikle yetki çatışmasının söz konusu olduğu koruma alanlarında yetkilerin önceliğini belirleyecek düzenlemelerin gerçekleşmesine ön ayak olmak ve çalışmaları ilgili kuruma aktarmaktır. Ancak kesin çözüm mutlaka, Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ni temel bir kaynak olarak alarak onun rehberliğinde ulusal koruma politikalarını ve temel ilkeleri belirlemekten geçmektedir” (Arapkirlioğlu 2000).
“Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’ne bakıldığında çeşitli vesilelerle gündeme getirilmeye çalışılan konu ve yaklaşımları, oldukça net, anlaşılır ve kapsamlı bir şekilde ele aldığı görülmektedir. Ülkemiz koruma politikaları açısından Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde ön plana çıkan ilkeler, olanaklar ve kapsam, ülkemiz peyzajının korunması, geliştirilmesi, yönetilmesi ve planlanmasında önemli bir fırsat ve şanstır” (Arapkirlioğlu 2000).
“Bu bağlamda yalnızca kendi içimizde gerçekleştireceğimiz düzenlemeler yeterli değildir, daha önceki uluslararası toplantılardan edindiğimiz deneyimlere bağlı olarak, gerek Avrupa Konseyi gerekse diğer uluslararası kuruluşların çeşitli platformlarında ülkemizi etkin olarak temsil etmek, özellikle karar mekanizmalarında yer almak, çevrenin ve peyzajın korunmasına yönelik bu çalışmaları hızlı ve etkin bir biçimde ülke pratiğine aktarmak ciddi önem taşımaktadır. “Avrupa Birliğine uyum süreci” yaşamla birlikte yaşadığımız çevreninde kalitesini ve standartlarını yükseltmemizi ön gören bir zaman süresidir. Bu çaba; bilgi, niyet kadar, iyi yapılmış yasal düzenlemeleri de
kapsamaktadır. Yaşamımızın ve yaşadığımız çevreninin kalitesini yükseltmek için bu uluslararası belgeler yalnızca yapabileceklerimiz konusunda yol gösterici birer dokümandır. Bu yol göstericilerden faydalanmak veya faydalanmamak ya da bunun derecesi, kendimize biçtiğimiz hayat kalitesinin düzeyi ile de doğru orantılıdır “(Arapkirlioğlu 2000).
2.7. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin kurumsal yapılara getirdiği yükümlülükler
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nin 6. maddesi etkili bir peyzaj politikasının nasıl uygulanacağını anlatmaktadır: “Peyzaj politikalarını yürürlüğe koymak için her bir Taraf, peyzajı korumaya, yönetmeye ve/veya planlamaya yönelik düzenlemeleri uygulamaya sokmayı yükümlenir”. Bundan anlaşılacağı üzere uygulamanın planlama araçlarıyla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Kurumsal yapılar göz önünde bulundurulursa sözleşmeyi imzalayan devletler ilk önce planlama araçları geliştirmeli veya mevcut bir planlama sistemini kullanmalıdırlar (Wende 2003).
Sözleşmenin uygulanması 4. maddesinde de vurgulanmaktadır: “Her bir taraf bu Sözleşme’yi ve özellikle 5. ve 6. Maddeleri kendi kuvvetler ayrımına göre, anayasal ilkelerine ve idari düzenlemelerine uygun olarak ve yetki devri ilkesine saygı göstererek Avrupa Yerel Öz Yönetim Şartı’nı dikkate alarak uygulayacaktır. Bu Sözleşme’nin hükümlerinden sapmaksızın, her bir Taraf, Sözleşme’nin uygulanmasını kendi politikalarıyla uyumlu hale getirecektir” Burada sözleşmenin uygulanmasında mevcut milli planlama araçlarının ve organizasyon yapılarının kullanılması isteği açıkça belirtilmektedir. Eğer sözleşmeyi imzalamış olan bir devlet peyzaj ve çevre planlamasını uygulamaya başlamışsa bu planlama sözleşmenin taleplerine de cevap verecek şekilde geliştirilmelidir. Bu sırada mevcut sistemin bağımsızlığından vazgeçilmemelidir. Sözleşmeyi hazırlayanlar sözleşmeyi imzalamış bir devletin denenmiş planlama araçlarının kullanılmasının, belki de hiç bağdaşmayacak paralel ve tamamıyla yeni olan bir planlama sistemini kullanmasından daha iyi olacağını görmektedirler (Wende 2003).
Peyzaj sözleşmesinin Türkiye’de uygulanması söz konusu olduğunda ilk önce mevcut kurumsal yapılardan (örneğin kurumların organizasyonu, yetki dağılımı veya halkın katılımı) hangilerinin kullanılabileceğini açıklığa kavuşturulmalıdır (Wende 2003).
Sözleşmenin diğer hukuki talepleri kurumsal organizasyonları belirlemektedir. 1. ve 5. madde peyzaj planlamasının görevlerini standartlaştırmaktadır. Bu planın peyzaj parçalarının doğal ve kültürel değerleri hakkında bir tüzüğü olmalıdır, yani daha geniş bir anlamda peyzajın ve çevrenin kullanımının verimliliği üzerine bir değerlendirmeye sahip olmalıdır. Bunun dışında bu planla birlikte peyzaj kalite hedefleri geliştirilmelidir. Sonuç
olarak sözleşmenin 5. maddesine göre bu planda kalite hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için alınacak önlemler de yazılmalıdır (Wende 2003).
Madde 5. paragraf c, peyzajın halk için özel önemine dayanarak, hem halkın hem de bölgesel ve yerel kurumların ayrıca diğer ilgili tarafların (örneğin tabiatı ve çevreyi koruma dernekleri) planlama sürecine katılımlarını istemektedir. Planlama süreçleri daha şeffaf tasarlanmalıdır. Böylece sözleşme planlama süreçlerinde daha kuvvetli bir demokratikleşmeyi istediğini açıkça belirtmektedir. Sonuç olarak uygun planlamalarda sınır ötesi bir işbirliği gerçekleştirilmelidir (Madde 9) (Wende 2003).
3. PEYZAJ YÖNETİMİNE TEORİK YAKLAŞIMLAR
3.1.Ekosistem yönetimi yaklaşımı
Peyzaj yönetiminde ekosistemler ustalıkla kullanılmalıdır. Ekosistem içeriği bu yüzden, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı açısından başlıca ilke olarak alınmalıdır (Anonymous 1996).
Ekosistem yönetimi kavramı birçok kişi ve organizasyonlarca tanımlanmıştır. Aşağıdaki örnekler yapılan tanımların birbirinden farklı olduğunu ortaya koyar. Ekosistem yönetimi tanımlarının çoğunda temel iki konu vardır (Anonymous 1996):
1. Yönetim, ekosistemleri korumalı ve değerini artırmalıdır.
2. Ekosistemler, günümüz ve gelecek kuşaklara kaynak ve hizmet alanları sağlamalıdır.
Agee ve Xxxxxxx (1987) ekosistem yönetimini, arzu edilen sosyal koşulları oluşturmak için giriş ve çıkışların ilâvesiyle iç ekosistem yapı ve fonksiyonunun düzenlenmesi olarak tanımlamıştır.
Xxxxxx (1993)’a göre ekosistem yönetimi, insanların kısıtlı bir alan içerisinde başarı sağlamaya çalışmalarıdır. Xxxxxx (1993), ekosistem yönetimini girişler, etkileşimler, süreçler ve bunun gibi kullanımlar ve çıktılar olacak şekilde farklılaştıran sürdürülebilirliğe ulaşmak için bir araç olarak görmektedir.
Amerika Orman Kaynakları Heyeti, ekosistem yönetimini kabul edilebilir sosyal, biyolojik ve ekonomik risk dâhilinde insan istek ve ihtiyaçlarını karşılamak için temel ürünler ve diğer değerlerin ortaya çıkarılmasıyla ekosistem sağlığı ve verimini korumak veya artırmak için tasarlanan bir kaynak yönetim sistemi olarak tanımlamaktadır (Anonymous, 1993).
Wood (1994)’e göre ekolojik yönetim, ekolojik sürdürülebilirliği, doğal çeşitliliği ve doğanın üretkenliğini koruyacak şekilde biyolojik ve fiziksel sistem yönetimini, ekolojik, ekonomik ve sosyal ilkeler doğrultusunda birleştirmektir.
Xxxxxxx hükümeti sırasında oluşturulmuş Uluslararası Ekosistem Yönetimi Görev Gücü şu açıklamayı yapmıştır: Ekosistem yönetimi en uygun bilimsel değerler doğrultusunda fonksiyonları ile beraber sağlıklı ekosistemleri yenileme ve sürdürme yaklaşımlarını yürütme hedefleridir. Bu da gelecek ekosistem koşullarının düşünülen hedefleri için bölgeler, yerel yönetimler, topluluklar, toprak sahipleri ve diğer ilgili birliklerin birlikte çalışma
zorunluluğunu gerektirmektedir. Bu görüş, ekolojik ve politik olmayan sınırlar tarafından tanımlanmış yönetim elemanlarının etkilediği ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri kaynaştırmaktadır. Hedef, ekonomiyi ve toplulukları desteklerken ekosistemlerin sağlıklarını korumak ve yenilemek içindir (Anonymous 1996).
USDA Orman Hizmetlerinin tanımlamasına göre ise; hem uzun dönemli hem de kısa dönemli olmak üzere belirli bir alan veya bölge içerisinde ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileşimlerin yerel orman etkinliklerinin düşünüldüğü doğal kaynak yönetim fikridir. (Xxxxxx ve Huke 1996).
Xxxxxxxxxxx’x (2008) göre ekolojik peyzaj yönetiminin 10 temel prensibi bulunmaktadır;
1. Peyzaj yönetimi hedeflerinin ve vizyonunun açık ve net olarak belirlenmesi,
2. Sadece lekelerin değil tüm mozaiğin yönetilmesi,
3. Yerel vejetasyonun miktarı ve dizişlinin öneminin farkına varılması,
4. Önemli türlerin, süreçlerin ve peyzaj elemanlarının tanımlanması,
5. Türlerle beraber ekosistemlerin yönetimi ve birbirlerini tamamladıklarının farkına varılması,
6. Karasal ve sucul ekosistemlerin entegrasyonu,
7. Peyzaj sınıflandırmasına yansıyan değerlerin farkındalığı,
8. Zararlanma sonrasında iyileşme yeteneğinin korunması,
9. Değişime göre yönetim,
10. Peyzajdan öğrenmeye dayalı yönetim (uyarlanabilir yönetim).
3.2.Bütüncül (Entegre) Yönetim Yaklaşımı
Bütüncül yönetim yaklaşımı ilk olarak Gündem 21’de ortaya konan bir kavramdır. Gündem 21’in 10. Bölümü’nde; “Yeryüzündeki kaynakların planlanması ve yönetimi konusunda bütüncül yaklaşım”a değinilmektedir (xxx.xx.xxx/xxx/xxxxxxx/xxxxxx00). Buna göre; yeryüzündeki kaynaklar, birbirleriyle karşılıklı etkileşimde bulunan ve rekabet edebilen değişik amaçlar için kullanılmaktadır. Bu nedenle, tüm kullanımların bütüncül bir şekilde planlanması ve yönetilmesi tercih edilmelidir. Bütüncül yönetim, uygun seçimleri ve değişimleri kolaylaştırmakta ve bu sayede sürdürülebilir üretim ve kullanımı uygun düzeye çıkarmaktadır.
Bütüncül yönetimde genel amaç; çevresel, ekonomik ve toplumsal konuları dikkate alarak; koruma altındaki alanlar, özel mülkiyet hakları, yerel
toplulukların hakları ve kadınların tarımsal ve kırsal kalkınmadaki ekonomik rolü gibi birçok unsurun diğer hususlarla birlikte ele alınmasıdır (xxx.xx.xxx/xxx/xxxxxxx/xxxxxx00).
Burada sözü edilen “bütüncül yönetimle ilgili faaliyetler”;
▪ Destekleyici politikalar ve politika araçlarının geliştirilmesi,
▪ Planlama ve yönetim esaslarının güçlendirilmesi,
▪ Planlama ve yönetim için uygun araçların uygulanmasının teşvik edilmesi,
▪ Halkın eğitimi ve bilinçlendirilmesi ve
▪ Halkın katılımının teşvik edilmesi olarak sıralanmaktadır (xxx.xx.xxx/ esa/sustdev/agenda21).
Diğer etkinlikler ise;
▪ Küresel, bölgesel, ulusal ve yerel düzeylerde yeryüzü kaynaklarına ilişkin çevresel, ekonomik, toplumsal veriler ve arazi kapasitesi, kullanımı ve yönetim modelleri konusunda verilerin toplanması ve bilgi sisteminin güçlendirilmesi ve
▪ Yetkili hükümet kuruluşları, bölgesel ve uluslararası örgütler arasında koordinasyon ve işbirliği olarak ortaya konmaktadır (xxx.xx.xxx/ esa/sustdev/agenda21).
“Bütüncül planlama ve yönetim” yaklaşımı daha sonra “sürdürülebilir kalkınma” gibi ekonomiden çevreye tüm alanlara kullanılmaya başlanan bir kavram haline gelmiştir.
Bütüncül peyzaj yönetimi; sürdürülebilir kalkınma ve ekosistemler için peyzaj düzeyindeki hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşılmasında karar vericilerin ve toplumun bir bütün olmasına olanak tanır (Anonymous 2005).
Avrupa Konseyi, bütüncül planlamada, planlamada etkili tüm sektörlerin dikkate alınmasının yanı sıra yerel halk ve yönetim ile uyum ve işbirliğinin önemini vurgulamaktadır. Buna göre bütüncül planlamada; doğaya uyum, fiziksel uyum, sağlık konusunda uyum, sosyal uyum ve ekonomik uyum arasındaki ilişkiye Şekil 1’deki gibi açıklık getirmektedir (The Council of Europe 1997).
Şekil 1.Bütüncül planlama modeli (The Council of Europe 1997)
Modern peyzaj planlama ve yönetimi peyzajı; doğal, sosyal ve ekonomik durumlara bağlı bir sistem olarak görmektedir. Aynı zamanda peyzaj sürdürülebilirliğinin ve peyzajın biyolojik çeşitliliğinin korunmasını en önemli planlama ve yönetim zorunluluğu olarak kabul etmektedir (Anko 1999).
Peyzaj yönetimi, sayısal peyzaj parametrelerine ihtiyaç duymaktadır. Günümüzde ekolojik prensiplere dayalı peyzaj yönetimi teorisinin önündeki en büyük engellerden biri, bu parametrelerin tanımlanmasıdır (Anko 1999).
Peyzaj analizi, yapı, fonksiyon ve değişim özelliklerinin tanımlanması ile mümkündür. Peyzaja hangi gözle bakılırsa bakılsın, bu üç özellik daima gündeme gelecektir. Bu özellikler plancı tarafından ya değiştirilmek ya da korunmak istenecektir. Bunun yanı sıra çoğunluğu sayısal olduğundan peyzaj yönetimi çalışmalarında ön plânda olacaklardır (Anko 1999).
3.2.1.Peyzaj yapısı
Herhangi bir ekolojik sistemin yapısının analizi ve özelliklerinin sayısallaştırılması göreceli olarak daha kolaydır. Peyzajın yapısını, doğal özellikleri ve insan etkisinin düzeyi oluşturur (Anko 1999). Odum (1965), tamamen peyzaj ekolojisi bakış açısı ile ekosistem yapısı ile peyzaj yapısı arasında bir paralellik kurmuştur.
Yapı, geçmişten günümüze uzanan sürecin bir sonucudur. Yapı aynı zamanda sistemin günümüzdeki ve gelecekteki işleyişini de tayin eder. Peyzajın okunması, peyzaj yapısının okunması ve yorumu ile mümkündür.
Peyzaj yapısının analizinde farklı yaklaşımlar benimsenmektedir. Bu yaklaşımlar:
• Görsel özellikler, peyzaj kalitesi ve peyzaj birimlerinin dağılımı
• matrisler, lekeler, koridorlar ve ağları temel alan yaklaşımlar olarak sınıflandırılabilir.
Ekosistem envanteri, herhangi bir peyzajdaki ekosistemlerin listelenmesidir. Ekosistemler, doğal yapılardan uzaklaşma durumlarına göre veya bir ünite biomasın sürekliliği için gereken toplam enerji miktarına göre sınıflandırılabilirler. Tüm durumlarda, herhangi bir ekosistemin varlığı ya da yokluğu (üzüm bağları, çeltik tarlaları, ıslak alanlar veya ormanlar gibi), peyzajın tipi hakkında genel bir fikre sahip olunmasını sağlar (Anko 1999).
Herhangi bir ekosistemin varlığı ya da yokluğu (orman, ıslak alan vb.) peyzajın tipi hakkında genel bir fikre sahip olmamızı sağlar.
Populasyonlarda olduğu gibi, ekosistemler de belli bir yaşam döngüsüne sahiptirler. Bir peyzaj farklı uzunluklarda yaşam döngüleri olan bir ekosistemler bütünü olarak değerlendirilebilir. Kültürel peyzajlarda dahi, ekolojik istikrar ve yaşam formlarının zenginliği önemlidir. Çok uzun yaşam döngüsü olan ekosistemlerde (orman ) , yaşam süreci birkaç ayla sınırlı ekosistemlere (buğday tarlası) kadar hepsi önem taşır.
Enerji, peyzaj yapısında önemli rol oynar. Sıcaklığın, vejetasyon periyodun uzunluğuna olan etkisi, geç ve erken donların tarım üzerindeki etkisi ve aynı zamanda yerleşim dokusu, yaşam koşulları veya turizm vb. üzerine etkileri değerlendirilecek verilerdir. Su, rüzgâr ve termal enerji gibi doğal enerji kaynakları yerleşim dokusunu şekillendirmede ve kültürel peyzajı değiştirmede etkendir. Bir alanda termal su kaynağının varlığı, peyzaj yapısında köklü değişimlere neden olur. Geleneksel alan kullanım dokusu alana turizm vb. kullanımların girişi ile değişime uğrar.
Doğal peyzajlarda ekosistemlerin dağılımı, bazı değişkenlerin (su veya besin varlığı, güneşlenme, rakım v.b.) sonucudur. Bir de ekosistem dağılımını etkileyen diğer bazı faktörlerin dağılım örnekleri kültürel peyzajda gözlenebilir. Buna örnek olarak; kırsal alanlara veya büyük kentsel-endüstriyel merkezlere yakınlık, mal sahipleri arasında arazi paylaşım modelleri, taşıma koridorlarının çevresi verilebilir (Anko 1999).
Temel üretim için gerekli abiyotik konular üzerine bilgi toplamak uzun ve yorucu çalışmalar gerektirir. Eski kültürel peyzajlarda meraların varlığı ilgili besinlerin bolluğunu gösterirken; meraların veya görsel olarak uygun bölgelerdeki yerleşimlerin yokluğu daha sık ya da daha seyrek sel (suyun fazla olması) ya da kuraklık ortaya çıkartır. Birçok olayda, eğer varsa toprak ya da su haritalarından yararlanılmalıdır. Xxxxx besinlerin varlığını ya da yokluğunu etkileyen etmenleri anlamak için biyo-kimyasal döngünün (özellikle kritik elemanlar için) temel bilgilerine ihtiyaç duyulur (Xxxx 1999).
Bir ekolojik sistemde biyomas miktarı yaşam potansiyelinin iyi bir göstergesidir. Peyzaj ölçeğindeki biyomasın ekolojik analizinde genellikle daha kolay ve pratik olduğu için bitki biyoması ile sınırlandırılır. Ancak peyzaj yapısının analizinde sadece biyomas miktarı değil, aynı zamanda bitki biyomasının çeşitliliği de önemlidir. Bu nedenle peyzaj yönetiminde biyomas dağılımı ve çeşitliliği göz önünde bulundurulmalıdır (Anko 1999).
3.2.2.Peyzaj fonksiyonu
Peyzaj fonksiyonu, peyzaj bileşenleri (ekosistem ve çevre) arasındaki etkileşimin toplamıdır. Bu etkileşim madde, enerji ve tür akışı biçimindedir. Bu akışların analizi zordur. Peyzaj yapısı ve fonksiyonu arasında açık bir korelasyon olsa dahi, bu konu fazla çalışılmamıştır (Anko 1999).
Peyzaj fonksiyonunu bilinmeden yapısı ve değişiminin anlaşılması mümkün değildir. Ancak peyzajın işleyişinin anlaşılması zor ve zaman isteyen bir çalışma gerektirir. Aynı zamanda farklı yaklaşımları gerektirir ve şu soruları gündeme getirir: “Herhangi bir kültürel peyzajı sürdürmek ya da korumak için gereken enerjinin maliyeti nedir? Geleneksel peyzajı modernize ederek değişimini sağlamak için gereken madde girdi desteği nedir?” (Anko 1999).
Peyzajdaki enerji akışı biyolojik akışla sınırlı değildir ve canlı, cansız çevre, insan tarafından yapılan manipulasyonlar gibi tüm enerji akışlarını içerir. Bu akışların büyüklüğü ve miktarı kadar nitelikleri de önemlidir. Kaynağı (doğal ya da insan yapısı), hızı vb. sistem bakış açısı ile, herhangi bir peyzajdaki enerji girdilerini (doğal ve yapay), çıktılarını ve kısa dönemdeki dengelerini, enerji etkinliğini ortaya koyabilmek oldukça önemlidir (Anko 1999).
Herhangi bir peyzaj ekosistemi enerji sağlayan ve enerji girdisine gereksinim duyan ekosistemler olarak ikiye ayrılır. Birbirine bağlı bu ekosistemler, ormandan tarıma kadar uzanır (Anko 1999).
Peyzajda madde akışını okumak, görünmez bir enerji akışını okumak kadar zordur. Ancak biraz pratikle peyzajda (doğal) enerji akışının gerçekleştiği birtakım alanları belirlemek olasıdır. Bu alanlar erozyon sonucu madde kaybı olan alanlar, sedimentlerin toplandığı alüvyal topraklar, çığ alanları, gel-git alanları, toprak kayması olan alanlardır. Benzer olarak enerji akışının olduğu ve orijinal doğal akış dokusunu değiştiren yapay kullanım alanlarını (hasat alanları, sulama, drenaj, gübreler vb.) tanımlamak mümkündür (Anko 1999).
Bunların yanı sıra, peyzaj canlılığı organizmalar ve toprak (Magnezyum, Potasyum, Kalsiyum, Fosfor, Kükürt…) ya da organizmalar ve atmosfer (Oksijen, Karbon…) arasında müdahale edilmeyen bir materyal döngüsüne
bağlıdır. Materyal döngülerine yapılan insan müdahalesi, bu döngüleri olumsuz etkilemektedir (Anko 1999).
Çoğu zaman, döngüler belirli bir ekosistemin ya da bir peyzajın sınırlarını aşmaktadır. Küresel, ulusal ve yerel ölçeklerde genellikle biyokimyasal döngüler çalışılmaktadır. Ancak yönetim bakış açısı ile, belirli bir peyzajdaki bir döngünün belli bir bölümü ile ilgili bilgi sahibi olmak önem taşır. Madde girdisi, hızı, formu ve kalitesi, peyzaj yönetiminde ele alınması gereken parametrelerdir (Anko 1999).
Madde girdisi ve çıktısı ekosistemin ve peyzajın açık ya da kapalı olma durumunun temel göstergesidir. Örneğin ormanlar göreceli olarak kapalı sistemlerdir ancak kentsel-endüstriyel sistemler açıktır ve düzenli madde girişi olmadan var olamazlar (Anko 1999).
Türlerin akışı peyzaj işleyişinin önemli yönlerinden biridir. Belli türlerin varlığı ya da yokluğu peyzaj kalitesi hakkında bilgi vermektedir. Bununla birlikte, detaya inmeden peyzajın ekolojik sağlığını belirlemede belli populasyonlar göz önüne alınabilir. Bunlar kurbağalar, ayılar vb. dahi olabilir (Anko 1999).
Peyzaj fonksiyonunun dürdüncü yönü, karşılıklı peyzaj düzenliliğidir. Ekosistemin ve peyzajın kendi kendini düzene sokma derecesi ve insan müdahalesi ne derece gereksinim duyduğunun bilinmesi bu kapsamdadır. Bunun yanı sıra, ekosistemin ve peyzajın fiziksel ve sosyal çevreden etkilenme derecesinin de bilinmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, ekosistemler ve peyzaj, bulunduğu çevreden etkilenmenin yanı sıra, bu çevreye etki de edebilir. Bir peyzaj bünyesindeki doğal bir ekosistem alanındaki bozulum (nadir olarak iyileşme) buna örnek olarak verilebilir (Anko 1999).
3.2.3.Peyzaj değişimi
Peyzajın değişimi, peyzajın ekolojik mozaiğinin yapı ve fonksiyonunda zaman içerisinde meydana gelen değişimdir (Forman ve Godron 1986). Doğal peyzajda değişim, ekosistem yer değişimi olarak adlandırılır. Bu, biyotik toplulukların belirli bir alanda ve zaman süreci içerisinde olgun bir topluluk oluşana kadar yer değiştirmeleri anlamındadır (De Groot 1992). Doğal peyzajlarda bu süreç doğal olarak yavaştır. Yangın, sel, rüzgâr vb. etkiler dahi daha doğal bir yapıya doğru yavaş yavaş ilerleme sürecini değiştiremez. Bunun anlamı biyomasda yükselme, kapalı bir sisteme gidiş, madde ve enerji akışının yavaşlamasıdır (Anko 1999).
Normal olarak doğal peyzajın başarısı, biyolojik çeşitlilikteki özellikle yerli türlerde ve doğal biyotoplarda olduğu gibi onların genetik çeşitliliklerinde; sorunlara, ekosistem üzerinde doğal “tropik bölge akslarının”
eksiksizliğine karşı daha iyi esneklikle sonuçlanan fonksiyonel bağlantıların sayısında; bireysel organizmaların büyüklüklerinde ve uzunluklarında artış anlamına gelir (Anko 1999).
Doğal peyzaj içindeki değişimler nispeten tahmin edilebilir. Fakat kültürel peyzaj içindeki toplam değişim genellikle insanların sayısız kişisel amaçlı etkinliklerinin bir sonucu olduğundan dolayı tahmin edilmesi daha zordur (Anko 1999).
Doğal peyzajdan kültürel peyzaja geçiş çölleşme, intansif tarım, kentleşme, endüstrileşme sonucu olmuştur. Diğer taraftan, koruma alanları, ağaçlandırma gibi çalışmalar bunun karşıtı eylemlerdir. Tüm bu değişim, peyzaj gelişimi ve ekolojik ilişkiler bakımından farklı bir senaryo anlamındadır (Anko 1999).
Peyzaj değişimini anlayabilmek sadece değişim tiplerini bilmek anlamına gelmez. Aynı zamanda bu değişim sürecinin gerçek nedenlerinin analizi yapılmalıdır.
Çoğu zaman peyzaj yönetimi peyzajın değişimi ile ya gerçekleşmesi istenilen bir değişimi ortaya koymak ya da istenmeyen bir değişimi engelleme ile ilgilenir. Bu nedenle, peyzaj değişimini incelerken, sadece kültürel peyzajda olan değişimler incelenmemelidir. Bu yüzden, peyzaj değişimi çalışmalarını sistematik hale dönüştürmek için kültürel peyzaj değişiminin ana parametreleri göz önüne alınmalıdır (Anko 1999).
Kültürel peyzaj değişiminin ana parametreleri aşağıda sıralanmaktadır (Odum 1965):
1. Değişimin kaynağı (abiyotik, biyotik, sosyal çevre),
2. Değişimin karakteri (akut, kronik, karışık, tek nedenli karışıklık),
3. Değişimin gerçekleştiği ortam (abiyotik, biyotik, sosyal çevre),
4. Değişimin kapsamı (ekolojik değişken, ekosistem),
5. Değişimin alanı (noktasal, ekosistem, peyzaj, peyzajlar arası),
6. Değişimin dinamiği (yavaş, hızlı),
7. Değişimin tahmini (başlangıcı, kalkınma/yönü, bitişi),
8. Peyzaj mekânlarının tepkisi (abiyotik, biyotik, sosyal çevre içindeki tepkiler),
9. Değişimin engellenme olasılıkları (uygulanabilirlik, istenebilirlik),
10. Peyzaj değişiminin gerisindeki değer sistemleri.
Peyzaj yapısı ve fonksiyonunun belirlenmesi değişimin belirlenmesine oranla daha kolay olmaktadır. Değişimin analizi daha uzun bir zaman dilimi içerisinde çalışmayı gerektirir. Bazı değişimlerin fark edilmesi çok zor ve zaman alıcıdır.
Özet olarak, peyzaj yöneticileri için aşağıdaki şu üç temel nokta konunun en önemli yönlerini vurgulamaktadır (Anko 1999):
1 Eğer peyzaj yaşayan bir sistemse o halde değişim peyzajın doğasındadır.
2 Eğer peyzaj yaşayan bir sistemse o halde planlanamaz sadece arzu edilen durum için yönlendirilebilir.
3 Kültürel peyzajın bugünkü değişim biçimi her zaman için gelecekteki değişim biçimi ile ilgili tahmin yapma konusunda doğru bilgi vermeyebilir.
3.2.4. Peyzaj karakter değerlendirmesi
Peyzaj insan ve mekân arasındaki ilişkinin bir sonucudur. Bir kent parkından, vadiye, atık depolama alanından bir tepeye kadar farklı niteliklerde ve büyüklüklerde peyzajlar söz konusudur. Belirli bir peyzajı oluşturan doğal (jeoloji, toprak, iklim, flora ve fauna gibi) ve kültürel değerlerin kompozisyonunun ortaya koyduğu desen, o peyzajın karakterini oluşturur. Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde de vurgulandığı üzere peyzaj insanlar tarafından algılanan bir olgudur ve burada vurgulanmak istenen sadece görsel algı değildir. Görmenin yanı sıra işitilen, koklanan ve hissedilen peyzaj, insanlarda bazı hislerin, anıların ya da ilişkilendirmelerin ortaya çıkmasına neden olur; bu nedenle peyzajın karakteri o mekânın anlamıyla da ilişkilidir (Xxxxxxxx, 2002). Peyzaj karakter değerlendirmesi bir peyzaja ilişkin tanımlama, haritalama, sınıflandırma ve tarif etme eylemlerini kapsayan bir süreçtir.
Peyzaj karakter değerlendirmesi planlamadan, korumaya ve yönetime kadar birçok faaliyet için söz konusu olabilen bir yöntemdir. Peyzaj yönetimi açısından ise karakter analizi stratejilerin hazırlanması için bir temel oluşturur. Peyzaj karakteri; belirli bir tip peyzajda elemanlarının oluşturduğu, sürekli olarak var olan, belirgin ve tanımlanabilir bir desendir. Peyzaj karakterinin araştırılması be anlaşılması o peyzajı oluşturan çok sayıdaki farklı etkenin sistematik analizi ile mümkündür. Jeoloji, arazi formu, toprak özellikleri, vejetasyon, hem şimdiki hem de tarihsel arazi kullanımı ve yerleşimler bu etkenlerin en önemlileridir. Peyzaj karakteri değerlendirmesinde karakterizasyon (characterisation) olarak adlandırılan süreç belirgin karakter özelliklerine sahip alanların tanımlanması ve haritalanmasını içerir (Xxxxxxxx, 2002). Aynı karakter özelliklerine sahip
alanlar belirlenerek, peyzaj karakter tipleri tanımlanır. Farklı coğrafi bölgelerde yer alsalar da bazı peyzajlar karakter olarak homojen bir yapı ortaya koyarlar; jeoloji, topografya, drenaj desenleri, vejetasyon ve arazi kullanımı ile yerleşim desenlerinin kombinasyonları benzerlik gösterebilirler (Xxxxxxxx, 2002). Belirli bir peyzaj tipine sahip özgün coğrafi alanlar ise peyzaj karakter alanları olarak adlandırılırlar.
Peyzaj karakter değerlendirilmesinin sonuç ürünü genellikle peyzaj tiplerini ve /veya peyzaj alanlarını gösteren bir haritadır. Bu kapsamda peyzajın karakterini ortaya koymada anahtar rol oynayan karakteristikler ile “değişime neden olan kuvvetler” ya da “anahtar konular” da tanımlanır (Xxxxxxxx, 2002). Peyzaj karakter analizi ülke, bölge ya da yerel ölçekte olabileceği gibi Avrupa örneğinde olduğu gibi kıta ölçeğinde de gerçekleştirilebilir. Ancak Xxxxxxxx (2002) 1:50000 ya da 1:25000’in uygun çalışma ölçekleri olduğunu belirtmiştir. İngiltere ve İskoçya’da peyzaj karakterinin belirlenmesi süreci temel olarak iki aşamayı kapsamaktadır; karakterizasyon ve karar verme. Karakterizayon aşamasının ilk adımı kapsamın tanımlanmasıdır. Bu amaçla; hedefler, ölçek ve detay derecesi, gerekli insan gücü ve kaynaklar ile paydaşların katkı kapsamı tanımlanır. Bu tanımlamanın ardından ikinci basamak masa çalışmasıdır. Bu basamakta alana ait doğal (jeoloji, arazi formu, drenaj, toprak, arazi örtüsü/vejetasyon) ile kültürel/sosyal (alan kullanımı, yerleşimler, peyzajın tarihi boyutu ve arazi desenleri) faktörler incelenerek taslak peyzaj karakter tipleri ya da alanları belirlenir. Daha sonraki basamak olan arazi çalışmasında ise estetik ve algısal boyut, algılanan karakter ve hassasiyet eğilimleri belirlenir. Bu basamağı sınıflandırma ve tarifleme basamağı izler. Bu basamağın çıktıları peyzaj karakter haritası, karakter tipi ve alanlarının tarifi, anahtar karakteristiklerin tanımlanmasıdır. Bu basamakla birlikte ilk aşama olan karakterizasyon süreci sona erer ve karar verme aşaması başlar. Karar verme aşamasının ilk basamağı ise karar verme sürecindeki yaklaşımlara karar verilmesidir. Bu aşamada yeni bir arazi çalışması gerekli olabilir. Ayrıca halkın, sanatçıların vb. peyzaja olan bakış açılarının araştırılması da peyzajın değerinin belirlenmesinde faydalı olabilir. Verilecek kararların desteklenmesi amacıyla yaklaşımlar, ilkeler, kriterler ve gerekli bilgiler bu basamakta kararlaştırılır. En son olarak ise karar verme aşamasına geçilir. Bu aşamanın sonuç ürünleri peyzaj değerlendirmesinin amacına göre değişiklik gösterebilir. Ancak temel olarak bu aşamada ortaya konan konular şunlardır; peyzaj stratejileri, peyzaj kapasaitesi, peyzaj rehberleri. Paydaşların sürecin her hangi bir aşamasında katılımı mümkündür.
5. Çerçeve Programı kapsamında bir uzman grubu olan LANDSCAPE EUROPE, katılımcı olan 14 ülkedeki peyzaj karakteri değerlendirme süreci,
politikaları ve paydaşlarının durumunu araştırmak üzere bir Avrupa Birliği projesi yürütmüşlerdir. Proje 2003 yılında başlamıştır (Anonymous, 2005). Proje grubuna göre peyzaj karakter değerlendirmesi; bilimsel, bölgeye özgü ve paydaş temelli bir tekniktir. Araştırma aynı zamanda Avrupa peyzajlarını ortaya koyan ve Avrupa düzeyinde peyzajları izlemede ortak bir dil yaratmaya yönelik Avrupa Peyzaj Tipolojisi ve Haritası (LANMAP2) ortaya koymuştur. Her ne kadar daha önceden çeşitli kurumlar ve ülkeler tarafından hazırlanmış “peyzaj” haritaları”5 olsa da, proje kapsamındaki amaç mevcut haritalardaki eksikliklerin giderilmesinin yanı sıra farklı teknikler ve yöntemler kullanılarak hazırlanan bu haritaların birbirleri ile karşılaştırılmasındaki güçlüklerin giderilmesi olmuştur.
Projenin tanımında belirtildiği üzere peyzaj karakterinin abiyotik, biyotik ve kültürel olgular arasındaki ilişkileri gösteren işlevsel hiyerarşiyi yansıttığı mantığından yola çıkarak şu veriler sistematik olarak değerlendirilmiştir:
• İklim
• Jeoloji
• Jeomorfoloji ve topografya
• Hidroloji
• Toprak
• Doğal bitki örtüsü
• Fauna
• Arazi kullanımı
• Peyzaj desenleri.
Bu etkenlere ait temel veriler aşağıdaki kaynaklardan elde edilmiştir.
• Xxxxxxx et al. (2005) tarafından hazırlanan Avrupa iklim katmanları haritası
5 Daha önce Avrupa peyzajlarının sınıflandırılması için hazırlanan en önemli çalışmalardan bir tanesi 1990’larda Xxxxx tarafından geliştirilen “The Dobríš Landscape Map” olmuştur. Xxxxx 1:25 milyon ölçeğinde geliştirdiği haritada Avrupa kıtasına ait 30 peyzaj tipi ortaya koymuştur. Xxxxx çalışmasında çok boyutlu bir tipoloji önermiştir. Xxxxx’a göre insan faaliyetleri ile doğal sistemlerin etkileşimi ve ortaya çıkan peyzajın görünümü en önemli boyutlardır. Xxxxx jeolojik, ekolojik, tarımsal, silvikültürel ve görsel kriterler kullanarak “temel peyzajları” listelenmiştir (Anonymous, 2005).
• 1 km çözünürlüğündeki Birleşik Devletler Jeoloji Araştırma Kurumu’ndan temin edilen sayısal yükseklik modelleri (DEM)
• 1:1 milyon ölçekli Avrupa Toprak Veritabanı
• 1:100000 ölçekli CORINE haritası
Çalışmada Almanya’da üretilmiş olan e-cognition yazılımı kullanılmıştır. Yukarıda verilen her bir veriye ilişkin mevcut sınıflandırmalar, birleştirilerek tipoloji sayıları çalışmaya uygun olacak şekilde azaltılmıştır. Örneğin iklim verisine ilişkin 13 çevresel bölge, 8’e indirilmiştir (Anonymous, 2005). Tüm bu verilerin bir araya getirilmesi ile peyzaj tipolojileri belirlenmiştir. Her bir peyzaj tipine bir kod verilerek tanımlanmıştır (Şekil 1). Ortaya çıkan haritanın lejantının ilk bölümünde 8 çevresel bölge altında 375 Avrupa peyzaj tipi yer almaktadır. Bununla birlikte önemli Avrupa peyzaj tipleri kısaca bir tabloda açıklanmıştır.
Peyzaj karakteri değerlendirmesinin temel önemi değişimin yönetiminde önemli bir yardımcı olmasıdır. Değişim kaçınılmaz olmakla beraber, değişimi olumlu sonuçlanacak biçimde yönetmek amaçlanmalıdır. Peyzaj karakter analizinin değerlendirilmesi yalnızca mevcut durumun korunması üzerine odaklanmamalıdır; değişimi de göz önüne alarak yapılacak plan ve tasarımlarda karakter tiplerinin komşu tiplerle nasıl etkileşime gireceği ya da onlardan nasıl etkileneceği irdelenmedir. Peyzaj karakter değerlendirmesine ilişkin sonuçlar peyzaj yönetim hedeflerini belirlemede yardımcı olabilir. Farklı peyzaj tipleri ya da alanların yönetimi için söz konusu hedefler aşağıdakiler gibi olabilir (Xxxxxxxx, 2002):
• Koruma
• Zenginleştirme
• Onarım
• Yeni karakter tiplerinin yaratılması
• Yukarıdakilerin farklı kombinasyonları
Şekil 1. Avrupa peyzaj sınıfları haritası (Anonymous, 2005).
3.2.5. Kültürel Peyzaj Yönetimi
Peyzaj, toplumun yaşam tarzı ve faaliyetleri ile biçimlendirilmiş, o toplum tarafından yaratılan ve değişime zorlanan özellikleri yansıtır. Genel anlamda kültürel peyzaj terimi insan tarafından belirgin biçimde değiştirilmiş alanlar için kullanılır. Günümüzde çok az sayıda peyzaj, doğal ekolojik sistem olarak kabul edilir. İnsan varlığı ya da etkinliklerinin olmadığı sistemler hemen hemen yok gibidir. Tarım, endüstri, kentleşme belirli bir kültürün ve sosyal yapının bir parametresi olarak peyzaja damgasını vurmaktadır. Kültürel peyzajlar biyotik, abyiotik ve sosyal katmanların iç içe olduğu alanlar olarak tanımlanmaktadır (Anko 1999). Kültürel peyzajlar; (i) doğal elemanlar, (ii) farklı tarihsel süreçlerdeki insan faaliyetlerine ilişkin fiziksel bileşenler ve (iii) peyzajda zaman içerisinde yaratılan desenleri içeren mozaiklerdir (Anonymous 1996).
Kültürel peyzaj, ekosistemler sistemi olarak da düşünülebilir. Kültürel peyzaj, alan kullanımı ve yönetimi yoluyla bir dereceye kadar insan tarafından kontrol edilir (Vink 1975). ve büyüklüğü birkaç kilometre çapa kadar inebilir (Forman ve Godron 1986). Kültürel peyzaj, güçlü tarihsel bileşenlere sahiptir. Peyzajın insan tarafından kullanımı genellikle belirgin fiziksel desenler oluşturur ve geçmişteki insan davranışlarını ve değerlerini yansıtan kültürel peyzajlar ortaya çıkar (Anonymous 1996). Kültürel peyzaj sürekli bir değişim içerisindedir. Doğal peyzajın kültürel peyzaja doğru yavaş ve engel olunamayan değişimi başlangıçtaki ekolojik sistemi kültürel ve sosyal bir sistem haline dönüştürmüştür (Anko 1999).
UNESCO Dünya Mirası Listesi kapsamında kültürel peyzajları 3 kategoriye ayırmıştır (2003);
1. İnsan tarafından yaratılmış ve tasarlanmış kültürel peyzajlar.
2. Organik olarak gelişmiş kültürel peyzajlar: ilk olarak sosyal, ekonomik ya da dini nedenlerle ortaya çıkmış ve günümüzdeki formuna doğal çevreyle olan etkileşimi sonucu kavuşmuş peyzajlar.
3. İlişkili kültürel peyzajlar: doğal peyzaj elemanlarıyla din, sanatsal ya da kültürel ilişkilerin ürünü olan peyzajlar.
Yukarıda verilen sınıflandırma sonucunda da görülmektedir ki kültürel peyzajlar oluşum, gelişim ve kapsamları (tarihi peyzajlar, kırsal peyzajlar, kentsel peyzajlar vb.) bakımından oldukça çeşitlilik göstermektedirler Bu nedenle kültürel peyzajlar geniş kapsamlı ve entegre yönetim birimleridir ve kendi özel yönetim gereksinimleri vardır. Örneğin Birleşik Devletler Milli Parklar Dairesi kırsal tarihi peyzajların tanımlanmasında ve belgelenmesinde 11 peyzaj karakteristiği tanımlamıştır (Anonymous 1996):
• Alan kullanımı ve aktiviteleri
• Mekânsal organizasyonun desenleri
• Doğal çevreye tepki
• Kültürel gelenekler
• Sirkülasyon ağları (malzeme ve insan ulaşımında kullanılan sistemler)
• Sınırlar
• Vejetasyon
• Yapılar ve xxxxxxxx
• Xxxxxxx (xxxx ya da nesne grupları)
• Arkeolojik alanlar
• Küçük ölçekli elemanlar (yol tabelaları, kapılar gibi)
İdeal kültürel peyzajda, insanlar peyzajın doğal sağlığına zarar vermeden sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını sağlayabilecek durumda olmalıdırlar. Bu durum, ekolojik esnekliğin belirli bir seviyesinde dengeli mekanizma olarak da anlaşılabilir. Buradaki seviye, biyolojik çeşitliliği tehlikeye atmadan insanlar tarafından ortaya çıkabilecek olası değişiklikleri sunmalıdır. Bu da, peyzajın sürdürülebilir tanımı olarak algılanabilir (Anko 1999).
Kültürel peyzajların yukarıda bahsedilen çeşitliliklerinden ötürü ölçekleri, yönetimde önemli bir boyutu oluşturmaktadır. Bu nedenle yönetim sürecinde kültürel peyzajların sınırlarının belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. McClelland et al (1990)’e göre kültürel peyzaj karakteristiklerinin yoğunluğu, devamlılığı ve bütünlüğü sınırların belirlenmesinde rehber olarak kullanılmalıdır. Selman (2004) ise kültürel peyzajların yönetiminin sadece harici bir yetki (yerel ya da ulusal otoriteler) çerçevesinde olmasının sürdürülebilir olmadığını savunmaktadır. Her ne kadar gerekli olsa da korumaya ilişkin bürokratik süreç iki açıdan yetersiz kalmaktadır;
• Peyzajlar yerel insanların etkileri sonucunda oluştukları için topluluklar ve çevre arasındaki yakın ilişki göz ardı edilemez ve yalnızca bir yönetim otoritesi tarafından idare edilemez. Sürekliliği olan bir toplumsal girdi olmalı ve tercihen arazi yönetimi faaliyetleri mekânın kalitesini iyileştirici nitelikte olmalıdır.
• İkinci olarak ise aktif otorite müdahalesinin maliyeti yüksektir ve kültürel peyzajların tamamında uygulanması bu nedenle mümkün değildir.
Bu nedenlerden dolayı Xxxxxx (2004) halkın yönetim sürecinde aktif olarak yer alması gerekliliğini önemle vurgulamaktadır ve peyzaj planlaması ve
yönetim süreçlerine paydaşların katılmasına yönelik önerdiği uygulamaları 3 başlık altında toplamıştır:
Bilgi tabanlı:
• Yerel peyzaj karakteri, topluluk kaynakları vb. analizleri
• Katılımcı politika geliştirme, topluluklar tarafından uygulama fikri geliştirme
• Belirli kullanıcı gruplarının dahil edilmesi (balıkçılar, avcılar vb.
• Yaratıcı ve yenilikçi büyük ölçekli girişimciler, İlişki tabanlı:
• Özel, gönüllü ve kamusal ajanslar/gruplar tarafından bireysel ve kollaboratif yaklaşımlar (STK aktiviteleri vb.)
• Mekâna bağlı kurullar ve forumların oluşturulması
• Peyzaj yönetimi için koordine çerçevenin oluşturulması Seferberlik kapasitesine yönelik:
• Yasal ve yasayla belirlenmemiş alan kullanımlarına peyzaj özelliklerinin dahil edilmesi
• Turizm, toprak ve su kaynaklarının korunması faaliyetlerinden yararlanabilmesi amacıyla peyzajların yeniden düzenlenmesini sağlayacak (genellikle bir uzman danışmanlığında) tarımsal faaliyetle uğraşan toplulukların girişimciliğinin teşvik edilmesi
• Bir proje kapsamında büyük miktarlarda finansman yaratılması (AB fonları gibi)
• Finansal olarak teşvik edici ve toplumun bireylerinin liderliğinin desteklenmesi
• Düşük seviyelerde halkın eylemlerini içeren hiyerarşik politik yapılanma
• Peyzajın yaratılması ve korunması için kredi, kamusal kaynaklar ve taahhütlü anlaşmalar
• Koruma vb. faaliyetler için toplum tabanlı etkinliklerin mümkün kılınması
Kentleşme olgusu ise küresel ölçekte ve sürdürülebilir kalkınmada kültürel peyzaj yönetimi kapsamında ayrıca dikkate alınması gereken bir kavramdır. Günümüzde dünya nüfusunun yarısı kentsel alanlarda yaşamaktadırlar ve bu sayının artması beklenmektedir. Kentleşme dünyanın değişen peyzajının en önemli süreçlerinden birisidir. Dolayısıyla kentsel alanların dönüşümü önümüzdeki yıllarda insan refahı konusunda en önemli konulardan biri olması kaçınılmazdır. Küresel değişimin en büyük süreçlerinden
biri olarak kentleşme çoklu mekânsal, zamansal ve işlevsel ölçeklerde ortaya çıkmaktadır. Kentsel peyzajlar farklı alan kullanım tiplerinin karışımından oluşmuştur (konut alanları ya da endüstriyel alanlar gibi yapısal alanlar, tarım alanları vb.). Farklı kentsel alanlar farklı zamanlardaki gelişme şartları ve finansal nedenler nedeniyle farklı formlara sahiptirler. Bununla birlikte kentsel peyzajlarda yetersiz yaşam şartları, doğal alanların yok olması, su ve hava kirliliği, endemik bitkilerin ve yaban yaşamının azalması gibi çok çeşitli sorunlara rastlamak mümkündür (Breuste 2009).
Kentsel büyüme, sıklıkla yeşil alanların miktar ve kalitesini azaltan arazi istismarına ve mevcut yeşil alanların parçalanmasına ve izolasyonuna neden olmaktadır. Oysa bu alanlar insan refahı için gerekli olan ekosistem işlevlerinin sürdürülmesinde önemli kaynaklardır. Örneğin kentsel yeşil alanlar hava kalitesini iyileştirir, ısı adalarının olumsuz etkilerini azaltır, gürültüyü azaltır ve daha da önemlisi rekreasyonel ve kültürel değere sahiptirler. Ancak mekânsal heterojenliğin fazla olması, insan kaynaklı olumsuz etkiler ve çıkar çeşitliliği kentsel peyzajların planlanmasını ve yönetimini oldukça zor ve karmaşık kılmaktadır. Kentsel peyzajlar aynı zamanda karmaşık sosyal-ekolojik sistemlerin etkileşimlerine sahne olmaktadırlar. Sürdürülebilirlik yolunda en önemli zorluklarından birisi kentler gibi sosyal-ekolojik sistemlerin nasıl yönetileceğidir (Xxxxxxxxx et al. 2006).
Kentsel büyüme çevresel kaynaklar üzerinde baskı yaratarak, çevrenin kapasitesinin aşılmasına, bu nedenle peyzaj sistemleri üzerinde aşırı yüklenmeye ve sonucunda da peyzajın işlevini yitirmesine neden olabilmektedirler. Bu nedenle bu tip aşırı yüklenmeye neden olan peyzajların yönetiminde doğal çevrenin kapasitesinin belirlenmesine ve bu sistemler üzerinde zarar verici etkiye neden olabilecek yükleyici etmenlerin saptanmasına gereksinim vardır. “Neyin neden önemli olduğuna” karar verilmesi, dikkatin çevre ve peyzaj değerlerinin kullanımı üzerinde tutulmasına yardımcı olur (Wood and Xxxxxxx 2001).
Özellikle Avrupa’da kentleşme tarım ve orman peyzajlarının azalmasına neden olmuştur. Bununla beraber kentsel peyzajların yakın çevresindeki alanlar, kentleşmenin de etkisiyle modern tarımsal kullanımın söz konusu olduğu kültürel peyzajlara dönüşmüşlerdir. Bu iki farklı peyzaj tipinin yan yana yer alması ortaya çelişkili alanların çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle yönetim sürecinde kentsel peyzajların sınırları mevcut kentlerin idari sınırları ile kısıtlanmamalı, kent çeperindeki alanları da kapsayacak biçimde düşünülmelidir (Breuste 2009).
Xxxxxxxxx et al. 2006 sürdürülebilir kentler için adapte edilebilir kapasite geliştirmede, kentsel peyzaj yönetiminin alan kullanımı politikası ile
doğa korumayı bir araya getirmesini önermektedirler. Kentsel yeşil alanların komşu alanları hem etkilediği hem de bu alanlardan etkilendiği göz önüne alındığında, yönetime tüm peyzaj yapılarının dâhil edilmesi gerekmektedir. Kentsel sistemlerin iyi yönetimi farklı peyzaj bileşenlerinin doğalarını anlamayı gerektirir (peyzaj bileşenleri süreci nasıl etkiliyor? Bu bileşenler birbirleri ile nasıl etkileşiyor?) (Breuste (2009).
Peyzaj yönetimi stratejik çalışma, planlama ve insan ilişkilerini kapsar. Aynı zamanda kullanıcıya yöneliktir, yalnızca mekâna odaklanmaz. Kentsel peyzajların yönetimindeki temel hedeflerden biri de kullanıcılarına yarar sağlamak olmalıdır, bu nedenle de yöneticiler ve kullanıcılar arasında katılımcı iletişim ve yönetim modelleri oluşturulmalıdır (Xxxxxxx and Xxxxxxxx 2012). Avrupa Peyzaj Sözleşmesi kapsamında da gerekliliği vurgulanan katılımcılık prensibi, yönetim sürecinde esnekliği ve şeffaflığı gerektirir.
4. PEYZAJ YÖNETİMİNİN İLKELERİ
Sürdürülebilir kalkınma açısından, sosyal, ekonomik ve çevresel süreçlerin meydana getirdiği değişikliklere uyum sağlamak ve rehber olmak olarak tanımlanan peyzaj yönetimi, çevre ile sosyo-ekonomik ilkelerin bütünleştirilmesinden dolayı, aşağıdaki temel amaçlara odaklanmaktadır (Anko 1999):
▪ Doğal verimliliği koruma ve destekleme,
▪ Riskleri azaltma,
▪ Peyzajın kalite ve potansiyelini korumak,
▪ Ekonomik canlılığı sağlamak ve
▪ Sosyal açıdan kabul edilebilirliği sağlamak.
Bu amaçlara bağlı olarak sürdürülebilir kalkınma açısından peyzaj yönetiminin ilkeleri aşağıda belirtilmektedir:
1. Peyzaj yönetimi bütüncül olmalıdır: Peyzaj, insanların ve insan ekosisteminin doğal ve kültürel sistemleri karışımıdır (Naveh 2000). Bütüncül yaklaşım, bu karmaşık ve farklı yapı analizinde ve sistemin etkileşim ve sonuçlarının tanımlanmasında temel esastır. Dünyanın çeşitli ülkelerinde resmî ve özel kuruluşlar göçmen kuşların korunması, tarım ve genetik kaynakların korunması gibi birçok dar amaçlı programlar yürütülmektedir. Böyle programlar genellikle birbirinden kopuk, maddî olanakları kısıtlı ve geniş anlamıyla koruma çalışmalarına yön veremeyecek düzeydedir. Ekolojinin bütünsel yaklaşımı ile koruma çalışmalarına daha geniş bir perspektif ile yaklaşılmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım indirgeyici değil bütüncül bir yaklaşımdır. İndirgeyici yaklaşım çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Çünkü geniş kapsamlı ve tüm çeşitliliğin korunmasına yönelik değildir. Örneğin; kelaynakların korunmaya çalışılması indirgeyici yaklaşımla ele alınmış bir koruma çalışmasıdır. Çünkü bu hayvanların yalnızca habitatları korunmaya çalışılmıştır. Ekolojinin bütüncül yaklaşımına göre ise başarı, canlılık bir bütün olarak düşünüldüğü takdirde koruma çalışmaları başarıya ulaşabilir. Eğer bir tür korunmaya çalışılıyorsa, tür ile beraber o türün yaşadığı alanda koruma altına alınmalıdır.
2. Peyzaj yönetimi ekosistem kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına eğilimli olmalıdır: Çevre, kalkınmanın ayrılmaz ve tamamlayıcı bir parçasıdır. Gerçek anlamda kalkınma, kısa dönemli gelir artışı değil; uzun dönemli, geleceği güvence altına alan, kaynakların sınırlılığını gözeten ve toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesini amaçlayan bir süreç olarak görülmelidir. Mevcut kaynaklar yalnızca bugünkü kuşakların yararı gözetilerek değil, gelecek kuşakların yaşama hakkını da göz önünde bulundurularak kullanılmalıdır.
Sürdürülebilir kalkınma kavramı, kalkınma ve doğal kaynak dengelerini dikkate alan ve kalkınmanın yararlarını, bugünün olduğu kadar, gelecek kuşakların da kullanımına sunan bir yaklaşımdır. Sürdürülebilir kalkınmanın ötesine geçebilmek için yüksek öncelikli bir hedef, ekosistem kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı olmalıdır. Peyzaj yönetimi için, sürdürülebilirlik; peyzaj yaşamında populasyonun sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını yerine getirmek için gerekli olan şeydir; başka bir deyişle; yaşam kalitesini yükseltmek için rehberdir; aynı zamanda, ekosistemin başlıca gereksinimlerinin, canlılığının ve bütünlüğünün korumasıdır. Ulusla arası kabul edilmiş kriterlere karşın, sürdürülebilirlik uygulamada ciddi sınırlamalara sahiptir ve birçok soru hâlâ muallaktadır. Bunlardan biri, gelecek kuşakların yaşam kalitesinin göz önünde tutulmasıdır. Bunun anlamı uzun vadede problem yaratacak kısa vadeli çözümleri en azından engellemeye çalışmaktır.
3. Peyzaj Yönetimi transdisipliner bir yaklaşıma sahip olmalıdır: Peyzaj yönetiminde, bütüncül sistemler kavramından ortaya çıkan transdisipliner yaklaşım (Naveh 2000), ekosistemin faklı bölümleri hakkındaki bilgilerin birleştirilmesi için gereklidir (Xxxxxxxx 1998). Farklı mantık tipleri ile belirlenen farklı gerçeklik seviyelerinin tanınması transdisipliner tutumun kendine has yanıdır. Gerçekliğin, bir tek mantık biçimi ile belirlenen bir tek seviyeye indirgenmesi yönünde herhangi bir çaba transdisiplinerlik sahası içinde barınmamaktadır. Transdisiplinerlik disipliner yaklaşımları tamamlamaktadır. Transdisiplinerlik, disiplinler arasındaki karşılaşmadan çıkıp gelen yeni etkileşimler ve yeni verilerin ortaya çıkmasını ve tüm disiplinleri kendi aralarında paylaştıklarına ve kendilerinin ötesine uzanmayı amaçlamaktadır. Transdisiplinerlik çok-boyutludur. Transdisiplinerlik etiği, kaynağı ister ideolojik, ister bilimsel, ister dini, ister ekonomik, ister politik ya da isterse felsefi olsun, diyalog ve tartışmayı reddeden her tutumu dışlamaktadır. Paylaşılan bilgi, bir ve aynı yer üzerindeki ortak yaşamımızca kollektif ve bireysel farklar için mutlak bir saygıya dayalı paylaşılan bir anlayışa yol açacaktır. Kararlılık, açıklık ve hoşgörü transdisipliner tutum ve vizyonun temel vasıflarıdır. Varolan tüm verileri göz önüne alarak savlarda kararlı oluş olası çarpıtmalara karşı en iyi savunmadır. Açıklık, bilinmeyen, beklenmedik ve öngörülemez olanın kabulünü geçerli kılmaktadır (Anonim 1994).
4. Peyzaj Yönetimi sistem perspektifi içinde olmalıdır: Peyzaj, ekolojik ve sosyal sistemlerin birleşmiş bir bütünüdür. Bu sistemler, diğerleriyle devamlı bir etkileşim içinde olan dinamik ve karmaşık bir yapı sunmaktadır. Ayrıca, peyzajın yapı, fonksiyon ve değişim eğilimine neden olmaktadır. Örneğin; bireysel orman alanları, akarsu kenarları ve ıslak alanlar gibi yerel ekosistemler, kapalı sistemler değillerdir. Diğer peyzaj elemanları ile
etkileşim içerisindedirler. Yerel seviyede gerçekleştirilen insan etkileri ve diğer etkiler bütün çevreyi etkileyebilecek sonuçlar ortaya koyabilir. Xxxxxxxx (1993)’e göre istenmeyen peyzaj fonksiyon bozukluklarından kaçınmak için peyzaj boyutlarında bir planlama yapılmalıdır. Aynı zamanlarda Anko (1994) ve Salwasser ve Xxxxxxx (1994) ormanı sadece orman ekolojisi olarak değil peyzaj ekolojik perspektifi içerisinde de değerlendirilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bu, her tür doğal kaynak için geçerlidir. Peyzaj ekolojisinin ana görevi peyzajın temel taşları arasındaki ilişki hakkında bilgi edinilmesidir, bundan da peyzajın hareketlerinin bir sistem olarak alınması ihtiyacı doğmaktadır (Xxxxxxxxx, 1991). Bu dinamik ve karmaşık yapı özelliği peyzaj yönetimi süreci içinde gözönünde bulundurulmalıdır.
5. Peyzaj Yönetimi ekosistem tabanlı olmalıdır: Peyzaj seviyesinde yönetim, peyzajın farklı ekosistemlerin bir bütünü olarak kabulünü gerektirmektedir. Peyzaj yönetimi ekolojik prensipler üzerine kurulmalıdır. Sürdürülebilirlik açısından bütüncül yaklaşımı düşünürken türler veya ürün temelleri düşünülmek yerine ekosistem üzerine yaklaşımlar kastedilmektedir. Yani, verilmiş olan bir alan veya ekosistem içerisinde ürün potansiyeli vurgulanarak, türler, oluşumları, yapıları ve onlarını birbirleri ile olan etkileşimlerin tüm safhaları düşünülmektedir (Xxxxxxxx 1993). Ekosistemin yapısı dolayısı ile, insan etkileri sadece ekosistemi bir yönü ile etkilemekle kalmaz aynı zamanda birçok eleman ve işlemi de etkiler. Örneğin, ormancılık sadece ormandaki ağaç miktarını azaltmakla kalmayıp aynı zamanda toprak kalitesi, su çevrimi ve habitatı da etkileyecektir. Aynı şekilde bir ekosistemin etkilenmesi de bitişikteki başka ekosistemler üzerinde de önemli etkilerde bulunacaktır. Tipik örnek ise tarım ve ormancılık etkinliklerinin akarsu ve yakın çevresinde yaşayanlara etkileridir. Ekosistem yönetimi, değişik boyutlardaki etkilenen ekosistemler ve bitişik ekosistemlerdeki işlemleri ve her bir elemanın olası sonuçlarını değerlendirdikten sonra verilen kararlar ışığında gerçekleştirilmelidir Anonymous 1996).
6. Peyzaj Yönetiminde insan unsuru dikkate alınmalıdır: İnsan, özellikle kültürel peyzaj için dominant bir organizmadır. Yaşamın insan yönü, üretim ve tüketim modelleri peyzaj değişiminde önemli etmenlerdir. Doğal kaynaklar ile insan gereksinimleri arasında kurulmuş bir denge, insan varlığının hayatta kalması kadar ekosistemin sürdürülebilirliği için de bir garantidir. Peyzajın yapısal ve fonksiyonel değişim eğilimlerinin önceden belirlenmesinde ve yönetim amaçlarının tespit edilmesinde, insan ölçeğinin “Peyzaj Yönetimi”nin tamamlayıcı bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
Toplum katılımı sürdürülebilir peyzaj yönetiminin önkoşuludur. Peyzaj yönetimin birçok farklı yönü ve birçok farklı uygulama yolları bulunmaktadır. Ancak tüm bunlar ortak bir noktada birleşmektedir: paydaşların peyzaj yönetimine katılımı. Peyzaj, topluma ait olma özelliği ile çok sayıda kişinin üzerinde hak iddia edeceği konumdadır. Bu durum, her bir aşamadaki kabul ve kararların katılımcı yaklaşım ile geliştirilmesi gereğini doğurmaktadır. Birçok durumda öncelikli katılımcılar (Höchtl et al. 2007):
• Politikacılar
• Farklı düzeylerdeki karar vericiler
• Kamu kurumları
• STK lar
• En önemlisi ise, o peyzajda yaşayan insanlardır.
7. Peyzaj Yönetiminde mekânsal ve zamansal değişim hesaba katılmalıdır: Peyzaj değişimi fazla zamanlı ekolojik mozaiğin yapısı ve fonksiyonu içinde bir değişimdir (Anko 1999). Açık bir sistem olan zamansal ve mekânsal değişim önemlidir. “Peyzaj Yönetimi”, peyzaj yapı ve fonksiyonu içindeki değişimini hesaba katmalıdır.
8. Peyzaj Yönetiminde göstergeler kullanılmalıdır: Göstergeler, metodların değişikliği içinde karar vermede önemli bir rehber sağlamaktadır. Göstergeler, karar verme sürecini kolaylaştıran bilgiyi yönetilebilir birimleri içinde fiziksel ve sosyal bilim bilgisine çevirir. Aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma amaçlarının gelişmesi amacıyla ölçüm ve ayarlamada yardımcıdır. Göstergeler, ekonomik ve sosyal zararı zamanında önlemek için erken bir uyarı sağlar (United Nations 2001). Göstergeler, özellikle peyzaj değişim eğilimini tanımlamada ve peyzaj yönetim sürecinde gelecek eylem ve politikalara rehberlik amacı için önemli araçlardır.
9. Peyzaj Yönetimi çok yönlü hedeflere sahip olmalıdır: Sürdürülebilir kalkınma açısından peyzaj yönetimi hedeflerinin doğası birçok öğenin sonucudur. Mevcut yasal ve politik zorunluluklar, bu türdeki yönetimin ekolojik ve holistik doğası ve biyolojik çeşitliliği de içeren sürdürülebilirlik için uluslar arası kriter tanımlamaları yapılmıştır. Tek başına ticari elemanlar hedeften ayrı olarak yönetilemez. Hedefler ekonomik, ekolojik ve sosyal ihtiyaçlar tanımlanarak oluşturulmuş konular temel alınarak gerçekleştirilir veya diğer bir deyişle peyzaj içindeki ekosistemin diğer fonksiyonları da katılmalıdır. Örnek olarak yakın zamanlarda yapılmış olan dünyanın ihtiyaç ve isteklerine göre ahşap ürünü, uzun dönemli yaklaşımlar ve onun sürdürülebilir orman yönetimi incelenmiş (Xxxxxxx et al. 1996), çalışan ekip tarafından, en yüksek talepler doğrultusunda bile istenilen tür ve miktarda ağaç ürünlerine, dünya ormanlarının yetebilecek kapasitede olduğu kararına varılmıştır.
Böylelikle tanıları, küresel ormancılık politikası açısından ahşap ürünlerinin talepler doğrultusunda kullanımına herhangi bir sakınca bulunmadığını vurgulamaktadır. Buna rağmen uzun dönemde dünya çapında sürekli artan ağaç ürünlerine karşın bu üretimi gerçekleştirebilecek orman alanları azalmaktadır. Bu yaklaşımlar, çevreyi korumak amacıyla bu sektörde kullanılmak üzere ağaç benzeri-odun olmayan ürünlerin tercih edilmesi ile sonuçlanacaktır. Bu örnek önceliğin arazi kullanımı karar verme sürecinde çok sektörlü yaklaşımın güçlendirilmesi olduğunu gösterir ve bundan dolayı da ekolojik, ekonomik ve sosyal konuları dikkate alarak çok hedefli yönetim ihtiyacı duyulmaktadır. Bu tip sonuçlara daha küçük coğrafî boyutlar ve diğer ekosistemler için de varılabilir. Aynı zamanda önemli sorunun da cevaplanması gerekmektedir: Hedeflerin ayarlanmasında kullanılması gereken işlemler nelerdir ve kimler dahi olmalıdır (Anoymous 1996)?
10. Peyzaj Yönetimi güvenilir bilgi ve geçerli hükümlerin ışığında uygulanmalıdır: Bilimsel veri, sürdürülebilir kalkınma için peyzaj yönetiminin önemli temel unsurlarından biridir. Politika kalitesi ve peyzaj yönetim kararları, yüksek derecede, kullanılabilir bilimsel verinin miktarı ve kalitesine bağlıdır. Peyzaj yönetiminin temelini geliştirme sadece güvenilir bilgi ile sağlanamaz; doğru bilgi ve verinin yanı sıra ekosistemlerin fonksiyonlarının ne kadar önemli olduğunun, bu sistemlerin insan kullanımını ne derece tolere ettiği ve ne derece kaldırabildiğinin, politika ve yönetim kararlarının kaynak kullanımını ne derece etkilediğinin anlaşılması gerekmektedir (Xxxxxx ve Huke 1996).
Sürdürülebilirlik, sınırlamalar nedeniyle sosyal bir seçimdir. Ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri dengelemeye çalışmak çoğunlukla farklı, ara sırada da karşıt görüşlere neden olabilir. Doğal kaynakların toplum tarafından kullanımına uygun amaç ve hedefleri ortak kararlarla belirlemek, yönetimin uygulanmasıyla ilişkili tüm grupların destek, anlayış ve ilgisini sağlamak, yönetici ve politikacıların kritik ve zor görevleri arasındadır. Bu zorluklar, kararları sadece güvenilir bilgi üzerine değil aynı zamanda geçerli hükümler üzerine dayandırarak görüşmekle en iyi şekilde aşılabilir (Anonymous 1996).
11. Peyzaj Yönetimi uyarlanabilir (adaptif) olmalıdır: Peyzaj sürekli bir değişim içerisindedir ve değişim kaçınılmazdır. Bu nedenle peyzaj yönetimi sürecinde peyzaj değişimini izlemek ve yönetim sürecine uyarlamak yönetimin başarısı açısından önemlidir. Uyarlanabilir yönetim tecrübelerin bir sistem anlayışıyla değişimi izleme aşamasına bağlantısının kurulması sürecidir. Yönetim uygulamaları yeni bilgiler elde edildikçe tekrarlayan bir düzende güncellenirler. Bu da yöneticiler ve araştırıcılar arasında güçlü bir bağ bulunmasını gerekli kılmaktadır (xxxxxxxxxxx 2008). Uyarlanabilir yönetim yaklaşımda belirsizlik riski ve uzun dönemli sorumluluk söz konusu olup, ayrıca iyi tasarlanmış bir
izleme sürecine gereksinim duyulmakta ve değişim gerektiğinde değişimden kaçınılmamalıdır
(Xxxxxxxxxxx and Xxxxxxxx 2002).
5. PEYZAJ YÖNETİM PROJESİNİN HAZIRLANMASI VE PEYZAJ YÖNETİMİ SÜRECİ
(Kaynak: Xxxxxxxx Xxxxxxxx, X. and Xxxxxxx Xxxxx, A., 2011)
Peyzaj yönetim projesi, peyzaj yönetim sürecinin (mekansal vizyon, diyagnoz, formülasyon, uygulama, yayım, ve izleme) tüm aşamalarında sistematik olarak uygulanan, belirlenmiş olan peyzaj kalite hedefleri doğrultusunda peyzajın ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinde bir araçtır.
Peyzaj yönetim projesinde uygulayıcılar ve aktörler, düzenleyici (promoter), yürütücü (manager), peyzaj yönetim ekibi ve peyzaj ortaklarıdır.
▪ Yönetim düzenleyicisi sosyal, ekonomik, kurumsal ya da uzman niteliğine sahip olup, yürütücü ve peyzaj yönetim ekibine projeyi gerçekleştirmek için gerekli kaynakları sağlama, peyzaj yönetim sürecini ve projeleri yürütme ve uygulama, projenin başarısı için gerekli eylemleri gerçekleştirmede sorumluluğu olan kişidir;
▪ Yürütücü, peyzaj yönetim süreçleri ve projelerini yönlendiren, bu süreçlere aktif olarak katılan uzman kişidir;
▪ Yönetim ekibi, projenin geliştirilmesinde aktif rol oynayan ve yürütücü tarafından yönlendirilen disiplinler arası, uzmanlardan oluşan ekiptir;
▪ Ortaklar, yönetim sürecine katılan, yürütücü ve yönetim ekibi ile etkileşimde bulunan sosyal, ekonomik, kurumsal uygulayıcılardır.
5.1. Yönetim projesinin aşamaları
Peyzaj yönetimi, uygun araç, program ve uygulamaların yönetim projesinde belirlendiği peyzaj ve yaşam kalitesini iyileştiren stratejilerin geliştirildiği dinamik bir süreçtir. Bu süreç birbirini izleyen 5 temel aşamadan oluşmaktadır (Şekil 2).
İlk aşama olan ön hipotez ve mekansal vizyon, projenin kapsadığı alanda, proje düzenleyicisi tarafından ortaya konulan ön hipotezler, yürütücü ya da ekibin deneyimleri ve disiplinler arası bilgisi kapsamında alanın ön analizinin yapılması ve proje kapsamında ele alınacak konuların belirlenmesidir. Bu eylem mekansal vizyon geliştirme olarak adlandırılmaktadır.
İkinci aşama olan keşif ve diyagnoz, projenin eksiksiz ve sistematik bir peyzaj analizi temeline dayanmasını kapsamaktadır. Bu aşama, seçilen alanın sınırlandırılmasını da kapsar. Mekânsal analiz ve diyagnoz, peyzajın mevcut durumu ve gelecekteki olası durumu, eğilim ve dinamikleri, mevcut çalışmalardan elde edilen bilgiler, ilgili plan çerçevesi, sosyal, ekonomik ve kurumsal uygulayıcılar ile görüşmeler vasıtası ile etkileşim ve sosyal ağların
tanımlanması sürecidir. Tüm bu faktörler yürütücü ve ekibe takip eden yönetim süreçlerinde yardımcı olacaktır; bir anlamda tanının konulmasıdır.
AŞAMA 5. YAYIM VE İZLEME
AŞAMA 4. GELİŞİM VE UYGULAMA
AŞAMA 3. ÖNERİNİN FORMÜLASYONU
AŞAMA2. DEĞERLENDİRME VE DİYAGNOZ
AŞAMA 1. ÖN HİPOTEZ VE MEKÂNSAL VİZYON
PEYZAJ YÖNETİM PROJESİ
Şekil 2. Peyzaj yönetim projesinin aşamaları
Ön hipotezler ve mekânsal vizyonun onaylanmasına odaklanılan bu ön keşif ve diyagnozdan sonra önerilerin formülasyonu aşaması gelmektedir. Bu aşamada, sosyal katılım süreci ile projenin amaçları kesinleştirilir ve anahtar fikirler ile projenin genel çerçevesi tanımlanır.
Buraya kadar yapılan, amaçlara ulaşabilmek için anahtar fikirlerin ve kriterlerin tanımlanması için stratejilerin belirlenmesi ile peyzaj yönetim projesi önerilerinin ve eylemlerinin belirlenmesi aşamasıdır. Bu aşama interaktif ve iki taraflı bilgi alışverişi süreçlerini kapsar. Tüm bu süreç sosyal katılımı içerecek biçimde gelişmektedir.
Dördüncü aşama olan gelişim ve uygulama aşamasında ekip proje kapsamındaki önerileri ve eylemleri geliştirir, ilgili uygulayıcılar arasında işbirliği ve uzlaşmanın sağlanmasını temin eder. Uygulayıcıların tanımlandığı, finansal kaynakların saptandığı, uygulama için zaman çizelgesinin oluşturulduğu bir yönetim planı dâhilinde öneriler ve eylemler uygulanır. Bu aşama genellikle danışma ve arabuluculuk çerçevesinde gerçekleşir ve peyzaj ortaklarının taahhütleri ile sorumluluklarının ve belirlenmesini kapsar.
Son olarak yayım ve izleme aşaması bir grup iletişim ve yayım stratejilerini kapsar. Burada amaç önerilerin ve eylemlerin toplum tarafından anlaşılmasını sağlamaktır. Sosyal, ekonomik ve kurumsal ortakları projenin bu aşamasına dâhil etmek için bir peyzaj konseyi oluşturur. Bu konsey, toplumsal bilinci yükseltme ve bir “peyzaj kalite kültürü” oluşturma konusundaki çalışmaları yürütür.
Bu katılımcı yapıyı desteklemek, yönetim projesinde yer alan öneri ve faaliyetleri desteklemek amacı ile bir teknik büro kurulabilir. Bu teknik büro, peyzaj planlama konusunda uzman kişilerden oluşabilir. Teknik büronun görevi, projenin sosyal, ekonomik, kurumsal ortakları ve toplumun proje konusunda bilgilendirilmesi ve projenin tanıtımı olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde yönetim sürecinin çeşitli göstergeler kullanılarak düzenli olarak izlenmesi gerekir.
Aşağıda peyzaj yönetim projesinin aşamalarının amaç ve kapsamı detaylı olarak açıklanmıştır (Şekil 3).
Şekil 3. Peyzaj yönetimi projesinin birbirini izleyen aşamaları.
1. Aşama: Ön hipotez ve mekansal vizyon
1.1. Ön hipotez ve genel amaçlar
Ön hipotezler ve genel amaçların belirlenmesi peyzaj yönetim projesinin başlangıç noktasıdır. Ön hipotezler ve genel amaçların düzenleyicinin başkanlığında ve sosyal, ekonomik, kurumsal ortakların katılımı yolu ile belirlenmelidir. Bu aşamada gerçekleştirilen sosyal katılım yönetimin ilerleyen aşamalarında yoğunlaşarak artmaktadır.
Belirlenen genel amaçlar projenin başlangıç noktasını belirlemede, düzenleyicinin temel konulara ilişkin disiplinler arası ekibi oluşturmasında, gerçekleştirilecek amaçları belirlemesinde gerekli olan alt yapıyı oluşturur. Düzenleyici, genel amaçların gerçekleştirilmesi için gerekli olan eylemler ile yürütücü ve ekibe projenin uygulanması için gerekli olan kaynakları sağlamada sorumludur.
1.2. Mekansal vizyon
Düzenleyici tarafından önerilen ön hipotezler ve genel amaçlar yürütücü ve ekibin uzmanlığı, bilgisi ve deneyimi ile mekânsal vizyonun oluşturulmasında temel oluşturur.
Mekânsal ön analiz tamamlandıktan sonra, yönetim projesinin ön kapsamı belirlenir, bazı temel ön fikirler not edilir ve projenin ön tanımlaması yapılır. Ön fikirler çerçevesinde peyzaja ilişkin ele alınacak konular ve gerçekleştirilecek eylemler özetlenir.
a) Projenin ön kapsamının belirlenmesi
Peyzaj yönetim projesinin kapsamını oluşturan mekânın fiziksel sınırlarıdır. Yürütücü ve ekip projeyi bu sınırlar çerçevesinde formüle ederler. Ancak bu aşamada belirlenen sınırlar, diyagnoz sonrası değişebilir.
Bu aşama aynı zamanda çalışmanın ölçeğinin saptandığı aşamadır. Ölçek belirlenirken bu kararın peyzajın bileşenlerinin analizi ve yönetim araçlarını (plan, program vb) etkileyeceği de unutulmamalıdır.
b) Ön anahtar fikirlerin belirlenmesi
Ön peyzaj analizi tamamlandıktan sonra mekansal vizyon kapsamında daha önce saptanan ön anahtar fikirler geliştirilmeye başlanır. “Anahtar fikir” belirli bir peyzajın stratejik potansiyeli olan önemli soyut ve somut elemanlarını değerlendirerek peyzaj yönetim projesinin çerçevesi oluşturan fikirler anlamındadır.
Anahtar fikir sadece somut konuları veya kaynakları ( peyzajın fiziksel bileşenleri gibi) veya soyut kaynakları (sosyal, kültürel, tarihi, turistik, estetik
ve diğer elemanlar) tanımlamak değil; peyzaj kapitalini oluşturan önemli konuları, değerleri ve kaynakları birbirleri ile ilişkilendiren, peyzajın stratejik potansiyelini vurgulayan özelliktedir.
Mekansal vizyon, yönetilecek peyzajı iyileştiren ve potansiyelini ortaya çıkartan anahtar fikirlerin ve konuların saptanmasında temel oluşturmaktadır.
c) Xxx xxxxxxxxxx (ön) tanımlanması
Son olarak yürütücü veya ekip düzenleyicinin hazırladığı genel amaçlar çerçevesinde projeyi tanımlar. Tanım kısa bir özet biçiminde ve anahtar fikirleri vurgulayan, farklı konuları, amaçları, stratejileri, önerileri ve eylemleri tanımlayan biçimde olmalıdır. Bir yönetim projesinde tanım, sonuçta belli bir peyzajı iyileştirecek ve dinamizm getirecek özellikte olmalıdır.
2. Aşama: Keşif ve diyagnoz
2.1. Mekânsal analiz
Peyzaj belirli bir mekânın insan tarafından algılanan biçimidir. Bu kapsamda mekân ve peyzaj kavramları birbirleri ile mantıksal olarak ilişkilidir. Diğer taraftan mekân sadece bir alanı tariflemez, kendisini oluşturan bileşenlerin bir konfigürasyonudur. Bu öngörü, peyzaj yönetim projesinin mekânın statik ve dinamik bileşenlerini, arazi çalışmaları ve mevcut çalışmaların değerlendirildiği keşif çalışmalarını kapsaması gerektiğini göstermektedir. Bununla birlikte her mekânın ve peyzajın benzersiz olduğu, biyo-coğrafik koşulların farklılığı ve hiçbir zaman özdeş olmadıkları unutulmamalıdır.
Peyzaj yönetim projesi kapsamında yapılan mekânsal analiz, belirlenmiş bir alanı ve bu alanın fonksiyonel ve algısal yönden etkilediği diğer alanları kapsamalıdır. Çalışma alanının mekânsal bileşenlerinin tanımlanması ve içeriklerinin belirlenmesi bu kapsamda yapılmalıdır.
▪ lokasyon bileşenleri: yer, ulaşılabilirlik, coğrafi durum
▪ jeomorfolojik bileşenler: rölyef, hidrolojik sistem, topografya
▪ biyofiziksel bileşenler: toprak, iklim, vejetasyon, ekosistemler
▪ sosyo-ekonomik bileşenler: yerleşimler, altyapı ağları, alan kullanımı, ekonomik faaliyetler ve akışlar ( ekonomi, enerji, mal ve hizmetler vb.)
Ancak bu süreç mekânın bütünsel yorumunu da gerektirmektedir. Bu kapsamda çeşitli parametreler arasındaki bağlantıların analizi önemlidir. Yönetilecek peyzajın mekânsal konfigürasyonu ve yapısı bu analiz sonucu özetlenmelidir.
Sonuç olarak, peyzaj yönetimi kapsamında yapılan mekânsal analiz mekânsal konfigürasyonu hedefleyen ve peyzaj diyagnozuna ve peyzaj
yönetimine temel oluşturan gerekli parametreleri ortaya koyan net ve öz bilgileri içermelidir.
2.2. Peyzaj diyagnozu
Mekânsal analizden elde edilen veri önemli ancak peyzaj yönetim projesi için yeterli bir veri değildir. Bu kapsamda peyzaj diyagnozu yapılmalı, peyzajın; bileşenleri, değeri ve gelişim eğilimi saptanmalıdır. Mekânsal analizin amacını, mekânsal konfigürasyonun belirlenmesi ve çalışılan alanın özelliklerinin bilinmesi olarak ifade edersek, diyagnozun amacı ise peyzajın durumunun, gelişim trendinin ve gelecek için fırsatların bilinmesi olarak ifade edilebilir. Tüm yönetim projeleri belirlenmiş amaçlar çerçevesinde geliştirilir ve süreç boyunca bu amaçlar göz önünde bulundurulur.
Peyzaj analizi ve diyagnozu için geliştirilmiş birçok yöntem bulunmaktadır. Peyzajın farklı boyutları ve bileşenleri bu yöntemlerle analiz edilebilir. Peyzaj yönetim projelerinin uygulanmasında çalışılan peyzajın özelliklerine bağlı olarak farklı meslek disiplinlerinin uzmanlıklarından yararlanılmalıdır. Bu kapsamda çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bu konuda unutulmaması gereken nokta, amaçlara sadık kalmak ve standart bir diyagnoz gerçekleştirmektir.
Peyzaj diyagnozu sürecinde mekânsal analiz aşamasında temin edilen veri peyzajın farklı boyutlarını anlamamıza yardımcı olacak diğer değişkenlerle tamamlanır.
Bu bileşenleri somutlaştırmak kolay olmayabilir ancak peyzajın kapsamlı olarak anlaşılması ve gelecekteki durumun yönlendirilmesi bakımından gereklidir.
Bu bileşenler somut veya soyut bileşenler (görsel, algısal, kültürel ve eko-coğrafik) olabilirler:
▪ Görsel bileşenler: (çizgi, nokta, hacim vb.), organizasyonel (formal çizgiler, görsel yapı, mekânsal düzen vb), değişkenler (baskınlık, çeşitlilik, yönlenme, renklenme, ışıklanma vb.) ;
▪ Algısal bileşenler: algısal ölçekler, izleme noktaları ve görsel referanslar;
▪ Kültürel bileşenler: kültürel temsil öğeleri (gelenek ve görenekler vb.) kültürel miras öğeleri (sosyal, doğal, estetik vb) ve sembolik elemanlar;
▪ Eko-coğrafi bileşenler: lekeler (ekolojik ve sosyo-ekonomik), peyzaj yapısı, peyzaj birimleri, habitat tipleri vb;
▪ Mevcut ve geleceğe ilişkin eğilimler: peyzaj değerleri, dinamikler, etkiler, fırsatlar.
Peyzaj diyagnozu verisi peyzaj yönetimi projesinde önemli ve gereklidir. Ancak, bu verinin seçici ve öz nitelikte olması gerekir. Gereğinden fazla ve kapsamlı envanter oluşturmaktan kaçınılmalı, en gerekli bileşenler tanımlamalı ve bu bileşenler önem derecelerine göre sıralanmalıdır.
Peyzaj diyagnozunun sonuçları; peyzaj değerleri, eğilimler ve fırsatları açıkça ortaya koymalıdır. Bu veri, peyzajın iyileştirilmesi amaçlı önerilerin geliştirilmesi ve tüm ortakların birlikte uygulayacakları stratejilerin belirlenmesine yardımcı olacaktır.
2.3. Bilgi kaynağı analizi
Keşif ve diyagnoz süreçleri sırasında yönetim ekibi proje alanına dair veriyi kapsayan tüm veri kaynaklarının kullanıldığından emin olmalıdır. Bu sadece bilimsel ve teknik anlamda titiz bir çalışma yürütme anlamında değil ve aynı zamanda güvenilirliği sağlama bakımından gereklidir. Geçmişte diğer uzmanlar tarafından yapılan çalışmaların tekrarından kaçınılmalıdır. Boşa harcanan zaman ve çabadan kaçınılmalıdır.
a) Doğrudan bilgi kaynakları
Doğrudan bilgi kaynağı çalışma alanından elde edilen bilgi, arazi çalışmaları vb.dir. Bu bilgi bilimsel yazılar, dökümanlar ve istatiksel veri tabanından elde edilemeyecek veridir. Ancak unutulmaması gereken konu; arazi çalışmalarının amacının sadece veri toplamak olmadığıdır. Kaynağında toplanan veri( not alma, fotoğraf, harita, skeç vb.) çeşitli değişkenler temelinde önemli bir veri tabanı oluştururken aynı zamanda direkt gözlem, bireysel algının diğer farklı bakış açıları değerlendirilerek onaylanması, sosyal ortaklarla etkileşimi (anket, tartışma vb.) sağlar. Arazi çalışmaları sadece bazı sorulara yanıt bulma değil ve aynı zamanda yeni soruların, fikirlerin ve hipotezlerin oluşmasını sağlar. Etkin bir arazi çalışması için; önceden hazırlık yapılmalı ve yönetim projesi süresinde tekrarlanan ziyaretler ile veri tamamlama ve/veya yeni verinin onaylanması yapılmalıdır.
Çalışmanın kapsamına ve amacına bağlı olarak arazi çalışmaları bir program çerçevesinde yapılmalıdır. Bu kapsamda yönetim ekibinin in koordinasyonu önemlidir. Peyzaj yöneticileri proje alanı hakkında bilgi sahibi olmalı, alanın ve alandaki nüfusun özelliklerini bilmelidirler.
b) Dolaylı bilgi kaynakları
Günümüzde elektronik bilgi kaynakları alana ilişkin (coğrafi ve peyzaja ilişkin veri de dâhil olmak üzere) ve bu veriye ulaşım giderek kolaylaşmakta ve bu çerçevede kapsamlı veri toplamak mümkün olmaktadır. Bu verilere ulaşmak proje ekibinin gereksinimi olan verinin elde edilmesi bakımından önemli olmakla
birlikte yine de veri toplama ve analizi konusunda harcanması gereken zaman gerçeği göz ardı edilememelidir.
Dolaylı veri kaynakları 6 temel başlık altında toplanabilir.
▪ Tanımlayıcı: bölgesel ve sektörel planlar ile mekânsal ve sektörel yasal çerçeve;
▪ Bilimsel: araştırmalar, tezler vb.;
▪ Kartografik: haritalar, hava fotoğrafları, uydu görüntüleri;
▪ İstatistiksel: ekonomik, demografik, sosyal vb;
▪ Kartografik olmayan görseller: resimler, fotoğraflar vb;
▪ Kültürel: edebi çalışmalar, basın, vb.
Yönetim projesinde tüm veri kaynaklarının bilinmesi yönetim projesinin tüm aşamalarına temel oluşturmada önemlidir. Yasal çerçeve ve plan çerçevesinin bilinmesinin ise öncelikli önemi vardır. Bu veri ( alan kullanıma ilişkin kısıtlar ve olanaklar, alan politikaları vb.) tüm projelerin çerçevesini oluşturur.
Veri kaynakları ve verinin çeşitliliği değerlendirme güçlüğüne neden olabilir. Burada sistematik bir yaklaşımla veri seçimi yapılmalıdır. Çoğu zaman toplanan verinin sınıflandırılması ve alana uyarlanması gerekebilir.
Verinin eksikliği veya çeşitliliği peyzaj yönetim projesinin işleyişinde sınırlayıcı olabileceği gibi gereğinden fazla verinin değerlendirilmesi de projenin fayda-maliyet dengesini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenle veri sistematik bir yöntemle değerlendirilmeli ve gereksiz olabilecek veri elenmelidir. Bu nedenle, veri kaynaklarının ve verinin etkin olarak değerlendirilmesi projenin temel amaçları belirlendikten sonra aşağıdaki işleyiş kapsamında yapılmalıdır:
▪ Verinin derlenmesi ve yorumlanması,
▪ Yönetim projesinin amaçları kapsamında gerekli verinin belirlenmesi,
▪ Veri seçimi ve analizi.
Veri toplama sürecinde uzmanlara, benzer projelerde deneyimi olan kişilere ve çalışma alanı ile ilgili bilgisi olan kişilere danışmak gerekmektedir. Sonuç olarak, verinin temin edildiği tüm kaynaklar, her tür yardım ve desteğin alındığı kişi ve bilgi kaynakları listelenerek bir kaynak listesi hazırlanmalıdır.
2.4. Sosyal ve kurumsal partnerlerle etkileşim
Peyzajı sosyal bir ürün olarak adlandırabiliriz. Peyzajı biçimlendiren, toplum ve doğal çevre arasındaki etkileşimlerdir. İnsanın hayatını idame
ettirebilmesi için doğal kaynakları kullanması ve diğer faaliyetler veya yeni peyzajların yaratılması sonucu gerçekleşen değişimler peyzajı biçimlendirmektedir. Peyzaj sosyal bir yapılanma (sosyal bakış açısının ve çevreye karşı olan tutumun sonucu) ve aynı zamanda kültürel bir gerçekliktir.
Peyzajın korunması, planlanması ve yönetimi konularında sosyal boyutun önemi göz ardı edilemez. Peyzaj yönetiminde toplumu sürece dâhil etmeyen bakış açısı ile başarılı olmak mümkün değildir. Peyzajın değişiminde tek etken toplum değildir. Peyzajın biyotik ve abiyotik bileşenleri de değişime neden olur ancak değişimdeki payları daha azdır. Peyzaj yönetim projeleri, sosyal bakış açısı ile planlanmalı, yönetim ekibi ve yönetici aşağıda sıralanan faaliyetleri gerçekleştirmek için gerekli zamanı ve kaynakları ayırmalıdırlar:
▪ sosyal ortakların belirlenmesi:
▪ kurumsal ortaklar (yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası yönetim birimleri);
▪ ekonomik ortaklar (ekonomik sektör, işveren kuruluşları, ticaret odaları vb.);
▪ sivil ortaklar (sivil toplum kuruluşları vb.);
▪ sosyal ağların belirlenmesi: amaçlar, bağlantılar, çatışmalar, vb;
▪ sosyal ortaklarla etkileşim: danışma, tartışma, işbirliği, koordinasyon vb.
Peyzaj yönetim projesinde en fazla fayda, sosyal ortaklarla etkileşim sonucu sağlanır. Bu etkileşim sonucunda diğer kaynaklardan elde edilmesi çok güç olan bilgiler temin edilir, peyzajın karmaşık yapını anlamda kolaylık sağlanır (toplumun istek ve beklentileri vb.) ve danışma/ikna süreçleri için temel oluşması sağlanır.
2.5. Kapsamlı diyagnoz raporu
Sosyal katılım temeli üzerine kurulmuş olan yönetim sürecinin uygulama amaçlı olması nedeni ile gerekli bilgi kaynakları ve dokümanlara ulaşmanın yolu ortaklarla işbirliği kurmaktan geçmektedir. Analiz ve diyagnoz aşamalarının tamamlanmasından sonra temel sonuçların detaylı bir biçimde sunulduğu kapsamlı bir diyagnoz raporunun hazırlanmasını bu anlamda önemli bir gerekliliktir. Bu raporun içeriği ve kapsamı yönetim projesinin amaçlarına uyum sağlayacak biçimde değişken olması gereğinin yanı sıra, bazı temel soruları yanıtlayacak bilgileri de içerir olması gerekir:
▪ peyzajın özet olarak tanımlanması (neden bu peyzaj projelendirildi ve bu peyzajı diğerlerinden ayıran özellikler nelerdir?),
▪ peyzaja dair işlemeyen yönler (öne çıkan problemler ve çatışmalar nelerdir?),
▪ peyzaj değerleri (mevcut peyzaj kaynakları ve sosyal kaynaklar nelerdir?),
▪ sonuç (ön hipotez ve beklentiler karşılandı mı? Tanımlama ve diyagnoz aşamalarında hangi fırsatlar ön plana çıktı?).
Diyagnoz sürecinin başından itibaren bu raporun taslağının hazırlanma süreci başlamalıdır ve raporun her aşamasında sonuçlar sosyal ortaklarla tartışılarak onaylanmalıdır. Bu süreç, uzmanların önemli olabilecek sosyal kriterleri göz ardı etme ihtimallerini ortadan kaldırmaktadır.
3. Aşama: Önerinin oluşturulması
3.1. Genel ve özel amaçların kesinleştirilmesi
1.Aşamada belirtildiği gibi, proje düzenleyicisi ulaşılmak istenen genel amaçlar ve ön hipotezi belirlemektedir. Bu kimi zaman projenin oluşturulması ve geliştirilmesinde yönlendirici olmaktadır (örneğin yerel kaynakları kullanarak belli bir nehir havzasının geliştirilmesi). Kimi zaman ise yönlendirici daha genel bir amaç (örneğin belli bir bölgedeki peyzajın iyileştirilmesi) belirleyerek projenin ekip tarafından yönlendirilmesini sağlar. Bununla birlikte genel amaçların tanımlanarak ve mutabakata varılarak açıklanması projenin başarısı için bir gerekliliktir. Projenin ilerleyen aşamalarında sosyal ortaklarla iletişime geçildiğinde çoğu zaman başlangıçtaki amaçlar geliştirilebilir ve hatta değiştirilebilir. Bu, ön fikirlerin alanı tanıdıkça, toplumun beklentilerini anladıkça ve peyzajın sunduğu fırsat ve olanaklar belirlendikçe olgunlaştırılmasıdır ve normal bir süreçtir. Önerilerin oluşturulması aşamasında iki temel amaç vardır: genel amaçların kesinleştirilmesi ve özel amaçların belirlenmesi. Bu kapsamda az sayıda genel amaç tanımlayarak, bu amaçları daha sonra özel amaçlar geliştirerek parçalara bölmektir. Ancak çok fazla sayıda genel ve/veya özel amaç belirlemenin projenin etkisini zayıflatacağı ve bütünlüğüne zarar vereceği unutulmamalıdır.
Genel amaçlar, peyzaj yönetim projesinin üst çerçevesindeki amaçlar iken, özel amaçlar ise genel amaçlardan üretilen alt amaçlardır. Örneğin: “peyzaj kaynaklarını kullanarak X nehir havzasının geliştirilmesi” genel amaç iken, buna bağlı özel amaçlar ise; “X nehrinin ekolojisinin korunması”, “havzadaki mimari mirasın restorasyonu” ve “yüksek kalitede turistik hizmet ve imkânlar sunacak turizm sektörünün geliştirilmesi” olacaktır.
Son olarak, iletişim yönünden bakıldığında ise tüm amaçların direkt, net ve özlü bir biçimde tanımlanması gerekmektedir. İlk kez okunduklarında anlaşılabilir olmaları ve tereddüde yol açmayacak nitelikte olmaları
gerekmektedir. Bu, katılımcı aşamalarda peyzaj ortakları ile iletişimin kurulması, tekrarların, yanlış anlamaların, gerçekleşmeyecek beklentilerin gelişmesinin önüne geçilmesi bakımından önemlidir.
3.2. Anahtar fikirlerin belirlenmesi ve peyzaj yönetim projesinin özelliklerinin formulasyonu
Amaçlar tanımlandıktan sonra daha sistematik ve yaratıcı bir çalışma sürecine başlanır. Bu çalışma, anahtar fikirlerin seçilmesi ve bunların tanımlanması, farklı konular arasındaki bağlantıların kurulması, öneri ve eylemlerin birbirleri ile ilişkili bir biçimde ortaya konulmasını kapsar. Peyzaj elemanları ve/veya konuları arasında sosyal anlamda önemli olan ilişkileri saptayarak anahtar fikirlerin geliştirilmesi mümkündür. Konular, peyzaj elemanlarından ön plana çıkan, belirgin özellikte olan, peyzaj bütünü içerisinde önemi ve potansiyeli olan bileşen ya da bileşen grupları olarak tanımlanabilir.
Anahtar fikirlerin akılcı ve yaratıcı bir biçimde birbirleri ile ilişkilendirilmesi; yani yönetim projesinin gelişim sürecini ve projenin amaçlarına ulaşmayı kolaylaştıracak çerçevenin belirlenmesi önemlidir. Bu kapsamdaki tanımlamalar açıklanması ve anlaşılması kolay özellikte olmalıdırlar. Peyzaj yönetim projesinin tanımı proje sloganı ile karıştırılmamalıdır. Slogan, kısa ve çarpıcı bir dil le kapsamın özet olarak ifade edilmesidir.
Anahtar fikirlerin tanımlanması ile proje tanımı biçimlenmeye başlar, ön hipotez ve mekansal vizyon onaylanır, değiştirilir ya da düzeltilir ve yönetim projesinin kapsamı son şeklini alır. Tüm bu süreç; interaktif, önerilerin uygulanabilirliği için temel oluşturan ve eylem stratejilerini belirleyen, disiplinler arası çerçeve içinde sürekli bir biçimde sosyal katılımın sağlandığı biçimde gerçekleşir.
3.3. Eylem stratejilerinin tasarlanması ve önerinin kesinleştirilmesi
Yönetim projesinin amaçlarına ulaşmak için uygun stratejiler belirlenmeli ve öneriler somut olmalıdır. Bu iki konuya ayrılacak zaman proje yürütücüsü tarafından koordine edilmeli ve yanlış planlama nedeni ile gelecekte oluşabilecek sorunların engellenmesi için bu konulara gereken ve yeterli zaman ayrılmalıdır.
Stratejiler, tanımlanan amaçlara ulaşmak için eylemleri ve yaklaşımları koordine eden sistemlerdir. Yönetim stratejileri, kısa-orta veya uzun dönemde yapılması gerekenleri, bunların hangi sıra ile yapılacağını ve tanımlanan zaman dilimlerinde hangi uzman ve aktörlerin doğrudan ve dolaylı belirlenen görevlerde ve proje kapsamında olarak yer alacağını belirlemelidir. Stratejiler aynı zamanda yönetim süreci kapsamında karşılaşılabilecek
potansiyel zorlukları önceden tahmin eden ve bu zorlukları aşma konusundaki araçları sağlayacak özellikte olmalıdır.
Aşağıda yönetim sürecinde etkin stratejilerle üstesinden gelinebilecek bazı konulara ilişkin örnekler yer almaktadır:
▪ yeterli kaynak ya da benzer projelerin olmayışı,
▪ bazı peyzaj ortakları ile iletişim zorluğu,
▪ bazı bilgilere ulaşma zorluğu,
▪ sınırlı ekonomik kaynaklar,
▪ bazı ortakların kesin taahhütte bulunmaması,
▪ sosyal ortakların motivasyon eksikliği.
Uygun stratejilerin belirlenmesinde disiplinler arası çalışmanın sonucundan doğan fırsatlar ise şunlardır:
▪ çok yönlü kavramsal, ilişkisel ve öğretici ağların çeşitli konulardaki uzmanlıklarla ilişkilendirilmesi,
▪ belli bir konudaki çok yönlü ve farklı vizyonlar,
▪ ekip üyelerinin farklı uzmanlık alanlarında yeterlilikleri,
▪ farklı disiplinlerle ilişkili teknik beceri,
▪ farklı ve çeşitli iletişim biçimleri.
Yönetim ekibi lideri tüm sürecin yönetimi ve stratejilerin koordinasyonundan sorumludur. Bu kapsamda; iş programı, farklı konulara ilişkin zaman çizelgesi, ekip üyeleri arasında ortak çalışma ve faaliyetlerin koordinasyonu, sonuçların kalitesinin gözetilmesi, finansal kontrol, proje düzenleyicisi ile iletişim, proje dokümanlarının muhafaza edilmesi ve arşivlenmesi sorumluluklarını yüklenir.
Öneriler, tüm yönetim projelerinin kapsamında yer alan, seçilmiş faaliyetler ve müdahalelerdir (örneğin: belli konuları peyzajla ilişkilendirmek ya da önemli bazı peyzajların rehabilitasyonu, planlama araçlarının uygulanması gibi).
Önerilerin geliştirilmesinde en önemli konu, sosyal ortaklarla ve peyzajı biçimlendiren ortaklarla işbirliğidir. Doğru bilgi kaynaklarının ve uygun iletişim stratejilerinin kullanılmadığı kötü formüle edilmiş iyi bir projenin olumsuz olarak değerlendirilme/algılanma olasılığı yüksektir. Bu nedenle sonuçların sunum biçiminin seçilmesi konusunda dikkatli olunmalıdır. Yürütücü veya ekip, önerilerin doğru anlaşılmasının proje başarısına giden ilk adım olduğunun bilincinde olmalıdırlar. Mevcut teknolojik olanaklar (coğrafi bilgi sistemleri,
tasarım programları, görsel ve sözel sunum teknikleri vb.) geleneksel yaklaşımlarla (serbest el çizim, fotoğraf, skeç, modelleme vb.) birlikte kullanılmalıdır.
3.4. Önerinin özet raporunun hazırlanması
Ekip lideri projenin ön aşamasında daha önce sözü edilen 3 konunun (amaçlar, tanım, stratejiler) geliştirilmesini planlamalıdır. Bu planlamanın sonuçları her bir önerinin yeterli oranda tanımlandığı bir özet rapor halinde aşağıdaki unsurları içerecek biçimde sunulmalıdır:
▪ önerinin genel amaçları,
▪ önerinin ve projenin ilgi alanı,
▪ bağlantılı olduğu fikirler,
▪ yönetim projesinin tanımına uygunluğu,
▪ önerinin özellikleri,
▪ sosyal, ekonomik ve kurumsal ortakların taahütleri,
▪ insan kaynakları ve teknik kaynaklar,
▪ uygulamaya ilişkin çalışma takvimi,
▪ bütçe ve finans.
Proje kapsamı konusunda genel bir fikir edinilmesini sağlamak için tüm öneriler özet bir şema ya da plan biçiminde sunulabilir. Bu rapor çok uzun tutulmamalı ancak tüm temel soruları yanıtlayacak kapsamda olmalıdır. Bir iletişim aracı olarak tüm sosyal uygulayıcılar tarafından okunacağı ve projenin uygulanması aşamasında uygulamanın başarısını temin edeceği düşünülerek raporun hazırlanması konusunda gerekli özen gösterilmelidir.
4. Aşama Önerinin geliştirilmesi ve uygulama
4.1. Araçların belirlenmesi
Daha önceki aşamalarda formüle edilen öneri ve eylemlerin uygulanması için çeşitli araçlara gereksinim vardır. Bu araçlar, planlama, projenin geliştirilmesi, mevzuat, danışma ve organizasyon kapsamındaki araçlardır.
a) Planlama araçları
Peyzaj yönetim projesinde formüle edilen önerilerin gerçekleştirilmesi, uygulama ortamının ve planlama araçlarının varlığını gerektirir.
Önerilerin belirlenmesinde gereken araçlar yapılacak çalışmanın ölçeğine, planının özelliklerine bağlı olarak değişiklik gösterir.
Peyzaj yönetim projesinde belirlenen öneriler, imar planları, kalkınma planları vb. planlarda değişiklik/düzenleme yapılmasını sağlayabilir ve bu planların çok fonksiyonlu ve peyzaj temelli olmasına katkıda bulunabilir. Tüm bu bağlayıcı koşulara bağlı olarak mevcut gelişime yön verme, ekonomik faaliyet alanlarını belirleme, koruma alanları, akarsu sistemleri gibi konularda değişim sağlanabilir.
Peyzaj yönetim projesindeki öneriler aynı zamanda, bölgesel, sektörel veya diğer mekânsal planlardan yararlanılarak da seçilebilir.
b) Proje gelişim araçları
Peyzaj mimarlığı projeleri peyzaj yönetimi projesi kapsamında belirlenen önerileri ve eylemleri restorasyon veya yeni peyzajların oluşturulması yolu ile destekleyen uygulama araçlarıdır.
Peyzaj mimarlığı projeleri mekânın fiziksel değişimini tanımlar, yönetim projesinin anahtar fikirlerinin ve temel tanımının belirlenmesi ve çeşitli uygulamalarla mevcut peyzajın iyileştirilmesini sağlar.
c) Yasal araçlar
Peyzaj yönetimi projesinde önerilerin geliştirilmesi ve eylemlerin belirlenmesinde yasal sistem ve işleyişin göz önüne alınması önemlidir.
d) Danışma ve uzlaşma araçları
Daha önceki bölümlerde peyzaj yönetim sürecinin peyzaj değerlerine ilişkin mekânsal uzlaşmanın sağlanması ve yerel halkın yaşam kalitesinin iyileştirilmesi amaçlı olarak sosyal katılımı kapsadığından söz edilmişti.
Burada “danışma” kelimesi bir sosyal katılım biçimi olarak ele alınmaktadır. Amaç, mekânsal uygulayıcılar ve ilgili resmi kurumlarla tartışarak mekânsal model peyzajın korunması, planlanması ve yönetilmesi için uygulanması gerekli peyzaj politikaları veya stratejiler, amaçlar, araçlar ve eylemler üzerinde bir uzlaşmaya varmaktır.
Diğer taraftan, belli bir peyzajın korunması, planlanması ve yönetimi konusunda çatışmaların önlenmesi ve uzlaşmaya varmak da amaçlanmalıdır.
Bu aynı zamanda peyzaj yönetim proje lideri ve ekibinin elde edilen verinin nicelik ve niteliğini artırmaya ilişkin bölgesel uygulayıcılarla işbirliği, peyzajın tanımlanması, karakterinin belirlenmesi konularında uzlaşma, peyzaj kalite değerlerinin ve peyzaj yönetimi sürecinde geliştirilen stratejilerin, projelerin ve eylemlerin tanımlanması konularında uzlaşmayı içerir.
En yaygın olarak kullanılan peyzaj danışma aracı peyzaj sözleşmesidir. Bu katılım, danışma ve uzlaşma kapsamında gönüllülük temeline dayalı bir araçtır.
Bir alandaki toplum, özel sektör arasında gerçekleştirilir. Amacı, peyzaj kalite hedeflerinin belirlenmesi, eylem ve stratejilere ilişkin anlaşma ve yönetim programında yer alan eylemleri uygulama konusunda taahütün temin edilmesi ve bu yolla peyzajın ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesidir. Bu, üst ölçekte ve birkaç peyzaj yönetim projesini kapsayacak biçimde gerçekleştirilebilir.
Diğer bir araç ise peyzaj tüzüğüdür. Bu süreç toplum ve uygulayıcılar arasında gerçekleşir. Proje kapsamındaki taahütler belirlenir, peyzajın sürdürülebilirliğini temin edecek koşullar ortaya konulur, peyzajın diğer projelere entegrasyonu için ölçütler, yararlanabilecek destekler ve peyzajın korunması, planlanması, yönetimi sonucu etkilenecek kişiler/gruplar için telafi yolları saptanır.
Son araç ise alan kullanım sözleşmesidir. Bu sözleşme alan kullanımına ilişkin olarak her tür yasal düzenlemeyi içerebilir. Şahıs arazisi dahi olsa herhangi bir alan üzerinde koruma ya da yönetime dair bazı tasarruflar yapılması düşünülebilir.
e) Organizasyon araçları
Peyzaj yönetim projesinde belirlenen tüm faaliyetleri gerçekleştirmek için çeşitli kamusal yönetim birimlerin ortaklık ve yetki alanında (belediye, kaymakamlık, valilik, bakanlık vb.), yasaların imkân verdiği çerçevede yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı geçici bir idari birim kurulabilir.
Yönetim projesi aynı zamanda yasaların izin verdiği durumlarda sivil organizasyonlar (birlik, örgüt vb.) ve ticari oluşumlar (özel şirketler vb.) tarafından da geliştirilebilir.
4.2. Öneri ve eylemlerin uygulanması
Peyzaj yönetim projesi uygulama odaklı bir araçtır. Bu nedenle, uygulamaya yönelik olarak tasarlanmalı, bir araştırma projesi ya da stratejik bir program olarak ele alınmamalıdır.
4.3. Kaynaklar hakkında görüş alış verişi
Peyzaj yönetim projesinin geliştirilmesi ve uygulanması finansal kaynaklarla insan kaynaklarının birlikteliğini gerektirir.
Belirlenen faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için proje kamu ve özel kaynaklardan beslenebilir. Bazı ülkelerde ilgili kamu birimleri tarafından oluşturulan “ Peyzajın Korunması İçin Toplumsal Kaynak” adı altında oluşumlar bulunmaktadır. Bu oluşumlar peyzaj politikalarını desteklemek üzere kamu kaynaklarından aktarılan kaynaklarla yapılandırılmaktadır.
Diğer taraftan sektörel politikalara (çevre, turizm, tarım, kültür vb.) peyzaj politikalarının entegrasyonu ile bu sektörlere tahsis edilen kaynaklar peyzaj yönetim projesinde belirlenen öneri ve faaliyetleri destekleyebilir.
Diğer bir araç ise özel sektördür (bankalar, iş adamları dernekleri, bireysel sponsorlar vb.).
Proje yürütücüsünün tüm kaynak ve teşviklerden haberdar olması (vergi indirimleri ve politika ve eylemlerin uygulanmasındaki destekler de dâhil olmak üzere), ve proje düzenleyicisi ile uygulayıcıları bilgilendirmesi gerekmektedir.
4.4. Eylem planının oluşturulması
Tüm peyzaj yönetimi projeleri öneri ve faaliyetlerin uygulanması için kısa-orta ve uzun dönemleri kapsayacak biçimde bir programı izlemelidir.
B u kapsamda gerçekçi vadelerin tanımlanması önemlidir. Yönetim sürecinin verimliliği/etkinliğini temin etmek için faaliyetlerin mantıksal bir kronolojik çerçevede uygulanması konusunda tüm uygulayıcılar görev almalıdır.
5.Aşama: Yayım ve İzleme
5.1. İletişim ve yayım stratejilerinin geliştirilmesi
Peyzaj yönetim sürecinde “iletişim”, peyzajdaki önemli bilgilerin çeşitli sosyal, ekonomik ve kurumsal ortaklar aracılığıyla yayınlanması ve paylaşımı anlamına gelir. Daha genel anlamıyla, iletişimi, bilginin ya da peyzaja bağlı kültürel belirleyicilerin alışverişi olarak tanımlayabiliriz.
Tüm peyzaj yönetimi projeleri; iletişim ve yayımlama, hedefleri kamulaştıracak bir program, ana fikirler, stratejiler, öneriler ve eylemler, projenin tanımını ve düzenlenmesini garanti edici metotlar, somutlaştırma ya da projeyi bitirebilme konularında uzlaşmaya varmalıdır (bir fikri olmalıdır).
Geleneksel medyanın yanı sıra (gazete, radyo, TV, vb.) internet siteleri etkin yayım programlarını geliştirmede önemli bir araçtır. Proje aşamaları boyunca, yönetim projesine ilişkin her tür yeni öğe, bir düzen izlenerek proje takibi için gerekli dokümantasyonu oluşturmak amacı ile derlenmelidir.
Potansiyel olarak bilgiyle alakalı ve bilgiyi çeşitlendirip farklılaştıran sosyal sektörlerin çeşitliliğinin ihtiyacını karşılamak için bir iletişim stratejisi, her sektörün ana özelliklerine ve ilgi alanlarına uygun olarak oluşturulmalıdır (tüm kamusal ve sivil girişim, okullar vb.). Yönetici ya da yönetici ekibi eğitim amaçlı birimlere eğiticileri ve öğrencileri yerel yönetim projeleri hakkında bilgilendirme amacıyla yaklaşmalıdırlar. Bu durum peyzaj eğitimini desteklediği gibi, bilgiyi paylaşıma açar ve peyzaj ile peyzaj değerleri hakkındaki olumlu tavırları teşvik eder.
İletişim ve yayım aşamasının temel amacı, peyzaj yönetim projesinin gelişimine yardımcı sosyal bir hava yaratmaktır. Ayrıca amaç, peyzaj değerlerine değer veren ve peyzaja olan kişisel-sosyal tavırların gelişmesini artıran bir peyzaj kültürü oluşumuna yardımcı olmaktır.
5.2.Öneri ve eylemlerin uygulanmasını gerçekleştirecek yapının oluşturulması
Bu bölümde; sponsorlar, yönetim sürecine katılmış peyzaj yöneticileri, yerel yükümlüler ve peyzaj planlanmasında, korunmasında ve idaresinde uzmanlaşmış diğer profesyonelleri temsil edecek bir “peyzaj konseyi” nin kurulması teklif edilebilir. Bu oluşum peyzaj yönetim projesinde, iletişim, yayım, takip ve aşamaların değerlendirilmesinde yer almalarını sağlamak adına yüklenicileri teşvik eder.
Sözü edilen peyzaj konseyi, projenin takibinde temsilci bir yapıdır ve teknik bir peyzaj yönetici takımı ile peyzaj planlaması, koruması ve yönetimi dallarında uzmanlaşmış diğer profesyoneller tarafından oluşmuş teknik bir peyzaj ofisi tarafından desteklenmelidir.
5.3. Sonuçların ve yönetim sürecinin değerlendirilmesi
Tüm yönetim süreci sonuçlarının sürekli olarak değerlendirilmesini gerektirir. Peyzaj yönetimi söz konusu olduğunda projenin uygulanması, gelişmelerin değerlendirilmesi ve amaçlara ne denli yaklaşıldığı birçok uygun yönteme ve gerece gereksinim duyar. Bu noktada teknik peyzaj ofisi, projenin izlenmesine yardımcı olacak tüm nitel ve nicel etkenleri kullanarak peyzaj indikatörleri oluşturabilir.
Şekil 4. Süreç olarak Peyzaj Yönetimi ve Avrupa Peyzaj Sözleşmesinin amaçları.
5.2. Peyzaj Yönetim Uzmanları
Uzmanlık Alanlarının (Branşların) ve Disiplinlerin Birleşmesi
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000) peyzaj planlanma, yönetimi ve korunmasında, branşlar ve disiplinler arası çalışmaya ihtiyaç olduğunu belirtmektedir.
Bu nedenle; peyzaj yönetim projesinde farklı bakış açılarına sahip meslek disiplinlerinden uzmanlar yer almaktadır. Bu uzmanların bazıları doğa bilimlerini inceleyen farklı disiplinlerden (peyzaj plancıları, coğrafyacılar, mimarlar, vb.) olmakla beraber bazıları da peyzaj yönetimine yeni katılım sağlayan çeşitli meslek disiplinlerine (sosyologlar, avukatlar, ekonomistler, vb.) bağlı uzmanlardır.
Peyzaj yönetim ekibine doğrudan katılım sağlayan bu uzmanlar aşağıdaki gibi sıralanabilirler:
• Peyzaj Plancıları: Bu uzmanlar farklı eğitimlere sahip bireyler olabilirler. Peyzajın tasarımı, restore edilmesi ve planlaması üzerine çalışırlar.
• Peyzaj Mimarları: Peyzaj plancıları gibi mimari bir geçmişe sahiptirler ve peyzaj yönetim projesine katılımları büyük önem taşır. Proje oluşturma yetenekleri ve gelişim, tasarım, kentsel planlama konularındaki becerileri birçok peyzaj yönetim projesinde stratejik öneme sahiptir.
• Coğrafyacılar: Peyzaj, coğrafyanın temel konularından biridir. Bölgesel, mekânsal ve alansal analizden başlamak üzere, coğrafyacıların merceği, peyzajın ve bölgesel planlama ile gelişimin geçici ürünlerinin analiz edilmesi gibi beklentilerle genişletilebilir. Teklif ve analiz aşamalarındaki katılımları, peyzaj yönetim projelerinin tanımlanması ve tasarımlanması için stratejik öneme sahip sonuçlar doğurur.
• Doğa Bilimciler, Ekologlar ve Biyologlar: Peyzaj ekolojisi, peyzajın ve (eko)sistemler gibi strüktürlerin işlevlerinin anlaşılmasında büyük rol oynarlar. Bu uzmanların çalışmaları, peyzajdaki sosyo-ekolojik beklentilerin analizinde ve ayrıca projelerdeki çevresel sürdürülebilirlik kriterlerinin bütünleştirilmesinde kendilerini peyzaj yönetim projelerinde öne çıkartır.
• Mühendisler: Bu uzmanlar; yer seçimi konusunda kriter belirleme, olumsuz peyzaj etkilerinin azaltılmasında, yapıların inşasında ve peyzaj altyapısının oluşturulmasında yardımcı olacaklardır. Belirli konularda uzmanlık sahibi olmaları (ulaşım ve enerji altyapıları, teknik ve çevresel servisler, endüstriyel uygulamalar vb. konularda beklenen görüşleri gibi) projelerde karar vermeye yardımcı olacaktır.
• Şehir ve Bölge Plancıları (Kent Plancıları): Mimarlık, mühendislik, hukuk, çevrebilimi, coğrafya ve ekonomi gibi çeşitli dallarda ve özellikle şehir ve bölgelerde planlama – yönetim konularında spesifik çalışmalara sahip uzmanlardır. Kent plancılarının; peyzaj planlama ana hatlarını geliştirme hedefleri ve peyzaj değerleriyle; alan kullanımı, aktivite ve yapı yerleşmelerinde kriter belirlemeleri arasındaki uyumlu tutumları peyzaj yönetim sürecini destekler. Kentsel plancıların bakış açısı, farklı aktivitelerin planlanmasında, kentsel ve kırsal (kentsel ve kentsel olmayan) standartların ve parametrelerin yönetimi gibi konularda peyzaj yönetim takımına yardımcı olur.
• Avukatlar: Yasal düzenlemeler konusunda uzman olan bu meslek grubu, projenin geliştirilmesinde bu konularda proje ekibine yardımcı olurlar. Bununla beraber, hukukçular; yönetim projesi için tasarımın, amaçların ve önerilerin formüle edilmesine destek olurlar. Uzlaşma, sosyal görüş alışverişi ve aracılık sürecine diğer peyzaj yönetim aracıları gibi katkıda xxxxxxxxxx.
• Xxxxxxxx Xxxxx Yöneticileri: Günümüz bilgi tabanlı topluluklarında kültür ve kültürel miras önemi giderek artan bir yere sahiptir. Kapasitesine bağlı olarak kültürel miras, yalnızca bireylerin yaşamını değiştirmekle kalmaz; aynı zamanda boş zaman, turistik aktiviteler ve spor gibi konular çerçevesindeki ekonomik aktiviteleri de şekillendirir. Tarih, arkeoloji, antropoloji vb. konularda uzmanlık sahibi kişilerin katkıları peyzajın kültürel ve miras boyutuna uygun olacaktır.
• Sosyologlar ve Siyaset Bilimciler: Bu uzmanların sosyoloji ve politik bilimlerdeki tecrübesi; sosyal ortakların tanımlanması ile spesifik bir bölgede oluşan ve yurttaşların katılım işlemlerini tasarlayan ve uygulayan karşılıklı etkileşimi garantileyen sosyal ağın uygun bir şekilde seçilmesine yardımcı olacaktır. Bu uzmanlar ayrıca aracı, uzlaşmacı ve sosyal görüş alışverişi yetkilisi olarak hareket edebilirler.
• Turizm işletmecileri: Turizm, özellikle kültürel turizm, peyzajın kendi içindeki ekonomisine ve gelişimine katkı sağlayan kullanışlı bir kaynaktır. Turist yöneticileri, belirli bölgelerdeki doğal ve kültürel miraslara dikkat çekebilirler. Bu uzmanları peyzaj yönetim projesine dâhil etmek, serbest zaman ve turist aktivitelerine bağlı olan anaparanın oluşturulması ve/veya artırılması açısından önemlidir.
• Ziraat ve Orman Mühendisleri: Bu gibi uzmanlarla işbirliği içinde bulunmak ve uzmanlık bilgileri peyzaj yönetim projesindeki kesin kararları almaya olumlu yönde etki edecektir.
• Peyzaj Eğitimcileri: Bu uzmanların katkıları, kriterleri uygulama kabiliyetleri, peyzaj yönetim sürecinde strateji belirlemeye yardımcı olurken
ve halkın farkındalığını artırma konusunda yarar sağlayacaktır. Peyzaj eğitimini geliştirmedeki ve bu konuda olumlu tavırların oluşmasındaki katkıları da ayrıca önemlidir.
• İletişim Uzmanları: Bu uzmanların eğitimleri ve tecrübeleri, peyzaj yönetim projesinin anahtar fikirlerinin ve önerilerinin ana tanımını belirlemede ve amaçların yayımı aşaması boyunca faydalı olacaktır. Ayrıca sosyal katılım aşamasında da bu uzmanların katkısına ihtiyaç duyulabilir.
• Ekonomistler: İş hayatı ve ekonominin uzmanları, yönetim projesinin ekonomik ve finansal açıdan stratejilerinin belirlenmesinde yardımcı olacaktır. Şirket yöneticilerinin, idarecilerinin, ve direktörlerinin; iş terminolojisine hakim yanlarını kullanmaları ve peyzajın maddi ya da maddi olmayan bileşenleri arasında ilişki kurarak peyzaj yönetim sürecine şüphesiz katkıları olacaktır.
• Destek ve Sponsorluk Uzmanları: Bazı peyzaj yönetim süreçleri bu uzmanların aracılığıyla kişilerden ya da şirketlerin sosyal yardımlaşma programlarından özel fon sağlayabilirler. Bu durum peyzaj yönetim projesinin tekliflerinin ve eylemlerinin uygulanmasını ve gelişmesini tesis etmek için gerekli fon programını tasarlamaya yardımcı olacaktır.
• Psikologlar: Çoğu peyzaj yönetim gereci ve önerisi kişilerin ya da sosyal grupların günlük aktiviteleri ve yaşamlarıyla bağlantılıdır. Bu yüzden psikoloji ve tıbbi bilimlerin elde ettiği veriler, fiziksel ve ruhsal anlamda sağlıklı ve verimli tekliflerin geliştirilmesinde kişileri desteklemektedir.
• Diğer Uzmanlar: Sanatçılar, fotoğrafçılar, yazarlar, şairler, felsefeciler, müzisyenler, film yapımcıları, reklamcılar, vb. Bu uzmanların görsel-algısal beklentilere aşinalıkları ve duyguları, geçici peyzaj görüntüleri ile manevi değerleri karşılarındakine anlatabilme yetenekleri, belirli aşamalarda sürece olumlu yönde etki edecektir.
İdari ekibin, projeyi koordine eden sponsor ve yöneticinin uygun bir bütçeyle azami bir şekilde multidisipliner çalışması gerekmektedir. Örneğin; peyzaj yönetim ekibi üyelerinin fikirleri ışığında, farklı uzmanlar kendi yaklaşımları yeniden değerlendirebilsin diye çeşitli meslek disiplinlerinin ve uzmanlarının yetenekleri arasındaki etkileşimin kapasitesi yönetici tarafından mutlaka dengelenmelidir.
Disiplinler arası çalışma süresince uzmanlar, katkıda bulunmakla kalmazlar, farklı bilgiler de öğrenirler ve kendi katkılarının nasıl gelişeceğine dair de fikir sahibi olurlar.
Peyzaj Yönetiminde Mesleki Yetenekler
Bu bölümde peyzaj yönetimine disiplinler arası bir süreç olarak yaklaşılmıştır. Bu yaklaşımın tabanını dinamizm, sosyal katılım ile strateji ve tekliflerin gelişimindeki titizlik ve yaratıcılık oluşturur. Tüm bu özellikler amaçların somutlaşmasına yardımcı olurken, ana fikirleri geliştirir ve spesifik peyzaj yönetim projelerinin amaçlarına ulaşmada uygun tanımların üretilmesine ön ayak olur.
Peyzaj yönetim sürecine dâhil olunduğu zaman; çeşitli uzmanlar, sponsorlar, sosyal – ekonomik – kurumsal ortaklar karşılıklı etkileşimde bulunarak bir ağ oluşturur, ortak paydalar üretirler ve peyzaj kültürünün anlamını derinleştirirler.
Peyzaj yönetim projesinin oluşturulması ve uygulanması, özellikle yerel gelişimin ve insanların yaşam kalitesinin artırılmasına yardımcı olur, süreç boyunca projeye dâhil olan uzmanların özel yeteneklerine ihtiyaç duyar.
Peyzaj yönetim uzmanları tarafından kullanılan yeteneklerin en önemlileri şunlardır;
▪ Takım Çalışması
▪ Aracılık Yetenekleri
▪ Sentezleyebilme Kabiliyetleri
▪ Yaratıcılık
▪ Öneri Oluşturabilme Kabiliyetleri (İnisiyatif Sahibi Olmaları)
Takım çalışmasının disiplinler arası doğası; farklı bakış açılarına, yöntemlere ve hatta terminolojiye sahip diğer uzmanlarla karşılıklı etkileşime geçme kapasitesi gerektirir.
İyi bir iletişimci olmak, hem proje sponsoruna hem de farklı sosyal katılım aşamalarında projeye dâhil olan ortaklara fikirlerin ve tekliflerin iletilmesini tesis eder.
Aracılık yeteneklerine sahip olmak süreç boyunca yönetimi ortaya çıkacak karışıklardan korurken, her ne kadar aynı yerde olsalar da farklı ilgi alanlarına sahip bireyler ve sosyal gruplar arasındaki uzlaşmayı güven altına alır.
Sentezleme kabiliyeti, uzmanların yönetim sürecinin farklı aşamalarında kullanılan aşırı ve yoğun bilgi, doküman, veri ve kriterle başa çıkmasını sağlar.
Yaratıcılığı geliştirmek, peyzaj yöneticisinin klasik yönetim işlevinin ötesine geçmesine yardımcı olur.
Projeleri yönetmek yalnızca idareci olmak anlamı taşımaz; ayrıca, tüm proje süresince sürekli bir şekilde analiz etmeyi, bütünleştirici olmayı, liderlik yapmayı ve çalışan takımlar oluşturmayı içerir (M. Xxxxx, 1997).
Peyzaj yöneticisi, uygun önerilerin oluşturulmasını ve farklı anahtar fikirleri birbirine ekleyebilmeyi sağlayabilmek için yönetim ekibini motive etme yetisine sahip olmalıdır.
Peyzaj yönetimindeki en önemli amaç; peyzajı geliştirmek ve zenginleştirmek adına kullanılan öneri ve eylemleri oluşturmak ve uygulamak; doğal, kültürel, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar arasında dengeli ve ahenkli bir ilişki tabanına sahip sürdürülebilir gelişmeyi destekleyen bir tavırla bireylerin refah ve yaşam kalitesini artırmaktır.
6. PEYZAJ YÖNETİMİNİN BAŞARISINDAKİ TEMEL NOKTALAR
Peyzajlar karmaşık ve farklı ölçeklerde işleyen çeşitli süreçler içerirler. Genellikle sorunlar bir durum için uygun olan önerilerin, sorgulanmadan bir diğerine uyarlandığı durumlarda yaşanmaktadır. Dolayısıyla bir bölge ya da peyzaj tipi için yapılan genellemelerin sınırlarını bilmek ve özel koşullarda yapılması gereken düzenlemeleri tanımlamak gereklidir (Xxxxx and XxXxxxxx 2005). Xxxxxx Yönetimi’nin başarısını sağlamak için önemli temel noktalar aşağıda belirtilmektedir (Anonymous 2003):
A. Yasal ve politik çerçeve: Karar vermede geniş bir sorumluluğa sahip olan bir yönetim, politika ve yasa çıkarma, alan kullanım planlaması ve projelerin yeniden gözden geçirilmesi hiyerarşisini sağlar. Bağımsız yasal ve politik yönetime, sadece çok yönlü kullanım için değil ayrıca değerler, hedefler ve prensipler üzerinde anlaşmak için ihtiyaç duyulur. Aynı zamanda tanımlanmış görevleri ve sorumlulukları olan kurumsal bir destekleyici gereklidir. Böylece diğer düzenleyici şirketler bölgesel anlamda önemli peyzaj sorunları ile karşılaştıklarında ne yapmaları gerektiğini bilirler.
B. Alan kullanım planlaması: Eşik ve limitlerin saptanmasını içeren peyzaj ölçeğindeki hedefleri belirlemek için bir mekanizma yaratmak gerekir. Yerel halka iş sahası yaratmak için görsel peyzaj elemanları kullanılmalı ve insanların günlük yaşamlarına göre planlama yapmaya çalışılmalıdır.
C. Hak sahiplerini belirleme: Kaynak haklarının yönetilmesi ve dağıtılmasından sorumlu arazi yöneticilerinin belirlenmesi ve hak sahiplerinin belirlenmesinin çevresel değerlendirmelere yol açıp açmadığı sorularına açık cevaplar bulunması; kaynak haklarıyla ilgili şartların ve koşulların tanımlanması ve ileriki dönemlerde bu hakların yeniden gözden geçirilmesi gerekliliği durumunda uygun şartlar oluşturulması; kaynak haklarının belirlenmesi ile önceki arazi kullanımı planlamasını ilişkilendiren bir mekanizma yaratılması gerekir.
D. Projeleri yeniden gözden geçirme ve çevresel değerlendirme: Plan ve projelerin yeniden gözden geçirilmesi safhasında kümülatif etkiler artarken, bu gözden geçirmeler kümülatif etkilerin uygulanmasına vekil teşkil edecek şekilde uygulanamazlar. Yönetimler arazi kullanımı planlamasının sonuçlarından dolayı ortaya çıkan kümülatif etkilerin uygulanmasında, en önemli görevi üstlenmelidirler.
E. Düzenleme: İşlemsel planlama, izleme, raporlama ve iyileştirme faaliyetleri için sektörler arasındaki ortak standartlar, endüstri üzerindeki
düzenleme sıkıntılarını hafifletir. Değişik endüstriler için paylaşımlı yol alt yapısı gibi stratejiler, kalkınma ücretlerini azaltır. Bütüncül kaynak yönetimi ve düzenleme verimliliği arasındaki ortaklığın sağlanması gerekir.
F. Bilgi ve uyarlanabilir yönetim: Yönetimler, çıkar sahiplerinin işlemsel etkinliklerini uyarlama ve geliştirmesi konularında kullanacağı bilgileri oluşturarak arazi tabanlı faaliyetlerin izlenmesinde önemli bir rol oynar ve ayrıca kendi kaynak yönetim iletişimleri, politikaları, planları ve prosedürleri için kararlılık ve tutarlılık içerisinde düzenli revizyonlar ve incelemeler yaparak uyarlanabilir bir yaklaşım izlemelidir (Anonymous 2003).
7. PEYZAJ YÖNETİMİ ÇALIŞMALARINA DÜNYADAN ÖRNEKLER ve TÜRKİYE
Avrupa Birliği, Kanada, Amerika, Hollanda, İtalya ve Almanya’da peyzaj yönetimi kapsamında yapılan bazı çalışmalar
7.1. EUROSCAPES PROJESİ
Proje Tanıtım: “Euroscapes” projesi kentsel ve kent çevresindeki alanlarda doğal ve kültürel peyzajların yönetimi (bakım, koruma, muhafaza etme ve zenginleştirme) konusunda geliştirilmiş ve INTERREG IVC ile AB tarafından ortaklaşa finanse edilmiş bir projedir. INTERREG IVC programı “European Territorial Cooperation Objective” (Avrupa Bölgesel İşbirliği Hedefi) in bir parçasıdır. Amacı Avrupa bölgeleri arasında bilgi ve deneyim paylaşımıdır. 14 ülkenin ortak olduğu projede Avrupa Peyzaj Sözleşmesi hedeflerini uygulamaya koymak üzere peyzaj yönetimi ile ilgili bilgi ve deneyimin paylaşılması; iyi örneklerin paylaşılması hedeflenmiştir. Proje 2010-2013 yılları arasında 2,217,400 Avroluk bütçeyle yürütülmüştür.
Projeye katılan ülkeler: Fransa, Portekiz, Almanya, Kanarya Adaları, Slovakya, Latviya, İtalya, Macaristan, Romanya, Yunanistan, İspanya, Polonya, Belçika, Birleşik Krallık.
Euroscapes web sayfası: xxxx://xxx.xxxxxxxxxx-xx.xxx/
Aşağıdaki notlar EUROSCAPES projesi kapsamında hazırlanan dökümandan çevrilmiştir.
Peyzaj Yönetimi Planı nedir?
Peyzaj Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde tanımlandığı biçimiyle; bir bölgenin doğal ve kültürel özelliklerinin kendine özgü sentezidir. Peyzaj kelimesi karmaşık ve kullanıldığı kapsama ve altyapıya göre değişen çok katmanlı bir anlama sahiptir. Örneğin bir belediye birimi içerisinde görev yapan plancı için peyzaj kelimesi tarımsal arazileri ve kentsel yeşil alanları ifade ederken; tarihi kent merkezinde çalışan bir kentsel tasarımcı için sokak peyzajını ifade ediyor olabilir.
Yönetim- peyzaj bağlamında- Avrupa Peyzaj Sözleşmesi’nde “sürdürülebilir kalkınma bakış açısından peyzajın düzenli bakımını sağlayacak ve dolayısıyla sosyal, ekonomik ve çevresel süreçlerin getirdiği değişimlere rehberlik etmeye ve uyum sağlamaya yönelik eylem” olarak tanımlanmıştır. Kelime olarak bakım önlemlerinin teknik uygulamasını ifade ettiği kadar; peyzaj değişimini şekillendiren ve düzenleyen politika (koruma, düzenleme, kalkınma kontrolü) ya
da politik olmayan (anlaşma ve işbirliği önlemleri) enstrümanları ifade etmektedir.
Plan- peyzaj yönetimi bağlamında- bir dizi yönetim önlemini uygulamaya yönelik detaylı ve programlanmış eylemi ifade eder. Xxxxxx aynı zamanda ileri görüşü ve uyumu barındıran fikirleri de kapsar.
Bir peyzaj yönetim planı (PYP) sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının bir parçası olarak belirli bir peyzajın değerlerini korumaya ve zenginleştirmeye yönelik uygulanabilir eylemler serisini, yöntemleri, araçları ve programları birbirine eklemler.
PYP’nın Amacı
Euroscapes partnerleri PYP’nı aşağıdaki amaçlarla kullanmışlardır:
• Alandaki sosyal ve kurumsal aktörlerin beraber karar verme sürecine katılmalarını olanaklı kılmak,
• Belirli bir arazinin bakımına rehberlik etmek ve zenginleştirmek,
• Kentleşmenin doğal ve kültürel kaynakların korunması üzerine olan etkileri konusundaki endişeleri ortaya koymak,
• Yeni gelişimlerin peyzaj kalitesine katkı sağlamasını temin etmek,
• Bir alanın peyzaj kapitalini artırmak (peyzajı ekonomik bir kaynak olarak düşünmek),
• Peyzaj kalite hedeflerinin geliştirilmesi için odak oluşturmak ve çalışan enstrümanlar oluşturmak,
• Peyzaj kalitesini tanımlayacak ve koruyacak ilkeler ve araçlar oluşturmak,
• Bir alanın ekonomik değerini peyzaj kalitesi anlamında iyileştirmek.
PYP Hazırlama Süreci
Burada ortaya konulan süreç Euroscapes partnerleri tarafından kendi PYP nı hazırlamada kullandıkları aşamaları içermektedir. Her partner aşamaların tümünü kullanmamıştır.
1.Başlangıç:
PYP hazırlama sürecine ilişkin her ne kadar çok az sayıda Euroscpae partneri başlangıç aşamasına ilişkin detay ortaya koymuş olsa da peyzaj yönetimi
sürecinin başarısı ile ilgili olarak birçok partnerin üzerinde durdukları noktalardan bazıları şunlardır:
Hedefin ve mekânsal kapsamın tanımlanması
Anahtar paydaşların haritalanması (Paydaş analizi ile ilgili olarak yönlendirici olabilecek sorular şunlar olabilir: peyzaj üzerinde kimin düzenleme yetkisi var? Xxxxx siyasi yetkisi var? Sorumlu kişiler kimler? Ekonomik ve sosyal bakış açısından bu peyzajdan yararlananlar kimler? Veriye sahip olanlar kimler?)
İnter disipliner takım ve partnerlerin plan sürece dahil edilmesi – Avrupa Peyzaj Sözleşmesi peyzajın korunması, planlanması ve yönetiminde interdisipliner ve interprofesyonel çalışmaya duyulan ihtiyaç vurgulanmıştır. Özellikle peyzaj yönetimi sürecinde bu gereksinim daha da fazladır. Euroscapes projesi kapsamında peyzaj yönetim planını hazırlayan ekibin başarısında belirgin farklılık ortaya koyan beceriler şu şekilde sıralanabilir; yapılı çevre becerileri, insan becerileri, çevre bilimi becerileri, ekonomik kalkınma becerileri, teknik beceriler (veri yönetimi/CBS) ve diğer beceriler (yasal vb.).
2. Veri toplama:
Veri toplama aşaması titizlikle gerçekleştirilmeli, peyzaj tanımlama ve peyzaj yönetimi eylemleri için gerekli parametreleri kapsamalıdır. Bu aşamada gereksiz zaman ve bütçe harcamaktan kaçınılmalı ve veriler dikkatle seçilmelidir. Bu kapsamda 4 temel soruya cevap aranmalıdır; hangi veri, nasıl, ne zaman ve kim tarafından kullanılacak?. Bir başka göz önüne alınması gereken konu da her peyzajın özgün olduğu ve “mekanın anlamını” yerel ölçekte yansıtacak özelliklerin tanımlanması gerektiğidir. Euroscapes projesi kapsamında bu aşamada 3 temel verinin gerekli olduğu ortaya konmuştur:
• İlgili yasal ve planlama çerçevesi: planların uygulanmaması ya da plan sonuçlarının yeterince etkin olmamasının arkasındaki sebeplerden biri ilgili yasal çerçevenin ortaya konmamış olmasıdır.
• Alanın işlevsel karakteristikleri:
o Yere özgü bileşenler: erişebilirlik, coğrafi konum
o Jeomorfolojik bileşenler: rölyef, hidrolojik sistem, topografya, jeoloji
o Biyofiziksel bileşenler: toprak, iklim, vejetasyon ve ilişkili habitatlar, yabanyaşamı ve ekosistemler.
o Sosyo-ekonomik bileşenler: yerleşimler, altyapı ağları, alan kullanımı, demografi, ekonomik faaliyetler ve akışları.
o Tarihi ve kültürel bileşenler: miras niteliğindeki yapılar ve arazi parçaları, mülkiyet.
• Algısal boyut: yukarıda belirlenen nesnel özelliklere ek olarak Euroscapes partnerleri bir peyzajın nasıl algılandığına ilişkin daha öznel boyutları da tanımlamaya çalışmışlardır. Bu amaçla aşağıdaki verilere gereksinim duyulmuştur:
o Görsel ve diğer duyusal boyut: çizgiler, yapılar, renkler,
o Algısal ölçek ve gözlem noktaları,
o Yerel toplulukların değerleri. 3. Tanılama (Diyagnoz):
Birçok Euroscapes partneri topladıkları verileri; yerel topluluklar ve paydaşlarla etkileşimler sonucunda aşağıda belirtilen konuları işaret edecek biçimde peyzajı tanılama yoluna gitmişlerdir:
• Peyzajın önemli bileşenleri ya da peyzaj birimleri,
• Her bir birimi özgün yapan önemli değerler,
• Bu değerleri yönlendiren eğilimler/dinamikler ve etkenler,
• Gelecek için sorunlar ve fırsatlar.
Tanılama aşamasında kullanılan yöntemler ise aşağıdakileri içermektedir:
• CBS yoluyla karşılaştırma ve uzman analizleri,
• Topluluklarla ve paydaşlarla görüşmeler,
• Topluluklarla ve paydaşlarla çalıştaylar. 4. Hedef Belirleme:
Kapsamlı bir hedefin yanı sıra Euroscapes projesi partnerleri peyzaj yönetimi eylemine rehberlik edecek ve beklenen sonucu ifade eden bir dizi spesifik hedefler geliştirmişlerdir.
Örnek 1. Bu örnekte Londra’da Thames nehri kenarında bir banliyö alanı (alanda metruk sanayi bölgesi ve koruma altında bir sulak alan bulunmaktadır) ile ilgili bir yönetim planı kapsamında, peyzajın sermaye özelliğinin alanın iş gücü potansiyelini yeniden yaratmada kullanmak üzere artırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla kısa-orta vadede (1-5 yıl) ve uzun vadede (5 yıldan fazla) olmak üzere farklı hedefler
geliştirilmiştir. Örneğin orta vadede; yayılıcı türlerden kurtulmak, tüm çöp ve
atıklardan kurtulmak gibi hedefler yer alırken uzun vadede; sürdürülebilir habitat ve drenaj yönetimi, sucul habitat için ekolojik çeşitliliğin iyileştirilmesi gibi hedefler yer almaktadır.
Örnek 2. 60’lı yıllardaki hızlı kentleşme sonucu 3800 ha büyüklüğüne ulaşan Paris’in doğu bölgesinde yer alan banliyölerle ilgili olarak peyzaj yönetim planının kapsamlı hedefi alanın gelişiminde sürdürülebilir yaklaşımı destekleyecek biçimde peyzajların desteklenmesi olmuştur. Bu hedefi başlangıç noktası alarak ve analiz çalışmalarını
temel alarak aşağıdaki anahtar hedefler belirlenmiştir:
•
•
•
•
Peyzaj birimlerinin özgün karakterlerinin kuvvetlendirilmesi
Ekolojik bağlantının güçlendirilmesi
Yerel karaktere duyarlı ve cevap veren bir yönetim yaklaşımının belirlenmesi
Altyapı koridorlarının bariyer ve bölücü eleman yerine farklı komşu alanları birbirlerine bağlayan ve ilişkilendiren bağlantılar olarak ele alınması
• Peyzajın içinde yaşayanlar ve çalışanlar için olumlu sosyal dinamikler oluşturacak biçimde fayda sağlaması
• Yerel topluluklar içinde peyzajı özgün kılan değerler ve özellikler konusunda bilincin
artırılması.
5. Eylem Planı:
Eylem planı, belirlenen hedefleri doğrultusunda stratejilerin gerçekleştirilebilmesi için yapılması gereken işleri ortaya koyar. Aynı zamanda her bir iş yükünden sorumluları, gerekli kaynakları ve iş-zaman akışını içerir.
6. Uygulama Hazırlığı:
Peyzaj yönetimi hedeflerinin ve eylemlerinin uygulanmasını destekleyecek ya da mümkün kılacak araçların harekete geçirilmesidir.
Planlama politikası: PYP’nın, yapılması zorunlu yerel planlama belgelerine (örneğin master plan) dahil edilmesi Euroscapes partnerlerinin en önemli odağı olmuştur. Çünkü böylelikle gelecekteki imar gelişimlerinin yerel peyzaj kalitesine zarar vermekten ziyade olumlu yönde katkıda bulunacağının garantisi sağlanmış olacaktır. Örneğin Sigulda Belediyesi (Latviya) PYP’nı arazi planlarına entegre etmiştir. Yeni gelişimlerin her bir anahtar kültürel ve görsel peyzaj birimi için PYP’nda tanımlanan karakteri desteklemesi ve katkıda bulunması zorunludur.
Eğitim: Bilgi ve anlayış eksikliği başarılı bir uygulamanın önünde güçlü bir engel oluşturabilir. Bu nedenle herkesin PYP kapsamında tanımlanmış eylemlerin benimsenmesinde herkesin bilgilendirildiğine emin olunması gerekmektedir. Örneğin Torun Belediyesi’nde (Polonya) PYP’nı hazırlayan ekip, belediyenin “Yapı İşleri ve Mimarlık” ve “Yeşil Alxx xe Çevre” departmanlarındaki çalışanlar için eğitim çalıştayı düzenlemişlerdir. Çalıştay kapsamında PYP’nın neden ve nasıl geliştirildiği, neye hitap ettiği, hayata geçirilişinin nasıl izleneceği ve katılımcılardan bu izleme sürecinde beklenenler açıklanmıştır.
Yayım: Potansiyel olarak ilgili sosyal sektörlere hizmet eden bir iletişim stratejisi ve bilginin her bir sektörün ilgi alanına göre çeşitlendirilmesi (genel halk, okul nüfusu vb. gibi) PYP’nın temel bileşenlerinden biridir. İletişim ve yayımdaki nihai hedef PYP’nın gelişimine yardımcı olan bir sosyal iklim yaratmak ve peyzaj değerlerinin takdir gördüğü bir peyzaj kültürü yaratmaktır.
Yönetişim: PYP’nda ön görülen eylemlerin yürütülmesi için, bir yönetim grubu ve hatta özel bir organın oluşturulması gerekebilir.
Örneğin Almanya, Hesse’de “LahnPark”ın (1400 ha büyüklüğünde ve 4 belediyenin “paylaşılan arka bahçesi” niteliğinde, Lahn nehri boyunca konumlanmış, tarımsal ve doğal alanları içeren bir park) yönetimi için her bir belediye 6250 Avro/yıl bütçe
ayırmaktadırlar ve belediyelerarası oluşturulan ve PYP’nı hazırlayan “çalışma grubu” nun çalışmaları desteklenmektedir. Aslında bu proje planlamaya dayalı bir süreçten ziyade çok paydaşlı bir yönetim sürecidir. Belediyelerarası çalışma grubuna 3 görev ekibi destek vermektedir. Her bir görev ekibinin spesifik konuları vardır; tarım,
turizm/serbest zaman ve doğa koruma. Her bir ekip yılda en az 1 kez toplanır ve yeni projeleri gözden geçirir; yıllık programı kontrol eder ve bir sonraki yıl için yeni program hazırlar; uzun vadeli yürütme planını izler.
İzleme: sonuçların izlenmesi herhangi bir yönetim sürecinin bir parçasıdır. Peyzaj yönetiminin değerlendirilmesi bağlamında izleme en iyi 3 seviyede gerçekleşir; peyzaj yönetimi çıktıları, peyzajda ortaya çıkan sonuçlar ve peyzaj yönetimi süreci.
7. Devamlılığı sağlanmış halk katılımı:
Toplum, değişen peyzaja maruz kalmış pasif bir özne değildir. Peyzajı peyzaj yapar, peyzajın diğer yaşayan bileşenleri gibi peyzajın kendisidir. Bu nedenle peyzaj yönetimi toplumun desteği ve katılımı olmaksızın –analizden uygulamaya kadar- düşünülemez. Euroscapes projesi kapsamındaki PYP’ları farklı derece ve biçimlerde halkın katılım örneklerini içermektedirler (veri toplama, danışma, ortaklık bazında ya da yüz yüze/ bireysel/ grup olarak).
Başarı İçin Araçlar ve Teknikler
Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS):
CBS veritabanlarının tasarımı ve kullanımı Euroscapes partnerleri arasında güçlü bir odak ve deneyim paylaşım alanıdır. Peyzajlar karmaşık, çok tabakalı ve dinamik mekansal sistemlerdir. Bu nedenle yönetimleri eylem belirleme ve değişimin izlenmesinde ilk olarak “neyin nerede olduğunu” anlamayı gerektirir. Bu noktada CBS oldukça etkin bir araçtır.
Euroscapes partnerleri CBS kullanımının aynı zamanda zaman ve kaynak tüketen bir çaba olduğunu da belirtmişlerdir. CBS odaklı yönetimin sonucunda
elde edilecek geri bildirim, aşağıda listelenen eylemlerin ne kadar işlevsel yapıldığı ile ilişkilidir:
• Gelecekteki kullanımların iyi anlaşılmasıyla oluşturulan veri modeli tasarımı,
• Kaynağın kullanımı, bakımı ve sahiplenilmesi amacıyla olası kullanıcıların yeterince eğitildiğinden emin olunması,
• Gelecek dönemlerdeki güncellemeler ve bakım çalışmaları için basit bir sürecin oluşturulması.
Euroscpaes partnerleri CBS yi peyzaj analizinde aşağıdaki biçimlerde kullanmışlardır:
• Farklı kaynaklardan ve formatlardan veri aktarmak,
• Anahtar peyzaj değerleri hakkında veri üretmek (örneğin kızılötesi vejetasyon haritalaması),
• Daha verimli ve doğru veri toplamak adına arazi çalışmasına rehberlik etmek,
• Karakter birimlerinin belirlenmesi, peyzaj değişiminin ölçülmesi ve müdahalede öncelik gerektiren alanların belirlenmesinde kullanılan çok sayıda veriyi organize etmek.
Örnek: Balaton Gölü (Macaristan) Kalkınma koordinasyon Ajansı (PB) ve Su Ajansı göl çevresindeki kıyı bitki örtüsünü kızılötesi imajlar kullanarak haritalamışlardır. Bu haritaya dayalı olarak arazi sörveylerinde vejetasyon tipleri doğrulanmış, vejetasyonun durumu değerlendirilmiş ve kıyı hattı boyunca yasal olmayan değişimler (dolgu yoluyla) tanımlanmıştır. Yeni vejetasyon ver tabakası 5 yıl önce yapılan benzer bir çalışma ile karşılaştırılmış, ayrıca alan kullanımı, kadastro ve mülkiyet verisi ile de karşılaştırma yapılmıştır. Bu karşılaştırma vejetasyondaki değişimlerin ölçülmesine olanak tanımıştır. Bunun sonucunda da güçlendirme ve onarım için müdahale alanları belirlenmiştir.
Örnek: Trikala Belediyesi Sosyal kalkınma Girişimi (Yunanistan), Euroscapes projesi kapsamında Trikala’nın kamusal doğal ve kültürel peyzajları üzerine bir CBS veritabanı yaratmıştır. Bu veritabanı bir web sayfası üzerinden halkın kullanımına açıktır. Veritabanı hava fotoğrafı üzerinden tüm kamusal parkları göstermektedir. Bu alanlara ait rekreasyonel fasiliteler (yürüyüş yolları, oyun alanları vb.) de veritabanında yer almaktadır. Kiliseler, müzeler gibi kültürel peyzaj öğelerine ait
fotoğraflara ve kısa anlatımlara ulaşmak da mümkündür. Web sayfasında kullanılan görsel dil anlaşılması ve erişilmesi kolaydır.
Euroscapes partnerleri CBS’ni görselleştirme ve haritalama çalışmalarında kullanarak, kendi PYP bulgularını paydaşlar ve halkla paylaşmışlardır. CBS
aracılığıyla peyzajın belirgin özelliklerine odaklanan (vejetasyon, kültürel özellikler vb.) tematik haritalar ya da peyzaj birimlerini, değişim alanlarını, öneri peyzaj yönetim müdahalelerini gösteren özet haritalar yapmak da mümkündür. Bazı partnerler CBS tabakalarını internet yoluyla (web portal) kullanıcılarla paylaşmıştırlar.
Euroscapes partnerlerinin önemli bir bölümü CBS veritabanlarını yalnızca peyzaj karakter değerlendirmesi amacıyla değil, aynı zamanda planlama, öncelik belirleme ve peyzaj yönetim aktivitelerinin takip edilmesinde karar vermeyi desteklemek üzere tasarlamışlardır.
CBS aynı zamanda peyzaj değişiminin izlenmesinde de etkili bir araçtır. Ancak bunun için verinin sürekli güncellenmesi ve performans indikatörlerinin belirlenmiş olması gerekmektedir.
Halkın Katılımı:
Eurpscapes partnerlerinin üzerinde önemle durdukları diğer bir konu da halkın katılımının sağlanmasıdır. Kimin olduğu kadar katılımın nasıl olacağı da önemli konulardır. Euroscapes partnerleri bu konuda aşağıdaki tavsiyelerde bulunmuşlardır;
Örnek: SAN du Val Maubuee (Fransa)’ de 1700 ha büyüklüğünde yeşil alan bulunmaktadır. PYP’nın en önemli hedeflerinden bir tanesi kaynağın sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde yönetiminin sağlanmasıdır. Bu kapsamda toplanan veritabanı; bitki örtüsü haritalamasını da içeren detaylı bir ekolojik envanteri içermektedir. Bitki örtüsü haritalaması sınıflandırılarak yapılmıştır- örneğin yer örtücü bitkiler otsu bitkilerden farklı tabakalara ayrılmıştır. Bu tabakalar sayesinde yöneticiler farklı yönetim gerektiren alanları birbirinden ayırabilmektedirler. Örneğin bir ağacın tacı altında kalan çim alan daha az biçilmektedir ya da biyoçeşitliliği yüksek alanlar (hotspots) yaban yaşamına duyarlı olacak biçimde yönetilmektedir.
• Yalnızca yasal olarak zorunlu planlama danışman prosedürleri sonucu oluşturulmuş “danışanlar listesi”nden faydalanmak: bu listeler başlangıç için iyi olabilir ancak yalnızca küçük ilgi gruplarından oluşmaktadırlar ve toplumun genelini temsil etmezler.
• Sadece yerel halka dayalı olmamak: insanların ve malların gittikçe mobil hale gelmesi nedeniyle yalnızca yerel halka dayalı bir katılım listesi doğru olmayacaktır. Peyzaj değişimini tetikleyen ya da şekillendiren grupların ortaya konması etkin bir başlangıç noktası olabilir.
• Katılımcıları daha kolay dahil etmek için tedarik zinciri yaklaşımını
benimsemek: topluluklardaki informal lider kişilere ulaşmak, daha geniş gruplara hitap edebilmek için faydalı olacaktır. Örneğin; Loures (Portekiz) PYP ekibi öğretmenleri hedef olarak belirlemiş ve onlar yoluyla öğrencilerin anne babalarına ulaşabilmişlerdir.
Katılım sürecinde eğer mümkünse uzmanların da katılımının sağlanması önemli farklılıklar yaratacaktır. Euroscapes partnerlerinin PYP açısından özellikle yararlı buldukları uzmanlık alanları şunlardır:
• Pazarlama ve iletişim uzmanları: halk için anahtar mesajların tanımlanması, bilginin “sindirilebilir” biçimde sunulması ve kullanılan dilin hitap edilen topluluğa göre adaptasyonunun yapılması sürecinde.
• Aktivite organizatörleri: Katılımı yüksek, ilgi çekici aktivite ve çalıştaylar düzenlemek için.
• Etnolog ve sosyolog: davranış, değerler ve peyzajların algısı üzerine saha çalışmalarını yönlendirmek üzere.
İnsanların peyzaja ilgisini ve algısını belirlemek için ise fotoğraf çekimleri ve anketler hazırlanabilir.
Fotoğraf çekimleri: böylelikle katılımcıların kendi bakış açılarından peyzajı neyin özgün yaptığını anlayabilmek mümkün olabilir.
Anketler: görüşme yoluyla yapınla anketler bir ya da birkaç peyzajla ilgili kullanım, değerler, fırsatlar, sorunlar üzerine tutarlı veriler toplanmasına yardımcı olurlar. Anket tasarımı, özellikle kelimelerin seçimi, önemlidir ve profesyonel yardım alınmalıdır.
Bunun dışında sorunların ve çözümlerin tanımlanmasında da halkın katılımı sağlanabilir. Bu amaçla teknik çalıştaylar düzenlenebilir. Uzmanların ve uzman olmayan kişilerin bir araya gelmesiyle peyzajı ortaya çıkaran bileşenlerin ve etkileşimlerin karmaşık yapılarının ortak bir anlayışla kavranması sağlanabilir, ortak hedefler belirlenebilir. Bu tip çalıştayların verimli olabilmesi için çalıştay öncesinde yeterli çalışmanın tamamlanmış olması gerekir ki tartışmalar anahtar değişim güçleri ve fırsat kaynakları üzerine odaklanabilsin. Stüdyo çalıştayları ise daha çok belirli bir alanda yerel yönetim sorunlarının çözülmesinde uygundurlar. Hem arazi gezisini hem de masabaşı çalışmayı içerebilir. Teknik olmayan halk katılımının profesyonel olarak organize edilmesi gerekir; bu amaçla farklı bakım koşullarını karakterize eden fotoğraf kartları ya da parçaları değişebilen maketler gibi eğlenceli araçlar kullanılabilir.
Örneğin; Fransa’da (SAN du Val Maubuee) PYP kapsamında bir koruluk yakını için yenileme ve bakım planı çerçevesinde bir stüdyo çalıştayı düzenlenmiştir. Çalıştay kapsamında yakın çevrede yaşayanlar katılımcı olarak yer almışlardır. Katılımcılar küçük gruplar halinde, her biri alanın farklı bölgelerine odaklanacak biçimde çalışmışlardır. İlk olarak plastik oyuncak ve imajlar kullanarak evlerini ve bahçelerini gösteren ve mülkiyetlerinin dışında nasıl bir peyzaj tipi görmek istediklerini ortaya koyan maketler yapmışlardır. Bir peyzaj mimarı yardımıyla bu maketler 2 boyutlu planlara dönüştürülmüştür. Daha sonra toplu şekilde araziye gidilmiş ve detaylar
belirlenmiştir (korunacak ağaçlar, kaldırılacak ağaçlar vb.).
Peyzaj kalitesi konusunda bilginin paylaşılması ya da bilincin arttırılması bir PYP döngüsünün birçok farklı noktasında yapılabilir; plan hazırlama sürecinin başında daha sonraki dönemlerde katılımcıları belirlemek için, diğer katılımcı eylemlerle beraber katılımcı bilgisi anlamında minimum ortak şartları sağlamak için, uygulama safhası süresince destek ve kabul toplamak için. Bu amaçla Euroscapes partnerlerinin kullandığı yöntemlerden bazıları şunlardır:
Dış mekân aktiviteleri organize etmek: festivaller gibi peyzaj içerisinde gerçekleşen ve ulaşılması güç katılımcıları çekmeyi hedefleyen aktiviteler. Örneğin bir ornitolojist eşliğinde kuş gözlemciliği aktivitesi gibi.
Daha önce de bahsedildiği üzere halka erişmenin bir başka yolu da geoportal
Almanya LahnPark fikrine dikkat çekmek için PYP’nı hazırlayanlar bir maraton organize etmişlerdir. 535 kişi maratona, 1000’den fazla kişi de izleyici olarak katılmışlardır.
yolu ile web üzerinden yerel peyzaja ilişkin bilgilerin farklı tabakalar halinde paylaşılmasıdır. Böylece halkın geneli bilgiye daha rahat erişebilecektir. Eğer güncel tutulursa bu uygulama peyzaj yönetimi kararlarının daha demokratik ve güven verici olmasında destekleyici bir araçtır.
Ortaklık yerel otoriteler ve sosyo-ekonomik partnerler arasındaki ilişkinin olabileceği en son seviyedir. Peyzaj yönetimi için kapasite artırımı peyzajı kullanan ve peyzajı ortaya çıkaran bu sosyo-ekonomik partnerlerin katılımını gerektirir. Bu amaçla Euroscapes partnerleri katılımı sağlama yolunda farklı seviyelerde ve çalışma alanlarında bazı yaklaşımlar uygulamışlardır. Bunlar;
• Yönetim komitesinde topluluk temsilcisi: karar verme sürecinde oy yetkisi olan, uygulamayı izleyen temsilciler kullanılabilir.
Örnek: Romanya’da Braila tarihi Merkezi için bir bölge koordinasyon komitesi
oluşturulmuştur. Bu komitede Braila’nın şef mimarı, seçilmiş yerli bir üye, Tarihi Anıtlar Komisyonu temsilcisi, ilgili sivil toplum kuruluşları temsilcileri, özel sektörden
temsilciler de yer almışlardır.
• Özel mülk sahiplerinden destek alma
Örnek: Londra, Thames nehri kenarındaki taşkın alanı olan Belvedere’de kış mevsiminde düzenli olarak taşkınlar olmaktaydı. Euroscapes programı kapsamında yerel otorite, yerel işletme sahipleriyle anlaşma yapmış; ark ve kanalizasyon sistemi maliyetlerini bölüşmüş, böylece iki taraf için de kazanç sağlanmıştır.
Performans ve İzleme
Bir PYP’nın etkinliğini belirleyen tek gerçek test peyzaj değişim sonuçlarının izlenmesidir. Ancak bu değişimin sonuçlarının izlenmesi uzun dönemli bir çaba gerektirir. Bu nedenle PYP’nın hazırlanması sırasında işlerin “rayında” gidip gitmediğinin belirlenmesini sağlayacak mekanizmalar bulmak faydalı olacaktır. Bu amaçla peyzaj indikatörleri kullanılabilir. Bir PYP’nın çevresel, sosylave ekonomik sonuçlarının tanımlanması önemlidir. PYP’nın hedeflerinin, sürdürülebilirliğin bu 3 ayağına hitap etmesi gerekmektedir. Peyzaj indikatörü kullanmanın sağlayacağı faydalar aşağıdaki gibidir:
• Uzun dönemli sonuç izleme
• Uygulama programının uyumluluğunu kontrol etme: PYP kapsamında yazaılan eylemler bir sonuç ortaya koymalıdır. Eğer bir sonuç/çıktı yaratmıyorlarsa bu eylemler yönetim planından çıkarılmalı ya da modifiye edilmelidirler. Eğer bir çıktı uygulama programıyle iyi desteklenemiyorsa o zaman da uygulama programı modifiye edilmelidir.
• En iyi uygulamaya karşı kıyaslama: Münferit ve belirli çıktılar/sonuçlar,
sürdürülebilir kalkınmada mevcut performans çerçeveleri ile kıyaslamaya olanak tanırlar.
Yukarıda tanımlanan bu 3 amaca hizmet etmesi amacıyla seçilecek peyzaj değişim indikatörleri aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
• Projenin özgün karakteristiklerini ve hedeflerini yansıtmalıdır
• Ölçülebilir hedeflerle ya da mevcut kolay elde edilen veri ile ilişkili olmalıdır: net bir veri toplama mekanizması olmayan indikatörlerin seçilmesi durumunda bu indikatörler kullanılamayacaktır, dolayısıyla işe yaramayacaklardır. Örneğin Fransa (SAN du Val Maubuee)’da bir PYP peyzaj bakım eylemlerini doğrudan kendi kontrolü altında olan 3 alana bağlı performans metrikleri oluşturmuşlardır; belirli alanlara ziyaretçi sayısı, bakım sonucu ortaya çıkan ve geri dönüşebilir olmayan atık hacmi, bakım eylemlerinin karbon ayak izleri.
Olası peyzaj indikatörü örnekleri aşağıda verilmiştir.
• Çevresel/ekolojik
o Ağaç tacı kaplama alanının gelişimi
o Flora/fauna sayıları
o Su kalitesi değerlendirme
o Taşkın suyu yönetimi
o Onarılan habitat yüzey alanı
o Karbon ayak izi ya da net karbon ayakizi
o Pestisit/herbisit ve gübre kullanımı
• Sosyal/tarihi/kültürel
o Kültürel anıt ya da yapı sayısı
o Ziyaretçi/kullanıcı sayısı
o Organize edilen kültürel aktivite sayısı
o Dahil edilen paydaş grubu sayısı
• Ekonomik
o PYP sonucu bütçeden yapılan tasarruf
o Yerel vergi matrahında artış
o İşletme sayısı/ iş sayısı
o PYP sınırı dahilindeki gayrimenkul fiyatları
o Ekilebilir arazide hektar başına gelir
İyi bir sürecin oluşturulması sürdürülebilirliğin devamının sağlanma olasılığını arttıracaktır. Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (IISD) değerlendirme çerçevesine dayanarak iyi süreci destekleyen 4 anahtar alan ve potansiyel indikatörler aşağıda verilmiştir:
• Bilgi yönetimi
o Peyzaj yönetimi iyi örneklerinin gözden geçirilmesi PYP nın var olan bilgiyi kaynak olarak kullanmasını sağlar.
o Takımda farklı bilgi alanları temsil edilmelidir. Bunlar; insan becerileri (iletişim, pazarlama, eğitim, sosyo-etnolojik araştırma vb.), tasarım ve yapılı çevre becerileri (kent planlama, peyzaj mimarlığı vb.), çevre bilimleri becerileri (ekoloji, hortikültür, agronomi vb.) ve ekonomik kalkınma becerileri (kırsal kalkınma, turizm, ekonomik etki değerlendirme vb.)
o Öğrenme ve bilgi geliştirme PYP hazırlama sürecinin birparçasıdır. Buna PYP ekibinin olası beceri eksikliklerinin giderilmesi de dahildir (CBS kullanımı gibi).
• Sosyal dinamik yönetimi
o PYP hazırlanması ortaklığa dayalıdır ve diğer kuruluşlarla beraber yönetilir.
o Halkın katılımına yönelik stratejik bir yaklaşım, PYP nın hazırlanma sürecinde halkın tüm önemli eylemlere katılımını sağlar.
o Halk katılımında belirli bir kapsamın sağlanması (ulaşılan kişi sayısı) ve çeşitliliğin sağlanması (yaş, ırk, sosyo-ekonomik düzey, cinsiyet) önemlidir.
o PYP eylem planı/uygulama programı peyzaj yönetiminin hayata geçirilmesinde sosyal partnerlere belirli roller yükler.
• Ekonomik dinamiklerin yönetimi
o PYP peyzajların ekonomik değerlerinin anlaşılması üzerine kurulur.
o PYP uygulama programının maliyet etkileri anlaşılmalıdır.
o İşletme paydaşları PYP hazırlama sürecine dahil edilmelidir.
• Meşruluk ve sorumluluk
o PYP politik desteği güvence altına almalıdır.
o PYP yasal sürece entegre olmalıdır.
o PYP uygulamasını denetleyen idare yapısı üzerinde anlaşılmalıdır.
o PYP hedefi peyzaj değişim indikatörleri ile desteklenmeli ve bu indikatörlerin izlenmesinde etkin süreç ve sonuçların yayımlanması konularında anlaşma sağlanmalıdır.
EUROSCAPES PROJESİ EN İYİ UYGULAMA ÖRNEKLERİNDEN BAZILARI
Örneklerin tamamına xxxx://xxx.xxxxxxxxxx-xx.xxx/xx/xxxxxxxxx/xxxxx-
brochures/Best-practices-Handbook
Alxx: Val Maubuee (Fransa)
320.html adresinden erişilebilir.
Tanım: 2008 yılında Vax Xxxxxxx’xx xxemli ağaçların bakımı ve yönetimi üzerine bir süreç başlatılmıştır. Yeşil Alanlar Departmanı da bu doğrultuda ağaçların bakımı ve sorunların çözümü üzerine bir protokol geliştirmişlerdir. Amaç alandaki mirası ve peyzajın kimliğini korurken, doğa dostu yönetim yollarının geliştirilmesi ve insan ve malzeme kaynaklarının iyileştirilmesidir.
Her bir ağaç için “Ağaç Bilgi Formu” hazırlanmıştır. İzleme aşamasında halk da dahil edilmiştir.
Alxx: Torcy-Ile-de-Xxxxxx (Fransa)
Tanım: 2012 yılında Marne-la-Vallee’de Marne nehri kenarının, yaya devamlılığını sağlamayı ve kullanıcı refahını hedefleyen bir yönetim süreci başlatılmıştır. Amaç nehir kenarı boyunca promenad alanlarının uzatılması, doğal karakterin korunması ve karbon ayak izinin ölçülmesidir. Bu projenin en iyi örnek olma sebepleri; araç kullanımını azaltması, nehir kenarının biyomühendislik teknikleri ile güçlendirilmesi, ağaçların korunması, yaban yaşamı için yeni habitatların oluşturulması ve yeşil atığın yeniden kullanımıdır.
Alxx: Sintra (Portekiz)
Tanım: Proje alanı tarihi parkların ve doğal peyzajların bir araya geldiği bir alan olup, proje kapsamı doğal ve kültürel mirasın rehabilitasyonuna yöneliktir. Parkta orta kısmında granit kayaç formasyonlarının olduğu 5000 ha büyüklüğünde bir orman yer almaktadır. Bu projenin en iyi örnek olma
sebepleri; turizm olanaklarının geliştirilerek yılda 750bin ziyaretçiye ulaşılması, Xxxxxxxxxx Parkının restorasyonu, kültürel ve doğal patikaların uygulanması, rehberli turlar ve diğer turizm destekleyici hizmetlerin uygulanmasıdır.
Alxx: Wetzlar- Giessen (Almanya)
Tanım: LahnPark alanı Giessen-Wetzlar kentinin merkezinde yer almaktadır. Lahn nehri meraları insan yapımı tarihi peyzaj değeri taşımaktadır. Alanda farklı çeşit ve yoğunlukta, birbirleri ile çelişen kullanımlar yer almkatdır (tarım, serbest zaman aktiviteleri, trafik altyapısı). Proje doğanın ve peyzajın korunmasını hedeflemiştir. Birbirleri ile çelişen kullanımların yönetimi amacıyla alandaki 3 farklı belediye arasında işbirliği yapılmaktadır. Yeni bir master plan geliştirilerek adım adım yeşil altyapı oluşturulması hedeflenmiştir.
Alxx: Presov (Slovakya)
Tanım: Sidlisko II Presov bölgesindeki açık alanlar, 1960’lı yılların sonunda inşa edilmiş yerleşim bölgesi içinde yer almaktadırlar. Bu mekan, belirgin bir işlevi olmayan, yok sayılmış alanlara bir örnektir. Ancak alandaki sosyal yapının değişmesiyle mekanın yenilenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu amaçla geliştirilen tasarım kriterleri; çevresel ve ekolojik işlevlerin, sosyal işlevlerin, yapısal ve estetik işlevlerin güçlendirilmesini ve arttırılmasını hedeflemiştir. Bu projenin en iyi örnek olma sebepleri; yerleşim alanının yoğun prefabrik bloklarla yenilenerek, karbondioksit emisyonunun azaltılması, başarılı halk katılımının sağlanması, yaya ağırlıklı yaklaşımın benimsenmesi, biyoçeşitliliğin desteklenmesi, yeşil rekreasyon alanlarının sürdürülebilir yönetim modelllerinin geliştirimesidir.
7.2. Kanada Ulusal peyzaj yönetimi semineri
Kaynak endüstrileri ve koruma kuruluşları bir konsorsiyum da Kanadalı uzmanları bir araya getirip peyzaj yönetimi kavramını tanımlamak istemişlerdir. 23-25 Nisan 2003 tarihinde yapılan Ulusal Peyzaj Yönetimi Semineri’nin amacı peyzaj yönetiminin milli ve tutarlı prensiplerini ilerletmek, ayrıca, bilgi ve bilimi birlikte pekiştirerek yaygınlaştırmaktır (Anonymous 2003).
Seminer katılımcıları 50 kişi ile sınırlandırılmıştır. Bu katılımcılar ilgili organizasyon, kaynak yönetimi ile ilgili bilgi sahibi ve/veya deneyimli olmaları şartıyla, ayrıca sosyo-ekonomik ve temel bilim alanlarını kapsayan sektörleri (temiz su ile ilgilenenler dahil) kapsamaktadır. Bu seminerdeki en önemli konu , bireylerin birçok farklı daldan olup bir araya gelmesi ve peyzaj yönetimi ile ilgilenmeleridir. Ayrıca peyzaj yönetiminin sahiller için uygulanabildiğinin kabullenilmesidir (Anonymous 2003).
Kanada’nın peyzajı çeşitlidir. Kuzeyden güneye kadar doğal yeşil alan ve orman alanları olmak üzere birçok doğal habitatı ve ekosistemi içermektedir. Bunlar yer üstündeki ağaç, vahşi yaşam, kuru arazi ve topraktan yer altındaki petrol, doğalgaz, mineraller ve yer altı suyu gibi doğal kaynaklara kadar değişmektedir. Bu doğal kaynakları yönetmek birçok iş gerektirmektedir. Bu yönetimde kaybetmek, doğal yaşam ve vahşi yaşama ciddi zarar verebilir. Aşağıda peyzaj yönetimi ile bağlantılı olan çeşitli açıklamalara yer verilmektedir (Anonymous 2003):
1. Peyzaj ne için kullanılmalı? (koruma, ağaçlandırma, tarım, maden arama) Peyzajın birkaç yönü değişik alanda kullanılabilir. Böylece uyumlu öğeler bir araya koyulabilir.
2. Bir peyzaj nasıl yönetilebilir (ortak kullanım, ekosistem yönetimi)? Bugünlerde birçok arazi kullanımını bütünsel bir kavramda kullanılabilir. İnsan ihtiyaçlarını karşılayan ve temel peyzaj ekolojisini anlamak peyzaj yönetimi için önemli olabilir.
Bugünlerde peyzaj yönetimi daha kapsamlı yöntemler gerektirmektedir. Bunun içinde geniş kapsamlı bir çalışma grubuna ihtiyaç vardır. Bu grupta hisse sahipleri, değişik alanlarda uzmanlar, değişik seviyelerde planlama ve diğer bilim uzmanları ve ortaya çıkacak ihtiyaçlar ve ilerlemiş bilimi taşıyacak mekanizmalar gerekmektedir (Anonymous 2003).
Ulusal Peyzaj Yönetimi Semineri sırasında yapılan tartışmalardan ortaya çıkan sonuçlar aşağıda belirtilmektedir (Anonymous 2003):
1. Alan kullanım ve koruması arasında arzu edilen dengeye ulaşmak için potansiyel xxxx xxxxxx üzerinde sosyal, ekonomik ve çevresel hedefleri bütünleştirmek için peyzaj yönetiminin kanıtlanmış bir yaklaşım olduğu görüşüne varılmıştır. Peyzaj yönetimi, Kanada’nın farklı peyzajları ve ekosistemlerinden elde edilebilecek uzun vadeli sosyal, ekonomik ve çevresel yararları garanti altına almak için Kanada’nın tamamında uygulanmalıdır.
2. Peyzaj Yönetimini geliştirmek için gidilen yolda birçok engel bulunmaktadır. Peyzaj yönetimini geliştirmek için kamu kuruluşları, sanayi, koruma dernekleri, araştırma ve eğitim enstitüleri, bireyler arasında ve içinde uzun vadeli sorumluluk, işbirliği ve ortaklık gereklidir.
3. Peyzaj Yönetiminin gelişimi, planlama, politika ve kanun koyucu kurumları dahil etmek; konunun üstesinden gelebilmek için en iyi nasıl olacağı ve mantıklı uygulamalar hakkında daha çok bilgi öğrenebilmek için açık ana noktalar geliştirmek; sosyal, ekonomik ve ekosistem bağlamında çevresel bilgi serilerini yorumlamayan ve bütünleştiren veri ve bilgi yönetimini olanaklı kılmak; disiplinler arası araştırmaları destekleyip, ekolojik eşikleri anlayıp, peyzaj
üzerindeki kümülatif insan etkilerini anlamaya çalışmak ve peyzaj yönetimindeki pay sahipleri ve bütün sektörlerin katılımını ve yönetimini cesaretlendirmek için engellerin kaldırılmasının sağlanması için öncelikli alanlara stratejik yatırımlar gerektirir.
4. Peyzaj yönetiminin uygulanması için sektör tabanlı veya tek kaynak tabanlı yönetim yaklaşımlarının geçmiş örneklerinin üstesinden gelmek gerekir. “Duvarları yıkmak” veya kamu kuruluşları, özel kuruluşlar ve akademik enstitüler arasındaki ve içindeki kurumsal engeller çok önemlidir.
5. Peyzaj yönetiminin temel parçası olacak şekilde etkili halk forumları gerçekleştirilmelidir:
• Peyzajda çeşitli çıkarları olan pay sahiplerinin arazi kullanımı ve koruma olasılıkları hakkında tartışma ve görüşme yapmaları sağlanmalı ve
• Çeşitli arazi kullanımı hareket ve faaliyetlerinin sonuçlarının ortak bir anlayışa getirilmeli ve döngünün ihtiyaçları her konu için bütünleştirilmelidir.
Halk görüşü, peyzaj planlama işlemi içerindeki hiyerarşi ve düzen içerisine dahil edilmelidir.
6. Peyzaj yönetimi; kısa, orta ve uzun vadeli ekonomik, sosyal ve çevresel hedefleri görüşmek için gerçekleştirilmiş gerekli düzeltmelerin yanında uygulamaların etkilerini saptamak için izlemenin yanı sıra sürekli uyumlaştırıcı bir yönetim süreci olarak uygulanmalıdır. Başka bir deyişle peyzaj yönetimi “çalışan bir süreç”tir.
7. Peyzaj yönetimi için güçlendirilmiş kamusal destek gereklidir ve bu desteğe şu şekilde ulaşılabilir:
• Peyzaj Yönetiminin ne olduğunun daha iyi tanımlanması
• Halka peyzaj yönetiminin öneminin ve rollerinin açıklanması
• İnsan sağlığı ve çevresel konularla peyzaj ve ekosistem yönetiminin daha iyi bütünleştirilmesini içeren çoklu toplumsal hedeflere ulaşmanın içine peyzaj yönetiminin yerleştirilmesi (Anonymous 2003).
7.3. İtalya “Orman ve kırsal peyzajların analizi ve yönetimi” uluslararası toplantısı
“Orman ve Kırsal Peyzajların Analizi ve Yönetimi” Uluslararası Toplantısı, 11-15 Eylül 2002 tarihinde Floransa’da yapılmıştır. Toplantı, peyzaj üzerinde çalışan değişik disiplinlerin neler oldukları, araştırma sonuçlarının sunumu ve destekleyen koruma stratejileri önerilerinin tartışılabilmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Toplantı sırasında Tuscan bölgesi
hükümeti tarafından görevlendirilen Floransa Üniversitesi ve bazı uluslararası enstitüler tarafından gerçekleştirilmiş olan peyzaj kaynaklarının korunmasını araştıran bir projenin sonuçları sunulmaktadır. Toplantının ana başlıkları aşağıda sıralanmıştır:
▪ Kültürel değerler ve tarihî faaliyetler,
▪ Peyzajın oluşumunda insanın rolü,
▪ Peyzaj çeşitliliği, peyzaj elemanlarının ekolojik değerleri,
▪ Buluşlar/ gözlemleme, Coğrafi Bilgi Sistemi analizleri
▪ Planlama ve yönetim
7.4. Washington Üniversitesi Orman Kaynakları Fakültesi “ peyzaj yönetimi projesi”
Peyzaj Yönetimi Projesi, Washington Üniversitesi Orman Kaynakları Ağaçlandırma Labaratuvarı Fakültesi, Yale Üniversitesi Ormancılık ve Çevresel İnceleme Fakültesi ve USDA Orman Servisi arasında ortak yapılmış bir projedir. Projenin amacı insanlar için ürün elde etme, yaban yaşam alanı, yangınla mücadele ve çalışma sahaları gibi birçok değere sahip ormanların yararı için kullanılacak araçları ve kavramları geliştirmektir. Projeye göre bu değerler en iyi, tek bir alanda bulunan değerlerin sağladıkları yerine peyzaj boyunca bulunan ormanların dinamik değişimlerine göre düzenlenmelidir. Orman ekosistemleri bir durumdan diğerine kararlı değişime sahip çeşitli ölçeklerde tanımlanmalıdır. Orman ekosistemlerini yönetmek, orman ekosistemlerinin biyolojik, sosyal ve ekonomik dinamikliğini anlamayı ve değerlendirmeyi gerektirmelidir. Kısaca; bu proje kapsamında sürdürülebilir orman ekosistemi yönetimi ve bunu tamamlamada peyzaj yönetimi yaklaşımının rolü hakkında temel noktalar tanımlanmaktadır (xxxx://xxx.xxx.xxxxxxxxxx.xxx/XxxxxxxxxXxxxxxxxxx).
Projede ekosistem yönetimi, son yıllarda orman ekosistemini yönetmede etkili bir yol olarak gösterilmektedir. Ekosistem yönetimi tanımları oldukça çeşitlidir, fakat çoğunlukla ekosistemlerin, ürünlerin çeşitliliği ve bunların günümüz ve gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması üzerinde durulmaktadır. Yönetim bilimi orman ekosistemleri gibi karmaşık ve dinamik sistemlerin yönetimi ile ilgilenmektedir. Bilimsel karar verme-uygulama yöntemleri, sistemler hakkındaki bilgilerin düzenlenmesi ve planlanmamış sonuçlar ve karar verme-uygulamadaki gecikmelerin en aza indirgenmesi ile ormanın olması gereken değerini almasına yardımcı olmaktadır.
(xxxx://xxx.xxx.xxxxxxxxxx.xxx/XxxxxxxxxXxxxxxxxxx) Projeye göre peyzaj yönetiminin temeli bilgidir:
• Orman koşullarını bilmek,
• Orman dinamiğini ve karmaşıklığa ormanın yanıtını bilmek,
• Planlanmamış sonuç ve etkileri önlemek veya en aza indirgemedeki bilimsel yönetim süreçleri bilmek,
• Modern hesaplama ve teknolojik gelişimleri bilmek.
Bir alan içindeki tek bir ağacın gövdesi, dalları ve yapraklarına kadar tüm ağaçların uzamsal düzenlemesi o alanın yapısını belirlemektedir. Alan yapısı hem alan içindeki (otogenik) hem de alan dışındaki (allogenik) oluşumlar tarafından etkilenmektedir. Otogenik faktörler, her bir türün tohum yayma, gölge toleransı ve maksimum büyüme oranı gibi özelliklerinden etkilenen oluşum, büyüme ve ölümü kapsamaktadır. Allogenik faktörler ise iklim değişimi ve negatif unsurları içermektedir. Negatif unsurlar, hava kirliliği gibi kronik veya kasırga, yangın, böcek istilası gibi akut olabilmektedir (xxxx://xxx.xxx.xxxxxxxxxx.xxx/XxxxxxxxxXxxxxxxxxx).
Alan gelişimi, zaman içinde bir alanın yapısı (örneğin; yoğunluk, ağaç çapı, yükseklik, dallanma oranı, odunsu yapının varlığı) içindeki değişimdir. Farklı alan yapıları farklı değerlere sahip olmaktadır. Örneğin; yakın zamanda yeniden oluşmuş alanlar, küçük memeliler ve kuşların bazı türleri için bir habitat sağlamakta, fakat önemli derecede bir kereste değerine sahip olamamaktadır. Değerlerdeki gelişmeler alandaki değişimi beraberinde getirmektedir. Zaman içinde orman değerlerinin (habitatlar, orman ürünleri, su ve toprak koruma vb.) çeşitliliğini garantiye almak, peyzaj içindeki alan yapılarının çeşitliliğini yaratmakta ve devamlılığını sağlamaktadır.
Sürdürülebilir ormancılıkta olduğu gibi değişik değerler, değişik ölçeklerde elde edilmektedirler. Örneğin, bölgesel veya global biyolojik çeşitliliği korumak, yöresel veya peyzaj gibi küçük ölçeklerde biyolojik çeşitliliği sağlamakla gerçekleşse bile; biyolojik çeşitliliği korumak, bölgesel veya global ölçekte bir yönetim kavramı iken, bölgesel tehlikede olan kuş türleri için yaşama alanları yaratmak yöresel veya peyzaj ölçekli yönetim kavramı olmaktadır. Bir bölgenin bir alanında büyük ormanlık alanların oluşturulması bölgesel anlamda toplam orman ihtiyacını karşılayabilmekte fakat aynı alan içerisindeki korunmamış alanlardaki flora ve fauna tehdit altında olmaya devam etmektedir (xxxx://xxx.xxx.xxxxxxxxxx.xxx/XxxxxxxxxXxxxxxxxxx).
Yoğun bitkilendirilmiş ve ormanlık alanlar, orman değerlerinin sınıflandırılmasını sağlamak için alternatif bir yöntem olarak ileri sürülmektedir. Bu yöntemleri peyzaj yönetimi yaklaşımına dahil etmek peyzaj