DİCLE/TÜRKİYE NO.3 KARARI
DİCLE/TÜRKİYE NO.3 KARARI
(Hakkındaki mahkûmiyet kararının kesinleştiğini bildirmemesi nedeniyle milletvekili seçim tutanağının sonradan iptal edilmesinin Sözleşmenin 10. maddesi, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesi ve Sözleşme’ye
Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesiyle birlikte, Sözleşme’nin 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi)
Xxxxxx XXXXXX
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi
Başkanlığı Tetkik Hâkimi
A. Olaylar
1. Başvuruya Konu Olay Önce- sindeki Süreç
Dicle No.3 / Türkiye (53915/11) başvurusu, başvuranın PKK propa- gandası yapmaktan mahkûm edilme- si ve bağımsız aday olarak katıldığı 12 Haziran 2011 tarihli milletvekili seçiminde seçim tutanaklarının ipta- line ilişkindir.
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Demokrasi Partisinin üyesi ve milletvekili olan başvuran 2 Mart 1994 tarihinde tutuklanmıştır. Başvu- ran hakkında yasadışı örgüte üye ol- mak suçundan 15 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ilişkin 8 Aralık 1994 tarihli Ankara Devlet Güvenlik Mah- kemesi (DGM) kararı, 26 Ekim 1995 yılında Yargıtay tarafından onanmış- tır.
Giriş
Avrupa İnsan Hakları Mahke- mesi’nin (AİHM), 8 Şubat 2022 ta- rihli Dicle/Türkiye No.3 (53915/11) kararı, başvuranın, hakkındaki mahkûmiyet kararının kesinleştiği- ni bildirmemesinden kaynaklı ola- rak milletvekili seçim tutanağının sonradan iptal edilmesine ilişkindir. AİHM, Sözleşmenin 10. maddesinin, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün
3. maddesinin ve Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesiyle bir- likte, Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Ayrıca başvuranın ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahalenin de- mokratik bir toplumda gerekli oldu- ğunu kanıtlamak için ‘yeterli ve uy- gun’ olduğuna hükmetmiştir. Bunun yanında, seçmenlerin özgür seçimine herhangi bir müdahalenin bulun- madığı gerekçesiyle serbest seçim hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak, ayrımcılık yasağına ilişkin şikâyet hakkında, başvuranın etnik kökenine dayalı bir muamele farklılığı bulunmadığına karar verilmiştir.
Başvuranın yaptığı başvuru üzerine AİHM, Sadak ve Diğerleri kararında, 17 Temmuz 2001 tarihin- de yerel mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda adil yargılan- ma hakkına ilişkin Sözleşme’nin 6/1 maddesinin ve yapılan suçlamaların kendisine bildirilmediği ve tanıkları sorgulama şansı verilmediği gerekçe- siyle adil yargılanma hakkına ilişkin Sözleşme’nin 6/3-a,b,d maddelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvuran 4 Şubat 2003 tarihinde AİHM kararına dayanarak yargıla- manın yenilenmesi için ilk derece mahkemesine başvurmuştur. Yeni- lenen yargılamada Ankara DGM 21 Nisan 2004 tarihinde, 8 Aralık 1994 yılında vermiş olduğu karar gibi ka- rar vermiştir. 9 Haziran 2004 tarihin- de başvuranın serbest bırakılmasına karar veren Yargıtay, 13 Temmuz 2004 tarihinde, AİHM kararındaki ihlalin ortadan kaldırılmadığı gerek- çesiyle ilk derece mahkemesinin ka- rarını bozmuştur.
1 Haziran 2005’te yeni Türk Ceza Kanunu uygulamaya girmiş ve 9 Mart 2007’de Ankara Özel Yetki- li Ağır Ceza Mahkemesi TCK’nın 314/2 maddesi uyarınca başvuranın
cezasını 7 yıl 6 aya indirmiştir. Yargıtay 24 Şubat 2008 tarihinde Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını onamıştır.
AİHM 16 Haziran 2015 tarihinde bu kez Dicle ve Sadak başvurusunda, yeniden yargılama kararı sonra- sında yetkili yerel mahkemelerin başvuran için bir ta- kım farklı soruşturma yöntemleri kullandıkları ve he- nüz yargılama devam ederken başvuran hakkında sanık yerine “sanık/hükümlü” ibaresinin kullanılmasının ma- sumiyet karinesine aykırı olması sebebiyle adil yargı- lanma hakkının düzenlendiği Sözleşme’nin 6/2 madde- sinin ihlali teşkil ettiğine karar vermiştir. Aynı kararda ayrıca serbest seçim hakkına ilişkin Sözleşmeye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
2. Mevcut Başvuruya İlişkin Olaylar
Başvuran hakkında 24 Ekim 2007 tarihinde basın yoluyla PKK silahlı terör örgütünün propagandasını yaptığı gerekçesiyle 3713 sayılı Kanun’un 7/2 maddesi uyarınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 31 Mart 2008 tarihinde iddianame düzenlenmiştir. Soruş- turmaya konu olan, başvuranın Xxxx Xxxxx Ajansı’na vermiş olduğu röportajda yer alan “Kürt Sorununa” ilişkin ifadeleri bir takım ulusal gazetelerde yayımlan- mıştır.
Ankara Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi 18 Şubat 2009 tarihinde vermiş olduğu kararla başvuranı 3713 sayılı Kanun’un 7/2 maddesi uyarınca 1 yıl 8 ay hapis
cezasına mahkûm etmiştir. İlk derece mahkemesi baş- vuranın “Bu ateşkes fiilen geçersiz hale geldi. Ordunun operasyonları durmadığı takdirde (PKK yöneticileri/ üyeleri de) meşru müdafaa haklarını kullanırlar. Çatış- malar bu şekilde bugüne kadar geldi…” şeklindeki ifa- delerinin gözlem ya da analiz kapsamında olmadığını değerlendirmiştir. 22 Mart 2011 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanmış ve ilk derece mahke- mesine gönderilmesinin ardından karar kesinleşmiştir. Başvuran, 15 Nisan 2011 tarihinde karar düzeltme tale- binde bulunmuş, bu talep Yargıtay Cumhuriyet Başsav- cılığı tarafından reddedilmiştir.
Başvuran 11 Nisan 2011 tarihinde, 12 Haziran 2011 tarihli seçim için Diyarbakır İl Seçim Kurulu’na ba- ğımsız adaylık için başvuru yapmıştır. 17 Nisan 2011 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu, başvuranın 7 yıl 6 ay hapis cezası aldığı 9 Mart 2007 tarihli Ankara Özel Yet- kili Ağır Ceza Mahkemesi kararını gerekçe göstererek başvuranın adaylık başvurusunu iptal etmiştir.
Başvuranın yeniden yapmış olduğu başvuru üzerine Yüksek Seçim Kurulu 17 Nisan 2011 tarihli kararından dönmüş ve 21 Nisan 2011 tarihli kararıyla başvuranın Diyarbakır seçim bölgesinden milletvekili adayı olabi- leceğine karar vermiştir.
29 Nisan 2011 tarihinde başvuranın adaylığı Res- mi Gazete’de yayımlanmış ve ismi oy pusulalarına basılmıştır. Başvuran 12 Haziran 2011 tarihli seçimde 77.709 oyla milletvekili seçilmiştir.
Yargıtay tarafından onanan Ankara Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kararı, 3 Haziran 2011 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmiştir.
Yüksek Seçim Kurulu, 10 Haziran 2011 tarihinde, başvurandan hakkında verilen mahkûmiyet kararı hak- kında savunmasını sunmasını istemiştir. Başvuran, 14 Haziran 2011 tarihinde savunmasını sunmuştur. Yük- sek Seçim Kurulu, 21 Haziran 2011 tarihinde, özellikle 2839 sayılı Kanun’un 39. maddesinin 4. fıkrasına da- yanarak, başvuranın milletvekilliğinin düşürülmesine karar vermiştir. Bu kararın bir örneği de, Diyarbakır İl Seçim Kuruluna, başvurana ve temsilcilerine, Tür- kiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmiş ve karar, Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Başvuran, milletvekilliğinin ancak TBMM tarafından düşürülebi- leceği ve genel seçimlere aday olduğu tarihte Yargıtay kararının henüz kesinleşmemiş olduğu gerekçesiyle, bu karara itiraz etmiştir. Yüksek Seçim Kurulu, 23 Haziran 2011 tarihinde 21 Haziran 2011 tarihli kararını onayla- mıştır. Ayrıca, Yüksek Seçim Kurulu, başvuranın yerine seçilen bir sonraki adayın milletvekili seçilmesine karar vermiştir.
Başvuran, 27 Haziran 2011 tarihinde, Yüksek Seçim Kurulunun kararının iptali istemiyle Anayasa Mahke- mesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi, 7 Temmuz 2011 tarihli kararla, Anayasa’nın 79. maddesine daya- narak, Yüksek Seçim Kurulu kararını iptal etme yetki- sinin bulunmadığına karar vermiştir.
3. Şikâyet
Başvuran, “Kürt sorununun” çözülmesi konusunda 23 Ekim 2007 tarihinde bir haber ajansına verdiği rö- portajın ardından, 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin
2. fıkrasına dayanılarak mahkûm edilmesinden şikâyet- çi olmuştur. Başvuran, şiddet veya nefrete çağrı olarak kabul edilebilecek veya suç işlenmesine teşvik edebi- lecek nitelikte herhangi bir açıklama yapmadığını ileri sürmüştür.
Başvuran, basın açıklamasını şiddet veya silahlı çatışmaların baş gösterdiği bir dönemde değil, ateşkes sırasında yaptığını iddia etmiştir. Başvuran, ateşkes bağlamında kendi görüşlerini dile getirdiğini ve bu kap- samda, “Kürt sorununun” çözülmesi konusunda bir tes- pit yaparak, önerilerde bulunduğunu belirtmiştir. Baş- vuran, konuşmasının, bir bütün olarak ele alındığında, kendi ifadesine göre, şiddet eylemlerinin yeniden mey- dana gelmesini önlemeyi amaçlayan, öneri ve tespitle- rin dile getirilmesinden ibaret olduğunu ifade etmiştir. Başvuran, konuşmasında, şiddetin şiddeti doğurduğu yönündeki kısır döngü üzerinde durduğunu ve bu teh- likeye işaret ettiğini eklemiştir.
Başvuran ayrıca, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Proto-
Başvuran buna ek olarak, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesiyle birlikte, ayrımcılık yasağı- nın düzenlendiği Sözleşme’nin 14. maddesinin ihlal edilmesinden şikâyetçi olmuştur.
B. Mahkeme’nin Değerlendirmesi
1. Kabul Edilebilirlik
Mahkeme, yapılan şikâyetlere ilişkin olarak, Söz- leşme’nin 35. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendi anla- mında açıkça dayanaktan yoksun olmadıklarını ve öte yandan, başka herhangi bir kabul edilemezlik gerekçe- sinin bulunmadığını tespit ederek, şikâyetlerin kabul edilebilir olduğuna karar vermiştir.
2. Esas
a. Sözleşme’nin 10. Maddesi Yönünden
Mahkeme, Sözleşmeci Devletlerin terörü engel- lemek ve özellikle terör suçlarının oluşturduğu aleni kışkırtmayı önlemek için etkili tedbirler alabilecekle- rine ilişkin Ekin Derneği/Fransa (39288/98)1 kararına atıf yapmıştır. Bu karara göre; bir ülkenin herhangi bir bölümünde hüküm süren durumun hassas niteliğini ve Devlet için şiddeti artırabilecek eylemler karşısında ihtiyatlı davranma gerekliliğini göz önünde bulundu- rarak, yetkili makamlar, güvenlik ve terörle mücadele konusunda tedbirler alabilmektedirler.
Bu bağlamda, Mahkeme, her davanın koşullarını ve Devletin sahip olduğu takdir yetkisini dikkate alarak, kişinin temel ifade özgürlüğü hakkı ile demokratik bir toplumun, terör örgütlerinin eylemlerine karşı korunma yönündeki meşru hakkı arasında adil bir dengenin kuru- lup kurulmadığını incelemektedir.
Mahkeme kararında, güvenlik güçleri ile PKK üye- leri arasında 1985 yılından beri yaşanan ciddi sorunların pek çok can kaybına yol açtığını, Türkiye’nin güney- doğusunda güvenlik konusunda hüküm süren durumu kötüleştirebilecek söz veya eylemlere ilişkin hissedilen endişelerin farkında olduğunu belirtmiştir.
Mahkeme, başvuranın güvenlik güçlerine karşı PKK terör örgütü tarafından yürütülen eylemleri “meş- ru müdafaa” olarak nitelendirmesi ile ilgili olarak; baş- vuranın kullanılan kelimelerin kamuoyu üzerindeki etkisini öngörebilecek bir durumda bulunan, deneyim- li bir siyasetçi olduğuna dikkat çekmiştir. Buna göre; başvuranın sözlerinin bir tespitin dile getirilmesinden ibaret olmadığı ve başvuranın meşru müdafaayı ileri sürerek, bu terör örgütü tarafından uygulanan şiddet ve terörü meşrulaştırmak istediği vurgulanmıştır.
Mahkeme öte yandan, yargılamanın yapıldığı ilk derece mahkemesinin, hem başvuranın bir politikacı olarak geçmişini hem de PKK tarafından yürütülen ey-
kol’ün 3. maddesi kapsamında, serbest seçim hakkının
ihlal edilmesinden şikâyet etmiştir.
1 Ekin Derneği/Fransa (no. 39288/98, § 63, 17 Temmuz 2001)
lemlerin niteliğini ve ciddiyetini dikkate alarak vardığı tespitlere katıldığını belirtmiştir. Ayrıca başvuranın bü- yük tirajlı ulusal gazetelerde yayınlanan basın açıkla- masını, kullandığı dile ilişkin herhangi bir tedbir almak- sızın ve bu örgüt tarafından yürütülen terör eylemlerine karşı belirli bir mesafeyi korumaksızın yaptığı vurgu- lanmıştır.
Ulusal mahkemelerin başvuran tarafından kullanı- lan sözlerin, terör örgütünce “meşru müdafaa” hakkının kullanılması kisvesi altında teşvik edilen şiddete çağrı olarak yorumlandığı yönündeki tespitler AİHM tarafın- dan da kabul edilmiştir. Böylece mahkeme başvuranın konuşmasının şiddet kullanımına, silahlı direnişe veya ayaklanmaya teşvik içerdiği sonucuna varmıştır.
Xxxxxxx, başvuran hakkındaki mahkûmiyet kara- rını desteklemek amacıyla ulusal mahkemeler tarafın- dan sunulan gerekçelerin, Sözleşme’nin 10. maddesi anlamında, başvuranın ifade özgürlüğü hakkını kullan- masına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekliliğini haklı göstermek için “yeterli ve uygun” olarak kabul etmiştir.
b. Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. Mad- desi Yönünden
Mahkeme, genel seçimler için adaylık başvuru pro- sedürünün açıklayıcı nitelikte olduğunu kaydetmekte- dir. Buna göre; her aday yürürlükte olan Seçim Kanunu uyarınca, YSK tarafından tespit edilen ve onaylanan kanıtlayıcı belgeleri içeren bir adaylık dosyası sunmak- tadır.
Başvuranın mahkûmiyetine ilişkin kararın 22 Mart 2011 tarihinde kesinleştiğine dikkat çeken Mahkeme; başvuranın, hakkındaki mahkûmiyet kararının kesin- leştiğini ve yürürlükte olan kanun uyarınca, 12 Haziran 2011 tarihli genel seçimlere bağımsız aday olarak katı- lamayacağını bildiğini vurgulamıştır.
Mahkeme, başvuranın, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olduğu bilgisini YSK’ya iletmemesi hususu üzerinde durmuştur.
Sonuç olarak Mahkeme, Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesiyle güvence altına alınan serbest seçim hakkı kapsamında, seçmenlerin özgür seçimine yönelik bir müdahalenin söz konusu olmadığı kanaatine varmıştır.
c. Sözleşme’ye Ek 1 No’lu Protokol’ün
3. Maddesiyle Birlikte Sözleşme’nin 14. Xxxxxxx Yönünden
Xxxxxxx, başvuranın milletvekili tutanağının Yük- sek Seçim Kurulu tarafından iptalinin, Sözleşme’nin
14. maddesi anlamında, başvuranın etnik kökenine da- yalı bir muamele farklılığı teşkil etmediğini değerlen- dirmiştir.
Sonuç
Karar, Sözleşme’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü ile demokratik bir toplumun terör ör- gütlerinin eylemlerine karşı korunma yönündeki meşru hakkı arasında adil bir denge kurulması gerekliliğinin vurgulanması açısından önem arz etmektedir. Mahke- me, devletin terörü engellemek ve terör suçlarının oluş- turduğu aleni kışkırtmayı önlemek için etkili tedbirleri alabileceğini belirtmektedir.
Mahkemenin PKK silahlı terör örgütünün ülkede yaşanan pek çok can kaybının müsebbibi olduğunu, bu nedenle ülkemizin güneydoğusundaki durumu kötüleş- tirebilecek söz veya eylemlere ilişkin duyulan endişe- nin farkında olduğunu belirtmesi dikkat çekmektedir.
Mahkeme; başvuranın kullandığı kelimelerin ka- muoyu üzerindeki etkisini öngörebilecek bir durumda bulunan deneyimli bir siyasetçi olduğunu belirterek, ifade özgürlüğünün kullanılması kapsamında sarf edi- len ifadeler kadar, söz konusu ifadelerin kim tarafından dile getirildiğinin de önem arz ettiğini vurgulamıştır. Bu kapsamda; başvuranın sözlerinin bir tespitin dile getiril- mesinden ibaret olmadığının ve başvuranın meşru mü- dafaayı öne sürerek, terör örgütü tarafından uygulanan şiddet ve terörü meşrulaştırmak istediğinin Mahkeme tarafından vurgulanmasının üzerinde durulmalıdır.
AİHM, başvuran tarafından kullanılan sözlerin terör örgütünce “meşru müdafaa” hakkının kullanılması adı altında teşvik edilen şiddete çağrı olarak yorumlandığı şeklindeki ulusal mahkemelerin tespitlerini kabul etmiş- tir. Bu gerekçelerin Xxxxxxx tarafından Sözleşme’nin
10. maddesi anlamında, başvuranın ifade özgürlüğü hakkını kullanmasına yönelik müdahalenin demokratik bir toplumda gerekliliğini haklı göstermek için “yeterli ve uygun” olarak kabul edilmiş olması önem arz etmek- tedir.
Bunun yanında, serbest seçim hakkının düzenlendi- ği Sözleşmeye Ek 1 No’lu Protokol’ün 3. maddesini ele alan Mahkeme; başvuranın, hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olduğu bilgisini YSK’ya iletmemesi ve seçmenlerin özgür seçimine yönelik bir müdahale- nin olmadığı üzerinde durmuştur. Son olarak; başvuru- ya konu olan YSK’nın iptal kararının, başvuranın etnik kökenine dayalı bir muamele farklılığı teşkil etmemesi sebebiyle Sözleşme’nin 14. maddesinde düzenlenen ay- rımcılık yasağına aykırılık teşkil etmediği tespiti dikkat çekmektedir.■