Avukat Mustafa KIRMIZI EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ BİRİNCİ BÖLÜM MAL REJİMLERİYLE İLGİLİ GENEL HÜKÜMLER
24
Xxxxxx Xxxxxxx XXXXXXX
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA
REJİMİ
BİRİNCİ
BÖLÜM
MAL REJİMLERİYLE İLGİLİ GENEL HÜKÜMLER
TMK’nin 202-218 maddeleri hükümleri mal rejimlerinin hepsinde uygulanacak genel hükümler içermektedir.
Genel hükümlerden sadece uygulama alanı bulabileceklere değinilecektir.
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ YASAL MAL REJİMİDİR
Medeni Kanun’un 202. maddesi uyarınca eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır (m. 202/I); yine aynı maddenin II. fıkrasına göre eşler, yapacakları bir mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer mal rejimlerinden birini kabul edebilirler.
Kanunda belirlenen seçimlik mal rejimleri, mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı ve mal ortaklığıdır.
Mal Rejimi Sözleşmesi
Mal Rejimi Sözleşmesinin Konusu
Evlilik birliğinde uygulanacak mal rejiminin seçilmesi, seçilen mal rejiminin sona erdirilmesi veya seçilen mal rejimi hükümlerinin yasanın izin verdiği ölçüde değiştirilmesi eşler arasında yapılacak mal rejimi sözleşmesi ile gerçekleştirilebilir.
Başka bir söyleyişle mal rejimi sözleşmesinin konusu, evlilik birliğinde uygulanacak mal rejiminin seçilmesi, seçilen mal rejiminin sona erdirilmesi veya seçilen mal rejimi hükümlerinin yasanın izin verdiği ölçüde değiştirilmesi olabilir.
Mal rejimi sözleşmesinin yapılmasının zorunlu olduğu durumlar, TMK’nin 202/II, 208/I, 211/I, 221/I-II, 237/I, 238, 240/I, 258, 259/I, 260, 276, 277/III olarak örneklenebilir.
Sözleşmenin Yapılma Zamanı
Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir (TMK m. 203/I c. I). Evlenmeden önce yapılan mal rejimi sözleşmesi, evlilik birliğinin kurulması geciktirici şartına bağlı olarak meydana gelir. Buna karşılık evlenme sonrasında yapılacak mal rejimi sözleşmeleri ise kural olarak kuruldukları andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğurur.
Sözleşmenin İçeriği
203. maddenin düzenlemesine göre, mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler. Maddenin ikinci cümlesine göre taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilecek, kaldırabilecek veya değiştirebileceklerdir. Bu hüküm emredici bir hüküm olarak düzenlenmiştir; bu sınırlandırma ve tipe bağlılık kuralı, eşlerin ortak olmayan çocuklarının saklı payını korumak, eşlerin alacaklılarını korumak ve üçüncü kişiler açısından da hukuki işlem güvenliğini sağlamak amacıyla getirilmiştir.
TMK’nin 203. maddesinin ikinci cümlesindeki “Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.” şeklindeki hükmün emredici bir hüküm olmasının sonucu, eşlerin bu düzenlemelere aykırı olarak yaptıkları mal rejimi sözleşmelerinin kısmen ya da tamamen geçersiz sayılmasıdır.
Sözleşme Ehliyeti
-TMK’nin 204. maddesi hükmünce, mal rejimi sözleşmesi, ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar tarafından yapılabilir. Küçükler ile kısıtlılar yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar. Madde hükmüne göre, mal rejimi sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak yeterli olup eşlerin ergin olması gerekmez.
-Maddenin düzenlemesine göre, mal rejimi sözleşmesi yapılması kişiye sıkı sıkıya bağlı hak niteliğindedir. Bu nedenle mal rejimi sözleşmesi ayırt etme gücüne sahip küçükler ile kısıtlılar tarafından da bizzat yapılmalıdır. Yasal veya atanmış (iradi) temsilcilerin onlar adına mal rejimi sözleşmesi yapmaları mümkün değildir. Bu husus 204. maddede “Küçükler ile kısıtlılar yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar.”ifadesi ile hükme bağlanmıştır. Hükümden çıkarılacak sonuç, mal rejimi sözleşmesinin küçükler ile kısıtlılar tarafından yasal temsilcilerinin rızasının alınması şartıyla bizzat yapılacağıdır.
Sözleşmenin Şekli
205. madde düzenlemesine göre, mal rejimi sözleşmesi, noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılır. Ancak, taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler. Mal rejimi sözleşmesinin taraflarca ve gerektiğinde yasal temsilcilerince imzalanması zorunludur.
Görüldüğü gibi mal rejimi sözleşmesi kural olarak noterde düzenleme veya onaylama şeklinde, istisnai olarak ise evlenme başvurusu sırasında yazılı olarak yapılmalıdır ve bu şekil şartı mal rejimi sözleşmesinin geçerlik şartıdır. Maddede öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapılan mal rejimi sözleşmeleri, kesin hükümsüz (batıl) sayılacaktır.
Mevcut mal Rejiminin Mal Ayrılığına Dönüştürülmesi
Genel Olarak
Yukarıda görüldüğü gibi eşler, yasada düzenlenmiş bulunan mal rejimlerinden birisini sözleşmeyle kabul edebilecekler, eşler seçimlik mal rejimlerinden birini seçmemişlerse aralarında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır. Ancak yasa bazı durumların gerçekleşmesi halinde mal ayrılığı dışındaki mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülebileceği konusunda düzenleme içermektedir. Konu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 206 ila 212. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Eşlerden Birinin İstemi İle
Eşlerden Birinin İstemi Üzerine Mevcut Mal Rejiminin Mal Ayrılığına Dönüştürülmesine Karar Verilebilecek Durumlar
206. maddeye göre, haklı bir sebep varsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
Mal Rejiminin Tasfiyesine İlişkin Davalarda Yetkili Mahkeme
Mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetkili mahkeme 214. madde hükmünce belirlenmiştir. Maddenin düzenlemesine göre, eşler veya mirasçılar arasında mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
1.Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2.Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
Mal Rejimi, Eşler Arasındaki Borçların Muaccel Olmasını Önlemez
Mal rejimi, eşler arasındaki borçların muaccel olmasını önlemez. Bununla beraber bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Durum ve koşullar gerektiriyorsa, hâkim istemde bulunan eşi güvence göstermekle yükümlü tutar (TMK m. 217).
Mal rejimi eşler arasındaki borçların muacceliyetini önlemezse de evlilik birliği eşlerin birbirlerinden olan alacakları hakkındaki zamanaşımını durdurur (TBK m. 153/I,b. 3, BK. m. 132, b. 3).
Bir borcun yerine getirilmesi, borçlu eşi evlilik birliğini tehlikeye düşürecek derecede önemli güçlüklere sokacaksa, bu eş ödeme için süre isteyebilir. Süre aile mahkemesi hâkiminden istenecektir. Hâkimin borçlu eşin talebini uygun bulması durumunda borç ertelenecektir.
İKİNCİ BÖLÜM
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Başlangıcı
01.01.2002 Sonrası Evliliklerde
Edinilmiş mallara katılma rejimi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile kabul edilmiştir. 4721 sayılı yasanın yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihinden sonra evlenen çiftler sözleşme ile yasada düzenlenmiş bulunan seçimlik mal rejimlerinden birisini seçmemişlerse evlenme tarihi yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin de başlangıç tarihi olacaktır.
206. madde hükmünce mahkemece mal ayrılığına geçiş kararı verilmiş ve eşler sonradan TMK m. 208 hükmünden istifadeyle edinilmiş mal rejimini seçmişlerse bu tarih edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıç tarihi olacaktır.
Eşler seçimlik mal rejimlerinden vazgeçerek edinilmiş mallara katılma rejimini seçmişlerse konuyla ilgili sözleşme tarihinde, eşler seçimlik mal rejiminden vazgeçmelerine rağmen uygulanacak mal rejimi konusunda bir belirleme yapmamışlarsa vazgeçmeye ilişkin sözleşme tarihinden itibaren yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi başlar.
01.01.2002 Öncesi Evliliklerde
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce evli bulunan çiftler arasında uygulanacak mal rejimiyle ilgili düzenleme 4722 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde yapılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasına göre, Türk Medenî Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler Xxxxxxx yürürlüğe girdiği tarihten (01.01.2002) başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Sona Ermesi
Edinilmiş mallara katılma rejimi;
-Eşlerden birinin ölümü,
-Eşlerin başka bir mal rejimini kabul etmesi,
-Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi,
-Mahkemece mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi,
Hallerinde sona erer.
Boşanma kararı Yabancı Mahkemelerce verilmişse (Türkiye’de MÖHUK hükümlerine göre tenfiz veya tanıma kararı alınmış olmak şartıyla) mal rejimi yabancı mahkemede davanın açıldığı tarihte sona erer.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Sona Ermesinin Sonuçları
Genel Olarak
Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesinin sonuçları ana hatlarıyla,
-Eşler birbirlerinde bulunan (kişisel ya da edinilmiş) mallarını geri alırlar,
-Eşler arasında paylı mülkiyete konu bir mal varsa m. 226/II hükmünce mülkiyet durumu çözümlenir,
-Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler,
-Eşler diğer eşe ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın yaptıkları katkıyı (değer artış payı) geri alırlar,
-Eşler kişisel malları ile edinilmiş malları arasında denkleştirme yapılmasını isteyebilirler,
-Eşler ekleme ve denkleştirmeden sonra elde edilecek artık değere katılırlar,
Şeklinde özetlenebilir.
Eşler Birbirlerinde Bulunan Mallarını Geri Alırlar
Genel Olarak
Her eş, diğer eşte bulunan mallarını geri alır (m. 226/I).
Maddenin düzenlemesine göre eşler mal rejiminin sona ermesi anında diğer eşte bulunan kişisel ya da edinilmiş mallarını geri alır. Zira edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları üzerinde mülkiyet hakları vardır. Bu nedenle edinilmiş mallara katılma rejimi aslında bir tür mal ayrılığı rejimidir. Mal rejiminin sona ermesi anında edinilmiş mallarla ilgili diğer eşe tanınan hak da ayni bir hak olmayıp sadece artık değer üzerinde tanınan bir alacak hakkıdır. TMK’nin 240/I. maddesinde kuralın bir istisnası sözkonusudur.
Eşler Arasında Paylı Mülkiyete Konu Bir Mal Varsa Mülkiyet Durumu TMK m. 226/II Hükmünden Yararlanılarak Çözümlenir
Tasfiye sırasında, eşler arasında paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir (TMK m. 226/II).
TMK m. 226/II Hükmünün Uygulanma Koşulları
Maddenin uygulanma koşulları;
-Tasfiye sırasında paylı mülkiyete konu bir malın, olması,
-Paylı mülkiyete tabi malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyen eşin daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmesi,
-Paylı mülkiyete tabi malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyen eşin diğerinin payının karşılığını ödemesi, (payın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri esas alınacaktır.) olarak belirlenmiştir.
TMK m. 226/II Hükmünün Uygulanması İle İlgili Bir Karar
“...TMK'nın 226/2. fıkrası, hem mülkiyet hakkına getiren bir yasal sınırlama ve hem de, paylı mülkiyetin sona erme yollarından birisini öngörmektedir. Bu hükme dayanan eş; yasadan doğan bir hakkını kullanmaktadır. Bu hükmün emredici nitelikte olmadığı doktrinde hakim görüş tarafından ifade edilmektedir. Anılan maddede tanımlanan hakkın hukuki niteliği doktrinde oldukça tartışmalı olmakla beraber "kurucu yenilik doğuran hak niteliğindeki bir yasal onalım hakkı" (kanuni şuf'a hakkı) olduğu söylenebilir.
TMK'nın 226/2. Fıkrasından kaynaklanan davada görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Davacı diş hekimi olduğuna ve bunu muayenehane olarak kullandığı anlaşıldığına göre üstün hakkının varlığının kabulü gerekir.
Hakim kanuni olguların gerçekleştiğini belirledikten ve hüküm tarihine yakın bir tarihte devredilecek payın değerini de saptadıktan sonra davacı tarafından değeri belirlenen paylı mülkiyete tabi pay bedelinin, payın iktisabı (edinilmesi) sonrasında payı devredecek kişiye ödenmek üzere üstün hak sahibi eş (davacı) tarafından depo edilmesi konusunda mahkemece davacı tarafa süre ve imkan tanınması, 80.000 TL'nin depo edildiğine ilişkin makbuz dosyaya sunulduktan sonra kararın verilmesi düşünülmelidir...”(8. HD, 30.03.2010, 2009/6961-2010/1449).
Eşlerin Karşılıklı Borçları Varsa
Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler (TMK m. 226/III).
Diğer Eşin Malvarlığına Yapılan Katkı Geri Alınır
01.01.2002 Öncesi Katkı Payı Alacağı
-01.01.2002 öncesi dönemde diğer eşin malvarlığına yapılan katkı, katkı payından kaynaklanan alacak davası adı altında açılacak bir dava ile istenebilir. Bu davada katkı payı alacağı miktarı Borçlar Kanunu hükümlerine göre bir tazminat olarak hesaplanır.
-Kadının ev işlerini yapmış olması katkı sayılmaz.
-Her iki eş de çalışıyorsa, gelirini başka yerde kullandığı ispatlanamayan eşin katkısı var sayılır.
-Katkı payı taleplerinde katkının başlangıçtaki oranı esas alınır. Bu oranla dava konusu malvarlığı değerinin dava tarihindeki değerinin çarpımı ile katkı alacağı miktarı belirlenir.
-Katkı payı alacaklarına talep halinde dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanır.
4721 Sayılı Yasaya Göre Diğer Eşin Malvarlığına Yapılan Katkının Geri Alınması
Değer Artış Payı
TMK’nin konuyu düzenleyen 227. maddesi;
“Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.” şeklindedir.
-Katkı, bir borcun ifa edilmesi, diğer eşe ait bir borcun üstlenilmesi şeklinde malvarlığından gerçekleştirilmiş bir katkı olabileceği gibi eşlerden birinin belirli bir malvarlığı değerinin edinilmesi, iyileştirilmesi veya korunmasına yönelik olarak iş gücünü tahsis etmek yoluyla da gerçekleştirilmiş olabilir. İş gücünü tahsis etme (çalışma) şeklindeki katkının TMK’nin 227. maddesi anlamında katkı oluşturabilmesi için düzensiz ve ufak tefek yardımlar şeklinde değil herhangi bir iş görme sözleşmesinin asli edim yükümlülüğünü oluşturacak yoğunlukta olması gerekir.
-Bunun gibi yapılan katkının TMK’nin 186/III. maddesinde düzenlenmiş bulunan eşlerin birliğin giderlerine güçleri ve emekleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılma yükümlülüklerinin ifası niteliğini de taşımaması gerekir.
-Ayrıca bir eşin evlilik birliği giderlerine olağanüstü katkısı da TMK’nin 227. maddesi hükmünce değer artış payı olarak istenemez.
-Diğer eşin kişisel ya da edinilmiş malına yapılan katkı nedeniyle değer artış payı talep edebilmek için katkının bağışlama kastıyla yapılmamış ve hiç ya da uygun bir karşılık alınmamış olması gerekmektedir.
-Diğer eşin malvarlığı unsuruna katkı bağışlama kastı ile yapılmışsa (ya da katkı karşılığında bir karşı edime hak kazanılıyorsa) TMK m. 227 anlamında değer artış payı alacağı söz konusu olmaz. Diğer bir söyleyişle yatırım veya ticari amaçla harcama yapılmış olmalıdır. Ödünç verme durumunda da yatırım ya da ticari amaç varsa değer artış payı olarak değerlendirilecektir. Ancak ödünç faiz getirisi için verilmişse değer artış payından söz edilemez.
-Katkıda bulunan eşin, TMK’nin 227. maddesi hükmünce yararlanabileceği değer artışı piyasadaki koşullardan kaynaklanan artıştır. (Konjonktürel değer artışı: Burada değer artışı tamamen pazar ekonomisine dayalı olarak ortaya çıkar. Değer artışı, eşin veya üçüncü şahsın emeğinin karşılığı değildir.) Söz konusu malda, mal sahibi eşin veya üçüncü şahısların yaptığı malın değerini artırıcı işlemler nedeniyle oluşan değer artmasından (Sınai değer artışı: sınai değer artışında eşin normal bir yönetimi aşan emeği sözkonusudur ve eşin çalışmasının karşılığı olan kazanç edinilmiş mal kesimine ait olur.) katkı sağlayan eş yararlanamaz.
-Bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır. Değer kaybı söz konusu ise katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Yani katkıda bulunulan malın tasfiye esnasındaki değeri, katkının yapıldığı tarihteki değerinden daha az ise katkı yapan eş katkısı kadar bir alacak hakkına sahip olacaktır,, (nominal değer garantisi-nominal değer ilkesi, diğer bir adlandırma da verdiğini alma garantisi-verdiğini alma ilkesi şeklindedir.). Değer artması ya da değer kaybı yoksa katkıda bulunan eş yine katkısı kadar bir alacak hakkına sahip olacaktır.
-Böyle bir mal, mal rejiminin tasfiyesinden önce elden çıkarılmışsa hâkim diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete göre belirleyecektir.
-Değer artış payının (katkının kişisel ya da edinilmiş mala yapılmış olması farklılık yaratmadan) istenebilmesi için mal rejiminin sona ermiş olması gerekir.
-Değer artış payı, katkının başlangıçtaki oranı ile katkı sağlanan malın tasfiye esnasındaki değerinin çarpımı ile bulunur.
EŞLER ARTIK DEĞERE KATILIRLAR
Eşler diğer eşin edinilmiş ve kişisel malları arasında yasaya göre yapılacak ekleme ve denkleştirmeden sonra elde edilecek artık değere katılırlar.
Bu başlık aşağıda ayrıntılı olarak incelenecektir.
Artık değerin nasıl hesaplanacağına geçmeden önce edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin mallarının ayrımını yapalım.
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNDE EŞLERİN MALLARI
Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar (m. 218).
Bu hükümle edinilmiş mallara katılma rejiminin eşlerin mallarına ilişkin kapsamı çizilmiştir. Madde hükmüne göre edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinin gündeme gelmesi olasılığında eşlerin her türlü malvarlığı değerleri edinilmiş ya da kişisel mal grubundan birine özgülenmek zorundadır (malvarlığı değerlerinin mal gruplarına özgülenme ilkesi). Bu malvarlığı değerleri üzerinde eşlerin tek başlarına ya da diğer eş veya üçüncü kişilerle mülkiyet hakkına sahip olmalarının önemi yoktur. Her malvarlığı değeri bir bütün olarak mal gruplarından birine özgülenmelidir. Mal varlığı değerinin edinilmesinde hangi malvarlığının katkısı daha çok ise o mal grubuna özgüleme yapılır. Eşit katkı olasılığında tercih ilkesi nedeniyle malvarlığı değerinin edinilmiş mal grubuna ait olduğu kabul edilir.
Eşlerin malvarlıklarının edinilmiş mallar ve kişisel mallar olarak iki gruba ayrılmasının önemi mal rejiminin tasfiyesi esnasında ortaya çıkmaktadır.
Edinilmiş Mallar
Edinilmiş malların hangileri olduğu konusu, Medeni Kanun’un 219. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin düzenlemesine göre;
Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresincekarşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1.Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
2.Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
3.Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
4.Kişisel mallarının gelirleri,
5.Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Maddenin düzenlemesi dikkate alındığında eşlerden birinin herhangi bir malının edinilmiş mal olarak belirlenebilmesi için;
-219/I. maddedeki “Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresincekarşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.” şeklindeki tanım kapsamına girmesi,
-219/I kapsamına girmese dahi 219/II de sayılan mallardan olması,
-220. maddede sayılan mallardan (kişisel mal) olmaması, şartlarının varlığı gereklidir.
Kişisel Mallar
Kanun Gereği Kişisel Mal Sayılan Mallar
Konuyla ilgili düzenleme 220. maddede yapılmıştır.
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler.
Sözleşme Gereği Kişisel Mal Sayılan Mallar
Konuyla ilgili düzenleme Medeni Kanunun 221. maddesinde yapılmıştır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler (m. 221/I).
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler (m. 221/II).
Bir Malın Hangi Mal Varlığına Ait Olduğuna İlişkin İspat Kuralı
TMK’nin 222/III. fıkrası, “Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.” (edinilmiş mal karinesi) şeklinde (bu nedenle tasfiye sırasında kişisel malların bu özellikleri ait olduğu eş tarafından ispat edilmek zorunda kalınacaktır), 222/II. fıkrası da, “Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.”şeklinde bir karine (paylı mülkiyet karinesi) koymuştur. Bu hüküm sadece eşlere yönelik bir hüküm olmayıp üçüncü kişiler yönünden de geçerlidir yani eşler gibi üçüncü kişiler de bu karineden faydalanabilir.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Yönetim, Yararlanma ve Tasarruf
TMK’nin 223/I. maddesine göre, her eşin yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Edinilmiş mallara katılma rejimi bu özelliği nedeniyle mal ayrılığı rejimine benzemektedir.
Eşler Arasında Paylı Mülkiyete Tabi Mallar Üzerinde Tasarruf
TMK’nin 223. maddesi I. fıkrasındaki serbestiye maddenin II. fıkrası ile paylı mülkiyet konusu mallar açısından aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden birinin diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamayacağı şeklinde bir sınırlama getirmiştir. Madde hükmüne göre; edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin paylı mülkiyet konusu mallardaki payları üzerindeki tasarruf yetkileri ortadan kalkmış olup, eşlerin payları üzerindeki tasarruf yetkisine ilişkin eksiklik diğer eşin rızası ile tamamlanacaktır.
Eşlerden birisi ile üçüncü kişiler arasında paylı mülkiyete konu mallar konusundaki tasarruflarda diğer eşin rızasının alınması söz konusu değildir. Eşlerin her ikisi de aynı mal üzerinde üçüncü kişilerle birlikte paylı mülkiyete sahip olabilirler. Bu olasılıkta da tasarruf için diğer eşin rızası gerekecektir.
Diğer eşin rızasını gerektiren tasarruf işlemi, payın devri ya da payın sınırlanması (rehin, intifa) olabilir.
Diğer eşin rızasının arandığı işlemler sağlararası işlem yoluyla yapılan tasarruflardır. Ölüme bağlı tasarruflarda diğer eşin rızası geçerlik şartı olarak aranmaz.
Eşler arasındaki paylı mülkiyete tabi mallar üzerinde tasarruf işlemleri için diğer eşin rızası aranmaktadır; ancak bu sınırlama eşlerin TMK’nin 698 vd maddeleri uyarınca paydaşlığın giderilmesini isteyebilmelerine engel değildir.
Eşler arasındaki paylı mülkiyete tabi mal üzerindeki tasarruf işleminin diğer eşin rızasının alınmadan yapılmış olması durumunda işlem kendiliğinden geçersiz olacaktır. Buradaki geçersizlik bir kesin hükümsüzlük halini oluşturur. Dolayısıyla rızası eksik olan eş başta olmak üzere, herkes bu geçersizliği öne sürebilir, devam etmekte olan yargılamada dava dosyasından tespit ettiği takdirde hâkim geçersizliği re’sen dikkate alabilir.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Sona Ermesi Durumunda Kişisel Malların Ve Edinilmiş Malların Ayrılması
Genel Olarak
Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi durumunda eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır (TMK m. 228/I).
Mal rejimi sona erdiği anda edinilmiş mallara dahil olan bir malın mal rejiminin sona ermesi ile tasfiyesi arasında geçecek sürede karşılıklı veya karşılıksız olarak elden çıkarılması halinde tasfiye esnasında bu mal halen mevcutmuş gibi dikkate alınacaktır.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Sona Ermesi Durumunda Kişisel Malların Ve Edinilmiş Malların Ayrılması
Eşlerden Birine Sosyal Güvenlik Veya Sosyal Yardım Kurumlarınca Yapılmış Olan Toptan Ödemeler Veya İş Gücünün Kaybı Dolayısıyla Ödenmiş Olan Tazminatların Ayrılması
Kanun 228/II. maddesinde eşlerden birinin malvarlığına dahil özelliği olan değerlerden birinin hangi tür mallara girdiğinin tespiti konusunda özel bir düzenleme getirmiştir.
Bu düzenlemeye göre; Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin (ölüm dışında bir nedenle) sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Bu hesaplama ülkemizde trafik ve iş kazalarından kaynaklanan tazminatların hesaplanmasında da kullanılan TRH 2010 yaşama (beklenen ömür) tablosuna göre yapılacaktır.
Edinilmiş Mallara Eklenecek Değerler ve Kişisel Mallar İle Edinilmiş Mallar Arasında Denkleştirme
Edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi durumunda eşlerin kişisel malları ile edinilmiş mallarının mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılacağı (TMK m. 228/I) yukarıda görüldü. Ancak söz konusu mallar arasında bazı değer geçişleri olabileceği gibi eşler, edinilmiş mallarından başka kimselere karşılıksız kazandırmalarda bulunmuş veya eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla bazı devirler yapmış olabilirler. Bu olasılıklar nedeniyle kanunumuz 229 ve 230. maddelerindeki düzenlemeleri getirmiştir.
Edinilmiş Mallara Eklenecek Değerler ve Davanın İhbarı
Edinilmiş Mallara Eklenecek Değerler
Medeni Kanun’un 229. maddesinin düzenlemesine göre;
Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler (m. 229/I).
TMK’nin 229. maddesi hükmünce edinilmiş mallara eklenmesi gereken işlemler olduğunu iddia eden eş ya da mirasçıları, iddialarını ispatlamak zorunda kalacaklardır. Maddenin I, 1. fıkrasındaki durumda, kazandırmanın mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde yapıldığı ve kazandırmaların olağan hediyeler dışında karşılıksız kazandırmalar olduğu hususları ispatlanacaktır. Bu durumda diğer eş anılan kazandırmaların diğer eşin rızası ile yapıldığını öne sürerse bunu ispatlamak o eşe düşecektir.
Xxxxxxxx I, 2. fıkrasındaki durumda ise iddia sahibi eş ya da mirasçıları devirlerin diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılmış olduğunu ispatlayacaklardır. Maddenin bu hükmünde devrin karşılıklı ya da karşılıksız olmasından söz edilmemektedir; bu nedenle karşılıklı olarak yapılan devirlerde de bu hüküm uygulanacaktır.
Davanın İhbarı
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir (m.229/II).
TMK 229. maddenin ikinci fıkrası hükmünü “Üçüncü Kişilere Karşı Dava” başlıklı Medeni Kanun’un 241/I. maddesi hükmü ile birlikte değerlendirmek gerekir. 229. maddenin 1. fıkrasında sayılan değerlerin edinilmiş mallara eklenip eklenmeyeceği hususunun da kararlaştırıldığı katılma alacağı (mal rejiminin tasfiyesi) davası 229/II hükmünce karşılıksız kazandırmalar ve devirlerin yapıldığı üçüncü kişilere (hükmün uygulanması için üçüncü şahsın kastı aranmaz.) ihbar edilebilecektir.
Davanın ihbar edilmesi, dava sonucunda verilecek kararın üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmesi olanağını sağlayacaktır. Bu kararın üçüncü kişiye karşı ileri sürülme ihtiyacı 241/I. maddedeki olasılığın ortaya çıkması halinde yani; mal rejimin tasfiyesi sonucu oluşan katılma alacağının talep edilmesi üzerine borçlu eşin malvarlığı veya terekesinin, katılma alacağını karşılamaması halinde alacaklı eş veya mirasçılarının, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak istemeleri durumunda ortaya çıkacaktır.
Kişisel Mallar İle Edinilmiş Mallar Arasında Denkleştirme
Konu Medeni Kanun’un 230. maddesinde düzenlenmiş olup ilgili madde hükmü,
“Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir (m. 230/I).
Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır (m. 230/II).
Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır (m. 230/III)”. Şeklindedir.
Ekleme ve Denkleştirmeden Sonra Elde Edilecek Artık Değer
Ekleme ve denkleştirmeden sonra elde edilecek değer kanunumuzca “artık değer” olarak adlandırılmıştır. 231. maddenin düzenlemesine göre;
Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır (m. 231/I).
Değer eksilmesi göz önüne alınmaz (m. 231/II). Her zaman eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra ortada bir değer kalmayabilir. Bu durumda 231/II. madde uyarınca değer eksilmesi göz önüne alınmayacaktır. Yani ortada diğer eşin katılacağı bir artık değer söz konusu olmayacaktır.
Artık Değer Formülü
Artık değer = (Mal rejiminin sona erme anında mevcut edinilmiş mallar + 229. madde gereğince edinilmiş mallara eklenecek değerler + 230. madde gereğince edinilmiş mal değerlerinden kişisel mal değerlerine giden değerler + 227. madde de düzenlenen değer artış payı alacağı) – (227.maddede düzenlenen değer artış payı alacağı + 230. madde gereğince kişisel mal değerlerinden edinilmiş mal değerlerine giden değerler + Edinilmiş mallara ait borçlar) şeklinde formüle edilebilir.
Mal Rejiminin Tasfiyesinde Malların Değerinin Belirlenmesi
Sürüm Değeri (Rayiç Değer-Piyasa Fiyatı)
Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır (TMK m. 232).
Sürüm değeri (piyasa değeri); “aynı tür, miktar ve nitelikte bir malın, her türlü sübjektif etkiden uzak olarak belirli bir anda serbest piyasada arzettiği ortalama satım değeridir. Bu değerin belirlenmesinde sübjektif durum ve ilişkiler göz önünde tutulmaz.” şeklinde tanımlanmaktadır.
Gelir Değeri
Bir xxxx xxxxx olarak bizzat işletmeye devam ettiği veya sağ kalan eş ya da altsoyundan birinin kendisine bir bütün olarak özgülenmesini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme için değer artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların gelir değeri göz önünde tutularak hesaplanır (TMK m. 233/I).
Xxxx Xxxxxx
Özel haller gerektirdiği takdirde hesaplanan değer, uygun bir miktarda artırılabilir (TMK m.234/I). Özellikle sağ kalan eşin geçim koşulları, tarımsal işletmenin alım değeri, ayrıca tarımsal işletme kendisine ait olan eşin yaptığı yatırımlar veya mali durumu özel hallerden sayılır (TMK m.234/II).
Mal Rejiminin Sona Erdiği Sırada Mevcut Olan Edinilmiş Malların Değerlendirme Anı
Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar (TMK m. 235/I).
Tasfiye anından kasıt tasfiye veya değer artış payına yönelik davanın karar tarihidir. Aile mahkemesi hâkimince bilirkişiden tahmini karar verme tarihi belirlenerek değer tespiti istenmelidir; kararın bozulması durumunda da yeni bir karar tarihi öngörerek yeniden değer tespiti yaptırılmalıdır.
Edinilmiş Mallara Hesapta Eklenecek OlanMalların Değerlendirme Anı
Edinilmiş mallara hesapta (TMK’nin 229. maddesinde iki bend halinde sayılmış) eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır (m. 235/II).
Ekleme ve Denkleştirmeden Sonra Elde Edilecek Artık Değere Katılma
1. Kanuna Göre
a. Eş Veya Mirasçıları Diğer Eşe Ait Artık Değerin Yarısı Üzerinde Hak sahibi Olurlar
Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir (TMK m. 236/I).
Her eş veya mirasçıları, sözleşme ile farklı bir paylaşma kararlaştırılmamış ise hesaplama sonucunda ortaya çıkan diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Artık Değerdeki Pay Oranının Zina Veya Hayata Kast NedeniyleBoşanma HalindeHakkaniyete Uygun Olarak Azaltılması Veya Kaldırılması
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir (TMK m. 236/II).
Hükmün uygulanabilmesi için boşanmanın, zina (TMK m. 161) ya da hayata kast (TMK m. 162) sebeplerinden birisine dayanılarak açılmış bir boşanma davası sonucunda gerçekleşmiş olması gereklidir. Genel boşanma sebeplerine dayanılarak açılmış bir boşanma davasında davalı eşin zina yaptığı ya da davacı eşin hayatına kastettiği sabit olsa bile bu hükmün uygulanması mümkün değildir.
Zina veya hayata kast nedeniyle açılmış bulunan boşanma davası devam ederken eşlerden birisinin ölümü olasılığında evlilik ölüm ile sona ermiş olacağından TMK 236/II hükmü uygulanmaz.
Artık Değere Katılma Esasının Sözleşme İle Belirlenmesi
2. Sözleşmeye Göre
a. Genel Olarak
Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir (TMK m. 237/I). Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez (TMK m. 237/II).
Eşlerin ortak olmayan çocukları ve onların altsoyları, artık değere katılmaya ilişkin düzenlemelerin saklı paylarını ihlal ettiğini ve bu nedenle, yapılan düzenlemeye göre hesaplanan katılma alacağında indirim (ölen eşin kanuna göre belirlenenden daha az katılma alacağı elde ettiği durumlarda artırım) yapılması gerektiği yönündeki taleplerini tenkis davası ile ileri süreceklerdir. Dolayısıyla TMK’nin 237/II hükmünün yaptırımı, artık değere katılmaya ilişkin düzenlemenin geçersizliği değil hükümde belirtilen kişilerin saklı payının tenkis davası ile korunmasıdır.
Artık Değere Katılma Esasının Sözleşme İle Belirlenmesi
Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir (TMK m. 238).
Bilindiği gibi eşler arasındaki mal rejimi ölüm, başka bir mal rejiminin seçilmesi, evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde sona erer.
TMK’nin 237 ve 238. maddesinin birlikte değerlendirilmesinden şöyle bir sonuç çıkmaktadır
a. Mal rejiminin sona erme nedeninin, evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi, olması hallerinde kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması halinde geçerlidir. Yani konuyla ilgili mal rejimi sözleşmesinde “Artık değere katılma konusundaki bu düzenleme evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde de uygulanacaktır.” şeklinde açıkça ifade edilmelidir (m. 238), aksi halde yapılan sözleşme kendiliğinden geçersiz sayılacaktır.
b. Mal rejiminin sona erme nedeni ölüm ya da başka bir mal rejiminin seçimi ise değer artış payına ilişkin düzenlemeler mal rejimi sözleşmesinde, “Bu düzenlemelerin mal rejiminin ölüm ya da başka bir mal rejiminin seçimi nedeni ile sona ermesi durumunda da uygulanacaktır.” şeklinde açıkça ifade edilmiş olmasına gerek duyulmaksızın TMK’nin 237. maddesi gereğince uygulanacaktır.
Katılma Alacağının Ve Değer Artış Payının Ödenmesi
1. Ödeme ve Ertelenmesi
a.Katılma Alacağı Ve Değer Artış Payı Ayın Veya Para Olarak Ödenebilir
Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Ayni ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir (TMK m. 239/I).
Katılma alacağı kural olarak bir para alacağı, borçlu eş açısından para borcudur. Ancak kanunumuz borçlu eşe borcunu para yerine ayın olarak ödeme olanağı da sağlamıştır. Katılma alacağının bir kısmının para bir kısmının da ayın olarak ifası mümkündür. Söz konusu ayını belirleme yetkisi borçlu eşe tanınmıştır.
b. Katılma Alacağının Ve Değer Artış Payı Ödemesinin Ertelenmesi ve Faiz
Katılma alacağının muaccel olduğu an edinilmiş mallara katılma rejimin tasfiyesinin sonuçlandığı (tamamlandığı) andır. Tasfiye tarafların anlaşması ile sonuçlanmışsa tasfiye anlaşmasının kurulduğu anda, katılma alacağının dava yoluyla belirlendiği durumlarda ise mahkeme kararı ile tasfiye sona erecek ve katılma alacağı muaccel olacaktır.
Tasfiye mahkeme kararı ile gerçekleştirilmişse, karar dayanağını aile hukuku ilişkisinden alsa da dava sonucunda verilen kararın bir alacak hakkına ilişkin olmasından dolayı (HMK m. 350/HUMK’nin 443. maddesi hükmü kişisel duruma ilişkin yenilik doğuran kararlara ilişkin olduğundan) kararın icrası için kesinleşmiş olması aranmayacaktır.
Kural olarak katılma alacağı tasfiyenin tamamlanması ile muaccel hale gelecektir. Ancak TMK’nin 239/II. maddesi ile borçlu eşe katılma alacağından kaynaklanan borcunun ödenmesinin ertelenmesini talep hakkı verilmiştir.
TMK’nin 239/II. maddesi hükmüne göre ertelemenin maddi şartı, katılma alacağının ve değer artış payının derhal ödenmesinin borçlu eş için ciddi güçlükler doğurmasıdır. Burada söz konusu olan ciddi güçlükler mali güçlüklerdir. Ciddi güçlüklerin varlığını borçlu eş ispatlayacaktır. Söz konusu güçlüklere, borçlu eşin, borcunu ödeyebilmek için malvarlıklarını piyasa şartları nedeniyle elden çıkartmak zorunda kalması, borçlu eşin derhal ödeme yapmak zorunda kaldığı takdirde ticari işletmesini elden çıkartmak veya mesleğini bırakmak zorunda kalması gibi durumlar örnek gösterilmektedir. Somut olayın özellikleri ciddi güçlüklerin tespitinde dikkate alınacaktır.
Borçlu eş açısından söz konusu olan ciddi güçlüklerin, borçlu eşe vade tanınması sonucunda ortadan kalkması veya hafiflemesi söz konusu olacaksa vade tanınmalıdır. Borçlu eşin ödeme güçlüğü süreğense vade tanınmamalıdır.
Borçlu eş, katılma alacağının ödenmesinin bir süre ertelenmesini alacaklı eş ya da mirasçılarından isteyecektir.
2. Aile Konutu ve Ev Eşyası
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır (TMK m. 240/I).
Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir (TMK m. 240/II).
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir(TMK m. 240/III).
Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır(TMK m. 240/IV).
3. Üçüncü Kişilere Karşı Dava-Katılma Alacağının Ödenmesinin Üçüncü Kişilerden Talep Edilmesi
Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamaya yetmediği takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir (TMK m. 241/I).
Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer (TMK m. 241/II).
Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır (TMK m. 241/III).
Katılma Alacağı ve Değer Artış Payının Haczi
Katılma alacağı mal rejiminin sona ermesine kadar belirsiz bir beklenen alacak olması nedeniyle yasal mal rejiminin devamı sürecinde diğer eşin alacaklısı tarafından haczedilmesi, devredilmesi veya rehnedilmesi mümkün değildir. Ancak mal rejiminin sona ermesi durumunda katılma alacağı haczedilebilir; bu dönemde katılma alacağı bir alacak hakkı olduğu için temliki ve rehni mümkündür.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Tasfiyesinden Kaynaklanan Alacaklara Uygulanacak Zamanaşımı
a. Zamanaşımı süresi
Konuyla ilgili uygulama 01.01.2002 öncesine ilişkin katkı payı taleplerinde 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması, 01.01.2002 sonrası taleplerde ise 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanması şeklindeydi.
Mal rejiminin boşanma ile sona ermesi halinde 1 yıl (TMK m. 178 hükmünce) şeklinde iken, YHGK 17.04.2013 Tarih ve 2013/0-000-000 sayılı kararı ile mal rejiminin boşanma ile sona ermesi durumunda da 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği yönünde karar vermiştir. YHGK’nin bu içtihadından sonraki kararlarında Yargıtay 8. HD’si de mal rejiminin boşanma nedeniyle sona ermesi durumunda da 10 yılllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği yönündeki görüşü benimsemiştir.
Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı
Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulü, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde sona erer.
Mal rejimi eşlerden birinin ölümü nedeniyle sona ermişse eşin ölüm tarihi, başka bir mal rejiminin kabulü nedeniyle sona ermişse, yeni mal rejiminin kabul edildiği tarihte sona erer. Bu tarihlerden itibaren mal rejiminin tasfiyesi talep edilebilir. Zamanaşımı da bu tarihlerden başlar.
Mal rejimi, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi nedenlerinden birisiyle sona ermişse, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacaklar davayla ilgili kararın kesinleşmesi ile talep edilebilir hale geldiğinden (ayrıca evlilik sürecinde zamanaşımı süresi işlemeyeceğinden BK m.132, 6098 sayılı TBK m.153/I,b. 3) zamanaşımı süresi de bu tarihte işlemeye başlayacaktır.
Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejiminin Tasfiyesi
Anlaşmalı boşanmaya karar verilebilmesi için tarafların mal rejiminin tasfiyesi konusunda da anlaşmış olmaları şart değildir.
Anlaşmalı boşanma ile birlikte mal rejiminin de tasfiyesi isteniyorsa bu hususun da protokole açıkça yazılması gereklidir.
Görevli Mahkeme
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Genel muvazaa nedeniyle açılan davada görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Muvazaa nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasının mal rejiminin tasfiyesi davasında bekletici mesele sayılamaz.
Mal rejiminin sona ermesinden sonra edinilen taşınmazla ilgili talepte görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Mal rejiminin sona ermesinden sonra ödenen diğer eşin kredi taksitlerinin geri talep edilmesinde görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Mal rejimi sona erdikten sonra açılan banka hesabındaki para ile ilgili uyuşmazlıkta görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkta genel mahkemelerdir.
Vekâlet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda genel mahkemeler görevlidir.
Bağıştan rücu davasında görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Ecrimisil isteklerinde görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
Muris muvazaasına dayalı tasarrufun iptali ile mirasçılar adına tescili davasında aile mahkemesi görevli değildir.
Eşler arasındaki inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalar aile mahkemesinde değil genel mahkemelerde görülür.
Davacı, teselsüllü müşterek hesaptaki paranın tamamının davalı tarafından çekildiğini ileri sürerek 1/2'sinin tahsilini istediğine göre, mal rejimi dışındaki akdi ilişkiye dayanan bu talebin aile mahkemesinin görevine girmediği (4787 s.K.md.4), asliye mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
Evlenmeden önce alınan ve diğer eş adına tescil edilen taşınmazla ilgili tapu iptali ve tescil davası veya bedelinin talep edildiği davada görevli mahkeme genel mahkemedir.
Kayınbaba ile gelin arasındaki çeyiz senedi uyuşmazlığında görevli mahkeme aile mahkemesi değil, genel mahkemelerdir.
Mal Rejiminin Tasfiyesi İle İlgili İlamların İcrası
Bilindiği gibi İİK’nin 34. maddesi hükmünce ilâmların icrası her icra dairesinden talep olunabilir.
Katılma alacağının muaccel olduğu an edinilmiş mallara katılma rejimin tasfiyesinin sonuçlandığı andır. Tasfiye tarafların anlaşması ile sonuçlanmışsa tasfiye anlaşmasının kurulduğu anda, katılma alacağının dava yoluyla belirlendiği durumlarda ise mahkeme kararı ile tasfiye sona erecek ve katılma alacağı muaccel olacaktır. Tasfiye mahkeme kararı ile gerçekleştirilmişse, karar dayanağını aile hukuku ilişkisinden alsa da dava sonucunda verilen kararın bir alacak hakkına ilişkin olmasından dolayı (HMK m. 350 ve 367 (HUMK’nin 443.maddesi) hükmü kişisel duruma ilişkin yenilik doğuran kararlara ilişkin olduğundan) kararın icrası için kesinleşmiş olması aranmayacaktır.