Olay
Olay
(A) ilinde mülkiyeti Belediyeye ait taşınmazda birbirine yakın iki ayrı içme suyu kaynağı bulunmaktadır. (A) Belediye Meclisi ile (B) A.Ş. arasında, 2008 yılında, şehir içi içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla 400 lt/sn debili içme suyu kaynağının tamamını konu alan 40 yıl süreli “içme suyu temini sözleşmesi” imzalanmıştır. Sözleşme hükümlerine göre, Şirket Belediyenin mevcut içme suyu şebekesini kullanarak belde halkının içme suyu ihtiyacını karşılayacaktır. Sözleşmeye göre Şirket aynı zamanda şebekesi bulunmayan mahallelere de en geç 5 yıl içerisinde şebeke kurma ve içme suyu götürme yükümlülüğü altındadır. Vatandaşlardan alınacak su bedelleri Şirkete ait olacaktır.
Belediye Meclisi’nin yetki devrinde bulunduğu Belediye Encümeni ihale açarak, aynı Şirket ile diğer 400lt/sn debili içme suyu kaynağının 200 lt/sn’lik kısmında pet su şişeleme faaliyetini konu edinen 10 yıl süreli “kira sözleşmesi” akdetmiştir.
“İçme suyu temini sözleşmesi” kapsamında faaliyetlerine başlayan Şirket, Xxxxxx Xxxx’de bulunan kaynak suyunun şehir merkezine getirilmesini sağlayacak olan su borularının geçirilmesi için özel kişilerin taşınmazlarının kamulaştırılmasını idareden talep etmiştir.
Öte yandan, şehir merkezinde 20 katlı bir binanın 15. katında ikamet etmekte olan Bayan (K) suyun yeterince tazyikli olmaması nedeniyle sudan yararlanamadığını belirterek, Xxxxxxxx’xx başvuruda bulunmuştur.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bölgede yaptığı incelemeler sonucu suyun Şirket tarafından aşırı kullanımının çevredeki doğal yaşama zarar verdiğini tespit ederek, bu durumun 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na aykırı olduğunu 2010 tarihli yazısıyla Belediye’ye bildirmiştir.
Mevzuat
Belediye Kanunu
Belediyenin Görev ve Sorumlulukları
Madde 14.- Belediye, mahalli müşterek nitelikte olmak şartıyla;
a) ….su ve kanalizasyon, ….hizmetlerini yapar veya yaptırır.
Belediyenin yetkileri ve imtiyazları
Madde 15.- Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
e) Müktesep haklar saklı kalmak üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; ….bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek veya işlettirmek.
h) Mahalli müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde taşınmaz … kiralamak veya kiraya vermek…
Belediye meclisi
Madde 17.- Belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilmiş üyelerden oluşur.
Meclisin görev ve yetkileri
Madde 18.- Belediye meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:…
e) Taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya
tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması halinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı ayni hak tesisine karar vermek.
Yetki devri
Madde 42.- Belediye başkanı, görev ve yetkilerinden bir kısmını uygun gördüğü takdirde, yöneticilik sıfatı bulunan belediye görevlilerine devredebilir.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu
Koruma Kurullarının Görev, Yetki ve Çalışma Şekli:
Madde 57…
Kamu kurum ve kuruluşları (belediyeler dahil) ile gerçek ve tüzel kişiler, koruma kurullarının kararlarına uymak zorundadırlar.
…
Sorular
1- Belediye Meclisi’nce Belediye Encümeni’ne yapılan yetki devrinin hukuka uygun olup olmadığını tartışınız.
2- Olayda yer alan,
a) İçme suyu temini sözleşmesinin,
b) Xxxx sözleşmesinin hukuki niteliğini belirleyiniz.
3- Şirketin kamulaştırma talebine karşılık idare ne şekilde cevap vermelidir?
4- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı üzerine idarenin sözleşmeleri feshinin mümkün olup olmadığını farklı ihtimalleri dikkate alarak değerlendiriniz.
5- Bayan (K)’nın talebini kamu hizmetinin ilkeleri kapsamında değerlendiriniz.
6- Olayda yer alan idarelerin Türk idari teşkilatı içerisindeki yerlerini belirleyiniz.
1. Belediye Meclisince Belediye Encümeni’ne yapılan yetki devrinin hukuka uygun olup olmadığını tartışınız.
Yetki devri, kanunların açıkça öngördüğü hallerde, üstün, yetkilerinin bir kısmını, belirli bir süreyle kullanması için astına devretmesidir. Danıştay’a göre, yetki devri, bir konuda karar almak, eylemde bulunmak veya emir vermek hakkını başkasına devretmek ve elde edeceği sonuçtan astın sorumlu olmasıdır.
Anayasa’nın 6. maddesi gereği “hiç kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” Yetki unsurunun bu temel niteliğinden çıkan ilk sonuç, onu kullanacak kişinin yasa cevaz vermedikçe yetkisini başkasına devredememesidir.
Kamu hukukunda yetki, kanundan kaynaklanır ve kimin tarafından kullanılacağı kanunlarla belirlenir. Yetkililer, özel hukuktaki uygulamanın aksine, başkalarını kendi iradeleriyle yetkilendiremezler, yetkilerinden başkaları adına vazgeçemezler.
Yetki devrinin geçerli olması için yazılı olması zorunludur.
Yetki devri kararında, devredilen yetkiler tek tek belirtilmeli, devredilen yetkinin sınırları da açıkça ifade edilmelidir. (ayrıca yayınlanması ve ilgililere duyurulması da gereklidir.) Devredilen yetkilere dayanılarak yapılan işlemler nedeniyle sorumluluk, yetkinin devredildiği makama aittir. Yetki devrini, imza devrinden genel olarak ayıran husus da, yetki devrinde bir yetkinin başka bir makama aktarılması sözkonusu iken, imza devrinde imza yetkisinin bir görevliye devredilmesinin sözkonusu olmasıdır.
Ayrıca, imza devrinin kanunda düzenlenmesine gerek olmayıp, idari makamların günlük iş yükünü hafifletmek amacıyla kullanılan bir usuldür.
Olayda, Belediye Meclisi’nin, Belediye Encümeni’ne, ihale açma ve ihale sonunda sözleşme akdetme konusunda yetki devrinde bulunduğu görülmektedir. Yukarıda yapılan teorik açıklamalar çerçevesinde denilebilir ki, geçerli bir yetki devrinden bahsedebilmek için aranan ilk şart, yetki devrinin kapsamını ve sınırını düzenleyen bir yasal düzenlemenin varlığıdır.
Xxxxxx verilen mevzuata bakıldığında ise, Xxxxxxxx Xxxxxx’xxx, 00. maddede “yetki devri” başlıklı bir maddenin yer aldığı görülmektedir. Ancak bu maddede, Belediye Meclisi’nin Encümen’e yetki devrinden değil fakat, Belediye Başkanı’nın yetkisini devretmesi hususu düzenlenmiştir. Bu nedenle, olayda yapılan yetki devri kanuni dayanağı haiz olmadığından geçerli değildir ve hukuka aykırı devredilen yetkiye dayanılarak yapılan işlemler de yetki unsuru yönünden sakattır.
Ayrıca yetki devrinin bir tüzel kişiliğin organları arasında olabilmesi, bu organların varlık gerekçesini de ilgilendirdiğinden, hiyerarşi ilişkisi içindekilerin yetki devrinden farklı olarak değerlendirilmeyi gerektirir. Yetki devrine ilişkin genel bir yasal düzenleme dahi yeterli olmaz, her bir yetki için açık, kesin yetki devri düzenlemesine ihtiyaç duyulur.
2. Olayda yer alan,
a) İçme suyu temini sözleşmesinin,
b) Xxxx sözleşmesinin hukuki niteliğini belirleyiniz.
a) Olayda iki ayrı içme suyu kaynağına ilişkin tarafları aynı (Belediye-Şirket) fakat konuları farklı iki ayrı sözleşmenin yapıldığı görülmektedir.
İçme suyu temini sözleşmesinin, Şirket ile Belediye arasında, şehir içi içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması amacıyla 400 lt/sn debili içme suyu kaynağının tamamına ilişkin ve 40 yıl süreli olduğu belirtilmiştir.
Sözleşmenin niteliğini belirlemek bakımından, tespit edilmesi gereken ilk husus, idare tarafından yürütülen faaliyetin hukuki niteliği bir başka deyişle, bu faaliyetin kamu hizmeti mi yoksa ticari bir faaliyet mi olduğudur. Bu soruya faaliyetin kamu hizmeti olduğu şeklinde cevap verildiğindedir ki, kamu hizmetinin hangi görülüş usulüne başvurulduğu belirlenecek ve sonuç olarak sözleşmenin hukuki niteliği belirlenmiş olacaktır.
Ayrıca, belirtmek gerekir ki, bir olayda kamu hizmeti görülüyor olsa bile akdedilen sözleşme faaliyetin yürütülmesine katılma, faaliyeti yürütülmesini üstlenme anlamını taşımıyor ve yalnızca faaliyetin yürütülmesi esnasında ihtiyaç duyulan mal ve/veya hizmetin tedarik edilmesine ilişkin ise, bu durumda kamu hizmetinin görülüş usulünden bahsedilemeyecektir. Bir başka deyişle, ihale suretiyle mal/hizmet alımı, faaliyetin görülüş usulünü değiştirmeyecektir.
Kamu hizmeti, genel olarak şu şekilde tanımlanabilir: toplum için önem kazanmış olan ortak ve genel bir ihtiyacın tatminine yönelik olarak kanunlar veya kanuna dayalı bir idari işlemle kamu tüzel kişilerine görev olarak verilmiş bizzat kamu tüzel kişileri veya onların denetimi altında özel kişilerce yürütülen bir faaliyettir.
Olayda sözleşmenin konusu, şehir içi içme ve kullanma suyu ihtiyacının karşılanması olarak belirlenmiş ve bu kapsamda sözleşme taraflarından şirkete, mevcut içme suyu şebekesini kullanma hakkı ve şebekesi bulunmayan mahallelerde de en geç beş yıl içinde şebeke kurma ve içme suyu götürme yükümlüğü getirilmiştir. Belediye Kanunu’nun 14. maddesinde de, belediyenin görev ve sorumlulukları arasında, mahalli ve müşterek olmak şartıyla “su ve kanalizasyon” hizmetlerini yapar/yaptırır hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda, belediyeye kanun ile verilmiş görevlerden biri de, su ve kanalizasyon hizmetlerini yerine getirmek suretiyle, belde sakinlerinin, içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamaktadır.
Sonuç olarak, olayda yer alan faaliyetin, kamu hizmetinin hem organik şartını (idareye görev olarak verilmiş olması, doğrudan idarece ya da idarenin gözetimi altında özel kişilere gördürülmesi) hem de maddi şartını (toplumun ortak ve genel ihtiyaçlarının karşılanması) yerine getirmesi itibariyle, kamu hizmetidir.
Kamu hizmetinin görülüş usulünü tespit etmek bakımından bir belirlemeye ihtiyaç duyulan ilk husus, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin statüter (tek taraflı işlem ile) mi yoksa sözleşmesel bir ilişki mi olduğudur. Olayda taraflar arasında, bir sözleşme mevcut olduğundan ruhsat usulüyle görülen bir kamu hizmetinden bahsedilemez.
Kamu hizmetinin sözleşme yoluyla gördürülmesinde çeşitli ihtimaller gündeme gelmektedir. Bunlar genel olarak, imtiyaz, iltizam ve müşterek emanet sözleşmeleridir. İdari nitelikte olan bu sözleşmeler dışında, yap-işlet-devret gibi özel hukuk sözleşmeleri ile de kamu hizmetinin gördürülmesi mümkündür.
Görülüş usulünü belirlemek bakımından,
• Sözleşmenin konusunun hizmetin kurulması ve işletilmesi mi, yoksa hem kurulması hem işletilmesi olup olmadığı,
• Sözleşme konusu faaliyetin yerine getirilmesinden doğan hasar ve riskin idarede mi yoksa faaliyeti yürüten özel hukuk kişisine ait olup olmadığı,
• Faaliyeti yürüten özel hukuk kişisinin gelirinin nasıl temin edildiği,
• Sözleşme süresinin uzunluğu, Hususları önem taşımaktadır.
Olayda yer alan veriler ışığında, bir kamu hizmetinin uzun süreli bir sözleşmeyle kurulması ve iletilmesinin bir anonim şirkete devredildiği ve finansman şeklinin su hizmetinden yararlananlardan alınacak bedellerin şirkete ait olduğu görüldüğünden, olayda kamu hizmeti imtiyazı sözleşmesi akdedilmiştir. Kurulmuş bir tesisin işletmesi söz konusu olsaydı, ya da kuruluş giderlerini de idare ödemeyi ayrıca taahhüt edip sadece işletme riskini özel hukuk kişisi üzerine bırakan bir sözleşme yapsa idi, bu takdirde müşterek emanetten bahsedilebilirdi.
b) Olayda, ikinci su kaynağına ilişkin olarak aynı Şirket lehine kaynağın 200 lt/sn’lik kısmında pet su şişeleme faaliyetini yerine getirmesi amacıyla bir yararlanma izni verildiği görülmektedir. Bu sözleşme, yukarıda yer alan açıklamalarda üzerinde durulan hususlardan farklı olarak, bir kamu hizmetine ilişkin değildir. Zira, her ne kadar belde sakinlerinin içme ve kullanma su ihtiyacını karşılamak belediyeye kanun ile verilmiş bir görev ise de, suyun sunum biçimine ilişkin ya da suyun pet su şişesi içinde sunumuna ilişkin belediyeye verilmiş bir görev bulunmamaktadır. Bu bakımdan, Şirketin bir yürüttüğü bir kamu hizmetinden değil fakat ticari bir faaliyetten bahsedilebilir.
Anayasa’nın 168. maddesi gereği, tabii servet ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu madde gereği, maddede bahsi geçen kaynak niteliğine bu sonucu bağlayan anayasa maddesi uyarınca bir kamu malıdır. Dolayısıyla olayda, konusu kamu malı (sahipsiz mal) olan bir sözleşme söz konusudur. Belediyenin, bir kamu kaynağından üretim izni vermesi suretiyle ortaya çıkan hukuki durum, esas olarak sözleşme ile kamu malından yararlanma izni verilmesidir. Olayda kamu malından özel-kural (tahsise uygun) yararlanma söz konusu olup, özel kişinin maldan yararlanması bir sözleşme aracılığıyla gerçekleşmektedir. Kamu malından yararlanma sözleşmelerinin hukuki niteliği ise, idari sözleşmedir. Zira kamu malları, kural olarak, kira gibi özel hukuk işlemlerine konu edilemezler.
3. Olayda, kamu hizmeti imtiyazı sözleşmesi ile kamu hizmetini yerine getiren Şirketin, kaynak suyunun şehir merkezine getirilmesini sağlayacak olan su borularının geçirilmesi için özel kişilerin taşınmazlarının kamulaştırılmasını idareden talep ettiği görülmektedir. Bu özel kişi lehine kamulaştırma talebi demektir.
Anayasa’nın 46. maddesine göre, devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Bu madde gereği, kamulaştırma yetkisi kamu tüzel kişilerine verilmiştir. Bu anlamda, özel hukuk kişilerinin kamulaştırma yetkisi olmadığı gibi, herhangi bir şekilde aldıkları kamulaştırma kararı ve yaptıkları kamulaştırma da yok hükmündedir. Ancak özel hukuk kişileri lehine kamulaştırma yapılması mümkündür.
Kamulaştırma Kanunu gereği, özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzelkişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümleri uygulanır. Kanun Koyucunun özel hukuk kişilerine, yine kamu tüzelkişileri aracılığıyla istisnai bir imkân getirdiği sonucu çıkmaktadır. Şu halde, özel kanunlarda açık hüküm bulunması şartıyla, yürüttükleri faaliyetin sağladığı kamu yararının gereği olarak, özel hukuk kişilerinin kamulaştırma usulünden yararlanmaları mümkün kılınmıştır. Ancak, bu gibi hukuksal varlıklar kamu kudretini ellerinde bulunduramayacaklarından, kamulaştırma, onların yararına olsa da yine kamu tüzelkişileri tarafından gerçekleştirilecektir. Bedelini özel hukuk kişisi verecek ve hizmet bittiği zaman da bunu idareye devredecektir. Bunun için de, söz konusu usulden yararlanacak özel hukuk kişilerinin, öncelikle, yürüttükleri hizmet bakımından denetimine bağlı oldukları köy, belediye, il özel idaresi veya Bakanlığa, başvuruda bulunmaları gerekir. Aksi halde,
doğrudan özel hukuk kişilerince verilecek bir kamulaştırma kararı, yetki gaspı nedeniyle yok hükmünde olacaktır.
Sonuç olarak, olayda imtiyaz usulüyle görülen bir kamu hizmeti söz konusu olduğu için faaliyeti yürüten özel hukuk kişisinin İdare’den kamulaştırma talebinde bulunması mümkün ve geçerlidir. Ancak Xxxxlaştırma Kanunu’nun 1. Maddesinde, bu usule izin verilirken, yapılacak kamulaştırmanın bu Kanun hükümlerine tabi olacağını düzenlemiştir. Dolayısıyla, hem bu Kanun hükümleri gereğince hem de ilgili Anayasa hükmü gereği, bir kamu tüzel kişisinin ihtiyaç duyduğu taşınmazdan fazla ölçüde taşınmazı kamulaştırması mümkün olmadığı gibi, ihtiyacı karşıladığı ölçüde taşınmaz üzerinde irtifak hakkı tesisi ile de yetinebilir. Bu durumda, boru geçirmek için taşınmazın kamulaştırılması yerine irtifak hakkı kurulması tercih edilmeli ve talebe olumsuz yanıt verilmelidir. Aksi takdirde, kamulaştırma işlemi sebep ve konu unsurları yönünden sakat olacaktır.
4. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı üzerine idarenin sözleşmeleri feshinin mümkün olup olmadığını farklı ihtimalleri dikkate alarak değerlendirmemiz istenmiştir.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Şirketin suyu aşırı kullanımının çevredeki doğal yaşama zarar verdiğini tespit etmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu durum bir sözleşme ihlali midir yoksa kolluk anlamında bir ihlal tespiti midir değerlendirmek gerekir.
Koruma Kurulu Belediye’ye ne şekilde hareket etmesi gerektiğini söylememiş, durum tespiti yapmıştır. Belediye öncelikle sözleşmeleri ayakta tutacak şekilde önlemler almalıdır. İkinci soruda belirtildiği üzere her iki sözleşme de idari sözleşmedir ve biri kamu hizmetinin yerine getirilmesini konu edinen imtiyaz sözleşmesi, diğeri ise kamu malından yararlanma sözleşmesidir. Buna göre öncelikle kamu malından yararlanma sözleşmesi hükümlerinde idarenin tek yanlı değişiklik yaparak Şirketin kullanım miktarının 200 lt/sn den daha az bir debiye düşürülmesi gündeme gelmelidir. Bu bir idari sözleşme olduğundan karşı tarafın rızasının olması ya da sözleşme hükümlerinde idareye bu şekilde bir yetkinin verilmiş olması mutlaka gerekmez, hizmetin ve malın korunmasının zorunlu kıldığı talepler gündeme gelir. Ancak bu değişiklik sözleşmenin mali dengesini bozuyorsa Şirkete tazminat ödenmesi gerekir. Tahribatın önlenmesi sözleşmede değişiklik yapılarak önlenemiyorsa sözleşmenin feshi sözkonusu olacaktır. Sözleşmenin feshi yalnızca idari sözleşmelerde tanınmış bir hak değildir, özel hukuk sözleşmelerinde de taraflar bu yetkiye sahiptirler. Yukarıda da belirtildiği üzere olayımızdaki sözleşmeler idari sözleşme olduğundan bu kapsamda soruya cevap verilecektir.
Sözleşmenin (kamu malından yararlanma sözleşmesi) feshinde de iki farklı ihtimal gündeme gelebilir. Öncelikle aşırı kullanım Şirketin sözleşme hükümlerinde öngörülenden daha fazla su kullanması nedeniyle oluşmuşsa, Şirketin ağır kusuru nedeniyle idare bir yaptırım olarak sözleşmeyi feshedebilir. Ancak Şirket sözleşme hükümlerine uygun bir şekilde sudan yararlanmışsa artık kusurdan söz edilmeyecektir. Bu halde de Belediye kolluk gerekçesine dayanarak gerekli tedbiri alacak bu kapsamda sözleşme kapsamında sudan yararlanma da artık mümkün olmayacak ise tarafların anlaşmasıyla veya değil feshedebilecektir.
İmtiyaz sözleşmesi açısından durumu inceleyecek olursak, tahribatın giderilmesi imtiyaz sözleşmesi hükümlerinde de değişiklik yapılmasını gerektirebilir. Bu halde tarafların iradesi dışında meydana gelmiş olan bir durum sözkonusudur. Doğal yaşamın zarar görmesi ve korunması hususu kamu hizmeti gereği değil bir kolluk gerekçesidir. Sözleşme hükümlerinde bir önceki sözleşmede olduğu gibi tek yanlı değişiklik yapılması gündeme gelecektir.
İmtiyaz sözleşmesinin sona erdirilmesinde ise sözleşmede açık hüküm bulunması halinde idare tek yanlı olarak sözleşmeyi feshedebilecektir. Aksi halde mahkeme kararıyla sözleşmenin feshi mümkün olabilecektir. Bu zorunluluk, tüm idari sözleşmeler için geçerli olmayıp, imtiyaz sözleşmelerine özgü bir durumdur. Bunun dışında kalan hususlarda kamu malından
yararlanma sözleşmesi bakımından belirtilenler imtiyaz sözleşmesinin feshi konusunda da geçerli olacaktır.
5. Bayan (K)’nın talebini kamu hizmetinin ilkeleri kapsamında değerlendiriniz.
20 katlı bir binanın 15. Katında ikamet etmekte olan ve suyun yeterince tazyikli olmaması nedeniyle sudan yararlanamadığını belirten Bayan (K)’nın talebi kamu hizmetinin süreklilik ilkesi kapsamında değerlendirilmelidir. Süreklilik ilkesi kamu hizmetinin sürekli ve düzenli bir şekilde yerine getirilmesini ifade eder, buna göre yöneldiği ihtiyacı tatmin için sürekli ve yeterli olmalıdır. Süreklilik zaman açısından kronolojik bir kesintisizlik değil ancak ihtiyacı karşılamak bakımından bir devamlılıktır. Bununla birlikte kimi hizmetler açısından süreklilik zaman bakımından da devamlılığı gerektirebilir, evde su ihtiyacının karşılanması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Bu ilke kapsamında önemli olan husus ihtiyacın karşılanmasında sürekliliktir, buna göre sürekli olsa dahi ihtiyacı tatmin edemeyen bir kamu hizmetinde süreklilik ilkesi ihlal edilmektedir. Somut olayda da su sağlanmakta ancak yeterince tazyikli olarak sağlanmadığı için daire sakini bu hizmetten yararlanamamaktadır. Bu nedenle süreklilik ilkesi ihlal edilmeme evin bütün katlarının yararlanmasına yeterli su gelişinin sağlanıp sağlanamamasıyla ilgilidir. Yeterli su gelmediği için üst katlara suyun iletilebilmesi mümkün değil ise bu ilke ihlal edilmektedir denebilir. Ancak yeterli su miktarı kullanıma sunuluyor ancak bunun dairelere dağıtımı apartman içinde yapılamamasında bina yapısından teknik gereklerinden doğan bir sorun var ise bu özel hukuk uyuşmazlığı haline gelir, idarenin sorumluluğundan bahsedilemez.
İkinci olarak da, Bayan (K)’nın duruma eşitlik ilkesi kapsamında değerlendirilmelidir. Eşitlik, aynı hukuki statüde bulunanların kamu hizmetinden eşit ve serbest biçimde yararlanmasını ifade etmektedir. Kişiler kamu hizmetinden eşitlik ilkesi uyarınca yararlanmayı talep edebilirler. Eşitlik mutlak ve matematiksel nitelikte anlaşılmamalıdır, buna göre farklı hukuki statüde bulunanlara farklı hukuki rejimlerin uygulanması bu ilkenin ihlali anlamına gelmeyecektir. Bayan (K) da Belediye sınırları içinde yaşayan tüm diğer su aboneleri ile eşit şartlarda bu hizmetten yararlanma hakkına sahiptir. Bu nedenle eşitlik ilkesi de yukarıda belirttiğimiz çerçevede yeterli su miktarı idare tarafından yararlanmaya sunulamamışsa ihlal edilmektedir.
6. Olayda yer alan idarelerin Türk idari teşkilatı içerisindeki yerlerini belirleyiniz.
Belediye: Anayasa’nın 127. maddesinde belirtildiği üzere Belediyelerin ayrı kamu tüzel kişiliği vardır. Yer yönünden yerinden yönetim içinde yer alır yani Mahalli idaredir, belediye sınırları içinde oturanların ortak ve genel ihtiyaçlarını gidermek için oluşturulmuştur. Bu aynı zamanda kamu idaresi hukuki niteliğinde olmasının bir gerekçesidir.
Belediye Meclisi: Belediyenin karar organıdır dolayısıyla ayrı bir tüzel kişiliği yoktur, belediye tüzel kişiliği içinde yer alır. Seçilen üyelerden oluşur.
Belediye Encümeni: belediyenin karar organıdır ve Encümenin de tüzel kişiliği bulunmamaktadır.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu: Kurul’un ayrı bir tüzel kişiliği bulunmamaktadır, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın içinde yer alır. Dolayısıyla faaliyet gösterdiği yer bakımından Devlet tüzel kişiliği içinde yer almaktadır. Koruma Bölge Kurulları’nın ayrıca belirtilmesi gereken biz özelliği bulunmaktadır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 57. maddesinde belirtildiği üzere kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler kararlarına uymak durumundadırlar. Buna göre Bakanlığın Kurul
kararları üzerinde hiyerarşik denetim yetkisi sözkonusu olmamaktadır. Ancak Kurul üyelerinin atanması konusunda hiyerarşik yetkileri mevcuttur.
Şirket: özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş ve buna göre hareket eden bir özel hukuk tüzel kişisidir. Kamu tüzel kişiliği bulunmamaktadır, dolayısıyla idari teşkilat içerisinde yer almaz. Kamu hizmeti yerine getiriyor olması şirketin niteliğini değiştirmeyecektir.