İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER
BORÇLAR HUKUKUNA GİRİŞ 06
HUKUKİ İŞLEMLER 12
SÖZLEŞME 14
İRADE BOZUKLUĞU HALLERİ 21
SÖZLEŞMEDE ŞEKİL 24
TEMSİL 32
HAKSIZ FİİLLER 40
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME 52
İÇİNDEKİLER
BORçLARIN İFASI 58
BORCUN İFA EDİLMEMESİ 66
MÜTESELSİL BORÇLULUK 78
ALACAĞIN DEVRİ 84
BORCUN ÜSTLENİLMESİ 86
BORÇ İLİŞKİSİNİN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ 88
BORÇLARIN SONA ERMESİ 92
BORÇLAR HUKUKU
Borçlar Hukukuna Giriş
BİRİNCİ BÖLÜM
BORÇLAR HUKUKUNA GİRİŞ
Borçlar Hukuku; özelliği ve düzenlediği sözleşmeler itiba- riyle yaşadığımız hayatın içindedir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Otobüse bilet atarken taşıma sözleşmesi, bakkaldan ek- mek alırken ise alım-satım sözleşmesi yaptığımızın çoğu zaman farkında bile olmayız belki ama tüm bu sözleşmeler Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Borçlar Hukuku, az önce de bahsettiğimiz üzere özel hu- kuk alanında bilinen en eski hukuk dalıdır. Para icat edil- meden önce bile eşya değiş tokuş (Trampa Sözleşmesi) yoluyla yapılan alışverişler Borçlar Hukuku konusuydu.
Ancak, Borçlar Hukuku, çok eski olmasına rağmen dinamik yapısı gereği her geçen gün gelişmekte, ekonomik ve sos- yal hayatın gelişimine paralel yeni sözleşme tipleri ortaya çıkabilmektedir (franchise, faktoring sözleşmeleri gibi).
Borçlar Kanunu; genel ve özel hükümler olarak ikiye ayrılır: 1-206. maddeler arasında düzenlenen genel hü- kümler; tüm sözleşmelere uygulanacak olan sözleşmele- rin kurulması, geçerliliği, içeriği ve sonuçları ile haksız fiil, sebepsiz zenginleşme gibi borçları doğuran temel kav- ramları açıklar.
Her bir sözleşme tipinin ayrıca anlatıldığı bölüm ise sonraki maddeler olup özel hükümler olarak adlandırılır.
Bu ders notları sadece genel hükümlere ilişkindir.
BORÇLAR HUKUKUNA HAKİM İLKELER
A) İRADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLKESİ
6
İrade özgürlüğü, kişilere başkaları ile olan hukuki ilişkilerini kendi karar ve sorumlulukları altında serbestçe düzenleye- bilme konusundaki (her türlü baskıdan, özellikle devlet bas- kısından uzak) özgürlüğünü ifade eder.
Bu ilkenin içeriği:
• Sözleşme yapıp yapmama hürriyeti
• Sözleşmenin karşı tarafını seçme hürriyeti
• Sözleşmenin konusunu belirleme hürriyeti
• Sözleşmenin şeklini belirleme hürriyeti
• Sözleşme hükümlerinde değişiklik hürriyeti
• Sözleşmeyi ortadan kaldırma hürriyeti
İrade özgürlüğü ilkesi, Borçlar Hukukunun en önemli ilkesi- dir. Bu ilke ve Borçlar Kanunu hükümlerinin genelde yedek hukuk kurallarını ihtiva etmesi sayesinde Borçlar Hukuku, hayatın değişkenliğine ayak uydurabilmekte hatta çoğu zaman yazılı mevzuatın önünde gelişmektedir. İrade özgür- lüğü ilkesi üç şekilde karşımıza çıkar: Sözleşme özgürlüğü, Şekil özgürlüğü ve Eşitlik.
Sözleşme Özgürlüğü
Sözleşme özgürlüğü anayasa ile de güvence altına alın- mıştır.
Anayasa Madde 48: “Herkes, … sözleşme hürriyetlerine sahiptir.“
Sözleşme özgürlüğü ilkesi gereğince herkes istediği kişiyle, istediği şartlarda sözleşmeler yapabilir. Devletin bu konuda zorlaması tercih hakkını kapatması kural olarak mümkün de- ğildir. Liberal anlayışın sonucudur. Özgürce tercih yapabil- mek bu ilkenin sonucudur.
Örneğin kalem almak istiyorsak isteğimiz kırtasiyeden bunu satın alabiliriz.
Bu ilkeye göre sözleşme yapmamak da bir özgürlüktür. Aynı örnekte kalem satın almamak da bir tercihtir. Bu ilkedeki öz- gürlük, kanun izin verdiği sınırlardadır. Bazen kişiler sözleş- me yapmak zorunda olabilir.
Örneğin İETT, herkese taşıma hizmeti vermek ve bununla ilgili sözleşme yapmak zorundadır.
KONU ANLATIM
Borçlar Hukukuna Giriş
Eşitlik
Yine bu ilkeye göre, herkes kanunlar önünde eşittir. Borçlar hukuku, kural olarak borç ilişkisinin taraflarına eşit yaklaşır. Ancak sözleşmenin zayıf tarafının (kiracı, tüketici) korundu- ğu bazı durumlar söz konusu olabilir. İlerleyen bölümlerde bu konulardan bahsedilecektir.
Şekil Özgürlüğü
İrade özgürlüğü ilkesinin en önemli sonuçlarından biri her- kesin dilediği şekilde sözleşme yapabilmesidir. Sözleşmeler kural olarak herhangi bir şekle tabi değildir. Ancak ileride inceleyeceğimiz gibi bazen yazılı ya da resmî şekil gibi zo- runluluklar vardır.
NOT:
İrade özgürlüğü ilkesinin genel olarak istisnası ise emredici hukuk kurallarıdır.
B) NİSPİLİK İLKESİ
Nispilik ilkesi, borç ilişkisinden kaynaklanan hakların sadece sözleşmenin tarafları için hüküm ve sonuç ifade etmesi de- mektir. Borç ilişkisi üçüncü kişileri ilgilendirmez ve üçüncü kişilerce ihlal edilemez.
Bu ilkenin istisnası üçüncü kişi lehine sözleşmeler ve kuvvet- lendirilmiş nispi haklardır.
C) DÜRÜSTLÜK KURALI
MK. 2: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.”
Buna göre; herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst davranmak zorundadır. Dürüstlük kuralı bütün Borçlar Hukuku sözleşmelerinin içinde olması ge- reken bir husustur. Sözleşmeler dürüstlük kuralına uygun olarak yapılmalıdır. Sözleşmelerin dürüstlük kuralına aykırı hükümleri geçersizdir.
D) KUSUR SORUMLULUĞU İLKESİ
Kişinin yaptığı fiillerden kaynaklanan zararlardan sorumlu tutulabilmesinin şartı kusurlu olmasıdır. Ancak kusursuz so- rumluluk hallerinde kişi, kusurlu olmasa dahi tazminat so- rumlusu olabilir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
E) KARŞILIKLILIK (İVAZLILIK) İLKESİ
Sözleşmelerde karşılıklılık kuraldır.
Taraflar karşılıklı olarak birbirlerine ifada bulunurlar. Ancak bağışlama sözleşmesi, ariyet sözleşmesi, ücretsiz ödünç ve ücretsiz vekalet sözleşmesi gibi bazı sözleşmelerde her iki taraf değil tek bir taraf edim yüklenmiş olabilir.
F) BORÇLUNUN İKAMETGÂHINDA İFA İLKESİ
Aksine bir kanun ya da sözleşme hükmü yoksa borç, borçlu- nun yerleşim yerinde ifa edilir.
G) ÜÇÜNCÜ KİŞİ ALEYHİNE BORÇ KURULAMAMASI İLKESİ
Bir kimse sözleşmenin tarafı olmadan onun aleyhine borç kurulamaz.
H) AHDE VEFA İLKESİ
Taraflar, bir sözleşme yapmışlarsa bu sözleşmenin şartlarına uymak mecburidir.
Sözleşme, zaman içerisinde aksine bir anlaşma yoksa de- ğiştirilemez. Ancak işlemin temelinden çökmesi gibi olağa- nüstü bir durum olursa sözleşme taraflardan birinin kabulü olmasa bile yeni şartlara uydurulabilir (emprevizyon).
7
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borçlar Hukukuna Giriş
TEMEL KAVRAMLAR
A) BORÇ KAVRAMI
Dar anlamda borç, bir kişiyi, diğer bir kişiye bir edimi yerine getirme yükümlüğü altına sokan hukuki bağdır. Ör- neğin para ödeme borcu.
Geniş anlamda borç ise alacaklı ve borçlu diye isimlen- dirilen iki kişi arasındaki hukuki bağı ifade eder. Bu bağa borç ilişkisi denir. Bütün sözleşmeler, borç ilişkisi meydana getirirler. Borç kavramı geçtiğinde geniş anlamda borçtan bahsedildiği unutulmamalıdır.
B) BORÇ İLİŞKİSİNİN UNSURLARI
Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve taraflardan bi- rini diğerine karşı bir davranışta bulunmaya zorlayan hukuki bağdır. Bir borç ilişkisinde üç unsur vardır: Alacaklı, Borçlu ve Edim.
1. Alacaklı
Borç ilişkisine dayanarak borçludan bir edimde bulunmayı isteme hakkına sahip olan taraftır.
2. Borçlu
Borç ilişkisi nedeniyle alacaklıya bir edimde bulunmak zo- runda olan taraftır.
3. Edim
Borç ilişkisinin konusudur. Alacaklının yerine getirilmesini is- teyebileceği, borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu davranış biçimidir. Edimin konusu kanuna, ahlaka aykırı ve adaba aykırı olmamalı, gerçekleşmesi imkânsız olmamalıdır. Aksi halde borç ilişkisi geçersiz olur. Edimin konusu belli ol- malı, en azından belli edilebilir olmalıdır. Alacaklının, borç- ludan edimin konusunu yerine getirmesini isteme hakkına talep hakkı denir.
8
Borçlu edimini kendi rızası ile yerine getirmediği takdirde alacaklı, edimin yerine getirilmesini isteme hakkını yani ta- lep hakkını yargı organlarına başvurarak sağlamaya yönele- cektir. Buna da dava hakkı denir.
C) EDİM TÜRLERİ
Edim kavramını çeşitli ayrımlara tabi tutarak incelemek müm- kündür. Burada en çok kullanılan ayrımlar incelenecektir.
1. Davranış Biçimlerine Göre
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Edim, bir şeyi yapmak, yapmamak veya vermek şeklinde or- taya çıkabilir. Örneğin; bir iş sözleşmesinde, borçlunun yani işçinin yükümlü olduğu davranış biçimi, yani edimi, bir şeyi yapmak (işverenin işini görmek) şeklinde ortaya çıkmıştır. Aynı borç ilişkisinde işverenin yükümlü olduğu davranış biçi- mi de bir şeyi vermek (işçinin ücretini ödemek) şeklinde orta- ya çıkmıştır. Bir şeyi yapmamak şeklinde ortaya çıkan edime ise rekabet yasağı anlaşmasında rastlanabilir. Burada borçlu, alacaklı ile rekabet yapmayarak edimini yerine getirecektir.
2. Konusuna Göre
Konusuna göre edimler, şahsi ve maddi edimler olarak ikiye ayrılarak incelenebilir.
a) Kişisel (Şahsi) Edim
Borçlunun bedeni veya fikri bir emekle ifa edebileceği edimlere şahsi edim denir. Şahsi edimler, bizzat borçlunun kendisi tarafından yerine getirilmesi gereken edimler ise, şahsa bağlı şahsi edimler söz konusu olur. Örneğin konser için Xxxxx Xxxx ile anlaşılmışsa Sertap Erener’in konsere gelmesiyle borç yerine getirilemez. Yine işçinin borcu, biz- zat işçi tarafından yerine getirilmesi gereken bir borçtur. Ancak şahsi edimi kimin yerine getireceğinin önemi yoksa şahsa bağlı olmayan şahsi edimler söz konusu olur. Örneğin eşyaları taşıması için anlaşılan hamalın yerine başka bir ha- mal gelerek bu borcu yerine getirebilir.
b) Maddi Edim
Borçlunun mal varlığına dahil olan para ile ölçülebilen nitelikteki edimlere maddi edim denir. Maddi edimlerin konusu para borcu, cins borcu ve parça borcu olarak üçe ayrılır. Bu ayrımdaki cins borcu ve parça borcu ilerleyen konularda önemli bir şekilde kullanılacağı için bu ayrımla- rın üzerinde duralım.
Cins Borcu (Neviyle Muayyen Borçlar)
Borcun konusu olan edim, misli bir eşya ise, yani ölçülebilen, tartılabilen, sayılabilen, yerine aynı nitelikte başka bir şeyin ikame edilmesi mümkün ise cins borcu söz konusudur. Örne- ğin bir kilo portakal, bir deste kalem, çakmak, buğday
KONU ANLATIM
Borçlar Hukukuna Giriş
Bazen misli olmayan eşyalarda cins borcu konusu olabi- lir. Örneğin zengin bir işadamı, Xxxxxx Xxxxxx’xxx herhan- gi bir üç resmîni sipariş ettiğinde durum böyledir. Xxxxxx Xxxxxx’xxx resimleri şüphesiz misli olmayan eşya özelliğin- dedir. Ancak bu şekilde bir sipariş, borç ilişkisi açısından bakınca cins borcu konusu oluşturur. Çünkü borçlu, Xxxxxx Xxxxxxx'xxx herhangi bir resmîni teslim ettiğinde borcun- dan kurtulabilmektedir. Yine bazı cins borçları özellikle belli bir yerden istenmişse sınırlı cins borcu (stok) borcu oluşur.
Xxxxx Xxxxx (Xxxxxxxx Xxxxxxx Eşya)
Borcun konusu olan edim, belirli özellik ve işaretlerle di- ğerlerinden ayrılmış, yerine başka bir edim ikame edilme- si mümkün değilse parça borcu söz konusu olur. Örneğin; Xxxxxx Xxxxxx’xxx “Oturan Adamlar” tablosu borç konusu olduğunda şüphesiz parça borcu söz konusu olur. Ancak misli bir eşya olmasına rağmen benzerleri arasından seçilip ayrılarak bireyselleştirilmiş bir eşya da artık parça borcu ko- nusu olur. Örneğin yukarıdaki başlıkta cins borcu dediğimiz bir kilo portakal, benzerleri arasından ayrılıp poşetlenmiş- se artık parça borcu konusudur. Ya da sözleşmede “A’nın evindeki televizyon” diyorsa bu borç da yine parça borcu konusudur. Yine 34 FB 1907 plakalı bir araç da parça borcu olduğu tartışmasızdır.
3. Sürekliliğine Göre
a) Xxx Xxxx (Bir Defalık Edim, Süreksiz Edim)
Bir ya da birden çok fiille bir defada yerine getirilen edim- dir. Örneğin; satım akdinde satım bedelinin ödenmesi, sa- tılan şeyin alıcıya teslimi, kira borcunun her ay ev sahibine ödenmesi.
b) Sürekli Edim
Kesintisiz bir fiil ya da davranışla ifa edilen, borçluya de- vamlı bir riayet yükümlülüğü getiren edimdir. Örneğin; kira sözleşmesinde ev sahibinin borcu olan evi kiracının kul- lanımına hazır bulundurma borcu ya da iş sözleşmesinde işçinin iş görme borcu.
c) Dönemli Edim (Aralıklı Edim)
Borçlu, alacaklının menfaatini belli zaman aralıklarıyla tek- rarlanan davranışlar ile karşılıyorsa dönemli edim söz konu- sudur. Genelde periyodik bir borç ifası şeklinde olur. Ör- neğin; mali müşavirin her yıl bağlı bulunduğu odaya aidat ödemesi, dönemli bir edimdir.
NOT:
Bir edim hem ani adim hem de dönemli edim ola- bilir. Örneğin; aidat ödeme borcu, ödendiği an bittiğinden ani edim ama her yıl ödenmesi gerek- tiği için dönemli edimdir.
4. Bölünebilirliğine Göre
a) Bölünebilen Edim
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Edim konusu şeyin niteliğinde veya değerinde esaslı bir de- ğişme olmadan birbirine eşit parçalara ayrılabilen edimler- dir. Örneğin; para borcu bölünebilen bir edimdir.
b) Bölünmez Edim
Edim konusu şeyin niteliğinde veya değerinde esaslı bir değişme olmadan birden çok parçalara ayrılamayan edim- lerdir. Örneğin; koyun teslim etme borcu bölünemeyen edimdir. Konusu bir şeyi yapmamak olan edimler bölünmez edimlerdir. Konusu bir şeyi yapmak olan edimler de çoğu kez bölünmez edim şeklinde ortaya çıkarlar. Örneğin; işçinin iş görme borcu.
D) BORÇ İLİŞKİSİNDEN XXXXX XXXXXX
1. Asli Haklar
Asli hak, şüphesiz alacak hakkıdır. Alacak hakkı, bir yarar- lanma hakkı olup, borçludan bunu talep etme yetkisi verir. Eğer borçlu, edimi yerine getirmezse alacaklı için dava ve icra takibi açarak zorla yerine getirilmesi istenebilir. Nispi bir hak olan alacak hakkı, sadece taraflar arasında sonuç doğurur. Geçici bir haktır, alacağın tamamen ödenmesiyle son bulur.
2. Fer’i Haklar
Alacak hakkının amacına hizmet eden ancak bu haktan ayrı, özel niteliği bulunan haklardır. Borç ilişkisinde asıl amaç ola- mazlar ve alacak hakkının varlığına bağlı bir haktır. Faiz, ceza koşulu ve gecikme tazminatı, alacak hakkını genişleten fer’i haklar iken, rehin ve kefalet alacak hakkını garanti eden fer’i haklardır.
9
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borçlar Hukukuna Giriş
3. Tali Haklar (Düzenleme Hakları)
Asli ve fer’i hakları etkileyerek yeniden şekillendiren hak- ladır. Tek taraflı irade beyanıyla kurulurlar ve muhatabı bu yeni düzenlemeye katlanmak zorundadır. Tali haklar; yenilik doğuran haklar ve def’i hakları olarak ikiye ayrılsa da def’i kavramı az sonra itiraz ile birlikte değerlendirile- ceğinden burada sadece yenilik doğuran haklardan bah- sedilecektir.
Yenilik Doğuran Haklar
Sahibine tek taraflı bir irade beyanıyla, karşı tarafın katılımı- na ihtiyaç duyulmadan hukuki ilişkiyi kurma, değiştirme ve bozma yetkisi veren haklardır.
a) Kurucu Yenilik Doğuran Haklar
Eşya Hukukunda incelenen, alım, geri alım ve ön alım hakları, hak sahibine tek taraflı bir irade beyanıyla yeni bir hukuki ilişki kurulmasını sağlar. Karşı tarafın kabul veya ret hakkı yoktur. Xxxx, evlilik dışı çocuğu tanıma da karşı tara- fın kabulüne ihtiyaç duyulmaksızın hüküm sonuç doğurur. Sözleşmeyi kuran kabul beyanı (ki aşağıda incelenecek) ve yasal temsilcinin yapılan işleme onay (icazet) vermesi de kurucu yenilik doğuran hakladır.
b) Değiştirici Yenilik Doğuran Haklar
Değiştirici yenilik doğuran haklarda, hak sahibi tek taraflı irade beyanıyla mevcut ilişkiyi değiştirebilmektedir. Örne- ğin; ayıplı malın ayıpsızı ile değiştirilmesini isteme hakkı, aynen ifa yerine tazminat talep etme hakkı, seçimlik borç- larda borçlunun dilediği edimi ifa edebilme hakkı değişti- rici yenilik doğuran haklara örnektir. Seçimlik borç konusu üzerinde ayrıca durulacaktır.
c) Bozucu Yenilik Doğuran Haklar
10
Burada da bu hakkın sahibi tek taraflı bir irade beyanıyla mevcut ilişkiyi bozma hakkına sahiptir. İş sözleşmesinde iş- çinin istifa xxxxx xxxxx bir haktır. Xxxxxx xxxxxxxxx bulunan işçi, iş ilişkisini sonlandırmıştır. İstifanın kabulü ya da kabul edilmemesi gibi bir durum yoktur. Yine fesih, dönme, geri alma ve iptal hakları da bozucu yenilik doğuran haklardan- dır.
E) BORÇ VE SORUMLULUK
Borç ilişkisinde borçlu, alacaklıya karşı üstlendiği edimi yerine getirme yükümlülüğü altına girmiştir. Borçlu, bunu kendi isteğiyle yerine getirmezse hukuk düzeni, borçlunun mal varlığına el koyma suretiyle yerine getirtme imkanı ta- nımıştır ki biz buna “sorumluluk” diyoruz. Sorumluluk esa- sen borç ilişkisinin yaptırımı olarak karşımıza çıkmaktadır.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Borçtan bahsedilirken çoğu zaman sorumluluk kelimesi de borçla birlikte kullanılır: Sorumluluk deyimi bu durumlarda iki ayrı anlamda kullanılır. Birincisi “el konulmasına katlan- ma sorumluluğu” ikinci ise “tazminat sorumluluğu”dur.
1. El Konulmasına Katlanma Sorumluluğu
( ..İle Sorumluluk)
Borçlunun mal varlığı, borcun ödenmesinin teminatıdır. Eğer borç ödenmezse alacaklı, borçlunun mal varlığına el koyarak alacağına kavuşabilir. Şüphesiz bu el koyma devle- tin icra iflas organları tarafından yapılır (haciz).
a) Kişi (Şahıs) İle Sorumluluk
Alacaklının alacağını elde edebilmesi için doğrudan doğ- ruya borçlunun kişiliğine el atabilmesidir. Örneğin; borcu- nu ödemeyen borçlunun, alacaklının kölesi olması kişi ile sorumluluktur. Günümüzde geçerliliği kalmamıştır.
b) Mal İle Sorumluluk
Borçlar Kanunu kural olarak mal ile sorumluluk ilkesini be- nimsemiştir. Mal ile sorumluluk, borçlunun edimini yerine getirmemesi halinde malvarlığı ile sorumlu olmasıdır. Kural olarak borçlu, borcundan dolayı tüm mal varlığı ile sorum- ludur. Bu tür sorumluluğa sınırsız sorumluluk denir. Buna göre, borç ödenmemişse alacaklı borçlunun tüm mal varlı- ğına el koyma yoluyla alacağına kavuşabilir.
Borçlunun hayatı ve mesleği için zorunlu olan eşyalar bu sorumluluğun dışında tutulmuştur. Bu tür eşyalara haczi kabil olmayan mallar denir.
Kural, sınırsız sorumluluk olmakla beraber kanun koyucu bazı hallerde borçlunun sorumluluğunu konu ve miktar ba- kımından sınırlama gereğini duymuştur.
KONU ANLATIM
Borçlar Hukukuna Giriş
Belli Mallarla Sorumluluk:
Borçlu tüm mal varlığı ile değil, sadece bazıları ile sorum- ludur. Devletin son yasal mirasçı sıfatı ile murisin borçla- rından sadece terekedeki mallar ile sorumlu olması, resmî tasfiye isteğinde bulunmuş mirasçıların, murisin borçların- dan yine sadece tereke mevcudu ile sınırlı olarak sorumlu olması, taşınmaz yükünden kaynaklanan borçta borçlunun sadece bahse konu taşınmaz ile sorumlu olması gibi so- rumluluklar örnek olarak gösterilebilir.
Belli Miktarla Sorumluluk:
Borçlu tüm malvarlığı ile sorumlu olmakla beraber, sorum- luluğu belli bir miktarla sınırlıdır.
Örneğin; Kefalet sözleşmesinde kefil sözleşmede yazılı olan miktarla sorumludur. Otelciler ve hancılar yolcuların eşyalarının zarara uğraması halinde kusurlu değilseler BK. 576 gereğince günlük konaklama ücretinin üç katından fazla sorumlu olamazlar.
2. Tazminat Sorumluluğu ( ..den sorumluluk)
Hukuka ve sözleşmelere aykırı hareket eden kişi, diğerleri- ne verdiği zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Buna taz- minat sorumluluğu denir. Tazminat sorumluluğu, bir hak- sız fiilden ya da borca aykırı davranıştan kaynaklanabilir. Bahse konu bu tazminatların hüküm ve sonuçları üzerinde ilerleyen bölümlerde ayrıca durulacaktır.
F) BORÇLUNUN SAVUNMASI
Alacaklının, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ya da bor- ca aykırılık nedeniyle borçlunun sorumluluğuna dayana- rak açacağı dava ve takiplerde borçlunun da savunma imkânları getirilmiştir. Bu savunma vasıtalarına itiraz ve defi denir.
İtiraz
Bir hakkın doğumuna engel olan veya onu ortadan kaldı- ran sebeplerin ileri sürülmesine itiraz denir. Borçlu tarafın- dan ileri sürülmese bile hakim tarafından dikkate alınır. Ör- neğin; ödenmiş bir borcun tekrar talep edilmesi halindeki borçlunun savunması itirazdır.
Def’i
Hakkın varlığı kabul edilerek özel bir sebebe dayanarak borcun konusu edimi yerine getirmekten kaçınmaya yöne- lik savunmaya def’i denir. Def’i, borçlu tarafından ileri sü- rülmezse hakim tarafından def’i sebebi görülse dahi dikka- te alınmaz. Örneğin; borçlu, borcu kabul etmekle birlikte vadesi gelmediğini, zamanaşımına uğradığını ya da diğer tarafın da kendi üzerine düşen edimi yerine getirmediği şeklindeki savunmaları def’idir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Dikkat:
İtirazda bir olay, def’i de ise bir hak ileri sürülür. Def’i bir hakkı sona erdirmez, kullanılmasına engel olur (zamana- şımı gibi), ancak itiraz bir hakkın sona ermesine ya da hiç doğmamasına sebep olur. (ödeme ya da sözleşmenin im- kansızlık nedeniyle geçersizliği gibi)
11
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
İKİNCİ BÖLÜM HUKUKİ İŞLEM
Borcun Kaynakları
Borçlar Kanunu, borçların doğumunu üç ana başlıkta in- celemiştir. Buna göre Borcun Kaynakları; Hukuki İşlemler (özellikle sözleşmeler) (BK. 1-48), Haksız Fiiller (BK 49-76), Sebepsiz Zenginleşme (BK. 77-82) dir.
Bu üç xxx xxxxxx altında borçların kaynaklarını inceleyece- ğiz. Ancak borçların başka doğum sebepleri de vardır. BK. 410-415 arasında düzenlenen vekaletsiz iş görme bunlar- dandır.
Hukuki işlemler, ifa borcu; Haksız fiiller; tazminat bor- cu; Sebepsiz zenginleşme ise iade borcu doğurur.
Borcun kaynaklarından önce hukuki işlemler incelenecek- tir. Bu bölümde hem hukuki işlemlerden dolayı borcun do- ğumunu hem de sırasıyla borcun ifası, ifa edilmemesi ve borcun sona ermesi hallerini inceleyeceğiz. Borcun diğer iki ana kaynağı olan haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme son bölümde ayrıca incelenecektir.
& 1. HUKUKİ İŞLEMLER TANIM
A) TANIM
Hukuki sonuç yaratmaya yönelik irade açıklamalarına hu- kuki işlem denir.
Xxxxxxxx dış dünyaya ses, yazı, resim gibi vasıtalarla açık- lanması irade açıklamasıdır. Bu irade açıklaması hukuki bir sonuç elde etmek amacıyla yapılmalıdır. Ve son olarak elde edilmek istenen amacın hukuk düzeni tarafından tanınması gerekir. Kanuna aykırı bir sözleşme teklifi, hukuki bir so- nuç doğurmaya yönelik olsa bile hukuki işlem olarak kabul edilmez.
Yine tarafların beyan ettikleri irade farklı olsa bile kanun, o irade açıklamalarını nasıl tanımlıyorsa hüküm ve sonuçlarını bu doğrultuda doğurur. Örneğin; taraflar, değiş-tokuş üze- rine bir sözleşme yapıp adına satış ya da takas deseler bile bu bir trampa(mal değişimi) sözleşmesidir ve trampa(mal değişimi) sözleşmesinin hükümleri uygulanır.
12
Hukuki bir sonuç doğuran her şeye hukuki işlem demek doğru değildir.
Hukuki İşlem Benzeri Fiil
Burada hukuki sonuç doğuran bir irade açıklaması olmakla birlikte beyan sahibi hukuki bir sonuç elde etme hedefin- de değildir. Burada yapılan beyana hukuki sonucu hukuk düzeni tanımlayarak vermektedir. Örneğin; alacaklı, borç- ludan borcu ödemesini talep ettiğinde hukuk düzeni bu irade açıklamasını “temerrüt ihtarı” olarak nitelendirir ve ileride göreceğimiz temerrüde bağlı sonuçların başlangıç tarihi olarak kabul eder.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Burada alacaklı yaptığı “ödeme talebi”nin hukuki sonucu- nun temerrüt ihtarı olduğunu belirtmesine ya da aklından geçirmesine gerek yoktur. Kanun bu iradeyi temerrüt ihtarı olarak tanımlar. Bu bağlamda temerrüt ihtarı hukuki işlem benzeri fiildir.
Maddi Fiil
Kişilerin belli bir iradesi, dış dünyada maddi bir durumun ortaya çıkmasına sebep olabilir. Örneğin; bir kimse yolda giderken yerde bulduğu bir çakmağı eline aldığında fiili hakimiyeti eline geçirmiş olmasında olduğu gibi.
Bu durumda hukuken zilyetliğin aslen kazanılması duru- mu ortaya çıkmıştır. Ancak kişi bu hareketinde böyle bir hedefi olmayadabilir. Onun iradesinden bağımsız olarak hukuk düzeni bu durumu zilyetliğin aslen kazanılması ola- rak tanımlamıştır. Yine bir kişi, işleri dolayısıyla ya da başka kişisel bir sebeple başka bir şehre taşındığında yerleşim yeri değişmiştir. Ya da bir ressam resim yaptığında ortaya bir fikrî hak çıkmıştır.
Tüm bu maddi fillerde kişi, hukuki bir sonuç elde etme he- defi olmasa bile kanun gereği hukuki bir sonuç doğmuştur. Bu nedenlerle, maddi fiiller de hukuki işlem değildir.
Görüş Açıklaması
Belli hususta kişinin, gördüğünü ve bildiğini aktarması hukuki bir amaç taşımasa bile hukuki bir sonuç doğurabi- lir. Örneğin; bir suç ihbarı yapan kişi, sadece gördüğünü resmî organlarla paylaşmıştır. Bu durumda görüş açıklama- sı hukuki işlem değildir.
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
His Açıklaması
Belli bir duygunun açığa vurulması hukuki işlem değildir. Aslında hukuki bir sonuç da doğurmaz. Örneğin; kişinin, bir başkasına seni seviyorum, seni affediyorum demesi hu- kuk aleminde bir sonuç doğurmaz. Ancak, zina yapan eşi affetmek bir his açıklaması olmakla birlikte zinaya dayanan boşanma talep hakkını kaldırdığı için hukuki sonuç doğu- ran bir his açıklamasıdır.
B) HUKUKİ İŞLEMDE İRADE VE BEYAN
İrade, kişiye özgü zihinsel bir faaliyettir. Ayırt etme yetene- ği olmalı ve kişi iradesini oluştururken özgür olmalıdır. Be- yan ise, bu iradenin dış dünyaya aktarılmasıdır. Tüzel kişiler, iradelerini organları aracılığıyla beyan eder.
İradenin beyan edilmesi, hukuki bir sonuç yaratmaya yöne- lik ise yukarıda bahsettiğimiz gibi hukuki işlemdir.
Hukuki işlemden bahsedebilmek için beyanın karşı tarafa varması gerekli olduğu şüphesizdir. Ancak vasiyetname, vakıf kurma ve tanıma gibi hukuki işlemlerde karşı tarafa varması gerekli değildir.
Yine beyan, BK.1 gereğince açık veya örtülü olabilir. Açık irade açıklaması herkesçe anlaşılabilen net ifadelerdir. An- cak örtülü (zımni) irade açıklaması için bu ifadeyi dürüstlük kuralı ile yorumlamak gerekir. Örneğin; susma, kural olarak ret anlamına gelir. Ancak işin niteliği ve dürüstlük kuralıyla yorumlandığında bazen kabul anlamına gelebilir.
C) HUKUKİ İŞLEM TÜRLERİ
Hukuki işlemleri çeşitli ayrımlara tabi tutarak incelemek mümkündür. Burada en çok kullanılan ayrımlar incelene- cektir.
1. İşleme Katılanların Sayısına Göre
Eğer hukuki işlem sadece bir kişinin irade açıklamasıyla bir hukuki sonuç doğuruyorsa buna tek taraflı hukuki işlem denir. Örneğin; vasiyetname yapmak, vakıf kurmak, fesih, takas gibi işlemler tek taraflı bir hukuki işlemdir.
Şayet birden fazla kimse irade açıklamalarıyla hukuki sonuç doğurmaya yöneliyorlarsa buna da çok taraflı hukuki işlem denir. Örneğin; alım-satım, trampa(mal değişimi), bağışla- ma sözleşmeleri çok taraflı hukuki işlemlerdir.
Çok taraflı hukuki işlemler de kararlar ve sözleşmeler ola- rak ikiye ayrılır.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Karar, işleme katılan birden fazla kişinin aynı yöndeki irade açıklaması iken sözleşmeler, işleme katılanların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıdır.
2. Hukuki İşlemin İvazlı Olup Olmamasına Göre
Taraflar, yaptıkları hukuki işlemle birbirlerine karşılıklı ola- rak borç altına girmişlerse iki tarafa borç yükleyen (ivazlı) hukuki işlemler söz konusu olur. Alım-satım, kira sözleşme- leri gibi.
Ancak yapılan hukuki işlemle sadece tek bir taraf borç altı- na giriyorsa bu durumda tek tarafa borç yükleyen (ivazsız) hukuki işlemler söz konusu olur. Bağışlama, kefalet sözleş- meleri gibi.
Bir de eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler vardır. Üc- retsiz vekalet sözleşmesi böyle bir sözleşmedir. Zira vekil para almasa da işi yapmak zorundadır. Ancak müvekkilin ücret ödeme yükümlülüğü yoktur.
Buna karşın, vekil masraf yapmışsa müvekkili bu masrafı karşılamalıdır.
3. Sonuçlarını Doğurdukları Zamana Göre
Yapılan hukuki işlem, işleme katılanlar hayatta iken ödenmesi gereken bir borç doğuruyorsa sağlararası hukuki işlemler olarak adlandırılırken (evlenme, taşıma, alım-satım, bağışlama sözleşmelerinde olduğu gibi), eğer hukuki işlem, işlem yapanlardan en az birinin ölü- münden sonra hukuki sonuç ve borç doğuracaksa ölüme bağlı tasarruflardan (vasiyetname, miras sözleşmesi gibi) söz edilir.
13
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
4. Mal Varlığında Doğurdukları Etkiye Göre
Borçlandırıcı İşlem; malvarlığını doğrudan etkilemeyen, mal varlığında bir sarfa yol açmayan ancak mal varlığını borçlandıran işlemlerdir. Borçlandırıcı işlemle, kişi bir ta- ahhüt altına girmiştir. Hemen hemen bütün sözleşmeler borçlandırıcı işlemdir.
Tasarruf İşlemi; bir hakka doğrudan etkide bulunan, yani bir hakkı değiştiren, sınırlayan, başkasına geçiren veya sona erdiren işlemlerdir.
Taraflar kitap alım satımı konusunda sözleşme yapmışlarsa bu sözleşme kitabı teslim borcu olan taraf için borçlandırıcı işlemdir. Sözleşmeye uygun olarak kitabı teslim etmesi ise tasarruf işlemidir. Mülkiyeti nakleden borçlandırıcı işlem değil, tasarruf işlemdir.
Borçlandırıcı işlem, mal varlığının pasif kısmını arttırırken, tasarruf işlemi mal varlığının aktif kısmını azaltır.
5. Sebebe Bağlı Olup Olmamalarına Göre Hukuki İşlemler
Türk hukukunda hukuki işlemler genel olarak sebebe bağ- lıdır. Geçerli bir hukuki sebebin varlığı aranır. Örneğin; ta- şınmaz üzerindeki ayni hakların tescilinde satış, bağışlama gibi bir sebebin varlığı gereklidir. Ancak bazen kurulan borç ilişkisinin sebebi aranmaz.
Bu tarz hukuki işlemlere sebepten mücerret (soyut), hukuki işlemler denir. Örneğin; Alacağın devri sözleşmesinde A, hiç sebep göstermeden “B'den olan alacağımı C'ye dev- rediyorum” dediğinde geçerlidir.
Borç ilişkilerinde her ne kadar kural, sebebe bağlılık demiş olsak da, hiç sebep göstermeden “soyut borç ikrarı” yapı- labileceği Türk Hukuk düzeninde kabul edilmiştir. Örneğin; A'nın düzenlediği bir evrakta “B'ye 1.000 TL borçluyum” dediğinde soyut borç ikrarıdır ve sebebi araştırılmaz. Bu borç ikrarı bir malın tesliminden kaynaklanan karşı ifa ola- bileceği gibi bağışlama maksatlı da olabilir. Para borcu içeren kıymetli evraklar da (bono, çek) soyut borç ikrarıdır.
BK. 18: “Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanı- ması geçerlidir.”
& 2. SÖZLEŞMENİN KURULUŞU
BK. 1: “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.”
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için, karşılıklı ve bir- birine uygun suretle açıklanmış iki iradeye ihtiyaç duyulur. Bu irade açıklamalarından birine öneri (icap), diğerine ise kabul denir.
A) ÖNERİ (İCAP)
1. Tanım
Sözleşmenin bütün esaslı unsurlarını içinde barındıran ve karşı tarafın usulüne uygun kabul beyanıyla sözleşmenin kurulmasını sağlayacak irade açıklamasına öneri denir. Öneri, sözleşmenin doğumu için şart olan irade açıklama- larından zaman bakımından daha önce yapılanıdır. Yani öneri, sözleşme yapma çağrısıdır.
a) Tek taraflı ve karşı tarafa varması gerekli bir irade açıklamasıdır.
Öneren, karşı tarafa bir sözleşme yapmayı teklif eder. Belli bir kişiye yapılacağı gibi, kamuya karşı da yapılabilir. Örne- ğin; mağazanın vitrinlerindeki fiyat etiketleri kamuya açık bir öneridir.
BK.8/2: “Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.”
b) Tüm esaslı (birinci derecedeki) unsurları içermelidir.
14
Bir irade açıklamasına öneri diyebilmek için, kurulmasını teklif ettiği sözleşmenin tüm esaslı unsurlarını içermelidir. Her sözleşmenin kanun ya da niteliği gereği esaslı unsur- ları vardır. Örneğin; bir satım sözleşmesi için yapılan öneri- nin, satılacak malı ve malın fiyatını içermesi gerekir.
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
Bununla birlikte yan unsurları (ikinci derecedeki) içermeyen bir öneri, geçersiz değildir. Yan unsurlar daha sonra dü- rüstlük kuralı ile doldurulabilir.
Örneğin; malın nasıl teslim edileceği teklif edilmemiş ko- nuşulmamış olsa bile dürüstlük kuralı gereği nasıl teslim edilmesi gerekiyorsa öyle teslim edilecektir. Keza borcun ifa yeri konuşulmamış olsa bile bu konudaki kanun hüküm- leri boşluğu dolduracaktır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken durum şudur ki; yan hususlar konuşulmuş, müzakere edilmiş ancak bu konuda anlaşma sağlanamamışsa sözleşme kurulmuş sayılmaz.
c) Önerenin Önerisiyle Bağlı Olduğu Anlaşılmalıdır
Bu bağlamda, öneren bağlı olamayacağını bildirdiği ya da işin gereği dürüstlük kuralı ile anlaşılabilecek durum- larda önerisiyle bağlı olmadığından öneri söz konusu de- ğildir.
Öneriye Davet
Karşı tarafın bir öneri yapmasını sağlamak amacıyla son sözü kendisi söyleme hakkını tutarak yapılan teklifler öneri değil, öneriye davettir.
Öneriye davette, sözleşmeyi hemen yapma niyeti değil, bir görüşmeye pazarlığa oturma niyeti vardır.
Örneğin “100 liraya bir kalem almak istiyorum” ifadesi bir öneri değildir. Zira bu beyanda mutlaka bir kalem alınacağı beyan edilmemiş, son sözü söyleme hakkı saklı tutulmuş- tur. Yine “fiyat söylenmeksizin” yapılan reklamlar, tarifeler, kataloglar ve cari fiyat listeleri hep öneriye davettir.
BK. 8: “Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı ol- duğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da duru- mun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz.”
2. Öneriyle Bağlılık
a) Süreli Öneri
Eğer öneren, kabul için bir süre tayin etmişse bu sürenin sonuna kadar önerisiyle bağlı kalır. Kabul haberi bu süre- nin sonuna kadar kendisine ulaşmamış ise öneride bulu- nan artık önerisiyle bağlı kalmaz.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BK. 3: “Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapıl- masını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır. Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur."
Sürenin bitiminden sonra gelen kabul cevabı, kabul değil, yeni bir öneridir.
b) Süresiz Öneri
Eğer öneren kabul için bir süre tayin etmemişse buna da süresiz öneri denir. Süresiz öneride, önerenin önerisiyle ne zamana kadar bağlı kalacağını tayin etmek için önerinin hazır olanlar ya da hazır olmayanlar arasında yapılıp yapıl- madığına bakılır.
Eğer öneri hazır olanlar arasında yani, öneren ile kabul- cünün karşı karşıya bulunduğu bir durumda yapılmışsa derhal kabul edilmediği takdirde öneren artık önerisiyle bağlı kalmaz. Telefon ve bilgisayar gibi doğrudan iletişim sağlayan araçlarla önerinin yapılması veya tarafların tem- silcileri vasıtası ile önerinin yapılması, hazırlar arasında bir öneri sayılır.
BK. 4: “Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir ki- şiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse; öneren, öne- risiyle bağlılıktan kurtulur. Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.”
Eğer öneri hazır olmayanlar arasında yapılmışsa yani öne- ren ve kabulcü karşı karşıya değilse (mektupla, telgrafla, mail ile, faksla, haberci ile) öneren normal bir kabul habe- rinin kendisine ulaşacağı ana kadar önerisiyle bağlı kalır.
15
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
Burada şu üç süre hesaba katılır:
1. Önerin kabulcüye varması için gerekecek süre
2. Kabulcünün düşünmesi ve göndermesi için geçecek süre
3. Kabul haberinin önerene varması için geçecek süre
Bu süreler geçtikten sonra önerene ulaşan kabul habe- ri yeni bir öneri sayılır. Ancak kabulcü haberi zamanında göndermiş fakat haber önerene geç ulaşmışsa önerenin derhal önerisiyle artık bağlı kalmak istemediğini kabulcüye bildirmesi gerekir.
BK. 5: “Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öne- ren onunla bağlı olmak istemezse durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.”
3. Öneriden Dönme
Öneren, önerisini geri aldığını kabulcüye öneriden önce veya öneriyle aynı anda ulaştırırsa ya da dönme haberi daha sonra ulaşmakla birlikte kabulcü, önerinin geri alındı- ğını öneriden önce öğrenirse artık öneren, önerisiyle bağlı olmaktan kurtulur.
Buna öneriden dönme denir.
Örneğin; öneren, önerisini mektupla yapar, daha mektup kabulcüye ulaşmadan telefonla öneriden döndüğünü bil- dirirse önerisiyle bağlı kalmaz.
16
Öneren, önerisini yaptıktan sonra ölürse veya fiil ehliye- tini kaybederse, öneri mirasçıları için bağlayıcıdır. Ancak bir kişisel edim söz konusu ise mirasçılar bu öneriyle bağlı değildir.
4. İlan Yoluyla Ödül Vaadinin Öneri Özelliği
Gazete, televizyon, radyo, afiş asma ya da hoparlör yol- larıyla umuma ya da belli bir çevredeki insanlara yapılmış olan ilanlarda, bir edimin yerine getirilmesi karşılığında ödül verileceği kararlaştırılmışsa söz konusu olur.
Bu ilan, öneri niteliği arz eder. Edimi yerine getiren de bu öneriyi kabul etmiş sayılır.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Her ne kadar doktrinde tek taraflı olup olmadığı tartışılsa da hakim görüş bu yolla doğan borçların tek taraflı irade beyanıyla doğduğunu kabul eder. Zira ilandan hiç haberi olmadan edimi yerine getiren kişi, ödülü hak edecektir.
İlan yoluyla ödül vaadinde bulunan kişi, bu ödül vaadini geri aldıysa bunu aynı usulle bildirmek zorundadır.
Aksi takdirde bu ilana güvenerek masraf yapmış iyi niyetli kişilerin masrafını tazmin etmek zorunda kalacaktır.
B) KABUL
Kabul, önerenin yapmış olduğu teklife kabulcünün verdiği olumlu cevaptır.
Kabul beyanı, açık (sarih) olabileceği gibi zımni (örtülü) de olabilir. Açık kabul, kabulcünün iradesinin tereddüde ma- hal bırakmayacak tarzda anlaşılmasıdır.
Zımni kabul, açık bir beyan olmamasına rağmen kabulcü- nün hal ve davranışlarından öneriyi kabul ettiği sonucunun çıkarılmasıdır.
Örneğin; önerenin kabulcüye gönderdiği malların kabulcü tarafından kullanılması, terzinin kendisine gönderilen ku- maşı dikmeye başlaması gibi.
Borçlar Kanunu, özel durumun gerektirdiği şartların, kabul- cünün açık bir kabul beyanını gereksiz kıldığı durumlarda, kabulcünün öneriyi cevapsız bırakmasının (açıkça reddet- memiş olmasının) kabul anlamına geleceğini belirtmiştir.
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
Ancak bu durum dürüstlük kuralı gereği doğru tespit edil- melidir.
Olağan şartlarda susma, kabul anlamına gelmez. Ancak olayın özelliği gereği susmanın kabul anlamına geldiği konusunda tereddüt yoksa bu “susma” kabul olarak de- ğerlendirilir.
Örneğin; perakende satış yapan bir mağazaya toptancının düzenli yeni mallar göndermesi durumunda alıcının kabul beyanını açıklamasına gerek yoktur.
İşin niteliği gereği kabulcünün susması sözleşmenin kurul- duğu sonucunu doğurur. Ancak ısmarlanmamış bir şeyin gönderilmesi, kabulcüye bir yükümlülük doğurmaz. Cevap bile vermesine gerek olmaksızın sözleşme kurulmamış ola- caktır.
BK. 6: “Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme ku- rulmuş sayılır.”
BK. 7: “Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayıl- maz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamak- la yükümlü değildir.”
Kabulün önerideki şartlara tamamen uygun olması gerekir. Yeni bazı şartlar ve eklemeler yapılmamış olması gerekir.
Örneğin öneren “bir ton pamuğu 1.000 TL’ ye satmayı” teklif etmiş, kabulcü ise “850 TL’ ye alacağını” bildirmişse bu kabul değil, yeni bir öneridir.
Kabul beyanıyla bağlayıcılık ve kabulden dönme, öneriden dönmedeki koşullar gibidir.
Kabulcü kabul beyanından sonra ölürse veya fiil ehliyetini kaybederse, kabulcünün mirasçıları kabul ile bağlı kalır. Ki- şisel bir edim söz konusu ise bağlı kalmazlar.
C) SÖZLEŞMENİN KURULMA VE HÜKÜM ANI
Öneri ve kabulün hazır olanlar arasında gerçekleşmesi ha- linde, kabulün açıklandığı an, sözleşme kurulmuştur. Hazır olmayanlar arasında ise, sözleşmenin meydana geldiği ana ilişkin dört farklı teori ileri sürülmüştür: Açıklama anı, gönderme anı, varma anı, öğrenme anı. Borçlar kanunu- muz varma teorisini benimsemiştir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Yani kabul haberi önerene vardığı an sözleşme kurulur. Ancak sözleşme hükümlerini, kabul haberinin gönderildiği anda doğurmaya başlar. Yani sözleşmenin doğduğu an ile hükümlerini doğurduğu an farklı olabilir. Bu husus özellikle faiz bakımından önemlidir. Ancak, açık bir kabulün gerek- mediği durumlarda sözleşme hükümlerini önerinin kabul- cüye ulaştığı andan itibaren yürütür. Sözleşmenin kuruldu- ğu an da aynıdır.
BK. 11: “Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm doğurur.”
& 3. SÖZLEŞMENİN ÖZEL ŞARTLARI
Karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile kurulmuş olan sözleşmelerin aynı zamanda kanunun aradığı bazı özel şartları da taşıyor olması gerekir.
A) SÖZLEŞME YAPMA EHLİYETİ
MK. 9: “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir.”
MK. 10: “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”
Sözleşme yapma ehliyeti açısından Medeni Kanun’da 9,10 ve diğer maddelerine göre fiil ehliyetine sahip olmak ya da sözleşme yapmaya engel bir hali bulunmaması gerekir. Aksi takdirde yapılan sözleşmeler geçerli olarak hüküm ve sonuç doğurmaz.
17
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
B) HUKUKA VE AHLAKA UYGUN OLMA
Her ne kadar kişilerin sözleşme yapma konusunda özgür- lüğü olsa da hukuk düzeninin kabul etmediği sözleşmeler geçerli olarak kurulamaz.
Hukuka aykırılık derken burada kastedilen sözleşmenin ko- nusunun; kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olmaması gerekir.
• Emredici Hukuk Kurallarına Aykırılık:
Bilindiği üzere emredici hukuk kuralları, aksi karar- laştırılamayan, uyulması zorunlu kurallardır. Örneğin; uyuşturucu alım-satımı konusunda yapılmış bir söz- leşme kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu için geçersizdir.
• Kamu Düzenine Aykırılık:
Sözleşme kamu düzenine aykırı ise elbette ki emre- dici hukuk kurallarına da aykırıdır. Ancak bazen so- mut bir kanun hükmü olmasa bile yapılan sözleşme kamu düzenine aykırı olabilir. Kamu düzeni belirlen- mesi güç bir kavram olup tartışma halinde hakimin takdir yetkisi ile çözülür. Örneğin; eski Borçlar Kanu- nu'muzda kira artışına ilişkin bir hüküm yoktu. Kira artışı aşırı bir oranda olursa mahkeme bunu kamu düzenine aykırı bularak geçersiz sayabiliyordu.
• Kişilik Haklarına Aykırılık:
18
Yine kişilik haklarını koruyan kanun maddeleri elbet- te ki aynı zamanda emredici kanun maddeleridir. An- cak yukarıda açıkladığımız gibi, bu konuda emredici bir kanun maddesi olmasa bile kişilik haklarına aykırı bir sözleşme geçersizlik yaptırımına tabidir. Örneğin; bir kişinin din değiştirme konusunda birine taahhüt vermesi, kanunda bu konuda bir hüküm olmasa bile kişilik haklarına aykırılık teşkil ettiğinden geçersiz bir taahhüt ve sözleşmedir.
• Ahlaka Aykırılık:
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Toplum tarafından kabul edilen, yazılı olmayan değer yargılarına da ahlak kuralları denir. Örf-adet kuralların- dan farklı olarak ahlak kuralları, zaman içerisinde top- lumun değer yargılarına göre değişkenlik gösterebilir. Şüphesiz ahlak kurallarından bahsederken bireysel ya da bölgesel değil, genel ahlak kurallarıdır söz konusu olan. Ahlaka aykırı bir sözleşme geçersizdir. Eğer bir sözleşme ahlaka aykırı olmasının yanı sıra aynı zaman- da emredici hukuk kurallarına da aykırı ise elbette ki geçersizlik kanun hükmüne göre değerlendirilecektir. Ancak, bu konuda somut bir hüküm yoksa genel ah- laka aykırı olan sözleşme herhangi bir kanun madde- sinin yokluğuna rağmen geçersiz olacaktır.
C) İMKANSIZLIK
Eğer borcun konusu olan edim, baştan itibaren imkansız ise sözleşme geçersizdir (batıldır).
Ancak söz konusu imkansızlık objektif kriterlere göre im- kansız olmalıdır. Yani herkes için bu edimin gerçekleştiril- mesi imkansız olmalıdır.
İmkansızlık iki türlü olabilir: Birincisi fiili imkansızlık, ikincisi ise hukuki imkansızlıktır.
• Fiili İmkansızlık:
Sözleşme yapıldığı sırada sözleşme konusu edimin yerine getirilmesi hiç bir imkan dahilinde mümkün değilse fiili imkansızlık vardır. Örneğin; Xxxxx Xxxxx konseri konusunda yapılan sözleşme, başlangıçtaki imkansızlık nedeniyle geçersizdir. Yine benzerlerin- den ayrılmış ve işaretlenmiş olan Dirmil kiliminin satışı konusunda sözleşme yapılmış olsa bile söz- leşme yapılmadan önce kilim yanmış ise sözleşme imkansızlık nedeniyle geçersizdir. Zira benzerlerin- den ayrılmış ve işaretlenmiş Dirmil kilimi, daha önce üzerinde durduğumuz üzere parça borcu konusudur ve parça borcu konusu eşya, yok olmuşsa yerine ika- mesi mümkün değildir.
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
• Hukuki İmkansızlık:
Sözleşme yapıldığı sırada edimin yerine getirimesi hukuki açıdan mümkün değilse hukuki imkansızlık söz konudur. Örneğin; A, sahibi olduğu 300 m2 lik arsanın 100 metresini parselleyerek B'ye satmayı ta- ahhüt etmişse ve bölgedeki İmar Kanunu gereği 200 m2 den küçük parsellemek mümkün değilse hukuki imkansızlık vardır ve sözleşme geçerisizdir. Ancak taraflar bu durumu bilmekle birlikte ifa zamanında bunun mümkün hale gelebileceği düşüncesiyle söz- leşme yaptıklarında sözleşme geçerlidir.
• İmkansızlığın Hükmü:
Sözleşmenin kurulduğu sırada, sözleşme konusu edim imkânsızsa ve bu imkânsızlık borçlu tarafından bilinmiyorsa sözleşme geçersizdir. Ancak bu durum borçlu tarafından biliniyor ya da bilinmesi gerekiyor- sa sözleşme öncesi ilişkilerde dürüstlük kuralı (culp- ha in contrehendo) gereği alacaklının zararını tazmin etmekle yükümlüdür.
Edimin imkansızlığı, sözleşme kurulduktan sonra meydana gelmişse, borçlunun kusuruna göre durum değişiklik arz eder.
Edimin imkansız hale gelmesinde borçlunun kusuru varsa, borca aykırı davranış sayılır ve zararı tazmin ile yükümlüdür. Ancak borçluya atfedilebilecek herhangi bir kusur yoksa borçlu borcu yerine getirme yükümlülüğünden kurtulur ve borç sona erer.
Sözleşme kurulduktan sonraki imkansızlık halinden ilerle- yen bölümlerde ayrıca bahsedilecektir.
D) İRADE İLE BEYAN ARASINDA BİLEREK YAPILAN UYGUNSUZLUK
İrade ile beyan arasındaki uygunsuzluk hali taraflarca bi- linçli olarak yapılmışsa şaka beyanı, zihni kayıt ve muvazaa söz konusu olur.
1. Şaka Beyanı
Beyanda bulunan kimse, karşı tarafın ciddiye almayacağı kanaatiyle, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulu- nursa şaka beyanı söz konusu olur.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Kural olarak bu açıklama kişiyi bağlamaz. Ancak, şaka içe- rikli beyan, karşı tarafça somut olayın özelliklerine göre dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirildiğinde ciddiye alınmışsa işlem geçerlidir. Ancak bu durumda beyan sahibi yanılma (hata) hükümlerine dayanarak sözleşme ile bağlı olmaktan kurtulabilir.
2. Zihni Kayıt
Beyan sahibinin, iradesini beyan ederxxx xxxxx ettiği so- nucu istemediğini kendi zihninde saklı tutmasıdır. Örneğin; kefil olmak istemediği halde kefil olarak imza atması halin- de olduğu gibi.
Kural olarak zihni kayıt durumunda beyan geçerlidir. Yani kefil olarak attığı imzadan kefalet sorumluluğuna sahiptir. Ancak işlemin karşı tarafı, beyan sahibinin gerçek iradesini biliyorsa kefalet geçersizdir.
3. Muvazaa
Bir sözleşmede, tarafların, yaptıkları sözleşmenin hiç hü- küm doğurmaması veya görünüşteki sözleşmeden başka bir sözleşmenin hükümlerini doğurması konusunda yaptık- ları anlaşmaya muvazaa denir.
a) Mutlak Muvazaa
Taraflar gerçekte hiçbir işlem yapmadıkları, yapmak iste- medikleri halde, başka kişilere karşı sanki bir hukuki işlem yapmış gibi gösteriyorlarsa burada mutlak muvazaa vardır.
Örneğin; borçlunun alacaklısından mal kaçırmak için oto- mobilini arkadaşına satmış gibi göstermesi mutlak muva- zaalı bir işlemdir.
Zira taraflar burada hiçbir işlem yapmak istemedikleri hal- de, dışarıya karşı bir satım sözleşmesi yaptıklarını göster- mektedirler.
19
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
O halde mutlak muvazaalı bir hukuki işlemde iki işlem vardır:
• Görünürdeki İşlem:
Başkalarını aldatmak için yapılmış gibi gösterilen iş- lem. (Yukarıdaki örnekte satım sözleşmesi görünür- deki işlemdir.)
• Muvazaa Anlaşması:
Taraflar arasında yapılan ve görünürdeki işlemin as- lında gerçek olmadığına, tarafların iradelerini yansıt- madığına dair anlaşmadır.
Hükmü
Eğer yapılan bir sözleşme mutlak muvazaalı ise görünür- deki işlem, tarafların gerçek iradelerini yansıtmadığı için yapılan sözleşme muvazaa nedeniyle geçersizdir.
b) Nispi Muvazaa
Taraflar gerçekte bir işlem yapmak istemektedirler. Ancak bazı nedenlerle bu işlemi, bir başka işlem yapmış gibi gös- tererek gerçekleştirirler. Taraflar gerçek iradelerini, görü- nürdeki işlemin arkasına saklarlar. Örneğin; evini oğluna bağışlamak isteyen bir baba, kızının tenkis davası açmasını engellemek için bu işlemi satım sözleşmesi yapmış gibi (evi sanki oğluna satmış gibi tapuda işlem yaparsa) göste- rirse nisbi muvazaa söz konusu olur.
Nisbi muvazaada üç işlem söz konusudur:
• Görünürdeki İşlem:
Tarafların gerçek iradelerini yansıtmayan, dışarıya karşı yapılmış gibi gösterilen işlemdir. (Yukarıdaki ör- nekte tapuda yapılan satım sözleşmesi görünürdeki işlemdir.)
• Gizli İşlem:
20
Tarafların gerçekte yapmak istedikleri işlemdir. (Yu- karıdaki örnekte bağış sözleşmesi gizli işlemdir.)
Muvazaa Anlaşması:
Tarafların gerçekte görünürdeki işlemi değil, gizli işlemi yaptıklarına dair anlaşmadır.
Hükmü
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Nispi muvazaada görünürdeki işlem muvazaa dolayısıyla geçersizdir. Gizli işlem ise tarafların gerçek iradelerini yan- sıttıkları için kural olarak geçerlidir. Ancak gizli işlem için kanunda özel bir şekil şartı kararlaştırılmış ise gizli işlemin bu özel şarta uygun olarak yapılmış olması şarttır.
Yukarıdaki örnekte, satım işlemi görünürdeki işlem olduğu için geçersizdir.
Gizli işlem olan bağışlama işlemi ise şekil şartına uyulmadı- ğı için geçersizdir. Zira taşınmaz bağışına dair sözleşmenin tapu müdürü önünde özel bir resmî bağışlama sözleşmesi ile yapılması şarttır. Taraflar ise memur önünde bağışlama- ya ilişkin iradelerini açıklamadıkları için bu işlem de geçer- siz olacaktır.
Aynı örnekte babanın oğluna bağışlamak istediği bir ev değil de bir müzik seti olsaydı gizli işlem olan bağışlama işlemi geçerli olacaktı. Zira taşınır satışı ile bağışlaması ara- sında şekil açısından bir fark yoktur. Her ikisi de teslim ile gerçekleşmektedir.
c) Üçüncü kişilere muvazaa ileri sürülmesi
Muvazaa söz konu olduğunda işlem geçersiz olduğu için sonraki kimseler de bu hakkı kazanamaz. Yani muvazaa, üçüncü kişilere de ileri sürülebilir.
Ancak muvazaa, iki halde üçüncü kişilere karşı ileri sürü- lemez:
• Eğer 3. kişi iyi niyetli ise ve bir ayni hakkı tapu sici- line güvenerek kazanmışsa, önceki işlem muvazaalı dahi olsa hakkı kazanır.
• Eğer 3. kişi iyi niyetli ise ve yazılı borç belgesine gü- venerek bir hak kazanmışsa yazılı borç belgesi mu- vazaalı dahi düzenlenmiş olsa hakkı kazanır.
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
d) Muvazaa ile Karıştırılan Durum: İnançlı İşlem
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
İnançlı işlemde bir kimse başkasına inanarak hukuksal bir işlem yapmaktadır. Bir hakkı bir kişiden devren iktisap eden bir kişinin gerektiğinde bu hakkı devredenle aralarında yaptıkları anlaşmaya uygun olarak kullanmayı, gerektiğin- de devreden ya da devredenin gösterdiği üçüncü kişiye devretmeyi taahhüt ettiği, devredenin de devralana gü- vendiği işlemlere inançlı işlem denir. Tarafların gizlediği bir hukuki işlem olmadığı gibi iradeleri ile beyanları uyum için- dedir. İşlemde herhangi bir geçersizlik unsuru yoktur. An- cak inançlı işlemle devralan, inançlı işlemin gereğini yerine getirmezse diğerinin istihkak davası değil, mülkiyeti devre zorlama davası açması gerekir. Örneğin; bir borç ilişkisin- de borçlu, borcuna teminat teşkil etmesi için malını rehin olrak verebilir. Ancak rehin vermek yerine borç ödenene kadar malın mülkiyetini devredebilir. Borç ödenince malın mülkiyeti alacaklıya iade edilecektir. Bu durumda muvazaa yoktur, tarafların başkalarını kandırma güdüsü yoktur. Bu nedenle inançlı işlemde herhangi bir hukuka aykırılık söz- konusu değildir. İnançlı işlemin ispatı yazılı delille olur.
E) İRADE BOZUKLUĞU HALLERİ
İrade ile beyan arasında uygunsuzluk kişinin kendi iradesi dışında meydana geliyorsa irade fesadı halleri söz konusu olur. Kanunda sınırlı şekilde sayılan bu haller; yanılma, al- datma ve korkutmadır.
İrade bozukluğu halleri, sözleşme için geçersizlik sebebi değildir. Ancak iradesi bozulan kişi için sözleşmeyi iptal hakkı verir. Temsilcinin irade bozukluğu sebebiyle sakat olan işlemi iptal hakkı, işlemin tarafı olan temsil olunana aittir.
1. Yanılma (Hata)
Kişinin iradesi asıl olarak açıkladığı beyan yönünde olma- masına rağmen, üçüncü kişilerin herhangi bir katkısı olma- dan kendi bilgisizliği veya dikkatsizliği ile oluşan hukuki sakatlık halidir. İrade ile açıklama arasındaki uygunsuzluk, kişinin dikkatsizliğinden kaynaklanmaktadır.
BK. 30: “Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen ta- raf, sözleşme ile bağlı olmaz.”
Yanılgıya düşen tarafın sözleşmeyi iptali için yanılgının esaslı olması gerekir.
a) Açıklamada Yanılma (Beyan Hataları)
• Sözleşmenin Niteliğinde Yanılma
Kişi, asıl yapmak istediği sözleşme yerine başka bir sözleşme yapmışsa söz konusu olur. Örneğin; sat- tığını söylemek isterken bağışladığını söylemişse, gibi. Hukuki sözleşmek yapmak istemezken yanlış- lıkla yapma konusunda irade beyanında bulunan kişi de aynı nedenle sözleşmenin iptalini isteyebilir.
• Sözleşmenin Konusunda Yanılma
Sözleşmede asıl amaçlanan şey yerine başka bir şeyden bahsedilmişse söz konusu olur. Örneğin; A isimli ressamın tablosunu aldığını zannederek, başka bir ressamın tablosunu satın alma ya da katalogda yanlış ürünü işaretleme gibi durumlarda konuda ya- nılma vardır.
• Kişide Yanılma
Sözleşme yapmak isteyen taraf, asıl sözleşme yap- mak istediği kişi yerine yanlışlıkla başka biriyle söz- leşme yapması halinde söz konusu olur. Örneğin; A isimli işçi ile sözleşme yapmak isterken ona çok ben- zeyen B ile sözleşme yapılması, gibi.
• Karşı Xxxxxxx Özelliğinde Yanılma
Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa kişinin niteliğinde yanılma ne- deniyle sözleşmeyi iptal edebilir. Örneğin; bir iş gö- rüşmesinde işveren mühendis olduğu zannıyla A'yı işe aldığında A ise gerçekte teknisyen ise, işveren A ile yaptığı sözleşmeyi iptal edebilir. Eğer A, mühen- dis olduğu konusunda bilerek işvereni yanıltmışsa bu durumda aldatma (hile) olur.
• Miktarda Yanılma
İradesini açıklayan taraf, kendi ediminin veya diğer tarafın ediminin miktarında yanılgıya düşmesi halin- de söz konusu olur. Örneğin; fiyat etiketine yanlış- lıkla 13.500 USD yazacakken 1.350 USD yazılması durumu, gibi. Ancak miktarda yanılma, bir hesap hatasından kaynaklanmışsa bu esaslı bir yanılma olarak değerlendirilemez. Sözleşme geçerli olarak kurulmuştur, yanlış olan hesap düzeltilir.
21
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
b) İletmede Yanılma (Xxxxxxxx Xxxx)
Sözleşmenin kurulmasında aracı olan kişinin hatası nede- niyle iradesini açıklayan taraf bir yanılgıya düşmüşse söz konusu olur. Örneğin; tercüman vasıtasıyla yapılan söz- leşmede yanlış bir tercümeyle sözleşme kurulmuşsa iptali istenebilir.
c) Saikte Yanılma
İradenin açıklanmasında değil, iradeyi açıklamaya yönel- ten saikte hata olması durumudur.
Böyle bir hataya düşen kişi için sözleşmeyi iptal hakkı ta- nınmamıştır. Örneğin; Ankara’ya tayinin isteyen bir memur, henüz talebi kabul edilmeden tayinin çıkacağını düşünerek Ankara’da bir ev için kira sözleşmesi yapmışsa, daha sonra- dan tayinim çıkmadı diyerek yanılma nedeniyle sözleşmeyi iptal edemez.
BK. 32: “Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanıla- nın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı ta- rafça da bilinebilir olması gerekir.”
Madde metninden de anlaşılacağı üzere; saikte yanılma bazen temelde yanılma haline gelebilir. Bu durumda yanıl- ma nedeniyle sözleşmeyi iptal hakkı olacaktır.
Temelde Yanılma (Lüzumlu Vasıflarında Hata)
Yukarıda belirtilen saikte yanılma, dürüstlük kuralı çerçeve- sinde değerlendirildiğinde sözleşmenin kurulması için lü- zumlu olduğu kabul edilirse saikte yanılma, temelde yanıl- ma haline gelir ve sözleşmenin yanılgıya düşen tarafından iptal edilebilmesini sağlar.
22
Yukarıda aynı örnek üzerinde anlatacak olursak Ankara’ya tayinini isteyen memurun tayin işlemi gerçekleştikten ve yazılı tebliği aldıktan sonra Ankara’da bir ev için kira söz- leşmesi yapsa ve daha sonra kendi dışında gerçekleşen bir durumla örneğin tayinler iptal edilse, kira sözleşmesini yanılma nedeniyle iptal edebilir.
d) Yanılmada Dürüstlük Kuralları
Bir tarafın yanılgıya düşmüş olması her zaman için sözleş- meyi iptal edebilmesi sonucunu sağlamaz. Dürüstlük kuralı gereğince sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanamayabilir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Eğer sözleşmenin karşı tarafı, sözleşmenin yanılgıya düşül- meyen hali ile de kabul ettiğini bildirirse sözleşmeyi iptal etmekte ısrar etmek hakkın kötüye kullanılması teşkil eder. Örneğin; 13.500 USD lik ürün, hata ile 1.350 USD ye sa- tılmışsa elbette yanılma vardır ve sözleşme iptal edilebilir. Ancak diğer taraf sözleşmeyi 13.500 USD üzerinden de kabul ediyorsa sözleşmenin iptali istenemez.
Yine bir tarafın beyanındaki hatayı diğer taraf biliyor ya da bilmesi gerekiyorsa sözleşme gerçek beyan üzerinden ku- rulmuş sayılır. Örneğin; her zaman aldığı ve muhtemelen fiyatı her yerde aynı olan bir ürün için satıcı yanlışlıkla daha düşük bir rakam söylese ve bu rakam üzerinden sözleşme kurulsa bile sözleşmede bir sakatlık yoktur ve gerçek ra- kam üzerinden sözleşme kurulmuş olur.
Sözleşmeyi yanılma nedeniyle iptal etmek karşı taraf için çok büyük bir zarar doğuracaksa yine dürüstlük kuralı ge- reği sözleşme iptal edilemez.
e) Yanılmada Kusur
Yanılgıya düşen taraf, yanılgıya düşerken kusurlu ise söz- leşmeyi iptal etmesi neticesinde diğer taraf bir zarara uğ- ramışsa bu zararların yanılan tarafından tazmin edilmesi gerekir. Tazmin edilecek zarar, geçerliliğine güvenilen söz- leşmenin hükümsüzlüğü yüzünden uğranılan menfi zarar- dır. Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.
Ancak işlemin karşı tarafı yanılmayı biliyor ya da bilmesi gerekiyorsa tazminat talep edemez.
2. Aldatma (Hile)
a) Genel Olarak
BK. 36: “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleş- meyle bağlı değildir.”
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
Kişinin iradesi, başkaları tarafından kasten yapılan yanıltıcı davranışlar nedeni ile bozulmaktadır. Örneğin; altın olma- yan bir bileziğin altın olarak alıcıya sunulması. Aldatma söz konusu olabilmesi için karşı tarafın her halükarda kasıtlı olarak yanıltma içinde olması gerekir. Kasıt yoksa aldatma da yoktur.
Aldatma sebebiyle yanılan kişi, yanılgısı esaslı olmasa bile
-örneğin saikte yanılmış daha doğru ifadeyle yanıltılmış olsa bile- bu sözleşme ile bağlı değildir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
Aldatma, karşı tarafça bilerek ve isteyerek yaratılabilece- ği gibi, susma şeklinde de yaratılabilir. Dürüstlük kuralı gereğince, söylenmesi gereken bir bilgi, sırf karşı taraf sormadı diye söylenmiyorsa burada aldatma kastı oldu- ğundan bahsedilebilir. Örneğin; ikinci el araba satan bir satıcının aracın pert bir araç iken toplandığını ve yeniden satışa sunulduğunu mutlaka söylemesi gerekir, alıcı sor- masa bile.
b) Üçüncü Kişinin Aldatması
BK. 36/2: "Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleş- me yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.”
Eğer aldatma, sözleşmenin karşı tarafınca değil de üçüncü bir kişi tarafından yapılmışsa ve karşı tarafın bu aldatmadan haberi yoksa kural olarak aldatılan taraf sözleşmeyi iptal edemez. Sözleşme geçerlidir. Ancak aldatılan taraf, yanıl- ma hükümlerine göre sözleşmeyi iptal edebileceği gibi, aldatılması dolayısıyla üçüncü kişiden “haksız fiil” hüküm- lerine göre tazminat isteyebilir.
Karşı taraf üçüncü bir kişi tarafından aldatma yapıldığını biliyorsa ya da bilmesi gerekiyorsa, yani karşı taraf kötü niyetli ise, aldatılan taraf sözleşmeyi iptal edebilir.
NOT:
Aldatanın temsilcisi ve ifa yardımcısı ya da tüzel kişilerin organları üçüncü kişi sayılmaz.
3. Korkutma (İkrah)
a) Genel Olarak
Bir kimseyi yapmak istemediği bir hukuki muameleye, aksi takdirde kendisine veya yakınlarından birisine bir zarar verileceği tehdidi ile korkutmaktır. Örneğin; bir kimse, bir şahsı razı olmadığı takdirde öldürüleceği veya evinin ateşe verileceği tehdidi ile bir sözleşme yaptırdığı hallerde ikrah söz konusudur.
BK. 37: “Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.”
b) Üçüncü Kişinin Korkutması
İkrahın sözleşmenin karşı tarafınca veya üçüncü bir kişi ta- rafından yapılması arasında bir fark yoktur. Her iki halde de kişi bu sözleşmeyle bağlı değildir.
Ancak korkutmaya maruz kalan taraf sözleşmeyi iptal ederse; karşı taraf iyi niyetli ise (3. kişinin yaptığı xxxxxx- madan haberi yoksa) ve hakkaniyet gerektiriyorsa hakim bu kişi lehine uygun bir tazminata hükmedebilir.
c) Korkutmanın Koşulları
Korkutmaya uğramış olan kimsenin iradesi, sakat bir ira- de olarak ortaya çıkmaktadır. Kişide bir korku uyandırılır ve o da kendisine veya yakınlarından birisine maddî veya manevî bir zarar verilmesi endişesiyle bir sözleşme yap- mayı kabul ederse, bu sözleşme korkutma (ikrah) altında yapılmış bir sözleşme sayılır. Buna göre maddi ve manevi bir zarar korkusu sözleşmenin meydana gelmesinde başlı- ca sebep teşkil eder.
Korkutma, şüphesiz haksız bir korkutma içermelidir. Kişinin sözleşmeden ya da kanundan kaynaklanan bir hakkını kul- lanacağını söylemesi korkutma değildir. Ancak; bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutma- sıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullana- cağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın var- lığı kabul edilir.
23
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BORÇLAR HUKUKU
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
4. İrade Xxxxxluğunun Giderilmesi, Hüküm ve Sonuçları
BK. 39: “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korku- tulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya al- datmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, söz- leşmeyi onamış sayılır.”
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
İrade bozukluğu hallerinde, irade sakatlığa uğramıştır. An- cak bu sakatlık, işleme geçersizlik hükmü vermez. İptal edi- lebilir bir nitelik verir. İradesi sakatlanan taraf, bir yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkına sahiptir.
Bu bir yıllık süre; yanılma ve aldatmada; yanılma ve aldat- mayı öğrenmeden itibaren başlarken, korkutmada korku- nun etkisinin ortadan kalkmasından itibaren başlar.
İradesi yanılma, aldatma, korkutma sebebiyle sakatlanan kişi, eğer bu bir yıllık süre içinde iptal hakkını kullanmazsa sözleşmeyi onaylamış sayılır ve sözleşme baştan itibaren geçerli ve sağlıklı bir sözleşme olur.
İradesi sakatlanan kişinin bir yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkı hak düşürücü süredir. Kullanılmayınca düşer. Bu bir yıl içinde irade sakatlığıyla yapılan sözleşmenin hü- kümleri askıdadır. İptal hakkı, bozucu yenilik doğuran bir haktır. Şüphesiz karşı tarafın kabulü gerekmez. İrade sa- katlığı durumlarında bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iptal hakkını kullanarak sözleşmeyi iptal eden kişi, uğradığı zararlar için karşı taraftan tazminat talep etme hakkı vardır.
Yanılmada, kişi sözleşmeyi iptal etmemiş ise zararlarının tazmini için dava açamaz. Ancak aldatma ve korkutmada, haksız fiil özellikleri de mevcut olduğundan aldatma ya da korkutmaya uğrayan taraf, sözleşmeye onay verse dahi tazminat talep edebilir.
BK. 39/2: “Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hak- kını ortadan kaldırmaz.”
Yukarıda sebepler ve şartlarla sözleşme iptal edildiğin- de daha önce tarafların birbirlerine yaptıkları ifalar ne olacaktır?
24
Sözleşme iptal edildiğine göre sözleşmeye dayanarak bir ifada bulunulamaz. Bu durumda taraflar sebepsiz zengin- leşme hükümlerince daha önce birbirlerine verdiklerini iade etme yükümlülüğü içindedirler.
F) AŞIRI YARARLANMA (GABİN)
Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa ve bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalma- sından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleşmiş ise aşırı yararlanma (gabin) vardır. Bu durumda zarar gören, durumun özelliği- ne göre iki şekilde davranabilir:
• Sözleşme ile bağlı olmadığını karşı tarafa bildirebilir. Bu durumda zarar gören verdiği edimi geri isteme hakkına sahiptir.
• Sözleşmeye bağlı kalabilir ama bu halde de edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Aslında aşırı yararlanma (gabin) halinde irade ile beyan arasında bir uyumsuzluk söz konusu değildir. Ancak yukarı- da tanımda belirtilen halde yapılan aşırı yararlanma (gabin) ile sakat bir sözleşme yanılma, aldatma ve korkutmada ol- duğu gibi iptal edilebilir. Karşı taraf ise, sözleşme ile baş- tan beri bağlıdır.
Aşırı yararlanmanın (gabin), irade bozukluğu hallerinden en önemli farkı; irade bozukluğu halleri baştan sakattır, sonra onaylanabilir, aşırı yararlanma halleri ile kurulmuş bir sözleşme baştan düzgündür, sonra bozulabilir.
Süre:
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
G) SÖZLEŞMELERDE ŞEKİL ŞARTI
BK 12: “Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörül- medikçe, hiçbir şekle bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak ge- çerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan söz- leşmeler hüküm doğurmaz.”
KONU ANLATIM
Borcun Kaynakları / Hukuki İşlemler
Borçlar Kanununa göre, kural olarak sözleşmeler herhan- gi bir şekle tabi değildir. Ancak kanun veya tarafların ira- desine uygun olarak sözleşme belirli bir şekil şartına tabi kılınmışsa, belirlenen şekil şartına uymadan sözleşmeler geçerli olarak kurulamaz.
Şekil şartı, xxxxxx xxxxx tarafından öngörülebildiği gibi (ka- nuni şekil), kanun tarafından herhangi bir şekil şartı getiril- memiş bir sözleşmeyi, taraflar kendi istek ve iradeleri ile bir şekle tabi tutabilirler (iradi şekil).
BK. 17: “Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin ta- raflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, be- lirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.”
Sonuçları Açısından Şekil Şartları
a) Geçerlilik Şekli
Bir sözleşmenin geçerli olarak meydana gelebilmesi için uyulması gereken şekil şartıdır. Sözleşme belirtilen şekilde yapılmadıkça geçerli olarak doğmaz.
İster bizzat kanun tarafından getirilmiş şekil şartı (kanuni şekil) olsun, isterse taraflarca belli bir şekil şartı kararlaştırıl- mış (iradi şekil) olsun, her iki halde de öngörülen şekil şartı geçerlilik şeklidir.
BK. 12: “. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil,
kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksı- zın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.”
b) İspat Şekli
Bir sözleşmenin varlığının ispatı için belli bir şekilde yapıl- ması gereğidir. (HMK m. 200 gereği; 2.500 TL üzerindeki hukuki işlemlerin ancak senetle ispatı zorunluluğu vardır.) Örneğin A, B’ye 5000 TL ödünç vermiştir. Bu sözleşmenin geçerliliği herhangi bir şekle tabi değildir, fakat anlaşmaz- lık çıktığında 5000 TL’nin ödünç verildiğinin kanıtlanabil- mesi için yazılı delile gereksinim vardır.
Yapılışı Açısından Şekil Şartları
Kural olarak sözleşmeler herhangi bir şekle tabi olmamakla birlikte kanun koyucu bazı durumlarda sözleşmelerin be- lirli şekillerde yapılmasını düzenlemiş olabilir. Şekle tabi bir sözleşmenin değiştirilmesi ya da hüküm eklenmesi söz konusu ise yine aynı şekilde bu işlemin yapılması gerekir.
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx
BK. 13: “Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zo- runludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamla- yıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır. Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.”
a) Adi Yazılı Şekil
Aşağıda sayılan işlemler, kanun gereği adi yazılı şekilde yapılmakla geçerli olur. Adi yazılı şekil, herhangi bir resmî makam katılımı olmaksızın taraflar arasında düzenlenen ve taraflarca imzalanan yazılı belgedir. Metnin altının imzalan- ması haricinde özel bir durum şart değildir.
Bilgisayar çıktısı ya da başkasının yazdığı metnin imzalan- ması şeklinde de olabilir.
K Alacağın devri (temliki)
K Yayım sözleşmesi
K Önalım hakkı sözleşmesi K Taşınır bağışlama vaadi K Rekabet yasağı anlaşması K Taşınmaz tellallığı
Kefalet sözleşmesi, adi yazılı şekle tabidir. Ancak yeni Borçlar Kanunumuzda kefil, sorumlu olduğu azami rakamı ve kefalet tarihini, sözleşmeye kendi el yazısıyla yazma şartı getirildiğinden “nitelikli yazılı şekil” olarak tanımlanmıştır. Yine taksitli satış sözleşmesi da yazılı yapılması gerektiğinin yanında taksit, tarih ve miktarlarının da bu yazılı sözleşme- de bulunması zorunluluğu itibariyle “nitelikli yazılı şekil”dir.
El yazılı vasiyetnamede sonundaki imzanın yanında met- nin tamamının ve tarihinin, irade beyanı sahibince kendi el yazısıyla doldurulması şart olduğundan “özel yazılı şekil” olarak tanımlanmaktadır.
25
xxx.xxxxxxxxxxxx.xxx / xxx.xxxxxxxxxxxxxxxxxxx.xxx /xxx.xxxxxxxxxxxxxxx.xxx