Changing Conditions in the Adaption of the Contract and the Principle of Unpredictability)
SÖZLEŞMENİN UYARLANMASINDA SONRADAN DEŠİŞEN ŞARTLAR VE ÖNGÖRÜLEMEZLİK İLKESİ
(Changing Conditions in the Adaption of the Contract and the Principle of Unpredictability)
ÖZET
Ar. Gör. Xxxxxxx XXXX*
Sözleşmeler hukukuna hâkim olan en önemli ilkelerden biri ahde vefa ilkesidir. Bu ilkeye göre sözleşmenin tarafları her durumda sözleşmeye riayet etmeli, ona sadık kalmalıdır. Bu ilkenin sınırını ise sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması oluşturur. Sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar sonradan esaslı olarak değişir- se taraflar sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilirler. Uyarlamanın söz konusu olabilmesi için en önemli şartlardan bir diğeri de bu değişikliğin öngörülemez olmasıdır. Sözleşmenin uyarlanması taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin ola- bildiğince ayakta tutulması esasına dayanır.
Anahtar kelimeler: Sözleşmenin Uyarlanması, Öngörülemezlik İlkesi, Değişen Şartlar, Clausula Rebus Sic Stantibus, Ahde Vefa İlkesi.
Abstract
Pacta sunt servanda is one of the most important principles which predominate law of contracts. According to this principle contracting parties should in any case conform to the contract, should abide by it. Rebus sic Stantibus constitute the boundary of this principle. If conditions at the moment of signing of the contract afterwards essentially change parties may claim the contract`s adaption. Apart from this, the unpredictable qualification of the change is one of the most important clause to be able to discuss about adaption. Adaption of contract is based on the basis of sustaining the contractual relationship between parties as far as possible.
Keywords: Adaption of Contract, The Principle of Unpredictability, Changing Conditions, Clausula Rebus Sic Stantibus, Pacta Sunt Servanda.
* Xxxxxxxx Xxxxxxx Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı.
GİRİŞ
Sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca taraflar sözleşmenin içeriğini diledikleri gibi belirleyebilirler. Serbestçe belirlenen sözleşme (sinallagmatik sözleşmeler) hükümle- rinin taraflar arasında edim-karşı edime1 ilişkin bir denge unsurunu barındırdığı kabul edilir2. Bu ilke beraberinde tamamlayıcısı olan ahde vefa ilkesini (pacta sund servanda) getirmektedir. Hukuki güvenliği sağlamak amacıyla taraflarca belirlenmiş sözleşme hükümlerine tarafların bağlı kalması beklenir3. Ancak, bazen sözleşmenin
1 Serbest piyasa ekonomisinin hâkim olduğu Alman, İsviçre ve Türk hukuk sistemlerinde sözleş- menin taraflarından birinin diğerine nazaran daha fazla yükümlülük altına girmesi yasaklanmış değildir. Yani bu sistemlerde edim ve karşı edimin birbirine eşit olması zarureti söz konusu olmaz. Tarafların sözleşme özgürlüğü ilkesi uyarınca belirledikleri bedel, adil ve doğru bedeldir (BUZ, Vedat; ‘‘Gabin Halinde Edimler Arasındaki Aşırı Oransızlığın Giderilerek Sözleşmenin Ayakta Tu- tulması’’, BATİDER, C. XIX, S. 4, 1998, s. 59, 60).
2 CASHIN-RITAINE, Xxxxxxx; ‘‘Emprevizyon, Hardship ve İşlem Temelinin Çökmesi: Pacta Sunt Servanda ve Alman-Fransız Hukuki İlişkilerinde Sözleşmelerin Uyarlanmasına Giden Yollar’’, Çev. Xxxxx Xxxxxx, İÜHFM, C. 63, S. 1-2, 2005, s. 324; XXXXXXXXX, Xxxxx (Bearbeitet von GSELL, Beate/XXXXXXXXX, Xxxxx); Bürgerliches Gesetzbuch Schuldrecht Band 5/1a: § 311, 311a-c, 313, 314, 13. Aufl., Stuttgart 2014, § 313 N. 3; XXXXXXX, Rona; ‘‘Karşılıklı Söz- leşmelerde Baştan Dayatılmış veya Sonradan Oluşmuş Edimler Arası Dengesizliğin Uyarlama Yoluyla Düzeltilmesi’’, M. Xxxxx XXXXXXX’xx Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 1013; EREN, Xxxxxx; 6098 Sayılı Borçlar Kanununa Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Genel Hükümler,
18. Baskı, Ankara 2015, s. 298; XXXX, Xxxx; Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması, Ankara 2006, s. 29.
3 XXXXXX, Xxxx; Geschäftsgrundlage und Vertragserfüllung, 3. Aufl., München und Berlin 1963, s. 161; XXXXXXXX, Xxxxxxx; Vertagsrisiko und Xxxxxxxx Xxxxx Sic Stantibus, Zürich 1983, s. 7-8; XXXXXX, Gerd; Vorhersehbarkeit und Geschäftsgrundlage: Eine Untersuc- hung über die Bedeutung der Vorhersehbarkeit und der Erkennbarkeit für den Rechtsbehelf des Fehlens oder Wegfalls der Geschäftsgrundlage, Duisburg 1991, s. 101;; XXXXXXXXX/ GSELL/XXXXXXXXX, § 313, N. 1; XXXXX, Xxxxx; ‘‘Laesio Enormis ve Clausula Rebus Sic Stan- tibus ile Bir Para Borcunda Mücbir Sebep Hakkında Not’’, Çev. Xxxxxx N. Esen, İÜHFDM, C. 1, S. 3, 1935, s. 346; TUNÇOMAČ, Kenan; ‘‘Alman Hukukunda Borcun İfasında Aşırı Güçlük (Muamelenin Temeli) ile İlgili Objektif Görüşler’’, İÜHFM, C. 32, S. 2-4, 1966, s. 885; EREN, s. 481-482; XXXXXX, Xxxxxxx; Xxxxxxx Xxxxxxxxxx Xxxxxxxxxx, 0. Xxxxx, Xxxxxx 2007, s. 117; XXXXXX, Başak; Sözleşmenin Uyarlanması, İstanbul 2009, s. 5; TOPUZ, Seçkin; Türk-İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge Bozulması ve İfa Güçlüğü Durumlarında Sözleşmeye Xxxxxxxx, Xxxxxx 0000, s. 64, 65; XXXX, Zahit; ‘‘Türk Medeni Hukukuna Göre Hâkimin İkti- xxxx Meseleler Karşısında Durumu’’, K. Xxxxxx Xxxx’x Armağan, Ankara 1973, s. 187; XXXXXX, Cem; Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki Sonuçları, İstanbul 1997, s. 137, 138; SELİÇİ, Özer; Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, İstanbul 1976, s. 196; XXXXXX, Xxxxxx; Xxxxxxxx Xxxxx Sic Stantibus İlkesi ve Sözleşmenin Değişen Koşullara Uyarlanması, Xxxxxxxxxxxxx Xxxxxx Xxxxxx Xxxx, Xxxxxx 0000, s. 5; XXXX, s. 51. Sözleşme ilişkisinin sonucunda taraflar bu sözleşmeden bir yarar elde etmeyi umar, ancak zarar ihtimali de her koşulda göz önünde bulundurulmalıdır. Sözleşmenin ifasında değişik etkenler sonucu taraflardan biri zarara uğrarsa bu taraf sözleşmeyle bağlı kalmak istemediğini ileri süremez, ahde vefa ilkesi uyarınca zarara da uğrasa bu ilişkiyi devam ettirmek zorundadır (GÜRSOY, Xxxxx Xxxxx; Hususi Hukukda Clausula Rebus Sic Stantibus (Empre- vizyon Nazariyesi), Ankara 1950, s. 90; XXXXXXXX, Xxxx; ‘‘ Cari Akitlerin Temellerinde Buhran İcabı Tahavvül ( Clausula Rebus Sic Stantibus Hakkında)’’, Çev. Xxxxxx Xxxxxx, İÜHFDM, C. 8,
kurulduğu sıradaki şartlar ilerleyen zamanlarda öyle değişir ki artık borçludan edimi- ni ifa etmesini beklemek, sözleşme adaletine (dolayısıyla dürüstlük kuralına) aykırılık teşkil eder4. Bu durumda, bir yanda her ne olursa olsun sözleşmeye sadık kalmayı gerektiren ahde vefa ilkesi yer alırken diğer yanda ise değişen şartlar neticesinde taraf edimleri arasındaki adillik ölçüsünün kaybolması söz konusudur. Birbirine aykırı gö- rünen bu iki ilke sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması yoluyla bağdaştırılabilir5. Bir başka perspektiften düşünüldüğünde, sözleşmenin uyarlanması ve sözleşmeye güven ilkeleri birbirini bertaraf eden ilkeler değildir. Zira tarafların değişen şartlar karşısında yerine getirmek durumunda kaldıkları yükümlülük, sözleşmeye güvenerek planladıkları ve üstlendikleri yükümlülükten önemli ölçüde farklılık arz ettiğinden burada sözleşmeye güven ilkesi de anlamını yitirmektedir6.
Nihayetinde sözleşmenin uyarlanması, imkânsızlık söz konusu olmadığı müd- detçe geçerliliğini sürdüren sözleşme ilişkisinin, imkânsızlık boyutuna ulaşmadan önce hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda (borçludan borcun ifasının dürüstlük
S. 3-4, 1942, s. 612; ERZURUMLUOČLU, Erzan; Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Borçluya Yüklenemeyen Nedenlerden Dolayı Edimin Yerine Getirilememesi, Ankara 1970, s. 68).
4 XXXXXXXX, Xxxx; Die Geschäftsgrundlage, Leipzig 1921, s. 138; TEKİNAY, Selahattin Sul- hi; AKMAN, Sermet; BURCUOČLU, Xxxxx; ALTOP, Atilla; Borçlar Hukuku Genel Hüküm- ler, 7. Xxxxx, Xxxxxxxx 0000, s. 368; EREN, s. 481; XXXXXXX, Xxxxx; ÖZ, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. Xxxxx, X. I, İstanbul 2014, s. 203, 580-581; KAPLAN, s. 117- 119; XXXXXXX, Edimler Arası Dengesizlik, s. 1014-1018; TUNÇOMAČ, Aşırı Güçlük, s. 885; GÜLEKLİ, Yeşim; ‘‘ Aşırı İfa Güçlüğü ve Alacaklının Tasavvurunun Boşa Çıkması Halinde İşlem Temelinin Çökmesi Öğretisi’’, XXXXXX, C. 15, S. 18, 1989-1990, s. 43; XXXXXXX, Xxxxxxx X.; ‘‘Harbin Hususi Akitler Üzerindeki Tesiri’’, Çev. Xxxxxx Xxxxxx, Adliye Dergisi, S. 2, 1944, s. 190; AKMAN, Sermet; ‘‘Karşılaştırmalı olarak Alman ve İsviçre-Türk Hukuklarında Yüksek Oranlı Enflasyonun Para Borçlarına Etkisi ve Bu Konudaki Yargısal Kararlar’’, İBD, C. 63,
S. 10-12, 1989, s. 626; XXXXXXX, İsmail; ‘‘Sözleşme Yapıldıktan Sonra Devalüasyon Sebebiyle Para Değerinde Meydana Gelen Büyük Değişiklikler, Akdin Yerine Getirilmesine Mani Olur mu?’’, Yargıtay Dergisi, C. I, S. 4, 1975, s. 27; XXXXX, Xxxxxxx; Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki İmkânsızlık (BK 117), İstanbul 1976, s. 29; TEZCAN, s. 7.
5 BAYGIN, s. 138; XXXXXXX, Rona; Borçlar Hukuku Genel Bölüm: İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleşme, C. III, İstanbul 2009, s. 264; XXXXXXX, s. 31-32; XXXXXX, Xxxxx; ‘‘ Uzun Süreli Sözleşmelerde Yeni Durumlara Uyum’’, BATİDER, C. XII, S. 4, 1984, s. 89; ERZURUM- LUOČLU, s. 53; XXXXXX, s. 7. Y. 3. HD., 30.05.2012 T., 2012/8973 E., 2012/13817 K. sayılı karara göre; ‘‘Gerçekten de, sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Sözleşme yapıldığında karşılıklı edimler arasında mev- cut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak şekilde bozulabilir. İşte bu durumda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme adaleti ilkeleri arasında bir çelişki hasıl olur ve artık bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet, hakkaniyet ve objektif hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir durum yaratır hale gelir. Hukukta bu zıtlık (Clausula Rebus Sic Stantibus-Beklenemeyen Hal Şartı- sözleşmenin değişen şartlara uydurulması) ilkesi ile giderilmeye çalışılmaktadır.’’ (Yargıtay Kararları Dergisi, C. 38, S. 10, Ekim 2012, s. 1892-1893.)
6 XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 3.
kuralına göre beklenemeyeceği) da sona erebileceği veya değişikliğe uğrayabileceği esasına dayanır7.
Taraflarca belirlenen sözleşme hükümlerinde sonradan değişen şartlara yönelik bir uyarlama hükmü varsa yahut kanunda özel olarak o sözleşmenin uyarlanması düzenlenmişse bu halde yapılacak uyarlama gerçek anlamda bir uyarlama değildir. Zira hâkim burada ya sözleşmede ya da kanunda öngörülen hükmü uygulamakta- dır8. Örneğin savaş halinde sözleşmenin sona ereceği kararlaştırılmışsa görünürde bir uyarlama probleminden bahsedilemez. Ancak gerek sözleşmede gerek kanunda uyarlamaya ilişkin bir düzenleme bulunmuyorsa bu durumda değişen şartların söz- leşmeye etki edip edemeyeceği, etki edecekse hangi şartların sözleşmenin uyarlanması sonucunu doğuracağı hususları problemin temelini oluşturmaktadır.
II. İşlem Temeli Öğretisi
Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması sorunu Birinci Xxxxx Xxxxxx’ndan sonra Alman mahkeme kararlarına konu olmuştur. Değişen şartların sözleşmeye et- kisinde ilk olarak, sözleşmenin kurulmasından sonra mevcut şartlar önemli ölçüde değişmişse bu durumda taraflar sözleşmeyle bağlı olmamalıdır, fikri ortaya atılmış- tır. Clausula Rebus Sic Stantibus adıyla anılan bu teoriye göre sözleşmeler, kuru- luş sırasındaki şartların büyük ölçüde değişmemiş olması örtülü şartına bağlı olarak geçerliliğini sürdürür. Şartlar önemli ölçüde değişmişse sözleşmenin aynı şartlarda uygulanmasından bahsedilemez9. Ancak bu teori Alman mahkemeleri tarafından kural olarak kabul edilmemiştir10. Birinci Xxxxx Xxxxxx ve sonrasındaki ekonomik kriz nedeniyle sözleşme ilişkilerindeki dengenin alt üst olmasına da göz yumamayan Alman mahkemeleri ilk önce iktisadi imkânsızlık (wirtschaftliche Unmöglichkeit) kavramını esas alarak çözüm bulmaya çalışmıştır11. 1922 yılından itibaren ise sözleş-
7 SCHWARZ, s. 193; GÖZÜBÜYÜK, Xxxxxxxx Xxxxx; Hukuki Mesuliyet Bakımından Mücbir Sebepler ve Beklenmeyen Haller, Ankara 1977, s. 169; ARAT, s. 29.
8 EREN, s. 482 vd.
9 XXXX, Xxxxxx; Deutsche Einheit und Xxxxxxx xxx Xxxxxxxxxxxxxxxxxx, Xxxxxxx 0000, s. 6-7, 9-10; XXXXXX, s. 60; XXXXXX, Enis; ‘‘Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi II’’, Yargı Der- gisi, Nisan 1980, s. 25;XXXXXXXX, s. 109; XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 5; XXXXXX, s. 11; XXXX, s. 188; von TUHR, Xxxxxxx; Borçlar Hukukunun Umumî Kısmı, Çev. Xxxxx Xxxxx, C. II, İstanbul 1953, s. 692; DURAL, s. 29; XXXXXXXX, Aşırı Güçlük, s. 888-889; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOČLU/ALTOP, s. 1005; SCHWARZ, s. 190; EREN,
s. 481; XXXXX, Şener; Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2. Baskı, İstanbul 2006, s. 85; XXXXXXXX, s. 616; ERZURUMLUOČLU, s. 54; XXXXXXX/XX, s. 203; XXXXXXX, s. 30; ARAT, s. 52-54; XXXXXXX; s. 54-55; GÖZÜBÜYÜK, s. 169; TEZ- CAN, s. 12-14; XXXXX, s. 33.
10 RGZ 21, 178-180, U.v. 19.06.1888; XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 313, N. 23;
GÖRK, s. 7; DURAL, s. 50.
11 RGZ 98, 18-22, U.v. 02.12.1919; XXXXXX, Xxxxxxxx; Münchener Kommentar zum Bür-
menin kurulmasından sonra değişen şartların sebep olduğu uyuşmazlıklarda Alman hukukçu Xxxxxxxx tarafından geliştirilen işlem temeli kavramına yer verilmiştir12. İşlem temeli (Geschäftsgrundlage), ‘‘sözleşmenin asıl içeriğine dâhil olmamakla birlikte sözleşmenin kurulması aşamasında ortaya çıkan ve işlem iradesinin dayanağı olan belirli koşulların varlığına veya gelecekte ortaya çıkmalarına ilişkin ortak tasavvurlar’’ olarak tanımlanmaktadır13. Sözleşmenin temelini oluşturan unsurlar, sonradan ortaya çıkan esaslı değişiklikler nedeniyle taraflardan biri için artık katlanılamaz şekilde bozulmuş- sa yahut ortadan kalkmışsa bu durumda işlem temelinin çökmesinden bahsedilir14.
gerlichen Gesetzbuch: Band 2-Schuldrecht Allgemeiner Teil §§ 241-432, 6. Aufl., München 2012, § 000, X. 2; XXXXXX, s. 1, 54; XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 23;
GÖRK, s. 10; TUNÇOMAČ, Kenan; ‘‘Borcun İfasında Aşırı Güçlük ve Alman Yargıtayı’’, İÜM- HAD, C. I, S. 1, 1967, s. 87-108; XXXX, s. 26; XXXXXX, s. 19-20; DURAL, s. 50-51.
00 XxxxxxxxxXxxxxxxxx/XXXXXX, § 313, N. 22; XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 24; XXXXXX, s. 5, 82-83; XXXXXX, Xxxxxx; “Alman ve Uluslararası Sözleşme Huku- kunda Değişen ve Öngörülemeyen Koşullar”, Çev. Xxxxx XXXXX-XXXXX, İÜHFM, C. 66, S.1, 2008, s. 355; GÖRK, s. 10; XXXXXXXX, s. 603- 604, 615; SCHWARZ, s. 194; TUNÇO- MAČ, Aşırı Güçlük, s. 887-888; XXXX, s. 188; XXXXX, s. 45; XXXXXXX, s. 58; SELİÇİ, Sürekli Borç, s. 194; XXXX, s. 58; XXXXX, s. 107 vd.; ERZURUMLUOČLU, s. 58. İngiliz hukukunda özellikle 1902 yılında taç giyme töreninin iptali ile sözleşmenin uyarlanması sorunu yargıya taşınmıştır. Taç giyme töreninin yapılacağı güzergâhta fahiş ücretlerle kiralanan pencere- ler törenin iptal edilmesi sonucunda bir uyuşmazlığa yol açmıştır. Kiraya verenlerin kira bedelle- rini talep etmesi üzerine çıkan uyuşmazlığa ilişkin verilen kararda kiralanan yerlerin oturmak için değil töreni izlemek için kiralandığı ve bu durumun sözleşmenin esasını teşkil ettiği belirtilmiştir. Bu sebeple kira bedellerinin ödenmemesi gerektiği sonucuna varılmıştır (SCHWARZ, s. 196; GÖZÜBÜYÜK, s. 171; XXXXX, s. 42-43; XXXX, s. 24-25; BAYSAL, s. 155-156). İsviçre doktrininde de sözleşmeye müdahale edilmesi sorunu tartışılmış ve kabul görmüştür (OFTİN- GER, s. 598-604; SARIAL, II, s. 24-25). Fransa’da medeni hukuk alanında uzun yıllar doktrin de mahkemeler de ahde vefa kuralına sıkı sıkıya bağlı kalarak sözleşmenin uyarlanmasına karşı çıkmıştır. Ancak son yıllarda Fransız hukukundaki bu katı tutum yumuşamaya başlamıştır (CAS- HIN-RITAINE, s. 323-324, 335-338; SARIAL, II, s. 24, AKYOL, s. 86). Fransız Danıştay’ı ise değişen şartlar neticesinde sözleşmenin uyarlanmasına sıcak bakmış ve ilk olarak 1916 yılında vermiş olduğu Bordeaux belediyesine ilişkin kararda uyarlamayı kabul etmiştir (SCHWARZ, s. 192; GÖZÜBÜYÜK, s. 173). 1942 tarihli İtalyan Medeni Kanunu’nun 1467. maddesiyle genel nitelikli bir hüküm getirilerek sürekli veya ileri tarihli sözleşmelerde edimin önceden görüleme- yen durumlar neticesinde aşırı derecede güçleşmesi halinde sözleşmenin feshedilebileceği düzen- lenmiştir (SEROZAN, Rona; Sözleşmeden Dönme, İstanbul 1975, s. 368; XXXXX, s. 39). Alman mahkemeleri 1953 yılına kadar işlem temelinin çökmesine dayalı olarak çok istisnai ve münferit olaylarda borcun ifası dürüstlük kuralı uyarınca beklenemiyorsa borçlunun borcundan tamamen kurtulmasına hükmediyorlardı. Buna karşılık 1953 yılında verilen kararla sözleşmenin mümkün olduğunca ayakta tutulması gerektiği esas alınarak sözleşmenin uyarlanabileceği kabul edilmiştir (XXXXXX, s. 108 vd., 116-117).
13 CASHIN-RITAINE, s. 321; Benzer bir tanım için bkz. RÖSLER, s. 355; TEKİNAY/AKMAN/ BURCUOČLU/ALTOP, s. 1005; KOCAYUSUFPAŞAOČLU, Xxxxx; ‘‘İşlem Temelinin Çökmüş Sayılabilmesi İçin Sosyal Felaket Olarak Nitelenebilecek Olağanüstü Bir Olayın Gerçekleşmesi Şart Mıdır?’’, M. Xxxxx XXXXXXX’xx Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 506; ARAT, s. 58-59; SELİÇİ, Sürekli Borç, s. 194-195; TEZCAN, s. 38. Sübjektif işlem temeli olarak kabul edilen Xxxxxxxxxxx tanımı için bkz. Xxxxxxxx, s. 37.
14 XXXXXXX, İfa Engelleri, s. 259; XXXXXX, s. 139; TEKİNAY/ AKMAN/BURCUOČLU/ ALTOP, s. 1006.
Bir başka ifadeyle taraflar arasındaki hukuki işlemin üzerine inşa edildiği işlem temeli gerçek durumla uyuşmazsa bu durumda işlem temeli çökmüş kabul edilir15. İşlem te- melinin çökmesi, Alman doktrininde üç xxx xxxxxx altında incelenmektedir. Bunlar; sözleşmenin kurulmasından sonra edimler arasındaki dengenin bozulması, edimin ifasının aşırı derecede güçleşmesi ve edim ile izlenen amacın boşa çıkmasıdır16.
Alman Medeni Kanunu’nda (BGB) 2002 yılında yapılan reformla işlem teme- linin çökmesi § 000’xx xxxxxxxxxxxxxx. Xxxxxxx bu düzenlemeden önce de Alman hukukunda BGB § 242 hükmüne yani dürüstlük kuralına dayanılarak tarafların söz- leşmenin uyarlanmasını talep etmesine imkân tanınıyordu17. BGB § 313’e göre; ‘‘(I) Sözleşmenin temeli olan şartlar, sözleşmenin kurulmasından sonra esaslı surette değişirse ve taraflar bu değişikliği öngörmüş olsalardı sözleşmeyi hiç kurmayacak veya başka bir içerikle kuracaklarsa somut olayın tüm şartları, özellikle de akdi veya kanuni risk dağı- lımı, göz önüne alındığında değiştirilmemiş sözleşmeye bağlı kalınması beklenemiyorsa sözleşmenin uyarlanması talep edilebilir.
(II) Sözleşmenin temelini oluşturan esaslı tasavvurların yanlış olduğunun ortaya çıkması, şartların değişmesi ile eşdeğerdir.
(III) Sözleşmenin uyarlanması mümkün değilse veya bir taraftan beklenebilir değil- se mağdur olan taraf sözleşmeden dönebilir. Sürekli borç ilişkilerinde, dönme hakkının yerine fesih hakkı geçer.’’
Düzenlemenin ilk fıkrasında sözleşmenin uyarlanması için gerekli olan şartlar yer almaktadır. İkinci fıkrada ise temel hatasının söz konusu olduğu durumlarda da sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olduğu düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin sebebi, Alman hukukunda, Türk-İsviçre hukukunda olduğu gibi esaslı saik hatasına bağlı temel hatasının, hata hükümleri içerisinde düzenlenmemesidir. Bu düzenleme eksikliği, işlem temelinin çökmesinde ele alınmıştır18. Türk hukukunda bir görüşe göre temel hatası, en geç sözleşmenin kuruluş anında var olan yanlış tasavvurlara dayanırken gelecekte ortaya çıkacak olaylar için uygulama bulmaz19. Bizim de ka-
15 KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 507.
16 XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 00-00; CASHIN-RITAINE, s. 321-322; XXXXXX, s. 151; XXXXXXX, İfa Engelleri, s. 266; XXXXX, s. 108. Edimler arasındaki denge- nin bozulması ile aşırı ifa güçlüğü hâlleri yakın ilişki içindedir. Çoğu zaman aşırı ifa güçlüğünün ortaya çıkmasıyla edimler arasındaki denge de bozulmuş olur (TOPUZ, s. 55; XXXXXX, s. 154). İsviçre’de baskın görüş, edimler arasındaki dengenin bozulması ve aşırı ifa güçlüğü durumlarında sözleşmenin uyarlanmasını kabul ederken sözleşme ile izlenen amacın boşa çıkması durumunda sözleşmenin uyarlanmasını kabul etmemektedir. Sözleşmeyle izlenen amacın boşa çıkması halleri temel hatası kapsamında çözüme kavuşturulmaktadır (BAYSAL, s. 155-157).
17 XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 313, N. 30; MünchenerKommentar/XXXXXX, § 000, X. 23; XXXXXX-XXXXXXX, s. 321; XXXX, s. 26-27; XXXXX, s. 107 vd.
18 KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 511; ARAT, s. 92.
19 XXXXXXX/XX, s. 104-105; XXXXXXX, s. 260; XXXXXX, s. 157; XXXX, s. 92.
tıldığımız diğer bir görüşe göre ise gelecekteki tüm olaylar değil, bilakis gelecekte gerçekleşmesi öngörülen belirli olaylar üzerine sözleşme kurulmuşsa ve bu olaylar gerçekleşmemişse bu durumda da hata hükümleri uygulanabilir20, Alman hukukun- da ise BGB § 313 düzenlemesiyle hem sözleşme kurulmadan önceki yanlış tasavvur- lar hem de sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan esaslı değişiklikler arasında fark gözetilmemiş, bu iki husus aynı sonuca bağlanmıştır21. BGB § 313’ün son fıkrasında uyarlama mümkün değilse sözleşmeden dönülebileceği, sürekli sözleşmelerde ise fes- hin söz konusu olacağı düzenlenmiştir22.
Uluslararası düzenlemelere de konu olan sözleşmenin uyarlanması, Avrupa Söz- leşme Hukuku İlkeleri’nin (Principles of European Contract Law (PECL)) 6:111. maddesinde şartların değişmesi başlığı altında düzenlenmiştir. Hükme göre; ‘‘(1) Bir taraf için gerek edim masraflarının artması gerekse karşı edim değerinin azalması sebe- biyle ifa daha külfetli hale gelse bile bu taraf yükümlülüklerini yerine getirmek zorun- dadır.
(2) Şartların değişmesi sebebiyle sözleşmenin ifası aşırı külfetli hale gelirse, taraflar şu şartlarla sözleşmenin uyarlanması veya sona erdirilmesi amacıyla müzakerelere giriş- mek zorundadır:
a) şartların sözleşme kurulduktan sonra değişmiş olması
b) şartların değişmesi ihtimalinin sözleşmenin kuruluşu sırasında makul ölçüde dik- xxxx alınabilir olmaması
c) Şartların değişme riskinin sözleşmeye göre, etkilenen tarafa yükletilmemiş olması
(3) Taraflar makul bir süre içerisinde anlaşmaya varamazlarsa, mahkeme:
a) mahkemece belirlenen tarihte ve şartlarla sözleşmeyi sona erdirebilir veya,
b) şartların değişiminden kaynaklanan kazanç ve kayıpları adil ve eşit bir biçimde taraflar arasında paylaştırarak sözleşmeyi uyarlayabilir.
20 EREN, s. 391; KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 509-510; DURAL, s. 58; XXXXXX, s. 141; GÜ- LEKLİ, s. 61.
21 XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 78; KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 508 vd.; ARAT, s. 91-92; GÜLEKLİ, s. 57.
22 BGB § 314’te ise sürekli borç ilişkilerinin önemli sebeplerle feshi düzenlenmiştir. Hükme göre; ‘‘(1) Her bir sözleşme tarafı fesih süresine uymaksızın önemli sebeplerle sürekli borç ilişkilerini feshede- bilir. Fesheden taraftan münferit olayın bütün şartları ve iki tarafın menfaati göz önüne alındığında kararlaştırılan sona ermeye veya fesih süresinin sonuna kadar sözleşme ilişkisinin sürdürülmesi bekle- nemiyorsa, önemli bir sebep mevcuttur.
(2) Önemli sebep sözleşmeden doğan bir yükümlülüğün ihlalinden ibaret olursa, sözleşmenin feshi bu halde bir mehil tayininin veya ihtarın sonuçsuz kalmasından sonra caizdir. Mehil tayini veya ihtar lüzumsuz olursa, § 323’ün 2. fıkrasının 1. ve 2. bendi uygulama bulur. Her iki tarafın menfaatleri göz önüne alındığında derhal feshin haklı bulunduğu özel durumlar varsa, yardım için süre belirlen- mesi ve ihtar lüzumsuzdur.
(3) Hak sahibi, fesih sebebini öğrendikten sonra uygun bir süre içerisinde sözleşmeyi feshedebilir.
(4) Tazminat talep hakkı, sözleşmenin feshi nedeniyle ortadan kalkmaz.’’
Her iki durumda da mahkeme, bir tarafın müzakereyi reddetmesi veya dürüstlük kuralına aykırı olarak müzakereleri kesintiye uğratması sebebiyle uğranılan zararın taz- minine hükmedebilir.’’
Türk hukukunda ilk olarak Danıştay’ın 1940 tarihinde verdiği karar ile idari sözleşmelerde sözleşmenin uyarlanması kabul edildi23. Türk hukukunda, 6098 sa- xxxx Xxxx Borçlar Kanunu yürürlüğe girene kadar sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin genel nitelikli bir hüküm bulunmamaktaydı. Bunun yanında özel borç ilişkilerini düzenleyen hükümlerde belirli sözleşmelere ilişkin olarak sözleşmenin uyarlanma- sı imkânı söz konusuydu (örneğin; eser sözleşmesine ilişkin TBK m. 480/II, ürün kirasına ilişkin m. TBK m. 363 vb. hükümler). Sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin genel nitelikli bir hüküm olmadığından dolayı TMK m. 2’ye dayanılarak24 değişen şartlar söz konusu olursa sözleşmenin uyarlanması yoluna gidilebileceği Türk hu- kukunda kabul edilmişti25. 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesiyle sözleşmenin değişen şartlara uyarlanması sorunu en azından aşırı ifa güçlüğü açısından yasal bir dayanağa kavuşmuştur.
Türk Borçlar Kanunu’nun ‘‘aşırı ifa güclüğü’’ başlığını taşıyan 138. maddesine göre; ‘‘Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklen- meyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifasının istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu he- nüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır’’.
Alman hukukunda işlem temeli öğretisinin görünüm şekilleri olan edim denge- sinin bozulması, aşırı ifa güçlüğü ve edim ile izlenen amacın boşa çıkması durumla-
23 Danıştay 3. Dairesi 01.04.1940 T., 62 sayılı istişari karar (GÖZÜBÜYÜK, s. 182-183; SARIAL,
II, s. 25).
24 İsviçre Hukukundaki yaklaşım için bkz. XXXXXXXX, s. 616-618.
25 XXXXXXX/XX, s. 581; XXXXXXX, s. 197; ERZURUMLUOČLU, s. 65 vd.; DOČA- NAY, s. 39; XXXXXX, x. 139-140; ATABEK, s. 90; XXXX, s. 188; XXXX, s. 88-89. Y. 3. HD., 30.05.2012 T., 2012/8973 E., 2012/13817 K.; ‘‘ Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yap- malarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların ger- çekleşmesi ile değişmişse, taraflar artık bu akitlere bağlı tutulmazlar. Değişen bu koşullar karşısında TMK 2. maddesinden yararlanılarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesi imkânı hasıl olur.’’(Yargı- tay Kararları Dergisi, C. 38, S. 10, Ekim 2012, s. 1893.) XXXXXXX ise eser sözleşmesinde uyarlamaya ilişkin TBK m. 480/II hükmünün kıyas yoluyla diğer sözleşme ilişkilerine uygulan- masına bir engel olmadığını ileri sürmüştür (SCHWARZ, s. 198-199). Aynı yönde görüş için bkz. XXXXXXXXX, Xxxxx; Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995, s. 5; XXXXXXX, s. 39-40; XXXXX, x. 626. Aksi görüş için bkz. XXXX, s. 189.
rından26, yalnızca aşırı ifa güçlüğü Türk hukukunda düzenlenmiş, diğer durumlara yer verilmemiştir.
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartlar neticesinde uyarlamanın söz konusu olabilmesi hukuk sistemlerinde sıkı şartlara bağlanmıştır27. Öncelikle sözleş- menin kurulduğu andaki şartlar önemli ölçüde değişmiş olmalıdır. Bu değişen şartlar öngörülemez bir nitelik taşımalıdır28 ve değişen durumun gerçekleşmesinde taraf- ların bir kusuru olmamalıdır29. Borç henüz ifa edilmiş olmamalı yahut bu duruma
26 CASHIN-RITAINE, s. 321; XXXXXXXXX/GSELL/XXXXXXXXX, § 000, X. 70; BAYSAL,
s. 151; SEROZAN, İfa Engelleri, s. 266; XXXXX, s. 108.
27 Y. 13. HD., 13.06.2014 T., 2013/16898 E., 2014/18895 K.; ‘‘Yukarıda da değinildiği gibi, şayet bir borcun ifası imkansızlaşmış olmamakla beraber, borçlunun sorumlu olmadığı sebeplerle aşırı de- recede güçleşmiş ise, bu durumun borç ilişkisine ne gibi bir etki yapacağı hususunda 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda bir hüküm bulunmamaktaydı. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda ise bu hususta genel bir düzenleme yer almaktadır. TBK m. 138 hükmü, “Aşırı İfa Güçlüğü” kenar başlığı altında, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bazı durumların sözleşmenin uyarlanması veya sona erdirilmesi sebebi oluşturacağını düzenlemiştir. TBK m. 138 hük- müne göre; sözleşme taraflarından birinin hakime yapacağı başvuru üzerine talep doğrultusunda bir karar verilebilmesi için aşağıdaki şartlar bulunmalıdır.
1)Sözleşme kurulduktan sonra, tarafların edimleri arasındaki denge, borçludan sonuçları yüklenmesi istenemeyecek kadar büyük ölçüde bozulmuş olmalıdır. Şayet aşırı ifa güçlüğü sözleşme kurulduğu sırada da mevcut olup sadece taraflarca bilinmiyorsa, bu TBK m. 138 hükümlerine değil, şartları varsa yanılma (TBK m. 30 vd.) hükümlerine göre iptale konu olabilir. Sonradan ortaya çıkan ifa güçlüğünün, mutlaka borçlunun ekonomik olarak mahvına veya ağır zararına yol açacak olması gerekmez. Maddede, “kendisinden ifanın istenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir” olması yeterli görülmüştür. Elbette bu değerlendirmede, karşı tarafın duru- mu da göz önüne alınacaktır.
2)Edimlerin dengesindeki değişiklik sözleşme yapılırken öngörülemeyen ve öngörülmesi de beklen- meyen (Savaş, ekonomik kriz, devalüasyon, tabii afetler, ithal ve ihraç konusunda getirilen yasak ve tahditler gibi ) olağanüstü bir durumdan ileri gelmelidir. Bu husus da “Emprevizyon” olarak ifade edilebilir. Maddede her ne kadar “taraflarca öngörülmeyen” denmişse de, olağanüstü olgunun sözleşme kurulurken sadece aşırı ifa güçlüğüne düşen taraf açısından öngörülemez olması yeterli sayılmalıdır. Aşırı ifa güçlüğüne düşenin bu durumu sözleşme yapılırken öngörmediğini ispat etmesi yetmez, bu durum onun için “öngörülmesi beklenemez” olmalıdır. Kendi özensizliği veya dikkatsizliği sebebiyle bu olguyu öngörememişse, 138. maddeden yararlanamayacaktır.
3)Aşırı ifa güçlüğü yaratan olgu borçludan kaynaklanmamalıdır. Olgunun kendisinin borçludan kaynaklanmaması yanında, bunun aşırı ifa güçlüğü yaratması da borçludan kaynaklanmamalıdır. 4)Edimler henüz ifa edilmemiş olmalıdır. Kural olarak ifada bulunduktan sonra aşırı ifa güçlü- ğünden söz ederek uyarlama veya sözleşmeden dönme yollarına başvurulamaz. Ancak, borçlu do- ğan haklarını saklı tutarak ifada bulunmuşsa, ifadan sonra da bu haklarını kullanabilecektir. Bu takdirde, uyarlamanın sonucuna göre veya sözleşmeden dönme halinde, ifa etmiş bulunduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre kısmen veya tamamen geri isteyebilecektir.’’ (Hukuk Türk, E.T. 02.05.2015)
28 XXXXXXXX, Xxxxx; AEBI-XXXXXX, Xxxxxx E.; BernerKommentar, Band: X/0, Xxxxxxxxxx. Xxx. 0-0 XXX, Xxxx 2012, Art. 2, N. 241, s. 569; XXXXXX, s. 354; SEROZAN, Edimler Arası Dengesizlik, s. 1024; BAYSAL, s. 144; EREN, s. 485; XXXXXXX/XX, s. 206; GÜLEKLİ, s. 48; SEROZAN, İfa Engelleri, s. 264-266; XXXXXXX, s. 32.
29 XXXXXX, Xxxxx X.; XXXXX, Xxxxxxxxx; Xxxxxx Kommentar: Allgemeine Einleitung in das schweizerische Obligationenrecht und Kommentar zu Art. 1-18 OR, Band VI/1/1, Bern
ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ifa edilmiş olmalıdır30. Son olarak da borçludan ifanın talep edilmesi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmelidir31. Borçludan ifa- nın talep edilmesinin beklenilmezliğinde (Unzumutbarkeit) en önemli değerlendir- me ölçütü, risk dağılımı ilkesidir32. Uyarlama için gereken tüm şartların bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira sözleşmenin uyarlanması için gereken şartlar birbirleriyle yakın ilişki içinde bulunmaktadır. Bu nedenle bu şartlardan birinin za- yıflığından kaynaklanan açık, diğerinin ağırlığıyla kapatılabilir ve bu durumda da işlem temelinin çökmesinden bahsedilir33.
III. Sözleşmenin Kurulmasından Sonra Değişen Şartlar
A. Genel Olarak
Sözleşmenin kuruluş aşamasındaki durum sözleşmenin kurulması ile ifası ara- sında geçen sürede esaslı ölçüde değişmişse değişen şartlar sözleşmenin ifasına etki edecek midir? Bu soruya vereceğimiz yanıt olumlu ise hangi nitelikteki değişen şartlar sözleşmenin uyarlanmasına imkân tanıyacaktır?
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartlar, ‘‘sözleşmenin kuruluşu safha- sında mevcut olmayan ve o zamanki gerçeklerle bağdaşmayan, ancak sözleşmenin uygu- lanması yani ifası sırasında ortaya çıkmış olan ve sözleşme bakımından belirli bir önemi haiz bulunan olaylar’’ olarak tanımlanabilir34.
Değişen şartların öncelikle sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkması gerekir. Sözleşmenin kurulmasından önce var olan ancak taraflarca bilinmeyen veya yanlış tasavvur edilen şartlar sözleşmenin uyarlanmasına değil irade sakatlıklarına yol açar. Bu durum işlem temelinin çökmesi ile temel hatasına ilişkin uygulama alanını
1986, Art 18, N. 342, s. 142; XXXXXXXX, s. 176; XXXXXX, s. 107-108; XXXXXXXX, s. 216-
218; XXXXXX, s. 354; MünchenerKommentar/XXXXXX, § 313, N. 75; CASHIN-RITAINE,
s. 328; XXXXXXXX, s. 606; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOČLU/ALTOP, s. 368; ATABEK,
s. 91; EREN, s. 486; SEROZAN, İfa Engelleri, s. 265; XXXXXX, s. 150; GÜLEKLİ, s. 51; XXXXXXX/XX, s. 206; ERZURUMLUOČLU, s. 73; AKYOL, s. 94; XXXX, s. 135; BAY- GIN, s. 146; GÖZÜBÜYÜK, s. 176; SEROZAN, Dönme, s. 368.
30 BernerKommentar/XXXXXX, Art 18, N. 345, s. 142; EREN, s. 486; XXXXXXX/XX, s. 206- 207; XXXX, s. 123, 124; XXXXXXXXX, s. 13; XXXXXX, x. 145.
31 GÜRSOY, s. 97-104; BAYSAL, s. 144; XXXXXXX, s. 51-52; TEKİNAY/AKMAN/BURCU- OČLU/ ALTOP, s. 368; SEROZAN, İfa Engelleri, s. 266. Borçludan ifanın talep edilmesinin dürüstlük kuralına göre beklenemez olması şartına Alman Yargıtay’ında özel bir önem atfedil- miştir. Alman Yargıtay’ı bir süre borçlu için sözleşmeyle bağlılık dürüstlük kuralına göre bekle- nemez olmuşsa ancak bu şartta işlem temelinin çöktüğünün kabul edilebileceğini dile getirmiştir (TUNÇOMAČ, Alman Yargıtayı, s. 100-103).
32 FIKENTSCHER, Xxxxxxxx; Die Geschäftsgrundlage als Frage des Vertragsrisikos, München 1971, s. 44; XXXX, x. 19; XXXXXX, s. 189 vd.; TOPUZ, s. 234-235
33 SEROZAN, İfa Engelleri, s. 266; XXXXXX, s. 145.
34 KAPLAN, s. 119.
belirler35. Türk-İsviçre hukukunda durum bu olmakla birlikte, Alman hukukunda ise sözleşme kurulmadan önceki yanlış tasavvurlar ile sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan esaslı değişiklikler aynı sonuca bağlandığından zaman faktörü bir önem taşımaz36. Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen her türlü şart sözleşmenin uyarlanmasını gerektirmez. Bunun için değişen şartın esaslı bir değişikliği içermesi gerekir37. Bir değişikliğin esaslı olup olmadığına ilişkin belirleme ise konuya ilişkin asıl sorunu oluşturmaktadır. Değişen şartlarda aranması gereken en önemli özellik bu değişikliğin öngörülemez olmasıdır38.
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartlar ile mücbir sebep kavramının bazı durumlarda birbirine oldukça yaklaştığı görülmektedir. Bunun sebebi ise bu iki kavrama yol açan olay gruplarının benzerlik göstermesidir. Örneğin bir sel felaketi olayın özelliğine göre bir mücbir sebep veya sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan esaslı bir değişiklik olarak değerlendirilebilir39. Taraflar bir tarımsal araziden elde edilecek ürünün tamamının satışına ilişkin anlaşmışlarsa ve hasat zamanından önce sel felaketi sonucunda ürün her türlü önlemin alınmasına rağmen tamamen telef olmuşsa bu durumda mücbir sebep söz konusu olur ve borç sona erer (sonraki kusursuz imkânsızlık TBK m. 136/I). Aynı sel felaketi sonucunda ürün tamamen yok olmayıp ürünün araziden toplanması ve alıcıya teslim edilmesi satıcı açısından aşırı güçleşmişse bu durumda ise değişen şartlardan bahsedilir, borç sona ermez, bor- cun ifası aşırı ölçüde güçleşmiş olur (TBK m. 138).
Mücbir sebep, sözleşme taraflarından bağımsız olarak tamamen dış etkenler so- nucu ortaya çıkan, sözleşme kurulurken öngörülmesi mümkün olmayan, karşı koyu- lamayan ve borcun ifasını imkânsızlaştıran sebepler olarak tanımlanabilir40. Mücbir sebep, değişen şartlara nazaran daha mutlak ve objektiftir. Aynı olay hem mücbir sebep hem de değişen şart olarak değerlendirilebilirken aradaki fark, olayın ortaya çıkış şeklinde ve sözleşmenin ifasına olan etkisinde kendini gösterir41.
35 XXXXXXX, Xxxxxxxx; XXXX, Xxxxx Xxxxx; XXXXXXX, Xxxxxxxx; Basler Kommentar-Ob- ligationenrecht I: Art. 1-529 OR, 5. Aufl., Basel 2011, Art. 18, N. 99; BAYSAL, s. 161; XXXXXXX/XX, s. 205-206; SEROZAN, Dönme, s. 370.
36 XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 78; KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 510.
00 XxxxxxxxxXxxxxxxxx/XXXXXX, § 000, X. 58; XXXXXXXX, s. 189; XXXXXXXXX/GSELL/ XXXXXXXXX, § 000, X. 68; ARAT, s. 95; XXXXXX, s. 146; ERZURUMLUOČLU, s. 64; GÖZÜBÜYÜK, s. 159; von TUHR, s. 692; XXXXXXX, s. 32; XXXXXXX, s. 48; XXXXX, s. 228.
38 BAYSAL, s. 160.
39 SARIAL, Enis; ‘‘Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi I’’, Yargı Dergisi, Mart 1980, s. 27.
40 THILO, s. 349; FEYZİOČLU, Feyzi Necmeddin; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. II,
2. Baskı, İstanbul 1977, s. 226; XXXX, s. 557. Mücbir sebebin unsurlarına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. SELİÇİ, Özer; ‘‘Özel Hukukta Mücbir Sebep Kavramı ve Uygulanış Tarzı’’, Sorumluluk Hukukundaki Yeni Gelişmeler III. Sempozyumu, Ankara 1979; SARIAL, I, s. 25; XXXX, s. 558 vd.
41 SARIAL, I, s. 27; EREN, s. 558.
B. Değişen Şartların Özellikleri
1. Değişen Şartların Olağanüstü Nitelikte Olmasının Aranıp Aranmayacağı Sorunu
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların sözleşmenin uyarlanması sonucunu doğurabilmesi için işlem temeline ilişkin hususların esaslı surette farklı- laşması gerekmektedir42. Hangi nitelikteki olayların sözleşmenin uyarlanması sonu- cu doğuracağına ilişkin doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olayların olağanüstü nitelikte olması xxxxxxx00. Öyle ki nadir de olsa karşılaşılabilecek durumlar bu kapsamda değerlen- dirilmez44. Bu görüşün İsviçre hukukundaki en önemli savunucusu olan Xxxxxxxx olağanüstü olayı, sosyal felaket olarak nitelendirmektedir45. TBK m. 138 düzenle- mesinde sözleşmenin uyarlanması için ‘‘olağanüstü durum’’ şartı aranmıştır. Türk Borçlar Kanunu’nun ilk tasarı metninde ‘‘sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca ön- görülmeyen öngörülmesi de beklenmeyen bir durum’’ ifadesi kullanılmıştı. Ancak bu ifadenin birçok Kurum ve Üniversite tarafından eleştirilmesi sonucunda46 Tasarı’nın son metnine ‘‘olağanüstü durum’’ ifadesi eklenmiş ve bu şekliyle kanunlaşmıştır. Yar- gıtay kararlarında da olağanüstü olay şartının zikredildiği görülmektedir47.
Sonradan ortaya çıkan olağanüstü olay toplumun tamamını yahut belirli bir kısmını etkilemiş olmalıdır, yani ferdi aşan bir mahiyet taşımalıdır. Sadece birkaç borçluyu etkileyen olaylar sözleşmenin uyarlanması için yeterli değildir48.
Olağanüstü olaylar belirli başlıklara ayrılarak incelenebilir49. Bunlardan ilki ta- biat olaylarıdır. Sel felaketi, fırtına, deprem, kuraklık, don, çığ vb. olaylar bu tür-
42 XXXXXXXX, s. 189; ARAT, s. 95; XXXXXX, s. 146; XXXXXXX, s. 48.
43 OFTİNGER, s. 608; CASHIN-RITAINE, s. 328; TANDOČAN, Xxxxx; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, 5. Baskı, İstanbul 2010, s. 240-241; GÖZÜBÜYÜK, s. 162, 175; SARIAL, I, s. 27; XXXXX, x. 74; XXXXXXX/XX, s. 206; XXXXXXX, s. 37.
44 GÜRSOY, s. 106.
45 XXXXXXXX, s. 184 vd.
46 T.C ADALET BAKANLIČI; Türk Borçlar Kanunu Tasarısı Hakkında Gelen Görüşler (15 Şubat-10 Haziran 2005), Ankara 2005.
47 Y. 3. HD., 30/05/2012 T., 2012/8973 E., 2012/13817 K. (Yargıtay Kararları Dergisi, C. 38, S.
10, Ekim 2012, s. 1894.); Y. 3. HD., 03/07/2012 T., 2012/11928 E., 2012/16705 K.; Y. HGK,
27/01/2010 T., 2010/14 E., 2010/15 K.; 20/04/2009 T., 2009/2290 E., 2009/5422 K.
48 XXXXXXXX, s. 184; XXXXXX, s. 106-107; XXXXXX, s. 147; XXXXX, s. 74; XXXXXX, x.
144. XXXXXX’x göre tek bir ferdi ilgilendiren olaylar sözleşmenin uyarlanmasına değil ancak sözleşmenin feshine sebep olabilir. Bu türden olaylar karşısında sözleşmenin uyarlanabileceğinin kabulü tehlikelidir (GÜRSOY, s. 107).
49 XXXXXXXX, sosyal felaket olarak nitelendirdiği değişen şartları devlete ilişkin olaylar ve tabiat olayları olmak üzere iki xxx xxxxxx altında incelemiştir. Devlete ilişkin olay gruplarını ise savaş ve savaş benzeri olaylar, genel ekonomik krizler, para değerindeki değişmeler ile yürürlükteki kanun hükümlerinin değişmesi başlıklarına ayırarak ele almıştır (XXXXXXXX, s. 184-189).
dendir50. TBK m. 363 hükmünde tarımsal bir taşınmaza ilişkin ürün kiralarında olağanüstü felaket yahut doğal olaylar nedeniyle her zamanki verim önemli ölçüde azalmışsa bu durumda kiracının kira bedelinde indirim yoluna başvurabileceği dü- zenlenmiştir. Bir diğer olay grubu ise sosyal olaylardır. Savaş, grev, askeri müdahale durumları da olağanüstü nitelik arz etmektedir51. En çok karşılaşılan olay grubu ise ekonomik olaylardır. Ekonomik kriz, para değerindeki değişmeler, bunun başlıca ör- nekleridir52.
Bir diğer görüşe göre ise sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olayla- rın olağanüstü bir nitelik taşımasına gerek yoktur53. Bu görüşü savunan Xxxxxxxxx- xxxxxxxx’xx göre temel hatasına ilişkin nitelikler, işlem temelinde de esas alınmalıdır. Temel hatasını belirlemede esas olan şart hataya ilişkin hususun ‘‘iş hayatındaki gö- rüşler ve dürüstlük kuralı’’ açısından sözleşmenin iptalini haklı gösterecek bir önem ve ağırlığa sahip olmasıdır. Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olayların işlem temelinin çökmesine yol açıp açmadığını değerlendirirken de ‘‘iş hayatındaki görüşler ve dürüstlük kuralı’’ çerçevesinde değişen şartların işlem temelini oluşturacak ağırlık ve öneme sahip olması, ölçüt olarak alınmalıdır54. Temel hatası ile işlem te- melinin çökmesi kurumlarının uygulanması zaman itibariyle farklılık göstermekte- dir. Temel hatası sözleşmenin kurulduğu sırada var olan durumlara ilişkinken işlem temelinin çökmesinde sonradan ortaya çıkan durumlar söz konusudur55. Ancak salt zaman itibariyle ortaya çıkan bu farklılık, bu iki kurum için aynı ölçütün kullanılma- sına engel olmamalıdır56. Bu sebeple nasıl ki temel hatasında hataya düşülen olgunun niteliğinde bir olağanüstülük aranmıyorsa işlem temelinin çökmüş sayılabilmesi için
50 XXXXXXXX, s. 189; XXXXXX, s. 116; XXXXXXXX, s. 240; ARAT, s. 97; BAYSAL, s. 163; XXXXXX, I, s. 26; XXXXX, x. 90; XXXXX, x. 74.
51 TANDOČAN, s. 240; XXXXXX, s. 117; XXXXX, s. 75; XXXX, s. 97- 98.
52 GÜRSOY, s. 117, 118; XXXX, s. 99; AKYOL, s. 90; XXXXX, x. 75; XXXXXX, x. 144; XXXXX- XXX, s. 240.
53 HONSELL/XXXX/XXXXXXX, Art. 18, N. 106; BernerKommentar/XXXXXX, Art 18, N. 350-352, s. 144-145; KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 512-514; BAYSAL, s. 165-166; XXXX, s. 102 vd.; TEZCAN, s. 77. İşlem temelinin çökmesinde olağanüstü olayı şartlar arasında sayma- yan diğer yazarlar; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOČLU/ ALTOP, s. 368; GÜLEKLİ, s. 48; XXXXXXXXX, s. 10-11; XXXXXX, s. 91.
54 KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 508-512
55 SEROZAN, İfa Engelleri, s. 259, 260.
56 KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 512; SEROZAN, Edimler Arası Dengesizlik, s. 1027-1029; BAYSAL, s. 147-150. SCHWARZ da işlem temeli kavramı ile temel hatası kavramının örtüş- tüğünü savunmaktadır. Bu nedenle de Xxxxxxxx tarafından ortaya atılan işlem temeli kavramı yeni bir kavram değildir. SCHWARZ’a göre; ‘‘ Akdin inikadı sırasında âkitlerin akdi yapmak hu- susundaki kararlarını katileştirecek kadar onların görüşleri üzerinde müessir olmuş olan bazı vakalar hüsnü niyet icabı olarak hukuki muamelenin temeli sayılabilirler; öyle ki bütün mukavelenin hüküm ifade edip etmeyeceği onların tahakkuk edip etmemesine bağlı tutulur.’’(XXXXXXX, s. 194).
de değişen şartlarda olağanüstü bir nitelik aranmamalıdır57. Bu sebeple ilk görüş doğrultusunda ele alınan olağanüstü olaylar, yalnızca işlem temelinin çöktüğünün tespitini kolaylaştıracak türden olaylardır, yoksa sözleşmenin uyarlanmasına sadece bu durumlar sebep olmaz58.
Gerçekten de değişen sosyo-ekonomik şartlar ışığında günümüzde taraflar ara- sındaki hukuki ilişkide işlem temelinin çökmesi, istisnai nitelikten uzaklaşmıştır. Ge- rek taraflar arasındaki edim dengesinin bozulması gerekse edimin aşırı güçleşmesi sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle kanaatimizce de işlem temelinin çökmesi olgusunun istisnai niteliğini vurgulayan olağanüstü olay şartını aramaya ihtiyaç yok- tur. Ancak sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan her değişikliğin, sözleşme- nin akıbetine etki edeceği kabul edilemez. Olağan değişiklikler karşısında öncelikle bu değişikliğin sözleşmenin temeline etki edecek önemi haiz olup olmadığı değer- lendirilecektir. Kuşkusuz olağan durum değişikliklerinde, bu durumun öngörülemez niteliği daha çok önem kazanacaktır. Zira olağanüstü olaylarda öngörülemezlik59 un- suru daha aşikârdır .
Bu görüşün doğal sonucu olarak değişen şartların uyarlamaya sebep olabilmesi için tüm toplumu etkilemesine, ferdi aşan bir mahiyet arz etmesine gerek yoktur. Münferit bir borçluyu etkileyen şartlar da uyarlamaya sebep olabilir60.
2. Değişen Şartların Süreklilik Arz Etmesi
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların hangi süreyi kapsaması gerektiği, geçici durumların sözleşmenin uyarlanmasına imkân verip vermeyeceği tartışmalıdır. Değişen şartların olağanüstü bir nitelik taşıması gerektiğini ileri süren yazarlar, sözleşmenin uyarlanabilmesi için bu olağanüstü durumun devamlı olmasını aramaktadırlar61. Nitekim bu görüş doğrultusunda değişen şartlar süreklilik arz et- miyorsa olağanüstü bir olaydan da bahsedilemez62.
Son zamanlarda sözleşme ilişkilerinin niteliği doğrultusunda taraflar arasındaki eşitlik ilkesinin oldukça sarsılmasıyla işlem temelinin çökmesi ve buna bağlı olarak da sözleşmenin uyarlanmasının sınırları genişlemiştir. Bu nedenle salt değişen şart- ların sürekli olmadığından bahisle sözleşmenin uyarlanmasına karşı çıkmak isabetli
57 BAYSAL, s. 166.
58 KOCAYUSUFPAŞAOČLU, s. 513-514.
59 TANDOČAN’a göre; sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan olayların olağanüstü nite- liği ile bu olayların öngörülemezliği birbirine bağlıdır. Bir olay ne kadar olağanüstü ise bu olayın öngörülmesi de o kadar güç olur (TANDOČAN, s. 240-241).
60 ARAT, s. 103.
61 GÜRSOY, s. 108; XXXXX, s. 74.
62 GÜRSOY, s. 108.
olmayabilir. Ortaya çıkan yeni durum, tüm şartlarıyla birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır. Bu halde olayın niteliğine göre geçici bir durum söz konusu olsa da sözleşmenin uyarlanabileceği kabul edilmelidir63.
IV. Değişen Şartların Öngörülemezliği
A. Genel Olarak
Öngörülemezlik ilkesi (Unvorhersehbarkeit) sözleşmenin uyarlanmasında en te- mel64 ve kilit noktayı oluşturmaktadır. Sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çı- kan esaslı olayların bir diğer özelliği de öngörülemez olmalarıdır65. Öngörülemezlik, kişinin iş hayatının olağan akışında göz önüne almakla yükümlü olmadığı durumları ifade eder66.
Sözleşme ilişkisini kurarken taraflar, sözleşmenin kuruluşundan sonra ortaya çıkan durumları öngörebiliyorlarsa bu durumda sözleşmenin uyarlanamayacağı esas alınmaktadır. Bu halde tarafların değişen şartlara ilişkin her türlü riski üstlenmiş olduğu kabul edilir ve sözleşme hükümleri değişen şartlarda da uygulama bulur67. Değişen şartların öngörülemezliğini tespit ederken objektif bir değerlendirme yapıl- malıdır68. Yani objektif olarak öngörülmesi gereken bir durum tarafların basiretsizliği sebebiyle göz önüne alınmamışsa bu durumda öngörülebilir bir durumdan bahsedilir ve taraflar sözleşmenin uyarlanmasını talep edemezler69.
Somut olayda öngörülemezliğin tespitini yaparken yalnızca değişen şartların ortaya çıkma ihtimali göz önüne alınmaz. Değişen şartlar öngörülebilir olsa da bu durumun kapsamı, şekli ve sonuçları tahmin edilemez bir nitelik taşıyabilir. Bu du-
63 BAYSAL, s. 182-184.
64 BAYSAL, s. 170, 171.
65 HONSELL/XXXX/XXXXXXX, Art. 18, N. 100-101; XXXXXXXXX/GSELL/XXXXXX- LER, § 000, X. 82; XXXXXX, s. 108 vd.; XXXXXX, x. 160; TUNÇOMAČ, Aşırı Güçlük, s. 898; XXXXXX, s. 145.
66 GÜLEKLİ, s. 48; XXXXXX, s. 151; XXXXXX, s. 145, ARAT, s. 106.
67 BernerKommentar/XXXXXX, Art 18, N. 337, s. 140; BernerKommentar/HAUSHEER/AE- BI-XXXXXX, Art. 2, N. 241, s. 569; XXXXXX, s. 107; XXXXXX, s. 70; XXXXXXXX, x. 607; XXXXXXXX, s. 204; XXXX, s. 20-21; XXXXXXXX, x. 174; CASHIN-RITAINE, s. 327; SE- ROZAN, Dönme, s. 380; BAYSAL, s. 172- 173; SELİÇİ, Sürekli Borç, s. 198; XXXXX, s. 90; DURAL, s. 62; XXXXXX, s. 151; XXXXXX, s. 108; XXXXX, s. 78; XXXX, s. 106; GÜLEKLİ,
s. 49; ERZURUMLUOČLU, s. 73; XXXXXXXXX, s. 10; XXXXX, s. 236.
68 XXXXXXXX, s. 206-207; XXXXXX, s. 130; XXXXXXXXX/GSELL/GRÖSCHLER, § 000, X. 86; CASHIN-RITAINE, s. 328; ERZURUMLUOČLU, s. 73; XXXXXXXX, x. 240; GÜR- SOY, s. 110; XXXXXX, s. 151; XXXXXXX, s. 37.
69 XXXXXXX/XX, s. 206; XXXXXXXX, s. 607; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOČLU/ALTOP, s. 1007; XXXXXX, s. 172; XXXXX, s. 78; XXXXXX, s. 109; XXXXX, s. 90, 91; ARAT, s. 106 .
rumda da taraflar sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilirler70. Örneğin ekonomik sıkıntıların hissedilmeye başlandığı bir dönemde yapılan sözleşme, bu sıkıntıların büyümesi sonucu ifa edilemez bir hal almışsa acaba öngörülemezlik şartının gerçek- leşmediğinden söz edilebilir mi? Dar bir çerçevede düşünüldüğünde bu ekonomik sıkıntı öngörülebilir olduğundan tarafların her türlü riski üstlenmiş olduğu ve bu nedenle sözleşmenin her şartta uygulanması gerektiği kabul edilebilir. Ancak bu du- rum ticari hayatın gerçekleriyle bağdaşmaz. Zira böyle bir kabul, tarafların sıkıntılı dönemlerde sözleşme ilişkisi içine girmemesi gerektiği düşüncesini de beraberinde getirir. Taraflar sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartları öngörmüş olsalar da bu durumun sonuçları açısından bir öngörülemezlik söz konusuysa bu halde ön- görülemeyen hususlar için uyarlama talep edilebilir71. Ancak öngörülemezliğin hu- kuki sonuç doğurabilmesi için öngörülemeyen durumun, öngörülebilir durumdan esaslı surette sapmış olması gerekir72.
Değişen şartların öngörülemezliğinin tespitini yaparken ne çok esnek ne de çok katı bir tutum içerisine girilmelidir. Zira bu şartın tespitinde fazla esnek davranıldı- ğında ahde vefa ve hukuki güvenlik ilkeleri fazlasıyla çiğnenmiş olur. Ancak tam tersi bir tutum da özellikle ticari ilişkileri felce uğratır73. Bu sebeple hâkim her istisnai, değişik olayı öngörülemez kabul etmemeli, bunun yanında öngörülemezlik için katı sınırlar koymaktan da imtina etmelidir74.
Öngörülemezliği tespit ederken genel bir ölçütten yararlanarak her olayı bu çer- çevede çözmek mümkün değildir. Tam tersine her uyuşmazlığın kendi içindeki un- surları ele alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır75. Bu değerlendirmeyi yaparken bize yardımcı olacak bir kısım ölçütler vardır76.
70 XXXXXXXX, s. 205; BernerKommentar/XXXXXX, Art 18, N. 340, s. 141; BernerKommentar/ XXXXXXXX/XXXX-XXXXXX, Art. 2, N. 243, s. 570; XXXXXX, s. 185-186; TANDOČAN,
s. 241; GÖZÜBÜYÜK, s. 175-176; ARAT, s. 108; SEROZAN, Dönme, s. 381; XXXXXX, s. 111; XXXXXX, s. 145; XXXXXX, s. 152; XXXXXX, s. 171; XXXXX, s. 79, 80.
71 GÜRSOY, s. 111. ‘‘23.06.1919 tarihinde, yani İtalya’da sosyal ve ekonomik zorlukların baş gös- terdiği ve İtalyan liretinin düşmesinin pek muhtemel olduğu bir devrede, bir taahhüt altına giren borçlu, borcundan tamamen kurtarılmış olmamakla beraber, mahkûm edileceği tazminat miktarı tenzil olundu.’’(GÜRSOY, s. 111)
72 GÜLEKLİ, s. 48; XXXX, s. 106.
73 GÜRSOY, s. 109. Y. 3. HD., 03/07/2012 T., 2012/11928 E., 2012/16705 K. sayılı karara göre
‘‘Sözleşmeye bağlılık esas olduğundan, uyarlama daima yardımcı bir çözüm olarak düşünülmelidir. Sözleşmeye yazılan özel hükümler yorumlanıp, bunların taraflara sağladığı hak ve yararlar ile eko- nomik değişikliklerin etkileri, kiralananın nitelikleri gibi somut olayın özelliği ile belirlenecek tüm objektif ve sübjektif hal ve koşullar değerlendirilmeli, uyarlama yapılması kanaatine varılırsa, sözleş- medeki intibak boşluğu, hak ve nesafet, doğruluk, dürüstlük kuralları ( MK. md4, 2/1 ) ışığında yasa boşluğunda olduğu gibi TMK. m. 1’deki yetki kullanılarak hakim tarafından doldurulmalıdır.’’(Hu- xxx Xxxx, E.T. 21.02.2015)
74 HONSELL/XXXX/XXXXXXX, Art. 18, N. 101.
75 HONSELL/XXXX/XXXXXXX, Art. 18, N. 101.
76 GÜRSOY, s. 114.
B. Öngörülemezliğe Etki Eden Unsurlar
1. Sözleşmenin Süresi
Sözleşme süresinin uzun olması değişen şartların öngörülemez niteliğine etki etmektedir. Nitekim Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi uzun süreli sözleşmelerin uyarlanması üzerine kurulmuş bir ilkedir77. Sözleşme süresi uzadıkça olayın ön- görülebilme ihtimali azalır. Buna karşılık kısa süreli veya ani edimli sözleşmelerde sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların öngörülemez olması düşük bir ihtimaldir78. Ancak kısa süreli veya ani edimli sözleşmelerde olayın her koşulda ön- görülebilir olduğunu kabul etmek doğru bir yaklaşım değildir. Zira sözleşme değişen şartların etkisinden kendisini kurtaramadığı durumlarda uyarlama söz konusu ola- bilir79.
Uzun süreli sözleşmelerde genellikle değişen şartların öngörülemeyeceği kabul edilmekle birlikte böyle bir sözleşmenin kısa süreli sözleşmelere nazaran daha fazla risk içerdiği, sözleşme taraflarının bunu göze alarak borç altına girdiği bu sebeple de öngörülemeyen olayların ortaya çıkma ihtimalinin taraflarca hesaba katılması gerek- tiği de unutulmamalıdır80.
2. Sözleşmenin Yapıldığı An
Değişen şartların öngörülemez niteliğini tespitte bize yardımcı olacak bir diğer unsur, sözleşmenin yapıldığı andır. Sözleşmenin yapıldığı andaki şartlar sonradan ortaya çıkan olayların öngörülemez olup olmadığını değerlendirmemizi sağlar81. Sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar ekonomik ve politik bakımdan istikrarlı bir durumda ise bu halde değişen şartların öngörülemezliği çok katı bir değerlendirme-
77 KAPLAN, s. 159; XXXXXX, s. 115.
78 XXXXXXXX, s. 610; XXXXXX, s. 180-181; XXXXXX, s. 115, 122-123; XXXXXX, s. 148; ARAT,
s. 110. Y. 13. HD., 03.10.2012 T., 2012/16767 E., 2012/21930 K.; ‘‘Mahkemece davanın kısmen kabulüne 1/10/2009 -25/5/2010 tarihleri arasındaki süre için aylık kiranın 633.00 tl olarak belir- lenmesine bu süre içerisinde davacı tarafça ödenmesi gereken toplam kira bedelinin 5.064.00 tl olarak belirlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1)Taraflar arasındaki sözleşme bir yıllık sözleşmedir ve sözleşme birer yıl uzamaktadır. Uzun süreli sözleşme değildir. Uyarlama davaları ancak uzun süreli sözleşmeler için sözkonusu olabilir. Kısa süreli sözleşmeler için uyarlama istenemez uyarlama şartları olmadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’’ (Hu- xxx Xxxx, E.T. 19.05.2015)
79 HONSELL/XXXX/XXXXXXX, Art. 18, N. 100; XXXXXX, s. 115, 123; XXXXXX, s. 18-19; XXXX, s.90.
80 XXXXXXXX, s. 208; XxxxxxXxxxxxxxx/XXXXXXXX/XXXX-XXXXXX, Xxx. 0, X. 242, s. 569- 570; XXXXXX, s. 80; XXXXXX, s. 182; XXXXXX, s. 94.
81 XXXXXXXX, s. 208; XXXXXX, s. 115; XXXXXX, s. 179; XXXX, s. 110; XXXXX, s. 80.
ye tabi tutulmaz82. Bu kapsamda sözleşmenin yapıldığı sıradaki ekonomik durum sıkıntılı ve istikrarsız bir eğilim içindeyse bu halde sözleşme taraflarının ekonomik sıkıntılarla karşılaşma ihtimalini göze aldığı kabul edilebilirken ekonomik şartların belirli bir düzeyde seyrettiği durumlarda ise karşılaşılabilecek bir ekonomik krizin öngörülemez olduğu söylenebilir. Yargıtay, ülkemizde sık sık baş gösteren ekonomik sıkıntılar nedeniyle ekonomik krizleri (özellikle 2001 krizi), para değerindeki değiş- meleri öngörülebilir saymış ve bu sebeple sözleşmenin uyarlanamayacağına hükmet- miştir83. Döviz kurlarının neredeyse iki katına çıktığı ve para değerindeki dalgalan- malardan dolayı özellikle kredi ve kira bedellerinin döviz üzerinden belirlendiği o dönemde, sözleşmenin bir tarafının bu şekilde ağır bir yük altında bırakılması somut olay adaletine uygun değildir. Krediye ihtiyacı olan kişiler veya kiracılar kendilerine dayatılan döviz kurları üzerinden sözleşmeyi yapmaya mecbur bırakılmıştır. Döviz kurundaki dalgalanmalar öngörülebilir kabul edilse de bunun boyutu öngörülebilir olmadığından dolayı sözleşmenin uyarlanmasının kabul edilmesi gerekirdi.
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartlar, sözleşmenin yapıldığı anda öngörülemez bir nitelik taşırken değişen şartın gerçekleşmesinden önce öngörülebilir bir hal alırsa sözleşmenin uyarlanmasının mümkün olup olmayacağı hususu tartış- malıdır. Bir görüşe göre, bu şartlarda taraflar yine sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilirler84. Bir diğer görüşe göre ise, bu durumda taraflar, sözleşmeye müdahale imkânına sahiptir, bu sebeple gerekli önlemlerin alınması gerekir. Ancak gerekli ön- lemler alınmasına rağmen değişen şartlar bir mağduriyet yaratırsa bu halde sözleşme- nin uyarlanması talep edilebilir85. Sözleşme hükümleri geleceğe ilişkin öngörülebilir bir durum olmadığı sürece sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar esas alınarak belir- lenir. Kanaatimizce de sözleşme kurulduktan sonraki süreçte değişen şartlar öngörü- lebilir bir hal alırsa taraflardan bu duruma ilişkin önlem almaları beklenir. Nitekim
82 XXXXXXXX, s. 208.
83 Y. HGK, 07/05/2003 T., 2003/13-332 E., 2003/340 K.; Y. 13. HD., 26/09/2012 T., 2012/3259 E., 2012/21304 K.; Y. 11. HD., 27/04/2006 T., 2005/2289 E., 2006/4730 K.; Y. 13. HD.,
09/06/2005 T., 2005/1874E., 2005/9749 K. sayılı karara göre; ‘‘Ülkemizde yıllardır süren enf- lasyon eşya fiyatlarındaki beklenilenin üzerindeki artışlar Türk Parası’nın yabancı paralara karşı sürekli değer kaybetmesi toplumun yaşamını ağırlaştırmakta ve huzursuzluk kaynağı olmaktadır. İşte bu açık olgu karşısında kredi veren bankaların enflasyonun rizikolarından korunmak amacıyla dövize endeksli kredi sözleşmeleri düzenledikleri bir gerçektir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin bir anda oluşmadığı belli ekonomik dar boğazlardan sonra meydana geldiği de bilinen bir gerçektir. Yabancı para karşısında sürekli değer kaybeden Türk Parası yerine döviz ile sözleşme yapan ve borç altına girenlerin ülkedeki geçmişte yaşanan yüksek enflasyon ve ekonomik krizler karşısında dövizle borçlanmada bu tür artışların yaşanabileceğini öngörmesi, dövizin seyri karşısında davalının bunu tahmin etmesi gerekir. Kaldı ki davanın dayandırıldığı olaylardan sonra dövizin seyri karşısında da işlem temelinin de çökmesinden bahsedilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davanın red- dine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gereklidir.’’ (Hukuk Türk, E.T. 19.02.2015)
84 XXXXXXXX, s. 212.
85 BAYSAL, s. 180.
Alman Federal Mahkemesi, petrol sağlamakla yükümlü borçlunun kriz nedeniyle 1973 yılında artan fiyatlar karşısında, kriz kendini hissettirmeye başladığında bir pet- rol rezervi oluşturarak önlem alması gerektiğini dile getirmiştir86.
3. Sözleşmenin Taşıdığı Özellikler
Spekülatif sözleşmeler ile riskli sözleşmelerde sözleşmenin uyarlanmasının talep edilemeyeceği, zira sözleşmenin kuruluşundan sonra ortaya çıkan her türlü riskin bu sözleşmelerde taraflarca üstlenildiği kabul edilmektedir87. Spekülatif sözleşmelerde ortada büyük bir risk vardır, taraflardan biri ya büyük oranda kazanç sağlayacak ya da zarara uğrayacaktır. Sözleşme ilişkisi bünyesinde fazlasıyla risk barındırdığı için bu sözleşmelerde uyarlamadan bahsedilemez. Bunun en güzel örneği borsa işlemleridir (örn. hisse senedi alımı)88. Ancak bazı sözleşmeler tamamen spekülatif olmamakla birlikte, buna ilişkin unsuru bünyesinde barındırır. Örneğin uzun süreli sözleşme- lerde sözleşmenin kuruluşundan sonra uzun vadede şartların değişme ihtimali daha beklenebilir bir nitelik taşır ve bu sebeple risk unsurunu barındırır89. Ancak uyarla- manın talep edilip edilemeyeceği sözleşmenin spekülatif karakterinin değerlendiril- mesi yoluyla tespit edilmelidir90
Bir diğer sözleşme grubu ise riskli sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerde amaç bek- lentinin tam tersine bir gelişme olursa bu durumun kötü sonuçlarını bertaraf etmek- tir. Bu sebeple riskli sözleşmelerde sonradan ortaya çıkan değişikliğin göze alındığı, hesaba katıldığı kabul edilmektedir91. Örneğin kefalet sözleşmesinde sözleşmenin konusu, borçlunun borcunu ödememe ihtimaline karşılık önlem alma amacıyla şah- si teminat sağlamaktır. Ancak değişen şartlar, tipik teminat sözleşmesiyle üstlenilen riskin dışında kalıyorsa ve teminat sözleşmesinin bu şartlarda bağlayıcı olmayacağı sözleşmeden anlaşılıyorsa işlem temelinin çöktüğünden bahsedilebilir92. Bu sözleş- melerde riskin taraflarca zımni olarak üstlenilmiş olduğu bu sebeple de uyarlama
86 BGH, VIII ZR 221/76, U.v. 08.02.1978, BeckRS 1978 (E.T. 24.05.2015).
87 XXXXXX, s. 78; XXXXXXXX, x. 175; SEROZAN, İfa Engelleri, s. 265; AKYOL, s. 91; XXXXXXXX, Aşırı Güçlük, s. 898; XXXXXX, s. 184; von TUHR, s. 693, dp. 78; XXXXXX, s. 116; XXXXXX, s. 152; DURAL, s. 52; GÜLEKLİ, s. 51. Sözleşmenin uyarlanmasında değerlen- dirilen şartlardan biri de risk dağılımıdır. Ancak riskli sözleşmelerde riskin ortaya koyulması için herhangi bir değerlendirmeye ihtiyaç yoktur, zira sözleşme kendi içinde bu riski barındırmaktadır (XXXXXX, s. 78).
88 XXXXXXXX, s. 213-214; XXXXXX, s. 91; BAYSAL, s. 184; XXXXXXXXX, s. 13; XXXX, s. 110-111.
89 XXXXXX, s. 89, 91; XxxxxxXxxxxxxxx/XXXXXXXX/XXXX-XXXXXX, Xxx. 0, X. 242, s. 569- 570; XXXXXX, s. 80; XXXXXX, s. 184.
90 BAYSAL, s. 184.
91 XXXXXXXX, s. 215; XXXXXX, s. 184; SARIAL II, s. 27.
92 LEMBKA, s. 78.
yolunun kapatıldığı kural olarak kabul edilse de riskin ilgili tarafça üstlenilmiş oldu- ğunu onaylayan bir kaydın olup olmadığı sözleşmenin yorumlanması yoluyla değer- lendirilmelidir93.
4. Sözleşme Taraflarının Özellikleri
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların öngörülemezliği kişiden ki- şiye değişen bir olgudur. Örneğin fazla titiz davranan, her ihtimali değerlendiren, tec- rübeli bir sözleşen sonradan ortaya çıkan olayları öngörüp ona göre tedbirler alırken diğer yanda her olaya iyimser bakan ve şartların değişmeyeceğine inanan, tecrübe- siz bir sözleşen için öngörülemezlik ilkesi aynı çerçevede mi değerlendirilecektir94? Bahsedilen örnekte olduğu gibi bir olayın öngörülebilir olup olmadığı tarafların de- neyimine, düşünme yeteneğine göre farklılık gösterebileceğinden bu husus olduk- ça sübjektif unsurlar içermektedir95. Hâkimin önüne gelen uyuşmazlıkta sözleşme taraflarının kişilik özelliklerini ayrı ayrı araştırması ve ona göre karar vermesi bekle- nemez. Göreceli96 ve soyut olan bu unsurlar ancak belirli bir somutluğa ulaştığında dikkate alınabilir.
Sözleşme taraflarının özelliklerini daha objektif bir çerçevede değerlendirme- mizi sağlayan ilk unsur, sözleşenin davranışının aynı meslek çevresince nasıl karşı- landığıdır. Eğer sözleşmenin kurulmasından sonra yaşanabilecek gelişmelere ilişkin sözleşenin göstermiş olduğu dikkat ve özen, kendi meslek çevresince makul karşı- lanabiliyorsa bu durumda sonradan ortaya çıkan olayın öngörülemez olduğundan bahsedilebilir97.
Yargıtay sözleşmenin uyarlanmasında, tarafların tacir olup olmamasına göre ön- görülemezliği farklı değerlendirmelere tabi tutmuştur. Tacirlerin basiretli davranma yükümünden hareket eden Yargıtay, tacirler için uyarlamayı sıkı şartlara bağlamak- tadır98. Kuşkusuz tacirler, diğer kişilere nazaran sözleşme ilişkilerinde daha tecrübe-
93 XXXXXXXX, s. 213, 216.
94 GÜRSOY, s. 112.
95 XXXXXXXX, s. 206; XXXXXX, s. 185.
96 BAYSAL, s. 185.
97 XXXXXX, s. 191; XXXXXX, s. 112; XXXXXXXX, s. 240; XXXXX, s. 77; XXXXXXX, s. 37; XXXX, s. 107; XXXXX, s. 237.
98 Y. HGK, 07/05/2003 T., 2003/13-332 E., 2003/340 K. sayılı karara göre; ‘‘ Devalüasyonların ülkemiz açısından önceden tahmin edilemeyecek bir keyfiyet olmadığı, kur politikalarının güvenilir olmadığı bir gerçektir. Nitekim kira sözleşmesinin yapıldığı tarihten 1 ay sonra K. 2000 tarihli ve bundan kısa bir süre sonra da Şubat 2001 tarihli ekonomik kriz meydana gelmiştir. Devalüasyon ve ekonomik krizlerin bir anda oluşmadığı, piyasadaki belli ekonomik darboğazlardan sonra meydana geldiği bir gerçektir. Davacı tacirin ekonomik krizin işaretlerinin belli olduğu bir dönemde, K. 2000 krizinden 20 gün önce yabancı para üzerinden kira sözleşmesi yapması basiretli bir tacir olarak dav- ranmadığı sonucuna varılmalıdır. TTK. 18/1. maddesinde A.Ş.lerin tacir oldukları açıklanmıştır.
lidir, ayrıca daha fazla dikkat ve özen göstermelidirler. Ancak salt sözleşme tarafının tacir olması bizim için tek ölçüt olmamalıdır. Bunun yanında tacirin içinde bulun- duğu durum, karar verme aşaması ve durumun gerekleri de göz önüne alınmalıdır99.
Tarafların ekonomik durumunun, öngörülemezliğin belirlenmesinde ne ölçüde etkili olduğu ya da etkili olmasının gerekip gerekmediği hususu tartışmalıdır. Bir görüşe göre daha fazla ekonomik güce sahip olan tarafın daha fazla riski üstlendiği karine olarak kabul edilmelidir100. Yargıtay’ın da bu yönde vermiş olduğu kararlar mevcuttur101. Daha makul olan bir diğer görüşe göre ise yalnızca tarafların ekonomik gücü esas alınarak riskin üstlenildiği sonucu çıkarılamaz. Zira bir tarafın diğerine nazaran daha fazla ekonomik güce sahip olması onun ancak değişen şartları öngör- mesine yardımcı olacak bir özelliktir, yoksa öngörülemezliği tamamen ortadan kaldı- racak bir unsur değildir. Ayrıca işlem temelinin çökmesi teorisi doğrudan zayıf tarafı koruma amacına hizmet etmez, dolaylı yoldan bunu sağlar102. Bu sebeple ekonomik güce sahip bir sözleşenin sadece bu niteliğinden dolayı uyarlama talep edemeyeceği anlayışı sözleşme adaletine hizmet etmez.
5. Sözleşmesel veya Yasal Risk Dağılımına Göre Riskin Aşılmış Olması
Her sözleşme bir risk içerir ve bu bağlamda her bir sözleşen sözleşme ilişkisinde- ki şartların değişmesine dair belirli bir riski (yasal veya sözleşmesel risk) üstlenir103. Alman hukukunda sözleşmenin uyarlanması probleminin çözümü olarak anılan risk dağılımı ilkesi (Risikozuweisung)104, her ne kadar borcun ifasının beklenilmezliğinde esas alınan bir ölçüt olsa da öngörülemezlik sınırının belirlenmesinde de rol oyna-
Aynı Yasanın 20/II maddesinde de her tacirin ticaretine ait faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümü aslında objektif bir özen ölçüsü getirmekte ve tacirin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde, kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğu kabul edilmektedir. Gerekli tedbirleri almadan sözleşme yapan ve borç altına giren tacirin alabileceği tedbirlerle önleyebileceği bir imkânsızlığa dayanması kabul edilebilecek bir durum değildir. Ülkemizde 1958 yılından beri devalüasyonlar ilan edilmekte sık sık para ayarlamaları yapılmakta, Türk parasının değeri dolar ve diğer yabancı paralar karşısın- da düşürülmektedir. Ülkemizdeki istikrarsız ekonomik durum tacir olan davacı tarafından tahmin olunabilecek bir keyfiyettir. Somut olayda uyarlamanın koşullarından olan öngörülmezlik unsuru oluşmamıştır.’’ Benzer kararlar için bkz. Y. 11. HD. 22.05.2003 T., 2002/12723 E., 2003/5390 K.; Y. 11. HD. 17.11.2003 T., 2003/3979 E., 2003/10988 K. (Hukuk Türk, E.T. 01.01.2015)
99 BAYSAL, s. 186, 187.
100 GÜRSOY, s. 95; XXXXXXXX, s. 245.
101 Y. 11. HD., 02.06.2003 T., 2003/1705 E., 2003/5811 K. sayılı kararında yayın sözleşmesinde yayın bedeline ilişkin uyarlama talep eden yayımcının talebi sözleşmenin güçlü tarafını oluştur- masından ötürü reddedilmiştir (XXXXXX, s. 188).
102 BAYSAL, s. 188.
103 FIKENTSCHER, s. 31; XXXXXX, Art 18, N. 334, s. 138-139.
000 XXXXXXXXXXX, s. 35; MünchenerKommentar/XXXXXX, § 313, N. 59.
maktadır. Nitekim üstlenilen risk kapsamına giren değişikliklerin öngörülmesi ge- rektiği ileri sürülmektedir105.
Değişen şartlar sonucunda ortaya çıkan durum, sözleşmesel veya yasal risk da- ğılımı mucibince üstlenilmişse bu durumda sözleşmenin kurulmasından sonraki sü- reçte şartların esaslı olarak değiştiğinden bahisle uyarlama talep edilemez106. Ancak beklenmedik ve öngörülemez durum, sözleşenin üstlendiği riski aşarsa veya onun ekonomik mahvına (Existenzvernichtung/varlığın yıkımı) sebep olursa bu durumda uyarlamanın söz konusu olabileceği kabul edilmektedir107.
SONUÇ
Bir sözleşme ilişkisinde ahde vefa ilkesi ne ölçüde önemliyse sözleşme adaleti ilkesi de bir o kadar önemlidir. Sözleşmenin kurulması sırasındaki şartlar sonradan esaslı surette değişmişse bu halde ahde vefa ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalınması sözleş- me adaleti ilkesini zedeler. Bu iki ilkenin bağdaştırılabileceği orta yol, sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasıdır.
Sözleşmenin uyarlanmasında değerlendirmeye, sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların esaslı bir değişikliği içermesi ve bu değişikliğin sözleşmenin kurulduğu sırada öngörülemez olması şartlarından başlanır. İlk olarak sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartlar esaslı bir değişikliği içermelidir. Bu değişiklik, sözleşmenin temelini oluşturan unsurlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olmalıdır. Bununla birlikte sözleşmenin temel unsurlarına ilişkin değişikliklerin olağanüstü bir nitelik taşımasına ihtiyaç yoktur. Olağan değişiklikler de işlem temelinin çökmesine sebep olabilir.
Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen şartların, uyarlama sonucunu doğu- rabilmesi için öngörülemez olmaları gerekir. Zira öngörülen değişikliklerin taraflarca hesaba katıldığı ve bu sebeple de değişiklik riskinin taraflarca üstlenildiği kabul edil- mektedir. Öngörülemezlik, her somut olaya göre ayrı değerlendirilmesi gereken bir özellik ihtiva eder. Sözleşmenin süresi, yapıldığı an ve niteliği ile sözleşme taraflarının özellikleri öngörülemezlik ilkesinin tespitini sağlayan unsurlardır. Riskli ve spekülatif sözleşmelerde, sözleşmenin niteliği gereği taraflar oldukça fazla riski üstlendiğinden bu sözleşmelerin değişen şartlara uyarlanması son derece güçtür. Bunun dışında her sözleşmede taraflar belirli hususlara ilişkin değişiklik riskini üstlenirler. Bu sebeple tarafların üstlendikleri risk alanının kapsamına giren değişikliklerin taraflarca öngö- rülmesi gerektiği kabul edilmektedir.
000 XXXXXXXXX/XXXXX/XXXXXXXXX, § 313, N. 83.
106 MünchenerKommentar/XXXXXX, § 313, N. 59; XXXXXXXXX/GSELL/XXXXXXXXX, § 000, X. 66; XXXX, x. 19; XXXXXXX, s. 53; XXXXX, s. 242.
107 MünchenerKommentar/XXXXXX, § 313, N. 78; XXXXXXXXX/GSELL/XXXXXXXXX, § 000, X. 49; XXXXXXX, s. 53; XXXXX, s. 242-243; SELİÇİ, Sürekli Borç, s. 199-200.
KAYNAKÇA
AKMAN, Sermet; ‘‘Karşılaştırmalı olarak Alman ve İsviçre-Türk Hukuklarında Yüksek Oranlı Enflasyonun Para Borçlarına Etkisi ve Bu Konudaki Yargısal Kararlar’’, İBD, C. 63, S. 10-12, 1989, s. 624-636.
AKYOL, Şener; Dürüstlük Kuralı ve Hakkın Kötüye Kullanılması Yasağı, 2. Xxxxx, Xx- tanbul 2006.
XXXX, Xxxx; Sözleşmenin Değişen Şartlara Uyarlanması, Ankara 2006.
ATABEK, Xxxxx; ‘‘ Uzun Süreli Sözleşmelerde Yeni Durumlara Uyum’’, BATİDER, C. XII, S. 4, 1984, s. 87-103.
XXXXXX, Cem; Yabancı Para Üzerinden Borçlanmalar ve Hukuki Sonuçları, İstanbul 1997.
XXXXXX, Başak; Sözleşmenin Uyarlanması, İstanbul 2009.
XXXXXXXX, Xxxxxxx; Vertagsrisiko und Xxxxxxxx Xxxxx Sic Stantibus, Zürich 1983. BURCUOČLU, Xxxxx; Hukukta Beklenmeyen Hal ve Uyarlama, İstanbul 1995.
BUZ, Vedat; ‘‘Gabin Halinde Edimler Arasındaki Aşırı Oransızlığın Giderilerek Sözleşmenin Ayakta Tutulması’’, BATİDER, C. XIX, S. 4, 1998, s. 53-82.
XXXXXX-XXXXXXX, Xxxxxxx; ‘‘Emprevizyon, Hardship ve İşlem Temelinin Çökmesi: Pacta Sunt Servanda ve Alman-Fransız Hukuki İlişkilerinde Sözleşmelerin Uyarlanmasına Gi- den Yollar’’, Çev. Xxxxx Xxxxxx, İÜHFM, C. 63, S.1-2, 2005, s. 321-342.
XXXXXXX, Xxxxxx; ‘‘Sözleşme Yapıldıktan Sonra Devalüasyon Sebebiyle Para Değerinde Mey- dana Gelen Büyük Değişiklikler, Akdin Yerine Getirilmesine Mani Olur mu?’’, Yargıtay Dergisi, C. I, S. 4, 1975, s. 23-46.
XXXXX, Xxxxxxx; Borçlunun Sorumlu Olmadığı Sonraki İmkânsızlık (BK 117), İs- tanbul 1976.
EREN, Xxxxxx; 6098 Sayılı Borçlar Kanununa Göre Hazırlanmış Borçlar Hukuku Ge- nel Hükümler, 18. Baskı, Ankara 2015.
XXXXX, Xxxxx; İstisna Sözleşmesinde Beklenilmeyen Haller (BK. 365/2), İstanbul 1979.
ERZURUMLUOČLU, Erzan; Türk-İsviçre Borçlar Hukuku Sistemine Göre Borçluya Yüklenemeyen Nedenlerden Dolayı Edimin Yerine Getirilememesi, Ankara 1970.
FEYZİOČLU, Feyzi Necmeddin; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. II, 2. Xxxxx, Xx- xxxxxx 1977.
XXXXXXXXXXX, Xxxxxxxx; Die Geschäftsgrundlage als Frage des Vertragsrisikos, München 1971.
XXXX, Xxxxxx; Xxxxxxxx Xxxxxxx xxx Xxxxxxx xxx Xxxxxxxxxxxxxxxxxx, Xxxxxxx 0000. GÖZÜBÜYÜK, Xxxxxxxx Xxxxx; Hukuki Mesuliyet Bakımından Mücbir Sebepler ve
Beklenmeyen Haller, Ankara 1977.
GÜLEKLİ, Yeşim; ‘‘Aşırı İfa Güçlüğü ve Alacaklının Tasavvurunun Boşa Çıkması Halinde İşlem Temelinin Çökmesi Öğretisi’’, XXXXXX, C. 15, S. 18, 1989-1990, s. 43-69.
XXXXXX, Xxxxx Xxxxx; Hususi Hukukda Clausula Rebus Sic Stantibus (Emprevizyon Nazariyesi), Ankara 1950.
XXXXXXXX, Xxxxx; XXXX-XXXXXX, Xxxxxx E.; Xxxxxx Kommentar, Band: I/1, Einle- itung. Art. 0-0 XXX, Xxxx 2012.
XXXXXXX, Xxxxxxxx; XXXX, Xxxxx Xxxxx; XXXXXXX, Xxxxxxxx; Basler Kommen- tar-Obligationenrecht I: Art. 1-529 OR, 5. Aufl., Basel 2011.
XXXX, Zahit; ‘‘Türk Medeni Hukukuna Göre Hakimin İktisadi Meseleler Karşısında Duru- mu’’, K. Xxxxxx Xxxx’x Xxxxxxx, Xxxxxx 0000, s. 153-194.
XXXXXX, Xxxxxxx; Xxxxxxx Xxxxxxxxxx Xxxxxxxxxx, 0. Xxxxx, Xxxxxx 2007. KOCAYUSUFPAŞAOČLU, Xxxxx; ‘‘İşlem Temelinin Çökmüş Sayılabilmesi İçin Sosyal Fela-
ket Olarak Nitelenebilecek Olağanüstü Bir Olayın Gerçekleşmesi Şart Mıdır?’’, M. Xxxxx XXXXXXX’xx Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 503-514.
XXXXXX, Xxxxx X.; XXXXX, Xxxxxxxxx; Xxxxxx Kommentar: Allgemeine Einleitung in das schweizerische Obligationenrecht und Kommentar zu Art. 1-18 OR, Band VI/1/1, Bern 1986.
XXXXXX, Xxxxxxxx; Münchener Kommentar zum Bürgerlichen Gesetzbuch: Band 2-Schuldrecht Allgemeiner Teil §§ 241-432, 6. Aufl., München 2012.
XXXXXX, Xxxx; Geschäftsgrundlage und Vertragserfüllung, 3. Aufl., München und Ber- lin 1963.
XXXXXX, Xxxx; Vorhersehbarkeit und Geschäftsgrundlage: Eine Untersuchung über die Bedeutung der Vorhersehbarkeit und der Erkennbarkeit für den Rechtsbehelf des Fehlens oder Wegfalls der Geschäftsgrundlage, Duisburg 1991.
OFTİNGER, Xxxx; ‘‘ Cari Akitlerin Temellerinde Buhran İcabı Tahavvül ( Clausula Rebus Sic Stantibus Hakkında)’’, Çev. Xxxxxx Xxxxxx, İÜHFDM, C. 8, S. 3-4, 1942, s. 598-622.
XXXXXXXX, Xxxx; Die Geschäftsgrundlage, Leipzig 1921.
XXXXXXX, Xxxxx; ÖZ, Xxxxxx; Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. Xxxxx, X. I, İstanbul 2014.
XXXXXX, Xxxxxx; “Alman ve Uluslararası Sözleşme Hukukunda Değişen ve Öngörülemeyen Koşullar”, Çev. Xxxxx XXXXX-XXXXX, İÜHFM, C. 66, S.1, 2008, s. 353-364.
SARIAL, Enis; ‘‘Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi I’’, Yargı Dergisi, Mart 1980, s. 24- 28.
SARIAL, Enis; ‘‘Beklenmeyen Halin Sözleşmeye Etkisi II’’, Yargı Dergisi, Nisan 1980, s.
24-30.
XXXXXXX, Xxxxxxx X.; ‘‘Harbin Hususi Akitler Üzerindeki Tesiri’’, Çev. Xxxxxx Xxxxxx,
Adliye Dergisi, S. 2, 1944, s. 186-202.
SELİÇİ, Özer; Borçlar Kanununa Göre Sözleşmeden Doğan Sürekli Borç İlişkilerinin Sona Ermesi, İstanbul 1976. (Sürekli Borç)
SELİÇİ, Özer; ‘‘Özel Hukukta Mücbir Sebep Kavramı ve Uygulanış Tarzı’’, Sorumluluk Hukukundaki Yeni Gelişmeler III. Sempozyumu, Ankara 1979, s. 61-69.
SEROZAN, Rona; ‘‘Karşılıklı Sözleşmelerde Baştan Dayatılmış veya Sonradan Oluşmuş Edim- ler Arası Dengesizliğin Uyarlama Yoluyla Düzeltilmesi’’, M. Xxxxx XXXXXXX’xx Anısına Armağan, İstanbul 2000, s. 1013-1030. (Edimler Arası Dengesizlik)
XXXXXXX, Xxxx; Sözleşmeden Dönme, İstanbul 1975. (Dönme)
SEROZAN, Rona; Borçlar Hukuku Genel Bölüm: İfa, İfa Engelleri, Haksız Zenginleş- me, C. III, İstanbul 2009. (İfa Engelleri)
TANDOČAN, Xxxxx; Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, 5. Baskı, İstanbul 2010.
T.C. ADALET BAKANLIČI; Türk Borçlar Kanunu Tasarısı Hakkında Gelen Görüşler (15 Şubat-10 Haziran 2005), Ankara 2005.
XXXXXXXXX, Xxxxx (Bearbeitet von GSELL, Beate/XXXXXXXXX, Xxxxx); Bürgerlic- hes Gesetzbuch Schuldrecht Band 5/1a: § 311, 311a-c, 313, 314, 13. Aufl., Stut-
tgart 2014.
TEKİNAY, Xxxxxxxxxx Xxxxx; AKMAN, Sermet; XXXXXXXXX, Xxxxx; ALTOP, Atilla;
Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7. Baskı, İstanbul 1993.
XXXXXX, Xxxxxx; Xxxxxxxx Xxxxx Sic Stantibus İlkesi ve Sözleşmenin Değişen Ko- şullara Uyarlanması, Xxxxxxxxxxxxx Xxxxxx Xxxxxx Xxxx, Xxxxxx 0000.
XXXXX, Xxxxx; ‘‘Laesio Enormis ve Clausula Rebus Sic Stantibus ile Bir Para Borcunda Müc- bir Sebep Hakkında Not’’, Çev. Xxxxxx N. Esen, İÜHFDM, C. 1, S. 3, 1935, s. 344- 351.
TOPUZ, Seçkin; Türk-İsviçre ve Alman Borçlar Hukukunda Denge Bozulması ve İfa Güçlüğü Durumlarında Sözleşmeye Xxxxxxxx, Xxxxxx 0000.
TUNÇOMAČ, Kenan; ‘‘Alman Hukukunda Borcun İfasında Aşırı Güçlük (Muamelenin Temeli) ile İlgili Objektif Görüşler’’, İÜHFM, C. 32, S. 2-4, 1966, s. 884-905. (Aşırı Güçlük)
TUNÇOMAČ, Kenan; ‘‘Borcun İfasında Aşırı Güçlük ve Alman Yargıtayı’’, İÜMHAD, C. I, S. 1, 1967, s. 87-108. (Alman Yargıtayı)
xxx XXXX, Xxxxxxx; Borçlar Hukukunun Umumî Kısmı, Çev. Xxxxx Xxxxx, C. II, İs- tanbul 1953.
YARARLANILAN VERİ TABANLARI
BeckOnline Hukuk Türk Swisslex