MODÜL V: İŞLETMENİN HUKUKİ YÖNLERİ
MODÜL V: İŞLETMENİN HUKUKİ YÖNLERİ
BÖLÜM 1: TİCARİ İŞLETME
Ticari İşletmenin Tanımı
Türk Ticaret Kanunu, ya da kısaca TTK, bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin hükümleri bildirir. Bu kanunun temelinde ticari işletme ve tacir kavramları yer almaktadır. Tacir kavramıyla birlikte esnaf kavramı da ele alınmaktadır. Esnaf, geliri ilgili kararnamede belirtilen sınırı aşmayan sabit, gezici veya sokakta belirli yerlerde faaliyet gösteren, kazancı sermayeden çok kendi iş gücüne dayanan sanat veya ticaretle uğraşan kişilerdir. Bu kişilerin sundukları hizmet karşılığında makul bir ücret isteme hakları bulunmaktadır.
Xxxxx
TTK’ya göre tacir “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişi” olarak tanımlanmaktadır. İşletmesini sicil kaydını yaptırarak veya medya yoluyla halka ilan etmiş kişiler de henüz faaliyete geçmeseler de tacir sayılır. Hukuken kaydı olmasa da şirket adına faaliyetlerde bulunan kişiler de iyi niyetli kişilere karşı sorumlu olurlar. Şirketler ile amaçlarına varmak üzere bir ticari işletme işleten veya bu amaçla kurulan vakıflar, dernekler ve kamu kurum ve kuruluşları da tacir sayılır.
Kanundaki tanıma göre ticari işletme, “esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü” işletmedir. Ticari işletme duran malvarlığı, işletme değeri, kiracılık hakkı, ticaret unvanı, fikri mülkiyet hakları ile bir bütün olarak kabul edilir. Devir ve diğer hukuki işlemlerde bu bütünlük temel alınır.
Bu tanıma göre bir ticari işletmenin dört özelliği bulunmaktadır: Gelir sağlama hedefi, Süreklilik, Bağımsızlık ve Esnaf sınırlarını aşma.
Gelir Sağlama Hedefi
Ticari işletmenin temelinde gelir sağlama hedefi vardır. Ancak gerçekleştirilen faaliyetlerin sonucunda mutlaka gelir sağlanmış olması da gerekmemektedir. Önemli olan gelir sağlamaya yönelik bir niyetin ve hedefin olmasıdır. Öte yanda gelir sağlama hedefi olmayan işletmeler faaliyetleri sonucunda kazanç elde etmiş olsalar dahi ticari işletme kabul edilmezler.
Ticari işletme gelirlerinin ne şekilde harcanacağı konusunda herhangi bir kısıt söz konusu değildir. Yani sağlanan kazanç istenirse ticari işletmenin sermayesine eklenebileceği gibi kar olarak ortaklarına ödenebilir veya hayır işlerine sarf edilebilir.
Kazanç sağlamaktan bahsederken bunu gelirlerin artışı şeklinde ele almak kadar maliyetlerin azaltılması şeklinde de ele alınabilir. Bu sebeple yapı kooperatifleri de bir ticari işletme sayılacaktır.
Süreklilik
Kanunda bahsi geçen özelliklerden süreklilik belirli bir dönem içerisinde yangın gibi mücbir (yani zorunlu) sebepler dışında keyfi olarak ara vermeden faaliyetlerin devam ettirilmesidir. Bu şartın yerine getirilmemesi ticari işletmenin süreklilik şartını yerine getirmemesi anlamına gelecektir.
Bağımsızlık
Ticari işletmenin bir özelliği de başka bir işletmeye bağlı olmadan faaliyetlerini devam ettiriyor olmaktır. Buna göre şubeler, temsilcilikler ayrı birer ticari işletme olarak kabul edilmemektedir.
Esnaf Sınırları
Esnaflar da ticari işletmeler gibi kazanç sağlamayı hedeflemekte, bağımsız ve sürekli çalışmaktadır. Dolayısıyla bu faktöreler esnaf – ticari işletme ayrımını yapamazlar. Kanunda bu sınırın bakanlar kurulu kararnamesi ile gösterileceği belirtilmiştir. Esnafın ancak kendi geçimini sağlayacak kadar kazancı olduğu ve bu kazancın ağırlıklı olarak bedensel çalışmalara dayandığı belirtilmektedir. Bu tanımın yeterli bir ayırım yaratmaması nedeniyle üç farklı durum için rakamsal sınırlar belirlenmiştir. Bu rakamlar enflasyona bağlı olarak artmakta olup 2015 yılı için yaklaşık değerler şöyledir:
Mal alım satımı yapanlar için yıllık toplam alış miktarı 90 bin, ya da satış miktarı 120 bin lira.
Hizmet üretenler için yıllık gelirlerin 100 bin lira.
Aynı anda mal alım-satımı yapanlar ile hizmet üretenler için yıllık satış tutarının beş katı ile hizmet kazancının toplamının 90 bin lira.
Bu rakamların üzerinde gelirleri olanlar giderlerine bakılmaksızın tacir sayılacaklardır. Bu rakamların altı katının geçilmesi durumunda ayrıca ticaret odalarına kayıt zorunluluğu da ortaya çıkmaktadır. Bu sınırlar ile altı katı arasında olanların ticaret siciline kayıt zorunluluğu olmamasından dolayı kayıt yaptırmayanlar yine de tacir sayılacaktır.
Ticaret Unvanı ve İşletmenin Adı
Her ticari işletmenin bir ticari unvanı sahip olması ve işletmeyi ilgilendiren işlemlerini bu unvanla gerçekleştirmek zorunluluğu vardır. Bu unvanın internet sitesinde ve işletmede görünecek şekilde yazılması gerekmektedir.
Bu unvan ile birlikte ticari işletme açıldıktan sonraki 15 gün içerisinde ticaret siciline tescil ettirilmesi gerekmektedir. Tescil işlemi işletmenin merkezinin bulunduğu yerde yapılır. Bu unvan ile imzasının notere onaylattırılması gerekmektedir.
Ticaret unvanlarında işletmenin türünün belirtilmesi ve bazı türlerde ortaklarının isimlerinin belirtilmesi şarttır. Türk, Türkiye, Milli kelimelerinin kullanılması ise Bakanlar Kurulu’nun onayına bağlıdır. Unvanlar gerçek ya da hayali isimlerden oluşabilmekle beraber üçüncü şahıslarda mali durum ve şirket büyüklüğü ile ilgili yanıltıcı bir görüş uyandıramazlar.
Ticari işletme sahipleri veya ortakları değişse bile işletme unvanı korunabilir. Şubeler ise kendilerinin şube olduğunu belirtmek suretiyle merkez unvanlarını kullanabilir. İşletme ve ticaret unvanı birbirlerinden ayrı olarak başkalarına devredilemezler. Tescil edilen unvanları kullanma hakları ise yalnızca unvan sahiplerine aittir.
Ticari İşletme Türleri
Ticari işletmeler ortaklık yapıları ve sorumluluklarına göre türlere ayrılır. Bunlar şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak ikiye ayrılır. Şahıs şirketleri kollektif ve komandit olmak üzere ikiye ayrılır. Sermaye şirketleri ise limited, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş olan komandit şirketleridir.
Şahıs Şirketleri
Bir veya birden çok kişinin kurduğu ve sorumluluklarının sınırsız olduğu tüzel kişiliklerdir. Sorumluluğun sınırsız olması ortağın tüm mal varlığıyla sorumluluğu anlamındadır. Genellikle az sayıda ortakla kurulur ve ortaklık paylarının devredilebilmesi için tüm ortakların onayı gerekmektedir. Üstelik ayrılan ortağın sorumluluğu da bir süre devam eder.
Yapılması gereken işlemler ile alınması gereken belgeler şunlardır: İkametgâh, Nüfus Cüzdanı Sureti, İmza tescil beyannamesi ve sirküleri, Şirket tescilinin yapılması, Sicil gazetesi ilanı, İlgili Odaya kayıt yaptırılması, Vergi hesap numarası, SSK ve Bağkur işlemleri, Defterlerin alınması ve tasdiki, Yoklama tutanağın düzenlenmesi, Vergi Levhası, Yazar Kasa Levhası, Fatura İrsaliye ve Gider Pusulası belgeleri, İşyeri Açma ve çalışma ruhsatları, gerektiğinde Hafta Tatili Ruhsatı.
Şahıs şirketleri Komandit ve Kollektif olmak üzere, komandit şirketler de Adi Komandit ve Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit olmak üzere ayrılırlar.
Komandit Şirket: Ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan ve şirket alacaklarına karşı ortaklardan bir kısmının sorumluluğu sınırlanmamış ve diğer bir kısım ortaklarının sorumluluğu belirli bir miktar ile sınırlanmış olan şirket türüdür. Sorumluluğu sınırsız olan ortaklara Komandite Ortak, sorumluluğu şirketteki sermaye payı ile sınırlanmış olana ise Komanditer Ortak adı verilir.
Komandit şirket sözleşmesinde; Ortakların isimleri, ikamet adresleri ve uyrukları, Şirketin komandit niteliği ve ortaklardan hangilerinin komanditer oldukları, Şirketin unvanı ve adresi, Şirketin konusu, Şirket sermayesinin miktarı, ortakların her birinin sermaye olarak koymayı taahhüt ettikleri sermaye payları, Şirketi temsile yetkili olanların isimleri ve bunların temsil şekilleri belirtilmelidir.
Kollektif Şirkette ortaklarının sorumluluğu borçlara karşı sınırlandırılmamıştır. Ortaklar aynı zamanda şirket yönetiminde de sorumludurlar. Ortaklıktan ayrılabilmek için bir kuruluş anlaşmasında veya sonradan diğer ortakların rızası gerekir. Yeni bir ortağın dâhil edilmesi için de benzer bir rıza alınması gerekir. Tüzel kişiler kollektif şirket ortağı olamazlar. Edilen kârın veya zararın bölüşümü eşit olabileceği gibi kuruluş anlaşmasında belirtilen oranlarda da paylaşılabilir.
Ortaklık sözleşmesinde aşağıdaki bilgilerin yer alması gerekir. Ortakların isim ve soyadları ile ikametgâhları; Ortaklığın Kollektif olduğunun belirtilmesi; Ortaklığın Ticaret Unvanı ve adresi; Ortaklığın Konusu; Her ortağın sermaye olarak koymayı taahhüt ettiği miktar, para mahiyetinde olmayan sermayesinin değeri ve bu değerin ne suretle biçilmiş olduğu eğer kişisel emek söz konusu ise emeğin niteliği ve kapsamı; Ortaklığı temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları.
Ortaklık sözleşmesinin yazılı olması ve imzaların noterce onaylanması gerekir. Ayrıca düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde sözleşmenin ticaret siciline tescili ve ilan edilmesi gerekir.
Limited Şirketler
Bir veya daha çok ortak tarafından kurulan ticari kuruluştur. Ortakları sayıları 50yi aşmayacak şekilde gerçek veya tüzel kişilerden oluşabilir. Limited şirket ticaret siciline kaydedildiği andan itibaren tüzel kişilik kazanırlar. Limited şirketler bankacılık ve sigortacılık haricinde kanunen yasaklanmamış tüm faaliyetlerde bulunabilirler. Ortakların sorumlulukları koydukları sermaye ile sınırlıdır. Asgari sermaye 10bin liradır.
Limited şirketlerin ticari unvanları iştigal konularıyla ilgili olmak zorundadır. Hisse senedi ve tahvil çıkartamazlar. Sermaye paylara bölünür ve pay devrinin noter huzurunda gerçekleştirilmesi gerekir. Daha sonra bu pay devrinin ticaret sicilinde tescili ve ilan edilmesi gerekir.
Ortaklardan biri veya birkaçı şirket yönetimini üstlenebileceği gibi, dışarıdan bir yönetici de atanabilir. Kararlar ortakların oy çokluğu ile alınır. Limited şirketler kurumlar vergisi mükellefidir.
Anonim Şirketler
Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş ve borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Sermayesi en az 100.000 TL'dir. Anonim şirketin esas sözleşmeyle atanmış veya genel kurul tarafından seçilmiş, bir veya daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur. Yönetim kurulu en az bir gerçek ya da tüzel kişiden oluşur.
Kuruluş şartları diğer şirket türlerine göre daha karmaşık ve daha zordur. Ancak büyük hedefler gerçekleştirmek için kurulur ve bir sermaye şirketinin tüm özelliklerini taşırlar.
Not: Hangi şirket türünü seçmeliyim?
Şahıs şirketleri ile Limited şirketlerin karşılıklı olarak avantajları ve dezavantajları vardır.
Şahıs şirketlerinin kurulumu bir günden kısa sürede tamamlanır. Kurulumdan sonra ise fatura kesmek mümkündür.
Şahıs şirketlerinin kurulumu esnasında çok daha az masraf yapılır. Bu masraf şahıs şirketleri için 500-1.000 lira arası, limited şirket için ise 5.000 liranın üzerindedir.
Şahıs şirketlerinin sonlandırılması çok daha kolaydır. Limited şirketlerin tasfiye edilmesi için bir yıllık bekleme süresi vardır.
Düşük cirolarda şahıs şirketleri, yüksek cirolarda ise limited şirketler avantajlıdır. Başa baş noktası yaklaşık olarak 30.000 TL’dir.
Kayıtların limited şirketlerde çok daha detylı ve düzgün tutulması gerekir. Bu ise muhasebe masraflarını artırır.
Limited şirketler daha prestijlidir. Kurumsal yapı isteniyorsa limited tercih edilmelidir. Örneğin kredi kartı pos sliplerinde şahıs şirketlerinde şirket sahibinin adı-soyadı yazar.
İhracatçılar birliği, Kosgeb gibi kurumların bazı desteklerinden yalnızca limited veya anonim şirketler faydalanabilirler.
Sermaye ve Malvarlığı
Ticari işletmeler iktisadi faaliyet gösteren örgütlerdir. Bu örgütlerin faaliyetlerini gerçekleştirebilmesi için sermaye ve insan unsurlarına ihtiyaçları vardır. Bu unsurlar her işletmenin amacına göre farklı nitelikler göstermektedir. İnsan unsurları tacir, yöneticiler ve çalışanlardan oluşmaktadır. Sermaye ya da malvarlığı unsurları ise maddi yani elle tutulur malvarlığı ile maddi olmayan ya da elle tutulamayan unsurlardan oluşmaktadır.
Malvarlığı unsurları işletmenin sahibi veya işleten kişinin malvarlıkları arasındadır. İşletmenin kendisi bir kişilik olmadığından kendisine faaliyetleri için verilen kaynakların hukuken sahibi değildir. İşletmenin malvarlıkları üzerindeki hukuki tasarruf hakları şirketin sahibi olan tacire aittir.
Maddi malvarlığı unsurları işletmenin elle tutulabilen veya gözle görülebilen fiziki ve cismani varlıklarından oluşur. Arsa, bina, araç-gereç, taşıt, hammaddeler maddi yani elle tutulur malvarlıklarıdır.
Maddi olmayan malvarlıkları fiziki varlığı olmayan haklardan oluşur. Ticari unvan, marka, patent, endüstriyel tasarım, kira sözleşmesi, telif hakları, müşteri tabanı bu kapsamda değerlendirilir.
Xxxx sözleşmesi özel olarak ele alınması gereken bir konudur. İlgili kanuna göre kiracı sözleşmesinde açıkça belirtilmedikçe kiraladığı yeri kendisinin alt kiraya vermesi söz konusu değildir. Ancak borçlar kanunu kiralayanın onayı ile devrine olanak verdiğinden kiralama hakkının işletmenin malvarlıkları arasında sayılması sağlanmıştır.
Merkez ve Şube Kavramları
Ticari işletmelerin birer merkezi olması kanuni zorunluluktur. Bu merkezde işletmenin ticari, hukuki ve idari işlemleri yürütülür. Merkez yanında işletmenin şantiyeleri, depoları ve diğer birimleri olabilir. Bu merkez tacirin ikametgâhı olması gerekmemektedir.
Şube ise kanunda “bir merkeze bağlı olduğu halde, ister merkezi bulunduğu, ister başka odanın çalışma alanı içinde olan müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan ve/veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi olmadığı halde kendi başına sınai faaliyet ve ticari muamele yapan yerler ve satış mağazaları” şeklinde belirlenmiştir.
Buna göre şube “bir ticari işletme adına ve hesabına işlemlerde bulunmak üzere, iç ilişkide bağımlı ve dış ilişkide kendisine tanınmış yetkiler ölçüsünde bağımsız bir işyerinde, merkezin ticaret unvanı altında ve aynı tacire ait olmak üzere faaliyette bulunan, ancak ayrı bir hukuki kişiliği bulunmayan bir örgütlenme biçimidir.”
Şubelerin bulundukları yerde ticaret siciline kayıtları zorunludur. Devir halinde şubeler de kapsam dâhilindedir. İş hukuku açısından ise her şube ayrı bir işyeri sayılır.
Ticari İşletmelerde Devir, Rehin, Miras
Devir
Bir ticari işletmenin tüm varlıkları, kaynakları, alacak ve borçlarıyla birlikte devredilmesi sonucunda o işletmenin sahipliği değişmektedir. Dolayısıyla bu konu ticaret kanununun değil borçlar kanununun hükümleri geçerli olur. Bir ticari işletmenin bir başka işletmeyle birleşmesi sonucunda ise işletmenin malvarlıklarının sahipliği değişmekle kalmayıp devreden şirket tüzel kişiliğini de kaybetmektedir. Bu durumda ise ticaret kanunu uygulanır.
Devir işletmelerin tüm maddi ve maddi olmayan malvarlıklarını kapsar. Yine de devir sözleşmesiyle birlikte bazı unsurları dışarıda bırakılabilir. Devirde borçların da nakli bulunur; ancak bu durumda alacaklının rızası aranmaz. Yapılan devrin ticaret siciline kaydedilmesi ve ilan edilmesi gerekir.
Ticari işletmesini devreden kişi tacir sıfatını kaybeder. Ancak her ne kadar ticareti bırakmış olsa da bu kişi borçlarından dolayı bir veya iki yıl daha takip edilebilir. Devralan kişi işletmeyi devraldığını ilan ettiği andan itibaren daha önceki borçlardan (varlığını bilmedikleri de dahil) sorumludur. Kira borçlarında durum ise farklıdır: devirden sonraki borçlar devralana geçerken önceki borçlardan ise devralan ve devreden sırasıyla sorumludur.
Rehin
Ticari işletmelerin kredi ihtiyaçlarını karşılayan kurumlar verdikleri kredi karşılığında teminat isteyebilirler. Bu teminatlar kefalet gibi kişisel teminatlar olabileceği gibi rehin gibi ayni teminatlar olabilir. Ayni teminatlardan olan rehin sınırlı bir kapsamı olup rehin alınan nesne üzerinde kullanma ve yararlanma hakkı vermez. Yalnızca alacakların ödenmemesi durumunda nesnenin satışıyla alacağının tahsilini sağlar. Satıştan elde edilen miktar borçtan düşülür, geriye kalan miktar ise borçluya iade edilir. Rehin alacağa bağlı olduğundan borcun ödenmesi veya geçersiz kılınması durumunda rehin de ortadan kalkar.
Rehin menkul yani taşınır ve gayrimenkul yani taşınmaz rehini olarak ikiye ayrılır. Taşınmazların rehini en çok ipotek ile yapılır. İpotek tapu siciline kaydedilerek yapılır. Taşınır malların rehininde ise malların rehin alanın himayesine verilmesi gerekmektedir. Ancak fiilen bu durum pek çok sakıncalar doğurmaktadır. Birincisi makine ve teçhizatın muhafazası riskli ve külfetlidir. İkincisi de rehin veren borcunu bu makineleri çalıştırarak ödemeyi planladığından borcunu ödemesi imkânsız hale gelecektir. Medeni kanunda yapılan istisnalarla mal rehin verenin himayesinde kalmakta ve ondan ekonomik fayda sağlamaya devam etmektedir.
Rehin sözleşmesi işletmenin kayıtlı olduğu çevredeki bir noter tarafından düzenlenir. Sözleşmede rehine konu olan her unsur tüm ayrıt edici özellikleriyle belirtilir. Rehin ilişkisinin ayrıca ticaret siciline de kaydı gerekir.
Tacirin bir işletmesi üzerinde kurulan rehin diğer işletmelerini etkilemez. Ayrı işletmeler için rehin sözleşmelerinin ayrıca yapılması ya da tek bir sözleşme iler kapsanması gerekir. Rehin sözleşmelerinin kapsadığı unsurlar içinde ticaret unvanı, makine araç, motorlu taşıtlar, marka, patent gibi xxxxx xxxxxx vardır. Deniz taşıtları ve kiracılık hakkı rehin kapsamı dışındadırlar.
Kredili mal satışı yapan müesseselerin rehin hakkı satışını yaptıkları mallar ile sınırlandırılmıştır. Öte yandan işletmede bulundurulan araçlar, işletme sahibinin bunlara gerçekten sahip olma şartı aranmadan rehine konu olabilir.
Ticari işletmenin gayrimenkulleri üzerindeki ipoteklerde gayrimenkulün eki niteliğindeki tesisat da ipotek kapsamında ele alınır. Ancak bu tesisat daha önce rehin verilmişse, rehin hakkının ipotek hakkına karşı önceliği bulunmaktadır. Eğer birden çok rehin hakkı kurulmuşsa öncelik ilk tescil edilene aittir. Rehin edilen mallar olası risklere karşı sigortalanır. Sigorta masraflarını kimin ödeyeceği ise sözleşmede ayrıca belirtilir.
Rehinli bir işletmenin devri için alacaklıların izni gerekmektedir. Eğer rehine konu olan mallarda değişiklik yapılacaksa yeni bir sözleşme yapılması ve yeni sözleşmenin de ticaret siciline kaydı gerekmektedir.
Rehine konu olan malların değerini makul ölçüde koruması beklenir. Eğer değer azaltacak faaliyetler, özensizlikler, dikkatsizlikler söz konusu olduğunda alacaklının dava açma ve ek teminat isteme hakkı bulunmaktadır.
Borçların ödenmesi durumunda rehin de sona erer ve ticaret sicilinden silinir. Ticari işletmenin ticaret sicilinden tamamen silinmesi durumunda alacaklılara haber verilir. Bu durumda alacaklı iki ay içerisinde rehinin paraya dönüştürülmesi için takip başlatmak zorundadır.
Şirket Birleşmeleri ve Tür Değiştirme
Türk Ticaret Kanunu’nun 194üncü maddesi birleşme ve tür değişikleri ile ilgili esasları düzenlemektedir. Buna göre “bir ticari işletme, bir ticaret şirketiyle, onun tarafından devralınmak suretiyle birleşebilir.” Bir ticaret şirketinin bir ticari işletmeye dönüştürülebilmesi için, söz konusu ticaret şirketinin paylarının tümü, ticari işletmeyi işletecek kişi veya kişiler tarafından devralınmalı ve ticari işletme bu kişi veya kişiler adına ticaret siciline tescil ve ilan edilmelidir. Borçların sorumlulukları ise daha önce bahsedilen şirket kapatmalarına uygun şekillerde gerçekleşir.
Bir ticari işletmenin şirkete dönüşmesi durumunda işletme şirketin sermayesini oluşturacağından değer takdiri yapılması gerekir. Bu durumda bilançonun varlıkları (yani aktifleri) arasında gösterilebilecek unsurlar değer takdiri yapıldıktan sonra sermayeye eklenebilir. Ancak elle tutulamayan varlıkların ayni sermaye olarak gösterilmesi mümkün değildir.
Şirketler de malvarlıklarını dağıtmadan ticari işletmeye dönüşebilirler. Bunun olabilmesi için payların tümünün işletmeyi işletecek kişiler tarafından devralınması gerekmektedir. Eski şirketin borçlarının sorumlulukları da 3 yıllık süre ile işletecek kişiler ve şirket eski ortaklarına devredilir.
Miras
Miras Türk Medeni Kanun ile düzenlenmiş olup ticari işletmenin mirasçılara geçmesi de bu çerçevede ele alınır; özel bir düzenleme mevcut değildir.
BÖLÜM 2: TİCARİ İŞ, HÜKÜM VE YARGI
Ticari İş
Bu kavram ticari ilişkileri diğerlerinden ayırmak için kullanılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen hükümler yalnızca ticari ilişkilere uygulanır ve ticari olmayan adi ilişkilere uygulanamaz. Bir ticari işletmeyi ilgilendiren işler temelde ticari sayılır. Bir tacirin borçları aksine açıkça belirtilmedikçe ticari borç sayılır. Tüzel kişilerde ise bütün borçlar istisnasız ticari borç sayılır.
Gerçek kişiler için işlem yapıldığında karşı tarafa ticari işletme ile ilgili olmadığı belirtilir ve durumun işin ticari sayılması için elverişli değilse bu ticari olmayan yani adi bir ilişkidir. Otomobil ticaretiyle uğraşmayan bir tacir eşine bir otomobil alırken bunu açıkça belirtirse bu ticari olarak nitelendirilemez. Ancak işletmenin ihtiyaçları için satın alınan tüm araçlar ticari iş kabul edilir. Evine buzdolabı aldığında ise ticari işletmeyle ilgisi olamayacağından bildirime gerek dahi olmadan ticaret dışı sayılacaktır.
Sözleşmeyle gerçekleşen ve taraflardan biri için ticari sayılan bir iş diğeri için de ticari sayılacaktır. Örneğin bir beyaz eşya bayinin işçiye ürün satması ticari sayılmaz ve uyuşmazlık ticaret mahkemelerinde çözülmez.
Ticari İşlerde Faiz
Faiz, alacak miktarına ve süreye bağlı olarak hesaplanan bir yükümlülüktür. Bu tür bir farkın alacaklıya ödenmesinin sebebi alacaklının parasını o süre içerisinde kullanamamasından dolayı ekonomik kayıplarının söz konusu olmasıdır. Faiz anaparaya bağlı olup borçluluk halinin ortadan kalkması durumunda faiz alacağı da sona erer. Daha önceden işlemiş olan faizler ise duruma göre ayrıca talep edilebilir. Alacaklı anapara için makbuz vermesi durumunda faizleri de tahsil etmiş sayılır. Asıl alacak zamanaşımına uğrarsa faiz borçları da zamanaşımına uğrar. Borcun devrinde faizi de devredilmiş sayılır.
Faiz Çeşitleri
Muhtelif faiz türleri bulunmakla beraber en çok kullanılan ikisi anapara veya sermaye faizi ile gecikme yani temerrüt faizidir. Anapara faizi borcun vadesine kadar işleyen faizdir. Temerrüt faizi ise vadesinde ödenmeyen borcun vade gününden sonra işleyen faizdir.
Sözleşmelerde belirtilen faize akdi faiz, yasa tarafından belirlenen faize ise kanuni faiz denir. Sözleşmelerde faiz miktarları belirtilmemişse kanuni faiz oranları geçerli olur.
Hesaplama şekline göre faiz basit ve bileşik olmak üzere ikiye ayrılır. Basit faiz yalnızca anapara miktarına bağlıdır. Bileşik faiz ise belirlenen süre sonunda oluşan faiz borcunun anaparaya eklenerek bir sonraki dönemde toplam borca işletilen faizdir.
Tazminat faizi ise haksız bir fiilin sonunda gerçekleşen zarara karşılık oluşan borca işletilen faizdir. Bunun anapara veya gecikme faizinden farkı ayrıca tartışma konusudur.
Ticari Faizin Özellikleri
Faizin işlemeye başlayacağı tarih sözleşmelerde belirtilebilmektedir. Bu tarih belirtilmemişse faiz vade tarihinden itibaren işletilir. Vade belirtilmemişse faiz ihbar tarihinden itibaren işletilir.
Sözleşmelerde açıkça belirtilmemiş olsa dahi ticari nitelikli işlerde faiz işletilir. Ticari olmayan sözleşmelerde ise taraflarca faiz kararlaştırılmamışsa faiz istenemez. Benzer şekilde ticari işler için verilen avansa da ödeme tarihinden itibaren faiz işletilir.
Bileşik faiz yani faize faiz işletilmesi borçlar kanununa göre bazı istisnai haller dışında yasaklanmıştır. Buna göre bileşik faizin yasaklanmadığı durumlar şunlardır: Her iki tarafın da tacir olması kaydıyla ve dönemlerin 3 aydan kısa olmaması şartıyla a) cari hesap sözleşmeleri; b) her iki taraf için ticari ödünç sözleşmeleri. Bunun dışında kalan ticari işler ile adi işlerde bileşik faiz işlemesine izin verilmez.
Geciken borçlara icra veya mahkemeye başvuru tarihindeki anapara artı faizi şeklindeki toplam borç üzerinden gecikme faizi işletilebilir. Faize faiz işletilebilmesi yalnızca sermaye faizi için geçerli olur.
Faiz Oranları
Gerek adi gerekse ticari işlerde faiz oranları serbestçe kararlaştırılabilir. Ancak adi işlerde üst sınırlar getirilmiştir. Bu oranlar anapara faizi için kanuni faizin yüzde 50 fazlası, gecikme faizinin ise yüzde 100 fazlasını aşamaz. Ticari işlerde istenecek gecikme faizi adi işlerde istenecek gecikme faizinden yüksek olabilmektedir.
Sınır Aşan İşlemlerin Hukuksal Durumu
Gerek adi gerek ticari işlerde kanunların emrettiği durumlara aykırı işlemler ve şartlar geçersiz kabul edilir. Adi işler için sözleşmenin hükümleri ile hukuk kuralları arasında kısmi aykırılık varsa sadece aykırı olanlar geçersiz sayılır. Bu koşullar olmadığı durumda sözleşmenin gerçekleşmesi mümkün olamayacaksa sözleşmenin tamamı geçersiz kabul edilir.
Ticari işlerde ise sözleşme gereği yapılması gereken ödemeler kanunda belirtilen hadlerin üzerine çıkması durumunda sözleşme en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır. Yapılmış olan fazla ödemeler ise geri alınır.
Savaş, doğal afet, ekonomik kriz gibi normal yaşam şartlarının dışında gelişen ve herkesi etkileyen mücbir hallerde ve dönemlerde devlet mal ve hizmetlerin fiyatlarına tavan getirebilir. Eğer bir malın satış fiyatı resmi makamlarca belirlenmişse malın belirlenen fiyat üzerinde satılması durumunda satışın ilan edilen fiyat üzerinden gerçekleştiği var sayılacaktır. Yapılan ödemeler de geri istenebilecektir.
Zamanaşımı Süreleri
Zamanaşımı süreleri kanunla belirtilen sürelerin dışında sözleşmeyle değiştirilemez. Bunu sürenin uzatılamayacağı gibi kısaltılamayacağı şeklinde anlaşılmalıdır.
Ticari Hükümlerin Uygulanma Sırası
Ticari hükümler yazılı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır. Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan tüm hükümler ticari kural olarak belirlenmiştir. Başka özel kanunlarda yer alan ancak bir ticari işletmeyi ilgilendiren tüm kurallar da ticari hükümdür. Ticari teamüller ile ticari örf ve adetler ise yazılı olmayan ticari hükümler olarak ele alınır.
Mahkemeler anlaşmazlıkları sırasıyla kanunun emredici hükümlerine, sözleşme hükümlerine, tamamlayıcı ve yorumlayıcı ticari hükümlere, ticari örf ve âdete ve genel hükümlere göre çözerler.
Emredici hükümler sözleşmede aksi belirtilse de mutlaka uyulması gereken, icabında sözleşmeleri geçersiz kılan hükümlerdir. Örneğin sözleşmede katma değer vergisinin hesaplanıp ödenmeyeceği şartı ilgili kanuna aykırı olmasından dolayı geçersizdir.
Sözleşme hükümleri tarafların serbest iradeleriyle verilmiş olmasından dolayı ikinci önceliği almaktadır. Emredici hükümlere ve genel ahlaka aykırı olmadıkça tacirler sözleşmenin koşullarını istedikleri gibi belirleyebilirler.
Eğer yapılan sözleşmede bazı şartlar belirtilmemişse ve bu durum boşluk yaratıyorsa tamamlayıcı ve yorumlayıcı hükümler uygulanır. Örneğin faizin belirtilmemiş olması durumunda kanunda belirtilen faizler uygulanır.
Eğer bir ticari anlaşmazlık ilk üç maddede belirtilen yazılı hükümler çerçevesinden karara bağlanamazsa ticari örf ve adet kuralları uygulanır. Bu kurallar uzun süredir yaygın ve istikrarlı bir şekilde uygulandığı kurallardır. Bunlar bölgesel yani coğrafi kurallar ve ticari branşa göre uygulanan kurallar olarak ikiye ayrılır.
Eğer ticari örf ve adet de anlaşmazlığın çözümü için yetersiz kalırsa son olarak diğer kanunlarda belirtilen ve ticari olmayan genel hükümler uygulanır.
BÖLÜM 3: TACİR VE YARDIMCILARI
Xxxxx
Tacir bir ticari işletmeyi kendi adına kısmen veya tamamen işleten kişidir. Tacir tanımı bir ticari işletme üzerinden yapılmıştır. Yani tacir olmanın üç koşulu vardır: Ticari işletmenin var olması, faaliyette olması ve kendi adına işletiyor olması.
Esnaf işletmesi ya da kar amacı olmayan bir işletme açmış kişi tacir sayılmaz. Ancak gerçekte veya hukuken var olmayan bir şirket sahibi ya da ortağı gibi davranan kişiler tacir gibi sorumlu olurlar fakat haklarından yararlanamazlar.
Açıldığı duyurulan ancak faaliyete geçmeyen işletmelerle sicile henüz işlenmemiş ancak faaliyette olan işletmeleri işletenler de tacir sayılır. Burada tescil kurucu unsur olmayıp açıklayıcı özelliği vardır.
Tacir olabilmek için özel bir ehliyet gerekmemektedir. Yaşı itibariyle ergin, aklı itibariyle sezgin olan ve kısıtlı olmayan herkes ticari işletme açabilir. Öte yandan küçükler ve kısıtlılar da tacir olabilirler. İşlemleri yapanlar ise yasal temsilcileridir; bu kişiler tacir sayılmazlar.
Küçükler ve kısıtlılar adına ticari işlemleri gerçekleştiren kişiler kendileri tacir olmamakla birlikte kısıtlı veya küçük adına düzenlenen bir ceza kanuni temsilciye uygulanır, küçük ve kısıtlı tacire herhangi bir ceza uygulanmaz. Örneğin vergi kaçakçılığı durumunda vergi küçüğün, cezası ise yasal temsilcinin malvarlığından tahsil edilir.
Kanuni durumlarından ötürü bazı kişilerin ticaret ile uğraşmaları yasaktır. Memur, noter, avukat ve hâkimler görevleri gereği ticaretle uğraşamaz. Mahkeme kararıyla ticaretten men edilen kişilerin de ticaretle uğraşmaları yasaktır. Bu yasaklara rağmen ticaretle uğraşanlar bir yandan sorumlulukları bakımından tacir sayılırken diğer yandan yasaklara karşı gelmenin sonuçlarına da ayrıca katlanmak durumundadırlar.
Bankacılık, sigortacılık, bankerlik gibi bazı faaliyetler ise gerçek kişiler tarafından gerçekleştirilemezler; ancak anonim şirketlerce yürütülebilir. Muayenehane veya eczane açmak gibi faaliyetler de ruhsat alınmasını gerektirir. Kısıtlarına rağmen bu faaliyetlerde bulunanlar bir yandan cezai ve idari işlemlere maruz kalırken diğer yandan ise tacir sorumluluklarını üstlenmiş sayılırlar.
Tacirlikle ilgili kısıtlayıcı bir durum ise kanunun sön düzenlemesiyle ortadan kaldırılmıştır. Buna göre daha önceleri evli bir kadının iş ve sanatla uğraşması kocasının iznine tabi iken artık bu kısıt ortadan kaldırılmıştır. Yeni medeni kanun “eşlerden her biri meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir” diyerek temelden değişiklik getirmiştir.
Tacir olabilen ve olamayan tüzel kişiler kanunda sayılmışlardır. Buna göre kamu tüzel kişileri ile kamuya yararlı dernekler kendileri tacir sayılamazlar. Öte yandan bu tüzel kişilikler tarafından ve ticari şekilde işletilmek üzere kurulan teşekkül ve müesseseler tacir sayılacaklardır.
Doğrudan ticari amaçlı kurulan kollektif, komandit, anonim şirketlerin tacir nitelikleri doğal olarak kabul edilmiştir. Ticaret şirketlerinin kendi tüzel kişilikleri tacir sayılıp ortakları tacir kabul edilmezler.
Dernek ve vakıfların kuruluş amaçları temelde ticari değildir. Ancak kuruluş amaçlarına ulaşmada iktisadi faaliyetlerden faydalanabilirler. İktisadi teşekkül kuran ve işleten dernek ve vakıflar da tacir sayılırlar. Ancak istisnai durumlar söz konusudur. Bakanlar Kurulu’nca verilen kamuya yararlı dernek statüsüne sahi dernekler iktisadi teşekkül oluştursalar da tacir sayılmazlar. Gelirlerinin yüzde ellisinden fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar da tacir sayılmazlar.
Gerçek kişilerin tacir sıfatını kazanılmasını sağlayan koşullarının ortadan kalkması durumunda tacir sıfatları sona erer. Tüzel kişilerde ise tüzel kişiliğin sona ermesiyle tacir sıfatı da ortadan kalkar.
Tacir Sıfatının Getirdiği Hüküm ve Sonuçlar
Tacir sıfatını taşıyan kiler bazı hüküm ve sonuçlara tabidirler. Bunlardan bazıları aşağıda sıralanmıştır.
İflasa Tabi Olma
Tacirler ticari veya adi her türlü borcundan dolayı iflasa tabidir. Tacirler yanında ticareti son bir yıl içinde terk eden ve tescil ve ilan edenler; şirkete para yatırmayan kollektif ve komandit şirket ortakları, tacir olmadan tacir sorumluluğu taşıyanlar, banka yöneticileri ile donatma iştirakleri de iflasa tabidirler. Alacaklar iflas yoluyla takip edilebilir.
Sicil ve Odalara Kaydolma
Tacirin işletmesini açılışını takip eden 15 gün içerisinde ticaret siciline kaydettirmek zorundadır. Ticaret siciline kayıt tacir olma durumunun durumun bir sonucudur; kayıt olmadan da tacir bu sıfatını kazanmıştır. Ancak ticari işletme açılmadan da sicile kaydedilmesi sonucunda tacir sıfatı kazanılır.
Sanayi ve ticaret odaları üyelerinin ortak ihtiyaçlarına cevap vermek, faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin gelişmesini sağlamak gibi amaçlarla kurulur. Ticaret siciline kayıtlı gerçek ve tüzel kişilerin bulundukları yerdeki odalara kayıtları da kanuni bir zorunluluktur. Sanayi odasına kayıtlı sanayiciler ticari özelliklerinden dolayı dilerlerse ticaret odalarına da kayıt olabilir.
Sanayicilerin ürünlerini satmak üzere farklı satış yerleri açmaları veya üretimleri dışındaki ürünleri dışında ürünlerin satışını gerçekleştirdileri durumdalarda da yine sanayi veya ticaret odalarına kayıdolmaları gerkmektedir. Kamu kurumlarının çalıştırdıkları iktisadi teşekküllerin de bulundukları ildeki odalara kayıt olmaları gerekir.
Basiretli ve Örf-Adete Uygun Davranma
Her tacirin işletmesiyle ilgili konularda basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi beklenir. Bu tacirin dikkatli, özenli, gerçekçi ve sağduyulu tavırlar içinde olmasını gerektirir. Temel olarak ise ortalama bir tacirin davranış biçimi alınır. Basiretli sayılmayacak durumlara örnekler ise şunlardır:
Gerekli malzemenin zamanında satın alınmaması; uygun şartlarda depolanmaması; piyasada mevcut olup olmadığı araştırılmadan malzemenin konu olduğu sözleşme yapılması; uygun taşıma yapılmaması.
Tecrübenin eksik veya yetersiz olması sebebiyle tacir sorumluluktan kaçamaz. Ancak işletme dışında gelişen olaylar sonucunda tecrübesizlik savunması yapılabilir. Zira ticari olmayan işlerde tacirin basiretli davranma sorumluluğu bulunmamaktadır.
Tacirler arasındaki uyuşmazlıklar durumunda gerekiyorsa ticari örf ve adet uygulanır. Tarafların bu kuralları bildikleri varsayılır.
Ücret ve Faiz İsteme Hakkı
Ticari işletmesiyle ilgili iş gören bir tacir görülen hizmet karşılığı uygun bir ücret isteyebilir veya öder. Tacirin yaptığı işlerin tamamı ücret uğruna olduğundan işin başında ücretin kararlaştırılmış olması gerekmez. İşletmesinin konusu dışındaki işlerde ise böyle bir zorunluluk yoktur. Benzer şekilde faiz de ticari işlerin gereği olup gerek faiz isteme gerekse faiz ödeme durumları söz konusudur.
İstenen ücretin veya cezai şartların fahiş yani çok yüksek olması gerekçesiyle indirilmesi söz konusu değildir. Tacir olmayanlar ise istisna ile bu haktan yararlanabilmektedir. Tacir ücret indirimi isteyemese de fahiş ücretin örf ve adete veya ahlak ve adaba aykırı olmasını neden göstererek sözleşmenin tamamen geçersiz kılınmasını isteyebilir.
Fatura Düzenleme ve Faturaya İtiraz
Aralarında ticari bir ilişki bulunan taraflardan birinin sağladığı hizmet karşılığında ücret isteme hakkı bulunurken diğerinin de bu hizmeti ve ödediği ücreti faturayla belgeleme hakkı bulunur. Vergi Usul Kanunu’na göre fatura kasilmesi aynı zamanda kanuni bir zorunluluktur.
Faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde faturaya itiraz etmezse faturayı kabul etmiş sayılır. Eğer taraflar arasında geçerli bir sözleşme söz konusu değilse faturaya itiraz edilmese bile faturanın içeriği kabul edilmez.
Faturalar açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Açık faturaya itiraz edilmemesi faturada bahsi geçen işin yapıldığı anlamına gelmez. Ancak iş yapılmadığı halde itiraz etmemek borçluyu temerrüde düşürür. Kapalı fatura ise görevlerin karşılıklı olarak yerine getirildiği yani mal veya hizmetin teslim edildiği ve ödemesinin yapıldığı anlamına gelir. Kapalı fatura aynı zamanda bir makbuz niteliğindedir.
Faturaya itiraz ispatlanabilecek herhangi bir yöntemle yapılabilir.
Proforma faturalar sözleşme imzalanmadan önce düzenlenir ve sadece bir teklif mektubu niteliğindedir.
Teyit Mektubu
Teyit mektubu, sözlü, telefon veya diğer iletişim araçlarıyla yapılan sözleşmelerin veya beyanların şartlarını gösterir bir belgedir. Teyit mektubuna sekiz gün içerisinde itiraz edilmezse içeriğinin alıcısının iradesine uygun olduğu varsayılır.
Xxxx Xxxxxxxx
Tacirler arasında gerçekleşen ve sözleşmeyi feshetmek, karşı tarafı temerrüde düşürmek ve sözleşmeden dönmek yani rücu amacıyla gerçekleşen ihtar ve ihbarların geçerli olması için belli şartlara uyması gerekmektedir. Bu tür ihtar ve ihbarların noter aralığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya elektronik imzalı elektronik postayla yapılması gerekir.
Hapis hakkı alacaklının borcuna karşılık olarak kendi zilyetinde bulunan borçlu mallarını veya kıymetli evrakı iade etmeyerek alacağına karşı allıkoyma veya paraya çevirme yetkisidir. Hapis hakkının kullanılması için eşyanın paraya çevrilir olması; zilyetin alacaklı rızasıyla gerçekleşmesi; alacağın geçerli olması; hapis hakkının geçerli olması gerekir. Zorla veya tesadüfen ele geçirilen mallar için hapis hakkı kullanılamaz.
Tacir Yardımcıları
Tacirin ticari işletmesini tek başına işletmesi her zaman mümkün değildir. İşletmeler farklı uzmanlık ve mesleklerden ya da kalifiye olmayan kişilerin emek ve mesailerine de ihtiyaç duyar. İşletmede tacire iradi veya kanunen bulunup tacire yardımcı olan kişilere tacir yardımcıları denir.
Kanuni yardımcılar kanun gereği yardımcı olan kanuni temsilcilerdir. Örneğin tacirin yaşının küçük olması nedeniyle tacir adına kanun gereği işlem yapan kişiler tacirin kanuni yardımcılarıdır.
İşletmede kendi iradeleriyle ücreti karşılığı istihdam edilen, bedensel ve fikri emek ve mesaisinden faydalanılan kişilerdir. Bunların bir kısmı bekçi, işçi, şoför gibi düz ve normal eleman statüsündedirler. Bazıları ise işletmenin yönetiminde yetki sahibi olup taciri belirli bir seviyede temsil ederler. Müdür, vekil, simsar, acente gibi görevlerde olup tacire yardımcı olabilmek için belirli bir yönetim ve temsil yetkisine sahip bu kişilere iradi tacir yardımcıları denir.
Tacir yardımcıları bağımlı ve bağımsız olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bağımlı tacir yardımcıları tacirin doğrudan emir ve talimatlarıyla çalışırlar. Bu kişiler tacirin temsilcisi, vekili veya memuru olabilir. Bağımsız tacir yardımcıları da her ne kadar tacirin istek ve talimatlarını yürütürlerse de kendileri ayrı birer işletme yürüttüklerinden bağımsızdırlar. Bağımsız yardımcıya örnek olarak acente ve komisyoncuları verebiliriz. Bağımlı yardımcıların tciri temsil yetkileri bulunur; bağımsız yardımcılardan simsarların böyle bir yetkileri yoktur. Komisyoncular dolaylı yani vasıtalı temsil kuralları çerçevesine göre temsilde bulunur; acenteler ise doğrudan yani vasıtasız şekilde temsil ederler.
Ticari Temsilci
“İşletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişiye” ticari temsilci denir. Ticari temsilci tacirden sonra gelen en yetkili kişidir. İşletmenin merkez ve şubelerine genel müdür, direktör veya şube müdürü adlarıyla görevlendirilirler. Bu kişiler profesyonel yönetici olup sermaye koyma haricinde hemen hemen bütün işleri yürütürler. Ticari temsilcilerin yetkileri tacir tarafından değil borçlar kanunu çerçevesinde düzenlenmiştir.
Atanması gerçek kişi işletmelerinde tacir veya kanuni temsilcisi, tüzel kişi işletmelerinde yetkili organlarca gerçekleşir. Ancak gerçek kişiler ticari temsilci olarak atanabilir. Tam ehil olma şartı aranmamakla birlikte sezgin yani iyi-kötü, doğru-yanlış ayırımında bulunabilmesi gerekir. Temsilcinin ticaret siciline açıklayıcı not olarak kaydettirilmesi gerekir.
Ticari temsilcinin temsil yetkisinin kapsamı Türk Borçlar Kanunu’nda belirtilmiştir. “Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır. Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandırılamaz.”
Ticari temsilcinin yetkileri oldukça geniş tutulmuştur. İşletmenin amacıyla sınırlı olarak işletmenin faaliyet alanlarına giren bütün işleri yapabilir. Taşınmazların devri veya ipoteği gibi işleri de yapabilmesi için özel yetkilendirme gerekir. Ayrıca tacirden özel yetki almadıkça işletmenin varlığını ortadan kaldıracak işlemleri yapamazlar.
“Ticari temsilci işin idaresini iyi bir surette ifa ile mükelleftir.” Temsilcinin işletme sahibine sadakat ve özen borcu vardır ve bu borcun gereği olarak işletme sahibinin çıkarına uygun davranmak ve ona zarar vermekten kaçınmalıdır.
Temsilcinin üçüncü kişilerle yapacağı işlemlerin bağlayıcı olabilmesi için üçüncü kişinin iyiniyetli olması gerekir. Üçüncü kişi temsilcininyetkilerini aştığını biliyorsa yapılan işlem tacir için bağlayıcı değildir. Temsilciler kendi adlarına veya üçüncü şahıslar adına işletme sahibinin izni olmadan benzer işler yapamazlar. Bu durum sonucunda tacirin tazminat istme ve yapılan işleri kendi hesabına alma hakkına sahip olabilir.
Temsilcinin yetkileri oldukça geniş olmakla beraber bir şubenin işleri veya birden çok kişinin imza atma şartı getirilerek sınırlandırılabilir. Bu kısıtların ticaret siciline tescili gereklidir. Birlikte temsil aktif temsil işlemleri için geçerlidir. Yani sözleşme imzalanırken veya davalı bulundukları bir davada birlikte bulunmalıdırlar. Ancak yapılan bir tebligatı kabul gibi pasif işlemlerde birinin imzası yeterlidir.
Birlikte temsil ve şubeye özgü yetkilendirme tacir için isteğe bağlıdır. Bunun dışında temsilcinin yetkilerinin miktar ve konu itibariyle sınırlandırılması tesci ve ilan edilmiş olsalar dahi üçüncü kişileri bağlamaz. Bağlayıcı olması için bu kişilerin kısıtları biliyor olduklarının ispatlanması gerekir.
Temsil yetkisi karşılıklı güvene dayandığından her iki taraf da bu yetkinin sonlandırılmasına karar verebilir. Tacirin temsil yetkisini geri almasına azil, temsilcinin bu yetkiden vazgeçtiğini bildirmesi ise istifasdır. Her iki tarafın da kanunlardan doğan hakları saklıdır. Örneğin temsilcinin uygunsuz bir zamanda istifa etmesinden dolayı tazirin uğrayacağı zararlardan dolayı tazminat isteme hakkı vardır. Azil ve istifaların yine ticaret siciline işlenmesi gerekir.
Tacirin ölümü veya fiil ehliyetinin kaybetmesi sonucunda temsilcinin yetkisi sona ermez. Ancak tacirin iflasıyla işletmesi ve diğer malları üzerindeki yetkisi sona erdiğinden temsilcinin temsil yetkisi de doğal olarak sona erer. Benzer şekilde işletmenin tasfiyesi de temsilcinin yetkilerini de sonlandırır. Temsilcinin iflası ise temsil yetkisini sonlandırmaz. İşletmenin devri ile temsilcilik yetkisi sona erer. Ancak devralan dilerse, temsilciyi yeniden göreve atayabilir. Bu durumların ticaret siciline kayıtları ve ilanı gereklidir.
Ticari Vekil
Tacir her zaman geniş yetkili temsilcilere ihtiyaç duymayabilir. Daha dar kapsamlı yönetim ve temsil yetkileri olan veya belirli bir işi yürütmek üzere atanan elemanlara ticari vekil adı verilir. Kanuna göre ticari vekil, “bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Eğer vekil tüm işletmeyi yönetmek üzere atanmışsa genel ticari vekil, belirtilen işleri yürütmek için atanmışlarsa özel ticari vekil adını alırlar. Buna göre fabrika müdürü genel, tezgahtar, kasiyer, garson özel statüdedir.
Genel ticari vekil ticari işletmenin olağan bütün işlerini görmek üzere atanabilir. Bu olağan işlerin neler oldukları işletmenin niteliğine ve geçerli ticari görüşlere bağlıdır. Ancak özel yetki verilmedikçe tacir adına mali işlemlerde bulunamaz. Aynı şekilde temsil yetkisi ilan edilmesi şartıyla kısıtlanabilir.
Özel ticari vekiller belirli ticari şlemleri yapmakla yetkilidirler. Örneğin satış mağazası çalışanları satış işlemlerini yapma yetkileri vardır; kasiyerler para tahsilatı yapmakla, garsonlar sipariş almakla görevlendirilmişlerdir. Satış mağazası memurları özel ticari vekil olmakla beraber satış ile ilgili olarak fatura imzalamak, tahsilat yapmak, ayıplı malların iadesini sağlamak ve satış ile ilgili doğal işlemleri tacir adına yapmakla yetkilidirler.
Atamaları herhangi bir şekle bağlı olmayıp tacir veya temsilcisi tarafından yapılır.Ticari vekillerin atanması için ticaret siciline kayıt yapılmasına gerek yoktur. Ticari temsilcinin yetkilerinin sona ermesi için geçerli olan şartlar ticari vekiller için de geçerlidir.
Pazarlamacı
Pazarlamacılık, şube açmadan veya acente aracılığına ihtiyaç duymadan yürütülmek istenen işletme dışı faaliyetler için verilmiş bir kanuni imkandır. Dolayısıyla pazarlamacı, tacir adına işletme dışında faaliyette bulunan ve tacire hizmet ilişkisi ile bağlı tacir yardımcısıdır. Bu ilişki bir sözleşme ile kurulur.
Pazarlamacılık sözleşmesi tacir ile pazarlamacı arasında sözleşmenin süresini, sona erme şartlarını, pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların nasıl ödeneceğini, istenirse deneme süresini içerir.Taraflarca belirtilmeyen hususlar için kanun hükümleri ve olağan hizmet koşulları uygulanır.
Pazarlamacı işverenin emir ve talimatları altında çalıştığından bağlı tacir yardımcısıdır ve bu yönüyle acenteden ayrılır. Pazarlamacı sürekli bir tacir yardımcısı olup simsarlardan ayrılır. Pazarlamacıların görev yerleri işletmenin dışı olması sebebiyle özel yetkili ticari vekillerden ayrılırlar. Pazarlamacıların temsi yetkileri yoktur; gerçekleştirilen faaliyetler aracılık olarak nitelendirilebilir. Tahsilat ve alıcıya süre tanıma gibi işlemlerle hukuki şlemleri gerçekleştirebilmesi için kendisine özel yetki verilmiş olması gerekir.
Pazarlamacıların ücret, tekel, masraflarını isteme ve hapis hakları mevcuttur.
Ücret sabit, sabit ücret artı komisyon veya sadece komisyonlardan oluşabilir. Yalnızca komisyonlardan oluşan ücretin asgari ücretin üzerinde olması gerekir. Pazarlamacının tekel hakkı bulunmuyorsa yalnızca kendi satışlarından dolayı komisyona hak kazanır.
Tekel hakkı belirli bir pazarlama alanında ya da müşteri çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmesi durumudur. Tacir aynı alan ve müşteri çevresini içeren hakları başka pazarlamacılara veremez; ancak tacirin kendisinin üçüncü kişilere satış hakkı bulunur. Tekel hakkı bulunan pazarlamacı, tacirin bölgesi içinde gerçekleştirdiği satışlardan da komisyon isteyebilir.
Pazarlamacıların yaptığı masraflar tacire aittir. Yazılı sözleşmede komisyon ücretlerinin masrafları içerdiğine dair bir madde kanuna aykırı olup geçersizdir.
Pazarlamacı sözleşmeden doğan alacaklarını güvence altına almak için tacirin taşınır kıymetleri ve parasına hapis uygulayabilir. Pazarlamacı gecikmiş alacaklarına karşılık bunları iade etmeyebilir. Tacirin ödeme güçlüğüne düşmesi halinde gecikmiş olmayan alacaklar için de hapis hakkı uygulanabilir. Tacirin aracı, müşteri kayıtları vb belgeleri ise hiçbir durumda alıkoyamaz.
Buna karşılık pazarlamacıların talimatlara uyma, rekabet etmeme, bilgi verme ve işyerinde çalışma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Pazarlamacı, tacir tarafından verilen talimatlara ve özellikle müşteri ziyaretlerine ilişkin talimatlarını aksine haklı sebepler olmadıkça yerine getirmek zorundadır. Pazarlamacı, talimatta öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak zorunda olup tacirin rızası olmadan değişiklik yapamaz.
Pazarlamacı, işyerine sadakat yükümlülüğünden dolayı aynı işi yapan başka işletmeler adına ve hesabına faaliyetlerde bulunamazlar.
Pazarlamacı yürüttüğü faaliyetlerle ilgili olarak düzenli ve ayrıntılı bilgilendirmeler yapmak, aldığı siparişleri işverene ulaştırmak ve pazarını ilgilendiren önemli olayları tacire bildirmekle yükümlüdür.
Ücretinin tamamını alan ancak kendi kusuru dışındaki sebeplerden dolayı yerine getiremeyen pazarlamacı tacirin talebi üzerine işyerinde çalışmak zorundadır.
Pazarlamacıların, müşterilerin borçlarını ödememeleri ve benzeri yükümlülüklerini yerine getirmemeleri durumunda sorumlu olmaları veya alacağın tahsili için yapılacak masrafları karşılamaları kanunen yasaktır; bu yönde yapılmış anlaşmalar da hükümsüzdür. Yine de sınırlı bir istisnai yükümlülük mevcuttur. Pazarlamacı kendi müşteri çevresiyle iş yaparken ve uygun bir komisyon alıyorken tacirin her işlemde uğrayacağı zararın dörtte birine olan kısmını karşılamayı üstlenebilir. Anlaşmaların mutlaka yazılı yapılmış olma şartı vardır.
Pazarlamacılık anlaşmasının sona erme şartları taraflarca düzenlenebilir; bu şartlar belirlenmemişse hizmet sözleşmesinin sona ermesi ile ilgili kanun maddeleri uygulanır. Belirli süreli sözleşmeler sürenin dolması ile sona erer. Belirli süreli sözleşme sona ermesine rağmen sürdürülüyorsa belirsiz süreli hale gelir.
Simsar
Simsar bir sözleşme yapmak isteyecek ancak bir araya gelip sözleşme yapması zor olan tarafları buluşturmak amacıyla aracılık faaliyetleri gösterir. Simsarların kendilerinin bu işi bir meslek olarak yürütmeleri zorunluluğu yoktur. Simsarların görevi tacirin sözleşme yapacağı üçüncü kişileri bulup bu sözleşmenin imzalanmasıyla son bulur ve ücrete hak kazanır. Bu sebeple simsar ve müvekkili tacir arasındaki ilişki geçicidir. Ancak bu ilişki simsarın mesleğini geçici ve sürekli olarak yapıyor olması arasında bir bağlantı bulunmaz. Tacir ile olan ilişkisi sürekli olan kişiler için pazarlamacılık veya acentelik müesseseleri mevcuttur.
Simsar ile tacir arasındaki ilişki de bir sözleşmeyle düzenlenir. Temel görevi tarafları bir araya getirmek oluptemsil yetkisi yoktur. Ancak hazırlanacak simsarlık sözleşmesi gereği pazarlık, tahsilat ve mal teslimi gibi görevleri de üstlenebilir.
Simsarın temel hakkı ücret hakkıdır. Tacirin üçüncü kişi ile sözleşme imzalaması sonucunda ücrete hak kazanır. Tarafların sözleşmeyi kuramamaları durumunda ücret hakkı doğmaz. Ancak taraflar daha sonra tekrar bir araya gelip bir sözleşme imzalarlarsa simsarın ücreti yine ödenir. Sözleşmenin kurulmasından sonra tarafların ortaya çıkacak uyuşmazlıklar simsarı bağlamaz. Xxxxxx tacirin haklarını gözetmek zorundadır; aksi durumda ücret hakkını kaybeder. Simsarlık sözleşmesinde simsarın giderlerinin kendisine ödeneceği belirtilmişse, sözleşme gerçekleşmese dahi giderleri ödenir. Kanun evlenme simsarının ücrete hak kazanmadığını açıkça belirtmiştir.
Acente
Ticari işletmeler pazarlarını genişletmek bunun için farklı coğrafyalara yayılmak ve satş yapmak isterler. Bu amaçla gezici personel çalıştırır veya şubeler açarlar. Ancak bazı durumlarda getiri sağlayan bu yöntemler aynı zamanda mali açıdan yük getirirler. Personelin masraflarının karşılanması, şubelere sermaye tahsis edilmesi gerekir. İşletmeler bu sebeple maliyeti ve riski çok daha az olan acentelerden faydalanırlar. Acente bir bölgede tacir adına sözleşme yapmak ya da sözleşme yapılması için tarafları bir araya getirmek için çalışır. Bunun karşılığında yapılan her sözleşme için ücrete hak kazanır. Tacirin acentelere sabit ücret ödeme veya acentenin ticari işletmesini kurması için sermaye sağlama yükümlülüğü yoktur.
Türk Ticaret Kanunu hükümleri acenteliği genel olarak düzenlerken sigorta acenteliği ve seyahat acenteliği için özel kanunlarla düzenlemeler yapılmıştır.
Acente kanunda “işletme çalışanı gibi bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmek veya bunları tacir adına yapmayı meslek edinen kimsedir” şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre acenteler bağımsız tacir yardımcılarıdır. Acentelerin kendileri de ayrı birer işletme sahibidirler. Acenteler aracılık ve temsil faaliyetleri için tacirden talimat alırlar. Bu talimatlar doğrudan değil bir sözleşme gereğidir. Sözleşme herhangi bir şekle tabi değildir ancak yetkinin yazılı olarak verilmesi, acente tarafından da tescil ve ilan edilmesi gerekir.
Acentelik faaliyetleri belirli bir bölgeyi kapsar ve bu bölge içinde acentenin tekel hakkı vardır. Bölgeler idari olarak değil taraflarca serbest olarak belirlenir.
Acentelik görevleri sözleşmede belirtilen süre içerisinde sürekli yani kesintisiz olarak ifa edilir. Acente faaliyeti meslek olarak yapar ancak bunu yan meslek olarak da gerçekleştirebilir.
Acenteler gördükleri iş karşılığında ücret alırlar. Bu sabit bir ücret olmayıp aracılık ettiği iş başına bir komisyon şeklinde yani yüzde olarak hesaplanır.
Aracı acente ve sözleşme yapan acente olarak ikiye ayrılır. Aracı acente ticari şiletmeyi ilgilendiren sözleşmelere aracılık eder. Aracı acentenin görevi müşteri bulmak, alıcı ve satıcıyı bir araya getirmek ve sonucunda sözleşmenin gerçekleşmesini sağlamaktır.
Sözleşme yapan acente kendisine verilen işler için tacir adına ve hesabına sözleşme yapmaya yetkilidir. Sözleşme yapan acente doğrudan temsil kurallarına göre iş görür. Acenteler kotalara yani minimum sayılara uymak zorunda değillerdir.
Acente elinde bulunan malları korumak için gerekli özeni göstermek zorundadır. Aynı şekilde önleyici tedbirler de almak durumundadır. Tacir adına teslim aldığı malların hasarlı olması durumunda durum tespiti yaptırmak, bozulma tehlikesi olan malları mahkeme izniyle satma ve durumu tacire bildirmekle yükümlüdür. Aksi durumda ortaya çıkan zarardan sorumlu olur.
Acente, yaptığı işlemlerle ilgili olarak her türlü ihtar, ihbar ve protestoyu tacir adına kabul etmekle yükümlüdür. Bölgedeki piyasa koşullarını, müşterilerin mali durumlarını ve diğer değişiklikleri tacire bildirmek durumundadır.
Acente bağımsız olmakla birlikte tacirden işle ilgili olarak talimatlar olur. Örneğin hangi malların hangi sırayla ve hangi fiyattan satılacağı konusunda acente verilen talimatlara uymak zorundadır.
Acente aracılık ettiği ya da gerçekleştirdiği sözleşmeler karşılığında oranlı bir ücret isteme hakkına sahiptir. Buna karşın personel giderleri veya teslim masraflarını tacirden isteyemez. Ancak malların bozulması gibi olağanüstü durumlarda ortaya çıkan ek masrafları tacirden isteyebilir.
Acente sözleşmeden doğan alacakları kendisine ödenene kadar tacirin menkul değerleri üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Acentelik tek satıcılık ile franchising ile benzerlikler gösterir. Tek satıcılık mamullerin bir bölgede satışı üzerinde tekel hakkına sahip olmak üzere yalnızca bir satıcıya gönderilmesidir. Buna karşılık tek satıcı da malları kendi adına ve hesabına satar. Bölgedeki pazarlama faaliyetlerinden de tek satıcı sorumludur.
Tek satıcılık belirlenen bölgede faaliyet göstermek, bu bölgede tekel hakkının olması, süreklilik, pazarlama faaliyetleri yürütmek ve bağımsız olmak bakımından acentelik ile benzerlik gösterir. Ancak tek satıcı malları kendi adına ve hesabına satın alır ve müşterilerine satar. Tek satıcı alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki farktan kazanç elde eder. Xxxxxx ise işlemi kendi adına yapmaz ve komisyon geliri elde eder. Tek satıcının tekel hakkı zorunlu iken acentenin zorunlu değildir.
Franchising sözleşmesinde alan ve veren olmak üzere iki taraf mevcuttur. Franchise veren kendisine ait fikri ve sınai unsurların kullanım haklarını franchise alana tanır; onu söz konusu sisteme uygun faaliyet gösteren tedarik zincirine dahil eder ve destekler. Franchise alan ise belirlenen ilkelere uyarak, kendisine tanınan haklardan yararlanarak sisteme dahil mal ve hizmetlerin sürümünü kendi adına gerçekleştirir. Bu faaliyetler karşısında bir ücret ödenmesi gerekir.
Acente tacir adına hareket ederken franchise alan verenin temsilcisi değildir. Acentenin geliri komisyonlardan oluşurken franchise alan malların alım ve tekrar satımı arasındaki fark ile verilen hizmetlerden oluşur. Öte yandan franchise alan bir lisans ücreti öder.
Komisyoncu
Bağımsız tacir yardımcılarından bir diğeri de komisyoncudur. Komisyoncular işlemleri kendi adlarına yaparlar ve tacir hesabına hareket ederler. Tacir başlangıçta yapılan işlemlere taraf değildir; ancak işlemden doğan hak ve borçlar tacire devredilir.
Kanun önce alım-satım komisyonculuğunu tanımlamıştır; ilgili hükümler asıl ve genel niteliktedir. Diğer işler ile ilgili komisyonculuklar örneğin taşıma işleri, sermaye piyasası ve gümrük komisyonculukları ayrıca tanımlanmıştır.
Komisyonculukta iş ilişkisi yalnızca tek bir iş ile sınırlıdır; sürekli değildir. Komisyoncu ücret karşılığında faaliyet gösterir. Komisyoncuların yükümlülükleri şunlardır: Komisyoncu tacire yaptığı işler konusunda bilgi vermek ve talimatlarını yerine getirmekle yükümlüdür. Komisyoncu bizzat alıcı veya satıcı olarak davranırsa borçları kendi üstlenmiş sayılır.
Komisyoncu kendisine emanet edilen malları korumak, gerçekleşmiş olan hasarları tespit ve bozulacak malları bilgi vermek şartıyla satmaya mecburdur. Buna karşın tacirin açık talimatı olmadıkça eşyaları sigorta ettirmek zorunda değildir. Ancak sigortalamak tacirin yararına olması durumunda sigorta ettirebilir ve ücretini isteyebilir.
Komisyoncu tacirin talimatlarına uymak gereğinde talimat istemekle yükümlüdür. Tacirin talimatlarına ters düşen işlemleri kabul etmeyebilir; aksi durumlarda oluşan zararlardan komisyoncu sorumlu olur. Bu sebeple komisyoncu belirtilen bedelden daha düşük fiyata satılamaz; satarsa eksik bedeli ödemekle yükümlüdür. Üzeri yapılan satışlarda aradaki farkı yine ödemek zorundadır. Malın peşin satılması açıkça belirtilmemişse ve teamüllere göre vadeli satış mümkünse, komisyoncu vadeli satış yapabilir.
Komisyoncu işin tamamlanmasından sorumludur. Sadece sözleşmenin yapılması işin tamamlanmış olması anlamına gelmez; üçüncü şahıs tarafından yerine getirilmiş olması gerekir. İşin tamamlanması durumunda komisyonculuk hakları doğar. Bunlar sırasıyla ücret hakkı, avans ve masrafları isteme hakkı, hapis hakkı ve taraf olma hakkıdır.
Komisyoncu işin tamamlanması üzerine ücret hakeder; bu ücret genellikle bir yüzde olarak belirlenir. Yine de tamamlanmamış işler için komisyoncu belirli bir ücret talep edebilir. Eğer işin tamamlanmaması tacirin kusuru sonucu oluşmuşsa komisyoncu tam ücretini alır. Buna karşın komisyoncu tacire karşı sadakat borcuna karşı hareket etmişse tüm hakkını kaybeder.
Komisyoncu normal şartlar altında üçüncü şahısların garantisini veremez. Böyle bir garanti vermesi durumunda ek ücrete hak kazanır. Tacirin çıkarına olan işler için yapmış olduğu tüm masrafları faiziyle isteme hakkı bulunur. Bu masraflar komisyoncunun düzenli olarak yaptığı masrafların dışında özel olarak yapılan işler için yapılan personel, taşıma ve depolama gibi masraflardır.
Komisyoncu tacirin hesabına sattığı malın kendisi veya bedeli üzerinde hapis hakkı bulunur. Komisyoncu tacirin malını veya menkul değerini bizzat satın alabilir ve satabilir. Yapılan bu işlem piyasa fiyatları üzerinden yapılmış sayılır. Üçüncü kişilere yapılan satışlarda bu kişinin adını bildirmeden emrin yerine geldiğini bildirmesi durumunda ise alıcı ve satıcıya ait sorumlulukları da üstlenmiş olur.
Komisyonculuk ilişkisi taraflardan birinin ölümü, iflası, ehliyetini kaybetmesi, azli veya istifası sonucu sona erer. Uygun olmayan zamanlarda ilişkisinden dönen taraf diğer tarafın zararını tazmin eder. Komisyonculuk ilişkisinden kaynaklanan tüm davalar beş yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Taşıma işleri komisyonculuğu alım satım komisyonculuğundan farklıdır. Mal alımı satımı yerine malların bir yerden başka bir yere taşınması işlerine aracılık eder. Kendisi eşyayı bizzat taşımaz, taşımacıya taşıtır. Yalnız kendisinin de taşımacı olmasına engel bir durum yoktur.
Taşıma işleri komisyonculuğu sürekli yapılan bir iştir ve meslek olarak icra edilir. Komisyoncunun ana görevi eşyanın taşınması için bir taşıyıcı bulup sözleşme yapmaktır. Bu görevi yerine getirirken tacirin çıkarlarını korumalı ve onun talimatlarına uymalıdır.
Taşıma sırasında ortaya çıkacak hasar risklerine karşı tacir eşyayı koruyucu ambalaj içinde teslim etmelidir. Komisyoncu bu eşyanın eksiklerini denetleyip bulmakla yükümlüdür. Eksiklerin tespit edilip tacire bildirilmemesi durumunda doğacak zararlardan komisyoncu sorumlu olur.
Gerçekleştirilen işe karşılık taşıma komisyoncusu ücret isteyebilir, tacir adına yaptığı masrafların ödenmesini talep edebilir ve taşımacının ücretini ödemesi halinde taşımacının haklarını üstlenir. Zamanaşımı süresi sözleşmeye dayanan talepler için bir yıl, kasıt ve ağır kusur halleri için üç yıldır.
BÖLÜM 4: TİCARET SİCİLİ
Resmi kayıtların tutulduğu muhtelif sicil ve kütükler mevcuttur. Üçüncü şahısların bilmelerinde fayda ve gereklilik bulunan bilgiler bu kayıtlarda tutulur. Resmi kayıtlar aksi kanıtlanmadıkça doğru kabul edilirler. Ticaret sicili de ticari işletmelerle tacirler hakkında bazı hakların kazanılması ya da bilgilerin alenileşmesi için tutulan herkese açık kayıtlardır.
Bu kayıtlar ticaret ve sanayi odaları bünyesinde kurulan ticaret sicil memurlukları tarafından tutulmaktadır. Oda olmayan yerlerde ise o il dâhilindeki ticaret sicil memurluğu tarafından yürütülür.
BÖLÜM 5: TİCARİ DEFTERLER
Tacirler tacir olmalarının gereği olarak ticari defter tutarlar. Bu aynı zamanda kanuni bir yükümlülüktür. Esnafın ise ticari defter tutma yükümlülükleri yoktur. Bir işletmenin borç ve alacakları, ekonomik ve finansal durumu bu defterler aracılığıyla tespit edilir. Bu defterler şirketin kar veya zarar edip etmediğini, borç yükümlülüklerini yerine getirip getiremeyeceğini, geleceğe dönük planların uygulanıp uygulanamayacağını gösterirler. Üçüncü şahıslar da bu işletmeyle iş ilişkisine girip girmeme kararlarını bu bilgilere bakarak alacaklardır. Yine tacirlerin ödeyecekleri vergiler de bu defterler esas alınarak hesaplanır. Ticari defterler aynı zamanda davalarda delil teşkil ederler. Türk Ticaret kanunu defterlerin nasıl tutulacağını değil hangi defterlerin tutulması gerektiğini bunların isim, çeşit, içerik ve görevlerini düzenlemiştir.
Tutulan defterlerin denetçi uzmanlara makul bir sürede yapılan inceleme sonucunda işletme hakkında fikir verecek şekilde tutulması gerekir. Tacirler defter kayıtları için gerekli tüm belgeleri görsel ya da elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür.
Kanun muhasebeyle ilgili yevmiye, defteri kebir ve envanter defterleriyle muhasebe harici ticari pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Bunların dışında tutulacak defterlerin neler olduğu kanunda belirtilmemiştir.
Defterlerin dilinin Türkçe olma ve kullanılan kısaltmaların açıkça belirtilmesi zorunluluğu vardır. Kayıtların zamanında, eksiksiz ve doğru tutulması gerekmektedir. Yapılan düzeltmelerin düzeltilen içeriğin okunurluğunu etkilememesi gerekmektedir. Defterlerin tutulma şekli Vergi Usul Kanunu ile Türkiye Muhasebe Standartları tarafından belirlenmektedir.
Fiziki ortamda tutulan tüm defterlerin kuruluş sırasında açılışlarının yapılması gerekir. Bu onay noter tarafından yapılabileceği gibi ticaret sicil müdürlükleri tarafından da onaylanabilir. Ticaret sicil memuru yalnızca kuruluşta onay verebilir. Noter onayı için ise ticaret sicil tasdiknamesi istenir. Pay defteri ile genel kurul karar ve müzakere defterleri haricindeki diğer defterler açılış onaylarına tabidir. Bu iki defter ise sayfaları yeterli oldukça izleyen dönemlerde kullanılabilir. Yevmiye defteri ile yönetim kurul karar defterlerinin bir sonraki faaliyet döneminin üçüncü ayına kadar noter tarafından kapanış onaylarının yapılması gerekmektedir.
Defter ve Belgelerin Saklanması, Teslim ve İbrazı
Defter tutma yükümlülüğünün yanı sıra tutulan defterlerin saklanması yükümlülüğü de vardır. Gerçek kişi tacirlerin kendileri, tüzel kişilerde ise yönetim organı bu sorumluluğu üstlenir. Tacirin ticareti terk etmesi durumunda kendisi, ölümü durumunda ise mirasçıları defter ve belgeleri saklamakla yükümlüdürler.
Doğal afetlere sonucunda kaybolan ve zarar gören belgeler için ticaret mahkemesinden kayıp belgesi alınmalıdır. On beş gün içerisinde başvuruda bulunmayıp kayıp belgesi almayan tacir ibrazdan kaçmış kabul edilir.
Ticari kayıtların herkes tarafından istenildiğinde incelenmesi söz konusu değildir. Kayıtlar ilgililer ve mahkemeler tarafından ve ancak gerekli görülen durumlarda incelenebilirler. Bunun istenebilmesi için bir ihtilaf durumunun ortaya çıkmış olma şartı aranmaz.
İspat Gücü, Lehte ve Aleyhte Delil
Tacirler arasında meydana gelen uyuşmazlıklarda bir işlemin ispatı için defterler kullanılabilir. Defterler eğer mahkeme tarafından delil olarak kullanılırsa bu durum defter sahibinin lehine veya aleyhine olabilir.
Bir kimsenin kendi hazırladığı belgelerle iddiasını ispat etmeye çalışması çok kabul edilen bir durum değildir. Ancak defterlerin muhasebe kurallarına uymaları ve onaylanmaları gerekmesi sebebiyle lehte delil olmasına imkân verilmiştir.
Bunun olabilmesi için uyuşmazlığın tacirler arasında ve ticari işletmeyle ilgili işlemlerden kaynaklanması ve tüm defterlerin usulüne uygun şekilde tutulmuş olması gerekmektedir. Ayrıca defterlerdeki kayıtların birbirlerini doğrulamaları gerekmektedir.
Davacı iddiasını karşı tarafın defterlerine dayandırarak da ispat edebilir. Kayıtların sahibi aleyhine delil olması için ticari uyuşmazlık şartı aranmaz.
BÖLÜM 6: REKABET
Piyasa ekonomisi serbest rekabete dayalıdır. Rekabet işletmeler arasında müşteri elde etme ve kazanç sağlama için bir yarışı ifade etmektedir. Rekabet ortamını ürün ve hizmet kalitesinin artmasını, fiyatların maliyetlere yakın oluşmasını ve sosyal kazancın maksimum düzeyde olmasını sağlar. Toplum ve ekonomik yaşam için faydalı olan rekabetin devam edebilmesi kanun yoluyla korunmasına bağlıdır. Bu nedenle kanunlar rekabeti engelleyen ve kısıtlayan durum ve davranışlara ve rekabet hakkının kötü kullanımına karşı kurallar getirmektedir.
Piyasalarda tekelleşme ve kartelleşmenin önlenmesi görevi Anayasa ile devlete verilmiştir. Bu hükme dayanılarak Rekabetin Korunması Hakkında kanun kabul edilmiştir. Rekabetin oluşmasına engel tüm durumlar bu kanunun kapsamına girmektedir. Bu durum ve davranışlar üç kategoride incelenmektedir.
Birinci olarak rekabetin oluşmasını engelleyecek, bozacak veya tümden ortadan kaldıracak anlaşmalar, kararlar ve müşterek hareketler yasaklanmıştır. Bir şirketin piyasadaki hâkim pozisyonunu kullanarak rakiplerinin, müşterilerinin ve tedarikçilerinin bağımsız karar alma ve hareket etmelerini engellemesi de suç teşkil etmektedir. Son olarak ise piyasa hâkimiyetini artıracak birleşmeler de hukuka aykırı sayılmıştır. Kanuna aykırı tüm eylemlerin sonucunda zarar görenlerin tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Devlet de bu durumlara karşı tedbir almak durumundadır.
Haksız Rekabet
Kanunun ilgili maddesinde haksız rekabet şöyle tanımlanmaktadır: “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.”
Haksız rekabetin oluşabilmesi için bir kazanç sağlamaya yönelik faaliyetler ve rekabet ortamı olmalıdır. Bu faaliyetlerin ticari işletmelerle sınırlı olması da gerekmemektedir. Doktorlar ve avukatlar arasında da haksız rekabet söz konusu olabilir.
Haksız rekabetin oluşmasında dürüstlüğe aykırı, aldatıcı bir davranışın olması gerekir. Burada kusur ve zarar şartları aranmaz. Yani bir kişi kusurlu davranmadan da haksız rekabet ortaya çıkabilir. Zararların tazmini için sebep şartı aranmayıp sonuçlara bakılır. Aşağıda örnek haksız rekabet durumları altı başlık altında örneklendirilmiştir:
Dürüstlük Kuralına Aykırılık
Kendi ürün ve hizmetlerinin yanıltıcı ve gerçek dışı reklamlarla tanıtılması yoluyla avantaj sağlamak.
Rakiplerin ürün ve hizmetlerini yanıltıcı ve gereksiz incitici açıklamalarla kötülemek. Gerçek durumun karşılaştırmalı belirtilmesi kötüleme sayılmaz.
Gerçek olmayan referanslarla özel duruma sahip olduğu sanısını uyandırmak.
Rakiplerin ürün veya faaliyetleriyle karışmaya yol açacak hareketlerde bulunmak.
Ürün ve hizmetleri maliyetinin altında fiyatlandırmak, bu yolla müşterileri yanıltmak.
Müşterinin karar verme kapasitesini sınırlamak. Burada kastedilen reklam kampanyaları değil, zorlayıcı ve saldırgan satış yöntemleridir.
Ürün ve hizmetlerin özelliklerini gizleyerek müşteriyi yanıltmak.
Tüketici koruma kanununda yer alan hükümlere uymamak.
Sözleşme İhlalleri
Müşterilerini kendisi ile yeni sözleşme yapmak üzere eski sözleşmelerini ihlale zorlamak.
Rakipleri ile iş ilişkisi içinde olan kişi ve kuruluşlara yükümlülüklerinin aksine davranışlarda bulunmalarına teşvik etmek.
Rakipleri ile iş ilişkisi içinde olan kişi ve kuruluşlara rakiplerinin sırlarını ele geçirmeye teşvik etmek.
Başkalarının Ürünlerinden Yetkisiz Yararlanma
Kendisine emanet edilmiş iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma.
Rakiplerin ve diğer üçüncü kişilerin iş ürünlerinden kendisine yetkisiz sunulması durumunda bu durumdan bilerek yararlanma.
Ürün tasarımında kendisinin bir katkısı olmamasına rağmen çoğaltma yöntemiyle kendisine çıkar sağlamak.
İş Sırlarını Açığa Vurmak
İzinsiz, gizli ve hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilen bilgileri başkalarının yararlanmasına sunmak.
İş Koşullarına Uymamak
Sözleşme gereği veya kanunla belirtilen ve rakiplerine de yüklenmiş olan ve olağan kabul edilen iş koşullarına uymamak.
Dürüstlük Şartına Uymamak
Kanuni düzenlemelerden ayrılan veya sözleşmelerin niteliğine aykırı haklar ve borçlar dağılımı içeren şartları uygulamak.
Sorumluluklar
Haksız rekabet sonucunda müşteri, itibar, kredi kaybedilmesi veya iktisadi çıkarların zarar görmesi durumunda davalar açılabilmektedir. Bu durumda açılacak olan davaların cinsleri aşağıda belirtilmiştir.
Tespit Davaları
Haksız rekabeti oluşturan fiillerin neler olduklarını ve bunların gerçekten haksız rekabet oluşturup oluşturmadıklarını belirler. Bu tip davalar haksız rekabeti önlemek ya da mahkûmiyet ile sonuçlanmazlar. İleride açılacak olan davalara kesin delil teşkil ederler.
Önleme Davaları
Halen devam eden veya tekrarlanması ihtimali olan ve haksız rekabete yol açan fiillerin durdurulması veya önlenmesi ile ilgili davalardır. Önleme davaları için tespit davasına ihtiyaç olmadan doğrudan açılabilir.
Düzeltme Davaları
Haksız rekabetin sonucunda ortaya çıkan durumun ortadan kaldırılması ve eski hale döndürülmesi için açılır. Taklit ürünlerin toplatılması ve imhası, yalan beyanların durdurulması ve gerçek beyanların yapılması gibi hükümleri bulunur.
Tazminat Davaları
Haksız rekabete uğrayan bu dava ile uğramış olduğu zararların karşılanmasını talep eder. Bu davada davacı karşı tarafın kusurlarını ve uğradığı zararı ispat etmekle yükümlüdür. Maddi zararların yanı sıra davalı uğradığı manevi zararın tazminini de isteyebilir. Davanın sonuçlanmasının zaman alacak olası durumunda devam eden durumun engellenmesi için ihtiyati tedbir de istenebilir.
Taraflar
Haksız rekabet davalarında davayı doğrudan zarar gören rakip açabileceği gibi ekonomik çıkarları zarar gören müşteriler veya meslek odaları ve iktisadi birlikler açabilirler. Davanın yöneltilebileceği kişiler de şunlardır: Haksız rekabette bulunan kişi, bu kişileri çalıştıranlar ve basın yayın kuruluşlarıyla bu kuruluşların yöneticileridir.
Zamanaşımı
Dava açma hakkı bulunan kişiler bu haklarının farkına vardıklarından itibaren bir yıl, fiilin işlenmesinin sona ermesinden itibaren ise üç yıl içerisinde davayı açmakla yükümlüdürler.
BÖLÜM 7: CARİ HESAP
Genel olarak yapılan işlemlerden doğan alçaklar derhal ödenmelidir. Ancak karşılıklı olarak devamlı mal ve hizmet alımı yapan ve sonucunda karşılıklı para alacaklısı olan kişilerin her işlem için ayrı ödeme ve tahsilat yapmaları zaman, işgücü ve parasal israfa yol açabilir. Bu durumda bulunan kişiler arasında ayrı ödeme yapmak yerine belli dönem aralıklarında tek kalem borç çıkartılması imkânı mevcuttur. Bu duruma cari hesap adı verilir.
Cari hesapta alacaklılar karşılıklı olarak ayrı tahsilat haklarından vazgeçerek borç ve alacakların ortak bir hesapta toplanmasını kabul ederler. Belirlenmiş bir dönem sonunda borç ve alacaklar tespit edilerek yeni hesap devresinde alacaklı hesabına ödeme yapılmadan “alacak” olarak kaydedilir. Bu ilişki cari hesap ilişkisi boyunca devam eder; cari hesap ilişkisinin sonlanması durumunda ise bakiyeye bakılarak borçlu ve alacaklı tespit edilerek ödeme istenir.
Cari hesap bir çeşit kredi görevi de görür. Alacaklı sözleşme süresinin sonuna kadar alacağını isteyemez. Öte yandan bir teminat sistemi de oluşturur. Her iki taraf da hem alacaklı hem de borçlu olduklarından borçlar karşı taraftan alacakları oranında garanti edilmiş olur.
Cari Hesap Sözleşmesi
Cari hesap ilişkisi yazılı bir sözleşme ile kurulur ve alacak ve borçların istenmesinden belirli bir süre için karşılıklı olarak feragat edilir. Sözleşmede hangi alacakların cari hesaba girecekleri hangilerinin girmeyecekleri belirtilir. Sözleşmede hesap dönemleri, sözleşmenin süresi ve faiz oranları da belirtilir.
Paradan başka alacakların da cari hesaba işlenmesi mümkündür. Aynı vasıfta eşya, takaslarının mümkün olması durumunda cari hesaba işlenebilir.
Alacağın veya borcun tek taraflı hesaba geçirilip dönem sonunda ödenmesi cari hesap sayılmaz. Yine bankacılık işlemleri de cari hesap sayılmamaktadır. Cari hesaba geçirilemeyen diğer alacaklar da şunlardır: Takası mümkün olmayan alacaklar; cari hesap ilişkisinin kurulmasından önce mevcut olan alacaklar; tarafların cari hesaba geçirilmesini istemedikleri alacaklar; kullanıma hazır tutulmak üzere teslim olunan mal ve paradan doğan alacaklar.
Kabul, Faiz ve Teminatlar
Xxxx hesapta hesabı tutan taraf diğer tarafa bir hesap cetveli gönderir. Eğer bu cetvele bir ay içerisinde bir itiraz gelmezse bakiye kabul edilmiş sayılır. Bu kabul ile birlikte eski hesaplar bir hesaba indirgenir ve geçmiş borçlar ortadan kalkar.
Cari hesapta bileşik faize yol açmadan alacaklar alındıkları günden veya sözleşmede belirtilen tarihten itibaren faiz işler. Ancak üç aydan az olmamak şartı ile faiz ve komisyonlar anaparaya eklenebilir.
Normal bir borç-alacak ilişkisinde verilmiş olan teminatlar da borç ilişkisinin kabulüyle düşer. Ancak cari hesapta bakiye kabul edilse bile aksi bir durum sözleşmede açıkça belirtilmedikçe teminatlar için bakiye devam eder. Teminatlar ancak sözleşmenin sona ermesiyle düşer.
Cari Hesap Sözleşmesinin Sonlanması
Belirli süreli cari hesaplarda sözleşmede belirtilen süre sonunda, belirsiz süreli cari hesaplarda taraflardan birinin sözleşmeyi feshetmesiyle cari hesap ilişkisi sona erer. Ancak fesih hakkının iyi niyet kuralları çerçevesinde ve karşı tarafı zarara uğratmak amacı taşımadan uygulanması gerekir.
Sözleşmenin sona ermesiyle hesap kesilir, nihai bakiye belirlenir. Nihai bakiyenin kabulü ile alacaklı bakiyenin ödenmesini talep eder.
Hesap süresince taraflar borçlu ya da alacaklı sayılmadıklarından borçlara yönelik bir haciz söz konusu olamaz. Alacaklının haciz hakkı ancak hesap kapatılıp bakiye tespitinin yapılması üzerine doğar. Hesap kesiminden sonra yeni kalemler kaydedilemez; daha önce oluşmuş kalemler ise kaydettirilebilir. Alacağın haczinin icra dairesi yolu ile talep edilmesinden sonra cari hesap kapatılır. Hacizli borcun ödenmesi ise ancak dönem sonunda mümkün olur.
Zamanaşımı cari hesap sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren işler.
BÖLÜM 8: UNVAN VE XXXXX XXXXXX
Tacir, kendini ve işletmesini diğerlerinden ayırmak ve ürün ve hizmetlerini dayandırmış olduğu buluş ve tasarımlarını fikri ve sınai mülkiyet haklarıyla korumaktadır. Bu haklardan başlıcaları ticaret unvanı, işletme adı, marka, patent, faydalı model, endüstriyel tasarım ve coğrafi işaretlerdir. Aşağıda bu haklar açıklanmaktadır.
Ticaret Unvanı
“Tacirin ticari işletmesi ile ilgili iş ve işlemlerde ve bununla ilgili senet ve belgeleri imzalarken kullandığı ada ticaret unvanı denir.” Tacirlerin bu unvanlarını tescil ettirmeleri ve işletmelerinde görülecek şekilde yazmaları gereklidir. Bu unvan taciri diğer tacirlerden ayırmak için kullanılır ve işletmeyi diğerlerinden ayırt etmek için kullanılan işletme adından farklıdır.
Unvan Sistemleri
Unvan oluşturulurken kullanılan üç temel sistem vardır. Serbest Anglo–Sakson sisteminde tacirler diledikleri unvanları seçmekte serbesttirler. Fransız hukuku gerçeklik sistemini temel alır ve unvanın gerçek durumu belirtmesi gerekir. Eğer devir söz konusu olursa unvana ek yapılarak eski unvan kullanılabilir. Türk hukuku ise karma sistem kullanır. Unvan ilk oluşturulurken gerçeğe uygun olması beklenir; devirlerde ise isim değişikliği şart değildir.
Unvanın Yapısı
Ticaret unvanı çekirdek ve ek adı verilen iki kısımdan oluşur. Çekirdek kısmı gerçeklik sistemine tabidir ve tacirin gerçek durumunu yansıtır. Şahıs adlarına ya da işletmenin alanına göre iki şekilde oluşturulabilir.
Gerçek kişiler için tacirin adı ve soyadından oluşur. Tacirin tüm isimleri açık olarak kısaltmadan yazılır. Eğer sicilde daha önceden aynı isimde kaydedilmiş bir başka tacir varsa aralarındaki farkı belirtecek şekilde ek yapılması zorunludur. Birden fazla ticari işletmesi olan gerçek kişiler diğer işletmeleri için de aynı unvanı ek yapmadan kullanabilir.
Adi şirketlerin tüzel kişiliği yoktur ve ortaklardan en az birinin adı ve ortaklığı belli eden bir ifade bulunmalıdır.
Kollektif ve Komandit şirketlerin tüzel kişilikleri bulunur. Kollektif şirketlerde ortaklardan en az birinin adı ve soyadının tamamı, şirket ve türünü gösteren ibare ile oluşturulur. Komandit şirketlerde ise sınırsız sorumlu komandite ortağın tam ismi kullanılır; sınırlı sorumlu komanditer ortağın ad veya soyadının bulunması yasaktır. Komanditer ortağın unvanda isminin bulunması durumunda ise kendisi de sınırsız sorumlu olur ve caza uygulanır.
Anonim ve Limited şirketler işe Kooperatiflerde gerçek kişilerin isimlerine yer verilmez. Unvan işletme konusunu, şirketi ve türünü gösterir. Çekirdekte yer alan bazı kısımları kısaltmak mümkündür. Örneğin şirket türünü “Ltd.”, “A.Ş.” şeklinde belirtmek mümkündür.
“Ticari işletme işleten dernek ve vakıfların ticari unvanları kendi adlarıyla aynıdır.” Kamu tüzel kişileri tarafından kurulan ticari işletmelerin kendilerini kuran tüzel kişilerinden ayrı bir unvanları olur. Tüzel kişiliği bulunmayan işletmelerde kendilerini işleten tüzel kişinin adı ve işletme konusu belirtilir.
Deniz ticaretinde kullanılan donatma iştiraklerinde ise ticaret unvanı, müşterek donatanlardan en az birinin adını ve soyadını veya deniz ticaretinde kullanılan geminin adını içerir. İsimlerde kısaltma yapılamaz ve donatma iştirakini gösterecek bir ibare de bulunur.
Çekirdek kısmından ayrı olarak ticaret unvanlarında bir de zorunlu olmayan ek bulunur. Bu ekler daha ilginç ve hatırda kalan bir ticaret unvanı oluşturabilmek için kullanılır. Ek seçimi serbestlik ilkesine dayanır ve hayali ve fantezi kelimeler kullanılabilir. Örneğin Xxxxx Xxxxxxx ve Ortağı Yosun Dalgıç Kollektif Şirketi’nde Yosun Dalgıç çekirdeğe eklenen ektir.
Kullanılan ekin işletmenin mali durumu, işletmenin önemi vb. konularda üçüncü şahıslarda yanlış izlenim uyandırmayacak şekilde oluşturulması gerekir. Kooperatiflerin unvanlarında kamu kurum ve kuruluşlarının isimlerine yer verilemez. Türk, Türkiye, Milli ve Cumhuriyet gibi kelimelerin ticaret unvanlarında kullanılabilmesi Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlıdır.
Unvan Seçme ve Kullanma Yükümlülüğü
Her tacir ticari işletmesinin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde işletmesini ve unvanını bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil ve ilan etmek zorundadır. Tescil edilen unvan işletmenin görülecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır. Tacirin düzenleyeceği ticari mektuplarda ve belgelerde tacirin sicil numarası, ınvanı, işletme merkezi ve web adresi belirtilir.
Şirket bilgileri, yönetim kurulu, yöneticiler, sermayesi, şirket payları da ayrıca web sitesinde yayınlanır.
Ticaret Unvanının Devamlılığı
Ticaret unvanı oluşturulurken unvanın çekirdek kısmı gerçeklik ilkesinden dolayı tacirin kimliğine uygun olmalıdır. Ancak ölüm, ortaklıktan ayrılma, isim değişikliği gibi durumlarda unvanın gerçek durumu yansıtması zorunluğu ismin ticari değerinin korunmasını sağlamak için yumuşatılmıştır. Ticaret unvanının değişiklik yapılmadan aynen sürdürülebileceği haller şunlardır:
İşletme sahibinin adı veya soyadının mahkeme kararı, evlilik ve boşanma gibi sebeplerle kanunen değişmesi.
Kollektif ve komandit şirketlere yeni ortak girmesi veya gerekli onayların alınması şartıyla ortaklıktan ayrılması veya ölümü.
Unvan Kullanma Hakkı
Usulüne uygun olarak tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanı kullanma hakkı yalnızca sahibine aittir. Kanunun bu maddesi yalnızca tescil olan sicilin alanında değil tacire tüm Türkiye’de bir koruma sağlamaktadır. Tescil edilmemiş unvan tescilli bir ticaret unvanına verilmiş haklardan yararlanamaz. Buna yalnızca rekabet hükümleri çerçevesinde istisna getirilmiştir.
Unvanın Devri
Ticari işletmenin devri aksi kararlaştırılmadıkça ticaret unvanını da kapsar. Ancak ticaret unvanı işletmeden ayrı olarak devredilmesi söz konusu değildir.
Eğer unvan işletme ile devredilmişse devralan unvanı kullanmaya devam ettiği sürece devreden de aynı unvanı kullanamaz. Kullanmak istediğinde ayırt edici ekler kullanmak zorundadır.
İflas halinde unvan işletme ile birlikte bir başkasına devredilebilir; tacirin ölümü durumunda ise mirasçılar tarafından aynen kullanılabilir.
Unvanın Korunması
Tescil edilmemiş ticaret unvanları haksız rekabet hükümlerine göre korunabilir. Eğer bir başka kişi tacirin piyasada tanınan ve bilinen bir unvanın benzerini kullanmaya başlarsa tacir ekonomik çıkarlarının zarar gördüğü veya göreceği gerekçesiyle dava açabilir. Dava sonucunda hak sahibi durumun tespitini, yasaklanmasını, malların ve araçların imhasını ve gerekirse tazminat isteyebilir.
İşletme Adı
İşletmeyi tanıtmak ve benzerlerinden ayırmak için kullanılan ada işletme adı denir. Ticaret unvanı tacirin adıdır ve kullanma zorunluluğu bulunur. İşletme adı kullanma zorunluluğu ise yoktur. Tacir işletme adı kullanırsa bunu tescil ettirmek zorundadır. Esnaf, ticaret unvanı kullanmasa da bir işletme adı kullanabilir.
İşletme adının seçiminde serbestlik ilkesi geçerlidir. Yine de işletme adının yanıltıcı, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir.
Ticaret unvanı ayrı ve tek başına devredilemezken işletme adı ayrı olarak ve tek başına devredilebilir. İşletme adının işletmeyle birlikte devredilmesi veya işletmenin işletme adı saklı tutularak devri de mümkündür.
Tescil ve ilan edilmiş işletme adı sahibine tüm Türkiye’de koruma sağlar. İhlaller durumunda tacir koruma hakkı talep edebilr. Tescil edilmemiş olsa dahi haksız rekabet kuralları çerçevesinde koruma sağlanır.
Marka
Marka işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayıran işaretlerdir. Hukuken marka kullanma zorunluluğu olmasa da işletmenin ürettiği mal ve hizmetlerin diğerlerinden ayırt edilebilmesi için marka kullanma ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Kullanılan markanın resmi kaydının yapılması zorunluluğu da yoktur. Ancak markanın tescil ettirilmesi durumunda haksız rekabet hükümlerince sağlanan koruma dışında ek özel koruyucu imkânlardan faydalanır.
Marka tescili sırasında hangi mal ve hizmetler için kullanılacağı da belirtilir. Sağlanan koruma da bu mal ve hizmetlerle sınırlıdır. Tescil edilmeyen mal ve hizmetler için bir başkası kendi adına ve bu mal ve hizmetler için tescil ettirebilir. Uluslararası anlaşmalarla “tanınmış markalara” özel bir statü öngörülmüştür. Xxxxxx tarafından kullanılmayan bir mal ve hizmet için dahi olsa tanınmış markalar başkaları tarafından tescil ettirilemezler.
Xxxxx Xxxxxxxxx
Markalar, Ticaret Markası ve Hizmet Markası olmak üzere ikiye ayrılırlar. Ticaret markası bir malın üzerine konulur ve üreten işletmeyi belirtir. Hizmet markası ise hizmetin hangi işletme tarafından yerine getirildiğini gösterir.
Kullanım şekilleri bakımından ise markalar ferdi, garanti ve ortak marka olmak üzere üçe ayrılır. Ferdi marka gerçek veya tüzel kişiliğe sahip işletmelere aittir. Marka üzerinde hisseli hak sahipliği de söz konusu olabilr.
Garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında kullanmaya yetkili kılınan işletmeler tarafından üretilen mal ve hizmetlerdir. ISO standartları gibi belgeleme veya kalite amaçlı olarak kullanılır.
Ortak marka ise bir tüzel kişilik meydana getirmeden ancak bir sözleşme çerçevesinde kullanılan markalardır. Kooperatifler ve ortakları tarafından kullanılırlar.
Xxxxx Xxxxxxx
Markaların tescili Türk Patent Enstitüsü’nün Markalar Sicili’ne yapılır. Tescil başvurusu esnasında dilekçe ve ilgili belgelerin teslimi gerekir. Belgelerde eksiklik bulunursa tamamlanması için iki aylık süre verilir. Tescil başvurusu belgelerin alındığı tarih, saat, dakika itibariyle kesinlik kazanır. Marka koruması da bu tarihten itibaren başlar. Başvuru koşulları yerine getirilmiş ve mutlak ret nedenleri yönünden reddedilmemiş bir marka tescil müracaatı Resmi Marka Bülten’inde yayınlanır.
Marka tescilini engelleyen nedenler mutlak ve nispi olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak ret nedenleri şunlardır:
Daha önce başvuru yapılmış ayı türdeki mal ve hizmetle ayırt edilemeyecek benzerlik göstermesi.
Mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerinin esas unsur olarak içerilmesi.
Herkes tarafından kullanılan veya halka mal olmuş işaret ve adların kullanılması.
Malın doğal yapısından doğan veya üretimin sonucunu gösteren şeklin kullanılması.
Yanıltıcı ibarelerin kullanılması
Dini semboller kullanılması.
Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı ibarelerin bulunması
Nispi red nedenleri ise temel olarak kamu çıkarının gözetilmesi değil, başka bir şahsın tescil edilmesi istenen işaret üzerinde hakkının bulunmasıdır. Bunlar içerisinde halkın ayırt edemeyeceği kadar benzerlik, marka sahibinin izni olmadan vekilleri tarafından kendi adlarına yapılan başvurular, markanın başkasına ait fikri hakları kapsaması, ortak ve garanti markalarının sona ermesinden üç yıl içerisinde benzer marka başvurusu yapılması, markanın yenilenmemesi nedeniyle koruma süresi dolmadan yapılan başvurular.
Markaların Sağladığı Haklar
Marka sahibine tekel niteliğinde kullanma hak ve yetkilerini verir. Tescil edilen bir marka üzerinde sahibinin izni olmadan üçüncü kişilerin yapamayacakları işlemler şunlardır:
Xxxxx ile aynı bir işaretin kullanılması.
Halkın tescilli bir marka ile karıştırma ya da bağlantı olduğunu düşünme ihtimali olan işaretlerin kullanılması.
Marka ile aynı veya benzer işaretin kullanılması sonucunda haksız rekabet avantajı elde edilmesi ya da markaya zarar verecek bir işaretin kullanılması.
Benzer işaretin mal ve/veya ambalaj üzerine basılması, malın piyasaya sürülmesi, stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi.
İşareti taşıyan malların gümrüklü alanlara sokulması, gümrük işlemlerine konu olması.
İşaretin iş evrakı, reklam ve internet sitelerinde kullanılması.
Tescilli bir mal ya da hizmetin jenerik olarak yayınlanması durumunda düzeltilmesi istenir. Ancak marka sahibi, dürüstlük ilkesi çerçevesinde sanayi ve ticari konularda bilgi vermek amaçlı olarak kullanımları engelleyemez.
Xxxxxxxx tescili marka sahibine başvuru tarihi itibariyle on yıllık koruma süresi verir.
Marka Haklarının Tüketilmesi
Mal sahibi tescil etmiş olduğu markayı bir ürünün üzerine koyarak piyasaya sunduktan sonra mallarla ilgili fiiller üzerindeki hakkını kaybeder. Buna marka haklarının tüketilmesi denir. Buna göre marka sahibi piyasaya sürmüş olduğu malların dolaşımına katlanmak zorundadır. Malların üzerindeki markasının çıkartılmasını isteyemez. İkinci el piyasalarda alım satımına ya da başkaları tarafından kullanımına engel olamaz.
Yükümlülükler
Marka kullanma amacıyla tescil ettirilir; dolayısıyla marka sahibi tescil ettirdiği markayı fiilen kullanmalıdır. Bu ürün üzerinde, farklı unsurlarda, ithalat veya ihracat amacıyla da olabilir. Beş yıl kesintisiz olarak kullanılmayan marka iptal edilir. Afetler, savaş, ithalat kısıtlamaları gibi sebepler haklı istisnalar sayılır. İptal edilmesi için markadan menfaati olan kişiler iptal istemiyle dava açabilir.
Hukuki İşlemler
Tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı veya tamamıyla birlikte marka devredilebilir. Marka devri yazılı olarak yapılır. Eğer markanın ayırt edilemeyecek benzerleri mevcutsa, bu markaların da devrinin yapılması gerekir. Devir işlemi markalar siciline kaydedilmeden taraflar yetkilerini üçüncü kişilere karşı kullanamazlar.
Tescilli bir marka işletmeden ayrı olarak teminat gösterilebilir. Benzer şekilde marka işletmeden ayrı olarak haczedilebilir. Bu durumlar markalar siciline işlenir.
Marka bir sözleşme ile lisanslanabilir yani ücreti karşılığında belirli bir süre için bir başkasına kullanım hakkı verir. Basit sözleşmelerde başkalarına da lisanslama hakkını saklı tutarken inhisari sözleşmelerde başka lisans vermemeyi ve kendi kullanmamayı taahhüt eder.
Sözleşmede aksi belirtilmediği durumlarda basit lisanslama ilişkisi kabul edilir. Ve yine aksi belirtilmedikçe lisanstan xxxxx xxxxxx devredilemez veya alt lisanslama yapılamaz. İnhisari lisans sahibi sözleşmede belirtilmedikçe lisans haklarına tecavüz durumunda dava açabilir. Basit lisans sahiplerinin ise dava açma hakları yoktur.
Markanın Korunması
Tescilli markalar ilgili kanun hükmündeki kararname çerçevesinde korunurlar; tescilli olmayan markalar ise haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunurlar.
Marka hakları tecavüze uğrayan kişiler mahkemeden şu taleplerde bulunabilirler:
Marka hakkı tecavüzü sayılan olayların tespiti
Marka hakkı tecavüzü fiillerinin durdurulması
Tecavüzün giderilmesi ve zararın tazmini
El konulan ürünler üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınması
El konulan ürünler üzerindeki markaların silinmesi veya ürünlerin imhası
Verilen kararın kamuya duyurulması
Taklit malları ticaret alanında kullanan kimseler aleyhine tazminat davası açılabilir. Taklit malları kullanan tüketicilere karşı ise dava açılamaz.
Zarar gören marka sahibi yoksun kaldığı kazancı tazmin edilmesini isteyebilir. Bu zarar aşağıdaki yöntemlerden biriyle hesaplanır:
Tecavüz edenin rekabeti olmadığı durumda marka sahibinin gelirine bakarak
Tecavüz edenin gelirine bakarak
Tecavüz eden bir lisans anlaşmasıyla bu hakkı kullanmış olsaydı bu lisansın bedeline bakarak
Mahkeme ürünün satışında markanın ekonomik katkısının olduğuna kanaat getirirse zararın üzerine makul bir payın eklenmesine de karar verebilir. Kötü veya uygunsuz kullanım nedeniyle markanın itibarının zarar görmesi durumunda itibar tazminatı da istenebilir.
Taklit mal ve hizmet üretenler ile satışını gerçekleştirenler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Yetkisi olmadan marka haklarını satan, devreden, lisanslayan kişiler ise iki la dört yıl arasında hapisle cezalandırılırlar. Ancak taklit malları satan kişiler bu durumu bildirerek üretenlerin ortaya çıkmasını sağlaması durumunda hakkında cezaya hükmolunamazlar.
Hakların Sona Ermesi
Marka haklarının sona ermesine yol açan durumlar aşağıda sıralanmıştır:
On yıllık koruma süresinin sona ermesi
Marka sahibinin haklarından vazgeçmesi
Markanın hükümsüzlüğü
Patent
Patent endüstriyel buluşun sahibine tekel hakları sağlayan bir belgedir. Patent sahibi buluşun mali haklarından yalnızca kendisi faydalanır, bunu kullanarak sanayi imalatı yapabilir. Dilerse buluşu üzerindeki haklarını başkalarına devredebilir.
Patent Çeşitleri
Patentler çeşitlerine göre dört boyutta ayrımlanır.
Ürün – Usul patenti: Ürün patentinde ortaya çıkarılan bir ürün korunur. Ancak bu ürün kullanılarak meydana çıkan diğer ürünler korunmaz. Örneğin patentli bir tezgâhta üretilen ürünler üzerinde bir hak doğmaz. Usul patenti yeni geliştirilen bir yöntem veya üretim şekli için verilir. Asıl korunan üretim tarzı olmakla beraber üretilen ürünler üzerinde de hak ortaya çıkabilir.
İncelemeli – İncelemesiz patent: Patent başvurusu esnasında başvuran yenilik incelemesi yapılmasını isteyebilir. Bu durumda buluş incelemeli olarak korunur. Başvurunun patentlenebilirlik kriterlerine sahip olup olmadığını gösteren bir inceleme raporuna dayanarak verilir. Daha güvenli ve daha uzun bir koruma elde edilmektedir. İncelemesiz patentler 7 yıl, incelemeli patentler ise 20 yıl sürelidir.
Asıl – Ek Patent: Asıl patent başka bir patentle bağlantılı olmayan patentlerdir. Mevcut patentin geliştirilmesi ile ortaya çıkan ürün ve usullere ek patent verilir.
Xxxxx – Gizli patent: Kural olarak patentler aleni olup dileyen herkesin erişimine açıktır. Ancak milli menfaatler sebebiyle bazı buluşlar gizli patent olarak kaydedilir ve kamuya bilgi verilmez.
Patent Verilmesinin Şartları
Patent verilebilmesi için buluşun aşağıda belirtilen şartları yerine getirmiş olması gerekir:
Yenilik: Bir ürün veya yöntemin patentle korunması için yeni olması gerekir. Yani başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde erişilebilir yazılı, sözlü veya başka bir yolla açıklanmamış olması gerekir.
Bilinen Durumun Aşılması: Buluşun mevcut kullanılan tekniğin bilinen durumundan kolaylıkla ve çaba göstermeden çıkarılamaması gerekir. Bu şartın yerine getirilip getirilmediği ise uzmanın bilinen seviyeyi araştırması, aradaki farkları belirlemesi ve bu farkın çalışma ve yetenek sonucunda oluşacağının belirlemesi gerekir.
Sanayiye Uygulanabilirlik: Buluş pratik olarak kullanılabildiği durumlarda patent almaya hak kazanır. Buluşun işler ve uygulanabilir olmasının yanı sıra pratik sonucunun bulunması şartı da aranmaktadır. Bu durum patentin uzman tarafından uygulanabilecek açıklıkta ve eksiksiz ifade edilmesini gerektirir.
Patent Verilemeyecek Durumlar
Bazı buluşlar ile buluş niteliğinde olmayan öğelere patent verilmez. Bunlar:
Xxxxxxxx, bilimsel teoriler, matematiksel yöntemler;
Akli, ticari ve oyun faaliyetlerine ilişkin plan, usul ve kurallar;
Edebi ve sanatsal eserler, bilimsel eserler, bilgisayar yazılımları;
Bilginin derlenmesi, işlenmesi, iletilmesi ve sunulması ile ilgili teknik olmayan yöntemler;
İnsan ve hayvanlara uygulanacak cerrahi müdahaleler ve tedavi yöntemleri;
Biyolojik esaslı bitki ve hayvan yetiştirme yöntemleri;
Genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı buluşlar.
Kapsam ve Koruma
Patent hakkı patent sahibine buluştan münhasıran yararlanma yetkisi verir. Bu hak üretim, satış, kullanım, ithalat, elde bulundurma yetkilerini içerir. Hak sahibi ürün veya yönteme ait bu fiillerin üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmesini engelleyebilir.
Hak sahibi tecavüz fiillerini durdurulmasını, zararın tazminini, üretilen ürünlere el konmasını ve mülkiyet haklarının kendisine verilmesini talep edebilir. Tazminat olarak ise kar kaybını, kötü üretim ve uygunsuz şekilde piyasaya sürülmesinden dolayı itibar kaybının da tazminini isteyebilir.
Hukuki İşlemler
Patent de diğer haklar gibi devir, rehin ve haciz konusu olabilir. Patent hakkı ayrıca sermaye olarak da gösterilebilir. Hak sahibinin ölümüyle birlikte patent hakkı yasal mirasçılara geçer. Yapılan tüm işlemlerin yazılı olması gerekir; aksi durumda geçersiz sayılır.
Hakkın Sona Ermesi
Koruma süresinin sona ermesi, yıllık ücretin ödenmemesi, mahkeme kararı veya hak sahibinin vazgeçmesi sonucunda patent hakkı sona erer. Mahkeme hak sahibine karşı açılan bir dava sonucunda patent alma şartlarının oluşmadığına veya hak sahibinin buluşun gerçek sahibi olmadığına karar vermesi durumunda patent hükümsüz sayılır ve tescil silinir.
Faydalı Model
Eğer bir buluş sanayiye uygulanabilir olmasına karşın bilinen durumu aşamıyorsa patent yerine faydalı model olarak korunabilir. Faydalı modelin bir diğer adı da küçük patenttir. Bu durumda “Faydalı Model Belgesi” verilir.
Başvuru sırasında tekniğin bilinen halini aşıp aşmadığı aranmaz; ancak yenilik şartı yine aranır. Patent verilemeyecek diğer durumlar faydalı model için de geçerlidir. Keza başvuru ve haklar yine patent başvurusu gibidir. Ancak koruma süresi 10 yıl olup uzatılmaz.
Tasarım
Tanım olarak tasarım bir ürünün veya parçasının görünümüdür. Burada korunan o ürünün işlevi ya da üretim yöntemi değildir. Ürünü diğer ürünlerden ayıran görsel özellikleri dikkate alınır. Tescil edilenler ilgili kanun hükmündeki kararname, tescil edilmeyenler ise haksız rekabet hükümleri veya Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine göre korunur. Tasarım marka olarak tescil edilirse marka korumasına da tabidir. Bir ürün aynı anda patent ve tasarım ile kümülatif korumaya alınabilir.
Tasarımlar gerçek kişiler tarafından ortaya çıkartıldıklarından hak sahipleri o tasarımı gerçekleştiren kişilerdir. Bir istisna ise çalışanın işi gereği veya talimatla gerçekleştirilmesi durumunda hak sahipliği işverende olur.
Tasarımın tescil edilebilmesi için yeni olması, diğer tasarımlardan ayırt edilecek şekilde farklı olması ve tasarımcının seçme özgürlüğü bulunması şartları aranır. Dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmuş veya sunulanlardan küçük farklılıklar gösteren, kullanıcıya bıraktığı izlenimde belirgin bir fark bulunmayan veya ürünün şekli sebebiyle ortaya çıkan tasarımlar tescil ettirilemezler.
Tasarımlar da yine Türk Patent Enstitüsü’nde tutulan sicile kaydedilir. Başvuruyu hak sahibinin yapması gerekir.
Yetkiler
Tasarımın tescili durumunda tasarım sahibi inhisari hak sahibi olur. Tasarımı üzerinde devir, rehin, lisanslama yoluyla kullanma hakkı ve miras gibi hukuki işlemler gerçekleşebilir.
Tasarımdan xxxxx xxxxxx tescilden itibaren beş yıl süre ile korunur. Beş yıllık uzatma süresi bulunur. Xxxxx ile birlikte yenileme yapılarak toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilir.
Diğer Fikri Mülkiyet Hakları
Tacirin sahip olduğu diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları da kısaca aşağıda belirtilmiştir.
Coğrafi İşaretler
Coğrafi işaret bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünleri gösterir. Coğrafi işaretler belirli bir takım özellikleriyle belirginlik kazanan bir tarım ürünü, doğal ürün ve el sanatları ürünleri ile sanayi ürünlerinde kullanılabilir. Bu ürünlerin üzerinde o yörenin adının kullanılması, tüketiciler tarafından o ürünün benzerlerinden farklı özelliklere ve kaliteye sahip olduğu şeklinde algılanabilir. Bir ürün coğrafi işaret olarak tescil edilirse aynı zamanda marka olarak da tescil edilemez.
Coğrafi işaretler menşe adı ve mahreç işareti olarak iki ayrı şekilde değerlendirilir.
Coğrafi işaret korumasına konu edilen ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tamamı, sınırları belirlenmiş coğrafi alanda gerçekleşmek zorunda ise bu durumda bulunan coğrafi işaretlere “menşe adı” denir. Menşe adı, xxxxx adına konu ürünün tamamı ile tanımlanan yerde üretilmiş olmasını gerektirir.
Ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri, sınırları belirlenmiş coğrafi alanda gerçekleşmek zorunda ise bu durumdaki coğrafi işaretlere “mahreç işareti” denir. Mahreç işaretine konu olan ürünün özelliklerinden en az birinin o yöreden kaynaklanması şartıyla, yöre dışında da üretilebilmesi söz konusudur. Bu üretimde, bulundukları coğrafi bölgeye ait üretim yöntemlerinin aynen kullanılması ve ürünün kalitesinin aynı olması şarttır.
Coğrafi işaretler üzerinde üreticiler, dernekler, kamu kuruluşları hak sahibi olabilirler. İşaret tescil edilen ürün üzerinde kullanılır. Başvuru esnasında ürün tanımı, üretim tekniği, coğrafi sınırlar ile markalama şekli ve işaretleri ile ürün denetlemesi hakkında bilgiler verilmelidir. Tescilden sonra ürünlerin özelliklerini koruyup korumadıklarının denetimi yapılır; denetim raporları Enstitü’ye gönderilir.
Menşe ve mahreç işaretleri sicilde belirtilen kalite, ün ve diğer özellikleri göstermesi durumunda ürünün üzerinde kullanılır. Başvuruyu yapan kişiler üçüncü kişilerin bu ürünün ününden yarar sağlayacak şekilde kullanmaları veya yanıltıcı bilgi vermeleri engelleyebilirler.
Yeni Bitki Türleri
İnsanlığın gıda ihtiyacını karşılamak üzere daha verimli, zararlılara karşı daha dayanıklı bitki türlerinin araştırılması yapılmaktadır. Çalışmalar neticesinde hibrit veya genetiği değiştirilmiş bitki çeşitleri ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmaların maliyetli ve riskli çalışmalar olması sebebiyle başarılı türlerin korunması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu tür bitki türleri ıslahçı hakları verilerek korunmaktadır.
Islahçı hakkı verilerek korunması için bitki çeşidine bir isim verilmesi ve aşağıdaki dört şartı sağlamış olması aranır.
Yenilik: Bitki çeşidinin başvurudan önce yurt içinde bir yıl, yurt dışında altı yıl, ağaç ve kütüklerde ise altı yıl öncesine kadar satılmamış veya umuma sunulmamış olması gerekir.
Farklılık: Xxxxxx tarafından bilinen veya ıslahçı hakkı verilmiş veya kataloglarda yer alan bitkilerden farklı olması gerekir.
Yeknesaklık: Kullanılan metodun dışında elde edilen ürünün aynı özellikleri göstermesi gerekir.
Durulmuşluk: Birbirini takip eden çoğaltmalarında bitkinin aynı özellikleri göstermesi gerekir.
Islahçı hakkı hak sahibine üretme ve çoğaltma, çoğaltma amacıyla hazırlama, satışa sunma, ithal, ihraç ve depolama hakkı verir. Üründen doğrudan elde edilen mamul maddeler üzerinde de aynı haklar geçerlidir. Islahçı hakkı bitkiler için yirmi beş yıl, ağaç ve kütükler için otuz yıldır.
Kamu yararı olması durumunda tescilden üç yıl sonra zorunlu lisans verme şartı getirilebilir. Çiftçiler kendi ürettikleri üründen yine kendi arazisinde kullanmak şartıyla çoğaltım materyali üretebilirler.
Entegre Devre Topografyası
Elektronikte entegre devreler silikon levhalar üzerine karmaşık bir şekilde ve üç boyutlu olarak kat kat inşa edilen devre elemanlarından oluşur. Bu devrelerin kimi işlem yapan transistörlerden kimi de bilgi saklayan kapılardan oluşur. Entegre devreler basit kontrol elektroniğinden mikroişlemcilere, bilgisayar hafızalarından sabit disklere kadar pek çok bileşende kullanılmaktadır. Entegre devre topografyası, entegre devreyi oluşturan katmanların nasıl dizildiklerini gösteren görüntülerden oluşur.
Entegre devrelerinin orijinal olması şartıyla tescil edilebilirler. Hak sahibi tasarlayıcısıdır. Eğer bu tasarım bir hizmet sözleşmesi karşılığında gerçekleştirilmişse hak sahibi işverendir. Hakkın konusu yalnızca devrenin topografyasıyla sınırlı olup içerik, işlem süreçleri, sistemin tamamı ve diğer bilgiye uygulanamaz. Topografya hakkı üç yıl süre ile korunur; uzatma yapılmaz.
Know-How
İşletmelerin belirli konularda ve alanlarda yapmış oldukları çalışmalar sonucu elde ettikleri tecrübe ve bilgiler onlara rekabetçi avantaj sağlamaktadır. Para ve zaman tasarrufu sağlayan bu tecrübe ve bilgi birikiminden diğer şirketler de faydalanmak isteyeceklerdir. Ancak bu ilk bilginin ortaya çıkışı birinci işletmenin para ve insan kaynakları sonucunda elde edilmişlerdir. Bu durum “nasıl yapıldığını bilmek” anlamına gelen know-how’ın bir maddi değeri olduğu ve korunması gerektiği sonucunu doğurur.
Know-How’ın gizlilik, esaslılık ve belirlenmiş olmak şeklinde üç unsuru vardır. “Know-how’ın bir bütün halinde veya parçaları tam olarak bir araya getirilip birleştirildiğinde dahi herkes tarafından bilinmesinin veya kolaylıkla erişilebilir olmasının kolay olmaması” gizlilik unsurunu belirler. Esaslılık unsuru ise “know-how’ın anlaşma konusu malların ve hizmetlerin kullanımı veya satımı bakımından alıcı için vazgeçilmez bilgiler içermesi” anlamına gelmektedir. Belirlenmiş olma şartı ise gizli ve esaslı olma şartını doğrulayabilmek için geniş kapsamlı ve ayrıntılı olarak tanımlanmasını ifade eder. Belirlilik esasına göre know-how bilgilerinin bir kasada saklanabilmesi mümkün olmalıdır.
Hangi tür bilgiler know-how sayılır? Yapılmış olan hesaplamalar, formüller, müşteri kartları, reklam yöntemleri, maliyet bilgileri, personel eğitimi yöntemleri teknik ve ticari alandaki know-how örneklerindendir. Görüldüğü gibi know-how’ın marka, patent ve diğer fikri haklarla korunması mümkün değildir. Bu konuda bir düzenleme de yapılmamıştır. Üçüncü kişiler tarafından haksız elde edilmesi halinde haksız rekabet hükümleri uygulanabilir. Bu bilginin sözleşmeyle üçüncü kişilere aktarılması sonucunda elde edilen bilgilerin ifşa edilmesi veya sözleşmenin sona ermesinden sonra kullanılmaya devam edilmesi halinde ise sözleşmeye aykırılık oluşacaktır.
Internet Xxxx Xxx
Internet alan adları özellikle e-ticaretin ortaya çıkmasıyla ekonomik değer kazanmıştır. Internet alan adları pek çok ülkede ilk tahsis edilen kişi tarafından kullanılması esasına göre korunmaktadır. Ülkemizde ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından verilen alan adlarının işletme ile bağlantılı olması şartı aranmaktadır. İstenen alan adının marka, unvan veya işletme adı ile benzerlik göstermesinin ispatı gerekmektedir. Benzer ismi taşıyan işletmelere ise ilk gelen kullanır şeklinde verilmektedir.
Xxxx adları ülkemizde haksız rekabet hükümleriyle korunmaktadır. Uluslararası uyuşmazlıkların çözümü ise yetkili tahkim kurulları tarından yapılır.