Contract
2021 İnsan Hakları Uygulamalarına İlişkin Ülke Raporları: Kıbrıs
Kıbrıs Cumhuriyeti
KIBRISLI TÜRKLER TARAFINDAN YÖNETİLEN BÖLGE
Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti adada uluslararası alanda tanınan tek hükümettir; ancak, 1974'ten bu yana Kıbrıs'ın kuzeyindeki üçte birlik bölge Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilmektedir. Bu bölge 1983 yılında kendini “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Türkiye dışında, Amerika Birleşik Devletleri veya başka herhangi bir ülke “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni”
tanımamaktadır. Adada önemli miktarda Türk askeri kalmıştır. BM Xxxxx Xxxx'nün devriye gezdiği ara bölge veya “Yeşil Hat” iki tarafı birbirinden ayırmaktadır. Bu rapor iki bölümden oluşmaktadır: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki bölge.
YÖNETİCİ ÖZETİ
Kıbrıs Cumhuriyeti anayasal bir cumhuriyet ve çok partili bir başkanlık demokrasisidir. 30 Mayıs'ta seçmenler serbest ve adil olarak gerçekleşen bir seçim yoluyla 80 sandalyeli Vouli Antiprosopon'a (Temsilciler Meclisi) 56 temsilci seçmişlerdir. Geriye kalan sandalyeler Kıbrıslı Türkler için ayrılmış ve boş bırakılmıştır. 2018'de seçmenler serbest ve adil gerçekleşen bir seçim yoluyla Cumhurbaşkanı Xxxxx Xxxxxxxxxxxx'x yeniden seçti.
Polis yasaları uygular. Polis Adalet ve Asayiş Bakanlığı'na rapor verir. Cumhurbaşkanı emniyet müdürünü atar. Sivil makamlar güvenlik güçleri üzerinde etkin kontrol sağladılar. Güvenlik kuvvetleri mensuplarının bazı suiistimallerde bulunduklarına dair güvenilir haberler vardı.
Önemli insan hakları meseleleri arasında yer alan güvenilir haberler arasında sivil toplum kuruluşlarının örgütlenme özgürlüğüne karşı önemli müdahale; sığınmacıların geri gönderilmesi, uzun keyfi gözaltı ve ağır gözaltı koşulları da dahil sığınmacılara karşı kötü muamele; ciddi hükümet yolsuzlukları ile ulusal ve etnik azınlık grupları mensuplarını hedef alan şiddet veya şiddet tehditleri vardı.
Hükümet, insan hakları ihlalleri ve yolsuzluk eylemleri gerçekleştiren yetkilileri
tespit etmek, araştırmak, kovuşturmak ve cezalandırmak amacıyla adımlar attı.
Bölüm 1. Kişinin Bedensel ve Ruhsal Bütünlüğüne Saygı
A. YAŞAMA HAKKINDAN KEYFİ OLARAK YOKSUN BIRAKILMA VE HUKUK DIŞI VEYA SİYASİ GEREKÇELİ DİĞER ÖLÜMLER
Hükümetin ya da görevlilerinin keyfi ya da hukuka aykırı ölümlere neden
olduğuna dair herhangi bir haber yoktu.
B. KAYIPLAR
Hükümet yetkilileri tarafından veya onlar adına kayıp edilen kişiler olduğuna
dair haber yoktur.
C. İŞKENCE VE DİĞER ZALİMANE, İNSANLIK DIŞI VEYA ONUR
KIRICI MUAMELE VEYA CEZALAR
Anayasa ve yasalar bu tür uygulamaları yasaklar. Polisin zaman zaman, hükümetin COVID-19'un yayılmasını azaltmak amacıyla aldığı önlemleri uygulamak için istismar edici taktikler ve aşağılayıcı muamele uyguladığına dair
haberler vardı. Basında çıkan haberlere ve sivil toplum kuruluşlarına (STK) göre etnik ve ırksal azınlık mensuplarının bu tür muamelelere maruz kalma olasılıkları daha yüksekti.
Lefkoşa'daki polis 13 Şubat'ta yolsuzlukla mücadele ve kapanma karşıtı protestoyu tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanarak dağıttı. Polisin davranışı, 300 ila 400 protestocunun çeşitli yaralar alması ve en az 10 tutuklama ile sonuçlandı. Polisin kullanmış olduğu tazyikli su, bir göstericinin gözünü acil ameliyat gerektirecek şekilde yaraladı. Dönemin Adalet Bakanı Xxxxxxxx, (COVID- 19 kısıtlamalarını ihlal etmesi nedeniyle yasaklanmış olan) gösteriyi polisin dağıtmak amacıyla güç kullanma emri almadığını belirtti; ancak, durumu eleştirenler ise polisin bunu yapmak üzere hazırlıklı olduğunu, çevik kuvvet teçhizatı ile donatıldığını ve toma konumlandırdığını belirtti. Bir polis sözcüsü, polisin göstericilerin dağılmaları için yapılan uyarıları görmezden gelmeleri ve polis görevlilerine taş ile diğer nesneleri atmaları sonrasında güç kullandığını belirtti. İktidardaki Demokratik Seferberlik Partisi (DISY) polis müdahalesinin gereğinden fazla şiddet içerdiğine dair bir açıklama yayınladı ve Başsavcı, Polise karşı Şikayetleri Araştıran Bağımsız bir merci tarafından cezai soruşturma yürütülmesini kabul etti. Bağımsız merci, 14 Ekim'de Başsavcının olaya karışan polis memurlarına karşı cezai kovuşturma ve disiplin cezası vermesini önerdi.
Ombudsman da bu öneriye katıldı. Ana muhalefet partisi, Emekçi Halkın İlerici Partisi (AKEL) ve bazı meclis üyeleri Adalet Bakanı ve Emniyet Müdürü'ne istifa çağırısında bulundular.
Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi'nin 2018'de ülkenin cezaevi ve gözaltı merkezleri hakkında yayınlanan en son raporunda, fiziksel ve cinsel istismar iddiaları da dahil olmak üzere tutuklulara yönelik polisin kötü muamelesine ilişkin devamlı yapılan güvenilir iddialara dikkat çekildi.
İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi'nin Ek İhtiyari Protokolü kapsamında ülkenin ulusal önleyici mekanizması olarak da görev yapan Ombudsman,
vatandaşlardan gelen polisin sözlü, ayrımcı ve aşağılayıcı muamelesine dair şikayetleri araştırdığını bildirdi. Ombudsman, önceki yıllardan farklı olarak, gözaltı merkezleri ile ülkenin tek hapishanesi olan Kıbrıs Ceza İnfaz Kurumu'ndaki (KCİK) mahkumlardan sözlü, fiziksel ve cinsel istismar şikayetleri de dahil olmak üzere kötü muamele, ayrımcı ve aşağılayıcı davranışlarla ilgili herhangi bir şikâyet almadı. Ombudsman, KCİK 'teki mahkûm istismarına ilişkin 2020 yılında alınan şikayetlerle ilgili soruşturmanın devam ettiğini bildirdi. Ombudsman, hem KCİK hem de gözaltı merkezlerinde mahkum ve tutuklulara yapılan muamelede genel olarak iyileşmenin devam ettiğini belirtti.
Güvenlik güçlerinde suistimallerin cezasız kalmayacağı bilinmekteydi.
Cezaevi ve Gözaltı Merkezindeki Koşullar
Önceki yıllarda da olduğu gibi, sığınmacılara ve sınır dışı edilmeyi bekleyen belgesiz göçmenlere yönelik gözaltı merkezleri de dahil olmak üzere bazı cezaevi ve gözaltı merkezleri aşırı kalabalıktı.
Fiziksel Koşullar: KCIK'nin aşırı kalabalık olması bir sorun olmaya devam etti. Hapishanenin kapasitesi 543'tür; yıl içinde orada tutulan maksimum mahkûm sayısı 793'tü. 2018 raporunda CPT, KCIK'nin 1, 2, 5 ve 8. Bloklarındaki birçok hücrede tuvalet bulunmadığını ve gece saatlerinde mahkumların güvenli tuvalet erişiminden yoksun olduğunu belirtti. Kadın mahkumların bulunduğu alanda ya da mahkumların hapishane dışında çalışmasına ve bazı hafta sonları ailelerini ziyaret etmelerine izin verilen açık cezaevi bölümünde aşırı kalabalıklaşma sorunu yoktu.
Cezaevi yetkilileri, duruşma öncesi tutuklu bulunan çocuk suçluları, hüküm giymiş çocuklardan ayrı hücrelerde tutmuş, ancak iki grup cezaevi personelinin gözetimi altında günlük faaliyetlerinde aynı mekânı paylaşmıştır. Yetkililerin
sınır dışı edilme emriyle tutulan göçmenleri neredeyse tüm polis karakollarında cezai suçlarla suçlanan tutuklularla birlikte tuttukları bildirildi. Polis karakollarındaki bu tür gözaltılar, belgesiz göçmenler için olan Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezinin dolu olduğu durumlar dışında, en fazla 48 saat ile sınırlıydı. Ombudsman, zaman zaman yetkililerin belgesiz göçmenleri 24 saatten daha uzun süre gözaltında tuttuklarını ve bu muamelenin doğru olmadığını belirtti.
Ombudsman, mahkumlardan aşırı kalabalıklaşma veya KCIK'deki mahkumların ayrılmamasıyla ilgili şikayetler almadığını bildirdi. Ancak Ombudsman Ofisi 2020 yılında bu sorunlarla ilgili bir soruşturma başlattı. Soruşturma yıl sonu itibariyle devam etmekteydi.
Hükümet, Özgürlüğünden Yoksun Bırakılan Kişilere Korona Virüs Pandemisi Bağlamında Muameleye İlişkin Mart 2020 KCIK İlkeleri Bildirgesi'ne yanıt olarak, cezaevi nüfusunu azaltmak amacıyla Nisan 2020'de cezaevi yasasını değiştirdi. Bazı mahkumlar erken tahliye edildi, bazıları açık cezaevine aktarıldı veya cezalarının geri kalanını evde elektronik gözetim (elektronik kelepçe) altında çekmelerine izin verildi.
Yıl boyunca Ombudsman, belgesiz göçmenlerle ilgili olarak Aradippou polis karakolunu ve Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezini denetledi. Aradippou polis karakolunun denetimi sırasında Ombudsman, bir kişinin Kasım 2020'den Mart ayına kadar sınır dışı edilmek üzere gözaltında tutulduğunu tespit etti.
Ombudsmanın tavsiyesi üzerine tutuklu Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'ne nakledildi. Yıl sonu itibariyle Aradippou polis karakolu ile Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'nin denetimleriyle ilgili eksiksiz raporlar bekleniyordu.
Kıbrıs Mülteci Konseyi ve CARITAS isimli STK'lar belgesiz göçmenlerle ilgili olarak Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'ndeki fiziksel koşulların tatmin edici olduğunu bildirdiler. Önceki yıllardan farklı olarak, bir STK olan Eşitlik, Destek,
ve Irkçılığa Karşı Hareket (KISA), İçişleri Bakanlığı'nın Aralık 2020'de KISA'nın kaydını silmesi nedeniyle Mennoyia Merkezi'ni ziyaret edemedi (bkz. Bölüm 2.b. Örgütlenme Özgürlüğü).
Cezaevindeki mahkumların yaklaşık yüzde 51'i, çoğunlukla ülkeye yasadışı girme ve sahte belge bulundurma gibi muhaceretle ilgili suçlardan mahkûm olmuş Kıbrıslı olmayan kişilerden oluşmaktaydı. Bazı Kıbrıslı mahkumların aksine, geçici oturma izni olmayan yabancı uyruklu mahkumlara çalışmak, hafta sonlarını aileleriyle geçirmek veya şartlı tahliye başvurusunda bulunmaları için hapishaneden ayrılma izni verilmedi.
Yönetim: Yetkililer genellikle güvenilir olan kötü muamele iddiaları hakkında soruşturma yürüttü. 2018'te KCIK , yetersiz kaynakların yanı sıra sanık polis memurları ile (çoğu eski polis memuru olan) araştırmacılar arasındaki kişisel bağların, polis istismarı iddialarıyla ilgili soruşturmaları zayıflattığına dair endişelerini dile getirdi.
Ombudsman, mahkûm ve tutukluların koşulları ile onlara yapılan muamelenin ulusal ve uluslararası standartlara ve düzenlemelere uygun olup olmadığını değerlendirmek amacıyla KCIK ve gözaltı merkezlerine düzenli ziyaretler gerçekleştirdi. Eylül 2020'de Ombudsman, mahkûm ve tutuklulara dair genel muamele ve KCIK'deki fiziksel koşullar hakkında soruşturma başlattı.
Ombudsman Xxxxx, mahkûm ve tutukluların yaşam alanlarını denetlemek için
KCIK'yi birkaç kez ziyaret etti ve mahkumlarla gizli görüşmeler yaptı. Ombudsmanın soruşturması yıl sonu itibariyle devam etti.
Gözaltı merkezleri dini vecibelerin yerine getirilmesini sağlayacak olanaklardan yoksundu. Dini temsilcilerin mahkumları ziyaret etmelerine izin verildi.
Yıl boyunca Ombudsman, KCIK ve Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'ndeki
mahkûm ve tutuklular tarafından ofisine yapılan şikayetlerin sansürlenmesi
olasılığına ilişkin bir soruşturma başlattı. Ombudsman ayrıca bir KCIK tutuklusunun uzun süre hücresinde kilitlenmesi nedeniyle akrabalarının kendisiyle iletişim kuramadığı yönünde yapılan şikayetini de araştırdı. Her iki soruşturma da yıl sonu itibariyle devam etti.
Bağımsız İzleme: Hükümet, bağımsız insan hakları gözlemcilerinin cezaevi ve gözaltı merkezlerine ziyaretlerde bulunmalarına izin verdi ve yıl boyunca sınırsız ve önceden haber verilmeden yapılan ziyaretler gerçekleşti. Diğer AB ülkelerinden cezaevi yetkilileri ile ülkede görevli olan diplomatlar yıl boyunca cezaevlerini ziyaret ettiler. Adalet Bakanlığı'na göre, Ombudsman, Kıbrıs Kızılhaç ve Kıbrıs Mülteci Konseyi temsilcileri yıl boyunca Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'ni defalarca ziyaret etti. Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Teşkilatı temsilcileri Baf Polis Gözaltı Merkezi'ni, Kıbrıs Mülteci Konseyi temsilcileri ise Lakatamya Polis Gözaltı Merkezi'ni ziyaret etti.
D. KEYFİ TUTUKLAMA VEYA GÖZALTI
Yasalar, keyfi tutuklama ve gözaltına almayı yasaklar ve kişilerin, tutuklama veya gözaltı uygulamalarını hukuka uygunluk yönünden itiraz ederek mahkemeye taşıyabilme hakkını sağlar. Hükümet genel olarak bu gereklilikleri yerine getirdi.
Tutuklama Usulleri ve Gözaltındakilere Yapılan Muamele
Xxxxxxx, adli olarak tutuklama emri verilmesini gerektirmektedir ve yetkililer bu koşula saygı gösterdi. Yetkililer mahkeme uzatma vermediği sürece göz altına alınan bir kişiyi bir günden fazla gözaltında tutamamaktadır. Soruşturma amaçlı tutukluluk sürelerinin çoğu, resmi suçlamaların dosyalanmasından önce 10 günü geçmedi. Yetkililer, tutuklulara kendilerine yöneltilen suçlamaları
anlayabilecekleri bir dilde derhal bildirdiler. Başsavcı, özellikle ağır suçlarda yargılama öncesinde tutukluluğu en aza indirmek için çaba sarf etti.
İşleyen bir kefalet sistemi vardır. Hükümet, yabancı uyrukluları, kendilerine karşı suç duyurusunda bulunulup bulunulmadığına veya bir suçtan mahkûm edilip edilmediğine bakılmaksızın, kamu yararı için tanımlanan nedenlerle sınır dışı etme hakkını talep etmiştir.
Tutukluların genellikle bir avukata erişimi vardı. Yasalar, tutukluların polis tarafından sorgulanma öncesi ve sırası da dahil olmak üzere istedikleri zaman avukatlarıyla konuşmalarına izin vermektedir. 2018'de KCIK, polis memurlarının tutukluların yazılı bir ifade verene dek bir avukatla iletişim kurmasını düzenli olarak engellediklerini ve Barolar Birliği de polis görüşmeleri sırasında avukatların bulunmasına izin verilmediğini bildirdi.
Ceza davalarında devlet, ihtiyaçlı tutuklulara bir avukat sağlar. Ancak tutukluların ücretsiz adli yardıma hak kazanabilmeleri için öncelikle maddi açıdan buna ihtiyaç duyduklarını teyit eden bir mahkeme kararı gerekmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti Barosu avukatların hayır amacıyla yapılan ücretsiz iş yapmalarını yasaklamaktadır. STK'lar bunun hükümeti mahkemeye verme ve sığınmacılar da dahil olmak üzere savunmasız kesimlere yönelik muamelelerde yetkilileri sorumlu tutma yetenekleri üzerinde önemli bir etkisi olduğundan şikâyet ettiler.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), Pournara kabul merkezini sığınmacılar için “fiili bir gözaltı merkezi” olarak nitelendirdi. Pournara, daha kalıcı konutlara aktarılmadan önce tıbbi, güvenlik ve savunmasızlık taramalarından geçerken 72 saat boyunca yeni gelenleri barındıracak şekilde tasarlandı. Xxxx ayında her gün 20-30 yeni sığınmacının gelmesi, İçişleri Bakanı'nın (iddiaya göre COVID-19'un yayılmasını azaltmak amacıyla başlatıldığı, ancak BMMYK'nın yasal olmadığını iddia ettiği) fiili çıkış yasağı
politikasıyla birleştiğinde kamptaki nüfusun Kasım 2020 ortasından itibaren üç katına çıkmasına neden oldu. BMMYK, 13 Xxxx itibariyle merkezin yaklaşık 1,000 olan maksimum kapasitesi büyük ölçüde aşılmış ve 1,503 göçmene ulaştığını bildirdi. Yaklaşık 630 göçmen xxx xxxxx, geri kalanı ise zemini olmayan çadırların bulunduğu karantina alanlarına yerleştirildi.
11 Xxxx'ta iki sığınmacı grubu arasında çıkan arbede, medyanın dikkatini Pournara'daki hızla kötüleşen koşullara tekrar çekti. Arbedenin, bir grup Suriyeli ile Afrika ülkelerinden gelen bir grup göçmen arasındaki gürültü şikayetleriyle ilgili olarak patlak verdiği bildirildi. Merkezdeki sığınmacıların yaklaşık dörtte üçü Afrikalı, dörtte biri Suriyeliydi. Toplam 35 kişi yaralandı ve 24 kişi de hastanede tedavi edilmesi gerekti. Göçmenlerin taş attığı, metal çubukları silah olarak kullandığı ve hem merkeze hem de kavgayı bölmek amacıyla kullanılan polis arabalarına zarar verdiği bildirildi. 13 Xxxx'ta yerel basına konuşan BMMYK Kıbrıs temsilcisi Xxxxx Xxxx durumu şöyle ifade etti: “merkezin aşırı kalabalık olması, bunun mevcut altyapı üzerindeki baskısı ve merkezden ne zaman ve hangi koşullar altında çıkabileceklerinin belli olmaması gerginliği alevlendirdi.”
Bir hükümet yetkilisine göre, 19 Xxxx itibariyle Pournara'da çitin dışında yaklaşık 100 göçmen kamp kurdu. Çitin dışındakiler, cinsiyete göre ayrılmamış kimyasal tuvaletler kullanmak durumundaydılar ve suya veya elektriğe erişimleri yoktu. Yetkili, durumun “her zamankinden daha kötü” olduğunu ve her gün daha da kötüye gittiğini bildirdi. Merkezdeki personelin de sınırları zorlanmaktaydı ve kampta yer kalmamıştı. STK ve hükümetle yapılan temaslara göre, İçişleri Bakanı sığınmacıların gerekli karantina süresini tamamlamış ve dışarıdan barınma imkânı sağlamış olsalar bile kampı terk etmemeleri konusunda katıydı. Xxxx 20'de, Çocuk Hakları Komiseri İçişleri, Sağlık ve Eğitim Bakanlarına, sığınmacıları Pournara'da ilelebet tutma kararının çocuklar ile savunmasız bireylerin temel özgürlüklerini ve temel haklarını ihlal ettiğini öne süren bir mektup gönderdi. Mektupta hükümetin, Kıbrıs'ın
sığınmacıları, çocukları ve refakatsiz çocukları koruma konusundaki uluslararası yükümlülüklerini ihlal ederek Pournara'yı gözaltı merkezi olarak kullandığı ileri sürüldü.
Ekim ayında Ombudsman, Pournara ve Kofinou Uluslararası Koruma Başvuruları Kabul ve Konaklama Merkezi'nde iyileştirmelerin yapılmasına yönelik 2020 önerilerinin çoğunun yıl içinde uygulandığını bildirdi. Çıkış kısıtlamaları kaldırılmış, merkezde çalışan sosyal yardım çalışanlarının sayısı arttırılmış, savunmasız olanlar merkez dışında bir konaklamaya transfer edildi, yeterli elektrik sağlandı, çadırlar kaldırılarak yerlerine prefabrik konutlar kuruldu ve tıbbi malzeme ile hizmetlerle ilgili sorunlar çözüldü.
Hükümet yetkilileri, Pournara kabul merkezine günlük ortalama gelişlerin yılın sonlarında 80'e kadar çıktığını ve aralık ayı ortasına kadar merkezde yaşayanların sayısının 2,500'ü aştığını bildirdi. Bunların 287'si 15 yaş ve üstü refakatsiz çocuklardı Medya, 2 Aralık gecesi Pournara'da yaklaşık 300 göçmenin karıştığı bir kavganın patlak verdiğini bildirdi. Kamp yetkilileri, çatışmaya müdahale etmek ve durdurmak için polisi aradı. Kampta yedi göçmenin hafif yaralanmalar nedeniyle tedavi edildiği bildirildi. Temsilciler Meclisi İnsan Hakları Komitesi 13 Aralık'ta Pournara Kabul Merkezi'ni ziyaret etti ve komite üyeleri merkezin aşırı kalabalık olması nedeniyle oluşan insanlık dışı koşullarla ilgili endişelerini dile getirdiler. Komite üyeleri ayrıca, çocukların eğitim görmemesi ve merkezdeki savunmasız kadınların korunmasına ilişkin endişelerini dile getirdiler ve çatışmalı ülkelerden gelen sığınmacıların daha hızlı işlemden geçmesi çağrısında bulundular. Doğrudan tekneyle Kıbrıs Cumhuriyeti'ne ya da ara bölgenin kuzeyine gelen ve daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti'ne geçen Suriyelilerin yanı sıra, Afrika ülkelerinden birçok düzensiz göçmen Türkiye üzerinden Kıbrıs Türk kontrolünde bulunan kuzeydeki Ercan havalimanına uçtu ve adanın her iki tarafında da bulunan kaçakçıların da desteğiyle sığınma talebinde bulunabilmek amacıyla ara bölgeden Kıbrıs Cumhuriyet'i kontrolündeki bölgeye geçti.
21 Aralık'ta, Xxxxxxxx'xx yaşanan COVID-19 vakalarındaki artışın ardından hükümet, pozitif olanların yakın temaslısı olduğu düşünülen 585 sığınmacıyı Kasım ayı başlarında açılan yeni Limnes kabul Merkezi'ne transfer etti. Testleri pozitif çıkması nedeniyle bir sonraki hafta Pournara'dan Limnes'e 100 kişi daha transfer edildi. BMMYK'ye göre, Limnes çok sayıda kişiyi alacak donanıma sahip değildi ve temel olanaklardan yoksundu. Limnes'in, semptomlu COVID pozitif bireyleri tedavi etmek için tıbbi personeli ve ilaçları bulunmamaktaydı.
Sığınmacıların ısıtması olmayan, prefabrik birimlere yerleştirildiği ve şiltesiz
yataklarda veya yerde uyuduğu bildirildi.
Ombudsman, bazı durumlarda ya menşe ülkenin göçmen ve sığınmacıları kabul etmemesi ya da onların kendi ülkelerinin seyahat belgesi çıkarmasını kabul etmemeleri nedeniyle sınır dışı edilme olasılığı olmayan göçmen ve sığınmacıların yetkililer tarafından sınır dışı edilmek iddiasıyla uzun bir süre gözaltında tutulduklarını belirtti. - Ombudsman, söz konusu vakalarda gözaltı süresinin sınır dışı emrinin yerine getirilmesi için yasaların izin verdiği azami 18 ayı geçmediğini bildirdi. Ombudsman, gözaltındaki kişinin kendine has koşullarına bağlı olarak gözaltı yerine kullanılabilecek alternatiflerin incelenmesiyle ilgili geçmişte yapmış olduğu önerisini yetkililerin uygulamadıklarını bildirdi. Mennoyia Göçmen Gözaltı Merkezi'nde alıkonulan pek çok kişi ya uluslararası koruma talepleri ya da iltica başvurularının reddedilmesine karşı yapmış oldukları itirazlarının karara bağlanmasını bekliyorlardı. Önceki yıllarda da olduğu gibi KISA yetkililerin alıkonulanlara dosyalarının durumu hakkında yalnızca sınırlı bilgi vermeye devam ettiğini belirtti.
Ombudsman ve STK'lar önceki bazı yıllardan farklı olarak sığınma başvurularının kesin olarak karara bağlanmasından önce sınır dışı edilen alıkonulmuş kişilerle karşılaşmadılar. Ancak bir STK, alıkonulanların başvurularının nihai olarak karara bağlanmasından önce onları sınır dışı etmek
yerine, muhaceret makamlarının onları süresiz gözaltıyla tehdit ederek onlara gönüllü dönüş onayı imzalamaları için baskı yaptığını bildirdi.
E. ADİL VE AÇIK YARGILANMA HAKKININ REDDİ
Yasalar ve anayasa yargının bağımsız olmasını öngörmektedir ve hükümet genel olarak yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına saygı gösterdi.
Yargılama Usulleri
Yasalar, adil ve açık bir yargılanma hakkı sağlar ve genellikle bağımsız bir yargı bu hakkı hayata geçirdi.
Sanıklar masum varsayılma hakkından yararlanırlar. Yetkililer, sanıklara, kendilerine yöneltilen suçlamaları derhal ve ayrıntılı olarak bildirdiler. Anayasa, haksız bir gecikme olmadan adil ve açık yargılama yapılmasını öngörmektedir ve sanıkların yargılanma sırasında hazır bulunma ve bir avukata danışma hakkı bulunmaktadır. Yetkililer, maddi gücü yetmeyen sanıklar için bir avukat sağlar ve sanıklara savunma hazırlamaları için yeterli zaman ve imkân tanır. Yetkililer, yargılamanın tüm aşamalarında gerekmesi halinde ücretsiz sözlü tercüme sağlar. Sanıklar, kovuşturma veya davacı tarafın tanıklarını sorgulama ve kendi lehlerine delil veya tanık sunma hakkına sahiptir. Cezai sanıklar tanıklık etmeye veya suçu itiraf etmeye zorlanamazlar. Sanıkların temyiz hakkı bulunmaktadır. Kıbrıs Barolar Birliği geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, özellikle hukuk davalarında görülen kronik mahkeme gecikmelerinin adil yargılanma hakkını zedelediğini bildirdi. Yargılamada gecikmeler yaygındı ve kısmen mahkemeler açısından daha büyük bir iş yüküne neden olan uzun yasal prosedürlerden kaynaklanıyordu.
Siyasi Mahkûm ve Tutuklular
Siyasi mahkûm ya da tutuklularla ilgili haber yoktu.
Sivil Yargı Prosedürleri Ve Müracaat Yolları
Kişi ve kuruluşlar, insan hakları ihlalleri için yerel mahkemeler aracılığıyla hukuki yollara başvurabilirler. Bireyler, devletin insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği iddiasıyla, iç hukuktaki tüm temyiz yollarını tükettikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurabilirler.
Mülkiyete El Koyma ve Mülkiyetin Yeniden Tesisi
Yasaya göre İçişleri Bakanı, 1974 yılından bu yana hükümet kontrolündeki bölgede daimî ikametgahı olmayan Kıbrıslı Türklerin mülklerinin vasisidir. Mülkiyet asıl mal sahibine aittir; ancak, Bakanın vasiliği altında bulunan Kıbrıs Türk mallarının satılması veya devredilmesi hükümetin onayını gerektirir.
Bakan, her dosyanın koşullarını inceledikten sonra mülkleri Kıbrıslı Türk başvuru sahiplerine iade etme yetkisine sahiptir. Mal sahipleri bakanın kararlarına karşı İdare Mahkemesi'ne itiraz dosyalayabilirler.
Önceki yıllardan farklı olarak Kıbrıslı Türkler, hükümet kontrolündeki bölgede bulunan mülkleri geri almak amacıyla mahkemeye başvurmadılar. 27 Xxxx' ta Lefkoşa Kaza Mahkemesi, bir Kıbrıslı Türk mülk sahibinin mülkünü üçüncü bir tarafa satma talebini reddeden bir karar aldı. Vasi olarak görev yapan Bakan, mal sahibinin, Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara ait bir mülkte ikamet etmesi nedeniyle, mülkü üçüncü bir tarafa satma talebini reddetti. Mahkeme talebi reddedip, Kıbrıslı Türk mal sahibinin satmak istediği mülkü ayrıntılı belirtmeyip tarif etmediğini ifade eti.
Kıbrıs Cumhuriyeti, 9 Haziran'da Uluslararası Holokost Anma Birliği'ne gözlemci olarak kabul edildi. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 29 Temmuz tarihinde yayınlanan ve Kongre'ye sunduğu Kayıpları Telafi Edilmeyen Kişiler İçin Hemen Adalet
(JUST) Yasası raporuna xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxx/xxxx-xxx-xxxxxx- to-congress / adresinden erişim sağlanabilir.
F. ÖZEL HAYATA, AİLE HAYATINA, KONUTA VEYA HABERLEŞMEYE KEYFİ VEYA YASADIŞI MÜDAHALE
Yasalar ve anayasa bu tür eylemleri yasaklamaktadır; ancak hükümetin bu
yasaklara tam olarak saygı göstermediğine dair bir haber vardı.
Aralık 2020'de eski Adalet Bakanı Xxxxx Xxxxxxxx, polis müdürüne, bilinmeyen kişilerin onun adını ve resmini kullanarak sahte bir Twitter hesabı açtığına dair şikâyette bulundu. Aralık 2020'de polis, xxxxxxx tarafından verilen arama emrini kullanarak, sahte Twitter hesabını oluşturduğu şüphesiyle aktivist Xxxx Xxxxx'xxx evindeki elektronik cihazlara el koydu ve aradı. 29 Xxxx'ta Yüksek Mahkeme, alt mahkemenin yetkisini aştığına karar verdi ve emri iptal etti.
Xxxxx, Mart ayında başsavcı ile Xxxxxxxx'xx anayasal haklarını ihlal ettiğini iddia eden bir hukuk davası açtı.
Bölüm 2. Sivil Haklara Saygı
A. BASINI DA İÇEREN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Yasalar, basın ve medyayı da içerecek şekilde ifade özgürlüğünü teminat altına alır ve hükümet genel olarak bu hakka saygı gösterdi. Bağımsız bir basın, etkili bir yargı ve işleyen demokratik bir siyasi sistem, medya da dahil olmak üzere ifade özgürlüğünü teşvik etmek için bir araya geldi.
İfade Özgürlüğü: Yasa, ırk, renk, din, soy kökeni, milliyet veya etnik köken veya cinsel yönelime dayalı nefret ve şiddete teşviki suç saymaktadır. Bu tür
eylemler beş yıla kadar hapis, 10,000 Euro'ya (11,500 $) kadar para cezası veya her ikisi ile cezalandırılmaktadır.
Basın ve Medya Özgürlüğü (Çevrimiçi Medya dahil): Bağımsız medya aktifti ve kısıtlama olmaksızın çok farklı görüşler dile getirdi.
Yasalar, hükümetin 1987 tarihli Beşinci BM Coğrafi İsimlerin Standardizasyonu Konferansı'nda sunduğu yer adları dizininde belirtilen ülkedeki coğrafi isimler ve toponimler dışındaki kullanımları cezalandırmaktadır. Yasalara göre, adada izin verilen coğrafi ad ve toponimler dışındakileri içeren matbu ya da dijital harita, kitap veya diğer dokümanları, yayınlayan, ithal eden, dağıtan veya satan kişiler, üç yıla kadar hapis, 50,000 Euro'ya (57,500 $) kadar para cezası veya her ikisiyle cezalandırılabilecek bir suç işlemiş sayılırlar.
İnternet Özgürlüğü
Hükümet internete erişimi kısıtlamadı veya engellemedi veya çevrimiçi içeriği sansürlemedi ve hükümetin gerekli yasal yetki olmadan özel çevrimiçi iletişimi izlediğine dair güvenilir herhangi bir rapor yoktu.
Yasalar, bilgisayar sistemlerinin ırkçılığı, yabancı düşmanlığını, önyargıyı, ırk temelinde ayrımcılığı, nefret söylemini ve şiddeti kışkırtmak ve teşvik etmek için kullanılmasını suç saymaktadır. Bu tür eylemler beş yıla kadar hapis, 10,000 Euro'ya (11,500 $) kadar para cezası veya her ikisi ile cezalandırılmaktadır.
Akademik Özgürlük ve Kültürel Etkinlikler
Yasa hükümete, Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede, aslen Kıbrıslı Türklere ait olmayan bir otelde kalma niyetini beyan eden ziyaretçilerin girişini reddetme hakkı vermektedir. Bu yasa uyarınca hükümet, ziyaret eden yabancı
akademisyenlerin ve sanatçı gruplarının böyle bir beyanda bulunmaları halinde Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede konferanslara katılmalarını veya performans icra etmelerini engelleme politikasını sürdürmektedir. Yıl içinde yabancı akademisyenlerin girişinin reddedildiğine dair herhangi bir haber yoktu.
B. BARIŞÇIL TOPLANTI VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
Anayasa ve yasalar barışçıl toplanma ve örgütlenme hakkı sağlamakta ve hükümet genel olarak toplanma özgürlüğüne saygı duymakla birlikte örgütlenme özgürlüğünü kısıtladı.
Örgütlenme Özgürlüğü
Aralık 2020'de hükümet, STK'ları düzenleyen yasada Ağustos 2020'de yapılan değişikliğe istinaden öngörülen iki aylık süre içinde denetlenmiş hesaplarını sunmadığı ve genel kurul toplamadığı için KISA'nın dernekler sicilindeki kaydını sildi ve banka hesaplarını dondurdu. Dernekler Mukayyitliği uzatma yetkisine sahip olmadığını ve keyfi uzatmaların eşit muamele ilkesini ihlal edeceğini belirterek KISA'nın uzatma talebini reddetti. Her ne kadar KISA yasaya uymamaktan doğan yaptırımla karşılaşan tek örgüt olmasa da (çoğunluğu feshedilmiş ve aktif olmayan yaklaşık 2,400 dernek de benzer şekilde dernekler sicilinden kayıtları silindi), insan hakları savunucuları, KISA ve Bakanlık arasındaki çekişmeli geçmiş nedeniyle İçişleri Bakanlığı'nın KISA'nın süre uzatma talebi karşısında özellikle katı davrandığını ileri sürdü. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri ve Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası insan hakları gözlemcileri söz konusu hareketi eleştirdi. 31 Mart'ta beş BM İnsan Hakları Ofisi özel raportörü hükümete hitaben ortak bir mesaj yayınladı ve 2020'de Dernekler Yasası'nda yapılan değişiklik ile KISA'nın kaydının silinmesine işaret ederek, sivil toplum örgütlerinin içinde bulundukları ortamın giderek kötüleşmesiyle ilgili ciddi bir endişe dile getirdiler. Raportörler,
İçişleri Bakanı Xxxxx Xxxxxx'xx KISA'ya karşı iftira niteliğinde olabilecek suçlamalarına atıfta bulunarak, ilgili STK'nın göçmenlere destek ile ırk temelli ayrımcılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele için ortaya koyduğu çalışmalar nedeniyle hedef alındığını ileri sürdüler. Bir derneğin askıya alınmasını veya feshedilmesini örgütlenme özgürlüğüne ilişkin en ağır kısıtlama biçimi olarak nitelendiren raportörler, bu tür bir adımın ancak bir hukuk ihlalinin halk açısından açık ve yakın bir tehlike oluşturması durumunda atılması gerektiğini ileri sürdüler. 10 Haziran tarihinde İdare Mahkemesi, KISA'nın dernekler sicilinden kaydının silinmesinin iptali için yapmış olduğu itirazı reddetti.
Yetkililer, KISA'nın (KISA'nın kâr amacı gütmeyen bir şirket olarak kayıtlı olduğu ve yasal olarak çalışmaya devam edebileceği iddialarına rağmen) yasal bir STK olmaktan çıkarıldığını belirterek göçmen kabul merkezlerine erişimini reddetti. Yıl sonu itibariyle KISA'nın banka hesabı hala donmuştu ve bu da onun faaliyet gösterme, AB tarafından finanse edilen projeleri uygulama, göçmenlere ve mültecilere hizmet sağlama ve haklarını savunma kapasitesini olumsuz yönde etkiledi. KISA çalışanlarını işten çıkardı ve gönüllülere sınırlı düzeyde faaliyetlerine devam ettirmeye çalıştı ve yıl sonunda, ofisi için kira ve diğer faturaları ödeyemediği için tahliye etmesi istendi. Bir KISA temsilcisinin varlığına işaret eden İçişleri Bakanı Xxxxxx, hamile bir Suriyeli sığınmacı ile ailesine yapılan muameleyi görüşmek üzere 20 Eylül'de Temsilciler Meclisi İnsan Hakları Komitesi'nin huzuruna çıkmayı reddetti (bkz. Bölüm 2.f.
Mültecilerin Korunması). Ombudsman, KISA'nın hükümet tarafından tanınmadığını söyleyerek KISA'nın nefret söylemine karşı yürütülecek ulusal bir kampanyaya dahil edilmesi yönünde yapılan Avrupa Konseyi önerisini kabul etmedi.
C. DİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Din Özgürlüğü Raporuna aşağıdaki adresten ulaşmak mümkün: xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx /.
D. SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÜLKEYİ TERK ETME HAKKI
Yasalar, hükümet tarafından kontrol edilen bölge içinde ve yurt dışına seyahat özgürlüğü, yurt dışına göç etme ve yeniden ülkeye dönme özgürlüğünü teminat altına almıştır ve hükümet genel olarak bu haklara saygı göstermiştir.
Ülke İçinde Seyahat: Hükümet, COVID-19'un yayılmasını önlemek amacıyla Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeye geçişlerde geçiş noktaları üzerinden bazı kısıtlamalar getirdi ve bu kısıtlamalar herkese eşit şekilde uygulandı. Ara bölgedeki geçiş noktaları, 4 Haziran'da aşamalı bir test prosedürü ile yeniden açıldı; böylelikle Mart 2020'de COVID-19 pandemisinin başlamasıyla beraber geçiş noktalarının kapanmasından sonra rutin geçişler ilk kez tekrar başladı.
Medya kuruluşları yıl boyunca 1,2 milyondan fazla geçiş yapıldığını aktardı.
COVID-19 salgını öncesinde, hükümet, Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeye geçişini kısıtlamamış ancak Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıslı Rumlara ait olan ve Kıbrıslı Türkler veya Türk vatandaşları tarafından işgal edilen mülklerde gece konaklamamaları ya da Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki bölgede kumar oynamamaları veya mülk satın almamaları veya inşa etmemeleri için yabancıları uyardı. Giriş limanlarındaki yetkililer, ikameti burada olmayan ve ziyaretleri sırasında Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede bulunan otellerde konaklama niyetinde olduğunu belirten kişilerin zaman zaman girişini reddetmiştir. STK'lar, hükümetin geçici ikamet statüsüne sahip olduğu kabul edilen Kıbrıslı olmayan mültecilerin ve sığınmacıların Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeye geçmelerini yasakladığını ve gerekçe olarak da kendi kontrolü altında olmayan bir bölgede onların güvenliklerini temin edemeyeceğini ileri sürdüğünü bildirdi. Yerli medya geçiş noktalarındaki polis görevlilerinin Kıbrıs Türk yönetimindeki bölgeden geri dönen Kıbrıslı Rumları zaman zaman taciz ettiklerini bildirdi.
E. ÜLKE İÇİNDE YERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİLERİN DURUMU VE MUAMELESİ
Hükümet, 1974'te adanın bölünmesi sonucu yerlerinden edilen Kıbrıslı Rumları BM'nin yerinden edilmiş kişiler (ÜİYOK'ler) tanımına girmelerine rağmen mülteci olarak kabul etmektedir Aralık 2020 itibariyle bu kapsamda 221,466 kişi ve onların soyundan olan kişi vardı. ÜİYOK'lere yönelik yardım programları Kıbrıs'taki BM Xxxxx Xxxx ve diğer BM kurumları tarafından yürütüldü.
ÜİYOK'ler, gelirlerine bağlı olarak hükümetten maddi yardım alma hakkına sahipti. Yeniden yerleştirildiler, insani yardım kuruluşlarına erişebildiler ve tehlikeli koşullar altında saldırıya maruz kalmadılar, hedef alınmadılar veya zorunlu geri dönüşe maruz bırakılmadılar.
F. MÜLTECİLERİN KORUNMASI
BMMYK ve diğer insani yardım kuruluşları, mültecilere ve sığınmacılara koruma ve yardım sağlamak için hükümetle iş birliği yapmakta zorluk yaşadıklarını bildirdiler.
İlticaya Erişim: Yasalar sığınma veya mülteci statüsü verilmesini öngörmektedir ve hükümet mültecilere koruma sağlamak için bir sistem kurdu. Üç Kamerunlu, 24 Mayıs'ta Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgeden Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolündeki topraklara geçmeye çalıştıktan sonra ara bölgede mahsur kaldı. BMMYK ve STK'lara göre, Kamerunluların sığınma başvurusunda bulunmak üzere kendilerini tanıttıkları Ledra Palace geçiş noktasındaki polis, hükümetten başvurularını kabul etmemeleri yönünde talimat aldı. Ekim ayında, üç Kamerunludan biri Pournara kabul merkezinde göründü ve sığınma başvurusunda bulundu. Diğer ikisi aralık ayı başlarına kadar ara bölgede kaldılar ve BMMYK ile diplomatik misyonlar tarafından sağlanan yiyeceklerle çadırlarda yaşamaya devam ettiler. Papa Xxxxxxx 2-4 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdiği ziyarette iki Kamerunlu da dahil olmak üzere 50 sığınmacıyı özel bir insani yardım programı kapsamında İtalya'ya götürmek üzere adım attı. 16 Aralık'ta Vatikan'a gittiler. Bu olay dışında
STK'lar, diğer sığınmacıların sığınma sürecine erişiminin engellendiğine dair şikâyet almadılar.
Son yıllarda sığınma taleplerindeki önemli artış ve başvuruların incelenmesindeki uzun gecikmeler nedeniyle, 30 Kasım itibariyle 18,322 sığınma talebi karara bağlanmayı bekliyordu (2020 sonu itibariyle rakam neredeyse aynıydı). Sığınma Xxxxxxx, Ombudsman, BMMYK ve STK'lar sığınma başvurularında bazı hızlandırılmış incelemelerin yapıldığını bildirdiler, ancak yığılma ve itiraz sürecinde gecikmeler devam etti. Hükümet, BMMYK ve STK'lar kayıtlı sığınma başvurularının önemli bir kısmının güvenilir olmadığı konusunda hemfikir oldu. 2019 yılında hükümet, sığınma itirazlarının incelenmesini kolaylaştırmak amacıyla bir Uluslararası Koruma İdare Mahkemesi (IPAC) kurdu. STK'lar, IPAC 'ın kurulmasının önceki sisteme kıyasla bir iyileşmeye neden olduğunu ve kararlarının adil olduğunu, ancak sürecin yavaş işlediğini ve yıl sonunda karara bağlanmayı bekleyen 7,000 itirazın beklediğini bildirdi.
Güvenli Menşe / Transit Ülke: Mayıs 2020'de hükümet, güvenli ülkelerden gelen tüm başvuruları hızlandırılmış prosedür uyarınca incelemek amacıyla 21 güvenli dönüş ülkesinin bir listesini yayınladı. Ağustos ayı itibariyle listede 28 ülke vardı: Arnavutluk, Cezayir, Ermenistan, Bangladeş, Benin, Bosna-Hersek, Mısır, Gürcistan, Gana, Hindistan, Kenya, Moldova, Moğolistan, Karadağ, Fas, Nepal, Nijerya, Kuzey Makedonya, Pakistan, Filipinler, Senegal, Sırbistan, Sri Lanka, Gambiya, Togo, Tunus, Ukrayna (Kırım, Luhansk ve Donetsk alanları hariç) ve Vietnam.
Geri gönderme (Refoulement): Medya kuruluşları, STK'lar ve BMMYK, yetkililerin potansiyel sığınmacılar da dahil olmak üzere düzensiz göçmenleri taşıyan tekneleri geri göndermeye devam ettiğini bildirdi. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri, İçişleri Bakanı Xxxxxx'x 10 Mart'ta yazdığı bir mektupta, "uluslararası korumaya ihtiyacı olabilecek kişiler de dahil olmak üzere, göçmenleri taşıyan teknelerin Kıbrıs'a yanaşarak yolcu indirmelerinin
engellendiği ve yolcuların sığınma prosedürüne erişmek için herhangi bir olanak olmaksızın aniden ve bazen de şiddet yoluyla geri döndüğü yönünde raporlar aldığını ifade etti. Xxxx-Ağustos ayları arasında yetkililer Suriyelileri taşıyan toplam beş tekneyi Lübnan'a geri gönderdi. BMMYK ve STK'lar, bu kişilerin birçoğunun daha sonra Lübnan'dan Suriye'ye sınır dışı edilmeleri neticesinde “zincirleme” bir geri gönderilme ile karşı karşıya kaldıklarını bildirdi. BM Genel Sekreteri'nin 30 Aralık tarihli Kıbrıs'taki BM faaliyetleriyle ilgili raporda denizde teknelerin geri gönderilmesiyle ilgili olayların temmuz-aralık raporlama döneminde arttığını ve "toplamda teyit edilmiş sekiz tane toplu geri gönderilme olayının yaşandığını ve bir kişinin de denizde kaybolduğunu' teyit etti.” STK'lar ve medya kuruluşları, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu düzensiz göçmenlerin iki ila beş gün arasında değişen süre boyunca, yüksek sıcaklık ve sınırlı erzakla denizde bırakıldığını bildirdi. 16 Mayıs'ta yetkililer 56 kişiyi taşıyan bir tekneyi Lübnan'a geri gönderdi. 25 Haziran'da 58 kişilik bir tekneyi ve 25 Temmuz'da 85 kişilik bir tekneyi geri gönderdiler.
Deniz Zabıtası 22 Ağustos'ta düzensiz göçmen taşıyan iki tekneyi durdurdu. BMMYK ve STK temasları, her iki geminin de Lübnan'dan yola çıktığını ve gemideki herkesin Suriye vatandaşı olduğunu bildirdi. Cape Greco'nun yedi mil açığında yakalanan ilk teknede 69 kişi olduğu bildirildi. Paralimni yakınlarında 19 kişiyi taşıyan ikinci bir gemi yakalandı. Basında çıkan haberlere göre, Deniz Polisi yaklaşırken teknedeki beş yolcu denize atladı. Dördü kurtarıldı, ancak maske, palet ve can yeleği giyen beşinci kişinin kıyıya yüzdüğü ve yetkililer tarafından yerinin tespit edilemediği bildirildi. BMMYK ve STK temasları hamile bir kadının ailesinden ayrıldığını, kıyıya çıkarıldığını ve geceyi tahta bir bank üzerinde geçirdiğini bildirdi. Yetkililer ertesi gün onu ve hasta bir adamı hastaneye götürdüler, ancak bir gemi kiralayarak ve polis eşliğinde hamile kadının kocası ve iki küçük çocuğu da dahil olmak üzere 88 kişiden 85'ini Xxxxxx'x iade ettiler. Kadın ve yeni doğan bebeği de daha sonra sığınmacılar için olan Kofinou Kabul Merkezi'ne nakledildi. STK'lar, BMMYK ve ana muhalefet partisi lideri, hükümetin kadınla ailesinin yeniden bir araya gelmelerine izin
vermesini talep eden bir açıklamayı kamuoyuyla paylaştılar. BMMYK, aile birliği ilkesiyle ilgili uluslararası konvansiyon ve AB hukukunun hükümet için bağlayıcı olduğunu ifade etti.
Göçmenlerin ve Mültecilerin İstismarı: STK'lar, bazı Sosyal Yardım Hizmeti görevlileri ile polisin sığınmacılara yönelik ırkçı sözlü tacizde bulunduklarını ifade etti. STK KISA, Sosyal Yardım Hizmetleri'nde orada görev yapan güvenlik personeli tarafından sığınmacılara yönelik altı saldırı vakası yaşandığını bildirdi. 2 Kasım'da KISA, Polise Yönelik Şikayetleri Araştıran Bağımsız Otoriteye, altı vakanın hepsinde de polisin soruşturma yapmadığını ve bir vakada da polisin şikayetçilere karşı aşırı güç kullandığı yönünde resmi bir şikâyette bulundu. 11 Ağustos'ta, Suç Soruşturma Biriminin polis memurları, iki Nijeryalı kadın sığınmacı ile kendilerine bir daire kiralayan yerli bir çift arasındaki anlaşmazlığı çözmek üzere çağrıldı. Çiftin, iki aylık kira ödendikten sonra kadınların daireye taşınmasına izin vermedikleri belirtildi. Sığınmacılar, bir polis memurunun onlara fiziksel saldırıda bulunduğunu, kadınlardan birini saçlarından tutup onu daireden çıkardığını bildirdi. Aynı memurun geri dönüp diğer kadını da boynundan tutup tekmelediği ve “seni öldüreceğim" diye bağırdığı bildirildi.
18 Ekim'de Lakatamia Sosyal Yardım Hizmetleri Bürosu'nda meydana gelen bir olayda KISA, 11 aylık çocuğuyla önceden ayarlanmış randevusu için saatlerce bekleyen bir sığınmacının dosyasına bakan vaka çalışanının bir güvenlik görevlisi tarafından itildiğini ve boynundan tutulduğunu bildirdi. Sığınmacı KISA'ya olayı cep telefonuyla kaydettiğini ve şikâyette bulunmak üzere Lakatamia Polis Karakolu'na gittiğini söyledi. Videoyu izledikten sonra polisin kendisine güvenlik görevlisine dokunduğu için sorumlu olduğunu söylediği bildirildi. Aynı Sosyal Yardım Hizmetleri Bürosu'nda meydana gelen bir başka olayda KISA, bir güvenlik görevlisinin 20 Ekim'de bir kadın sığınmacıya karşı aşırı güç kullandığını bildirdi. Sığınmacının çağrısına yanıt olarak olay yerine gelen polis, kırık bacağını tedavi ettirmek üzere hastaneye götürülmesi için ambulans çağırdı. Sığınmacı KISA'ya polisin kendisine İngilizce konuşuyor
olmasına rağmen çevirmene ihtiyaç olduğunu söyleyerek olay yerinde ifadesini almayı reddettiğini söyledi. Hükümetin politikası düzensiz göçmenlerin gözetim altında tutulma süresini en aza indirmekti. Mahkeme tarafından verilen sınır dışı etme emri 18 ay içinde yerine getirilmezse, hükümetin gözetim altındaki göçmenleri serbest bırakması ve onlara geçici oturma izni vermesi gerekir. Bir STK, muhaceret makamlarının gözetim altındaki göçmenleri süresiz tutuklulukla tehdit ederek gönüllü geri dönüş onayı imzalamaları için baskı yaptıklarını bildirdi. Aynı STK, Kazakistan'dan bir sığınmacının 2019 yılında ulusal güvenlik nedeniyle gözetim altına alındığını ve Kazak makamlarının tutuklanmasına yol açan Interpol bildirimini kaldırmasına rağmen yıl sonu itibariyle gözetim altında kalmaya devam ettiğini bildirdi.
Seyahat Özgürlüğü: Hükümet, ülke genelindeki COVID-19 kapanma sürecinin bir parçası olarak sığınmacıların Kokkinotrimithia'da bulunan Pournara Göçmen Kabul Merkezi'nden çıkışını 2 Mart'a kadar kısıtladı. Kısıtlamalar, zaman zaman merkezin 1000 kişilik kapasitesinin neredeyse iki katına çıkmasıyla aşırı kalabalıklaşmaya neden oldu.
STK'lar ve Ombudsman, Pournara kabul Merkezi'nin ana yerleşkesinde ikamet eden sığınmacılar için koşulların iyileştirildiğini bildirdi. Gelişlerin artması ve başvuru sahiplerinin yavaş işleme alınması nedeniyle merkez yılın büyük bir bölümünde aşırı kalabalık oldu (bkz. Bölüm 1.d. Tutuklama Usulleri ve Gözaltındakilere Yapılan Muamele). Cyprus Refugee Council (Kıbrıs Mülteci Konseyi), işlemlerin yapılması için merkezde ortalama kalış süresinin 30 gün olduğunu bildirdi. Ombudsman, yıl içinde çıkış kısıtlamalarının kaldırılması ve güvenlik açığı bulunan kişilerin merkez dışındaki konaklama yerlerine nakledilmesi de dahil olmak üzere birçok iyileştirmenin uygulandığını bildirdi. CARITAS, başvuruları işleme alınmadan önce Pournara'dan Sosyal Yardım Hizmetleri'nin konaklama yerlerine transfer edilen savunmasız sığınmacıların, merkeze yeterince toplu taşıma hizmetinin olmaması nedeniyle iltica işlemlerini
tamamlamak için merkeze geri dönemediklerini bildirdi. Sonuç olarak, bu
kişilerin çoğu aylarca yardım alamadı.
İstihdam: Yetkililer, dosyaları karara bağlanmayı bekleyen sığınmacıların bir aylık bekleme süresinden sonra çalışmalarına izin verdi. Ekim ayında Kıbrıs Ticaret Odası ve ciddi işgücü açığı ile mücadele eden işverenlerin uyguladıkları baskı neticesinde Çalışma Bakanlığı, sığınmacıların istihdam sürecinde değişiklik yaparak, işverenlerin, yetkililer tarafından sözleşmenin onaylanmasını beklemeden derhal sığınmacıları işe almalarına izin verdi. Bu, sığınmacıların istihdamı için izin sürecini dört ila altı aydan bir güne indirerek hızlandırdı ve işverenleri sığınmacı istihdam etmekten caydıran önemli bir engeli de ortadan kaldırmış oldu.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yıl içinde sığınmacılarla ilgili 3,279 iş sözleşmesi başvurusu almış, yıl sonuna kadar da 3,199 başvuruyu onaylamış ve 80 başvuruyu reddetmiştir.
Temel Hizmetlere Erişim: Mülteci statüsü kabul edilenlerin eğitim, sağlık hizmetleri ve mahkemeler gibi kamu hizmetlerine erişimleri vardı. Kofinou'da bulunan tek sığınmacı kabul merkezi dolu olmaya devam etti ve sığınmacıların çoğu düzgün barınma olanağına sahip değildi. BMMYK ve yerel STK'lar, çok sayıda sığınmacının evsizlik ve yoksullukla karşı karşıya olduğunu bildirmeye devam etti. Birçok sığınmacının parklarda açık havada, ya da geçici olarak arkadaş, akraba ya da yabancılarda kaldıklarını, sık sık yerde uyuduklarını ve yeterli hijyen koşullarına sahip olmadıklarını bildirdiler. Yerel STK'lara göre, yeni gelenlerdeki artış, uygun fiyatlı konaklama imkanlarının sınırlı olması, devletin sağladığı maddi destekte yaşanan gecikmeler ile iltica başvurularının incelenmesindeki gecikmeler evsiz kalma riskini artırdı.
COVID-19'un yayılmasını kontrol altına almak amacıyla getirilen acil önlemler yılın bir bölümünde uygulanmaya devam etti ve hareket özgürlüğü, sosyal
mesafe kuralı ve toplanmaya getirilen kısıtlamaların yanı sıra kamusal alanların ve bazı işletmelerin, devlet kurumlarının ve tesislerin kapatılmasına ilişkin kısıtlamalar da içeriyordu. STK'lar ve BMMYK, bu önlemlerin mülteci ve sığınmacıların insan hakları ile yaşam koşulları üzerinde kişisel, kamusal, ekonomik ve sosyal etkileri olduğunu bildirdi. Bu durum öncelikle (bkz. yukarıda Seyahat Özgürlüğü”) koşulları kötü olan aşırı kalabalık devlete ait kabul tesislerinde uzun süreli gözaltı; iş ve geçim imkânı kaybı (bkz. yukarıda "İstihdam"); sağlık hizmetlerine erişimde kısıtlamalar; akıl sağlığı üzerinde olumsuz etkiler; sosyal yardım ödemelerinde gecikmeler; teknoloji, eğitim ve kişisel gelişim olanaklarına erişim eksikliği ve hukuk ve yargı sistemine erişimin sınırlı olmasına yol açtı.
STK'lar, sığınmacılara sosyal yardımın ulaştırılmasında ve ev sahiplerine kira ödemesinde uzun gecikmelerin ve tutarsızlıkların yaşandığını ve bunların da bazı durumlarda tahliyelere yol açtığını bildirdi. Ombudsman, kendi ofisinin Çalışma Bakanlığı ile arabuluculuk yapmasının ardından sosyal yardım desteğinin verilmesine ilişkin çeşitli şikayetlerin çözüme kavuşturulduğunu bildirdi. Bir STK, Limasol ve Baf bölgelerinde altı aydan fazla süren son derece uzun gecikmeler yaşandığını bildirerek, bunun neticesinde de yardım alanların ayda yalnızca 100 Euro (115 $) acil durum ödeneği alabildiklerini belirtti. Mart 2020'de Bakanlar Kurulu sığınmacılara sağlanan sosyal yardım için uyguladıkları kupon sistemini kaldırdı ve yerine doğrudan ödemeleri getirdi.
Ekim 2020'de Sosyal Yardım Hizmetleri, yeni sistem uyarınca sığınmacılara yardım çekleri çıkarmaya ve postalamaya veya sosyal yardımları doğrudan yararlanıcıların hesaplarına yatırmaya başladı. STK'lar pek çok sığınmacının güvenilir, düzenli bir posta adresinin ve çek bozdurabilme kabiliyetinin olmadığı konusunda şikâyet etmeye devam ettiler ve bankaların da sığınmacılara hesap açma konusunda isteksiz veya çekimser olduklarını kaydettiler. Evsiz olan sığınmacılar ise geçerli bir adresleri olmaması nedeniyle banka hesabı açtırmakta zorluk yaşadı.
Mevcut bir işi reddeden sığınmacılara devlet yardım vermeyi reddedebilir. Çalışma Bakanlığı, bir sığınmacının iş teklifini reddetmesinin nedenlerini incelediğini ve nedenlerin geçerli bulunması halinde aldığı yardımın devam edeceğini bildirdi.
Kalıcı Çözümler: Hükümet, ülkede ikamet eden 249 sığınmacıya mülteci statüsü verdi ve Uluslararası Göç Örgütü ile işbirliği içinde 274 göçmene evlerine gönüllü dönüşlerinde yardımcı oldu.
Geçici Koruma: Hükümet ayrıca mülteci olarak nitelendirilemeyen bireylere ikincil koruma adı verilen geçici koruma da sağlamdı. Hükümet, ülkeye yasal olarak giren Suriye vatandaşları veya sakinlerine ve yasadışı olarak girenlerin yalnızca bazılarına ikincil koruma statüsü sağladı. Bu statüyü kazanmak isteyen kişilerin, Suriye pasaportu ya da başka bir kimlik belgesi sunması gerekmekteydi. Yetkililer, yıl boyunca 1,866 kişiye ikincil koruma sağladı.
Bölüm 3. Siyasi Sürece Katılım Özgürlüğü
Yasalar ve anayasa, vatandaşlara gizli oylama yöntemiyle yapılan ve genel ve eşit oy hakkına dayanan ve periyodik olarak gerçekleşen serbest ve adil seçimler yoluyla hükümetlerini seçme olanağı sağlamaktadır. Ulusal seçimlerde, kuzeyde yaşayan Kıbrıslı Rumlar böyle bir kısıtlamayla karşılaşmasa da Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki bölgede ikamet eden Kıbrıslı Türkler hükümet kontrolündeki bölgede oy kullanamaz ve seçimde aday olmazlar. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Kıbrıs vatandaşları, yerleşik AB vatandaşları ve Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede yaşayan Kıbrıslı Türkler oy kullanma ve aday olma hakkına sahiptirler.
SEÇİMLER VE SİYASİ KATILIM
Son Dönemde Yapılan Seçimler: 30 Mayıs'ta ülke 80 sandalyeli Temsilciler Meclisi'nde Kıbrıslı Rumlara ayrılan 56 sandalye için serbest ve adil gerçekleşen seçimler yapıldı. Kıbrıslı Türkler için ayrılan 24 sandalye boş kaldı. 2018'de seçmenler serbest ve adil gerçekleşen bir seçim yoluyla Cumhurbaşkanı Xxxxx Xxxxxxxxxxxx'x yeniden seçti.
Kadın ve Azınlık Gruplarına Mensup Kişilerin Katılımı: Hiçbir yasa, kadınların veya azınlık gruplarına mensup kişilerin siyasi sürece katılımını sınırlamaz ve sürece katıldılar Bununla birlikte, kadınlar üst düzey siyasi mevkilerde yeterince temsil edilmemiştir. Bakanların sadece yüzde 27'si, Temsilciler Meclisi üyelerinin ise yüzde 14.3'ü kadındı.
2014 yılında oy kullanan 1,869 Kıbrıslı Türklere kıyasla 2019 yılında ara bölge yakınında kurulan 50 sandıkta 5,600'den fazla Kıbrıslı Türk Avrupa Parlamentosu seçimleri için oy kullandı. Seçmenler ilk kez ülkenin Avrupa Parlamentosu'ndaki altı sandalyesinden birine bir Kıbrıslı Türkü seçti. Basında çıkan haberlere göre isimleri seçmen listesinde olmaması sebebiyle 1,500 ila 1,100 arasında Kıbrıslı Türk oy kullanamadı. Yasa, Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede ikamet eden Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartı sahibi yetişkin Kıbrıslı Türklerin Avrupa Parlamentosu seçimleri için seçmen listesine kaydedilmesini öngörmektedir. O bölgede ikamet etmeyen Kıbrıslı Türklerin, orada ikamet eden diğer tüm vatandaşlar gibi seçmen listesine kayıt başvurusunda bulunmaları gerekiyordu. Hükümet, resmi nüfus kayıtlarında hükümet kontrolündeki bölgenin sakinleri olarak yanlış kaydedildikleri için kuzeyde ikamet eden belirtilmemiş sayıda Kıbrıslı Türkü otomatik olarak kaydetmedi. Kayıtlı Kıbrıslı Türk seçmen sayısı 2014'te yaklaşık 56,000'den 2019'da 81,000'e yükseldiği için bu sorun devam etti ancak önceki yıllara göre daha küçük ölçekteydi. Medya kuruluşları bu artışın büyük kısmını Avrupa Parlamentosu'na seçilen ilk Kıbrıslı Türkün başarılı kampanyasına bağladı.
Bölüm 4. Yolsuzluk ve Hükümette
Şeffaflık Eksikliği
Xxxxxxx, yetkililer tarafından yapılan yolsuzluğa karşı cezai yaptırım öngörür ve hükümet genel olarak yasayı etkili bir şekilde uyguladı. Yıl boyunca hükümette yolsuzluk yapıldığına dair çok sayıda haber vardı.
Yolsuzluk: Ekim 2020'de Al-Jazeera, kimliğini gizlemiş gazetecilerin Yatırım Yoluyla Vatandaşlık programı (CBI) ile ilgili hükümet yolsuzluğuna dair kapsamlı deliler elde ettikleri The Cyprus Papers (Kıbrıs Belgeleri) adlı bir yayın yaptı. Videoda Temsilciler Meclisi Başkanı Xxxxxxxx Xxxxxxxxx, Temsilciler Meclisi üyesi Xxxxxxxxxx Xxxxxxx ve CBI kolaylaştırıcıları, kendilerine kara para aklama ve yolsuzluktan hüküm giymiş olduğu söylenen hayali bir Çinli CBI başvuru sahibine yardım etme isteklerini belirttiler. Yayından sonra hükümet, Kasım 2020'den itibaren CBI programını feshettiğini açıkladı ve Başsavcı Xxxxxx Xxxxxxxx, Al-Jazeera raporuyla ilgili olası suçlar hakkında soruşturma başlatılması emrini verdi. Syllouris ve Giovani daha sonra Temsilciler Meclisi'nden istifa etti. Aralık 2020'de hükümet, başsavcı tarafından CBI programını soruşturmak üzere atanan üç üyeli “Kalogirou Komitesi” tarafından hazırlanan yoğun bir biçimde redakte edilmiş bir rapor yayınladı. Komite, suç geçmişi olan şahısların vatandaşlık almalarına ve kara para aklama önlemlerini baypas etmelerine olanak tanıyan ciddi eksiklikler buldu. Mayıs ayında Başsavcı, komitenin bulgularına dayanarak beş şirkete ve dört kişiye karşı ilk ceza davasını açtı.
Başsavcı 11 Ağustos'ta polise, CBI programı yoluyla edinilen Kıbrıs pasaportlarının İngiliz futbol kulüpleri aracılığıyla uluslararası para aklanmasına yardımcı olmada kullanıldığını iddia eden İngiliz “aracıları” gösteren 10 Ağustos tarihli Al-Jazeera yayınının ardından yeni bir soruşturma açma talimatı daha verdi. Soruşturma yıl sonu itibariyle devam etti.
Bölüm 5. İnsan Hakları İhlâllerine Yönelik İddiaların Uluslararası Alanda ve Resmî Kurumlar Dışında Soruşturulmasına Yönelik Hükümetin Tavrı
Yerli ve yabancı insan hakları grupları genellikle hükümet kısıtlaması olmaksızın faaliyet gösterdiler ve insan hakları olaylarına ilişkin bulgularını müdahale olmaksızın araştırabildiler ve yayınlayabildiler. Hükümet yetkilileri kısmen iş birliği gösterdiler ve görüşlerine duyarlı davrandılar.
KISA, Aralık 2020'de STK olarak kaydının silinmesi (bkz. 2.b. Örgütlenme Özgürlüğü) ve bu olayın ardından banka hesabının hükümet tarafından engellenmesinin, faaliyet göstermesini önemli ölçüde sınırlandırdığını söyledi. Yeni bir kurumsal banka hesabı açtırma başvurularının tümü yerel bankalar tarafından reddedildi. KISA'nın, banka hesabındaki fonlara erişememesi nedeniyle daha önce AB tarafından finanse edilen projeleri tamamlayamadı. AB tarafından finanse edilen projeler KISA'nın cari bütçesinin çoğunluğunu oluşturuyor ve resmi STK statüsünün iptal edilmesi AB tarafından finanse edilen yeni projelere başvuru kabiliyetini kısıtladı. STK olarak kaydının silinmesi neticesinde KISA'nın devlet kurumları ile muhatap olmasını, hükümet tarafından finanse edilen eğitim, ya da hibeye katılımını engelledi. İltica Hizmetleri, dernekler sicilinden çıkarılmasını gerekçe göstererek KISA'nın 24 ve 30 Eylül tarihlerinde göçmen kabul merkezlerini ziyaret etme iznini reddetti.
İçişleri Bakanı Xxxxxx, 20 Eylül'de kayıt dışı bir örgütün bulunduğu gerekçesiyle KISA'nın davet edildiği Temsilciler Meclisi İnsan Hakları Komitesi toplantısına katılmayı reddetti. Komite toplantısında Xxxxxx'x geri gönderilen göçmen
teknesindeki hamile bir Suriyeli sığınmacı ile ailesine yapılan muamele ele alındı. Kıbrıs'taki Roman toplumunu temsil eden tek sivil toplum örgütü olan Kıbrıs Romanlar Derneği, STK kaydının silinmemesi için gerekli olan kapsamlı finansal belgeleri hazırlayacak kaynağının olmadığını ve bu nedenle kaydının silindiğini bildirdi.
Hükümetin İnsan Hakları Kurumları: Portföyünde insan hakları olan bir Ombudsman (Kamu Denetçiliği Kurumu) ve insan hakları konusunda bir Yasama Komitesi bulunmaktadır.
Bağımsız soruşturmaları sırasında, Ombudsman genellikle diğer hükümet organlarıyla iyi bir iş birliği yaptı. Ancak STK'lar, Ombudsman Xxxxx'xxx geçmişte benzer şikayetlerin araştırıldığı gerekçesiyle şikayetlerini soruşturmayı hep reddettiği konusunda şikâyette bulundular.
Yerel STK'ların çoğunun etkili olduğunu düşündüğü meclisteki İnsan Hakları Komitesi, beş yıllık bir dönem için seçilen Temsilciler Meclisi'nin dokuz üyesinden oluşur. Komite, insan ticareti, sığınmacılara yapılan muamele, kadın ve çocukların cinsel istismarı da dahil olmak üzere cinsiyete dayalı şiddet, cezaevi koşulları ve yabancı işçilerin hakları da dahil insan hakları başlığı altında çok farklı sorunları ele aldı. Yürütme organının komite üzerinde kontrolü yoktur.
Bölüm 6. Ayrımcılık ve Toplumsal İstismar
KADINLAR
Tecavüz ve Aile İçi Şiddet: Yasalar eşe tecavüzü de dahil tecavüzü suç sayar ve bu suç için verilebilecek azami ceza ömür boyu hapis cezasıdır. Xxxxxxx ayrıca aile içi şiddeti suç sayar ve bu suç için verilebilecek azami ceza 10 yıla
kadar hapis cezasıdır. Her ne kadar hükümet genellikle yasayı etkili bir şekilde uygulamış olsa da pek çok olay bildirilmemektedir. Xxxx-Eylül ayları arasında polis 36 tecavüz vakası ve sekiz cinsel saldırı vakasını soruşturdu.
Yasalar, aile içi şiddetin raporlanması ve kovuşturulması için net mekanizmalar ortaya koymaktadır. Bir mahkeme, şüpheli veya hüküm giymiş aile içi şiddet suçlularına karşı aynı gün uzaklaştırma emri çıkarabilir. Bildirilen aile içi şiddet vakalarının sayısı, 2020'de olduğu gibi keskin bir şekilde arttı. Polis artışın, tüm polis departmanlarında uzmanlaşmış aile içi şiddet birimlerinin kurulmasına, polise daha yoğun eğitimlerin verilmesine ve kamuoyunda farkındalığın artmasına neden olan daha etkili aile içi şiddet politikalarından kaynaklandığını iddia etti. Yılın ilk sekiz ayında 2,179 aile içi şiddet vakası polise bildirildi; bu rakam 2020'den 300 daha fazla ve 519 vakanın polise bildirildiği 2019'dan önemli ölçüde daha yüksekti. Aralık ayı itibariyle polis, vakaların 780'ine ilişkin soruşturmasını tamamladı ve 611 vakayı mahkemeye sevk etti. Bir STK olan Aile İçi Şiddeti Önleme ve Ele Alma Derneği (SPAVO), aile içi istismar vakalarındaki önemli artışın kısmen hükümetin dayattığı COVID-19 'u azaltmaya yönelik kapanmadan kaynaklandığını belirtti. 2020'de aile içi şiddet mağdurlarının yüzde 76'sı kadındı. SPAVO, telefon hattı, canlı sohbet ve SMS hizmeti aracılığıyla aile içi şiddet vakalarıyla ilgili 2020'deki 2,147 mesaja kıyasla toplam 2,854 mesaj aldı. SPAVO, önceki yıllarda da olduğu gibi, aile içi şiddetten kurtulanların, istismarı bildirmemeleri ve polise yapılan şikayetleri geri çekmeleri yönünde sık sık önemli derecede aile baskısı ve sosyal baskıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.
Medya kuruluşları ve STK'lar, aile içi şiddet mağdurlarına yeterli destek sağlamadıkları için Sosyal Yardım Hizmetlerini eleştirdiler. Bir örnekte Ergates köyünde bir adam karısını ve oğlunu bıçaklayarak öldürdü. İkinci oğul cinayetlere tanık oldu ve olay yerinden kaçtı. Cinayetin işlendiği dönemde aile, geçmişte yaşanan psikolojik ve maddi sorunlar nedeniyle Sosyal Yardım Hizmetleri'nin bakımı altındaydı. Basında çıkan haberlere göre, akrabalar ve
komşular kadına ve çocuklara yönelik sık sık şiddet olayları yaşandığını bildirmişlerdi. Polis ve Sosyal Yardım Hizmetleri kurbanlardan herhangi bir resmi şikâyet aldıklarına dair haberleri yalanladı. Xxxxxx duruşması yıl sonu itibariyle gerçekleşmesi bekleniyordu.
Aile içi şiddet mağdurları için, her biri büyük ölçüde hükümet tarafından finanse edilen ve yıl boyunca toplam 661 kadın ve çocuğa barınak sağlayan SPAVO tarafından işletilen üç sığınak vardı. Aralık 2020'de hükümet, Lefkoşa'da şiddet ve cinsel saldırı yaşamış kadınlar ve onların çocuklarına yönelik tıbbi, hukuki ve psikolojik hizmet sunulan ve aynı zamanda polise ifade verme imkânı bulunan “Kadın Evi” tesisini açtı. Kadın Evi, yıl boyunca 404 şiddet mağduru kadına hizmet verdi. Hükümet tarafından finanse edildi ve SPAVO tarafından işletildi.
Polis, çocuk istismarına yönelik eğitim de dahil olmak üzere aile içi şiddetin doğru şekilde ele alınması konusunda memurlara yönelik ayrıntılı eğitim programları yürüttü. Ancak STK'lar, bazı polis memurlarının yabancı kadın ve çocukların aile içi istismar iddialarını reddetmeye devam ettiklerini bildirdi.
Cinsel Taciz: Yasalar, işyerinde cinsel tacizi yasaklar ve en fazla altı ay hapis cezası, para cezası veya her ikisi ile cezalandırır. Davranış kuralları rehberi, cinsel taciz ile kamu hizmetinde cinsel tacizin ne şekilde ele alınacağını ve önleneceğini özetlemektedir. STK'lar ve yabancı ev işçisi dernekleri, yetkililerin yabancı ev işçileri tarafından yapılan cinsel taciz şikayetlerini yeterince araştırmadığını bildirdi.
Şikayetlerin nadir olduğu önceki yıllardan farklı olarak, Yunanistan'da yerel medyada geniş çapta yer bulan bir kadın sporcuyla ilgili yüksek profilli bir olayın ardından çok sayıda kadın polise cinsel taciz şikayetinde bulundu. Xxxx ayından EEylül ayına kadar polis yedi cinsel taciz şikâyeti hakkında soruşturma açtı ve beş dosyayı mahkemeye havale etti. Medya kuruluşlarının haber yaptığı en önemli iki olaydan birinde Kıbrıs Kilisesi'nin önemli kıdemli mensuplarından biri
olan eski Kitium Metropoliti Xxxxxxxxxxxx tecavüz ve diğer olayda da üst düzey bir siyasetçi cinsel saldırı suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. Chrysostomos davasında Larnaka-Mağusa Ceza Mahkemesi 22 Ekim'de şikayetçinin ifadesinin tutarsız, çelişkili ve gerçeği yansıtmadığına karar vererek eski Metropoliti suçsuz buldu.
STK'lar, yabancı kadın ev işçilerine yönelik cinsel taciz vakalarının yaygın ancak yeterince bildirilmeyen bir sorun olmaya devam ettiğini belirttiler. STK'lar, durumu hoş gören sosyal tutumlar, misilleme korkusu ve mağdurlara yönelik aile desteğinin olmamasının mağdurları cinsel taciz vakalarını bildirmekten caydırdığını belirttiler. Xxxx ayından ekim ayına kadar Çalışma Bakanlığı, biri yabancı ev işçisinden biri de sığınmacıdan olmak üzere üç cinsel taciz şikâyeti aldığını bildirdi. Şikayetler soruşturuluyordu. Ombudsman, işyerinde cinsel taciz şikayetlerini almaya ve incelemeye devam etti. 2019 Yılında ülkenin önde gelen işçi sendikaları (Kıbrıs İşçi Konfederasyonu ve Pancyprian İşçi Federasyonu) işyerinde taciz ve cinsel taciz vakalarının nasıl ele alınabileceğine ilişkin bir davranış kuralları rehberi konusunda İşverenler ve Sanayiciler Federasyonu ile mutabakata vardı Ombudsman Ofisi ve Kamu Yönetimi Akademisi, yıl boyunca kamu sektörü için cinsel taciz ve toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması konularında çevrimiçi eğitim ve seminerler verdi.
Üreme Hakkı: Hükümet yetkilileri tarafından zorla kürtaj veya istem dışı kısırlaştırma raporları yoktu. Bir STK, özel ve kamu sektöründeki bazı doktorların, yasanın böyle bir onay gerektirmemesine rağmen, kısırlaştırma işlemini uygulayabilmek için evli kadınların eşlerinin rızasını istediklerini bildirdi.
Hükümet, cinsel şiddet mağdurları için cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim sağlayan bir STK finanse etti. Tecavüzün klinik yönetiminin bir parçası olarak acil kontrasepsiyon mevcuttu.
Ayrımcılık: Yasalar, kadınlar ve erkekler için aynı yasal statü ve hakları öngörmektedir. Hükümet genel olarak yasayı uyguladı, ancak kadınlar özel sektörde istihdam ve ücret ayrımcılığı yaşadılar. Eurostat'ın verileri kamu sektöründe cinsiyetler arasında ücret eşitliği olduğunu göstermesine rağmen, STK'lar dikey ve mesleki ayrımın bir sorun olmaya devam ettiğini bildirdi.
SİSTEMİK IRK VEYA ETNİK KÖKEN TEMELİNDE ŞİDDET VE
AYRIMCILIK
Yasalar ırksal veya etnik grupları, ırk, milliyet ve etnik köken, toplum, dil, renk, yaş, engellilik, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim, din ve siyasi veya diğer inançlar temelinde şiddet ve ayrımcılığa karşı korur. Eşitlik Makamı ve Ayrımcılık Karşıtı Kurum olarak görev yapan Ombudsman Ofisi, hem kamu hem de özel sektöre dair ayrımcılık şikayetlerini araştırma yetkisine sahiptir.
Hükümet genellikle yasayı uyguladı, ancak STK'lara göre ırksal, ulusal veya etnik azınlık gruplarının üyelerine yönelik birçok ayrımcılık olayı yetkililere bildirilmedi.
STK'lar ve medya, Mart ayı sonlarında Kıbrıslı Rum bir komşunun, Nijeryalı ve Kıbrıslı Rum bir ailenin Limasol'daki evine 14 kurşun sıkmasıyla ırk temelli bir şiddet olayının yaşandığını bildirdi. Fail, “tehdit girişiminde bulunmaktan" suçlu bulundu ve yıl sonu itibariyle cezasını bekliyordu. İnsan hakları aktivistleri ve STK'lar, başta Müslümanlar olmak üzere göçmenlerin medyada sıklıkla olumsuz ve artan işsizlik ve suç gibi sorunlarla ilişkili aktarıldıklarını bildirdi. Nisan ayı başlarında iktidardaki Demokratik Seferberlik Partisi (DISY) tarafından yayımlanan milletvekili seçim kampanyası kapsamında yayınlanan bir video düzensiz göçü kamu güvenliğini tehdidiyle ilişkilendirdi. Medyada bunu eleştirenler videoyu “ırkçı ve yabancı düşmanı” ve “beceriksiz ve çaresizlerin son sığınağı" olarak nitelendirdiler.
Haziran ayında medya kuruluşları, Larnaka'da bulunan bir lise müdürü tarafından Afrika kökenli genç öğrencilere karşı yapılan iki ayrımcılık olayı bildirdi. Okul müdürünün 8 Haziran'da bir öğrenciye sınıf mezuniyet fotoğrafını “karartacağını” söylediği bildirildi. 26 Haziran'da basın kuruluşları, aynı okul müdürünün 14 yaşındaki Afrika kökenli bir öğrenciye saç örgüleri nedeniyle mezuniyet törenine katılmasına izin verilmeyeceğini söylediğini bildirdi. Larnaka belediye başkanı Xxxxxxx Xxxxx müdahale etti ve kız mezuniyete katıldı. Milli Eğitim Bakanı Xxxxxxxxx Prodromou ise müdürü savundu ve şikayetleri partizan siyasetine bağladı. Prodromou, okul müdürüne karşı resmi bir şikâyette bulunulmadığını ve geçmişte isim belirtilmeden yapılan şikayetlerin araştırıldığını ve uydurma olduklarının tespit edildiğini belirtti.
2018 yılında Avrupa Komisyonu'nun Romanlarla ilgili Sivil İzleme pilot projesi raporunda Kıbrıs Romanlarının konut, istihdam ve eğitim alanlarında ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaya devam ettikleri belirtildi. Raporda, hükümetin Romanların topluma dahil edilmesine yönelik eylemlerinin yetersiz olduğu ileri sürüldü.
Ombudsman, hükümetin, Türk vatandaşlarıyla evli olan ve Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede ikamet eden Kıbrıslı Türklerin çocukları için vatandaşlık onayını geciktirdiği veya reddettiği yönünde şikayetler almaya devam etti (bkz. Bölüm 6, Çocuklar). Ombudsman, bu tür başvuruların makul bir süre içinde ele alınmasını sağlamak ve başvuru sahiplerinin belirtilen kriterleri karşılamadığı durumlarda derhal yazılı olarak bilgilendirilmelerini sağlamak amacıyla geçmişte yapmış olduğu önerilerini uygulama yönünde hükümetin ilerleme kaydetmediğini bir kez daha bildirdi. Hükümet, 2019 yılında bu durumdaki 50 çocuğa vatandaşlık verildiğini bildirdi.
Kıbrıs Türk toplumunun bir mensubu, Ombudsmana Türkçe dilinin bir hükümet otoritesi tarafından kullanılmamasına ilişkin şikâyette bulundu. Türkçe, Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin resmi dilidir. Ombudsman yıl sonu itibariyle şikâyeti
inceliyordu.
Hükümet, ülkede yasal olarak ikamet eden yoksul kişilere ve ailelere temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için asgari garanti gelir (GMI) vermektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti ve AB vatandaşları, uzun süreli yasal ikamet edenler, tanınmış mülteciler ve insan ticareti mağdurları asgari garanti gelir ödemesi almaya uygundurlar. Buna ek olarak, Sosyal Yardım Hizmetleri, kamu yardımı programları aracılığıyla bireysel ve aile ihtiyaçları temelinde hesaplanan çok çeşitli yardımlar sağlamıştır. Bunlara aile, işsizlik, engellilik, konut ve çocuk yardımları dahildir.
Millî Eğitim Bakanlığı, okullara ve öğretmenlere ırkçı olayları ele alma, önleme ve raporlama konusunda ayrıntılı bir plan sağlayan ırkçılığa karşı bir davranış kuralları rehberine sahiptir.
ÇOCUKLAR
Doğum Kaydı: Çocuklar vatandaşlıklarını ebeveynlerinden alırlar ve nüfus kaydı çerçevesinde doğum sonrasında kayıtları yapılır. Ancak, ebeveynlerden birinin ülkeye yasadışı yollardan girmesi veya ikamet etmesi halinde vatandaşlık reddedilir. Hükümet, Kıbrıs Türk yönetimi altındaki bölgeye giriş yapan ve o bölgede ikamet xxxx Xxxx vatandaşlarını yasadışı yerleşikler olarak görmektedir. Kıbrıslı Türk bir ebeveynin çocukları, ebeveynlerinden biri veya her ikisinin de ülkeye yasadışı yollardan girip ikamet eden bir Türk vatandaşı olması halinde otomatik olarak vatandaşlık verilmez. Vatandaşlık başvuruları, başvuranların Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen bir dizi kriteri karşılaması koşuluyla, yasanın bu hükmünü geçersiz kılma ve vatandaşlık verme hakkına sahip olan Bakanlar Kurulu tarafından incelenir.
Çocuk İstismarı: Yasa çocuk istismarını suç saymaktadır. Çocuk istismarı için verilen ceza en fazla bir yıl hapis, para cezası veya her ikisidir. Xxxx-ağustos
ayları arasında polis, 235 çocuğu kapsayan 208 çocuk istismarı vakasını soruşturdu. Aralık ayı itibariyle, bu davaların 78'i mahkemeye sevk edildi. 2020 yılında polis, aile içi şiddet ve çocuk istismarı konusunda uzmanlaşmış Suçla Mücadele Dairesi bünyesinde yeni bir alt müdürlük kurmuş ve çocuk cinsel istismarı vakaları için özel bir soruşturma birimi oluşturmuştur.
Xxxxx Xxxxx, Xxxxx ve Xxxxx Xxxxxdirilme: Xxxxx evlilik yaşı 18'dir, ancak evliliği haklı kılan ciddi nedenler olması ve yasal vasilerinin yazılı onay vermesi koşuluyla 16 ve 17 yaşlarındaki kişiler de evlenebilirler. Bir kaza mahkemesi, ebeveynlerin haksız yere rıza vermeyi reddetmesi veya yasal vasilerin bulunmaması durumunda 16 ve 17 yaşlarındaki kişilerin evlenmesine de izin verebilir.
Çocukların Cinsel Sömürüsü: Yasa, çocukların ticari cinsel sömürüsünü, çocuk pornografisini, bir çocuğu ticari cinsel sömürü amaçlı teklif etmeyi veya kullanmayı ve bir çocuğa herhangi bir cinsel faaliyette bulunmayı veya bunu teşvik etmeyi yasaklar. 13-17 yaş arasındaki bir çocuğun cinsel istismarı ve sömürüsü için en fazla 25 yıla kadar hapis cezası verilir. 13 yaşından küçük bir çocuğun cinsel istismarı ve sömürüsü ömür boyu hapis cezasına kadar çarptırılır. Çocuk pornosu bulundurmak en fazla müebbet hapisle cezalandırılabilecek bir suçtur. Yetkililer bu yasaları uyguladı. Cinsel ilişkide xxxx xxxx 17'dir.
Uluslararası Çocuk Kaçırma: Ülke, 1980 Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yönlerine Dair Lahey Sözleşmesi'ne taraftır. Dışişleri
Bakanlığı'nın Uluslararası Ebeveyn Çocuk Kaçırma Konusundaki Yıllık Raporuna şu adresten ulaşılabilir: xxxxx://xxxxxx.xxxxx.xxx/xxxxxxx/xxxxxx/xx/Xxxxxxxxxxxxx-Xxxxxxxx- Child-Abduction/for-providers/legal-reports-and-data/reported- cases.html.
YAHUDI KARŞITLIĞI (ANTİ-SEMİTİZM)
Yahudi cemaatinde yaklaşık 6,500 kişi vardı; çok azı yerli Kıbrıslı Yahudi'ydi ve çoğunluğu başta İsrail, Birleşik Krallık ve Rusya olmak üzere daha fazla ülke dışından gelenlerdi.
Kasım ayında Yahudi cemaati, cemaat mensuplarına yönelik sözlü saldırılarla
ilgili üç veya dört şikâyet aldığını bildirdi. Şikayetler polise bildirilmedi.
İNSAN TİCARETİ
Dışişleri Bakanlığı'nın İnsan Ticareti Raporuna şu adresten ulaşılabilir
xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxx-xx-xxxxxxx-xxxxxx /.
ENGELLİ BİREYLER
Yasa, fiziksel, duyusal, entelektüel ve zihinsel engelli kişilerin haklarını korur ve onlara karşı ayrımcılığı yasaklar. Hükümet genellikle bu hükümleri uyguladı.
Engelli çocuklar ana akım okullara devam etti. Hükümet, devlet okullarına devam eden engelli çocuklara kişisel yardımcı sağladı, ancak özel okullara devam eden engelli çocuklara bunu sağlamadı. Ombudsman, Eylül 2020 raporunda, yasanın özel ortaöğretim okullarının engelli çocuklar için kişisel yardımcılar sağlamasını gerektirdiğini belirterek önemli bir ilerleme bildirmedi.
Engelli bireylerin karşılaştığı sorunlar arasında doğal ve yapılaşma olan yerlere, ulaşıma, bilgiye ve iletişime sınırlı erişim yer alır. Kıbrıs Paraplejik Örgütü, asfalt alanlar ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere birçok açık kamusal alanın ve çeşitli kamu binalarının tekerlekli sandalye kullananlar için hala erişilebilir olmadığını bildirdi. Yıl boyunca Ombudsman, engellilerin erişilebilirlik kaygıları ve ayrımcılıkla ilgili çeşitli şikayetlerini inceledi. Xxxx 2020'de ombudsman, televizyon yayıncılarının ilgili mevzuatı ihlal ederek işitme engelli kişilerin erişebileceği görsel-işitsel hizmetler sunmadıklarını bildirdi. Ombudsmanın
tavsiyesi üzerine Kıbrıs Radyo-Televizyon Kurumu (CRA) tüm yayıncıların yasal yükümlülüklerine uymalarını istedi. Tüm yayıncılar, uygulamalarını değerlendiren CRA'ya erişilebilirlik eylem planları sundu. Ombudsman, Aralık 2020 itibariyle devlet yayın kuruluşu Cyprus Broadcasting Corporation'ın (CyBC) COVID-19 hakkındaki bilgiler de dahil olmak üzere tüm acil durum olaylarını ve duyurularını işaret diline çevirdiğini bildirdi. Ağustos 2020'den bu yana CyBC, tüm xxx xxxxx bültenleri ile diğer günlük haber programları için işaret dili çevirisi sağlamaktadır.
Şubat 2020'de kamu Athalassa Psikiyatri Hastanesi'ndeki üç hemşire Cyprus Mail gazetesine korkunç fiziksel koşullar, ciddi düzeyde aşırı kalabalıklaşma ve personel ile ilaç sıkıntısı yaşandığını bildirdi. Hemşireler, binanın kötü durumunun hasta ve personelin yaralanmasına yol açtığını aktardı.
Ombudsman, Xxxx ve Eylül 2020'de hemşire eksikliğini, daimî bir eczacının bulunmadığını ve hastalar için uygun bir ortam yaratmak üzere daha önce başarısız olan bazı iyileştirme girişimlerinde bulunulduğunu doğrulayan iki rapor yayınladı. Ombudsman, 2020 tavsiyelerinin uygulanmasında ilerleme kaydedilmediğini ve yıl boyunca hastaların yaşam alanlarında yalnızca küçük iyileştirmeler yapıldığını bildirdi.
Çalışma ve Sosyal Sigortalar Bakanlığı'nın Engelli Bireylerin Bakımı ve Rehabilitasyonu Servisi engellilerin haklarının korunmasından sorumludur. Ombudsman, BM Engelli Hakları Sözleşmesi'nin teşvik edilmesi, korunması ve izlenmesinden sorumlu bağımsız mekanizma görevi görmektedir.
HIV VE AIDS KONUSUNDA SOSYAL DAMGALANMA
Eylül ayında sunulan Lefkoşa Üniversitesi araştırması, HIV pozitif kişilerin istihdam, konut, eğitim ve sağlık hizmetlerinde ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaya devam ettiklerini ve toplumdan ve kendi ailelerinden kaynaklanan sosyal damgalanma ve dışlanma yaşadıklarını ortaya koymuştur. Aktivistler,
sorun hakkında halkın bilinçlendirilmesinin hükümetin önceliği olmadığından şikâyet etmiş ve hastanelerdeki sağlık personelinin bile HIV pozitif bireylere bakma konusunda önyargılı ve isteksiz olduklarını bildirmişlerdir. 23 Eylül'de HIV Pozitif Kişiler Destek Merkezi başkanı Xxxxxx Xxxxxxxxxxx, Limasol'daki özel bir kliniğin bir kazadan sonra acil tedavi gerektiren HIV pozitif bir kişiyi tedavi etmeyi reddettiğini bildirdi. Hasta başka bir şehirde başka bir kliniğe nakledildi ve tedavi edildi.
CİNSEL YÖNELİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET KİMLİĞİNE
DAYALI ŞİDDET EYLEMLERİ, YASAKLAR VE DİĞER İSTİSMAR TÜRLERİ
Ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan yasalar, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğe dayalı doğrudan veya dolaylı ayrımcılığı yasaklar. Ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan yasalar kamusal ve özel alanla ilgili istihdam ve aşağıdaki faaliyetleri kapsar: sosyal sigorta, sosyal yardım, sağlık hizmetleri, eğitim, sendikalara ve meslek örgütlerine katılım ve mal ve hizmetlere erişim. Yasa ayrıca cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı nefret suçuna veya şiddete teşviki de suç olarak tanımlamaktadır.
Hükümet her zaman ayrımcılığa karşı yasalar uygulamamıştır ve lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, queer veya interseks (LGBTQI +) bireyler özellikle kırsal alanlarda önemli düzeyde toplumsal ayrımcılıkla karşı karşıya kalmıştır.
Sonuç olarak, birçok LGBTQI+ bireyler cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimliklerini sakladılar ve homofobik şiddet veya ayrımcılık olaylarını bildirmediler.
İş başvurusu yapan LGBTQI+ bireylere yönelik istihdamda ayrımcılık yapıldığı
bildirildi (bkz. Bölüm 7.d.).
Önceki yıllarda da olduğu gibi, ACCEPT temsilcileri, hormon ikame tedavisi gören transseksüellerin, yeni ulusal evrensel sağlık sigortası sisteminin 2019'da
yürürlüğe girmesinden sonra sağlık hizmetlerine erişimde ayrımcılık yaşadıklarını bildirdi. STK ayrıca, transseksüellerin COVID-19 nedeniyle yaşanan kapanma dolayısıyla hormon tedavisine erişimde artan zorluklarla karşılaştıklarını bildirdi.
Bölüm 7. İşçi Hakları
A. ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI
Yasalar, işçilerin bağımsız sendikalar kurma ve bunlara katılma, grev yapma ve işverenlerle toplu iş sözleşmesi pazarlıkları yapma hakkını öngörmektedir.
Sendikal ayrımcılık ve sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarma yasaktır.
Yasalar, sendikalar kurulduktan sonraki 30 gün içinde işçi sendikaları mukayyidine kaydolmalarını gerektirir. Yolsuzluk ve ahlaka aykırı suçlardan önceden hüküm giymiş kişilerin sendika yetkilisi olarak görev yapmasına izin verilmez. Sendika hesapları ve üye kayıtları, mukayyit tarafından herhangi bir zamanda denetlenebilir. Hükümet, işçi sendikaları ve işveren örgütleri arasında yapılan bir anlaşma ile elzem hizmet personeli için uyuşmazlıkların çözümüne yönelik prosedür oluşturulmuştur.
Hükümet genel olarak yürürlükteki iş yasalarını uyguladı ve kayıtlı sektörde yapılan soruşturmalar yeterliydi. İdari işlemler verimliydi ve hemen gerçekleşti ancak, adli işlemlerde biriken davalar nedeniyle gecikmeler yaşandı. Öncelikle kayıt dışı ekonomide meydana gelen ihlallere ilişkin cezalar, diğer benzer sivil hak ihlallerinde verilenlerle orantılı değildi. Kayıtlı ekonomide nadiren ihlaller meydana geldi.
Hükümet genel olarak sendikaların faaliyetlerini müdahale olmaksızın yürütme hakkını korumuştur ve işverenler de genel olarak işçilerin bağımsız sendikalar
kurma ve bunlara katılma ve toplu pazarlık yapma hakkına saygı gösterdiler Toplu iş sözleşmeleri yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, hükümet ve işveren örgütleri arasında gönüllülük esasına dayalı bir mutabakatla yönetilirler. Sendikalar, işverenler ve çalışanlar toplu iş sözleşmelerinin şartlarını etkin bir şekilde uyguladılar. Bu tür anlaşmalar kapsamındaki işçiler ağırlıklı olarak inşaat, turizm, sağlık ve imalat dahil olmak üzere ekonominin daha büyük sektörlerinde istihdam edildiler.
Hükümetin sendika karşıtı ayrımcılığı yasaklayan çalışma hayatı düzenlemelerini tam olarak uygulamaması ve işverenlerin sendika faaliyetleri nedeniyle keyfi olarak örtülü işten çıkarma tehdidi nedeniyle sendikal faaliyetlerde bulunulmasından caydıran özel sektör işverenleriyle ilgili tek tük raporlar vardı.
B. ZORLA ÇALIŞTIRMA VEYA ANGARYA YASAĞI
Yasalar her türlü zorla çalıştırmayı ve angarya işi yasaklar. Cezalar diğer ciddi suçlara verilenlerle orantılı değildi. Hükümet yasaları etkili bir şekilde uygulamadı ve zorunlu çalıştırma gerçekleşti. Tarım ve ev hizmeti sektörlerinin denetimleri yetersiz kaldı.
Zorunlu çalıştırma ağırlıklı olarak tarımda ve ev hizmetinde gerçekleşti. STK'lara göre yabancı göçmen işçiler, çocuklar ve sığınmacılar özellikle savunmasızdı.
İşverenlerin başta Doğu Avrupa, Doğu ve Güney Asya olmak üzere yabancı işçileri çok düşük ücretlerle uygun olmayan yaşam koşullarında günde 15 saat ve haftada yedi güne kadar çalışmaya zorladıkları bildirildi. Yıl boyunca, polis emek sömürüsü amaçlı insan ticareti mağduru olan beş kişi tespit etti. Bazı işverenlerin, tarım işçilerinin maaşlarının bir kısmına yasalara aykırı bir şekilde konaklama ücreti için el koyduklarını bildirildi. Bir örnekte polis, emekli bir polis görevlisini, çalıştırdığı yabancı ev işçisi tarafından kaydedilen ve sosyal medyada yayınlanan videolarda söz konusu işçiye fiziksel saldırıda
bulunduğunun ve onu terörize ettiğinin görülmesi üzerine temmuz ayında tutukladı. Polis onu insan ticareti, emek sömürüsü, ırk temelli hakaret ve diğer ciddi suçlarla suçladı. İlk başta kefaletle serbest bırakıldı ve polisin aleyhinde ek deliller bulması nedeniyle iki hafta sonra yeniden tutuklandı. Ev işçisinin insan ticareti mağduru olduğu tespit edilerek devletin sığınağın nakledildi. Duruşma 6 Aralık'ta başladı.
Ayrıca Dışişleri Bakanlığı'nın İnsan Ticareti Raporuna şu adresten ulaşılabilir:
xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxx-xx-xxxxxxx-xxxxxx /.
C. ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN YASAKLANMASI VE ASGARİ İSTİHDAM YAŞI
Yasa, en az 14 yaşında olan çocuklar için iş ve eğitimin bir arada olduğu programlar veya çalışma saatlerini sınırlayan kurallara tabi olarak kültürel, sanatsal, spor veya reklam faaliyetlerinde istihdam gibi tanımlanmış durumlar dışında, 15 yaşından küçük olarak tanımlanan çocukların istihdamını yasaklar. Yasa, çocukların gece çalışmasını ve sokak satıcılığı yapmasını yasaklamaktadır. Yasa, çalışma saatlerini sınırlayan kurallara tabi olarak ve işin zararlı veya tehlikeli olmaması koşuluyla, 15-17 yaşları arasındaki kişiler olarak tanımlanan ergenlerin istihdamına izin vermektedir. Yasa, gece yarısı ile sabah 4 arasında ergenlerin istihdamını yasaklar. Endüstriyel işlerde istihdam için asgari yaş 16'dır. Hükümet yasayı etkili bir şekilde uyguladı ve ihlaller karşısında verilen cezalar diğer ciddi suçlarla orantılıydı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri çocuk işçiliği yasalarının uygulanmasından sorumluydu ve bunu etkin bir şekilde yaptılar. Sosyal Yardım Hizmetleri ve Çocuk Hakları Komiseri, işyerinde çocukların sömürüldüğünden şüphelenilen durumlar için de soruşturma yetkisine sahiptir.
D. İSTİHDAM VE MESLEĞE İLİŞKİN AYRIMCILIK
Yasa, ırk, ulusal köken veya vatandaşlık, cinsiyet, din, siyasi görüş, toplumsal cinsiyet, yaş, engellilik ve cinsel yönelime dayalı istihdam ve mesleğe ilişkin doğrudan veya dolaylı ayrımcılığı yasaklar. Hükümet bu yasaları veya düzenlemeleri etkili bir şekilde uygulamadı ve ihlallere ilişkin verilen cezalar diğer sivil haklarla ilgili yasa ihlallerinde verilenlerle orantılı değildi. İstihdam ve meslekte ırk, cinsiyet, engellilik, cinsel yönelim ve HIV pozitif statüsü temelinde ayrımcılık meydana gelmiştir.
Güçlü bir yasal çerçeve bulunmasına rağmen, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, kadınlarla ilgili istihdam ve çalışma hayatı konularını düzenleyen yasayı etkili bir şekilde uygulamamıştır. Yasa, eşit iş için eşit ücret gerektirir. Kadınlar işe alma, kariyerde ilerleme, istihdam koşulları ve ücret gibi konularda ayrımcılık yaşadılar. Avrupa Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü verileri, 2017 yılında erkeklerle kadınlar arasındaki ortalama ücret farkının yüzde 13.7 olduğunu ortaya koymuştur. STK'lar, nispeten küçük olan cinsiyete dayalı genel ücret farkının önemli boyutlarda dikey ve mesleki cinsiyet ayrımcılığını gizlediğini bildirdi. Ombudsman, işyerinde cinsiyet ayrımcılığı ve cinsel tacizle ilgili şikayetler aldığını bildirdi.
Kıbrıslı Türklere ve Xxxxx xxxxxx işçilere yönelik ayrımcılık meydana geldi.
E. KABUL EDİLEBİLİR ÇALIŞMA KOŞULLARI
Ücret ve Saat Yasaları: Ulusal düzeyde bir asgari ücret olmamasına rağmen, sömürüye karşı savunmasız olduğu düşünülen gruplar için asgari ücretler vardır. Mağazalarda çalışan satış görevlileri, büro elemanları, bebek ve çocuk bakıcısı yardımcıları, sağlık çalışanları, güvenlik görevlileri, işyeri temizlikçileri ve kreş yardımcılarına yönelik asgari ücretler yoksulluk sınırının üzerindeydi.
Ancak İçişleri Bakanlığı, yabancı ev işçileri için yoksulluk sınırının çok altında
olan bir asgari ücret belirledi.
Toplu iş sözleşmeleri, vasıfsız işgücü de dahil olmak üzere çoğu meslekteki işçileri kapsıyordu. Bu sözleşmelerde belirlenen ücretler yoksulluk seviyesinden önemli ölçüde yüksekti.
Yabancı işçiler emeklilik maaşı talep edebildiler ve bazı ikili anlaşmalar işçilerin kendi ülkelerine aktarım yapmalarına olanak tanıdı. Muhaceret Hizmetleri yabancı işçiler için asgari ücretin uygulanmasından sorumluydu, ancak bunu etkili bir şekilde yerine getirmedi.
Yasal haftalık azami çalışma süresi ek mesai dahil 48 saattir. Yasalar fazla mesai veya zorunlu dinlenme süreleri için ek mesai ödemesi gerektirmez. Yasa, yabancı ve yerli işçilere eşit muamele yapılmasını öngörmektedir. Bu yasaların uygulanmasından Çalışma ve Sosyal Sigortalar Bakanlığı bünyesindeki Çalışma Dairesi sorumludur. Yasayı ihlal etmenin cezası benzer suçlarla orantılıydı, ancak ücretler ve saatlerle ilgili yasalar yeterince uygulanmadı. İşçi sendikaları, küçük işletmeler ve yabancı ev işçileri gibi toplu sözleşme kapsamına girmeyen sektörlerde yasaların uygulanmasıyla ilgili sorunlar olduğunu bildirdiler. Ayrıca, başta inşaat ve tarım olmak üzere bazı işverenlerin belgesiz yabancı işçileri çok düşük ücretler ödeyerek sömürdüklerini bildirdiler.
Yasalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na şikâyette bulunan yabancı uyruklu ev işçilerini şikayetleri karara bağlanıncaya kadar sınır dışı edilmekten korumaktadır. Çalışma Dairesi, 1 Xxxx - 30 Haziran tarihleri arasında göçmen işçilerden işverenleriyle ilgili 198 şikayet aldığını bildirdi. Ekim ayına kadar bu şikayetlerin 166'sı incelendi.
Kendi soruşturmasını tamamlamanın yanı sıra Çalışma Dairesi yabancı uyruklu ev işçilerinin istihdam koşullarına ilişkin işverenlerine karşı yaptıkları şikayetlerle ilgili olarak Ombudsmana önerilerde bulundu. Yıl içinde Bakanlar Kurulu, Ombudsmanın hükümetin yabancı ev işçilerine yönelik politikalarını değerlendiren 2019 raporunda ortaya konulmuş olduğu sorunların ele alınması
amacıyla bu vakaların denetimini Ombudsmana devretti. Raporda, ev işçilerinin işverenlerine büyük ölçüde bağımlı olmaları, iş sözleşmesinin şartlarını ihlal eden veya çalışanı fiziksel olarak istismar eden işverenlerin herhangi bir yaptırımla karşılaşmamasının ev işçilerinin şikâyette bulunmalarını engellediği vurgulandı. Ev işçileri sınır dışı edilmekten de korkuyordu. Bir ev işçisinin oturma izni, iddia edilen suçun soruşturulup soruşturulmadığına veya kanıtlanıp kanıtlanmadığına bakılmaksızın, işverenin polise hırsızlıkla ilgili şikâyette bulunması durumunda işverenin talebi üzerine iptal edilebilir.
Bazı ev işçileri, işverenlerinin veya iş bulma ajanslarının pasaportlarına el koyduklarından şikayetçi oldular. Ombudsmanın raporu, yasadışı olarak ev işçilerinin pasaportlarına el koyan işverenler ile iş bulma ajanslarına karşı makamların herhangi bir yaptırım getirmemesinin uygulamanın cezasız kalarak devam etmesine neden olduğunu belirtti. STK'lar, işgücü eksikliği ve ev işçilerine olan talebin artması nedeniyle işverenlerinin sözleşme ihlalinde bulunduğunu bildiren yabancı ev işçi sayısında düşüş olduğunu bildirdi. Ancak STK'lar, Çalışma Dairesi ile polisin ev işçilerinin cinsel taciz ve şiddet iddialarına karşı şüpheyle yaklaşıyor olmalarının onları şikâyette bulunmaktan caydırdığını belirtti.
İş Sağlığı ve Güvenliği: İş sağlığı ve güvenliği standartları başlıca endüstrilerde tamamdı ve güvenli olmayan durumları tespit etme sorumluluğu sağlık ve güvenlik uzmanlarına aittir. Bu yasaların uygulanmasından Çalışma ve Sosyal Sigortalar Bakanlığı bünyesindeki Çalışma Dairesi sorumludur. İşçiler, istihdamlarını tehlikeye atmadan kendi sağlık veya güvenliklerini tehlikeye atan durumlardan kendilerini kurtarma hakkına sahiptir; ancak yetkililer, bu tarz durumlardaki çalışanlara yeterli koruma sağlamadılar. Yetkililer, kayıtlı ekonomide sağlık ve güvenlik yasalarını tatmin edici bir şekilde uyguladılar. İş güvenliği ve sağlığı yasalarına uymama cezaları diğer benzer suçlarda uygulananlarla orantılıydı.
Çalışma Bakanlığı, çalışanların çoğunluğunun göçmen ve belgesiz işçi olduğu tarım sektöründe ve kayıt dışı ekonomide iş yasalarını etkin bir şekilde uygulamak için yeterli sayıda müfettiş istihdam etmemiştir. Çoğu sektörde müfettişlerin habersiz denetimler yapma ve yaptırım uygulama yetkisi bulunmaktadır; ancak, mahkeme emri olmadan özel hanelerde ev işçilerinin çalışma koşullarını denetlemelerine izin verilmedi. Bir yıl içinde işçi ölümüne ya da ciddi yaralanmalara neden olan beş büyük iş kazası yaşandı.
STK'lar, sosyal koruma olmamasının, özellikle tehlikeli sektörlerde ve savunmasız gruplar açısından çalışma koşullarının kötüleşme potansiyeliyle ilgili ciddi sorular ortaya çıkardığını bildirdi. Temmuz ayında, ülke tarihinin en büyük orman yangınlarından biri meydana geldi ve kırsalda yaşayanlara zarar vererek bölge sakinlerini tahliye etmeye zorladı. Olay sırasında Trodos Dağları'nda yaklaşık 100 göçmen işçi, işverenleri ve bölge sakinleri tahliye olurken geride kalarak çalışmaya devam ettiler. Yangın yaklaşırken göçmen işçilerden dördü domates topluyordu ve kaçmaya çalışırken öldüler. Can kaybından dolayı, çok sayıda insan hakları örgütü ve Pancyprian İşçi Federasyonu gibi işçi sendikaları, Çalışma Bakanlığı'na bireylerin istihdam durumları ve çalışma koşulları üzerinde ivedi olarak inceleme yapması için çağrıda bulundu. Bu arada hükümet, işçi ailelerine maddi ödeme ve burs sağlamayı planladığını açıkladı.
Kayıt Dışı Ekonomi: Kayıt dışı ekonomi, göçmen ve belgesiz işçiler de dahil olmak üzere işgücünün yaklaşık yüzde 12.7'sini oluşturmaktadır. Yetkililer bu sektörde iş yaslarını tatmin edici bir şekilde uygulamadılar.
Kıbrıs - Kıbrıslı Türkler Tarafından Yönetilen Bölge
CUMHURİYETİ
Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti adada uluslararası alanda tanınan tek hükümettir; ancak, 1974'ten bu yana Kıbrıs'ın kuzeyindeki üçte birlik bölge Kıbrıslı Türkler
tarafından yönetilmektedir. Bu bölge 1983 yılında kendini “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de Türkiye dışında başka herhangi bir ülke “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni”
tanımaktadır. Adada önemli miktarda Türk askeri kalmıştır. BM Xxxxx Xxxx'nün devriye gezdiği ara bölge veya “Yeşil Hat” iki tarafı birbirinden ayırmaktadır. Bu rapor iki bölümden oluşmaktadır: Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıslı Türkler
tarafından yönetilen bölge.
YÖNETİCİ ÖZETİ
Kıbrıs'ın kuzeyi 1974'ten bu yana Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilmektedir ve 1983'te kendini “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak ilan etmiştir. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de Türkiye dışında başka bir ülke “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni” tanımaktadır. 2020 yılında Xxxxx Xxxxx, yaygın olarak Türkiye'nin Tatar yanlısı müdahalesinden etkilendiği düşünülen seçimlerde Kıbrıs Türk toplumunun “cumhurbaşkanı” ve lideri olarak seçilmiştir. 2018'de seçmenler, serbest ve adil olarak gerçekleşen seçimler yoluyla "meclise" 50 "milletvekili" seçti. ”Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti“ ”Anayasası“, Kıbrıs Türk makamları tarafından yönetilen bölgede ”yasaların" temelini oluşturur.
Polis, “yasaların" uygulanmasından sorumludur. ”Polis Müdürü" görünüşte “Başbakanlığın" denetimi altındadır. Ancak polis ve Kıbrıs Türk güvenlik kuvvetleri, asayiş ve savunmayla ilgili sorumluluğu Türkiye'ye emanet eden “anayasanın” öngördüğü şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonel komutası altındadır. Yetkililer güvenlik kuvvetleri üzerinde etkin kontrol sağlamaktadır. Güvenlik kuvvetleri mensuplarının bazı suiistimallerde bulunduklarına dair güvenilir haberler vardı.
Önemli insan hakları sorunları arasında şunlara ilişkin güvenilir raporlar yer almaktadır: cezai hakaret "yasaları" da dahil ifade ve medya özgürlüğüyle ilgili
ciddi kısıtlamalar; sığınmacıların geri gönderilmesi; ciddi "hükümet" yolsuzluk eylemleri; cinsiyete dayalı şiddete yönelik soruşturma ve hesap verebilirlik eksikliği; insan ticareti ve ulusal azınlık mensuplarını hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar.
Yetkililer, insan hakları ihlalleri ve yolsuzluk iddiaları sonrasında görevlileri soruşturmak amacıyla adım atmıştır. Ancak bunların cezasız kaldığına dair kanıtlar vardı.
Bölüm 1. Kişinin Bedensel ve Ruhsal Bütünlüğüne Saygı
A. YAŞAMA HAKKINDAN KEYFİ OLARAK YOKSUN BIRAKILMA VE HUKUK DIŞI VEYA SİYASİ GEREKÇELİ DİĞER ÖLÜMLER
Hükümetin ya da görevlilerinin keyfi ya da hukuka aykırı cinayetler işlediğine
dair herhangi bir rapor yoktu.
B. KAYIPLAR
"Hükümet otoriteleri" tarafından veya onun adına kayıp edilen kişiler olduğuna
dair herhangi bir haber yoktu.
C. İŞKENCE VE DİĞER ZALİMANE, İNSANLIK DIŞI VEYA ONUR
KIRICI MUAMELE VEYA CEZALAR
“Yasalar" açıkça işkenceye atıfta bulunmamakla birlikte, ”ceza yasasının" saldırı, şiddet ve darpla ilgili kısmında polisin gözaltındakilere kötü muamele yapmasını yasaklamaktadır. Polisin tutuklulara kötü muamele ettiğine dair haberler vardı.
Şubat ayında polis, “Merkezi Cezaevinden" kaçtıktan dört gün sonra Rus kaçak Xxxxxxxxx Xxxxxxx'x Girne'de tutukladı. Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi, Mülteci Hakları Derneği, Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı ve diğer insan hakları örgütleri, polisin Satlaev'i insanlık dışı muamele ve işkenceye maruz bıraktığını iddia eden ortak açıklama yayınladılar. Örgütler, bir polis memurunun Xxxxxxx'xx saçını çektiğini ve kolları ile yüzünde morluklar olduğunu belirttiler. İnternet haber siteleri, Xxxxxxx'xx elleri arkasında kelepçeliyken bir polis memurunu onun saçını çekerken gösteren fotoğraflar ve videolar yayınladı.
“Başsavcılık", polis darbı ve güç kullanmasıyla ilgili dört şikâyet aldıklarını ve dört olay hakkında da soruşturma başlattıklarını bildirdi. “Başsavcılık", görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak şikayetlerden ikisinin asılsız olduğu sonucuna vardı. Diğer iki olayla ilgili soruşturmalar ise yıl sonu itibariyle devam etti.
“Başsavcılık" ayrıca, 2020'den bu yana bekleyen polisin kötü muamele yapmasıyla ilgili üç soruşturmanın tamamlandığını bildirdi: iki şikâyetin asılsız olduğu değerlendirildi; üçüncüsünde ise bir polis memurunun istismarla suçlanmasıyla sonuçlandı. Duruşmanın yıl sonu itibariyle yapılması bekleniyordu.
"Başsavcılık" soruşturması, iki yabancı kadın öğrencinin Temmuz 2020'de polisin kötü muamele ettiğine dair şikayetinin asılsız olduğu sonucuna vardı. Öğrenciler, dört gizli polis memuru tarafından bir araca zorla bindirildiklerini, araçta ve karakolda dövüldüklerini ve 24 saat sonra hiçbir açıklama yapılmadan serbest bırakıldıklarını belirttiler. Basın kuruluşları yüzlerinde morluklar olduğunu göstere fotoğraflarını yayınladı. "Başsavcılık", öğrencilerin alkol etkisi altında sokakta kavga ederken tespit edildiklerini ve ifade vermek için karakola gitmeyi reddedince polisin her iki öğrenciyi bir gece karakolda alıkoyduğunu ifade etti. Öğrenciler huzuru bozmak ve halka açık yerde toplumun huzurunu bozacak şekilde alkollü olmakla suçlandılar.
Asılsız olduğu değerlendirilen şikayetlerden birinde, ”başsavcılık", 2019 yılında bir şikayet sahibinin yaralarının, iddia edilen istismar şikayetinden üç gün önce meydana gelen bir trafik kazası neticesinde meydana geldiğini tespit etti.
Şikâyet sahibi polise yalan beyanda bulunmakla suçlandı ve para cezasına çarptırıldı.
Nisan ayında bir polis memuru, 2019'da Ercan (Timbou) havalimanında diğer memurların önünde gözaltına alınan bir turisti tekmelerken çekilmiş videosunun yayınlanmasının ardından 50 gün hapis cezasına çarptırıldı. Olay sırasında orada olan diğer polis memurlarına ise idari para cezası verildi. Yerel basına göre, gözaltındaki kişi alkollüydü ve güvenlik kontrolü esnasında cep telefonunu ıslattığı için polise bağırdı.
Cezaevi ve Gözaltı Merkezindeki Koşullar
Cezaevi ve gözaltı merkezi koşulları, aşırı kalabalıklaşma, sağlık koşulları, tıbbi bakım, ısıtma ve gıdaya erişim gibi bir dizi konuda uluslararası standartlara uygun değildi. Bir STK, sığınmacıların Türkiye'ye geri gönderilmek üzere “hükümet” tarafından yönetilen aşırı kalabalık gözaltı merkezlerinde alıkonulduğunu bildirdi.
Fiziksel Koşullar: Aşırı kalabalıklaşmanın bir sorun olduğu bildirildi. Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen tek cezaevi olan ”Merkezi Cezaevi" Lefkoşa'nın kuzeyinde bulunmakta olup resmi kapasitesi 454 mahkumdur. Yetkililer, “Merkezi Cezaevi'ndeki” mahkûm ve tutuklu olarak yargılanmayı bekleyenlerin sayısının yılın başında 633'e ulaştığını, bunun hapishanedeki sınıflar ile bilgisayar odalarının mahkumlar için hücre olarak kullanılmasını gerektirdiğini ve daha sonra da sayının ekim ayında 622 olduğunu belirttiler. Basın, hijyenik olmayan koşullarda her 10 metrekarede (107.6 ayak kare) 45-50 kadar kişinin yaşadığını belirtti. Hem “Merkezi Cezaevi'ni” hem de gözaltı merkezlerini ziyaret
eden bir STK, koşulların çok kötü olduğunu bildirdi: sığınmacılar yetersiz uyuma düzeni, kötü hijyen koşulları, böcek istilası, kötü havalandırma, ısıtma ve soğutma sistemlerinin olmaması, temiz havaya veya duş olanağına erişimin olmaması, yetersiz gıda ve internet ya da telefon olmamasından şikâyet ettiler. Gözaltı merkezlerinde sığınmacılara genel uygulama olarak günde iki kez sandviç ikram edildi.
STK'lar, medya ve "Ombudsman" aşırı kalabalıklaşmanın bir sorun olmaya devam ettiğini bildirdi. Bir STK polisin gözaltı merkezlerindeki kişilere kötü muamele yaptığına dair şikayetler aldığını bildirdi. Şikayetlerin çoğu, gözaltı merkezlerinde insanlık dışı koşullar olduğunu ve polis memurlarının gözaltındakileri sözlü olarak taciz ettiğini iddia etti. STK'lara göre, ”Merkezi Cezaevi" yetişkinler ile gençleri etkili bir şekilde birbirinden ayırmadı ve çocuklar için gözaltı veya ıslah merkezleri yoktu. Yeterli yer olmaması nedeniyle, tutuklu yargılanmayı bekleyenler ile mahkumlar aynı hücreleri paylaştı. STK'lar hapishanenin kadın bölümünde koşulların daha iyi olduğunu bildirdi.
STK'lar, gözaltı merkezleri ile “Merkezi Cezaevi'nin” bazı kısımlarında güvenlik kameralarının olmaması nedeniyle polis memurları ve gardiyanların herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan gözaltındakileri taciz etme olanağı bulduklarını bildirdiler. Ayrıca STK'lar, sıcak suya erişimin yetersiz olduğu “Merkezi Cezaevi'nde” hijyenin önemli bir sorun olmaya devam ettiğini bildirdi. Otoriteler mahkûm sayısının artması nedeniyle hijyen malzemelerinin yetersiz kaldığını belirttiler. Bir sivil toplum kuruluşu ise polis gözaltı tesislerinin hijyenik koşullardan, doğrudan güneş ışığından, düzgün havalandırmadan ve suya erişimden yoksun olduğunu bildirdi.
STK'lar cezaevi sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğunu, yeterli tıbbi malzeme ve tam zamanlı doktor bulunmadığını iddia etti. STK'lar “Merkezi Cezaevi'nde" bulaşıcı hastalıklar için yapılan testlerin gelişigüzel ve tutarsız olduğunu bildirdi.
Haziran 2020'de Gardiyanları Birliği Başkanı, hapishane hücrelerinde aşırı kalabalıklaşmanın bulaşıcı hastalıkların yayılabileceği bir ortam oluşturduğunu belirtti. Yetkililer, tüm mahkumların “Merkezi Cezaevi'ne" girmeden önce hastane sağlık kontrollerinden geçtiklerini bildirdi. Yetkililer bir doktorun haftada iki kez hapishaneyi ziyaret ettiğini ve acil durumlarda da aranması halinde oraya gittiğini belirttiler. Yetkililere göre, bir diş hekimi haftada bir kez ve bir diyetisyen de haftada iki kez cezaevini ziyaret etti ve cezaevinde iki tam zamanlı psikolog bulunmaktaydı.
Bir STK, Ercan (Timbou) havalimanındaki gözaltı merkezinde düzgün bir havalandırma bulunmadığını ve doğal ışık almadığını bildirdi. STK, hijyenin bir endişe kaynağı olduğunu, çünkü her gözaltı odasında yalnızca bir banyo bulunduğunu ve odaların düzenli olarak temizlenmediğini belirtti.
Bir STK, pandemik karantina merkezlerinde genellikle COVID-19 testi pozitif
çıkan bireylerin yakın temaslılarla veya ülkeye vardıktan sonra zorunlu
karantinaya alınan yolcularla birlikte yerleştirildiği hücreleri içerdiğini bildirdi.
Ekim ayında yerel basın, COVID-19'un “Merkezi Cezaevi'nde” yayılmaya devam ettiğini ve bir haftada 125 mahkûm ve sekiz gardiyanın COVID-19 testlerinin pozitif çıktığını bildirdi. COVID-19 olan mahkumlar ilk önce bir karantina oteline yerleştirildi ve daha sonra “Merkezi Cezaevi’nin" yerine alması planlanan yeni inşa edilmiş (ancak o dönemde henüz tam olarak bitmemiş olan) bir hapishaneye transfer edildiler. Yeni hapishanede birkaç gün kaldıktan sonra mahkumlar, akan su ve kapalı devre kamera sistemi eksikliği de dahil olmak üzere yeni hapishanedeki altyapının yetersiz olması nedeniyle başka bir karantina oteline geri gönderildiler. Birçok medya kuruluşu mahkumların üç gün boyunca suya erişimlerinin olmadığını belirtti.
Yönetim: Yetkililer, bir gardiyanın bir mahkûma kötü muamelede bulunduğu ve onu darp ettiği yönünde bir şikâyetin soruşturulduğunu bildirdi. Yetkililer, "Merkezi Cezaevi'nde" kasıtlı veya kasıtsız herhangi bir ölüm olmadığını bildirdi. Yetkililer, Müslüman mahkumların ve tutukluların dini vecibelerini yerine getirebilmelerini sağlayacak imkanların bulunduğunu, ancak alanın yetersiz olması nedeniyle mahkumların genellikle dini vecibelerini hücrelerinde yerine getirdiklerini belirttiler. Müslüman olmayan mahkumların dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için benzer tesis veya alan verilmemiştir. Müslüman olmayan din adamlarının cezaevini ziyaret etmelerine izin verildi, ancak bu tür ziyaretlerle ilgili herhangi bir haber yoktu.
Bağımsız İzleme: Yetkililer genel olarak cezaevinde izleme yapılmasına bazı kısıtlamalar çerçevesinde izin verdi. Bir STK, personelinin hücreleri ziyaret etmesine izin verilmediği için “Merkezi Cezaevi'ndeki” fiziki koşulların detaylı olarak gözlemlenemediğini bildirdi. Sadece ziyaretçi bekleme odasında veya özel konuşma yapabilmek amacıyla belirlenmiş alanlarda tutuklularla görüşme yapmalarına izin verildi.
İyileştirmeler: Yetkililer, “Sağlık Bakanlığı'nın” COVID-19'un yayılmasını azaltmaya yardımcı olmak amacıyla “Merkezi Cezaevi'ne” dezenfektan ve maske sağladığını bildirdiler. Yetkililer ayrıca, tüm mahkumların ve gardiyanların COVID-19'a karşı tamamen aşılandığını bildirdi. Yetkililer bazı mahkumların lise eğitimlerini ve sınavlarını çevrimiçi tamamladıklarını bildirdi. Pandemi nedeniyle yüz yüze ziyaretler kısıtlanırken, mahkumlar aileleriyle video konferans aracılığıyla görüştüler.
D. KEYFİ TUTUKLAMA VEYA GÖZALTI
“Yasalar”, xxxxx tutuklama ile gözaltını yasaklar ve kişinin tutuklanması veya gözaltına alınmasına mahkeme yoluyla itiraz etme hakkı öngörür. Yetkililer bu yasaklara genelde uydu.
Tutuklama Usulleri ve Gözaltındakilere Yapılan Muamele: Tutuklama için “adli tutuklama emri” gerekmektedir. "Yasalara” göre polis, gözaltına alınan şahsı 24 saat içinde "yargıç" karşısına çıkarmalıdır. Ancak ondan sonra polis gözaltına alınan kişiyi üç aya kadar gözaltında tutabilir fakat bir “yargıç” gözaltını üçüncü gün ve sonraki her sekiz günde bir gözden geçirmelidir. Yetkililer genelde bu hakka saygı gösterdi ve sıklıkla ağır suç işlemiş olan kişileri suçlama getirmeden daha uzun süre alıkoymuş olsalar da genellikle gözaltındaki şahısları haklarındaki suçlamaların ne olduğu konusunda anında bilgilendirdiler.
Kefalet olanağı ‘‘mahkemeler’’ tarafından sağlanmakta ve rutin şekilde kullanılmaktadır. ‘‘Mahkemeler’’ tarafından yargılanmayı bekleyen tutukluların pasaportlarına el konuldu. İnsan hakları temsilcileri ve bir STK, Türkçe bilmeyenler için çevirmenlerin bulunmadığını bildirerek savunma avukatları veya STK'ların bunu sağlamaya zorlandıklarını ifade ettiler. Önceki yıllarda da olduğu gibi, bir STK ve bir insan hakları avukatına göre, gözaltı inceleme sürecinde yetkililer kefaletle serbest bırakılmaları için tutuklulara itirafname imzalamaları konusunda baskı yaptılar. Avukat, polisin tutukluları suçunu kabul etmeye ikna etmek amacıyla uzun süreli gözaltı tehdidini kullandığı durumlardan da bahsetti.
"Anayasa'ya" göre, soruşturması devam eden zanlılar ve mahkumlar avukat tarafından temsil edilme hakkına sahiptir. Yetkililer genellikle tutukluların aile mensuplarına ve seçtikleri bir avukata hızlı bir şekilde erişmelerine izin
vermekle birlikte, önceki yıllarda da olduğu gibi STK'lar yetkililerin tutukluların bir avukatla görüşmesini engellediği durumların da olduğunu bildirdiler. Yetkililer, yalnızca şiddet içeren suçlarla ilgili davalarda
ihtiyaçlılara avukat sağladı. STK'lara ve insan hakları avukatlarına göre, polis
bazen, özellikle de tutuklama sırasında gerekli yasal koruma haklarını
uygulamadı. Bir avukatın bulunmasını talep eden şüpheliler bazen fiziksel olarak korkutuldu veya daha ağır suçlamalarla tehdit edildi.
Bir avukat, “Merkezi Cezaevi" "Tüzüğünün’’ hücre tecridinde bulunan mahkumların “cezaevi müdürünün’’ izni olmaksızın bir avukatla görüşmesine izin vermediğini söyledi. "Cezaevi müdürü" gerekçe göstermeden ziyareti reddetme yetkisine sahiptir.
E. ADİL VE AÇIK YARGILANMA HAKKININ REDDİ
Hukuk ve anayasa bağımsız bir yargıyı öngörmekte ve hükümet genel olarak yargı bağımsızlığına ve tarafsızlığına saygı gösterdi.
Ceza ve hukuk davalarının çoğu, "kaza mahkemelerinde" başlar ve oradan çıkan kararlara “Yüksek Mahkeme'de” itiraz edilebilir. Sivil “mahkemeler”, sivillerin askeri bölgeleri filme almak veya fotoğrafını çekmek gibi askeri kısıtlamaları ihlal etmekle suçlandığı durumlarda yargı yetkisine sahiptir.
Yargılama Usulleri
"Yasalar", adil ve açık bir yargılanma hakkı öngörmekte ve bağımsız yargı makamları genellikle bu hakkı hayata geçirdiler.
Sanıklar suçsuzluk varsayımı hakkından yararlanırlar. STK temsilcileri ve insan hakları avukatları, sanıkların genellikle kendilerine yöneltilen suçlamalar hakkında derhal ve ayrıntılı olarak bilgilendirilme hakkından yararlandıklarını belirttiler. “Anayasa", xxxx, zamanında ve açık yargılamalar yapılmasını, davalının bu yargılamalarda bulunma hakkını ve davalının zamanında bir avukata başvurma hakkını (veya şiddet içeren suçlar söz konusu olduğunda, maddi olarak karşılayamaması durumunda kamunun karşılayacağı bir avukatın sağlanmasını) öngörmektedir. “Başsavcılık" pandemi ve COVID-19'u önlemeye yönelik tedbirlerin soruşturmaları, kovuşturmaları ve mahkeme işlemlerini geciktirdiğini bildirdi. “Başsavcılık", “mahkemelerin” yargılanmayı bekleyen tutukluları küçük suçlar nedeniyle cezaevine göndermemek için genellikle
adadan ayrılmalarını yasaklamayı veya maddi teminat talep etmeyi
seçtiklerini bildirdi.
Bazı dillerde ücretsiz tercüme ile “mahkemelerde" profesyonel çeviri hizmeti yetersizdi. Avukatlar ve STK'ları, yetkililerin yargılama sırasında söylenen her şeyi tercüme etmeyen ve profesyonel olmayan çevirmenleri gelişigüzel işe aldıklarını iddia etti. Tercümelerin yetersiz olması duruşmaları geciktirdi ve sanıkların gözaltı sürelerini uzattı.
Sanıklar savcılığın tanıklarını sorgulayabilmekte ve kendi lehlerine delil ve tanık sunabilmektedirler. İfade vermeye veya suçu itiraf etmeye zorlanamazlar ve itiraz etme hakları bulunmaktadır.
Siyasi Mahkûm ve Tutuklular
Önceki yıllarda da olduğu gibi Xxxxxxxxx Xxxxx ve hareketiyle bağlantısı olduğu iddia edilen kişilerin tutuklandığı ve sınır dışı edilerek Türkiye'ye gönderildiklerine dair haberler vardı. Türkiye hükümeti 2016 darbe girişiminden Gülen'i sorumlu tutmakta ve ağını “Fethullahçı Terör Örgütü” (“FETÖ”) olarak tanımlamaktadır.
Mart ayında basında yer alan haberlere göre, polis "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde” (“KKTC") Gülen hareketi üyesi olduğu iddia edilen bir kişiyi tutukladı ve onu Türkiye' deki Interpol-Europol Daire Başkanlığı ekibine teslim etti.
Temmuz 2020'de Türkiye'nin "KKTC Büyükelçisi“, ”Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin” ”FETÖ’yü” terör örgütü olarak tanımlayan ilk ”yabancı ülke“ olduğunu ve Türk ve ”KKTC" makamları arasındaki işbirliğinin Gülen ağının başka üyelerini belirlemek üzere devam edeceğini belirtti.
Hukuk Muhakemeleri Usulü Ve Müracaat Yolları
Kişi ve kuruluşlar, insan hakları ihlalleri için yerel mahkemelere başvurarak çözüm arayabilirler. Yerel düzeydeki çözüm yollarını tükettikten sonra kişi ve kuruluşlar, insan haklarıyla ilgili olumsuz kararları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) götürerek itiraz edebilirler.
Mülkiyete El Koyma ve Mülkiyetin Yeniden Tesisi
Kıbrıslı Rumlar, 1974'ten bu yana Kıbrıs Türk makamları tarafından yönetilen bölgedeki mal kaybı nedeniyle Türk hükümeti aleyhine AİHM'de dava açmaya devam ettiler.
Kıbrıslı Rumların iddialarını ele alan bir taşınmaz mal komisyonu bulunmaktadır. Kasım ayı itibariyle komisyon, bu yıl başvuru sahiplerine 318 milyon Sterlin’den fazla (420 milyon $) tazminat ödedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Temmuz 2020'de yayınlanan ve Kongre'ye sunduğu Kayıpları Telafi Edilmeyen Kişiler İçin Hemen Adalet Yasası (JUST) raporuna aşağıdaki adresten ulaşılabilir:
xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxx/xxxx-xxx-xxxxxx-xx-xxxxxxxx /.
F. ÖZEL HAYATA, AİLE HAYATINA, KONUTA VEYA HABERLEŞMEYE KEYFİ VEYA YASADIŞI MÜDAHALE
"Yasalar" bu tür eylemleri yasaklamaktadır. Polisin, Kıbrıslı Türk makamları tarafından yönetilen bölgede yaşayan Kıbrıslı Rumları ve Maronitleri polis devriyeleri ve sorgulamaları da dahil olmak üzere fiziksel gözetim ve izlemeye tabi tuttuğuna dair haberler vardı. Kıbrıslı Rum ve Maronit sakinler, polisin bulundukları yeri ve ne zaman ziyaretçi beklediklerini bildirmelerini istediğini
belirttiler. Bir Maronit temsilcisi, Türk silahlı kuvvetlerinin Karpaşa Maronit köyünde 18 evi işgal etmeye devam ettiğini ileri sürdü.
Bölüm 2. Sivil Haklara Saygı
A. BASINI DA İÇEREN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
"Yasalar", basın ve medya mensupları da dahil olmak üzere ifade özgürlüğü sağlar ve yetkililer genel olarak bu hakka saygı gösterdiler. Hakaret ve iftira suçtur, ancak bu ”yasalar“ nadiren "mahkemeler" tarafından uygulanırlar.
Bazen bireyler herhangi bir misilleme olmaksızın yetkilileri alenen eleştirebilmiş olsalar da insan hakları savunucuları, STK'lar ve basın, “KKTC hükümetine”, Türkiye'nin Kıbrıslı Türklerin meselelerine müdahalesine ve Türkiye Cumhurbaşkanı Xxxxxxx'x yönelik eleştiri yapanlara karşı taciz ve tehditlerde belirgin bir artış olduğunu bildirmişlerdir.
İfade Özgürlüğü: “Hükümete,” Türk hükümetine, ya da “hükümet” yetkililerine hakaret etmek suçtur. Bu da genellikle gazeteciler ve diğerlerinin oto sansür uygulamasına neden olmuştur. STK'lar, gazeteciler ve insan hakları savunucularına göre yetkililer bazı gazetecilere Türk hükümetini eleştirmemelerini tavsiye etti. Bir sivil toplum kuruluşu, Türkiye'den algılanan baskı ve potansiyel tepki nedeniyle bazı gazetecilerin eleştirel görüşlerini ifade etmediklerini ve sessiz kalmayı tercih ettiklerini bildirdi. Göç, Kimlik ve Hak Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan bir ankete göre, katılımcıların yüzde 63'ü ifade özgürlüğünün geçen yıl içerisinde azaldığını söyledi.
Basında çıkan haberlere ve insan hakları savunucularına göre polis, muhalefetteki siyasi partilerin, STK'ların ve sendikaların Sol Hareket üyesi Xxxxxxxx Xxxxxxxxxx'xx tutuklanmasını protesto etmek amacıyla gösteri yapmak için 12 ve 21 Mart tarihlerinde Türkiye “Büyükelçiliği” önünde
toplanmasını engelledi. Türkiye Adalet ve Kalkınma Partisi gençlik kollarından gelen şikayetler üzerine yetkililer, Korkmazhan ile beraber üç kişiyi daha “Xxxxxxx'x Seviyoruz” reklam panolarına zarar verdikleri şüphesiyle 12 Mart'ta tutukladılar. Xxxxxxxxxx, “gizli ittifak kurmaya yönelik komplo" ile suçlandı ve serbest bırakıldıktan sonra bir başka protesto sırasında “Cumhurbaşkanı” Tatar'ı eleştiren açıklamaları nedeniyle 19 Mart'ta tekrar gözaltına alındı. Xxxxxxxxxx, polisin cep telefonuna el koyduğunu ve kendisinin "KKTC Cumhurbaşkanı'na" hakaret etmekle suçladığını söyledi. “Cumhurbaşkanı" resmi olarak mahkemeden Korkmazhan'ı beş yıl hapis cezasına çarptırmasını istedi.
Mahkeme onu 25,000 Türk Lirası (Ekim ayı ortası itibariyle 2,717 ABD doları) teminatla serbest bıraktı ve haftada bir kez olmak üzere polise ispat-ı
vücut yapmasını emretti. Kasım ayı itibariyle Korkmazhan'ın cep telefonu hala Kıbrıs Türk polisinin elindeydi. Mart ayında Tatar, Xxxxxxxxxx'x karşı bir hakaret ve iftira davası daha açarak, Tatar'a karşı düzenlenen protesto sırasında yaptığı konuşma için 100,000 Türk Lirası (ekim ortası itibariyle 10,870 ABD doları) tazminat talep etti. Yıl sonu itibariyle Korkmazhan hakkındaki suçlamalar karara bağlanmamıştı ve her hafta karakola gitmeye devam ettiği bildirildi.
Kıbrıs sorunun federal bir çözümle çözümlenmesini destekleyen 25'ten fazla sendika ve siyasi partinin oluşturduğu şemsiye bir örgüt olan Bu Memleket Bizim Platformu, Türkiye'nin Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede ifade özgürlüğüne uyguladığı baskıyı eleştiren bir açıklama yayınladı. Sol görüşlü, çözüm yanlısı partilere yönelik iki toplumlu bir şemsiye örgüt olan Kıbrıs Basın Konseyi (Cyprus Press Council) (, Korkmazhan'ın tutuklanmasını Kuzey Kıbrıs'taki muhalifleri “susturmaya" yönelik bir girişim olarak nitelendiren bir açıklama yayınladı. Mart ayında çok sayıda sendika ve sol siyasi parti ortak bir açıklama yayınlayarak, Türkiye'de ifade özgürlüğü üzerinde artan baskının “KKTC"ye de yansıyor olmasından duydukları endişeleri dile getirdiler.
Basın ve Medya Özgürlüğü (Çevrimiçi Medya dahil): Yetkililer genellikle basın ve medya özgürlüğüne saygı gösterdi ancak, zaman zaman gazetecileri taciz ettiler, korkuttular veya tutukladılar ya da haber yapmalarını başka şekilde engellediler.
Mart ayında Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği ve Basın Emekçileri Sendikası, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğüne destek amacıyla yaklaşık 200 katılımcıyla bir gösteri düzenledi. Birlik ve sendika basına yaptıkları ortak açıklamada, Kıbrıs'ın kuzeyinde gazetecilere yönelik hakaret, baskı, mobbing ve şiddetin arttığını, hem ifade hem de basın özgürlüğünün tehdit altında olduğunu belirttiler.
Şiddet ve Taciz: “Mahkemedeki” bazı davalardaki sanıkların gazetecileri tehdit ettiği ve gazetecilerin gazetelerine reklam veren şirketler hakkında olumlu haber yapma baskısıyla karşı karşıya kaldıkları bildirildi.
Bir gazeteci örgütü, bazı gazetecilerin tutuklular veya tutukluların aileleri veya arkadaşları tarafından “mahkemedeki” duruşmalarda sözlü ve fiziksel saldırıya uğradığını bildirdi. Başka gazeteciler de hastanelerde ve polis karakollarında haber yaparken tutuklularla bağlantılı kişiler tarafından benzer şekilde saldırıya uğradıklarını bildirdi.
Ekim ayında Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği, Gazeteci Xxxx Xxxxx'xx Girne Kaza "Mahkemesi'ne“ girerken sağ Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) lideri Xxxxx Xxxxxxxxxx’xxx fotoğrafını çekmeye çalıştığı gerekçesiyle darp edilmesini kınadı. Birlik, Xxxxx'xx Büsküvütçü'nun korumaları olduğu bilinen 15 kişi tarafından engellendiğini ve “mahkeme" dışında fiziksel saldırıya uğradığını bildirdi.
Sansür veya İçerik Kısıtlamaları: Gazeteciler silahlı kuvvetlerin kontrolü altındaki kişilerle röportaj veya haber yapamaz.
Gazeteciler işlerini kaybetmemek için oto sansür uyguladı. Gazeteciler, bazı basın temsilcilerinin Türkiye'nin Kıbrıs'taki rolü ve Türk liderliği hakkında haber yaparken kendi kendilerini sansürlediklerini bildirdi. Bir işçi sendikası lideri, bir gazetecinin “cumhurbaşkanı” Tatar'ın eşi tarafından işletilen yerel bir televizyon kanalında Xxxxxxx karşıtı bir makaleyi okuyup onun hakkında konuştuğu için işinden kovulduğunu bildirdi.
Hakaret/ İftira Yasaları: “Yasa” iftira ve dine hakareti suç sayıyor, ancak “mahkemeler” ifade özgürlüğü yasal emsalini öne sürerek sanıkları bu
suçlamalardan sık sık mahkum etmeyi reddetti.
İnternet Özgürlüğü
Yetkililer internete erişimi kısıtlamadı veya kesmedi veya çevrimiçi içerikleri sansürlemedi, ve gerekli yasal yetki olmadan özel çevrimiçi haberleşmeyi izlediklerine dair güvenilir haberler de yoktu.
Temmuz 2020'de “meclisten” bir siber suç “yasası” geçti ve “cumhurbaşkanlığı" tarafından onaylandı. “Yasaya" göre, internet üzerinden bireylere, kurumlara veya kuruluşlara zarar vermek amacıyla kasıtlı olarak yapılan sözlü veya fiziksel saldırılar suç sayılmaktadır. İnsan hakları savunucuları, yeni “yasanın” ifade özgürlüğüne baskı uygulamak amacıyla kullanılabileceğinden endişe duyduklarını ifade ettiler. Cezalar aylık asgari ücretin altı ila 200 katı arasında ve bir ila 10 yıl arasında değişen hapis cezasıdır.
Akademik Özgürlük ve Kültürel Etkinlikler
Kültürel etkinlikler üzerinde “hükümet” kısıtlamalarının olduğu bildirilmedi. Yıl boyunca engellenen ziyaretlerle ilgili herhangi bir haber bulunmamasına
rağmen, yılın büyük bir kısmında COVID-19 ile ilgili kısıtlamalar nedeniyle yabancı turistlerin girişine izin verilmedi.
B. BARIŞÇIL TOPLANTI VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ
"Hükümet" bazen barışçıl toplantı ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtladı.
Barışçıl Toplantı Özgürlüğü
”Yasalar" barışçıl toplantı hakkını öngörmekte ve bazı kısıtlamaların olduğu bildirilmiş olmasına rağmen hükümet genellikle bu hakka saygı gösterdi. Bir işçi sendikası polisin bazen gösterilere müdahale ettiğini ve zaman zaman barışçıl göstericilere karşı güç kullandığını bildirdi.
Bazı sendika temsilcileri yıl boyunca polisin gösteriler ve protestolar sırasında sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin Türkiye “Büyükelçiliği” önünde pankart açıp yürümelerini engellediğini bildirdi. Örneğin yerel basında çıkan haberlere göre, Mart ayında polis, sendika ve örgütlerin en az iki kez “Meclis” ve Türkiye “Büyükelçiliği” önünde gösteri yapmalarını engelledi.
Ağustos ayında Kıbrıs'taki Uluslararası Öğrencilerin Sesi-VOIS (Voice of International Students in Cyprus) adlı sivil toplum kuruluşu, bazı üyelerinin ve diğer öğrenci grupları temsilcilerinin polis tarafından tehdit edildiklerini ve polisin “meclis" önünde basın açıklaması yapmalarına engel olduğunu iddia etti. VOIS'un polise 10 ila 15 öğrencinin "meclis" önünde bir basın açıklaması okumayı planladığını bildirmesi üzerine öğrenci grubu, polisin tasarlanan gösteri hakkında ek bilgi talebini reddetti. Protesto günü, 20 ila 30 polis memurunun öğrencileri fiziksel olarak bölgeden uzaklaştırdığını ve protesto etme hakkına sahip olmadıklarını kendilerine söylediğini bildirdi. Polisin VOIS'a “KKTC yasalarına" göre yabancıların protesto gösterileri düzenlemesine izin verilmediğini söylediği iddia edildi. Kavganın polisin öğrencileri tutuklamakla ve
VOIS'i yasadışı bir örgüt olarak ilan etmekle tehdit etmesinden sonra son bulduğu iddia edildi.
Örgütlenme Özgürlüğü
"Yasalar" örgütlenme özgürlüğü hakkını teminat altına alır ve ”hükümet" de genellikle bu hakka saygı gösterdi.
C. DİN ÖZGÜRLÜĞÜ
Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Din Özgürlüğü Raporuna bakınız: xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx /.
D. SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÜLKEYİ TERK ETME HAKKI
“Yasalar", ülke içinde ve yurtdışına seyahat, göç etme ve yeniden geri dönme
özgürlüğü sağlamaktadır. Yetkililer genellikle bu haklara saygı gösterdi.
Ülke İçi Seyahat: Yetkililer bireylerin "Yeşil Hattı" geçerken kimlik göstermelerini istedi. COVID-19 pandemisi nedeniyle, adadaki bazı geçiş noktaları yıl boyunca kapalıydı ve zaman zaman yetkililerle çatışmalara neden oldu (bkz. Bölüm 2.d. Kıbrıs Cumhuriyeti raporu).
Xxxx ayında Kıbrıs'ın hükümet kontrolündeki bölgesinde çalışmak üzere ara bölgeyi her gün geçen Kıbrıslı Türk işçiler, “mecliste” ve ara bölgedeki çeşitli geçiş noktalarında bir dizi gösteri düzenlediler. "Sağlık Bakanlığı'nın", Kıbrıs Türk işçilerinin karantina şartı olmaksızın istihdam veya başka amaçlarla Yeşil Hat'tın güneyine geçmelerini engelleyen COVID-19 kararlarını protesto ettiler.
Ülke Dışı Seyahat: "KKTC" tarafından düzenlenen seyahat belgelerini yalnızca Türkiye tanımaktadır. Bazı Kıbrıslı Türkler Türkiye'nin seyahat belgelerini
kullandılar; ancak birçoğu Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti tarafından verilen seyahat belgelerini aldı. 1974'ten önce her ikisi de Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olan ebeveynlerden 1974'ten sonra xxxxx Xxxxxxxx Türkler, 1974 sonrası doğan ve sadece bir ebeveyni Kıbrıslı Türk olan kişilere göre çok daha kolay Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu çıkarabildi.
Basında çıkan haberlere ve kişilere göre, Türk yetkililer Temmuz ayı başlarında ve Ekim ayında bazı Kıbrıslı Türk muhaliflerin Türkiye'ye girişine yasak getirdi. “KKTC” deki Türkiye “Büyükelçiliği’nin” Kıbrıs'ta iki toplumlu iki bölgeli federal çözümü destekleyen ve Ankara'nın politikalarını eleştiren siyasetçi ve yazarlardan oluşan bir liste oluşturduğu gerçekleştirilen temaslar sonucu bildirildi. Medyada çıkan yorumlar, Ankara'nın uyguladığı (Eylül 2020'de oluşturulduğu söylenen) "kara listenin” amacının iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon destekçilerini sindirmek ve Xxxxxxx rejimine karşı olan muhalefeti susturmak olduğunu iddia ettiler. Türk yetkililer ulusal güvenlik gerekçelerine işaret ederek, 5 Temmuz'da eski “Cumhurbaşkanı” Xxxxxx'xxx Basın Xxxxxxxxx Xxx Xxxxxx'xx, 9 Temmuz'da Kıbrıslı Türk aydın ve çocuk doktoru Dr. Xxxxx Xxxxx'xx, 10 Ekim'de de Basın-Sen (Basın Emekçileri Sendikası) Başkanı ve Gazeteci Xxx Xxxxxx'xx ülkeye girişine izin vermedi. Türkiye Göç İdaresi yetkilileri, üç kişinin de Türkiye için güvenlik tehdidi oluşturmalarından dolayı ülkeye girişlerine izin verilmediğini belirttiler. Verilen bilgiye göre hepsinin
varışta sorguya çekildiği ve Kıbrıs'ın kuzeyine uçakla geri gönderilmeden önce gece boyunca İstanbul havalimanında tutulduğu bildirildi.
E. ÜLKE İÇİNDE YERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİLERİN DURUMU VE MUAMELESİ
Kıbrıslı Türkler, adanın 1974'te bölünmesi neticesinde yerlerinden edilenleri, BM'nin yerinden edilmiş kişiler (internally displaced persons - IDPs) tanımına girmelerine rağmen mülteci olarak kabul ederler. Bölünme sırasında, kuzeydeki IDP sayısı yaklaşık 60,000 idi.
F. MÜLTECİLERİN KORUNMASI
Mültecilere, geri dönen mültecilere ya da sığınmacılara ve BM Mülteciler
Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) ilgisi dahilinde olan diğer ilgili kişilere koruma ve destek sağlamak amacıyla Kıbrıslı Türk yetkililer BMMYK'nın uygulayıcı STK ortağı olan Mülteci Hakları Derneği’yle (MHD) ve diğer insan hakları örgütleriyle iş birliği yaptı. BMMYK, yetkililerin MHD avukatlarının Kıbrıs'ta uluslararası korumaya erişim talebinde bulunan Suriyeli sığınmacılarla görüşme yapmalarına izin verdiği yılın ilk yarısında işbirliğinin daha sık olduğunu bildirdi. Haziran ayında Suriye vatandaşları için yeni bir "vize" şartının getirilmesinin ardından Kıbrıslı Türk yetkililerle BMMYK arasındaki işbirliği daha az sıklıkta gerçekleşti. Bu kuruluşların yardımıyla, çok sayıda sığınmacı Türkiye'deki veya hükümet kontrolündeki bölgedeki sığınma prosedürlerine erişebildi.
Kıbrıslı Türk yetkilileri, sınır dışı edilmeyi bekleyen gözaltında veya karantinada bulunan Suriyeli sığınmacıların yerini belirlemek ve tespit etmek amacıyla MHD ile bilgi paylaştı. Yetkililer, MHD'nin Suriyeli sığınmacıların tutulduğu karantina merkezlerine erişmesine izin verdi. MHD'nin gerçekleştirdiği savunuculuğun bir sonucu olarak, Türkiye, Lübnan veya Suriye'den düzensiz olarak gelen Suriyeli sığınmacılara karşı artık kovuşturma açılmıyor; bunun yerine Türkiye'ye dönene kadar karantinaya alınıyorlar.
İnsan hakları savunucularına göre, kuzeyde yaşayan az sayıdaki mülteci ırkçılık ve istismar yaşamakta ve kendi kendine yeterli olma ile topluma entegre olma konularında zorluklarla karşı karşıyadırlar.
Sığınmaya Erişim: "Yasalar" sığınma veya mülteci statüsü verilmesini öngörmemektedir ve hükümet mültecilere koruma sağlamak amacıyla bir sistem oluşturmadı. Bir STK, BMMYK'nın vermiş olduğu koruma belgeleriyle yaklaşık 100 kişinin Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede kalmalarına izin verildiğini söyledi.
Bir STK, yasal giriş noktalarına gelen sığınmacıların genellikle “KKTC’ye” girişlerine izin verilmediğini, gözaltına alındıklarını ve daha sonra sınır dışı edilerek Türkiye'ye gönderildiklerini bildirdi. Türkiye'ye geri döndükten sonra, geçerli ikamet statüsü olmayan ve özellikle Suriyeli olmayanlar, Türkiye göç idaresi makamlarınca mülteci statüsü verilip verilmeyeceğini belirlemeye yönelik mülakat olanağı tanınmadan önce ülkeye yasadışı yollardan girdikleri iddia edilen kişiler sınır dışı edildikleri için, yeniden geri gönderilme riskiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. STK ayrıca, düzensiz olarak gelen sığınmacıların Kıbrıs Türk makamları tarafından yasak göçmen olarak kabul edildiğini ve karantina tesislerinde sınır dışı işlemleri kapsamında gözaltında tutulduklarını bildirdi.
Kıbrıslı Türk makamların, BMMYK'nın uygulayıcı ortağı sığınma taleplerini değerlendirmek üzere gerekli bilgileri almak için onlarla görüşmeden önceki yıl içinde çok sayıda sığınmacıyı sınır dışı etmeye devam ettiklerine dair haberler vardı. Kıbrıslı Türk makamlar tarafından yönetilen bölgeye yasadışı yollardan girmeye çalışan bazı potansiyel sığınmacılar tutuklandı, “mahkemeye” çıkarıldı ve hapis cezalarını çektikten sonra sınır dışı edildi. Bir STK, sığınmacıların haftada neredeyse üç kez düzensiz giriş nedeniyle defalarca tutuklandığı durumlar yaşandığını ve bu olayların basında yer almadığını bildirdi.
Geri Gönderme (veya sınır dışı etme): Yetkililer sığınmacıların veya mültecilerin hayatlarının veya özgürlüklerinin tehdit edilebileceği ülkelere ihracı veya geri gönderilmesine karşı koruma sağlamadı. STK'lara göre, limanlardaki yetkililer, Türk hükümeti tarafından Gülen hareketine üye oldukları iddia edilen kişiler de dahil olmak üzere sığınmacıların girişini sık sık reddetti ve onları Türkiye'ye iade etti. Bazı gözlemciler, bireylerin Kıbrıs topraklarında sığınma başvurusu yapma fırsatından mahrum bırakıldıkları ve Türkiye'de kötü muamele riski altında oldukları için yapılan sınır dışı etme işlemlerini geri gönderme olarak nitelendirdi (bkz. Türkiye hakkındaki İnsan Hakları Uygulamalarına İlişkin Ülke Raporlarında, bölüm 2.f. Mültecilerin Korunması).
Göçmenler ve Mültecilerin İstismarı: BMMYK, Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede sığınmayla ilgili yasal bir çerçeve bulunmadığından genellikle sığınmacılara kaçak göçmen muamelesi yapıldığını rapor etti. Çoğu, geri gönderilme riskine bakılmaksızın ya girişi reddedildi ya da sınır dışı edildi.
Nisan ayında, adanın kuzeybatısındaki Sadrazamköy sahilinde 26 Suriyeli sığınmacı, iki tekne kaptanı ve üç suç ortağı yasadışı yollardan giriş yaparken tutuklandı. 31'i de gözaltına alındı ve "mahkemeye" çıkarıldı. 26 Suriyeli Lefke'deki bir öğrenci yurdunda karantinaya alındı. MHD'nin müdahalesi ve görüşmelerinin ardından “sosyal yardım hizmetleri" tarafından 11 kişiye kıyafet verildi, iki kişiye sağlık hizmeti sağlandı ve birine de ilaç verildi. 19 Gün sonra söz konusu grup Türkiye'ye iade edildi ve burada yeniden kabul edildiler ve kendilerine sığınma prosedürlerine erişim izni verildiği bildirildi.
Haziran ayında polis, 13 Suriye vatandaşını kuzeye yasadışı giriş yaptıkları gerekçesiyle tutukladı. 6 Haziran'da Gazimağusa limanında bir kamyonun içinde Suriyeliler tespit edildi ve tümü de erkekti. Türkiye'nin Mersin ilinden bir kargo kamyonuyla gelmişlerdi ve polis kontrolü altında bir öğrenci yurduna yerleştirildiler. Söz konusu grup 12 gün sonra Türkiye'ye iade edildi ve sığınma prosedürlerine erişim izni aldı.
9 Temmuz'da Karpaz bölgesindeki Derince ile Avtepe arasındaki Taşlıca sahilinde Suriye'den 17 düzensiz göçmen tespit edildi. Medya kuruluşları grupta altı çocuk, dört kadın ve yedi erkeğin olduğunu bildirdi. Polis, göçmenleri taşıyan teknenin kıyıya vurmuş şekilde bulunduğunu belirtti. MHD'nin müdahalesi ve görüşmelerinin ardından “sosyal yardım hizmetleri" herkese kıyafet temin etti. 19 Gün sonra söz konusu grup Türkiye'ye iade edildi ve burada yeniden kabul edildiler ve kendilerine sığınma prosedürlerine erişim izni verildiği bildirildi.
Seyahat Özgürlüğü: Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgedeki sığınmacılar yurt dışına seyahat edemedi çünkü “yasal” statüleri olmadığından geri gelmeleri mümkün olamayacaktı.
İstihdam: Muhaceret “Yasasına” göre işverenlerin yabancı iş gücünü kaydettirebilmeleri için “Çalışma Dairesi’nden” resmi olarak izin almaları gerekmektedir. STK'lar yetkililerin BMMYK'nın vermiş olduğu koruma belgelerine sahip bazı kişilere çalışma izni vermeyi reddettiğini bildirmesine rağmen, BMMYK koruma belgelerine sahip kişiler işgücü piyasasında üçüncü ülke vatandaşlarıyla aynı haklara sahiptir. BMMYK, yetkililerin iş arayanların teminat göstermesi ve geçerli bir pasaporta sahip olması şartlarını kaldırmasının ardından yıl içinde istihdama erişimin arttığını bildirdi.
Temel Hizmetlere Erişim: BMMYK'nın vermiş olduğu koruma belgelerine sahip kişiler ile statü tespit sürecinden geçmemiş olan ancak tarama sonrası BMMYK'nın ilgisi dahilinde olduğu değerlendirilen kişiler temel sağlık ve eğitim de dahil olmak üzere temel hizmetlere erişebildi ancak ikamet izni veya sosyal yardım almadılar; bu da onları istismar riski altına soktu ve savunmasız
bireyleri yoksulluk riskiyle karşı karşıya bıraktı.
Bölüm 3. Siyasi Sürece Katılım Özgürlüğü
“Yasalar“, Kıbrıslı Türklere gizli oylama yönteminin kullanıldığı, genel ve eşit oy hakkına dayanan ve periyodik olarak gerçekleşen serbest ve adil seçimlerle ”hükümetlerini" seçme imkanı sağlamaktadır.
SEÇİMLER VE SİYASİ KATILIM
Son Dönemde Yapılan Seçimler: Kıbrıslı Türkler en az beş yılda bir lider ve temsilcilerini seçerler. 2018 yılında Kıbrıslı Türkler, gözlemcilerin serbest ve adil olduğunu değerlendirdikleri “milletvekili seçimlerini” gerçekleştirdiler. Ekim 2020'de Kıbrıslı Türkler, yaygın olarak Türkiye'nin Tatar yanlısı müdahalesinden etkilendiği değerlendirilen “seçimlerde” Xxxxx Xxxxx'ı “Cumhurbaşkanı” seçtiler.
Sivil toplum liderleri, Türkiye'nin Tatar'ın adaylığı için yaptığı müdahalenin alışılmadık derecede büyük olduğunu ve bunun da iki toplumlu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi'nden birkaç Kıbrıslı Türk üyenin istifasına neden olduğunu iddia ettiler.
Kıbrıslı Türk gazetecilerin haberlerine ve adayların yıl içindeki açıklamalarına göre Türkiye'nin Ekim 2020'de gerçekleşen “KKTC Cumhurbaşkanlığı” seçimlerine müdahalesi önemli boyuttaydı. Kıbrıslı Türk Gazeteci Xxxx Xxxxx tarafından Haziran ayında yayınlanan bir araştırmacı gazeteci haberine göre, “KKTC’deki” Türkiye "Büyükelçiliği“ ve Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski Kıbrıslı Türk lider Xxxxxxx Xxxxxx'xx ve destekçilerine, diğer adaylara ve gazetecilere seçim kampanyası sırasında baskı uyguladı, tehdit etti ve şantaj yaptı. Aygın da tehdit aldığını bildirdi.
Aygın'ın sivil toplum temsilcileri, avukatlar ve araştırmacılardan oluşan bir ekibin çalışmalarına dayanan haberi, Tatar lehine “Ankara'nın açık müdahalesini” ortaya koydu. Xxxxx'x göre birçok gazeteci, Tatar'ın seçilmesini sağlamak için adada oldukları iddia edilen Türk yetkililer tarafından baskı gördü. Temmuz ayında yerel medya ile gerçekleştirdiği bir röportajda, eski Kıbrıslı Türk lider Akıncı doğrudan MİT ve Türkiye'den gelen baskı, tehdit ve şantaj yapıldığını iddia etti.
Siyasi Partiler ve Siyasi Katılım: İktidarda olan partiye üye olmak resmen
avantaj sağlamasa da, siyasi adam kayırma ve torpil iddiaları oldukça yaygındı.
23 Haziran'da Kıbrıs Türk örgütlerinden oluşan bir platform, kuzeydeki "hükümetin" “KKTC vatandaşlığı” başvurularıyla ilgili süreci hızlandırmasına karşı sesini yükseltti. Bu Memleket Bizim Platformu, yeni vatandaşlık başvurularını daha hızlı onaylanması için “İçişleri Bakanlığı”nın yeniden düzenlenmesi kararını eleştirdi.
Ağustos ayında muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi ”Milletvekili" Xxxx Xxxxxxx, ”İçişleri Bakanlığı’nın” hızlı bir şekilde vatandaşlık verdiğini belirterek, “Bakanlığın onayı ile günde 200 kişiye vatandaşlık verildiği doğru mu?” diye sordu. Xxxxxxx, ”hükümeti" konuyla ilgili sessiz kalmakla eleştirdi ve “hükümetin” Türkiye'den yeni gelen göçmenlere “vatandaşlık” vererek Türkiye yanlısı oy tabanını artırmayı amaçladığını iddia etti.
Kadın ve Azınlık Gruplarına Mensup Kişilerin Katılımı: Kadınların veya azınlık gruplarının üyelerinin siyasi sürece katılımını sınırlayan hiçbir “yasa” yoktur. Bu sürece katıldılar. Üst düzey siyasi mevkilerde yeterince temsil edilmedi. 50 “milletvekilinin” dokuzu kadındı.
Kıbrıs Türk makamları kendi yürüttükleri seçimlere kuzeyde ikamet eden Kıbrıslı Rum ve Maronitlerin katılmalarına izin vermedi. Kuzeyde ikamet eden Kıbrıslı Rumlar ve Maronitler, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolündeki bölgede yapılan seçimlerde oy kullanma hakkına sahipti ancak bunu yapabilmek için oraya gitmeleri gerekmekteydi. Kıbrıs Türk makamlarının yönettiği bölgede yaşayan Kıbrıslı Rum ve Maronit topluluklar belediye yetkililerini doğrudan seçtiler, ancak Kıbrıslı Türk makamlar seçilenleri tanımadı. 50 Sandalyeli “mecliste” ya da “bakanlar kurulunda" azınlıklar temsil edilmedi.
Bölüm 4. Yolsuzluk ve Hükümette
Şeffaflık Eksikliği
"Yasalar,“ "yetkililer" tarafından yapılan yolsuzluk için xxxxx yaptırım öngörmektedir. Ancak yetkililer ilgili “yasaları" etkili bir şekilde uygulamadı ve bazen ”yetkililer" herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmadan yolsuzluk içeren uygulamalarda yer aldı. Yıl içinde çok sayıda “hükümet” yolsuzluğu haberi yapıldı. Gözlemciler genel olarak yasama ve yürütmede yaşanan ciddi sorunlar arasında yolsuzluk, adam kayırma ve şeffaflık eksikliği olduğunu belirttiler.
Yolsuzluk: Temmuz ayında "vergi dairesinde" veznedar olarak çalışan bir memur, 2016'dan 2020'ye kadar ehliyet harçlarından bir milyon Türk Lirası'nı (ekim ortası itibariyle 108,700 ABD doları) zimmetine geçirmekten beş buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı. "Mahkeme" veznedarın malvarlığının dondurulmasını emretti.
Eylül ayında aralarında Lefkoşa'nın kuzeyindeki Polis Karakolu'ndan bir memur ile bir bilişim teknolojileri uzmanının da bulunduğu altı kişi rüşvet ve dijital aşı sertifikası sahtelemekten tutuklandı. Basında çıkan haberlere göre, Lefkoşa'daki aşılanmamış bir polis memuru, sahte bir elektronik aşı sertifikası oluşturması için bilişim teknolojisi uzmanına 650 Türk Lirası (ekim ayı ortası itibariyle 70 ABD doları) ödedi. İlgili bilişim uzmanının Girne polis karakolunda başka bir memur için sahte aşı sertifikası oluşturmayı teklif etmesinin ardından iddialar ortaya çıktı. Şüphelilerin beşi yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Soruşturma yıl sonu itibariyle devam etti.
2019 yılında yerel basın yayın organları, “Başsavcı” soruşturmasına göre eski Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve “Başbakan” Xxxxxxx Xxxxxxxx'xx mal varlığını doğru beyan etmediğini bildirdi. Xxxxxxxx, mal varlığını doğru beyan etmemek ve kamu görevini şahsi çıkarlar için kötüye kullanmakla suçlandı.
Daha sonra “Meclis" Xxxxxxxx'ün dokunulmazlığının kaldırılması yönünde oy kullandı. Xxxxxxxx 2019'dan beri Türkiye'de yaşadığı için henüz bir duruşma yapılmadı. “Başsavcılık", Xxxxxxxx hakkında yıl sonu itibariyle Lefkoşa Kaza Mahkemesinde üç davanın beklemede olduğunu bildirdi.
Bölüm 5. İnsan Hakları İhlâllerine Yönelik İddiaların Uluslararası Alanda ve Resmî Kurumlar Dışında Soruşturulmasına Yönelik Hükümetin Tavrı
Kıbrıslı Türk makamların yönetimindeki bölgede sınırlı sayıda yerel insan hakları örgütü faaliyet gösterdi. Yetkililer, onların görüş ve talepleri karşısında nadiren işbirliği yaptı veya yanıt verdiler. STK'lar aile içi şiddet, kadın hakları; sığınmacıların, mültecilerin ve göçmenlerin hakları; insan ticareti; polis istismarı ve lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel, kuir veya interseks (LGBTQI+) kişilerin hakları konularında farkındalığın artırılmasına çalıştılar. Bu STK'ların insan haklarının korunmasını iyileştirme konusunda “mevzuatta” yapılan değişiklikler üzerinde çok az etkisi oldu. Yerel STK'lar Birleşmiş Milletler, BMMYK, yabancı diplomatik misyonlar, Avrupa Birliği temsilcileri ve uluslararası STK'larla insan hakları konularında işbirliği yaptı.
”Hükümetin“ İnsan Hakları Kurumları: ”Ombudsman’ın" görevleri arasında insan hakları konuları da bulunmaktadır. “Ombudsman," idari ve yürütme yetkilerini kullanan kurumları araştırır, haklarında rapor yazar ve “mevzuat” ile “mahkeme” kararlarının düzgün bir şekilde uygulanmasını sağlar. "Ombudsman", basında çıkan haberler üzerine, kişi ve kuruluşlardan gelen şikayetlere istinaden veya kendi inisiyatifiyle soruşturma başlatabilir. ”Ombudsman", bir yaptırım mekanizmasının olmaması nedeniyle her zaman etkili değildi.
Bölüm 6. Ayrımcılık ve Toplumsal İstismar
KADINLAR
Tecavüz ve Aile İçi Şiddet: "Yasalar", eş tecavüzü de dahil olmak üzere kadın ve erkeklere tecavüzü suç saymakta ve bu suç en fazla ömür boyu hapisle cezalandırılmaktadır. Yetkililer ve polis “yasayı" etkili bir şekilde uygulamadı. Özellikle aile içi şiddeti ele alan bir ”yasa" yoktur. “Yasalar", farklı saldırı, şiddet veya darp maddeleri kapsamında aile içi şiddeti yasaklamakta ve en fazla dört yıl hapis cezası öngörmektedir.
Eş istismarı da dahil olmak üzere, kadınlara karşı şiddet önemli bir sorun olmaya devam etti. Lefkoşa Türk Belediyesi sorumluluğunda, aile içi şiddet mağdurları için bir sığınak bulunmaktaydı ve tecavüz ile aile içi şiddet mağdurlarına destek sağlayan yerel STK'lar vardı. Kıbrıslı Türk makamlar, kadına yönelik şiddet şikayetlerine yanıt vermek amacıyla ilgili “bakanlıklarda” cinsiyet odak noktaları oluşturduklarını da bildirdi.
Mart ayında kadına yönelik şiddete ilişkin çok sayıda haber vardı. Lefkoşa'nın kuzeyinde bir adam karısını sopayla dövdüğü için tutuklandı; bir başka adam, Xxxxxxxxxx'xxki “mahkeme” sonrasında boşanma davasıyla ilgili çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle bir kadının parmağını kırdığı için tutuklandı ve 17 yaşındaki bir kıza defalarca tecavüz ettiği için üç kişi (biri akrabası) tutuklandı. Kız yedi buçuk aylık hamileydi.
Lefkoşa Türk Belediyesi'nin Şiddete Karşı Xxx Xxxx Xxxxxxx tarafından Şubat 2020'de kadınlar arasında yapılan araştırmaya göre kadınların yüzde 60'ı psikolojik şiddete, yüzde 40'ı fiziksel şiddete maruz kaldı. Araştırma sonuçları ayrıca, her dört kadından birinin cinsel şiddete maruz kaldığını ve her dört
kadından birinin ekonomik şiddete maruz kaldığını gösterdi (proje bunu, ekonomik kaynakların veya paranın bir yaptırım, sindirme veya kadınlar üzerinde kontrol kurma aracı olarak manipüle edilmesi şeklinde tanımlandı). Her 10 kadından ikisi fiziksel şiddetle tehdit edildi.
Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgedeki Lefkoşa ilçesinde polis, özel yardım hattına yapılan çağrılar da dahil aile içi şiddet şikayetlerine yanıt vermek amacıyla Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Şubesi'nin faaliyetine devam etti.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Xxxxxx'xx göre, xxxx-ekim ayları arasında 871 kadın yardım hattını arayarak yardım talep etmek amacıyla şikâyette bulundu. 2020'de toplam 1,063 kadın yardım hattını aradı, şikâyette bulundu veya yardım istedi.
“Hükümet", Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın Sığınma Evi, polis ve SOS Çocuk köyü arasındaki ortak bir girişim olan Aile İçi Şiddetle Mücadele Koordinasyon Mekanizması ekim ayında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Şubesi'nden 100 polis memuruna yönelik aile içi şiddet konusunda özel bir eğitim çalışması düzenledi.
Kasım ayında, Kadından Yaşama Destek Derneği (KAYAD) Başkanı Xxxxx Xxxxxx KAYAD araştırmalarına göre ankete katılan her beş kadından birinin aile içi şiddet yaşadığını bildirdi. Xxxxxx, anketin her beş kadından birinin, maaşına el konulması veya rızası olmadan adına banka kredisi için başvuru yapılması yoluyla eşi tarafından uygulanan ekonomik istismara maruz kaldığını belirtti.
Cinsel Taciz: "Ceza yasası" cinsel tacizi yasaklamakta ve bunu 12 aya kadar hapis cezası veya miktarı belirtilmemiş bir para cezası veya her ikisi ile cezalandırılabilecek bir suç olarak görmektedir. STÖ'lere göre, cinsel taciz olayları büyük ölçüde bildirilmemektedir. Kıbrıs'taki Uluslararası Öğrencilerin Sesi (VOIS) adlı sivil toplum kuruluşu, yabancı kadın öğrencilere yönelik cinsel tacizin yaygın olduğunu ve polisin yabancı öğrencilerden gelen cinsel taciz şikayetlerini rutin bir şekilde dikkate almadığını bildirdi. Söz konusu STK mart
ayında yabancı bir öğrenciye ev sahibinin arkadaşı tarafından tecavüz edildiğini rapor etti. Xxxxxx, olayı polise bildirmemesi için mağdura rüşvet vermeye çalıştığı iddia edildi. Mağdurun yerel STÖ'lerden yardım istemesine rağmen, yıl sonu itibariyle polis henüz soruşturma açmamıştı.
Üreme Hakkı: "Hükümet" yetkilileri tarafından zorla kürtaj veya istem dışı kısırlaştırma uygulamalarına dair herhangi bir bildirim bulunmamaktaydı.
Yetkililer, cinsel şiddet mağdurlarına cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim olanağı sağlamadı. Cinsel şiddet mağdurları için kamu tarafından finanse edilen herhangi bir hizmet mevcut değildi. Tecavüzün klinik yönetiminin bir parçası olarak acil kontrasepsiyon mevcut değildi.
Özel ve kamu sektörlerindeki bazı doktorlar, her ne kadar yasalar bunu gerektirmese de kadınlara kısırlaştırma uygulayabilmek için kocalarının rızasını talep ettiler.
XXXXX'x göre, Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan kadınların doğum kontrolüne serbest erişimi yoktu, her dört kadından biri doğrum kontrolü kullanmaması yönünde eşinden baskı gördü ve devlet hastanelerinde talep üzerine kürtaj hizmeti verilmedi.
Ayrımcılık: ”Yasalar“, kadınlar ve erkeklere aynı ”yasal" statü ve hakları sağlamaktadır; ancak, yetkililer “yasaları" etkili bir şekilde uygulamadı. Kadınlar istihdam, kredi alma, işletme sahibi olma veya yönetme, eğitim ve barınma gibi alanlarda ayrımcılık yaşadı. Örneğin, kadın öğretmenlere yaz tatilinde doğum yapacak şekilde hamileliklerini planlama talimatı verildiği bildirildi. Özel okullarda çalışan bazı kadın öğretmenler, öğretim yılı içinde veya başında hamile oldukları nedeniyle görevlerinden alındı.
SİSTEMİK IRK VEYA ETNİK KÖKEN TEMELİNDE ŞİDDET VE
AYRIMCILIK
”KKTC Anayasası" ayrımcılığı yasaklamaktadır. "Anayasaya" göre, "her insan ‘anayasa’ ve yasalar önünde hiçbir ayrım gözetilmeksizin eşittir. Hiçbir bireye, aileye, gruba veya sınıfa ayrıcalık tanınmaz. Devletin organları ve idari makamları yasalar önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etme ve eylemlerinde herhangi bir ayrımcılık yapmama yükümlülüğü altındadır.”
“Yasalara” rağmen, yetkililer ırk temelinde veya etnik ayrımcılıkla ilgili olaylara karşı nadiren adım attılar. İnsan hakları örgütlerine göre, bu gibi olayların çoğu bildirilmedi ve bunun sebeplerinden biri de mağdurların yetkililerin soruşturma açmasını beklemiyor olmalarıydı.
”Yasalar" ayrımcılığı yasaklamaktadır ve 1975 III Viyana Sözleşmesi, Kıbrıslı Türk makamlar tarafından yönetilen bölgedeki 310 Kıbrıslı Rum ve 62 Maronite yönelik muamelede yasal yetki kaynağı olmaya devam etmektedir
Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede yaşayan Kıbrıslı Rumlara ve Maronitlere karşı ayrımcılık vardır. Bu bölgedeki bazı mallarına sahip çıkabildiler ancak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolündeki bölgede yaşayan varislerine bu malları bırakamıyorlardı. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kontrolündeki bölgede yaşayan Maronitler, kuzeydeki mülklerini ancak bu mülkler Türk ordusunun kontrolü altında değilse veya Kıbrıslı Türklere tahsis edilmediyse kullanabiliyorlardı.
Yabancı olan ev işçileri ayrımcılığa ve zaman zaman şiddete maruz kaldı.
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası (KTAMS) önceki yıllarda olduğu gibi birçok yabancı işçinin asgari ücretin altında maaş aldığını bildirdi.
Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede Kürtlere yönelik sosyal ve iş anlamında ayrımcılık olduğuna dair yapılan bildirimlerin yanı sıra polisin Kürt faaliyetlerini yakından takip ettiği iddiaları da vardı.
Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgedeki üniversitelerde okudukları belirtilen yaklaşık 10,000 Afrikalı öğrencinin bir kısmının barınma, istihdam ve yetkililerle temaslarında ırk temelli ayrımcılık yaşadığı bildirildi. Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgedeki üniversitelerde Türk öğrenciler hariç otuz ila kırk bin yabancı öğrenci öğrenim görmektedir. VOIS, yetkililerin pandemi sırasında, vatandaşlara dağıtılan gıda paketlerinden yabancı öğrencilere vermediklerini belirtti. VOIS, yetkililerin kapanma ve salgın sırasında yabancı öğrencileri görmezden geldiklerini ve onları tıbbi ve diğer desteklerden mahrum bıraktıklarını iddia etti. VOIS ayrıca, COVID önlemlerinin, kısıtlamalarının ve dijital aşı sertifikasının başlangıçta yalnızca Türkçe dilinde olduğunu ve COVID- 19 olan öğrencilerin kaldığı yurtların kötü durumda, hijyenik olmayan koşullarda ve gıda hizmetlerinden yoksun olduğunu bildirdi. VOIS, pandemi hastanesinde, karantina merkezleri ve COVID-19 yardım hattında herhangi bir konuda Türkçe dışında bir dilde destek almanın “neredeyse imkânsız olduğunu" belirtti.
ÇOCUKLAR
Doğum Kaydı: Çocuklar "vatandaşlığı" ebeveynlerinden alırlar ve göçmenlerden doğan çocuklar da dahil olmak üzere doğum sonrasında tümünün kaydı yapılır.
Çocuk İstismarı: "Yasalar" çocuk istismarını açıkça yasaklamaz ancak çocukların cinsel istismarını yasaklar ve bu suçun cezası altı yıla kadar hapistir. Çocuk istismarı ile ilgili haberler vardı. Aile içi şiddette olduğu gibi, bu tür sorunlar için de yasal çözümler aranmasında caydırıcı olan sosyal ve kültürel faktörler vardı.
Xxxxx Xxxxx, Xxxxx ve Zorla Evlendirilme: Kız ve erkek çocukları için asgari evlilik yaşı 18'dir. Bir "mahkeme," ebeveyinden izin alınması koşuluyla 16 veya 17 yaşlarındaki çocukların evlenmesine izin verebilir.
Çocukların Cinsel Sömürüsü: "Yasalar", çocukların ticari cinsel sömürüsünü yasaklar ve yetkililer genellikle söz konusu yasağı uyguladı. Cinsel ilişkide xxxx
xxxx 16'dır. 16 yaşından küçük çocuklara yönelik tecavüz veya tecavüze yeltenme suçtur ve bu suç için verilen azami ceza ömür boyu hapistir. Suçlu 18 yaşından küçükse ve mağdurla yaş farkı iki yıldan azsa, suç iki yıla kadar hapis cezası, belirtilmemiş bir para cezası veya her ikisi ile cezalandırılabilen bir kabahattir. Temmuz 2020'de yürürlüğe giren bir siber suç "yasası", çocuk pornografisine sahip olmayı veya üretmeyi 15 yıla kadar hapis cezasına
çarptırır.
YAHUDI KARŞITLIĞI (ANTİ-SEMİTİZM)
Yahudi cemaatinden genellikle iş insanı olan ve orada ikamet etmeyen 150
civarında kişi vardı. Yahudi karşıtı eylemlere dair haber yoktu.
İNSAN TİCARETİ
Dışişleri Bakanlığı'nın İnsan Ticareti Raporuna şu adresten ulaşılabilir
xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxx-xx-xxxxxxx-xxxxxx /. ORGAN HASADI
Temmuz ayında polis, genç bir kadının yumurtalıklarını sattığı bilgisini aldıktan
sonra iki özel hastanede soruşturma başlattı. Polis, aralarında üç doktor, bir laboratuvar teknisyeni ve iki donörün de bulunduğu altı kişiyi tutukladı. Polis ayrıca hastanelerdeki belgelere, bilgisayarlara ve kayıtlara da el koydu. Polis raporlarına göre, donörlerin her biri yumurtalıklarını 3,500 Türk lirasına (ekim ayı ortası itibariyle 380 ABD doları) sattı. Donörlerden biri sağlık sorunları yaşadıktan sonra işlemi polise bildirdi. Soruşturma yıl sonu itibariyle devam etti.
ENGELLİ BİREYLER
“Yasalar", sosyal yardımlara erişim de dahil olmak üzere fiziksel, duyusal, entelektüel ve zihinsel engelli bireylerin haklarını korumakta ve onlara karşı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Yetkililer, “yasanın" tüm bölümlerini etkili bir şekilde uygulamadılar. Engelli bireyler eğitime, sağlık hizmetlerine, kamu binalarına ve ulaşıma diğer insanlarla eşit şekilde erişemedi. Örneğin, savunucular, kaldırım eksikliği, engellenmiş kaldırımlar ve erişilmesi mümkün olmayan toplu taşıma araçları da dahil olmak üzere kamusal alanlarda erişilebilir altyapının bulunmamasından şikayetçiydi.
Kıbrıs Türk Ortopedik Özürlüler Derneği, birçok bina, kaldırım ve halka açık tuvaletin engellilerin kullanımına elverişli olmadığını bildirdi. Dernek, “hükümetin” kamu sektöründeki kadroların yüzde 4'ünün engelliler tarafından doldurulması gerektiği yönündeki “yasa” koşulunu yerine getirmediğini iddia etti. Kıbrıs Türk Engelliler Federasyonu başkanı Xxxxxx Xxxxxxxx mayıs ayında yaptığı basın açıklamasında, “KKTC'de” yaşayan ve “istihdam ve destek bekleyen" 660 engelli birey bulunduğunu belirtti. Yücetürk, “Engellilerin Korunması, Rehabilitasyonu ve İstihdamı Yasası” kapsamında 800 engellinin istihdam edildiğini ve 5,000'den fazla engellinin nakdi yardım aldığını belirtti. Yücetürk, "istihdam veya yardım konusunda hala istediğimiz noktaya gelemediğimiz için üzgünüz. İnsani bir yaşam için ortaya koyduğumuz mücadelemizde hala çok geride olduğumuzu ve Avrupa standartlarının çok altında olduğumuzu üzülerek görüyoruz,” dedi.
Engelli çocuklar “devlet" tarafından finanse edilen belirli okullara gitmektedirler.
Yetkililer, ağustos ayı itibariyle 260 engelli bireyin “hükümette" çalıştığını bildirdi. Yetkililer ayrıca, ağustos ayı itibariyle 5,035 engelli bireyin “hükümetten" maddi yardım aldığını bildirdi.
CİNSEL YÖNELİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET KİMLİĞİNE
DAYALI ŞİDDET EYLEMLERİ, YASAKLAR VE DİĞER İSTİSMAR TÜRLERİ
“Yasalar", konut, istihdam, vatandaşlık yasaları ve devlet hizmetlerine erişimde LGBTQI+ bireylere yönelik cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığı yasaklamaktadır. "Ceza yasasına" göre, bir kamu görevlisinin cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde herhangi bir kişiye karşı ayrımcılık yapması hafif bir suçtur.
Yetkililer “yasayı" etkili bir şekilde uygulamadı.
İstihdam, barınma veya eğitim veya sağlık hizmetlerine erişimde cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı resmi veya toplumsal ayrımcılık vakaları bildirilmese de, LGBTQI+ mensupları, LGBTQI+ bireylerinin ezici çoğunluğunun potansiyel ayrımcılıktan kaçınmak için cinsel yönelimlerini veya cinsiyet kimliklerini gizlediğini belirttiler.
Kuir Kıbrıs Derneği, LGBTQI+ bireylerin cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine dayalı ayrımcılığa karşı yetkililerin hukuki çareleri uygulamayı reddetmesi nedeniyle hukuki çarelerden yararlanamadıklarını bildirdi.
Bölüm 7. İşçi Hakları
A. ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜ VE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI
“Yasalar", polis mensupları ve Kıbrıs Türk güvenlik kuvvetleri dışındaki çalışanların önceden izin almadan sendika kurma ve kendi seçtikleri bağımsız sendikalara katılma haklarını teminat altına alır. “Yasalar", üyelerin 24 saatten daha uzun süre grev yapmayı planlamaları halinde sendikanın yetkililere yazılı olarak bildirimde bulunması şartıyla sendikaların müdahalesiz faaliyetlerini
yürütmelerine izin verir ve grev haklarını teminat altına alır. “Yasalar,“ ”yargıçların", polis mensuplarının veya başka Kıbrıs Türk güvenlik kuvvetleri görevlilerinin grev yapmasına izin vermez. "Bakanlar Kurulu", genel sağlık, güvenlik veya kamu düzenini etkilemesi veya elzem hizmetlerin sağlanmasını engellemesi durumunda herhangi bir sektörde yılda iki kez 60 güne kadar grev yasaklama yetkisine sahiptir. Elzem hizmetler kapsamına neyin girdiğine dair bir liste yoktur.
"Yasalar" toplu sözleşme hakkını öngörmektedir. “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı", işverenlerin sendikaya üye olmayı veya üye olmamayı veya greve katılmayı bir istihdam koşulu haline getiremeyeceklerini bildirdi. “Yasalar", sendikal faaliyetler nedeniyle işten çıkarılan işçilerin yeniden işe dönüşünü sağlamaz.
"Hükümet“ yürürlükteki yasaları etkili bir şekilde uygulamadı. Sendika temsilcilerine göre, örgütlenme özgürlüğü ve toplu sözleşme hakkı var olmasına rağmen, çok az sayıda özel sektör çalışanı sendikaya üye oldu. Bir sendika temsilcisi, özel sektör çalışanlarının haklarını kullanırken bunun iş faaliyetlerini etkilemesi durumunda, işverenlerinin muhtemelen onları işten çıkaracağını belirtti. Bazı şirketler çalışanlara, şirketin yönettiği veya onayladığı sendikalara katılmaları için baskı yaptı. Bağımsız sendikaların temsilcileri, yetkililerin bağımsız sendikalarla rekabet etmek ve onları zayıflatmak amacıyla rakip kamu sektörü sendikaları oluşturduklarını iddia etti.
KTAMS, kamu sektörünün yüzde 35'inin ve özel sektör çalışanlarının yüzde 0.5'inin işçi sendikalarına üye olduğunu bildirdi. KTAMS'a göre Kıbrıs Türk yönetimindeki bölgede bulunan işgücünün yaklaşık yüzde 28'i sendikalıdır.
Çalışma hayatından sorumlu yetkililer “yasaları" etkili bir şekilde uygulamadı. “Yasaları” ihlal etmekten hüküm giymiş işverenlere verilen cezalar, sivil haklarla
ilgili diğer “yasa” ihlalleri için verilen cezalarla orantılı değildi ve bunlar zaman zaman uygulandılar.
Kamu ve yarı kamu çalışanları toplu iş sözleşmelerinden yararlandılar. Yarı kamu kuruluşlarında çalışanlar kamu ve özelin birlikte yürüttüğü şirketlerde çalışmaktaydı; örneğin ”hükümet’’ yönetimden sorumlu olmakta ve şirketin bütçesi de özel kaynaklardan gelmekteydi.
B. ZORLA ÇALIŞTIRMA VEYA ANGARYA YASAĞI
"Yasalar" her türlü zorla çalıştırmayı veya angaryayı yasaklar, ancak "hükümet" bunu etkili bir şekilde uygulamadı. “Yasa" ihlalleri için verilen cezalar, diğer ciddi suçlarla orantılı değildi.
Yetkililer, yıl boyunca zorla çalıştırma konusunda herhangi bir şikâyet almadıklarını bildirdi. STK'lar ve sendikalar, yıl içinde başta tarım, inşaat ve sanayi sektörleri olmak üzere zorunlu çalıştırma haberleri bulunduğunu belirttiler. Bir işçi sendikası temsilcisi, inşaat ve tarım sektörlerindeki göçmen işçilerin daha az ücret, ödenmeyen ücretler, dayak ve sınır dışı tehdidine maruz kaldıklarını bildirdi. Bir başka işçi sendikası ise, başta inşaat ve sanayi sektörleri olmak üzere bazı yabancı işçilerin herhangi bir karşılık veya ücret olmaksızın 12 saate kadar uzun saatler çalışmaya zorlandıklarını bildirdi. Sendika ayrıca bazı yabancı işçilere asgari ücretin altında ödeme yapıldığını bildirdi.
Bir araştırmacı, Afrikalı ve Güney Asyalı kişilerin kaçakçılığı veya ticareti için üniversitelerin kullanıldığını bildirdi. Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgeye geldikten sonra okul harcını karşılayamayan bazı yabancı öğrenciler, zorla çalıştırılma da dahil istismara, insan ticareti ve emek sömürüsüne karşı savunmasız hale geldiler.
Ayrıca Dışişleri Bakanlığı'nın İnsan Ticareti Raporuna şu adresten ulaşılabilir:
xxxxx://xxx.xxxxx.xxx/xxxxxxxxxxx-xx-xxxxxxx-xxxxxx /.
C. ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN YASAKLANMASI VE ASGARİ İSTİHDAM YAŞI
"Yasalar" çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini yasaklar. Kısıtlı istihdam için asgari yaş, zorunlu eğitimin son yılı olan 15'tir. İşverenler, 15-18 yaş arası çocukları çırak pozisyonunda özel statüde işe alabilir. 15 yaşından büyük çocuklar günde en fazla altı ve haftada 30 saat çalışabilirler. “Yasalar", 15-18 yaş arasındaki çocukların yemek saatlerinde, gece, ağır fiziksel işlerde ve tehlikeli koşullar altında çalışmalarını yasaklamaktadır. “Yasalar" ayrıca, her altı ayda bir işverenin, bir çocuğun yaptığı fiziksel işin çocuklara uygun olduğunu bir sağlık raporuyla kanıtlaması gerektiğini belirtir. Yazılı ebeveyn izni de gereklidir ve çocuklar tam zamanlı bir çalışanın saatlik ücretini ödenme hakkına sahiptirler.
Yetkililer, 2020 yılında çocuk işçiliği yardım hattına üç şikâyet geldiğini, ancak sonrasında yapılan denetimlerde çalışan herhangi bir çocuğun bulunmadığını belirtildi.
”Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı“, çocuk işçiliği ”yasalarının" ve politikalarının uygulanmasından sorumludur. Denetimler yeterli değildi ve ihlaller için verilen cezalar diğer ciddi suçlar için verilenlerle orantılı değildi.
Yetkililer “yasaları" her zaman etkin bir şekilde uygulamadılar ve STK'lar, başta Türk göçmenlerin çocuklarının tarım, imalat, otomotiv ve inşaat sektörlerinde aileleriyle birlikte çalıştıklarını bildirdiler. STK'lar, bazı çocukların şantiyeler gibi tehlikeli koşullarda çalıştıklarını ve “yasaların” yasaklamasına rağmen ağır fiziksel işlere maruz kaldıklarını bildirdi.
Tarım ve imalatta olduğu kadar olmasa da kentlerdeki kayıt dışı ekonomide de çocuk işçiliği bir sorundu. Aile işletmelerinde, çocukların okuldan sonra dükkanlarda çalışması ve küçük çocukların aile çiftliklerinde çalışması yaygındı.
Temmuz ayında Kıbrıs Türk Pediatri Kurumu, işyerlerinde kontrol ve denetim yapılmadığını ve Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede çocuk işçiliğine karşı koruma sağlamak için yasaların yetersiz olduğunu bildirdi. Kurum ayrıca, Temmuz ayında Güzelyurt bölgesindeki bir araba tamircisinin garajında çalışırken ölen 15 yaşındaki bir çocuğun olduğunu bildirdi. ”Çalışma Bakanlığı" olayla ilgili soruşturma başlatıldığını duyurdu. Soruşturma yıl sonu itibariyle devam etti.
D. İSTİHDAM VE MESLEĞE İLİŞKİN AYRIMCILIK
“Yasalar" genellikle ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, engellilik, dil, cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ve sosyal statü temelinde istihdam veya mesleğe ilişkin ayrımcılığı yasaklar. "Yasalar“ genel "yönetmelikler" tarafından ele alınan din, siyasi görüş veya HIV pozitif statüsüne ilişkin ayrımcılığı özellikle ele almamaktadır.” Yetkililer “yasaları" etkili bir şekilde uygulamadılar ve ihlaller karşısında verilen cezalar, sivil haklarla ilgili diğer “yasa” ihlalleri karşısında verilenlerle orantılı değildi. İstihdam ve meslekte ırk, etnik köken, cinsiyet, engellilik ve toplumsal cinsiyete göre ayrımcılık meydana geldi.
Yetkililer, Kıbrıslı Türk yetkililerince yönetilen bölgede 38,340'ı aşkın kayıtlı yabancı işçi olduğunu (24,711 Türk vatandaşı ve diğer ülkelerden 13,629 işçi) bildirdiler. Bu işçiler ağırlıklı olarak Bangladeş, Pakistan, Filipinler, Türkiye ve Türkmenistan'dandı. Yabancı göçmen işçiler etnik kökenleri, ırkları ve dini inançları nedeniyle toplumsal ayrımcılıkla karşı karşıya kaldılar. Kıbrıslı Rumların Kıbrıs'ın kuzeyinde iş araması nadir görülse de aradıklarında sosyal ve istihdamda ayrımcılıkla karşı karşıya kaldılar.
Kadınlar işyerinde cinsel taciz yaşadı, ancak çoğu cinsel taciz vakası bildirilmedi. Erkeklere kıyasla kadınlar yönetici mevkilerinde çok daha az görev aldı.
LGBTQI+ bireyleri ayrımcılıktan kaçınmak amacıyla işyerinde sıklıkla cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini gizlediler. Engelli bireyler rutin olarak işyerlerine erişimde fiziksel olarak zorluk yaşadılar.
E. KABUL EDİLEBİLİR ÇALIŞMA KOŞULLARI
Çalışma ücreti ve saatler hakkında yasalar : ”Hükümet" yıl içinde asgari ücreti artırdı, ancak enflasyon ve hayat pahalılığındaki yükselme bu artışı erittiğinden asgari ücret dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırının altında kaldı. Asgari ücretin uygulanmasından “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı" sorumludur, ancak bunu etkili bir şekilde yapmadı. Müfettişlerin sayısı kuralların uygulanmasını sağlamak için yeterli değildi. Kurallara uymamanın cezası diğer ciddi suçlara verilenlerle orantılı değildi.
Eylül ayı itibariyle Kıbrıslı Türklerin yönettiği bölgede aylık asgari ücret 4,324 Türk Lirası (ekim ayı ortası itibariyle 470 ABD doları) idi. İşçi sendikalarına göre bu yoksulluk sınırının altındadır. Eylül ayı itibariyle KTAMS, dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 4,470 Türk Lirası (ekim ayı ortası itibariyle 485 ABD doları) olduğunu bildirdi.
Bir sendikaya göre, kişi başına düşen gelir, 12,649 ABD dolarından 2005'ten bu yana görülmemiş bir seviye olan 10,055 ABD dolarına geriledi.
Kamuda ek mesai için ödeme öngörüldü. Özel sektörde de ek mesainin ödenmesi gerekir, ancak genellikle ödenmez. "Yasalar" zorunlu ek mesaiyi yasaklar ve yıllık ödenekli izinler öngörür.
İş Sağlığı ve Güvenliği: İş sağlığı ve güvenliği standartları yetersizdi. Yetkililer sağlık ve güvenlik standartlarını etkin bir şekilde uygulamadılar ve müfettişlerin sayısı kurallara uyumu sağlamak için yeterli değildi. Çok uluslu şirketlerin sağlık ve güvenlik standartlarını yerine getirdikleri bildirildi. İşçiler, işlerini tehlikeye atmadan kendi sağlık veya güvenliklerini tehlikeye sokan durumlardan kendilerini kurtaramadılar. Yetkililer habersiz denetimler yapabilir veya yaptırımlar uygulayabilirdi, ancak sendika ve örgütlere göre denetimler yeterince veya düzenli olarak yapılmadı. Yetkililer genellikle ihlalleri bildiren göçmen işçileri sınır dışı etti. Yetkililer ihlalde bulunanları cezalandırmadı ve denetimler işçi haklarını korumak için yeterli değildi. Gerek göçmen işçilere ücretlerinin bir parçası olarak sağlanan gerekse ücret karşılığında temin edilen konaklama koşulları standartların altındaydı.
Yetkililer, yıl içinde beş kişinin ölümüne neden olan 143 büyük sanayi kazası olduğunu bildirdi.
Nisan ayında, altı kamu sektörü işçi sendikası, “hükümetin” hayat pahalılığı ödeneğini dört ay boyunca dondurmak amacıyla çıkardığı kanun hükmünde kararnameye karşı ara emri almak üzere “Anayasa Mahkemesi'ne” dava dosyaladı. Aralarında KTAMS, KAMU-SEN, KAMU-İŞ, GÜÇC-SEN, VERGİ-SEN ve Hemşireler Sendikası'nın da bulunduğu kamu sektörü sendikaları, hayat pahalılığı ödeneğini dondurmanın yasa dışı olduğunu iddia etti. Haziran ayında ”Anayasa Mahkemesi" sendikalar lehine karar vererek kararnameyi iptal etti.