BAĞIŞLAMA SÖZLEŞMESİ
BAĞIŞLAMA SÖZLEŞMESİ
Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlar arası sonuç doğurmak üzere, mal varlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırmada bulunmayı üstlendiği bir sözleşmedir (TBK m. 285/I).
Bağışlama temlik borcu doğuran ve ivazsız, yani tek tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.
Bağışlama sözleşmesi, borç doğuran bir sözleşme olup, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla kurulur.
Karı-koca mallarının idaresi usulünden ve mirasçılık hakkından doğan sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlayan kimsenin fiil ehliyetine sahip olması gerekir.
MK m. 449’a göre, mümeyyiz küçük ve kısıtlılar kanunî temsilcilerinin rızasıyla ancak önemsiz bağışlamada bulunabilirler; bunlar kanunî mümessillerinin rızasıyla dahi önemli bağışlama yapamazlar.
Bağışlamayı takip eden bir yıl içinde, bağışlayanın israftan dolayı kısıtlanmasına karar verilmesi halinde, onun yaptığı bağışlama sulh mahkemesince iptal olunur (TBK m. 286/III).
Bağışlamayı kabul için, bağışlananın ayırt etme gücüne sahip olması yeterli olup, tam ehliyetli olması şart değildir. Ayırt etme gücünden yoksun kişiler, bağışlama sözleşmesi kuramazlar.
Bağışlamanın konusu bir kazandırma olup, bununla bağışlayanın malvarlığına dahil bir değer (menfaat) bağışlananın malvarlığına girer. Başkasına devredilebilen her türlü mameleki değer bağışlamaya konu teşkil edebilir.
Kanunda özel olarak düzenlenmiş karşılıksız kazandırmalar, bağışlama sayılmaz; bunlar kendileriyle ilgili özel hükümlere tâbidir: Faizsiz karz; âriyet ve ücretsiz vekâlet.
Bağışlama karşılıksız bir kazandırmadır; bağışlama sözleşmesinin ve bununla yapılan kazandırmanın amacı sadece bağışlananı zenginleştirmektir.
Bununla beraber, bağışlananın bazı edim ve hizmetleri yerine getirmeyi taahhüt etmiş olması, karşılıklı edimlerin değişimi niyeti olmadıkça, kurulan sözleşmenin bağışlama niteliğini gidermez. Mükellefiyetli bağışlamada durum böyledir.
1. Elden bağışlama
TBK m. 289’a göre, "Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur". Elden bağışlama borç doğuran bir sözleşme olup, bunun kurulmasıyla ifası aynı anda gerçekleşir;
Elden bağışlama sadece menkullerin ve alacakların bağışlanmasında söz konusu olur. Menkullerde TBK m. 289 anlamında teslim, zilyetliğin her türlü naklini (MK m. 977 vd.) ifade eder: Eşyanın kendisinin veya onun üzerinde fiilî hâkimiyeti sağlayacak vasıtaların teslimi, hükmen teslim, zilyetliğin havalesi ve kısa elden teslim. Alacakların elden bağışlanmasında yazılı bir temlik sözleşmesine ihtiyaç vardır (TBK m. 184/I).
2. Bağışlama taahhüdü (TBK m. 288)
Elden bağışlamadan farklı olarak, bağışlama taahhüdünde sözleşmenin ifası, kurulması safhasından sonra gerçekleşmektedir; borç doğuran sözleşme ile tasarruf işlemi açık bir şekilde birbirinden ayrılmaktadır.
Taşınırlar ile alacaklara ilişkin bağışlama taahhütleri için âdi yazılı şekil yeterlidir; bağışlama amacıyla yapılan ibra vaadi veya mücerret borç ikrarı için de yazılı şekil gereklidir.
Buna
karşılık, taşınmazlara ve bunlar üzerindeki aynî haklara
ilişkin bağışlama taahhüdünün geçerli olması
için, resmî şekilde yapılmaları şarttır (TBK m. 288/II).
Öngörülen şekle uyulmamasının sonucu mutlak butlandır. Ancak, geçersiz olan bağışlama taahhüdü yerine getirilince elden bağışlama sayılır (TBK m. 288/III) ve geçerlilik kazanır. Bu durumda yapılan bir ifa veya elden bağışlama yeni bir bağışlama olarak kabul edilmektedir.
Bağışlamanın Çeşitleri
I. Koşullu bağışlama
TBK m. 291/I'e göre, bağışlama koşula bağlı olarak yapılabilir. Bağışlamanın bağlandığı koşul, geciktirici (TBK m. 171/I) veya bozucu (TBK m. 173/I) koşul olarak kararlaştırılabilir.
II. Mükellefiyetli (Yüklemeli) bağışlama
Mükellefiyet ile, bağışlanan, belirli bir edimde bulunma yükümü altına girer. Bu edim, bir verme (bağışlama konusunu kısmen veya tamamen belirli bir amaçla kullanmak), bir yapma (bağışlayan veya üçüncü bir kişi lehine belirli bir hizmette bulunmak) veya bir yapmama (belirli bir davranıştan kaçınma) şeklinde olabilir.
III. Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlama
Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamada, bir süreye (ecele) bağlı sözleşme söz konusudur; bu sözleşmenin ifası ancak bağışlayanın ölümünden sonra talep edilebilir.
IV. Bağışlayana dönme koşullu bağışlama
TBK m. 292/I'e göre, bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi halinde bağışlanılan şeyin kendisine dönmesini şart edebilir. Bu anlamda bir şartın, bağışlamanın şarta bağlı olarak yapılabileceğini öngören TBK m. 291/I çerçevesinde bir bozucu şart olarak kararlaştırılması mümkündür; böylece taraflar bağışlama konusunun geriye dönmesini, önce ölmeden başka şartlara da bağlayabilirler.
I. Bağışlayanın Borçları
-Teslim ve Mülkiyeti Geçirme Borcu
-Bağışlama Sözleşmesinin Kötü İfa Edilmesinden Doğan Dolaylı Zararların Tazminini
-Taahhüt Edilen Zapttan ve Ayıptan Doğan Sorumluluk
II. Bağışlamanın geri alınması
1. Yerine getirilmiş bağışlamanın geri alınması
TBK m. 295'e göre, bağışlayan, üç halde, elden bağışlama veya ifa edilmiş bağışlama taahhüdünde bağışlamayı geri alabilir ve bağışlananın elinde kalanın iadesini isteyebilir.
a) Bağışlananın, bağışlayana veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlemiş olması
b) Bağışlananın, bağışlayan veya ailesi için kanunen yükümlü olduğu görevlere önemli ölçüde aykırı davranmış olması
c) Bağışlananın, haklı bir sebep olmadan, bağışlamayı kayıtlayan bir yüklemeyi yerine getirmemesi
2. Bağışlama taahhüdünün geri alınması ve ifadan kaçınma (TBK m. 296)
a) Yerine getirilmiş bir bağışlama için öngörülen (TBK m. 295) bir sebebin bulunması (b. 1).
b) Bağışlama taahhüdünden sonra bağışlayanın malî durumunun bozulması sebebiyle, bağışlamanın ifasının olağan üstü ağır olması (b. 2).
c) Bağışlama taahhüdünden sonra eskiden mevcut olmayan veya eskisine oranla daha külfetli aile ödevinin ortaya çıkması (b. 3).
Bağışlayanın geri alma hakkı, geri alma sebeplerinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılabilir. Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan öldüğü takdirde, mirasçıları, bu sürenin sonuna kadar geri alma hakkını kullanabilirler (TBK m. 297/II). Bağışlayan sağlığında geri alma sebebini öğrenmişse, mirasçıları ölümden başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını kullanabilirler (TBK m. 297/III). Bağışlanan, hukuka aykırı olarak veya kasden bağışlayanı öldürür veya geri alma hakkını kullanmasını engellerse, mirasçılar geri alma sebebini öğrendikten sonra bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilirler (TBK m. 297/IV).