AVRUPA BİRLİĞİ KÜÇÜK ÖLÇEKLİ HİBE PROGRAMLARI SİVİL TOPLUM DİYALOĞU'NUN DESTEKLENMESİ PROGRAMI
AVRUPA BİRLİĞİ KÜÇÜK ÖLÇEKLİ HİBE PROGRAMLARI SİVİL TOPLUM DİYALOĞU'NUN DESTEKLENMESİ PROGRAMI
DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNDE MEVCUT UYGULAMALAR VE SON GELİŞMELER SÖZLEŞME NO: CSD-02/098
DERS NOTLARI
EKİM, 2009
ÖNSÖZ
Avrupa Birliği Küçük Ölçekli Hibe Programları bünyesinde yer alan "Türkiye ve Avrupa Birliği arasında Sivil Toplum Diyaloğu'nun Desteklenmesi Programı" kapsamında Amasya Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği tarafından hazırlanan CSD-02/098 referans numaralı "Damızlık Sığır Yetiştiriciliğinde Mevcut Uygulamalar ve Son Gelişmeler" adlı ve 107.696,13 € bütçeli projemiz AB kaynaklarından desteklenmeye değer bulunmuştur. Hazine Müsteşarlığı Merkezi Finans İhale Birimi ile Birliğimiz arasında 07.07.2008 tarihinde Ankara'da imzalanan sözleşme ile başlayan 12 aylık proje süreci sona ermiştir.
Bu proje ile başlangıçta aşağıdaki hedefler belirlenmiştir:
* AB üretici örgütlerinin bilgi ve tecrübelerinden de yararlanarak bölgemizde süt üretiminin artırılması ve süt kalitesinin daha yüksek seviyelere çekilmesi,
* İç ve dış piyasada rekabet edebilir ve yeniliklere uyum sağlayan bir yapı oluşturularak süt üretiminde sürdürülebilirliğin sağlanması,
* İnek başına süt ve yağ verimi ile karlılığın artırılması,
* Büyükbaş hayvanların sağlığı ve verdikleri ürünlerin kalitesinin iyileştirilmesi.
Proje süresince aşağıda gösterilen 3 farklı seminer/panel düzenlenmiştir:
1. "Süt Kalitesi ve Sütte Fiyat Oluşumu" paneli (31 Xxxx 2009 )
2. "Sığırcılık Sektöründe Örgütlenme: Fransa ve Türkiye Örneği" paneli (28 Mayıs 2009)
3. "Türkiye'de Tarım İşletmeleri Ortak Makina Kullanım Kooperatifleri Kurulma İmkanları" paneli (26 Haziran 2009)
Proje gereğince Fransız ortağımız olan "Fransız Hayvancılık Enstitüsü" (France Génétique Elevage and Institut de l’Elevage) ile karşılıklı inceleme gezileri düzenlenmiş, Fransa'da her iki taraf kendi hayvancılık sistemleri ile ilgili sunumlar yaparak bilgi alışverişinde bulunmuştur. Tesis ve laboratuar gezi ve incelemeleri ile sistemlerin yerinde incelemesi yapılmıştır. Ayrıca, 28 Mayıs 2009 tarihinde Merzifon'da düzenlenen panele Fransız Ortağımızın temsilcisi Xxxx-Xxxx XXXXXX konuşmacı olarak katılmıştır.
Proje süresince üreticilerimize toplam 200 saat eğitim verilmiştir.
Proje neticesinde, üreticinin eğitilmesi sağlanmış, bölgemizde Montbeliarde ırkının yetiştirilmesi, laboratuar kurulumu ve ortak Makine kullanım kooperatifinin kurulması için çalışmalar başlatılmıştır.
Bu proje kapsamında bizden yardımlarını esirgemeyen, Ankara Üniversitesi Ziraat fakültesi Dekanı Prof.Dr. Xxxxx XXXXX’ya, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve Geliştirme Vakfı’na ve eEğitimlerimizi veren aşağıda isim ve görevleri yazılı tüm öğretim görevlisi, hekim ve mühendislerimize;
* Prof.Dr.Xxxxx XXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Prof.Dr.Xxxxxxxxxx XXXXX (Antalya Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Prof.Dr.Xxxxx XXXXXXXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Prof.Dr.Xxxxxxxxx XXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Prof.Dr.Xxxxx XXXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Doç.Dr.Xxxxx XXXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Doç.Dr.Xxxxx XXXXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Doç.Dr.Xxxxx XXXXXXXX (Ank.Üniv.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Doç.Dr.Xxx Xxxxx XXXXX (Xxxxx Xxxx.Zir.Fak.Öğr.Görevlisi)
* Dr.Xxxxxx Xxxxxxxx XXXXXX (Lalahan Araş.Enst.)
* Dr.Xxxx XXXXX (Süt Teknolojisi Gıda Müh.Danışman)
* Vet.Hek.Xxxxxx XXXXXXXXXXXX (ECOLAP)
* Vet.Hek.Xxxxx Xxxxxx KAYA KUYULU (Merkez Birliği)
* Zir.Yük.Müh.Xxxx XXXXX (Merkez Birliği)
* Zir.Xxx.Xxx.Xxxxxxxxxx XXXXX (Merkez Birliği)
* Xx.Xxx.Xxxxx Xxxxxxxxxx XXX (Mrk.Vet.Kontrol ve Araş.Enstitüsü ETLİK/ANKARA)
Merkezi Finans ve İdare Birimi Direktörü Sn. Xxxxxx XXXXX’a ve Merkezi Finans ve İdare Birimi’nin bütün çalışanlarına, Devlet Planlama Teşkilatı Başkanına ve çalışanlarına, Proje Yürütücümüz Elife Xxxxx XXXXXXXXX’a, Eğitim Koordinatörümüz Xxxxx XXXXXXX’e, Proje Sekreteryası Xxxxxx XXXXX’a, Proje Muhasebecisi Nergül BEDEN’e, bütün Birlik çalışanlarımıza, eğitim faaliyetlerimize katılan üreticilerimize ve eşlerine, projede emeği geçen diğer herkese teşekkür ederiz.
Bu kitabın ülke ekonomisine, ülke tarım ve hayvancılığına ve bu işte uğraş veren tüm yetiştiricilerin önüne ışık tutması dileğiyle…
Xxxxx XXXXX Xxxxxx Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliği Başkanı
Sığır Yetiştiriciliği ve Karlılık
Prof. Dr. Xxxxx XXXXX Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi
GIDA ÜRETİM DURUM
Dünya’da açlık var
Büyük çoğunluğu Afrika ülkelerinde olmak üzere dünyada 800 milyondan fazla kişi yetersiz beslenme tehdidi altında yani 'aç' yaşıyor.
Dünya yaygın ve daha önce benzeri görülmemiş ölçekte bir açlık tehlikesi, yetersiz beslenme ve sosyal huzursuzluk riski ile karşı karşıyadır.
Ban ki Moon BM Genel Sekreteri
Artan üretime rağmen, gıda fiyatları yükselmeye devam edecektir..
Anayasa
Birleşmiş Milletler
4. MADDE 44. – Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. .......
5. Madde 45.-.......
Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.
Türkiye Nasıl bir Ülke?
Kendine yeterli olabilir mi?
Türkiye’nin yeri-1
Xxxxx’xx | XX’xx | |
Xxxxx | 00 | 0 |
Xxxxxxxx | 36 | 1 |
Tarım alanı | 24 | 1 |
Sığır sayısı | 25 | 3 |
Koyun Sayısı | 9 | 2 |
Keçi sayısı | 20 | 1 |
Kovan Sayısı | 4 | 1 |
Manda sayısı | 19 | 2 |
Türkiye’nin yeri-2
Dünya’da | AB’de | |
Toplam inek sütü üretimi | 16 | 7 |
Toplam et üretimi | 30 | 10 |
Toplam süt üretimi | 14 | 6 |
İnek başına süt | 61 | 26 |
Sığır başına karkas | 66 | 25 |
sığır yetiştiriciliği
Sığırın iki temel ürünü
4. SÜT ve
4. ET
Sığırı önemli kılan bazı özellikleri
• Yem proteini ve enerjisini hayvansal protein ve enerjiye dönüştürmede yetenekli
• Sağıldığı süre ve süt verimi en yüksek tür
• Kitlesel üretime yatkın
• Dünya ticaretindeki yeri önemli
• Genetik ıslah ve üremenin denetimi uygulamalarına reaksiyonu yüksek
Dünya süt üretiminde sığırın payı
• Gelişmiş ülkelerde sütün tek kaynağı sığırdır.
Sığırın Payı, % | |
Dünya | 84.0 |
Asya | 59.3 |
Afrika | 73.6 |
Amerika | 99.7 |
Gelişmiş Ülkeler | 98.3 |
Gelişme Yol. Ülkeler | 68.3 |
AB (27) | 96.9 |
Türkiye | 90.3 |
DÜNYA SIĞIR SÜTÜ ÜRETİMİNİN DEĞİŞİMİ
1975 milyon t | 2005 milyon t | Değişim | |
Dünya | 387.7 | 535.0 | 138.0 |
Asya | 30.4 | 92.0* | 302.4 |
Afrika | 9.8 | 21.1* | 216.5 |
ABD | 52.3 | 80.3 | 153.5 |
Fransa | 24.3 | 25.3 | 104.1 |
Almanya | 28.7 | 28.5 | 99.3 |
Polonya | 16.4 | 11.9 | 72.6 |
Gelişmiş Ülkeler | 324.0 | 345.8* | 106.7 |
Gelişme Yol. Ülk | 63.7 | 161.0* | 252.7 |
AB (25) | 129.3 | 143.5* | 111.0 |
Türkiye süt üretiminde çeşitli türlerin payı ( %)
1970 | 1990 | 2000 | 2006 | |
Sığır | 77.9 | 82.8 | 89.2 | 90.9 |
Keçi | 6.6 | 3.5 | 2.2 | 2.1 |
Koyun | 11.7 | 11.9 | 7.9 | 6.7 |
Manda | 3.8 | 1.8 | 0.7 | 0.3 |
kişi başına üretim
Ürünler | Türkiye | AB(27) |
Sığır sütü | 147,5 | 306 |
Keçi sütü | 3,5 | 3,7 |
Koyun sütü | 11,0 | 5,7 |
Manda | 0,5 | 0.2 |
Toplam süt | 162.5 | 316 |
Toplam Et | 27.0 | 83.2 |
Tavuk yumurtası | 9,4 | 13,5 |
Bal | 1,1 | 0.4 |
Kişi Başına Et Üretimi, kg
Sığır | Tavuk | Domuz | Koyun | Hindi | Toplam | |
ABD | 39.3 | 52.7 | 31.5 | 0.3 | 10.8 | 134.6 |
Dünya | 9.3 | 11.1 | 16.0 | 1.3 | 0.9 | 39.8 |
AB( 27 ) | 16.3 | 17.2 | 43.9 | 2.2 | 3.5 | 83.2 |
Türkiye* | 9.1 | 13.4 | - | 2.8 | 0.6 | 27.0 |
Üretim hayvan varlığı ile hayvan başına verimin bir fonksiyonudur. hayvan varlığı
200
180
160
sığır koyun keçi
Domuz
140
120
100
80
Dünya hayvan varlığının değişimi (1980 yılı varlığı=100)
140
120
100
80
60
40
20
domuz
manda
keçi
koyun
sığır
1980
1990
1995
2000
2005
2006
AB-27 hayvan varlığının değişimi 1980=100
1980
1990
1995
2000
2005
2006
Türkiye hayvan varlığı, 1000 baş
Yıl | Koyun | Kıl Keçi | A. Keçisi | Xxxxx | Xxxxx |
1991 | 40 432 | 9 579 | 1 185 | 366 | 11 973 |
1995 | 33 791 | 8 000 | 000 | 000 | 11 789 |
2000 | 28 492 | 6 828 | 373 | 146 | 10 761 |
2001 | 26 972 | 6 676 | 346 | 138 | 10 548 |
2002 | 25 174 | 6 519 | 261 | 121 | 9 803 |
2003 | 25 432 | 6 516 | 256 | 113 | 9 788 |
2004 | 25 201 | 6 000 | 000 | 000 | 10 069 |
2005 | 25 304 | 6 284 | 233 | 105 | 10 526 |
2006 | 26 617 | 6 434 | 210 | 101 | 10 000 |
XXXXXXX’DE SIĞIR GENOPTİP GRUPLARI
• Genotip grupları
• Kültür ırkları (%25.5)
– Siyah-Alaca, Esmer, Simental ve Jersey
– Süt verimi ort. 3.800 kg kabul edilmektedir.
– Siyah-Alacalarda süt verimi
• 3.000-8.000 kg arasında değişmekte
• Diğer genotiplerden daha yüksektir.
– Esmer ve Simentallerin
• Süt verimi yanında
• Et üretim yeteneği ve
• Uzun ömürlülük gibi avantajları vardır.
– Jerseylerin
• Et üretim potansiyeli zayıftır.
• Genotip grupları
• Kültür ırkI melezleri (%43.2)
– Siyah-Alaca, Esmer, Simental ve Jersey ırklarının bölgelere göre farklı yerli ırklarla melezleri
– Süt verimi ort. 2.700 kg kabul edilmektedir.
– Siyah-Alaca, Esmer ve özellikle Simental melezlerinin besi performansı yüksektir Jersey melezlereinin et üretim potansiyeli zayıftır.
• Genotip grupları
• YERLİ IRKLAR (%31.3)
• Yerlikara, DAK, GAK ve bunların birbirleriyle melezleri
• Süt verimi ort. 1.300 kg kabul edilmektedir.
• Dayanıklı ve yürüme yeteneği yüksek, küçük cüsseli hayvanlardır Siyah-Alaca, Esmer ve özellikle Simental ile tohumlanmalarından elde edilen erkeklerin besi performansı yüksektir.
Genotip gruplarının payı ve değişim,%
100%
80%
39,19
31,3
58,84
60%
40%
44,03
43,2
20%
32,26
25,5
0%
8,9
1990
16,78
2000
2006
Kültür Irkı Kültür Irkı Melezi Yerli Irk
sığır başına verim
Türkiye Soykütüğü işletmelerinde ortalama süt verimi, kg
6500
6000
5500
5000
4500
4000
Siyah Alaca Esmer Simental
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
İnek Başına Süt Verimi, kg ve artış %
Ülke/kıta | 1975 | 1990 | 2005 | 2005/1975 |
Avustralya | 2844 | 3906 | 4862 | 1.71 |
Fransa | 3280 | 4723 | 6287 | 1.92 |
Yeni Zelanda | 2957 | 2757 | 3530 | 1.19 |
Polonya | 2664 | 3245 | 4332 | 1.63 |
Türkiye | 1300 | 1350 | 2507 | 1.93 |
ABD | 4699 | 6705 | 8874 | 1.89 |
Uruguay | 1701 | 1540 | 1863 | 1.10 |
Afrika | 445 | 455 | 427 | 0.96 |
Asya | 0000 | 0000 | 0000 | 1.03 |
Dünya | 1951 | 2109 | 2240 | 1.15 |
AB(27) | 3309 | 4347 | 5909 | 1.79 |
AGÜ | 299 | 325 | 322 | 1.08 |
GÜ | 3471 | 4621 | 5448 | 1.57 |
GYÜ | 1188 | 1257 | 1160 | 0.98 |
Sığır eti üretimi bakımından bazı değerler
Ülkeler | Dünya’da sıralaması | Kar. Ağırlığı kg | |
Üretim miktarı | Karkas ağırlığı | ||
ABD | 2 | 4. | 351 |
Brezilya | 2. | 47. | 212 |
Çin | 3. | 140. | 138 |
Yeni Zelanda | 16 . | 82. | 184 |
Uruguay | 27. | 59. | 199 |
Türkiye | 20. | 65. | 200 |
Dünya | 205 |
BAZI YANLIŞ BİLİNENLER fiyatlar
45
40
35
30
25
20
15
37,87
29,92
2007
2008
AB
Yeni Zelanda ABD
28.35
AB, YZ ve ABD Süt Fiyatları, avro/100 kg
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AGUSTOS
EYLÜL
XXXX
XXXXX
ARALIK
XXXX
ŞUBAT
AB(25)’de Süt Üretici ve Tüketici Fiyatları
Üretici Fiyatları | Tüketici Fiyatları¹ | Tüketici/Üretici Fiyatları | |
Almanya | 0,29 | 0,49 | 1,69 |
DK | 0,29 | 0,92 | 3,17 |
Estonya | 0,30 | 0,76 | 2,53 |
Finlandiya | 0,34 | 0,71 | 2,09 |
Fransa | 0,31 | 0,65 | 2,10 |
Yunanistan | 0,36 | 1,10 | 3,06 |
İtalya | 0,35 | 1,28 | 3,66 |
Hollanda | 0,29 | 0,69 | 2,38 |
Birleşik Krallık | 0,27 | 0,63 | 2,33 |
Çekoslovakya | 0,27 | 0,36 | 1,33 |
Plonya | 0,25 | 0,38 | 1,52 |
Türkiye | 0,23 | 0,89 | 3,78 |
0.65
0.6
SÜT FİYATI
0.55
YEM FİTAYI
0.5
0.45
0.4
2007 YILI SÜT VE KARMA YEM FİYATI
XXXX
ŞUBAT
MART
NİSAN
MAYIS
HAZİRAN
TEMMUZ
AĞUUSTOS
EY6LÜL
XXXX
XXXXX
ARALIK
Süt/ karma yem fiyatının değişimi
2,50
2,00
1,50
1,00
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
0,50
1 Kg süt satıldığında alınabilen karma yem miktarı 2007 yılının son aylarında 1.1 kg olmuştur.
OYSA
BU DEĞERİN 1.5’İN ALTINDA OLDUĞUNDA SÜT ÜRETİMİ İÇİN ELVERİŞŞİZ KOŞULDAN SÖZ EDİLMELİDİR
Sığırcılık Gelir-Gider
GELİR
İNEKTEN ELDE EDİLENLER
– SÜT
– BUZAĞI
– GÜBRE
GİDER
• 1. İNEKLERE YAPILAN MASRAF
– YEMLEME
– TOHUMLAMA
– BAKIM YÖNETİM
• 2. DÖLLERE YAPILAN MASRAF
– SÜT İÇİRME
– YEMLEME
– BAKIM – YÖNETİM
• 3.YATIRIM VE YÖNETİM GİDERİ
• 4. FAİZ
• 5. SAĞLIK VE TEDAVİ GİDERLERİ
• 5. HAYVAN KAYIPLARI
• 6. SÜRÜ YENİLEME MALİYETİ
Süt gelirini artırmak-1
İnek başına süt verimini artırmak
• Irk
– Irkın yüksek verimli olması her zaman yüksek kar sağlayacak anlamına gelmez
• Yemleme
– Ne eksik ne fazla, zamanında, yeterli ve hakettiği kadar
• Barınak
– Ucuz, kullanışlı, çalışanı yormayan, her hayvan grubu için farklı
Süt gelirini artırmak-2
İnek başına süt verimini artırmak
• Doğum mevsimi
– Yüksek sıcaklık ve havalandırılmayan ahırlar süt verimini düşürür
• İki doğum arası sürenin uzaması
– İneğin ömür boyu süt ve buzağı verimini düşürür
– Verimsiz dönem masrafını artırır
– Sürü yenileme maliyetini yükseltir
• Sağlık koruma- mastitis vb
– Ölüm oranı artar
– Tedavi masrafları artar
– Kısırlık artar
– Süt üretimi düşer
– Süt kalitesi düşer
Süt fiyatını artırmak
• Kaliteli süt elde etmek
– Sağlıklı inek
– Xxxxxxxx xxxxx
– Dezenfekte edilmiş sağım ekipmanı
• Sağım makinesi
• Güğüm
• Soğutma tankı
• Uygun örgütlenme ile toplu satış
• Toplama ve pazarlama maliyetini düşürme
• Mevsimsel dalgalanmayı dikkate alma
• Süte su kimyasal vb katkılar katmama
• İtibarlı alıcıyla ve yasalara uygun çalışma
Buzağı Gelirini Artırmak
• Her inekten yılda bir buzağı almak
• Buzağı ölümlerini azaltmak
• Sürü yenileme hızını düşürmek, yani ineklerin uzun süre sürüde kalmasını sağlamak,
• Buzağıyı uygun yaş ve zamanda satmak
• Buzağı, ölüm oranı yüksek işletmeler mümkün olduğu kadar erken satılmalı, örneğin bir haftalık
Ölüm oranı düşük ve nakit ve yer sıkıntısı olmayan işletmeler
• Erkekleri
– Besiden sonra veya
– Bir yaş civarında satmalıdır
• Dişileri
– Gebe düve veya
– İnek olarak satabilir
GİDER
• 1. İNEKLERE YAPILAN MASRAF
– YEMLEME
– TOHUMLAMA
– BAKIM YÖNETİM
• 2. DÖLLERE YAPILAN MASRAF
– SÜT İÇİRME
– YEMLEME
– BAKIM – YÖNETİM
• 3.YATIRIM VE YÖNETİM GİDERİ
• 4. FAİZ
• 5. SAĞLIK VE TEDAVİ GİDERLERİ
• 5. HAYVAN KAYIPLARI
• 6. SÜRÜ YENİLEME MALİYETİ
İNEKLERE YAPILAN MASRAFLAR AZALTILABİLİR Mİ?
• Dengeli Rasyon
• Nitelikli kaba yem
• Erken boğaya verme * 15- 18 ay
1 kg sütün YEM maliyeti 0.5-0.6 YTL ARASINDA DEĞİŞMEKTEDİR.
• SÜT YEM ORANI 0.9-1.3 ARASINDADIR. UYGUN DEĞER 1.5-2.0 dir
TOHUMLAMA
Kızgınlık gözleme ve zamanında tespit Sperma ve tohumlama fiyatını düşürme
• Bir gebelik için tohumlama sayısının her artışı, tohumlama ve sperma bedeline ek olarak uzayan iki doğum arası süre ve birim zamanda daha az döl demektir
DÖLLERE YAPILAN MASRAF
Süt pahalı ise az sütle kısa sürede büyütme Minimum 5 hafta 110-140 kg süt
Uygun 8 hafta 200-225 kg süt yeterli olur Buzağı maması mı Süt mü?
Buzağıya verilecek miktarlar ve fiyat belirler
1 kg mama fiyatı> 8-9 kg süt ise mama daha pahalı olabilir. Buzağı mutkala kısa doğumdan hemen sonra ağız sütü içmelidir. Buzağılar kaliteli yemlerle beslenmelidir.
Buzağıya bozuk süt verilmemelidir Buzağıya elden süt içirilmelidir Buzağı barınakları havadar olmalıdır
Buzağı soğuktan değil, bir soğuk bir sıcak ortama maruz kalmaktan korunmalıdır En iyisi ferdi buzağı bölmeleridir
Bir buzağının ölmesi sadece kardan kayıp değil, en azından sperma ve tohumlama masrafının da boşa gitmesidir.
• ERKEN damızlıkta kullanmak gerekir
• Sürü yaklaşık 4 yılda bir yenileniyorsa;
• 100 başlık bir sürüde olması gereken dişi sayısı, İlkine doğurma yaşı 24 ay olduğunda 55 30 ay olduğunda 70 baştır
15 baş hayvan fazladan beslenir
SÜRÜ YENİLEME MALİYETİ düşürülebilir
• Sürü yenileme maliyeti kabaca
• Sürüye katılan bir düvenin fiyatı ile sürüden çıkan bir ineğin sağlayacağı gelir arasındaki fark esas alınarak hesaplanabilir.
• Düşürmek için;
• Hayvanlardan uzun süre yararlanmak
• Kasaplık değeri yükseltecek tedbirler almak
YATIRIM VE YÖNETİM GİDERİ
• Basit barınaklarda çalışmak (Sağımhane ve temizlik için harcamadan kaçınmamak)
• Aşılama vb sağlık koruma tedbirlerini zamanında almak
• Nitelikli yem kullanmak
• Fiyat yüksekliği bazen pahalı ile aynı anlama gelmez
• Ahırı kullanılmayan malzemeler deposu haline getirmemek
• Xxxxxx ve ahırın ne kazandıracağını dikkatle hesaplamak
Desteklemelerden yararlanmak –yem bitkileri
2009 yılı bütçesinden ödenecek 2008 destekleri –yem bitkileri
1 | Yonca | 115 YTL/dekar |
2 | Korunga | 75 YTL/dekar |
3 | Yapay çayır, mera | 75 YTL/dekar |
4 | Tek yıllık | 30 YTL/dekar |
5 | Silajlık tek yıllık yem bitkileri ve silajlık mısır | 45 YTL/dekar |
Desteklemeler- sığır
1 | Melez ırklar | 300 YTL/baş |
2 | Saf ırklar | 350 YTL/baş |
3 | Hastalıklardan ari işletmeler | 400 YTL/baş |
4 | Manda | 300 YTL/baş |
Sığırcılık: sorunlar ve öneriler
DAMIZLIK ÜRETİMİ
• İşletme damızlık üretmelidir.
• Bir araya gelinerek “düve yetiştirme maliyeti” düşürülebilir”.
• Düve üretim merkezleri kurulmalıdır.
• Yeni kurulan büyük işletmelerin damızlık bulmakta zorlandıkları gerekçesiyle BSE kısıtı kaldırılarak, BSE çıkmış ülkelerden, ABD, ithalata başlanmıştır. İthalat sektöre ZARAR verecektir
• Türkiye İHRAÇ EDİLEBİLİR damızlık ÜRETMELİDİR
Suni Tohumlama
• ST’nin ıslah amacına hizmet etmesi Kullanılan spermanın kalitesine bağlıdır.
• İthal sperma miktarı
– 2002’de 338 bin doz
– 2006’da 2.1 milyon dozu aşmıştır.
• ST’yi yaygınlaştırma adına yapılanlar süreklilik kazanacak bir yapı kurmayı hedeflememiştir
• Tohumlama haksız rekabetin sürdüğü bir ticari faaliyete dönüşmüştür
• Üreticiler yapay tohumlama alanında, yapay tohumlama yapmak üzere, eğitilmelidir.
Türkiye sığırcılığında değişim-1
• İşletme sayısı AZALACAKTIR KALACAKLARDAN OLMAK GEREKİR.
• İşletme başına sığır sayısı ARTMALIDIR, 100-500 -1000 DEĞİL
• Kısa sürede ortalama 10-15 baş inek
Türkiye sığırcılığında değişim-2
• Süt sanayii tekelleşme eğilimini sürdürecektir
• ÖRGÜTLERE AĞIRLIK VERİLMEDİR
• Kırsal süt sanayii-küçük orta işletme desteklenmelidir
• Perakende ayağında da tekeleşme eğilimi güçlenmiştir.
• YASAL DÜZENLEME GEREKMEKTEDİR
Türkiye sığırcılığında değişim-3
• Süt fiyatları çok fazla yükselmeyecek
• Süt kalitesi ve hijyen iyice önem kazanacak
• Çevreye duyarlılık artacak ve işletmeler çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalacaklar
• Sabit yatırım ve alet ekipman masrafları xxxxxxx
Türkiye sığırcılığında değişim-4
• Kaba yemin işletmede üretilmesi daha da önemli ve üretimin sürdürülmesi için belirleyici hale gelecek
• Gübre kullanımı yaygınlaşacak
• Örgütlenme önem kazanacak
• Orta büyüklükteki işletmelerde yatırım ve işçilik sorun olacak
Kamu
– denetlemeye odaklanmalı
Öneriler-1
– üretici örgütleri ve özel kuruluşların etkinlik kazanmasını teşvik etmeli
– Örgüt kirliliği ve yandaş örgüt yaratmaktan kaçınmalıdır
Öneriler-2
Kamu
• Salgın hastalıkların kontrolü yerine yok edilmesini hedeflemeli ve buna uygun davranmalı
• Süt üreticileri ve üretici örgütlerinin de süt sanayi içinde yer alması yani sanayici olmalarını sağlamalı
• Kaçak hayvan girişine engel olmalı
Öneriler-3
• Destek ve teşvikler
•
✓ İşletmelerin büyümesini
✓ Örgütlenmeyi
✓ Pazarda istikrarı sağlamayı
✓ İhracatı teşvik etmeyi sağlayacak şekilde verilmeli
✓ Destekler belirli büyüklük seviyeleri ile sınırlanmalı
✓ HAYVAN BAŞINA DESTEKTE ISRAR EDİLMEMELİDİR
Öneriler-4
• Üretici,
• Süt:yem paritesinin yükseltilmesini sağlayacak tedbirler almalı,
• Maliyetleri düşürücü tedbirlere ağırlık vermeli,
• Üretimde kaliteden taviz vermemeli,
Öneriler-5
• Sığırlardan et üretimini artırmak için;
– Doğu Anadolu’da uygun genotiplerle kullanma melezlemesine hız verilmeli
– ST önündeki engeller kaldırılmalı, daha etkin ve ucuz yollar bulunabilmeli
– Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler sığır besiciliği yapabilmeli
Öneriler-6
• Üretici örgütleri
– Desteklenmeli
– Büyüyecek işletmelere her türlü teknik bilgi verecek konuma ulaştırılmalı
– Birbirleri ile düşmanlık edxxxx xxxx getirilmeden görev ve alan tanımı yapılmalı
– Örgütlerde demokratik olmayan tavırlar engellenmeli
Öneriler-7
AB sürecinin Türkiye’yi ithalatçı konuma taşımasına imkan sağlanırsa; hem üretim düşecek hem de fiyatlar ve işsizlik artacaktır.
• Düzenlemeler ihracatçı olmayı hedefleyerek yapılmalıdır. Türkiye ihracatçı bir ülke olabilir
• Aksinde bu günün işletme sahiplerinin pekçoğu benzer işletmelerin işçileri bile olamayabilirler.
Buzağı Bakım ve Beslenmesi
Doç.Dr.Xxx Xxxxx XXXXX Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Öğretim Görevlisi
♣ İşletmede her yıl ineklerin yaklaşık %25’i sürüden çıkarılır.
♣ Düve yetiştirmede esas amaç, sürünün uzun ömürlü ve verimli hayvanlardan oluşmasını sağlamaktır.
♣ Buzağıları kendileri yetiştirirken (ki Türkiye’de işletmelerin büyük çoğunluğu bu şekilde hareket etmektedir), bazıları ihtiyaçlarını diğer işletmelerden sağlarlar.
• Toplam süt üretim maliyetinin %15-20’ini sürü yenilemede kullanılan hayvanlar oluşturmaktadır.
• İşletme her on inek için yaklaşık 3-4 dişi buzağıyı damızlık olarak elde tutmalıdır.
BUZAĞI YETİŞTİRME
• Buzağı ölümleri ergenlik yaşına kadar %20 dolaylarına yükselebilmektedir.
• İyi bakım besleme bu oran % 3-5’e kadar düşürülebilmektedir
• Buzağı büyütmenin amacı, sütten kesimde sağlıklı ve iyi gelişmiş olan, daha sonraki dönemlerde de bakım ve beslemeden en iyi şekilde yararlanabilen buzağılar üretmektir.
• Buzağı büyütmenin amacı, sütten kesimde sağlıklı ve iyi gelişmiş olan, daha sonraki dönemlerde de bakım ve beslemeden en iyi şekilde yararlanabilen buzağılar üretmektir.
• Buzağının sağlıklı olarak doğması ve büyümesi büyük ölçüde doğum öncesi, doğum ve doğumun hemen sonrasında ana ve yavruya uygulanacak özenle çok yakın ilişkilidir.
Doğum öncesi buzağı bakımı
Çizelge 1. Siyah alaca buzağının gebeliğin çeşitli dönemlerinde büyümesi
Gebelik Dönemi (aylık) | Embriyo uzunluğu (cm) | Ağırlık | Doğum Ağırlığının yüzdesi | Gebelik Dönemi (aylık) | Embriyo uzunluğu (cm) | Ağırlık | Doğum Ağırlığının yüzdesi |
1 | 1 | 2 g | 0,005 | 6 | 45 | 6.5 kg | 16.25 |
2 | 8 | 25 g | 0,062 | 7 | 60 | 10.0 kg | 25.00 |
3 | 15 | 250 g | 0,625 | 8 | 75 | 16.5 kg | 41.25 |
4 | 25 | 1.0 kg | 2,500 | 9 | 80-100 | 40.0 kg | 100.00 |
5 | 35 | 2.6 kg | 6,500 |
Doğumda buzağı bakımı
• 12-16 'lik alanlardır (Akman 2003).
• sakin bir alanda olmalı, bol ve temiz yataklık kullanılmalıdır.
• Aydınlatma ve havalandırma sağlanmalı, hava cereyanı engellenmelidir.
• ölü doğum oranı %5’e kadar düşürülebilmektedir.
Buzağıya doğumdan hemen sonra yapılması gerekenler:
• Ağız ve burun delikleri temizlenerek buzağının nefes alması sağlanmalıdır.
• Göbek kordonu yaklaşık 3-4 cm kalacak şekilde kısaltılır.
AĞIZ SÜTÜ
Kolostrum (ağız sütü)
İlk iki sağımda elde edilen (24 saat) süte kolostrum, 3.-6. (hatta 8.) sağım arasında elde edilen süte “transit milk” geçiş sütü adı verilmektedir.
Çizelge 2. Ağız sütü ile normal sütün karşılaştırılması
İçerik | Ağız Sütü | Geçiş sütü | Normal süt | |
1. gün | 2. gün | 3. gün | ||
Kuru madde % | 23.9 | 17.9 | 14.1 | 12.9 |
Protein % | 14.0 | 8.4 | 5.1 | 3.1 |
Kazein % | 4.8 | 4.3 | 3.8 | 2.5 |
Yağ % | 6.7 | 5.4 | 3.9 | 3.5 |
Laktoz % | 2.7 | 3.9 | 4.4 | 5.0 |
Mineral % | 1.03 | 0.90 | 0.81 | 0.74 |
İmmunoglobulinler % | 6.00 | 4.20 | 2.40 | 0.09 |
Vit. A (mg/100ml) | 295 | 190 | 113 | 34 |
Vit. B12 (mg/100ml) | 4.9 - 2.5 | 0.6 | ||
Vit. D (IU/g yağ) | 1.8 - 0.9 | 0.41 | ||
Vit. E (mg/g yağ) | 84 | 76 | 56 | 15 |
Kıvamlı ve sarımtrak yapı kolostrumun immunoglobulinlerce zenginliğini, bir başka deyişle kalitesini gösterir.
KOLOSTROMETRE (Ağız sütü kalite ölçer)
Kolostrumun immunglobülin miktarı ile özgül ağırlığı (optimum 1.056 gr/ ) arasındaki bağıntıyı baz alarak ölçen aletlerdir.
3 sınıfa ayrılır (Xxxxxxxx 1998, Xxxxxxx 2006):
• Zayıf (kolostrometre kırmızıda) <22 mg/ml
• Orta (kolostrometre sarıda) 22-50 mg/ml
• Çok iyi (kolostrometre yeşilde) >50 mg/ml
Kolostrumun Muhafazası
• Dondurularak
• Ekşitilerek saklanabilir
Kolostrumun dondurulması
• Buzdolabında bir hafta saklanabilir.
• Bir öğünlük miktarlara (1,5-2 kg’lık şişelerde) ayrılarak dondurulabilir (-20 °C).
• Çözdürmenin 45-50 °C’lik sıcak su banyosunda gerçekleştirilmesi ve içirme öncesi vücut sıcaklığına (36-38°C) indirilmesi uygun olur.
Kolostrumun fermantasyonu
• Fermantasyonda % 0.3 formik asit, % 0.7 asetik asit veya % 1 propiyonik asit kullanılmaktadır.
• Fermantasyon sırasında ortam oda sıcaklığında (20 °C) olmalı
• Plastik bidon kullanılması ve günde bir kez karıştırılması önerilmektedir.
• Küf miktarı fazla olan kolostrum kullanılmamalıdır.
• Bir aydan fazla depolanmamalıdır.
• Immunoglobulin, fermente kolostrumda iyi korunmasına rağmen, absorbsiyon taze kolostrumdakine göre daha düşük olmaktadır.
Çizelge 3. Farklı koşullarda saklanan kolostrum ve süt ikame yemi ile beslenen buzağılarda canlı ağırlık ve sıvı yem reddetme oranı
Özellik | Kolostrum saklama şekli | Süt ikame Yemi (n=10) | |
Buzdolabında (n=10) | Dış ortamda (n=8) | ||
Sıvı yemi reddedenler, % | 0.10 | 0.75 | 0.40 |
Sütten Kesim Ağırlığı, kg (3- 37. gün) | 56.40 | 46.69 | 55.86 |
Canlı Ağırlık artışı, g (3-37. gün) | 478.4 | 201.0 | 463.0 |
Doğumdan Sütten Kesime Kadar Buzağı Büyütme
Süt emme döneminde amaç, buzağıların sağlıklı ve yeterli iskelet gelişimi sağlamalarıdır.
5. Normal süt en önemli seçenektir.
6. Süt tipi, öğün sayısı, besleme metodu ve sütün sıcaklığı gibi faktörler de önemlidir.
7. Her 10-12 kg/gün canlı ağırlığı için 1 kg süt verilmesi,
8. Buzağıya sütün iki öğünde verilmesi önerilmektedir
9. Buzağının ihtiyacı olan süt bir öğünde verildiğinde fazla süt sindirim bozukluklarına neden olabilir
Süt içirme yöntemleri
• Doğal emzirme
• Elden içirme
Beslemede kullanılacak süt tipi
Buzağı beslemede ekşitilmiş süt, fazla kolostrum, fazla geçiş sütü, satılamaz süt (mastitisli veya antibiyotikli), yağsız süt veya normal süt kullanılabilir.
a) Ekşitilmiş süt
Kolostrum, geçiş sütü veya normal süt ekşitilerek buzağı beslenmesinde kullanılabilir.
Fazla kolostrum plastik kaplara konup, ağzı kapatılarak oda sıcaklığın (20°C) da saklanır. Yaklaşık 12 gün sonra laktik asit fermantasyonu sonucu kolostrumun pH’sı 4 civarında sabitleşir ve bu şekilde 3 - 4 hafta 10-15 °C’de saklanarak beslemede kullanılabilir.
b) Normal Süt
Buzağı doğum ağırlığı (kg) | Haftalar ve günlük içirilecek süt miktarı (kg) | Toplam süt tüketimi (kg) | ||||
1. hafta | 2. hafta | 3. hafta | 4. hafta | 5. hafta | ||
25 - 29 | 2,5 | 3,0 | 3,0 | 2,0 | 1,5 | 84,0 |
30 – 34 | 3,0 | 3,0 | 3,5 | 3,0 | 2,0 | 101,5 |
35 - 39 | 3,5 | 4,0 | 4,0 | 3,5 | 2,0 | 119,0 |
40 – 44 | 4,0 | 4,5 | 5,0 | 3,5 | 2,0 | 133,0 |
45 - 49 | 4,0 | 5,0 | 5,5 | 4,0 | 3,0 | 150,5 |
5,0 | 5,5 | 6,0 | 4,0 | 3,0 | 164,5 |
c) Mastitisli Süt VERİLMEMELİDİR.
d) Yağsız Süt
• Yağsız süt, diğer sütlere göre protein içeriği yüksek, ancak enerji (%50) ve çözünebilir vitaminler (Vitamin A ve D) bakımından içeriği düşüktür.
• 3 haftalık yaşta buzağı başlangıç yemini önemli miktarda tüketen buzağılarda kullanılmalıdır.
e) Süt İkame Yemi (Buzağı Maması)
Süt ikame yemleri süt kuru maddesi içeren toz halindeki ürünlerdir.
Kuru madde içeriğine ve üretici firma tavsiyesine göre 6-7 veya 9 kısım su ile karıştırılarak kova, emzikli kova, biberon veya otomatik buzağı besleyiciler ile buzağılara verilir.
Çizelge 5. Süt ikame yemi ile besleme programı
Yaş (gün) | Besleme yöntemi | Buzağı doğum ağırlıkları (kg) | |||||
23 | 34 | 45 | |||||
0-5 | Kolostrum ve geçiş sütü, kg | 0.9-1.1 | 1.4-1.8 | 1.8-2.3 | |||
Mama, g Su, g | Mama, g Su, g | Mama, g Su, g | |||||
6-14 | Süt ikame yemi1 | 91 | 817 | 136 | 1262 | 182 | 1634 |
15-sütten kesim | Süt ikame yemi2 | 136 | 1000 | 182 | 1317 | 227 | 1680 |
(Bir birim süt ikame yemi 9 birim su ile karıştırılır. Bir birim süt ikame yemi 7 birim su ile karıştırılır.
Karışımdaki suyun sıcaklığı 40-45 °C olursa içirilme esnasında 36-37 °C sıcaklık sağlanabilir.
Doğumdan Sütten Kesime Kadar Buzağı Büyütme Buzağıların su ihtiyacı
Yaş (Ay) | Xxxxxx | Xxx (Ay) | Miktar |
1. | 5.0-6.0 | 5-14 | 14.0-17.0 |
2. | 6.0-9.0 | 15-17 | 22.0-29.0 |
3. | 8.0-11.0 | 18-24 | 28.0-36.0 |
4. | 11.0-13.0 |
Sütten Kesme
GÜNLÜK TÜKETİLEN KESİF YEM MİKTARI
Doğum ağırlığının yaklaşık %1’i kadar kuru madde tükettiğinde sütten kesilebilir. Bunun yanı sıra;
Buzağılar yaş,
canlı ağırlık,
canlı ağırlık artışı,
günlük toplam sıvı ve katı yem tüketimi göz önüne alınarak da sütten kesilir.
Çizelge 7. Siyah Alaca ve Jersey ırkları için önerilen sütten kesim ağırlığı ve günlük canlı ağırlık artışları
Siyah Alaca | Jersey | |
Doğum ağırlığı (kg) | 35 | 25 |
Sütten kesim ağırlığı (kg) | 75 | 60 |
Sütten kesim için istenilen günlük canlı ağırlık artışı (kg/gün) |
6 hafta | 1 | 0,8 |
8 hafta | 0,7 | 0,6 |
10 hafta | 0,6 | 0,5 |
Erken Sütten Kesme
Buzağı 2 gün üst üste 800-1000 gr / gün (> 500 gr) kesif yem tüketiyorsa sütten kesilebileceği bildirilmiştir (Anonymous 2006).
Siyah Alaca buzağılar
35-40 günlük yaşta ve 65-70 kg canlı ağırlıkta
Çizelge 8. Normal sütle buzağıları 5 veya 7 hafta süreyle büyüterek sütten kesme programları
Hafta | Canlı A. (kg) | 5 Hafta | 7 Hafta | ||
1. Seçenek Süt (kg/gün) | 1. Seçenek Süt/CA (%) | 2. Seçenek Süt (kg/gün) | 2. Seçenek Süt/CA (%) | ||
Doğum | 40 | Ağız Sütü (2-3 kg) | 6 | Ağız Sütü (2-3 kg) | 6 |
2 | 44 | 3.0-3.5 | 7-8 | 4.0 | 9 |
3 | 48 | 3.5-4.0 | 7-8 | 4.0 | 8 |
4 | 52 | 4.0 | 7-8 | 4.0 | 8 |
5 | 56 | 3.0-3.5 | 5-6 | 4.0 | 7 |
6 | 60 | 2.0 | 3-4 | 3.0 | 5 |
7 | 64 | 2.0 | 3 | ||
8 | 68 | 2.0 | 3 | ||
Toplam | 130-140 | 180-190 |
Akbulut ve Bayram (1999), esmer ve siyah alaca ırkı buzağıların 500 gr/gün kesif yem
4-5. haftalar sütten kesme
Siyah Alaca 100 dişi buzağıyı 28., 35., 42., 56. ve 70. günde sütten kesmişlerdir.
Sütten kesim yaşı (gün) | |||||
28 | 35 | 42 | 56 | 70 | |
180. Gün canlı ağırlığı (kg) | 160.0 | 162.4 | 167.7 | 169.3 | 175.4 |
Buzağıların Bakımı
• Numaralama
• Boynuz köreltme
• Fazla meme başlarının alınması
6. Boynuz köreltme
• Kimyasal yolla boynuz köreltme
• Dağlayarak boynuz köreltme
• Fazla meme başlarının alınması
Doğumdan hemen sonra veya 3 aylık yaştan önce alınması önerilir.
Sütten Kesimden Sonra Büyütme
Sütten kesim -3 ay, 4-6 ay, 7-12 ay, 13-22 ay ve 23 ay-doğum arası.
Sütten kesimden - üç aylık oluncaya kadar büyütme
Grup halinde (5-10’ar baş) yerleştirilirler.
Canlı ağırlığı ve cinsiyetleri dikkate alınarak ayrılmalıdır. 500 g/gün canlı ağırlık artışı
Buzağı başlatma yemi 2.0 kg’a yükseltilebilir.
Üç - altı ay arası büyütme
Dişiler için günlük 550-650 g canlı ağırlık artışı, Hayvanların belirli aralıklarla tartılması,
Kesif yem miktarı günlük 2,5 kg,
Erkek ve dişi buzağılar en geç 6 aylık yaşta ayrılmalıdır,
3-8 aylık yaşlar arasında bulaşıcı yavru atma (Brucella abortus) hastalığına karşı aşılanmalıdır.
Altıncı aydan bir yaşına kadar büyütme
• Kaba yem ve varsa mer’aya dayalı bir besleme,
• Günlük canlı ağırlığın %1’i kesif yem.
Meme gelişimi
Fötal dönemde ebriyo 35 günlükken meme şekillenmekte,
2 aylık olduğunda meme tomurcukları ve meme başı şekillenmekte, Meme lobları 5 aylıkken oluşmaktadır.
3 aylık yaşta meme dokusunda hızlı bir büyüme olmakta, Diğer vücut kısımlarına göre 2-4 kat daha fazla büyüme
Meme dokusundaki en hızlı büyüme gebelik döneminin 7. ayından sonra gerçekleşir.
Altıncı aydan bir yaşına kadar büyütme
Tohumlamadan önceki dönemde fazla ağırlık kazancı meme bezlerindeki salgı dokusunun yetersizliği nedeniyle ilk ve sonraki laktasyonlarda süt verimini azaltmaktadır.
Tohumlamadan önce ortalama canlı ağırlık kazancının 700-800 gr/gün olması önerilmektedir.
14-16 aylık yaşta damızlıkta kullanma Günlük 650-750 gr canlı ağırlık kazancı
Yeterli vücut kondüsyonunda (3,0) olması gerekir.
Bir yaşından doğuma iki ay kalana kadar bakım ve besleme
Siyah Alaca
tohumlama yaşını 13-15 ay, canlı ağırlık 340-370 kg, cidago yüksekliği 122-127 cm, buzağılamanın yaklaşık 24 ay,
doğumdaki canlı ağırlık 550-600 kg, cidago yüksekliği 132-137 cm,
Çizelge 9. Siyah Alaca ve Jersey ırkı genç dişi damızlıkların farklı gelişme dönemleri için önerilen canlı ağırlık, göğüs çevresi ve cidago yüksekliği
Yaş (ay) | Siyah Alaca | Jersey | ||||
Canlı Ağ. (kg) | Göğüs Çev. (cm) | Cidago Yük. (cm) | Canlı Ağ. (kg) | Göğüs Çev. (cm) | Cidago Yük. (cm) | |
Doğum | 42 | 74 | 74 | 25 | 62 | 66 |
1 | 52 | 81 | 79 | 32 | 75 | 69 |
2 | 73 | 91 | 86 | 50 | 79 | 76 |
4 | 123 | 111 | 99 | 82 | 97 | 86 |
6 | 177 | 127 | 107 | 127 | 112 | 97 |
8 | 232 | 140 | 112 | 163 | 122 | 102 |
10 | 277 | 150 | 117 | 200 | 132 | 107 |
12 | 318 | 157 | 122 | 232 | 141 | 109 |
14 | 354 | 164 | 125 | 259 | 147 | 112 |
16 | 386 | 169 | 127 | 281 | 151 | 114 |
18 | 413 | 173 | 130 | 304 | 154 | 117 |
20 | 445 | 178 | 132 | 327 | 160 | 119 |
22 | 477 | 182 | 135 | 350 | 163 | 122 |
24 | 513 | 187 | 137 | 377 | 168 | 125 |
23. ay ile doğuma kadarki dönemde düvelerin bakım ve beslemesi
Siyah Alaca düveler için ilk doğurma yaşının 22-24 ay ve canlı ağırlığın 580-610 kg olması uygun bulmaktadır.
Buzağılamadaki vücut büyüklüğüne ek olarak büyüme döneminin çeşitli zamanlarındaki büyüme hızı meme gelişimini ve ömür boyu performansı etkileyebilir.
Xxxx ve Xxxxxxx (1976), ilk buzağılama yaşının 22,5-23,5 ay canlı ağırlığın ilk laktasyon süt verimini daha çok etkiler.
7730
7500
7270
7040
6810
6580
6350
417
454
499
545
590
636
681
Buzağılama Ağırlığı (kg)
Optimum ilk laktasyon süt verimi, buzağılama yaşından bağımsız olarak, buzağılama öncesi canlı ağırlığı yaklaşık 550-600 kg olduğunda meydana gelmiştir.
ekil 2. İlkine buzağılama yaşı 20, 22, 24, 26, 28 ve 30 ay ve farklı canlı ağırlıkta olan Siyah laca düvelerin ilk laktasyon süt veriminin tahmini (Looper ve Bethard 2000)
Süt verimi (lt)
Ş A
ABD’de doğumdan sonra aylık masrafı 55-65 dolar.
İlk buzağılama yaşının bir gün gecikmesinin servis periyodunun bir gün gecikmesinden 13 kez daha masraflı olduğu tahmin edilmektedir.
Buzağılama yaşının gecikmesinin yetiştirme masraflarını ilk 24 aydan sonraki her ay için düve başına 50-150 YTL artırdığı bildirilmektedir.
Çizelge 10. İlk buzağılama yaşı ve sürü yenileme oranına bağlı olarak, 100 başlık bir sürüde sürü büyüklüğünü korumak için ihtiyaç duyulacak doğurmamış her yaştan dişi sayısı
Sürü yenileme oranı (%) | İlkine buzağılama yaşı (ay) | |||||||
22 | 24 | 26 | 28 | 30 | 32 | 34 | 36 | |
20 | 40 | 44 | 48 | 51 | 55 | 59 | 62 | 66 |
22 | 44 | 48 | 52 | 56 | 61 | 65 | 69 | 73 |
24 | 48 | 53 | 57 | 62 | 66 | 70 | 75 | 79 |
26 | 52 | 57 | 62 | 67 | 72 | 76 | 81 | 86 |
28 | 56 | 62 | 67 | 72 | 77 | 82 | 87 | 92 |
30 | 61 | 66 | 72 | 77 | 82 | 88 | 94 | 99 |
32 | 65 | 70 | 76 | 82 | 88 | 94 | 100 | 106 |
34 | 69 | 75 | 81 | 87 | 94 | 100 | 106 | 112 |
BUZAĞI BARINDIRMA SİSTEMLERİ
Buzağı vücut ısısını, doku izolasyonu, dış izolasyon (kıl örtüsü), terleme ve solunum yoluyla suyun buharlaşması mekanizmaları aracılığıyla düzenler.
Termonötral bölge
üç aylıktan küçük buzağılar için 15-20 °C,
üç aylıktan büyük buzağılar içinse 10-15 °C’dir.
Bir buzağı barınağının taşıması gereken temel özellikler;
5. buzağılara uygun çevre koşullarını sağlamalıdır,
6. tedavi gereksinimini ve buzağı ölümlerini en aza indirmelidir,
7. buzağıların bakım ve beslenmesi kolay, işgücü gereksinimi az olmalıdır,
8. kolay ve ucuz inşa edilmelidir.
Buzağıların bireysel bölmelerde barındırılması İnek sayısı (N),
Doğum oranı (DO),
Bir yıldaki doğumların kaç aya toplandığı (A, ay) ve Süt içirme süresi (S, ay)
Bireysel bölme sayısı (BB)=?
BB= (N x DO x S) / A eşitliği ile hesaplanabilir (Akman 2003).
Örneğin 100 başlık bir işletmede
- Doğum oranının % 90 olacağı,
- Doğumların altı ay içinde tamamlanacağı ve
- Buzağılara iki ay süt içirileceği düşünülüyorsa, bireysel bölme ihtiyacı BB= (100 x 0.90 x 2)/6 = 30 adet
Grup bölmeleri
• Serbest barındırma sistemlerinde, buzağıların hareket gereksinimleri karşılanmaktadır.
• Sığırlar beraber yemlenmek ve dinlenmek isteyen sürü hayvanları olduğu için beraber yem alımı buzağının öğrenme sürecini hızlandırarak kesif yem ve kuru ot tüketimi üzerinde olumlu etkide bulunur.
• Yeterli altlık kullanılması durumunda hayvanlar her zaman kuru ve temiz olur.
• Özellikle emzikli süt otomatları ile veya emzikli büyük tanklarda ekşitilmiş soğuk sütle besleme yapılması durumunda işgücü kullanımı en düşük düzeyde olur.
Grup bölmeleri SAKINCALARI
• Hayvanların karşılıklı olarak birbirlerinin kulak, göbek bağı, meme başları gibi vücut kısımlarını emmelerine oldukça sık rastlanır.
• Daha az güçlü buzağıların yem yemeleri güçlü buzağılarca engellenecek ve gelişmelerinin gerilemesine neden olacaktır.
Özkütük ve Göncü (1998), üç ayrı materyalden (sac, fiberglas ve kontrplak) yapılan kulübelerin buzağı gelişmeleri ve yem tüketimleri üzerine etkileri araştırmıştır.
Araştırıcılar fiberglas kulübede büyütülen buzağıların en iyi değerleri oluşturduğunu ve buzağı kulübelerinde buzağı büyütmenin, geleneksel barındırma şeklinden daha iyi sonuç verdiğini bildirmiştir.
GENÇLERİN BARINDIRILMASI
Sığır barınaklarının özellikleri;
• Kötü hava koşullarından korumalıdır.
• Hayvanların yem ve su ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılamalarına imkan vermelidir.
• Gübre temizliği ve yemlemenin kolayca yapılabilmesine imkan vermelidir.
• Çeşitli yaş gruplarından hayvanları barındıracak ünitelere sahip olmalıdır.
• İşgücü ihtiyacını en aza indirmelidir.
• Ahır maliyeti olabildiğince düşük olmalıdır.
• İşletmenin zamanla büyütülebileceği göz önüne alınarak inşa edilmelidir.
• İşletmenin zamanla yaratacağı kirliliğin çevreye vereceği rahatsızlık ve zararı en aza indirecek bir alan seçilmeli ve bunun için gerekli tedbirler alınmalıdır.
Çizelge 11. Bir işletmede bulunabilecek farklı yaş gruplarında hayvan sayısı
İNEK SAYISI | ||||
Yaş Grupları | 100 | 250 | 500 | 1000 |
18-24 Aylık Düve | 17 | 43 | 85 | 170 |
12-17 Aylık Düve | 18 | 45 | 90 | 180 |
6-11 Aylık Dişi Dana | 19 | 48 | 95 | 190 |
3-5 Aylık Dişi Buzağı | 11 | 28 | 55 | 110 |
0-2 Aylık Dişi Buzağı | 12 | 30 | 60 | 120 |
12-17 Aylık Tosun | 18 | 45 | 90 | 180 |
6-11 Aylık Dana | 19 | 48 | 95 | 190 |
3-5 Aylı Erkek Buzağı | 11 | 28 | 55 | 110 |
0-2 Aylık Erkek Buzağı | 12 | 30 | 60 | 120 |
Toplam | 237 | 593 | 1185 | 2370 |
Genç hayvanlar bağlanmamalı ve serbest büyütme sistemleri üzerinde durulmalıdır.
Hayvan başına 30-60 cm yemlik alanı her 15-20 hayvan için bir suluk
beton zeminde hayvan başına yaklaşık 3-3,5 m2/baş,
toprak zeminde ise hayvan başına yaklaşık 8.0 alan yeterlidir.
Hayvan refahı ile ilgili düzenlemelerde canlı ağırlığa bağlı olarak en az;
<150 kg 1,5
150 - 220 kg 1,7
>220 kg 1,8 taban alanı
Sığırların Çevre İstekleri
Sığırları etkileyen iklim unsurları denilince ilk akla gelenler sıcaklık, nem ve rüzgar hızıdır.
Sıcaklık
• verimlerini ve vücut sıcaklıklarını hiç zorlanmadan koruyabildikleri sıcaklık dereceleri arasıdır.
• 10-15 °C’ler arası olarak bilinir
• -18 °C den başlayıp +24 °C'e kadar uzanır
Türkiye'de sığırlar için soğuğu bir problem olarak görmemek gerekir. Bu sadece ergin sığırlar değil, gençler ve buzağılar için de geçerlidir.
Nem
% 60-80
Yüksek nem, çok yüksek veya çok düşük sıcaklıkla bir arada seyrederse sorun yaratır.
-8 ile +25 °C
Rüzgar hızı
Sığırları kış aylarında sert esen rüzgardan korumak gerekir
Havalandırma
Havalandırma ahır içerisindeki fazla ısı, nem ve kötü kokunun dışarı atılması için gereklidir.
Kapalı ahırda barındırılan bir buzağı için 10 /saat ve sağmal bir inek için 50 / saat civarında havalandırma sağlanmalıdır.
Aydınlatma
ahır tabanı alanının % 5'i kadar pencere alanına 11*30*0.05=16.5 çatıya ışık geçiren örtü elemanları florasan ampul
Sağım hane dışındaki alanlar 16 'ye kadar 40 watlık bir florasan ampül yeterli iken, sağım hanede aynı alan için iki ampüle ihtiyaç olur.
SONUÇ
• Hayvansal üretimin başarısı temelde elde edilen döllerin sağlıklı bir şekilde büyütülmesine dayanmaktadır.
• Bu hem hayvan ıslahı ile sağlanacak ilerlemenin hem de işletmenin gelirinin artması için zorunludur.
• Süt sığırcılığı gibi, her anadan yılda bir yavru alınabilen hayvan türleri için konu çok daha fazla önem kazanmaktadır.
Süt Piyasa Düzenleri
Xxxxx Xxxxxx KAYA KUYULULU Veteriner Hekim
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği
Süt Piyasa Düzenlemeleri
9. Fiyat düzenlemeleri 9.1.Fiyat belirleme 9.2.Müdahale alımları
9.3.Havuz ve ürün eşitleme sistemleri
10. Üretim düzenlemeleri
10.1. Arz yönetim sistemleri
10.1.1. Kota sistemi
10.1.2. Üretimi bırakma ve sürü çevrilmesi programları
10.1.3. Ortak sorumluluk vergisi
10.1.4. Mevsimsel arz düzenlemeleri
11. Tüketim düzenlemeleri
12. Dış ticaret düzenlemeleri
13. Kalitenin arttırılmasına yönelik kalite-fiyat ilişkilendirilmesi
SÜT ÜRETİMİ VE TİCARETİNDE ETKİN ÜLKELER
Sıralama | Üretim | İhracat (miktar) | İhracat (değer) |
1 | Hindistan | Almanya | Almanya |
2 | ABD | Yeni Zelanda | Fransa |
3 | Çin | Xxxxxx | Xxxxxxxx |
0 | Xxxxx Federasyonu | Hollanda | Yeni Zelanda |
5 | Pakistan | ABD | Belçika |
6 | Almanya | Belçika | Danimarka |
7 | Brezilya | Avustralya | Avustralya |
8 | Fransa | İngiltere | İrlanda |
9 | Yeni | Xxxxxxx | Xxxxxx |
Zelanda | |||
10 | İngiltere | Polonya | İngiltere |
AVRUPA BİRLİĞİ
• 1968’den bu yana Ortak Süt ve Ürünleri Piyasa Düzeni (fiyat düzenlemeleri-piyasa müdahalesi-dış ticaret düzenlemeleri)
• 1968’den bu yana tüketim düzenlemeleri
• 1970’den bu yana üretim düzenlemeleri (arz yönetim sistemleri)
• 1971-1997 sütte kalitenin sağlanması mevzuatı
• Çeşitli ülkelerde Süt Konseyi (Örn. Fransa’da üretici-sanayi-kooperatif, Hollanda’da üretici- kamu-sanayi-tüketici, İtalya’da üretici-sanayi-kamu hakemliği…vb) benzeri yapılanmalarla ulusal süt fiyat kontrolü
AVUSTRALYA
• 1920-2000 Süt piyasa düzeni
• Eyalet temelinde içme sütü piyasa düzeni (kota sistemi- üretim düzenlemesi)
• Federal bazda sanayi sütü piyasa düzeni (ürün eşitleme ve havuz sistemleri ile fiyat ve dış ticaret düzenlemeleri)
İSRAİL
• 1967’den bu yana süt piyasası düzenlenmekte
– Kota sistemi (üretim düzenlemesi)
– Temel fiyat uygulaması, Süt Konseyi - üretici ve kamu (fiyat düzenlemesi)
• Kalite mevzuatı
KANADA
• 1890’dan bu yana kalitenin arttırılmasına yönelik düzenlemeler
• 1935’den bu yana dış ticaret düzenlemeleri
• 1960’tan bu yana süt piyasa düzeni (fiyat düzenlemeleri ve arz yönetim sistemleri)
– Eyalet temelinde içme sütü piyasa düzeni – kota sistemi (arz yönetim sistemi- üretim düzenlemesi)
– Federal bazda sanayi sütü piyasa düzeni – kota sistemi (arz yönetim sistemi- üretim düzenlemesi)
İSVİÇRE
• Fiyat belirleme (fiyat düzenlemesi)
• 1970’den bu yana arz yönetim sistemleri (üretim düzenlemeleri)
• Dış ticaret düzenlemeleri
• Kalite mevzuatı
JAPONYA
10. İçme sütü piyasasında 1979’dan bu yana arz yönetim sistemleri (üretim düzenlemeleri)
11. Sanayi sütünde 1961’den bu yana fiyat belirleme ve müdahale alımları (fiyat ve dış ticaret düzenlemeleri) ve 1966’dan bu yana arz yönetim sistemleri (üretim düzenlemeleri)
12. Kalite mevzuatı
NORVEÇ ve İZLANDA
• Fiyat düzenlemeleri
• 1977’den bu yana arz yönetim sistemleri (üretim düzenlemeleri)
• Kalite mevzuatı
ABD
• Federal ve eyalet bazında temel fiyat belirlenmesi ve müdahale alımları, ürün eşitleme ve havuz sistemi (fiyat düzenlemeleri)
• Perakende satış fiyatı belirlenmesi (fiyat ve tüketim düzenlemesi)
• Dış ticaret düzenlemeleri
• Kalite mevzuatı
PİYASA DÜZENİ-SEKTÖR ETKİLEŞİMİ-1
• İŞLETME-SÜRÜ BÜYÜKLÜĞÜ
– Polonya örneği
2000 | 2001 | 2002 | 2003 | 2004 | 2005 | |
1-2 inek | 755.683 | 715.071 | 593.040 | 537.469 | 487.647 | 464.403 |
3-9 inek | 293.220 | 263.894 | 225.044 | 209.962 | 180.951 | 172.249 |
10-19 inek | 36.819 | 41.458 | 44.524 | 47.912 | 48.359 | 54.308 |
20-29 inek | 4.082 | 4.902 | 7.677 | 8.898 | 12.054 | 12.820 |
30-49 inek | 928 | 1.193 | 2.273 | 3.076 | 3.598 | 4.670 |
50-99 inek | 450 | 420 | 639 | 757 | 962 | 1.188 |
100-199 inek | 323 | 294 | 346 | 333 | 307 | 334 |
200-299 inek | 105 | 109 | 120 | 119 | 106 | 101 |
≥300 inek | 126 | 124 | 136 | 128 | 128 | 139 |
Ortalama sürü büyüklüğü | 2.8 | 2.9 | 3.3 | 3.6 | 3.8 | 3.9 |
• FİYAT
PİYASA DÜZENİ-SEKTÖR ETKİLEŞİMİ-2
• Kanada-Avustralya karşılaştırılması
• Xxxxx (2004) tarafından gerçekleştirilen araştırmada Kanada AB, ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda ile karşılaştırılmış ve Kanada’da sütün çiftlik çıkış fiyatının daha istikrarlı ve yüksek olduğu, iddia edildiğinin aksine tüketici fiyatlarının da diğer ülkelerden daha yavaş artış gösterdiği ortaya konmuştur.
• Xxxxx (2004) süt piyasa düzenlemelerinin tamamen kaldırılarak liberalleştirildiği Avustralya ve Yeni Zelanda’da hem üretici hem tüketicilerin diğer ülkelere göre avantajsız durumda olduğunu ifade etmiştir.
• Xxxxxxxxxxx (2005) ise bunun tam tersi yönde görüş bildirerek, bu iki ülkede sırasıyla 2000 ve 1984 yıllarında gerçekleştirilen reformların başarılı olduğunu ve Kanada’da arz yönetim sisteminden hem üreticilerin hem tüketicilerin zararlı çıktığını belirtmiştir.
TÜRKİYE
• Piyasa düzeni yok
• Fiyat ve üretim düzenlemesi yok
• Dış ticaret düzenlemeleri mevcut
• Kaliteye yönelik mevzuat eksikliği
TÜRKİYE İÇİN ÖNERİLER
7. Süt piyasa düzeni oluşturulmalı – etkin süt konseyi
8. Fiyat düzenlemeler i hem üretici hem tüketici fiyatlarında yapılmalı
9. Kalitenin arttırılmasına yönelik kalite-fiyat ilişkilendirilmeli (mevzuatla)
10. Üretim düzenlemesi yapılmalı
11. Tüketim arttırıcı uygulamalar yürürlüğe sokulmalı
Çiğ Süt Kalitesi
Prof. Dr. Xxxxx XXXXXX Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi
Kaliteli bir çiğ sütten bahsederken göz önüne alınması gereken hususlar
• 1. Mikroorganizma Yükü
• 2. Kalıntı ve Kontaminant Miktarı
• 3. Sütün Bileşiminde Bulunan Xxxxx Xxxxxxxxx ve Koruyucu Maddeler
• 4. Fiziksel Özellikler ve Mastitis
Mikroorganizma Yükü
Kalıntı ve Kontaminant Miktarı
13. Kalıntı: Veteriner ilaçları, antibiyotikler gibi belli bazı maddelerin kullanımı sonucu, süte doğrudan, sütün salgılanması sırasında bulaşan maddelerdir.
14. Kontaminant: Süt ve ürünlerine tesadüfen bulaşan dioksin, mikotoksin gibi maddelerdir.
Süt ve ürünlerinde kalıntı ve kontaminantları esas olarak 9 gruba ayırmak mümkündür.
• Antimikrobiyaller
• Parazitisitler
• Hormonlar
• Pestisitler
• Ağır metaller ve iz elementler
• Nitrat, nitrit ve nitrozaminler
• Mikotoksinler
• Dayanıklı polihalojene çevresel kimyasallar
• Deterjan ve dezenfektanlar
Parazitisitler
Parazit üzerinde öldürücü veya en azından uzaklaştırıcı bir etkiye sahip maddelerdir. Parazitli hayvanların tedavisi esnasında meme bezinde kandan süte geçmesi ile şeklinde kontaminasyon gerçekleşmektedir
Hormonlar
14. Bu maddeler çeşitli amaçlarla süt hayvanlarına uygulanmakta ve dolayısıyla süte de geçmektedir.
Pestisitler
Zirai micadele ilaçları ile muamele edilmiş yem bitkilerinin süt hayvanları tarafından tüketilmesi sonucu süte geçmektedir.
Ağır metaller ve metal iyonları
Hem doğal olarak belli metalleri yüksek düzeyde içeren mera besleme teknikleri hem de endüstriyel ya da insan aktiviteleri sonucu oluşan kontaminasyonlardan kaynaklanmaktadır. Öte yandan kontamine hayvan yemleri de önemli ölçütlerde metal kaynağı olabilmektedir.
Nitrat ve Nitrozaminler
Peynir yapımında potasyum nitrat kullanılması üründe nitrat varlığına neden olmaktadır.
Mikotoksinler
Küf metabolitleridir. AFB1 uygun sıcaklık ve su aktivitesine bağlı olarak yemlerde küfler tarafından oluşturulmakta, ineklerin AFB1 kontamineli yemi yemeleriyle de süte geçmektedir.
Süt ve süt ürünleri mikotoksinlerle kontaminasyona en duyarlı olan gıda gruplarından biridir. Süt ürünlerine kontaminasyon 2 şekilde gerçekleşebilmektedir:
1. İndirekt kontaminasyon: Mikotoksinler ile kontamine yemlerin süt sığırlarınca tüketimi. Bu konuda en önemli olanı AFM1’dir. Bu AFB1’in süt metabolitidir.
2. Direkt kontaminasyon: Süt ürünlerinin kontaminasyonudur. Özellikle de peynirin mikotoksin sentezleyen küflerle kontaminasyonu sonucu meydana gelir. Teorik olarak hem olgunlaşmada yararlanılan küf hem de istenmeyen küf kontaminasyonu mikotoksin oluşumuna yol açabilmektedir.
Dayanıklı polihalojene çevresel kimyasallar
Süt sığırlarına yem bitkileri aracılığıyla geçmektedir.
Endüstriyel atıkların çevreye verdiği zararın gıdalardaki yansımasıdır.
Deterjan ve dezenfektan kalıntıları
Alet ve ekipmanların son durulaması ve suyun süzülmesi yetersiz yapılırsa bu maddelerin kalıntıları süt ürünlerine bulaşabilmektedir.
Sürü İdaresinde Başarının Püf Noktaları
Xxxx XXXXX Ziraat Yüksek Mühendisi
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği
Kar amacı taşıyan diğer ticari faaliyetlerde olduğu gibi, sığır yetiştiriciliğinde de ekonomi, yapılan işten kar sağlamak ön planda gelmektedir. Zira gider gelir dengesinin giderler lehine geliştiği bir faaliyetin başarı şansı ve sürdürülebilirliği oldukça düşüktür.
Sığırcılıkta, gelirdeki başarı ve işletmenin sürekliliği açısından inek, sürüdeki diğer hayvanlara oranla daha fazla önem arz etmektedir. Zira işletmenin sermaye döngüsünde önemli bir yer tutan sütün ve sürünün geleceğini teşkil edecek genç nesillerin kaynağı odur.
Bu anlamda, sürü idaresinde başarının temeli, ahırınızda yetiştirilmekte olan inekler başta olmak üzere, bütün sığırları çok iyi tanımaktan geçmektedir. Tanımaktan kasıt, iki kulağı, dört ayağı, kuyruğu ve süt veren bir memesi olan bir hayvan anlaşılmamalıdır. Burada kastedilmek istenen sığırın vücudunda olup bitenleri, süt ve yavru verimi için siz sahiplerinden taleplerinin neler olduğunu çok iyi anlamak, kısacası hayvanı okumaktır.
Amasya Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğimiz tarafından Avrupa Birliği Projesi kapsamında düzenlenmiş olan eğitim programınızın bu bölümünde de sürü idaresinde başarı için, sizleri, sahibi bulunduğunuz sığırlara farklı bir pencereden baktırmak suretiyle, bilinmeyen yönlerini sizlere anlatmaya çalışacağım. Bunu yaparken, yurt içi ve yurt dışında almış olduğum eğitimlere ilave olarak, büyük bir sığırcılık işletmesinde uzun bir süre idareci olarak, bir anlamda yetiştirici olarak çalıştığım dönemde yaşamış olduğum deneyimleri de siz değerli yetiştiricilere paylaşmaya çalışacağım.
Dilerseniz farklı penceremizi aralayıp, ilk olarak sürümüzün temel direği olan ineğimizi tanımaya çalışalım;
SÜRÜNÜN TEMEL DİREĞİ “ İNEK”
Uzun yıllar sığır yetiştiriciliğinin sahne olduğu gelişmeler, sığırı gerek mizaç, gerekse verimlilik açısından atalarından oldukça farklı bir konuma getirmiştir. İnekler, hareketlilik açısından oldukça ağır hayvanlardır. Öyle ki; ineklerin günlük hareketleri izlendiğinde, çevresinde olup bitenlere karşı kaygısız davrandıkları izlenimine kapılmak içten bile değildir.
Otlak veya işletme avlusuna yaklaşan yabancı bir insan veya yabani bir hayvana toplu olarak belli bir mesafeye kadar yaklaşarak dikkatli bir şekilde inceleme eğilimi göstermektedirler.
Zarar gelebileceği hissine kapıldıkları insanlar dâhil tüm canlılara karşı belli bir mesafede yan taraflarını dönerek, vücutlarını daha uzun göstermeye çalışarak gözdağı verme gayreti içerisine girerler.
Sığırlar bir kaç türlü sesle kendilerini ifade etmeye çalışırlar. İlki, kalın ve bütün göğüsten gelen böğürmedir. Bu ses tonu, inek genelde yabancı bir arazide sürüden ayrı kalması halinde yönünü bulmak için ortaya koyduğu bir davranış biçimidir.
Eşek anırması gibi kesik kesik böğürmeler, genelde buzağısını çağıran bir davranış biçimidir. Diğer bir ses şekli de inlemede ve zor doğum anında uzun ve şiddetli bağırmalar hayvanın acı çektiğinin bir göstergesidir.
Mutlu olmak ve sevinç duygusu da her canlı gibi ineklerde de mevcut olan bir duygudur. Kapalı ve bağlı bir ahırdan avluya veya yemyeşil bir merada serbest bırakılan bir sığırın sıçrayarak tekme atarak koşması, güneşli bir otlak veya avlu da sığırın ölmüş gibi yan yatması, doğum sonrası buzağısını gören ineğin şefkat ve telaşla ayağa kalkarak, yavruya hamle yapması, doğumu yaptıran
insanlara karşı göstermiş olduğu uysal davranışlar sayacağımız mutluluk ve sevinç duygularından bazılarıdır.
Tam tersi olarak üzüntü de, sığıra yabancı bir duygu değildir. Özellikle sürü arkadaşlarından birisinin gözlerinin önünde ölümü ya da sürü arkadaşlarından biri veya bir kaçının nakledilmek üzere bir kamyona yüklenmesi anında kamyona doğru hamle yaparak topluca sergiledikleri davranışta üzüntüyü görmek mümkündür.
Dikkatli ve bilen gözlerle incelenecek olursa, bir inek sürüsündeki bireyler arasında bir hiyerarşi, ast – üst ilişkisinin olduğunu görmek mümkündür. Sürüde boğa yok ise, vücut yüksekliği ve buna ilave olarak uzun boynuza sahip ineğin sürünün hâkimi, diğer bir değişle sürünün ağa ineğidir. Bu inek, yemlik önünde, ahır durağında, suluk başında, kapı giriş ve çıkışlarında her zaman önceliğe veya üstünlüğe sahiptir. Özellikle, yemlik uzunluğu dar olan ahırlarda, bunu bariz şekilde gözlemlemek mümkündür. Ağa inek, bu tip yemliğin önünde enine durmak suretiyle, diğerlerine izin vermemektedir. Diğer inekler, ağa ineğin karnını doyurarak gezinti yapmasını beklemek zorundadır. Diğer ast inekler bu ineğe yaklaştıklarında, vücutlarını kesinlikle yan dönmezler, başlarını ağa ineğin baş seviyesinden aşağıda tutmak suretiyle, vücutlarını çapraz tutarak durabilirler. Bir ineğin vücudunu yan tutması, doğanın ona vermiş olduğu bir savunma içgüdüsüdür. Böylelikle vücudunu karşıdaki canlıya karşı daha büyük göstermek suretiyle meydan okuyabilmektedir. Başın aşağıda tutulmasının bir diğer nedeni de karşıdaki canlının kokusunu daha iyi algılayabilmek içindir.
Sürüde barışçıl bir ortamın hakim olabilmesi açısından sürünün boynuzsuzlaştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü boynuz, sosyal açıdan çıkan kavgaların en güçlü dayanak noktasıdır.
Ağa ineğin altındaki inekler de birbirleri arasında yine vücut büyüklüğü, boynuz ve asabiyet veya mücadeleci ruh durumuna göre sıralanırlar. Ancak bazen bu hiyerarşik sıralamanın karmaşık olduğu da söylenebilir. Xxxx Xxxxxxx, Xxxxx ineğe ve sarı kıza üstünlük taslarken sarı kızın üstünlük tasladığı, başka bir ineğe karşı Karakızın pasif kaldığı da görülebilmektedir.
Sürüye yeni gelen bir inek veya inek grubu, kamyondan avluya indirilir indirilmez ilk yaptıkları iş, sürüden uzak bir köşede gruplaşarak durmak olmaktadır. Aradan bir süre geçtikten sonra gruptaki ineklerin sürüye toplu olarak değil, teker teker katıldıklarını görebilirsiniz. Sürüye katılım ya baş sürekli aşağıda ve koklayan ve yaklaşanlara karşı çekimser davranarak, diğerlerine itaat ettiğini gösterir bir şekilde olmaktadır. Ya da sürüdeki ineklerle bir kavga mücadelesine girerek, sosyal düzen içerisinde bir yere yerleşmek şekliyle olmaktadır.
İneklerin birbirlerini tüylerini yalamaları, genelde birbirlerine göstermiş oldukları şefkat veya dostluk şeklinde algılanmaktadır. Bu yalamanın arkasında yatan, tüylerin taşımış oldukları tuz içeriği ve sığırın tuza olan ihtiyacını karşılamak için göstermiş olduğu bencillikten başka bir şey değildir.
Sığır sürülerinde, zaman zaman yabani olan atalarından kendilerine aktarılmış bazı alışkanlıkların da ortaya çıktığını görmek mümkündür. Görüş kabiliyetlerini güçlendirecek, çevreye görüş hakimiyeti verecek bütün yüksek noktalara tırmanıp çıkma eğilimi sergilerler. İşletmenizdeki avluya veya meranın ortasına bir kamyon toprak döktüğünüz zaman, bir süre sonra bir grup ineğin bu tepeciğin üzerinde biriktiğini görebilirsiniz. Özellikle yağışın olduğu zamanlarda da sürünüzdeki ineklerin işletmenizde bulunan en yüksek noktalara biriktiğini görüyor, yaşıyorsunuzdur. Bu emniyette hissetme duygusundan başka bir şey değildir.
Sığırlar atların tersine, sadakat konusunda pek güvenilir değillerdir. İşletmede su ve yem imkânlarının azaltılması veya ortadan kaldırılması durumunda, işletmeyi terk etme eğilimi
gösterebilirler. Bu onların yabani atalarından kendilerine aktarılan yem ve su kaynağına bağlı olarak göç etme duygusundan başka bir şey değildir.
İnekler bir sürü arkadaşlarını, yavrularını seneler sonra da tanımak veya hatırlamak yeteneğine sahiptirler. İnekte bunu sağlayan özellik koklayarak tanıma duyusudur. Genelde birden fazla buzağının bulunduğu sürülerde, buzağı ineğe başı memeye arka tarafı annesinin başı yönüne gelecek şekilde tutar. Böylelikle, inek buzağının arka bölgesini koklayarak, onun yavrusu olup olmadığını anlayabilmektedir.
Genç sığırlar annelerini gördükleri anda buzağılık duyguları canlanabilmekte ve yetişkin olmasına rağmen annelerini emme eğilimi göstermektedirler. Bu bazı işletmelerde sorun olan bir konudur. Bu gibi süt düşmanı genç sığırlara plastik dikenli burun halkaları takmak, en azından anne olan ineğin emmeye izin vermemesine yardımcı olacaktır.
Yetişkin bir sığırın insana zarar verme ihtimali karşısında, hareketsiz kalma veya yere çömelme tavsiye edilir. Ancak, kızgın bir tosun veya boğanın veya asabi bir ineğin karşısında hareketsiz duran veya kendisinden daha küçük hale gelmiş bir hedefe saldırmayacağını garanti edemezsiniz. Bu anlamda, size doğru hamle yapmış bir sığırdan kaçamayacak durumda iseniz, kesinlikle geri adım atmaya veya kaçmaya kalkmayın. Yapmanız gereken ellerinizi birbirine hızlı bir şekilde vurmak ve ileri doğru bir adım hamle yaparken adımınızı yere asker gibi vurmak ve bunu yaparken de aynı zamanda avazınız çıktığı kadar bağırmak olmalıdır. Bu kızgın veya kendinden emin olan sığırda şok etkisi yaratmaktadır. Bu da size kendinizi emniyete almak için yeterli zamanı yaratacaktır.
Sığırları elinizdeki bir sopa ile sağa sola sallayarak, toplamaya veya ahıra girdirmeye çalışmanın zorluğunu hepiniz her gün yaşamaktasınız. O idare amacıyla kullandığınız bir sopanın ucuna beyaz ve kare şeklinde bir bezi bayrak gibi bağladığınızda ineklerin dar alanda dahi ne kadar rahat yönlendirdiğinizi göreceksiniz. Bu bez elinizdeki rengi ve genişliği ile yönlendirme değneğinin etkisini arttırmaktadır.
Bir sığır soldan ve sağdan kaburgaları ile sırtı arasındaki kalan bölge hariç arka bölgesinde geniş bir alandaki tüm hareketleri ve nesneleri rahatlıkla görebilmektedir. Bu açıdan bir ineğin arkasında dururken sizi görmediğini kesinlikle zannetmeyin, çünkü sizin arka tarafta yapmış olduğunuz hareketleriniz dikkatle takip edilmektedir. Yabancı olduğunuz bir ahırda, sığırların arka tarafında yer xxxx xxxxxx yolundan yürüdüğünüz zaman, bir de daha önce iğne ile canını acıtan veteriner hekimin beyaz önlüğünü de giymiş iseniz, servis yolunda yürüdüğünüz her noktada size arkası dönük olan sığırın, hissederek değil, sizi görerek hareket ettiğini söyleyebilirim.
Bir sığırın meme bölgesi, ile ilgili bir iş yapacağınız zaman, araba tamir eder gibi altına eğilmenizi kesinlikle tavsiye etmem. Böyle bir durumda, sığırın kavram noktasından yani arka ayağının karınla birleştiği noktaya yumruğunuzla bastırdığınız zaman ineğin veya genç sığırın size zarar vermediğini göreceksiniz
Bir sığırı herhangi bir amaçla yere yatırmanız gerektiğinde (bu ayak bakımı, tedavi, kesim vs. olabilir) burnuna parmaklarınızı takarak başını bükmek şekliyle olmamalıdır. Ya da ayaklara çapraz şekilde bukağılık gibi ip bağlayarak da olmamalıdır. Bu sizin işinizi ve can güvenliğinizi tehlikeye attığı gibi çalışmakta olduğunuz sığırın sağlığı içinde hiç hoş olmayacak sonuçlar doğurmaktadır.
Yapmanız gereken, sığırın 5-6 metrelik bir ince urgan ile sığırın önce boyun bölgesinin üst kısmında bol bırakmak suretiyle bir düğüm atmak daha sonra ip sırt hizası boyunca gidecek şekilde ön küreğinin hemen arkasından, vücudun orta bölgesinden ve arka kavram bölgesinden hayvanı sarmak suretiyle ipi dolandırılmalıdır. En son aşamada, hayvanın sırt çizgisi boyunca gelen kuyruk
bölgesinden elinizde kalan ipin ucunu, dizinizi hayvanın arka bacak bölgesine dayayarak, ipi yavaş yavaş asıldığınız zaman tek başınıza 1-1,5 tonluk boğayı yere ne kadar kolay yatırabildiğinizi göreceksiniz. İpi hızlı ve sert çekmeyiniz. Bu hayvanın kendini birden yere atmasına ve zarar görmesine yol açabilir. Hayvan yattığı zaman, tehlikeli olabilecek ayaklarını zapt edinceye kadar, ipi kesinlikle gevşetmeyin. Aksi taktirde, bu muamelenin karşılığını hayvandan çok anlamlı bir şekilde alacağınızdan emin olabilirsiniz.
Bir sığırı yakalama konusu, işi bilmeyen bir insan için eziyetten başka bir şey değildir. Bu açıdan bir sığırı yakalayabilmek için, kolların iki yana açılarak yavaş yavaş hareket edilmelidir. Mümkünse sürü arkadaşları ile birlikte bir köşeye alınması hayvanın yakalanmasına yardımcı olacaktır. Yular takılan sığır, önce sizi gücü ile sarsarak, caydırmaya ve kurtulmaya çalışacaktır. Bu durumda, hayvanı size her güç denemesinde 360 derece etrafında döndürmeniz, bu iddiasından vazgeçmesine yol açacaktır. Bu işlem birkaç kez tekrar edildiğinde, sığır artık kaçamayacağı ya da size üstünlük sağlayamayacağı konusunda ikna edilmiş olacaktır.
Yularsız olarak, bir hayvanı yine elin parmaklarını burun deliklerine geçirip, diğer elle de boynuz veya baş bölgesinden tutmak suretiyle zapt etmek mümkündür.
Gerek yularlı gerekse yularsız olsun hayvan kontrol altında tutulmak isteniyor ise, başı mümkün olduğunca aşağıda tutmak bir kuraldır. Başını ensesi hizasına her getirdiğinizde, mücadele tekrar başlayacaktır. Bu açıdan başın yana doğru çevrilmesi veya aşağıda tutulması o muazzam gücünü göstermesini engelleyecektir.
Ahır temizliği, sağım veya bakım amacıyla yan yana giren ineklerin arasına girerken, onlara yumuşak bir sesle sürekli hitap edilmelidir. Aksi halde, sizi aralarına sıkıştırabilirler veya beklemediğiniz bir tekmeye maruz bırakabilirler. Bu gibi durumda, yapılması gereken, bir aletle ve ayağınızla ayak bileklerine vurmak, daha kötü sonuçlar doğurabilir. Bu noktada yapılması gereken ineğin vücuduna avuç içi ile güçlü birkaç vuruş, ineğin canını acıtmadan sizi o sıkıntıdan kurtarmak için etkili olacaktır. İneklerin arasında çalışırken dikkat edilmesi gereken bölge arka ayaklardır. İneğiniz, ne kadar dost olursa olsun, nihayetinde yaptığı hareketin sizin canınızı acıtacağını idrak edemeyecektir.
Özellikle sığırlar kendilerine kötü muamele eden veya canlarını acıtan insan veya diğer canlılara karşı temkinli ve ürkek davranma eğilimi göstermektedirler. Bu açıdan ineklerin özellikle sağımını yapan kişilerin, ineklerle sosyal ilişkisinin iyi olması büyük önem taşımaktadır. İneğin en ufak bir tedirginliği, süt veriminde düşüşe neden olacağı unutulmamalıdır.
Özellikle ilk buzağısını vermiş ve yeni inek olmuş düveler sağım konusunda oldukça hassas ve tedirgin davranmaktadırlar. Meme bölgesine her müdahale tekme ile karşılık görmektedir. Çünkü süt sağım işi onun için yeni bir olaydır. Buna ek olarak memeleri de ödemlerin de etkisi ile aşırı hassastır. Bu açıdan sağımcı kişinin aşırı sabırlı olması başarı için şarttır.
İneklerinizi çocuklarınıza alıştırmak onların sizin olmadığınız bir zamanda emniyette olmaları için önemlidir. Bunun için çocuğunuz ineklere yabancı bir buzağı veya dananın yaptığı gibi onlara sizin kontrolünüzde olmak koşulu ile 2 metre mesafeye kadar yaklaşması sağlanmalı ve o noktadan sonra, ineklerin ona gelmesi beklenmelidir. Çocuğun elinde tutacağı bir tutam yonca, dostluğun oluşması için büyük etki yaratmaktadır. Çocuğun boyunun kısa olması nedeniyle başının inekten aşağıda olması, inek tarafından bir saygı davranışı olarak algılanmaktadır. Bu aşamadan sonra, artık çocuğunuz inekleriniz için sürüye yeni katılmış bir buzağı veya danadan farklı olmayacaktır. Bunu sürekli kılabilmek için elden yemleme konusunu sık sık tekrarlamakta fayda vardır.
Yemleme Tekniği :
Sığırlarınıza uygulayacağınız yemleme tekniği, işkembe sağlığını buna bağlı olarak ta verim düzeyini etkileyen önemli bir konudur. Özellikle bu konu verim düzeyi 25 litrenin üzerine çıkan ineklerde daha fazla önem taşımaktadır. Yemleme tekniğinden kastım, yemlerin hangi sıra ve yöntemle verilmesidir.
Günlük olarak yalnızca 4 saat kadar kesikli uyku halinden sonra, günlük hayata başlayan bir ineklerinizin işkembe sağlığı ve geviş almalarına yardımcı olmak açısından kuru ot yedirilmesidir. Bazı işletmelerde, güne başlarken verilen xxxx xxx veya fabrika yemi veya yetersiz fermente olmuş silaj gibi yemlerin ineklerin rumeninde asit içeriğini artırdığı, bu uygulamanın uzun süre devam ettirilmesi halinde hayvanlarda asidosiz probleminin ortaya çıktığı bilinmektedir.
İneğin sindirim yolunda meydana gelen bu asitlenme orası ile de sınırlı kalmamaktadır. Aşırı asit sindirim ve kan dolaşımı yolu ile ineğin vücut uzantıları olan tırnaklarda ve üreme kanalında birikebilmektedir. Rumendeki asit birikiminin uzun süreli devamı, tırnağın topuk bölgesinde sızıntıya yol açmakta bu sızıntılardan gübre ile teması sonucunda da topuk çürümesi olarak adlandırdığımız bela ile karşılaşılmaktadır. Diğer bir sorun ise, asit birikimin üreme kanallarında yoğunlaşması sonucunda, ineğin yumurtalığı ne kadar sağlıklı olursa olsun, yaptıracağınız bir suni tohumlama ile ineğin üreme kanallarına bırakılan spermanın bu asit içeriğinde ölmesidir. Bu durumda, yetiştirici ineklerinin döl tutmadığından yakınmakta, bu sorunun asıl nedeninin kendisi veya uyguladığı yemleme tekniği olduğunu göz ardı etmektedir.
Bu açıdan güne yeni başlayan ineklerinize ve diğer sığırlarınıza bir miktar kuru ot vermeniz, bu sorunları ortadan kaldıracaktır. Kuru ot yendikten sonra, hayvanın günlük kesif yem ihtiyacının ¼ ‘ünü verebilirsiniz, bu işlemi müteakip, tekrar kuru ot verilmesi tavsiye edilmektedir. Süt sağımını müteakip, günlük kesif yem ihtiyacının ¼ ‘ü daha verilir. Bu işlem sonrası hayvanları ahır dışındaki sundurma yemliğinde iyi fermente edilmiş mısır veya ot silajı verilmelidir. Akşam saatlerinde tekrar kuru ot, Akşam sağımını müteakip, günlük kesif yem ihtiyacının ¼’ü tekrar verilmelidir. Sağımı bittikten sonra silaj, kesif yemin geri kalan ¼ ‘ü ineklere verilmelidir. Gece en son olarak az miktarda kaliteli kuru ot vererek yemleme kapatılmalıdır. Uyku saatinin başladığı gece vaktinde ineklere herhangi bir şey verilmemelidir. Hatta, yemlikte kalan artık yemler süpürülerek alınmalı ve yemlikler temizlenmelidir. Bu uygulama oldukça zahmetli bir uygulama olmasına rağmen, ineğin iştahını ve Rumen sağlığını kontrol altında tutmaya yardımcı olan bir tekniktir. Bütün sürüye tatbik edilemese bile, 25 litrenin üzerinde süt veren ineklerinize bu uygulamanın mutlaka tatbik edilmesi gerekmektedir. Çünkü yüksek verimli bir ineğin ihtiyacı oldukça fazla miktarda yem gerektirmektedir. Ancak belli bir zaman aralığında tüketebileceği yem miktarı Rumen kapasitesi nedeniyle sınırlıdır. Öğün sayısını arttırmak ve geniş bir zamana yaymak, bu sorunu çözmede yardımcı olmaktadır.
Süt verimi normal olan İnekler ile, diğer sığırlar için Kuru Ot – Kesif Yem – Silaj – Kuru Ot – Kesif Yem – Silaj- kuru ot sırası izlenecek şekilde, öğün sayısını azaltacak şekilde bir uygulamanın hiçbir sakıncası yoktur.
Yetiştirici olarak, sürünüzün yemleme dışında kalan zamanlarda geviş alma durumunu sık aralıklarla gözlemlemeniz gerekmektedir. İneklerinizdeki geviş alma oranındaki düşüş, yemleme tekniğinizdeki sıkıntıya işaret etmektedir. Geviş almadaki azalma ya da kesilme, dışkının kıvamı ve renginin bozulması ile de kendini göstermektedir. Bu durumda, ineğin geviş almasının normale dönmesi için, yeni kesilmiş bir sığırın işkembe suyunun ineğe içirilmesi ve buna paralel olarak, bir tutam yoncanın ip şeklinde bükülerek, ata gem vurur gibi ineğin azına verilerek suni geviş almasına
yardımcı olunmaya çalışılır. Bu durumdaki hayvanlarda geviş alma normale dönünceye kadar kesif yem verilmeyerek, tamamen kaliteli yonca veya çayır otu ile beslenmesi tavsiye edilir.
Bir diğer gösterge de, ineğin süt numunesinde ölçülen yağ oranı ve protein oranıdır.
Eğer süt yağı oranı düşük ise, veya ineklerde yaygın olarak ishal görülüyor ise, ineğin, kaba yemi yetersiz aldığına işaret etmektedir. Eğer süt numunesinde protein oranı düşük ise, inek enerji içerikli yemleri yeteri kadar alamıyor demektir. Bu durum ineğin kesif yeme karşı iştahsızlığı ile kendini gösteren metabolik rahatsızlığa yol açabilmektedir.
Yemlemeye değindiğimiz bu noktada, zararlı olabilecek yemlerden de bahsetmek istiyorum; özellikle Amasya elma memleketi olarak bilinmektedir. Bir çoğunuzun ineklerinize elma verdiğini tahmin ediyorum. Elma, az verildiği taktirde içeriğindeki vitamin ve mineral olarak ineğe fayda sağlayabilir. Ancak bir anda çok miktarda tükettirmek veya elmanın sürekli olarak ineklere verilmesi, Rumen de asit birikimini arttırmaktadır. Rumende asit birikiminin en önemli göstergesi şiddetli ishal ve sütteki yağın %2’nin altına düşmesidir. Eğer ineğinizden almış olduğunuz süt numunesinde süt yağı oranı %2’nin altında ise, bunun sebebi, kesif yem veya elma gibi asitliği arttıran yemleri fazla vermenizdir. Bu durumda, yemleme tekniğinizi gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
Çiçeklenme devresinde olmayan körpe yonca, çok fazla suni gübre atılmış tarlalardan hasat edilen yeşil yemler, bozulmuş veya küflenmiş silajlar, ineklerde şişmeye neden olabilmektedir. Bazı yemlerin de gerektiğinden fazla tüketilmesi de Rumen sağlığını bozmaktadır.
Çizelge 1. Bazı yemlerde üst tüketim sınırı
Yem | Tüketimde üst sınır (kg) |
Yemlik hayvan pancarı | 50 |
Şeker pancarı posası | 10 |
Şalgam | 20 |
Havuç | 30 |
Yeşil Lahana | 25 |
Kırmızı ve beyaz lahana | 25 |
Kolza | 30 |
Patates posası | 10 |
Arpa posası | 7 |
Pekmez | 1 |
Mısır silajı | 24 |
İneğin Ahır koşulları İsteği
Kapalı ve sıcak ahırlar, ineklerin her gün bakımı ve sağımı ile ilgilenen yetiştiricisi için özellikle soğuk mevsimlerde oldukça rahat gelmektedir. Ancak, ineklerin bu konuda aynı fikirde olmadıkları söylenemez. Yetiştiricinin çalışırken üşüdüğü bir ahırda ineklerin oldukça rahat oldukları gözlenir. Bunun nedeni, ineklerin 0 – 10 C ° derece arasındaki sıcaklığa sahip ahırlarda rahat olmalarıdır. Ahır içerisinde aşırı nem ve hava cereyanı olmadığı sürece ahırdaki sıcaklığın -5 C ° dereceye kadar düşüşü sığırlarda sıkıntı yaratmaz. Ahır içindeki havanın neminin %60-70 civarında olması
uygundur. Bu bahsetmiş olduğum hususları pahalı olmayan bir derece ve nem ölçer ile sık sık kontrol etmeniz, sürü idaresi açısından önemli bir husustur.
Hava cereyanı, yüksek nem ve havalandırma koşullarının yetersizliği ile birleştiği zaman, ahır içinde biriken amonyak gazı hayvanlarda solunum yolu problemlerine yol açabilmektedir. Bu tip ahırlarda, özellikle buzağı ve büyümekte olan genç sığırların yetişkin sığırlarla aynı ortamda barındırılmaları istenmeyen bir durumdur.
Unutmayın ki; Siyah Alaca ırkı başta olmak üzere, süt üretim amaçlı çalışmış olduğunuz ırklar solunum tipi hayvanlardır. Yani üretime dönük tüm işlevlerinde oksijen önemli bir yer tutmaktadır.
İneklerin havalandırma ve aydınlanma ihtiyacı, yem ve su kadar önemlidir. Ahırınızdaki pencerelerin alan toplamı ki, bu hesabı her bir pencenin eni ve boyunu çarpıp, çıkan pencere alanlarını toplayarak bulabilirsiniz. Pencere alanı Toplam ahır taban alanının asgari %10’u kadar olmalıdır. Yani 100 m² lik bir ahır için asgari olması gereken pencere toplam alanı 10 m² dir.
Havalandırma için çatı mahyası boyunca havalandırma bacası koymak en idealidir. Ancak, plansız ahırlarda, havalandırmanın yetersizliği, özellikle kışın ahır içinde çatı veya tavan kısmına bakıldığında yer yer nem birikimi olduğu görülebilir. Bu durum, bacaların plansız konulmasından veya baca sayısının yetersizliği ya da çatı eğiminin %25’in altında olması nedeniyle, ahır içindeki havanın yeterli şekilde sirküle olamamasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda, ahırın çatı veya tavan kısmında nem birikmelerinin yoğunlaştığı noktalara merkezi olacak şekilde baca açmak veya bacaların çatı yüzeyinden olan yüksekliğini attırmak gerekmektedir.
İnekler, yeme ve suya ihtiyacı olduğu kadar ışığa da ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu amaçla çatıya konulacak saydam açıklıklar, pencereler bu işi sağlayabilmektedir. Kapalı tip ahırlarda, ışıklandırmanın yeterli olabilmesi için 5 ineğe bir adet 60 vat florasan lamba konulmalıdır.
Serbest Durak Bölmelerinin Yatay Profil Boru üzerine Monte Edilmesi Yetiştiriciler Barınak yapımında oldukça sabırsız ve bilinçsiz davranmaktadırlar. Bazı çevreler, maliyeti azaltmak açısından serbest durak bölmelerinin yatay profil üzerine monte edilmesini tavsiye etmektedirler. Bu yöntemle, inşa işlemi, her bir bölme profili için bir dikey kazık profil kullanmaya oranla daha hızlı gerçekleşmektedir. Ancak bu yöntemin uygulanması daha fazla zaman ve para demektir.
Serbest durak bölme profillerinin yatay profil üzerine monte edilmesi halinde, ineğin durağa yatış ve kalkışında gerçekleştirmiş olduğu öne doğru hamle hareketi engellenmektedir. Bu durumda inek öne doğru hamle yaparak yatmak yerine, yan kenarlara doğru yatmayı tercih ederek, birbirlerini rahatsız etmektedirler. Bu tablo karşısında Yetiştirici, yatış kalkışı rahatlatmak için durak boyunun daha uzun tutmak zorunda kalmaktadır. Buda ilave iş ve masraf demektir. Bu nedenle, durak bölme profili montajında ineğin öne doğru hamle hareketi dikkate alınmalıdır.
Yapılması gereken, herbir durak bölme profilinin dikey profil üzerine monte edilmesidir. Bu yöntemle, baş-başa bakmak suretiyle iki bölme profili tek bir dikey profil üzerine monte edilebilmektedir. Önemli olan diğer bir nokta ise, durak bölme profillerinin dikey profile montaj seviyesidir. Bu nedenle, durak bölme profili üst montaj bağlantısı, durak arka kenar seviyesinden 112-122 cm yükseklikte olmalıdır.
Göğüs Tahtası
İneğin durak üzerinde duruş ve yatışı açısından kontrol sağlamaya yönelik olarak kullanılan bir ekipmandır. Göğüs tahtasının 2x10 veya 2x12 cm boyutlarında olması isabetlidir. Göğüs tahtasının traşlanarak keskin kenarların giderilmesi tavsiye edilir. Göğüs tahtasının yatan bir ineğin yatış
pozisyonunu rahatlatıcı bir yapıda olması ve durak arka kenarından itibaren 168-178 cm mesafede olacak şekilde monte edilmesi gerekmektedir. Göğüs tahtasının tepe noktası, durak arka kenarından 10 cm yüksekte ve 45 derece eğimli olacak şekilde yerleştirilmesi uygun düşmektedir.
İneklerin Vücut Büyüklüğünün Dikkate Alınmadan Durak Boyuna Karar Verilmesi
Birçok üretici ineklerin vücut uzunluklarını dikkate almaksızın durak inşa etmektedir. Sürü içerisinde daha küçük vücut uzunluğuna sahip inekler veya genç sığırlar dikkate alınarak durak dizaynı yapılması halinde, geniş hayvanlar durağı rahat kullanamamakta ve arka tarafları idrar kanalına düşmektedir. Aynı şekilde, sürü yaşlandıkça aynı olumsuzluklarla karşılaşılmaktadır. Bu açıdan durak boyuna karar verirken seçim kriteri, sürüdeki en yaşlı hayvanların vücut büyüklüğü olmalıdır. Bu durumda da genç hayvanların veya düvelerin durak üzerinde en iyi pozisyonlarını alabilmeleri için durak üzerinde monte edilmiş taşıyıcı profil’e alıştırılması gerekmektedir.
Tek sıralı duraklar için ayrılacak maksimum toplam uzunluk, arka beton kalıp (10cm) ve durak hamle boşluğu ( 30cm) dahil olmak üzere toplam 264 cm olmalıdır. Karşılıklı iki durak dizaynında ise, durak başına maksimum toplam uzunluk ( 30 cm’lik ilave hamle boşluğu dikkate alınmaz) 234 cm’dir. Buna ek olarak her bir durak eninin 122 cm. servis yolundan 25 cm yükseklikte olması tavsiye edilmektedir. Durak yataklık alanı uzunluğu asgari 168 cm, azami 178 cm olmalıdır. Başta da belirtildiği gibi durak boyunu belirleyen en önemli kıstas, sürüdeki büyük cüsseli veya yaşlı hayvanların vücut uzunluğudur.
Taşıyıcı Profilin Yanlış monte edilmesi
Taşıyıcı profil, ineğin durak üzerinde uygun pozisyonda kalmasını sağlayan en önemli parçalardan biridir. Taşıyıcı profil, ineğin durak üzerinde, ön hamle boşluğunu koruyacak şekilde yatmasını temin etmeye ek olarak, ineğin durağı terk etmesi esnasında geriye doğru hamle yapmasına da imkan tanımaktadır. Bu açıdan Taşıyıcı profil olarak adlandırılan yatay boru profilin, durak bölme üst profili üzerinde ve durak arka kenarından azami 178 cm mesafede monte edilmesi uygun düşmektedir. Taşıyıcı Profilin 168 cm’den daha kısa mesafede monte edilmesi durak kullanımını azaltmaktadır. Tam tersi olarak taşıyıcı profil kullanmamak veya taşıyıcı profilin 178 cm’den daha uzak mesafeye monte edilmesi halinde ise, inek durak yataklık alanını dışkı ve idrar yaparak kirletmektedir. Profil montaj yüksekliği ise, durak yataklık zemininden 122 cm yüksekte olması uygun düşmektedir. Ancak, taşıyıcı profilin kelepçeler kullanılarak portatif hale getirilmesi halinde, duraklarda bireysel olarak taşıyıcı profil mesafesini ayarlamak mümkün olacaktır. Düvelerde mesafe kısa tutulurken, hayvan yaşlandıkça taşıyıcı profilin mesafesi portatif olması nedeniyle ayarlanarak, hayvanın yatış ve kalkışlarında kontrol sağlanabilir.
GÜBRE İDARESİ
Sığır yetiştiriciliği yapan işletmelerde üretim faaliyetinin bir çıktısı olan gübrenin, gerek hayvan ahır ve padokslarından temizlenmesi, gerekse depolanması, yetiştiricilerin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Ancak, içermekte olduğu azot, fosfor ve potasyum mineralleri, bitkisel üretim açısından gübreyi mükemmel bir mineral kaynağı yapmaktadır.
Gübrenin mineral kalitesinin korunarak, tarla ziraatinde rantabıl bir şekilde kullanımı esastır. Hayvan gübresi, toprağın mineral içeriğini takviye ederek, toprak yapısını iyileştirmektedir. Bu bağlamda, gübrenin uygun bir şekilde depolanması ve uygun bir formatta, ziraati yapılan bitkinin ihtiyaçları ve tarlanın mineral madde yapısı dikkate alınarak uygulanması, bitkisel üretim açısından önemli bir husustur.
Bir çiftliğin gübre depolama hacminin tespiti açısından, işletmede günlük ne kadar gübrenin üretildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Burada gübreden kasıt, sığırdan sağlanan dışkı ve idrar toplamıdır. Yapılacak gübre üretim tahmini, gübrenin depolanması ve kullanımı açısından yetiştiriciye iyi bir planlama imkanı sunmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, üretilen günlük gübre
miktarı, sığırın yaşına, yedirilen rasyonun içeriğine, yetiştirme şekline ve sığırın verimine bağlı olarak, canlı ağırlığın %8-10’u arasında değişmektedir.
Sığır tipi | Canlı ağırlı k (kg) | Günlük gübre üretimi (kg) | Gübreni n canlı ağırlığa oranı (%) | Gübre üretimi (ton/yıl) | Azot minerali üretimi (kg/yıl) | Forfor minerali üretimi (kg/yıl) | Potasyum minerali üretimi (kg/yıl) |
Xxxx " Düve Kurudaki inek " " " " " " Xxxxxx Xxxx " " " " " " | 70 115 230 410 450 540 630 410 450 540 630 | 6 10 19 33 37 45 52 33 36 43 51 | 8.3 8.4 8.4 8.2 8.3 8.3 8.3 8.0 8.1 8.1 8.1 | 2.1 3.5 7.0 12.2 13.6 16.3 19.0 11.9 13.2 15.9 18.5 | 8.3 13.2 26.5 52.9 59.5 71.1 82.7 67.8 74.4 89.3 104.2 | 1.7 3.3 8.3 16.5 18.2 23.1 26.5 23.1 26.5 31.4 36.4 | 6.6 11.6 24.8 41.3 46.3 54.6 64.5 46.3 51.3 62.8 72.8 |
Yukarıdaki değerlerden hareketle, 5 baş sağmal ineği olan bir işletme, diğer sığırları da dahil olmak üzere, yıllık 90 ile 100 ton civarında sığır gübresi üretmektedir. Bu miktar gübre uygun şekilde depolanması halinde, tarla ziraatinde kullanıma uygun 440 kg civarında azot, 153 kg civarında fosfor ve 315 kg civarında potasyum minerali sağlamaktadır.
Sağmal ineklerde süt verimine bağlı olarak yediği rasyonla ilişkili olmak üzere ürettiği gübre miktarı da değişmektedir. Günlük üretilen gübre miktarı; 20 kg’dan az süt veren ineklerde 51 kg, 20 ile 30 kg arasında süt veren ineklerde 62 kg, 30 kg’ın üzerinde süt veren ineklerde ise, 70 kg civarında gerçekleşmektedir. İneğin süt üretiminde meydana gelen bu artışa paralel olarak, toplam gübre miktarı içerisindeki dışkı oranı artmakta, buna karşılık, idrar oranı azalmaktadır. Bu bağlamda, 20 kg’dan az süt veren ineklerde gübre içerisindeki dışkı oranı %47 iken, bu oran, 30 kg’ın üzerinde süt veren ineklerde %66’ya ulaşmaktadır.
Gübre idaresinin yetersiz olduğu işletmelerin ahır içi ve hayvan padokslarında kontrolsüz şekilde oluşan gübre yığınları, sığırların dinlenmek ve ayakta durmak için öncelikli olarak tercih ettikleri alanları oluşturmaktadır. Sığırların bu alanlarda zamanlarının önemli bir kısmını geçirmeleri, tırnak ve meme sağlığını açısından bir tehdit olarak nitelendirilmektedir. Özellikle yüksek süt üretimine sahip işletmelerde, ineklerde ortaya çıkan protein açığının kapatılabilmesi için karma yeme ve silaja daha fazla ağırlık verilmektedir. Bu durum, üretilen gübrenin sulu bir yapıda olmasına neden olmaktadır. Eğer etkili bir gübre kontrol mekanizması yok ise, hayvan ahır ve padokslarında gübre çamurları oluşabilmektedir. Diğer taraftan, sığırda Proteinin sindirilmesi sonucu ortaya çıkan asit nitelikli ajanlar, vücudun uzantıları olan ayak ve tırnak tabanlarına birikme yapmaktadır. Bu gelişim, bilhassa arka tırnakların topuk kısımlarındaki yumuşak dokunun çatlamasına ve buralarda sızıntı alanlarının meydana gelmesine yol açmaktadır. Bu durumdaki sığırların çamurlaşmış gübre yığınları üzerinde zamanlarının önemli bir bölümünü geçirmeleri sonucu, tırnakların topuk bölgelerinde oluşan bu çatlaklardan hastalık etkenlerinin tırnak dokusuna geçişi kolaylaşmaktadır. Bu nedenle, işletme alanında gelişi güzel depolanan gübre yığınları, sığırlarda yoğun şekilde yaşanan, tırnak topuk erezyonu, tırnak lezyonları, eklem iltihaplanmaları gibi ayak sorunlarının temel sebebini teşkil etmektedir. Benzer olarak, sağımdan sonra sağımhane veya ahır dışına çıkartılan inekler, yumuşak bir zemin olması nedeniyle, gübre yığınlarının kenarlarına yatma eğilimi göstermektedirler. Sağım sonrası henüz kapanmayan meme başı kasları, gübre içeriğindeki
bakterilerin meme dokusuna geçişi için uygun bir kapı vazifesi görmektedir. Bu bağlamda, işletmelerdeki gübre yığınları, gerek sığırların tırnak ve meme dokusuna direkt temas etmek suretiyle hastalığa neden olması, gerekse tırnak ve meme hastalıklarının yayılmasında aracı görevi gören sineklerin üreme kaynağı olması nedeniyle, dikkat edilmesi gereken bir konudur. Gerek ahır içinde, gerekse gezinti avlusunda hayvanların dinleneceği yatakların veya platformların gübreli alandan asgari 20 cm yüksekliğe sahip olması gerekmektedir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi gübrenin sinek problemi yaratıcı niteliği özellikle, yaz aylarında işletmelerin sürekli sorunu olmaya devam etmektedir. sinek problemi, hava sıcaklığının yıpratıcı etkisi altında olan sağmal sığır sürüsünde, süt üretiminin %10-15 civarında düşmesine yol açmaktadır. Bu açıdan hayvan padoksları, gübre yığınları, ahır bölümlerinin gölgede kalan bölümlerinin spreyleme ile ilaçlanması en yaygın kullanılan yöntemdir. Yöntemin etkili olabilmesi açısından, gübre yığınları ve gübre ile bulaşık alanların gölgede kalan bölgelerinin ilaçlama işleminin düzenli olarak yapılması gerekmektedir. İlaçlama işleminin sabahın erken saatleri, akşamın geç saatleri veya günün sıcak saatlerinde yapılması uygundur. Çünkü, bu zamanlar, sineklerin hareketsiz kaldıkları, dinlendikleri saatlerdir. Sprey yöntemi ile ilaçlama işleminin hafta da iki veya üç kez uygulanması uzun süre etki açısından esastır. Diğer taraftan özellikle gübre yığınlarının tepe noktasından 1 metre aşağıya doğru olan bölgesi, sineklerin yumurtalarını bıraktıkları yani üredikleri alanlardır. Bu bölgelerin de ilaçlanması sineklerin üreme kaynağını kesmede etkili bir yöntemdir.
Türkiye’de sığır yetiştiriciliği yapan işletmelerin birçoğu, üretmiş oldukları gübreyi gelişi güzel bir şekilde, işletme alanında veya işletmeye yakın bir bölgede depolamaktadırlar. Uygun olmayan biçimde depolanan gübre yığınlarının, kar ve yağmur suları ile yıkaması sonucu, oluşan gübre şiresi işletmeye yakın olan su kaynaklarına karışabilmekte veya işletme alanı içerisinde dışkı birikintileri oluşturmaktadır. Bu ise, bakteri kaynağı olması nedeniyle, insan ve hayvan sağlığı açısından çevresel kirlenmeye zemin hazırlamaktadır.
Diğer taraftan, akarsulara yakın mera alanlarında, sığırların gelişi güzel otlatılması halinde, sığırların akarsu kenarlarına yoğun şekilde gübre bıraktıkları gözlenmektedir. Bu ise, akarsuyun kirlenmesine, içeriğinde hastalık yapıcı bakteri yoğunluğunun artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, akarsu kenarlarında, akarsuya asgari 6 metre mesafe kalacak şekilde çitle çevrilmiş tampon bir bölge oluşturulmalıdır. Hayvanların akarsu karşısına geçişleri mutlaka köprü üzerinden ve geçişlerinin insan kontrolü altında yapılmasına dikkat edilmelidir.
Ayrıca, gübre yığınlarının kar ve yağmur suları ile yıkanması, gübrenin bünyesindeki azot, fosfor ve potasyum başta olmak üzere bitki beslenmesi açısından önem arzeden minerallerin yıkanarak kaybolmasına, dolayısiyle de gübre kalitesinin düşmesine yol açmaktadır.
Bu tip uygun olmayan gübre depolama yönteminde, gübre içeriğinde bulunan 100 kg azotun 5 ile 25 kg’ının ahır içi ve gezinti avlusunda, 5-30 kg’ının depolama esnasında, 10 ile 25 kg’ının tarlaya nakil esnasında kaybolacağı, ancak 20 ile 80 kg’ının toprağa kazandırılabileceği unutulmamalıdır.
Gübrenin depolanma yöntemi, gübre içeriğinden kaybolan mineral miktarını etkilemektedir. Azot minerali kaybı, sulandırılmış şire halinde depolamada %10, yarı katı depolamada %20, katı depolamada %25, yoğun sap veya samanla karışık şekilde depolamada ise %50 oranında gerçekleşmektedir.
Bu açıdan, açık veya kapalı logarlarda gübrenin sulandırmak ve karıştırılmak suretiyle şire şeklinde depolaması ve sıvı gübre dağıtıcıları ile tarla ve bahçelere uygulanması en uygun yöntemdir. Bu sistemde ahır içinde sulandırılan gübre bir kazıyıcı yardımıyla, ahırın uç kısmındaki taşıyıcı paletler üzerine bırakılmakta, buradan bir pompa yardımı ile gübre logarına gönderilmektedir. Logarda
stoklanan yarı katı gübre uygun oranlarda sulandırılmak ve karıştırılmak suretiyle, tekrar bir pompa yardımıyla sıvı gübreleme tankına alınmakta ve tarlalara uygulanmaktadır.
Diğer taraftan, bu yöntemle depolanan sıvılaştırılmış gübre %55-65 oranında metan gazı, %35-45 oranında karbondioksit gazı ihtiva etmektedir. Bu özelliği ile gübre bazı işletmelerde enerji kaynağı olarak biyo gaz üretiminde kullanılmaktadır.
Bunun tam tersi olarak, işletmelerde yoğun altlıkla karışık katı formdaki gübrenin, bir süre depolandıktan sonra, yine katı şekilde tarla ve bahçelere uygulanması ülkemizde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde, gübrenin toprağa kazandırılma süresi daha uzun olması yanında, tarla ve bahçelerde yabani ot salgınları ortaya çıkabilmektedir.
Sonuç olarak, sığır gübresi, uygun şekilde idare edildiği taktirde işletmenin bitkisel üretimi için mükemmel bir mineral kaynağı, aksi durumda ise, işletme idaresi bakımından önemli bir sorun ve çevre sağlığı açısından da önemli bir tehlike konumunda olacaktır.
BUZAĞILAYAN İNEKLERDE İŞTAHSIZLIK
Türkiye’de süt sığırcılığı yapan yetiştiricilerin bir çoğu doğuma hazırlanan ve buzağılayan ineklerinin davranışı ve beslenmesi konusunda yeterli bilgiye sahip değillerdir. Bu bağlamda, laktasyonun son dönemi ve kuru dönemde yapılan hatalı uygulamalar ve beslemeden kaynaklanan olumsuz etkilerin buzağılama sonrası ortaya çıkması ile yetiştiriciler maddi ve manevi sıkıntıya girmektedirler. Diğer yandan, çok sayıda ineğin yetersiz veya aşırı vücut kondisyonu nedeniyle doğum sonrası metabolik hastalıklar yakalanarak kesime gittiğini görmek mümkündür. Bu problemin, tedavi, ilaç ve üretimden kaybedilen süt olarak ülke ekonomisine vermiş olduğu zararın boyutu da madalyonun öteki yüzüdür.
Bu açıdan, yetiştiricilerimizin laktasyonun son 100 günlük döneminde ve buzağılamadan önceki üç haftalık dönemde yapacakları bakım ve besleme büyük önem taşımaktadır. Bu dönemlerden özellikle buzağılamadan önceki üç haftalık süre içerisinde uygulanacak dengeli ve yeterli besleme, doğum sonrası süt veriminin arttırılmasına ek olarak, ineğin ketozis, süt humması, rumen kayması gibi hastalıklardan korunmasına ve etkin bir üreme performansı sağlanmasına yardımcı olmaktadır. Amerika’da yapılan bir çalışmada, doğum sonrası çıkabilecek problemlerin, o laktasyonda 800- 1000 kg süt kaybına yol açtığını ifade etmektedir.
İnek, buzağılamadan önceki iki haftalık süreç içerisinde üreme sistemini doğuma, meme bezini ise, süt üretimine hazırlayan bir dizi fizyolojik değişime maruz kalmaktadır. Buzağılama sonrası yem tüketime karşı isteksizlik olarak ifade edilebilecek iştahsızlığın meydana gelmesi, buna bağlı olarak ineğin vücut ağırlığında bir azalmanın meydana gelmesi sık karşılaşılan bir durumdur. Bu durum, yukarıda da bahsedildiği gibi geçiş döneminde ortaya çıkan fizyolojik değişimin doğal bir sonucudur. Ancak, yem alımı ve bununla bağlantılı olarak vücut ağırlığındaki düşüşün şiddetli ve uzun süreli olması yetiştiricinin uygulamalar açısından problemler yaşamasına yol açmaktadır.
Damızlık Sığır Yetiştirici Birliklerinin büyük bir kısmının çalışmakta oldukları Holstein (Siyah Alaca) ırkı, diğer ırklar arasında verim bakımından ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’de yapılan genetik çalışmalar sayesinde, her yıl 80 ile 100 kg civarında bir genetik ilerleme sağlanmaktadır. Süt veriminde sağlanan bu ilerlemeye karşın, hayvanın kuru madde tüketiminde, paralel bir iyileşme sağlanamamaktadır. Diğer bir değişle, laktasyonun ilk 60 gününde ineğin iştah konusunda göstermiş olduğu performans, süt verimindeki artış karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu tablo, buzağılama sonrası ineğin net enerji dengesi üzerinde negatif bir eğilimin oluşmasına neden olmaktadır. Diğer bir deyişle, inek süt verimini sürdürebilmek için, yeme karşı iştahsızlığından kaynaklanan enerji açığını, kuru dönemde depolamış olduğu vücut yağ rezervlerinden sağlamaktadır. Buzağılama dönemine 3 veya 3,5 vücut kondisyon puanı ile giren ineklerde negatif enerji dengesinden kaynaklanan ağırlık kaybı sonucu vücut kondisyon puanı 2,5 puan’a kadar bir gerilemektedir. Bu beklenen bir gelişmedir. Ancak, vücut kondisyon puanı 3’ün altında olan
ineklerde, bu dönemde canlı ağırlıkta gerçekleşecek düşüş, bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak metabolik hastalıkların oluşumuna ve döl verim performansının gerilemesine yol açmakta, süt verimi konusunda hayal kırıklığı yaşanmaktadır. Vücut kondisyonu 4 ve üzerinde olan ineklerde de aynı olumsuz sonuçlarla karşılaşılmaktadır.
Yapılan bir diğer araştırmada ise, yem tüketiminin buzağılamaya üç hafta kala, kuru periyodun daha önceki dönemlerine oranla %30 düştüğü tespit edilmiştir. Bu normal olarak kabul edilir. Ancak metabolik olarak sağlık problemi yaşayan bir ineğin yem tüketimi kuru periyodun daha önceki dönemlerine göre %50, doğum sonrası ise, %70 düşüş göstermektedir. Diğer taraftan genç hayvanlara oranla yaşlı hayvanlarda iştahsızlık daha yoğun gerçekleşmektedir. Genç inekler büyüme için ilave bir enerjiye ihtiyaç duymaları nedeniyle, aşırı iştahsızlık problemini yaşamaları beklenmemektedir.
Bu açıdan yetiştiricilerin buzağılamadan üç hafta öncesi ve sonrası olmak üzere, altı haftalık dönemde ineğin maksimum kuru madde tüketimini temin edecek şekilde besleme uygulamasına gitmeleri gerekmektedir.
Sözkonusu altı haftalık dönemde, ineğin kanında yağ asitleri, keton cisimciklerinin (aseton, beta- hydroxy butyrate) miktarındaki artış, progesteron, İnsülin ve estrojen hormonlarının miktarlarındaki değişimler, doğumdan önceki bir hafta içerisinde ineğin kendini buzağılamaya şartlaması ve ineğin doğum için ayrı bir bölmeye alınmasından kaynaklanan stres, iştahsızlığın başlıca nedenleri olarak bilinmektedir.
Buzağılamadan üç hafta önce ve üç hafta sonraki dönemde hayvanın yaşama payı enerji ihtiyacına ek olarak rahimdeki buzağı ve süt verimi için gereksinim duyduğu enerji ihtiyacı karşısında, hayvanın yem tüketiminin sınırlı olması nedeniyle, enerji açığı ortaya çıkmaktadır. Bu durumda inek enerji açığını kendi vücut yağ rezervlerini parçalayarak kullanmak zorunda kalmaktadır. Yağ dokularının parçalanması sonucunda, yağ asitleri konsantrasyonu kan içeriğinde artış göstermektedir. Bu yağ asitleri karaciğerde kas ve meme dokusunda kullanılmak üzere enerjiye dönüştürülmektedir. Karaciğer bu işlem için glukoza (şeker) ihtiyaç duyar. Glukozun üretilebilmesi için, ineğin işkembesinde nişastanın sindirilmesi sonucu sentezlenen propiyonata gerek duyulmaktadır. Propiyonat aynı zamanda sütün önemli bir bileşiği olan laktozun yapımında da önemli rol oynamaktadır. Kandaki propiyonat miktarının yetersiz olması halinde, karaciğerde yağ asitleri oluşacak glukoz yetersizliği nedeniyle enerjiye dönüştürülememektedir. Bu durumda keton cisimcikleri oluşmakta ve kana karışmaktadır. Bu hayvanda metabolik bir hastalık olan ketozis’in şekillenmesine neden olmaktadır. Ketozis’in şekillenmesi ile birlikte ineğin yem tüketiminde yarı yarıya bir azalma ve günlük hareketlerinde bariz bir yavaşlamanın olduğu dikkat çekmektedir.
Karaciğerde yağ asitlerinin miktarında artıştan kaynaklanan yağlanma ayrıca, buzağılama güçlüğünü ve doğum sonrası meme dokusunda aşırı ödem oluşumunu beraberinde getirmektedir.
Özellikle vücut kondisyonu 4 ve üzerinde olan yağlı ineklerde ve yaşlı ineklerde bu probleme sıkça rastlanmaktadır.
Yetiştirici bu problemleri yaşamamak için ne yapmalıdır?
15. Tedbir alınmaya öncelikli olarak laktasyonun son 100 günlük kısmında başlanmalıdır. En iyi gösterge hayvanın vücut kondisyonuna bakmaktır. Yetiştirici, son 100 günlük dönemde ineğin uygun vücut kondisyonuna sahip olup olmadığına karar vermelidir. Hayvan çok yağlı ise, yedirilen rasyonda enerji içeriği düşürülmeli, çok zayıf ise, yedirilen rasyonun enerji içeriği arttırılmalıdır. Bunu uygulayabilmek için ekstrem durumdaki (yağlı ve zayıf) ineklere ayrı bir rasyon uygulamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sayede, ineğin 3 – 3,5 puanlık vücut kondisyonu ile kuruya çıkması ve buzağılaması sağlanmalıdır.
•Doğumdan 21 gün önce ve 21 gün sonra verilecek rasyon içeriğinde, rumende yeterli miktarda propiyonat sentezlenebilmesi için nişasta kaynağı dane yemlerin kullanılması büyük önem taşımaktadır.
•Bu dönemde ineklerde yem seçicilik özelliği üst seviyede olması nedeniyle, ineklere verilecek rasyonların taze ve kötü koku içermemesi gerekmektedir. Bu nedenle, küflü silaj, beklemiş kesif yem gibi kötü koku verecek yemleri kullanmamaya özen gösterilmelidir. Bu konuya özellikle sıcak yaz aylarında çok daha dikkat edilmelidir.
• Her yemleme sonrası yemliklerin temizlenmesi gerekmektedir. Çünkü yemliklerde kalacak yem artıkları zamanla bozularak kötü koku verecektir.
• İnek, bu dönemde istediği zaman ve miktarda temiz su tüketme imkanına sahip olmalıdır.
• Geçiş dönemindeki ineklere ayrı bir rasyon verilmesi isabetli olacaktır.
• Bu dönemdeki ineklere verilecek rasyonun enerji içeriğinin yüksek tutulması kullanılan en yaygın yöntemdir. Bu dönemde verilecek rasyonun 1 kg kuru maddesi 6,5 – 6,7 Mega joul enerji, %12-14 ham protein içermelidir. Rasyonun %25-45’ini nişasta kaynağı hububat dane yemleri oluşturmalıdır. Rasyon içeriğindeki kaba yem oranının asgari %30 olması ve bu kaba yemin %75’inin kaliteli kuru ottan oluşmasına dikkat edilmelidir. İnek başına verilecek kaliteli kuru otun günlük asgari 2 kg olması gerekir. Bu sayede ineğin yeterli geviş getirmesi de sağlanmış olacaktır.
• İneklerin enerji içeriği zengin rasyonlara uyum sağlaması amacıyla doğuma 21 gün kala alıştırma uygulamasına ihtiyaç vardır. Bu amaçla, enerji içeriği zengin yemden başlangıçta inek başına 1 kg verilmeli, 2-3 günde bir yarım kg veya haftada 1 kg arttırarak, buzağılama öncesi inek başına asgari 3 kg üzerinde tüketilebilmesi sağlanmalıdır.
• Doğuma üç hafta kala kurudaki ineklerin ayrı bir grup padoksuna veya bölmesine alınarak, bakım ve beslemesine ihtimam gösterilmelidir.
• Kurudaki ineklerin gerekirse müdahale ederek gezinmeleri suretiyle egzersiz yapmaları sağlanmalıdır. Bu egzersizler, ineğin kanında artış gösteren yağ asitlerinin kaslarda enerji olarak kullanılmalarını temin ederek, karaciğerdeki yağ asitleri ve propiyonat miktarları arasındaki dengeyi kuracaktır. Bu durum karaciğeri rahatlatacaktır. Ayrıca bu egzersizlerin özellikle yağlanmış ineklerde rumen dönmesi olarak bilinen abomasum deplasmanının oluşumunu engellemektedir.
• İneklerin kuruya ayrılması ve tekrar sağmal gruba dahil edilmeleri sırasında grup değişimlerinin bir düzen ve uygun şekilde yapılması gerekmektedir. Bu açıdan serbest sistemde sağmal dönemini geçiren ineklerin tek başına ayrı bir bölmede tecrit edilmemesine veya sabit sistemle bağlanmamasına dikkat edilmelidir.
• Ayrıca, iştahsızlığa yol açan diğer faktörlere (ayak ve tırnak problemleri, süt humması ve üreme sistem hastalıkları vs.) karşı önlemler alınmalıdır.
4.1. BUZAĞI YETİŞTİRMEDE BAŞARI İÇİN
Damızlık Sığır Yetiştiriciliği yapan işletmelerde buzağı yetiştirme önemli işlerin başında gelmektedir. Her yıl doğan buzağılarda meydana gelebilecek kayıplar, işletme ekonomisine oldukça büyük zararlar vermektedir. Doğan her buzağının sağlıklı ve verimli bir şekilde sürüye kazandırılması, başta yetiştiriciye olmak üzere, Türkiye ekonomisine önemli katkılar sağlamaktadır.
Başarılı bir buzağı yetiştirmenin ilk ve önemli aşamasını, buzağının doğumundan sütten kesimine kadar olan dönemde uygulanacak bakım ve besleme oluşturmaktadır.
Doğan buzağının işletme defterine kaydedilmesinin ardından hayati öneme sahip ilk uygulama, ağıt sütü ile beslemedir. Çünkü, buzağı yeni hayata başladığı an hastalık etmenlerine karşı yeterli vücut direncine sahip değildir. Ağız sütü sahip olduğu zengin protein, yağ muhtevasının yanısıra içerdiği antikorlar vasıtasıyla, buzağıya bu yeteneği kazandırmaktadır. Pasif bağışıklık olarak adlandırılan
bu durum, annenin kanında mevcut olan ve hastalık etkenlerine karşı silah vazifesi gören antikorların kan damarları yolu ile meme bezine gelerek buradan ağız sütüne geçmesidir. Söz konusu bu mekanizma, ilk 24 saat içerisinde ağız sütündeki antikorları buzağının vücuduna kazandıran, ancak 24 saat sonunda tamamen kapanarak işlev yapamaz hale gelen, ince barsaklardaki geçici gözeneklerle tamamlanmaktadır. Antikorlar büyük molekül yapısına sahip proteinler olmaları nedeniyle, ince barsaklardaki normal gözeneklerden vücuda emilmeleri imkansızdır. Buzağının ince barsağındaki bu geçici gözeneklerin, ineğin ağız sütünün ilk 24 saat içerisinde %6 antikor içerdiğini, 24 saat sonunda ağız sütündeki antikor oranının %70 azalacağını bilircesine işlemektedir. Antikor oranı, ağız sütünün normal süte dönmesi ile %0,1 düzeyine gerilemektedir.
Bu nedenle, buzağının doğumu takip eden ilk 30 dakika içerisinde asgari 2 litre ağız sütü alması gerekmektedir. Ağız sütü ile ikinci besleme ise, doğumu takip eden 6. ile 9. saatler arasında yapılmalıdır. Üç ve dördüncü öğün beslemeler doğumdan sonra 24 saat dolmadan gerçekleştirilmelidir. Bir buzağı ilk 24 saat içerisinde doğum ağırlığının %8-10’u kadar ağız sütü almalıdır. Buzağıya ağız sütü verilirken, sağılan ağız sütünün, ineğin vücut sıcaklığı olan 38 derece sıcaklıktaki suyun içinde muhafaza edilerek bu sıcaklıkta buzağıya içirilmesi gerekmektedir.
Doğumdan sonraki 4. günden itibaren 8 haftalık oluncaya kadar sütle beslenmesi gerekmektedir.
Buzağı doğduğunda ruminant değildir. Ancak doğumdan sonraki 4. ve 8. Haftalar arasında hızla gelişerek rumen fonksiyonel hale gelmektedir. Rumenin gelişiminin desteklenmesi bakımından buzağıya rumende kolay fermente olabilen karbonhidratları içeren yem maddelerinin ve temiz suyun sağlanması gerekmektedir. Kolay fermente olan karbonhidratları sağlaması nedeniyle buzağı başlatma yemleri oldukça avantajlıdır. Buzağının doğumundan sonra sütle beslemeye ilave olarak 4. günden itibaren azar azar kovasının içerisine veya elden buzağı başlatma yemi tüketmesi istenmektedir. Özellikle doğumdan sonraki 7. ile 14. günler arasında buzağının başlatma yemi tüketimi yakından takip edilmelidir.
Yedirilmesi düşünülen buzağı başlangıç yeminin, %18 – 20 ham protein, 1.1–1.2 Mcal Net enerji, %15 ham sellüloz, %0.6 Kalsiyum, %0.4 Fosfor bulunmasının yanısıra, buzağı başlangıç yeminin kilogramında 10 mg bakır, 42 mg çinko, 30 mg manganez, 6000 IU Vitamin A, 1400 IU Vitamin D, 50 IU Vitamin E bulunması istenmektedir.
Sütle besleme döneminde, buzağıya kaliteli buzağı başlatma yemi yanında istediği an temiz su tüketmesi sağlandığında, buzağı başlatma yemi içeriğinde bulunan karbonhidratların rumendeki mikrobiyal fermantasyonu sonucu açığa çıkan butirik asit ve propiyonik asit gibi uçucu yağ asitleri rumenin iç dokusunun gelişimini hızlandırmaktadır. Bu gelişim, buzağının 8 haftalık dönemde erken sütten kesilmesi açısından rumeni hazırlamaktadır. Bu döneminde bu amaçla aşırı miktarda kaba yem kullanımı durumunda, kaba yemlerin içeriğindeki kopleks karbonhidratların rumende parçalanmasının oldukça zor olması nedeniyle, hem rumen gelişimi yavaşlamakta hem de rasyonun kullanılabilir enerjisi azalmaktadır.
Buzağı 28-35 günlük yaşlar arasında süt tüketmesi yanında günlük 500-600gr. civarında buzağı başlatma yemi ve yeteri düzeyde temiz su tüketiyor olması istenmektedir. Bu dönemde, buzağı başlatma yemi tüketiminin yeterli düzeyde gerçekleşmesi için, buzağıya günlük olarak verilen süt miktarı hayvanın canlı ağırlığı ve gelişimi dikkate alınarak %25-50 oranında azaltılmalıdır. 8 haftalık dönemden sonrada aşırı sütle besleme durumda, sütün buzağının kanındaki demir elementini bağlaması nedeniyle anemi (kansızlık) gibi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Buzağı beslemede suyun yeri tartışılmazdır. Buzağının önünde devamlı surette temiz ve ılık su bulundurulması (özellikle ilk 4 haftalık dönemde), günlük canlı ağırlık artışı ve buzağı başlatma yemi tüketimini arttırırken, ishalli geçen gün sayısını azaltmaktadır. Yapılan bir araştırmada,
istediği an temiz su tüketebilen buzağıların, öğün usulü su tüketen buzağılara oranla %8 daha fazla buzağı başlatma yemi tükettiği buna bağlı olarak ta, %28 daha fazla günlük canlı ağırlık artışı kazandıkları, %18 oranında daha az ishale yakalandıklarını ortaya koymuştur.
Buzağı gelişiminin tespiti için buzağının canlı ağırlığının ve vücut yüksekliğinin periyodik olarak takip edilmesi gerekmektedir. Bu tür ölçümler, buzağının beslenmesi konusunda yetiştiriciye yol göstermektedir. Ayrıca yapılacak periyodik kontrollerde, buzağının kondisyonu ve iskelet gelişimlerinin de dikkate alınması yararlı olacaktır. Eğer buzağı aşırı yağlanma gösteriyor ise, bu durum buzağıya uygulanan beslemede aşırılık olduğunu veya hayvanın proteince düşük bir diyetle beslendiğini göstermektedir. Buzağının kaşektik ve zayıf olması durumunda, eğer bir hastalık sözkonusu değilse, buzağının vücut gelişimi için ihtiyaç duyduğu besin maddelerini yeterli düzeyde alamadığını göstermektedir.
İşletmenizde bulunduracağınız bir ölçüm şeridi size periyodik kontrollerde yardımcı olacaktır. Bu tür ölçüm şeritleri hayvanın göğüs çevresi uzunluğunu ve canlı ağırlığını doğrudan okuma imkanı tanımaktadır. Buzağının iki ön küreğinin hemen arkasından ölçülen göğüs çevresi uzunluğu size buzağının kilosu hakkında bir fikir verecektir. Bu ölçümlerde, buzağının ayakta olması ve iki ön ayağının birbirine paralel ve yanyana olmasına dikkate edilmelidir.
Buzağıların doğumdan sonraki 3. günden itibaren 8 haftalık oluncaya kadar ferdi bölmelerde veya buzağı kulübelerinde tutulmaları, beslemede takibi kolaylaştırması yanında, buzağıların birbirlerini emmelerini ve hastalık bulaşma riskini önlemektedir.
Hayvancılığı gelişmiş ülkelerde, buzağılar doğumdan sonra kurutulmalarının ardından dışarıdaki buzağı kulübelerine alınmaktadır. Bu tür uygulama buzağının bedensel olarak dış çevre şartları ile savaşarak direnç kazanmasına yardımcı olmaktadır.
Eğer buzağılar kapalı bir buzağı barınağında büyütülecekse, bu durumda barınağın ve buzağı bölmesinin temiz, kuru, ışıklı ve uygun bir şekilde havalandırılıyor olması gerekmektedir. Havalandırma düzeneğinin, hava akımının doğrudan buzağıların üstüne gelmeyecek şekilde ve tavandan aşağı doğru hareket edecek şekilde planlanması daha doğrudur.
Buzağı barınağı içerisinde havalandırmanın iyi yapılmaması halinde, barınak içinde oluşacak amonyak birikimi buzağı sağlığı açısından olumsuz bir ortamın oluşmasına yol açmaktadır.
Buzağı bölme zemininin barınak zemininden 20-25 cm yüksekte olması ve ahşap ızgara zeminli olması tercih edilmektedir. Bu tür düzeneklerde altlık olarak genelde buğday sapı veya talaş kullanılmaktadır. Eğer buzağı bölmesi tabanı idrarın uzaklaşmasına imkan sağlıyor ise, bu durumda buzağı altlığının haftada iki kez değiştirilerek buzağının altının kuru olması sağlanabilmektedir. Eğer imkan var ise, ekstra yedek bölmelerin bulunması, temizlik ve dezenfeksiyon işlemi ve zeminin havalandırılması için oldukça kolaylık sağlamaktadır. Bu durumda buzağı bir hafta ara ile bölme değiştirebilmektedir.
Eğer buzağılar dış ortamda kulübelerde büyütülüyor ise, buzağı bölmelerinin duvar ve çatısının buzağıyı aşırı güneş ışınları ve sıcağından, rüzgardan, yağmurdan ve kış aylarının sert soğuklarından koruyacak yapıda olmalıdır. Ayrıca buzağı kulübelerinin yerleştirileceği alanının zeminin kuru olması, yağmur yağışlarına karşı drenaj sistemine sahip olması ve ön tarafının hakim rüzgarların estiği yönün tersine bakması gerekmektedir.
Buzağının konforu açısından kulübenin boyutları 1,5 m eninde ve 2,5 m boyunda ve 120 cm yükseklikte olması gerekmektedir.
Günümüzde fiber glas malzemeden yapılan hazır buzağı kulübeleri yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu tür kulübelerde dikkat edilecek husus, fiber glass buzağı kulübelerinin tavanında kapaklı havalandırma ağzının olmasıdır. Bu ağız, yağışsız ve sıcak günlerde açılmak suretiyle kulübe içerisinde oluşan amonyak gazının barınaktan uzaklaştırılmasına yardımcı olmaktadır.
Buzağı kulübelerinde buzağı büyüten yetiştiricilerin gün içerisinde periyodik olarak, buzağılarda yem tüketimi ve ishal bakımından kontroller yapması gerekmektedir.
Buzağılar 7 haftalık yaşta günlük asgari 700 gr buzağı başlatma yemi tüketebiliyor ise, sütten kesilmeye hazır demektir. Buzağının sütten kesimi süt miktarının tedrici olarak azaltılmasına paralel olarak 7-10 günlük bir zaman aralığında yapılmalıdır.
Sütten kesilen buzağılar grup padokslarına alınmalıdır. Her bir grupta buzağı sayısının 10-12 baş olması uygun düşmektedir. Bu tür grup padokslarında buzağı başına 3 metrekare alan ve 25 cm yemlik boşluğu düşünülmelidir. Bu dönemde buzağıların 16 haftalık yaşa kadar buzağı başlangıç yemi, kaliteli kuru ot ile günlük 600-700 gr canlı ağırlık artışı sağlayacak şekilde beslenmesi gerekmektedir. Bu dönemde de buzağı istediği an su içebileceği bir düzeneğe sahip olmalıdır.
Buzağılar 16 haftalık yaşa ulaştıklarında artık rumen gelişimlerinin yeterli olması nedeniyle, kaliteli kuru ota ilave olarak günlük 3-4 kg mısır veya ot silajı verilmesinde bir sakınca yoktur. Bu dönemde konsantre yem olarak artık buzağı başlatma yemi verilmemektedir. Bunun yerine, %17 ham proteinli ve 2400 kcal enerji içeren buzağı büyütme yeminden günlük olarak buzağının gelişme durumuna göre 0,5 kg ile 2 kg kadar verilmektedir. Bu dönemde buzağıların günlük 700 gr canlı ağırlık artışı sağlayacak şekilde beslenmesi gerekmektedir.
HEDEF : YILDA BİR BUZAĞI ELDE ETMEK
Türkiye’de hayvansal üretim sektörünün içinde bulunduğu durum, yetiştiricileri yaptıkları üretimin maliyetini düşürmek ve sahip oldukları sürülerin üretim performanslarını arttırmak zorunluluğu ile karşı karşı bırakmıştır. Hayvansal üretimin arttırılmasının sürülerin üreme performansına bağlı olduğu gözönüne alındığında, işletmelerde uygulanacak kızgınlık tespitleri ve yüksek gebelik oranının sağlanması veya korunması büyük önem taşımaktadır.
Beslemenin etkisi :
Protein süt sığırı rasyonlarında kritik bir besin maddesidir. Yüksek süt verimini temin edebilmek için yeterli ve dengeli miktarda rasyona kazandırmak gerekmektedir. Ancak, yüksek düzeyde protein içeren rasyonlar hayvanın sinidirim sistemi açısından bir takım olumsuzluklar taşıması nedeniyle hayvanın üreme sistemi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir.
İsrail ve Amerika’da yapılan araştırmalar, rasyonda toplam % ham protein düzeyinin artması hayvanın üreme performansında gerilemelere neden olduğunu ortaya çıkartmıştır. İsrail’deki araştırmada %16 ham proteinli ve %20 ham proteinli olmak üzere iki farklı rasyon iki farklı grup ineğe uygulanmıştır. Bu araştırma sonucunda %20 ham proteinli rasyon verilen gruptaki ineklerin buzağılamadan sonraki ilk 120 gün içerisinde ve genel olarak gebe kalma oranlarının azaldığı, gebelik başına daha fazla tohumlamaya ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir.
Bunun nedeni, proteinlerin sindirilme süreci sonunda ürün olarak aminoasitler ve amonyak açığa çıkmaktadır. Amonyak, rumende bakteriler tarafından işlenerek tekrar protein üretiminde kullanılmaktadır. Eğer amonyak miktarı bakterilerin kullanabileceğinden fazla ise, bu durumda amonyak rumen duvarları tarafından emilmektedir. Xxxxxx xxxxxxx kılcal damarlar vasıtasıyla,
kan dolaşımına kazandırılmaktadır. Amonyak kan dolaşımı yolu ile Karaciğere nakledilmektedir. Karaciğerde ise, amonyak üre’ye dönüştürülmektedir. Daha sonra üre kan dolaşım sistemine verilmektedir.
Sonuç olarak, kandaki üre miktarının artışı üreme kanalları içerisinde bulunan sıvıların içeriğinde de üre konsantrasyonunun artışına neden olmaktadır. Bu yüksek üre konsantrasyonu yumurta hücresi ve oluşan embriyo üzerinde zehirleyici etki göstererek döl veriminin düşmesine neden olmaktadır.
Protein düzeyi yüksek olan rasyonlar özellikle erken laktasyon döneminde süt veriminde aşırı artışlara neden olarak hayvanın zaten normalde varolan negatif enerji akışını arttırmak suretiyle servis periyodunda uzamalara yol açarak üreme performansında gerilemelere neden olmaktadır.
Bu nedenle, yetiştiricilerin %18’in üzerinde ham protein içeren rasyonları kullanırken dikkatli olmaları gerekmektedir.
Ayrıca, İki aylık kuru dönemin ilk altı haftalık döneminde ineklere %12-13 ham proteinden fazla protein içeren rasyonların verilmemesi gerekmektedir.
5. Kızgınlık tespitindeki başarı
Sığır türünde ilk kızgınlık yaşı genel olarak 10 – 11 aylık yaştır. Ancak besleme düzeyi ve gelişme açısından ırk özelliği bu yaşı etkilemektedir. Bu nedenle beslem düzeyi çok iyi olan sürülerde ve erken gelişen ırklarda ilkine kızgınlık gösterme yaşı nisbeten erken bir yaşta olmaktadır. Genç dişi sığırlar ilk kızgınlıklarını ergin yaş canlı ağırlığın %40’ına ulaştıkları zaman göstermektedirler. Ancak genç sığırların ilkine tohumlama yaşı xxxxx xxxxx ağırlığın %70’ine ulaştığı zaman yapılmakla birlikte, pratik sahada yapılan gözlemler, xxxxx xxxxx ağırlığın %75-80’ine ulaşma halinde yapılacak tohumlamada sonuçların daha iyi olduğunu göstermiştir. Bu şekilde tohumlanan sığırların ekonomik ömrü de erken tohumlananlara oranla daha uzun olmaktadır.
Doğru şekilde kızgınlık tespiti, bir süt sığırcılığı işletmesinin en önemli işlerinin başında gelmektedir. Doğru şekilde kızgınlık tespiti yapabilmek için şu hususlara dikkat edilmelidir.
• Kızgın olan inek veya inekler kızgınlık döngüsünün başlangıcında diğer ineklerle koklaşmakta ve onları takip etmektedir. Bu evrede inekte diğer ineklerle birarada olma arzusu en üst düzeydedir.
• İnekler arasında koklaşma, sırt ve arka kürek bölgesini yalama ve ineklerin çenelerini kuyruk sokumu ve bel kısmına uzatarak koymaları kızgınlığın başladığının bir diğer göstergesidir.
• İneğin diğer ineklerin kendisini aşma davranışına izin verir şekilde sabit kalması kızgınlığın en belirgin ve güvenilir göstergesidir. İneğin diğer inekleri aşmaya çalışması veya kendisini aşmaya çalışanlara izin vermesi tespit edildiğinde, diğer yardımcı belirtiler de dikkate alınması halinde kızgınlık tespitinde daha isabetli davranılmış olunacaktır.
Bu yardımcı belirtiler;
15. İneğin haznesi (vulvası) hafifçe şişebilmekte ve normal vulvaya oranla daha nemli bir görünüme sahip olmaktadır.
16. İneğin kuyruğunda, kuyruk sokumu ve bud bölgesi üzerinde çara (mukoz akıntı) bulaşıkları görülebilmektedir.
17. Gerek vulvadan hayvanın sıçraması esnasında akan çara, gerekse bulaşık olan çaranın temiz ve su gibi berrak olması üreme sisteminin sağlıklı olduğunun bir göstergesidir. Bazı zamanlar, kuyruk, kuyruk sokumu, bud bölgesi ve hazne etrafında kanlı akıntı bulaşığı görülebilmektedir. Bu durum ineğin kızgınlığının kaçırıldığının en bariz belirtisidir. Bu gibi
durumlarda tespit edildikten bir gün öncesinin tarihi esas alınarak kaydedilir ve inek takibe alınır.
18. Bunlara ek olarak hayvanın yeme karşı iştahının kesilmesi veya azalması, sık sık böğürmesi, aşırı hareketlilik ve yürüme ve bu hareketliliğin doğal sonucu olarak süt veriminde düşme gözlenebilmektedir. Davranışlarındaki bu değişimler, ineğin kızgın olduğunu göstermektedir.
En ideal kızgınlık gözlemi nasıl olmalıdır?
Yetiştirme programlarında etkili ve başarılı bir kızgınlık tespiti, güvenilir ve zamanında uygulanacak bir suni tohumlama, işletmenin ekonomik anlamda kayba uğramasına neden olan verimsiz dönemlerin uzamasının önüne geçmektedir.
Kızgınlık tespitinde yetersizlik ve buna bağlı olarak inek ve düvelerde kızgınlıkların kaçırılması, sürüde düşük gebelik oranı ile sonuçlanmaktadır.
Gebelik oranının düşmesi, sürüdeki ineklerde buzağılama aralığının artması anlamına gelmektedir.
Başarılı bir yetiştirme için, buzağılama aralığının 375-385 gün arasında tutturulması gerekmektedir. Buzağılama aralığında 385 günün üzerine çıkılması halinde, fazladan geçen gün başına işletmenin zararı 3 milyon ile 6 milyon TL arasında değişmektedir. Bu nedenle ineğin buzağılamadan sonraki
100. gün civarında gebe kalmış olması gerekmektedir. Bu standardın üzerine katlanacak her fazladan 10 gün bir sonraki laktasyondaki günlük ortalama süt veriminde yaklaşık 1,5 ile 2 kg azalmaya neden olacaktır.
Doğum yapan bir inek buzağılamadan sonra yaklaşık 20 ile 35 günlük bir dönemi sakin bir şekilde geçirmektedir. Bu zaman zarfında, rahim başta olmak üzere tüm üreme kanalı kendisini yenilemektedir. Genel olarak bu devrede herhangi bir kızgınlık belirtisi alınmamaktadır.
İneklerin yaklaşık %90’ı buzağılamadan sonraki 40-50 günler arasında ilk kızgınlıklarını göstermektedirler. İnek veya düve gebe kalmaması halinde yaklaşık 21 gün sonra kızgınlığı tekrarlamaktadır. Bu zaman aralığı ortalama bir süre olmakla beraber, bu süre 18 ile 24 gün arasında değişmektedir.
İnekler genel olarak 12-18 saat süre ile kızgınlık göstermektedirler. Ancak kızgınlık süresinin uzunluğu ve kızgınlık davranışlarının yoğunluğu açısından inekler arasında büyük farklılıklar gözlenmektedir.
Genel olarak uygulanan yöntem, sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki kezdir. Ancak kızgınlık gözlem işlemi hayvanların sabah ve akşam sağımı ve yemlenmeleri esnasında yapılmaktadır. Bu çok yanlış bir yöntemdir. Çünkü kızgın olan inek veya düvelerin çoğu sağım veya yem yeme esnasında zamanın kısalığı ve bu zamanlarda oluşan çevresel etkiler nedeniyle kızgınlık belirtilerini göstermemektedirler.
Kızgınlık gözlemi açısından en ideal zamanlar işletme işlerinin en az ve sürünün en sakin ve birarada oldukları zamanlardır. Bu nedenle kızgınlık gözleminin güneşin yeni doğduğu sabah saatleri ve yeni batmaya başladığı akşam saatlerinde yapılması en idealdir. Ayrıca sıcak yaz aylarında kızgınlık gözleminin günün en serin saatlerinde, soğuk kış aylarında ise en sıcak saatlerinde yapılmasının büyük avantajları vardır. Bu açıdan inek ve düvelerin yazın gölgeliklerde, kışın ise hakim rüzgarlardan korunacak bir yerde tutulmaları gerekmektedir.
Ayrıca sürü içerisinde kızgınlıkta olan ineklerin sayısı da kızgınlık belirtilerinin ortaya çıkma yoğunluğunu önemli derecede etkilemektedir. Yapılan bir araştırmada, inek tek başına kızgın iken, sıçrama davranışını sadece 11 kez yaparken, beraberinde birkaç kızgın ineğin olması durumunda sıçrama davranışı sayısının 53’keze çıktığı tespit edilmiştir. Ayrıca ineğin kızgınlıkta kalma süresi de tek başına olmasına oranla 2 ile 2,5 saat daha uzun olmaktadır.
Kızgınlığın en güvenilir ve açık belirtisi olan diğer ineklerin üzerine sıçrama veya kendi üzerine sıçrayan ineklere izin verme davranışının, çoğunlukla akşam saat 18:00 ile sabah saat 06:00
arasında meydana geldiği unutulmamalıdır. Bu nedenle bu süreler içerisinde kızgınlık gösteren ineklerin %25’i gün içerisinde kızgınlığın sadece 8 saatini yaşamaktadırlar. Sonuç olarak akşam 18:00 ile sabah 06:00 saatleri arasında kızgınlık gözlemi yapılmayan sürülerde kızgınlıkların birçoğu kaçırılmaktadır.
Doğru bir kızgınlık gözlemi için sık bir gözleme ihtiyaç vardır. Yapılan bir araştırma sonucunda, inekler günün 24 saati olmak üzere sürekli olarak gözlenmiştir. Bunun sonucunda kızgınlıkların
%100’ü tespit edilebilmektedir.
Ancak gözlem zamanı sabah 7:00 öğlen 12:00 ve akşam 16:00’da olmak üzere ve her bir gözlemde süreyi 30 dakika tutma halinde sürüdeki kızgınlıklar %91 oranında tespit edilebilmiştir. Yine her defada gözlemin 30 dakika yapılması şartıyla, kızgınlık gözlem işleminin sabah 8:00’den sonra birkez, öğlen 12:00’de ve akşam 16:00’da olmak üzere üç kez yapılması halinde, kızgınlıklar %84 oranında tespit edilebilmiştir.
Sonuç olarak kızgınlık gözleminin gün içerisinde üç defa ve ilk gözlemin mutlaka sabah saat 8:00’den önce yapılması başarı için şarttır.
En uygun Tohumlama zamanı ne zamandır?
Maksimum bir gebelik oranını sağlayabilmek için ineğin sağlıklı olması, canlı ve sağlıklı bir sperma ile zamanında tohumlanması ve ineğe zerk edilen spermanın ineğin yumurtasını, üreme kanalının uygun yerinde ve zamanında bularak döllemesi gerekmektedir.
İneğin yumurtalama hadisesi, ineğin sıçrama davranışının başladığı andan yaklaşık 24-30 saat sonra veya ineğin kızgınlığının bitiminden 10-14 saat sonra gerçekleşmektedir. Yumurtlama sonrası üreme kanallarında serbest kalan yumurtanın ömrü 6-10 saat arasında değişmektedir. Yumurtlama hadisesinden 6 saat sonra yumurtanın döllenebilme kabiliyeti gerilemektedir.
Spermanın ömrü yumurtanın aksine daha uzun olup, ineğin üreme kanallarında 24 saatten fazla yaşayabilmektedir. Bu açıdan spermanın ineğin üreme kanallarına verilmesi açısından yumurtanın ömrü dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak, ineğin tohumlama işleminin ineğin sıçrama veya aşma davranışının bitimine doğru gerçekleşecek şekilde veteriner hekime haber verilmesi gerekmektedir. Çünkü, inek gerçek kızgınlık davranışı olan aşma veya sıçrama davranışının görülmeye başlandığı andan 24-30 saat sonra yumurtlamaktadır. Bu açıdan, inek sıçrama veya aşma davranışını göstermeye başladığı anı başlangıç saat olarak kabul edersek, en ideal tohumlama zamanı başlangıçtan sonraki 10. saat ile 24. saatler arasıdır.
SIĞIRLARDA SOSYAL DAVRANIŞ
Sığır yetiştiriciliğinde başarılı olmanın esaslarından birisi de, idare edilen sürünün verimliliğini arttırmaya yönelik olarak, sığırlara uygun bir çevre sağlamaktır. Bunun yolu da sürüyü çok iyi tanımaktan geçmektedir.
Her canlı topluluğunda olduğu gibi sığır sürülerinde de bir sosyal düzen hakimdir. Sığırlar, birbirleri ile vücut temasında bulunarak ve koklaşmak suretiyle anlaşmaktadırlar. Bir sığır sürüsündeki hiyerarşi aynı yaş ve cinsiyet grubundaki hayvanlar arasında olduğu gibi, yaşlıdan geç hayvanlara veya erkek hayvanlardan dişi hayvanlara doğru bir sosyal düzen söz konusudur. Sürüdeki bir sığır, bu sosyal düzene uyduğu sürece barınacak, beslenecek ve kendine hayatı boyunca sürü içerisinde bir yer edinecektir.
Süt sığırı sürülerinde sosyal düzen denildiği zaman, inekler ve onların arasındaki sosyal ilişkiler akla gelmektedir. Basit sosyal düzeni daha çok 10 baş ve daha altındaki sayıdaki sürülerde görmek mümkündür. Bu tip sürülerde dominant veya lider olarak adlandırılan bir inek mevcut olup, diğer
bireyler ise, aralarında sağladıkları üstünlük oranında lider ineğin altında sıralanmaktadırlar. Sürüye genel olarak bakıldığında, dominant inek cüsse ve yaş veya boynuz uzunluğu olarak diğer bireylerden üstün, kulak ve başını dik tutuşu ile sürü içerisinde ilk göze çarpan hayvan olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel literatürlerde bu tip inekler “alfa hayvanı“ olarak adlandırılmaktadır. Bu sınıfta yer alan ve sürüye hükmeden inekler ortak kullanılan yemlik, suluk, yataklık alanlarında her zaman için, geç de katılsalar önceliğe sahiptirler. Lider veya dominant ineğin altında yer alan inek ve genç hayvanlar ise, her zaman için lider ineğe itaat etmek zorunda olan bireylerdir ki; bu tip hayvanlarda “omega hayvanı“ olarak tanımlanmaktadır. Bu tip sığırlar, lider ineğe veya sosyal düzen içerisinde kendinden üstün olan diğer ineklere saygısını belirtmek için kulak ve başlarını her zaman için daha aşağı seviyede tutmak zorundadırlar. Bunun aksi bir hareket yapmaları halinde çıkacak kavgaya ya karşılık vermek veya kaçmak şeklinde tepki göstermek mecburiyetinde kalacaklardır. İnekler arasında kavga davranışı nadiren ortaya çıkmaktadır. Bu durumda ineklerin birbirlerinin yan taraflarını hedef alarak saldırdıkları veya toslaştıkları gözlenmektedir. Bu gibi agresif (saldırgan) davranışlar kavgacı ineklerden birinin, itaat ettiğini gösterir bir şekilde başını aşağı seviyeye eğmesi veya kaçması ile tatlıya bağlanmaktadır. Bazı durumlarda ise, kavga insan faktörünün müdahalesi olmaması halinde saatlerce sürebilmektedir. Sürülerde meydana gelecek bu tür agresif davranışlar sürüye mensup diğer bireylerin psikolojileri üzerinde olumsuz bir etkiye yol açmaktadır.
Ancak, meradan dönüş, sağımhane veya ahıra girişte ortaya çıkan insan faktörünün de etkisi ile, sürüdeki hiyerarşik sıralamanın ortadan kalktığını görmek mümkündür.
Erkek ve dişilerin karışık olarak meraya gönderildiği köy sürülerinde ise, 2,5 yaş ve üzerindeki boğalar bütün sürüye hakimdir. Kendi aralarında ise, güç ve cüsseleri oranında bir konuma sahiptirler. 1,5 yaş civarındaki tosunlar ise, düve ve dişi danalara hakimiyet kurmalarına karşılık, ergin ineklere karşı etkisiz kalmakta ve onlara da hükmedebilmek için sık sık ergin ineklerle kavga etmektedirler.
Diğer taraftan, sayıları yüzler veya binlerle ifade edilen sığır sürülerinde ise, sosyal düzenin daha farklı ve karmaşık bir yapıda olduğu söylenebilir. Bu tür sürülerde gruplaşmaları tespit etmek için çok dikkatli incelemek gerekmektedir. Grupların oluşmasında vücut cüssesi, boynuz, yaş, cinsiyet ve mizaç gibi faktörler önemli bir etkiye sahiptir. Cüssesi ve ön kürükler arkası göğüs çevresi genişliği fazla olan inekler, sürü içerisindeki her grupta sosyal olarak iyi bir yer alma ihtimalleri yüksektir. Buna ek olarak fertlerin çoğunluğunun boynuzsuz olduğu bir sürüde boynuzlu bir sığır herzaman için sosyal olarak kendine iyi bir yer edinebilmektedir. Düveler ve genç danalar, gruplaşmanın en bariz olarak gözlendiği çağ grupları olup, günün önemli bir kısmında kendi aralarında ve ayrı bir yerde toplu olarak hareket ettikleri rahatlıkla gözlenebilmektedir. Bu gibi sürülerde sosyal düzen yaşlı inekler, genç inekler, düveler, dişi danalar olmak üzere hiyerarşik bir düzen dahilinde sıralanmaktadır.
Kendi grubu içerisinde lider olan bir inek, başka bir grupta ancak itaatkar olduğu taktirde kabul görmektedir.
Sürüye yeni katılan bir inek veya küçük inek grubu, ilk etapta sürüye hemen kabul edilmemektedir. Bu nedenle sürüye yeni girenler ilk birkaç gün sürüden ayrı bir yerde gruplaşarak durmakta, arada bir yerli sürünün fertleri ile vücut teması ve koklaşmak suretiyle tanışma davranışları sergilemektedirler. Yeni inekler, eski sürüye grup olarak değil, ferdi olarak kabul edilmektedir. Her bir yeni birey, eski sürünün fertlerine itaat ettiğini gösterir davranışları sergilediği taktirde sürüye kabul edilmekte, yem yemesine, onlarla vücut teması kurmasına, yataklık alanlarından yararlanmasına izin verilmektedir. Agresif davranan yeni birey ise, sürüden dışlanmakta yem yemesine veya su içmesine izin verilmemektedir. Yada kavga davranışı ile sağladığı üstünlük oranında sosyal düzende bir yer edinecektir.
Sığırlar arasındaki sosyal ilişkiler ülkemizde yeni bir konu olmakla beraber, sürü idaresinde dikkate alınmayan ancak süt, et ve özellikle döl verimi gibi verimler üzerinde önemli bir etkiye sahip çevre faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sürü idaresinin iyi planlanmaması veya yönlendirilmemesi sonucu ortaya çıkan sosyal stres, verimlilik adına birçok olumsuzluğun kaynağı olarak görülmektedir.
Diğer konularda da bahsedildiği gibi, inek bedensel ve psikolojik olarak rahat ettiği sürece verimli olacaktır. Bu noktadan hareketle sürünün veya sürü içerisindeki sığırların sosyal strese maruz kalmasını önleyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir.
Sosyal olarak güçlü bir sürü arzu ediliyor ise, sığırların genç yaşlardan itibaren bir arada büyümelerine ve devamlı surette vücut temasında bulunmalarına izin verilmelidir. Birbirinden ayrı bölmelerde büyütülen sığırların daha sonra bir araya getirilmeleri halinde, birbirleri ile agresif davranışlara (kavga davranışı) girdikleri, sosyal düzenin oluşmasının bir arada büyüyen sığırlara oranla daha uzun zaman aldığı gözlemlerle tespit edilmiştir. Ayrıca sürü içerisinde gerek padoks gerekse ahır durağı değiştirilen bir ineğin sosyal strese maruz kaldığı bunun da veriminde düşmeye yol açtığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle yer değiştirme işleminin mümkün olduğunca yapılmamasına veya yer değiştirme zorunluluğu var ise, ferdi olarak değil sığırların grup olarak hareket ettirilmelerine özen gösterilmelidir.
Özellikle yemleme esnasında hayvanların birbirleri ile vücut teması yaparak yemlenmelerini sağlamak gerekmektedir. Yemlenen sığırların vücut temaslarını engelleyecek bir düzenek onların sık sık birbirleri ile rekabete girmelerine hatta, kavga etmelerine yol açmaktadır. Bu açıdan işletmelerde kullanılan şak şak kilit sistemi ineklerin vücut teması için ideal bir sistem olarak değerlendirilmektedir.
Sürüdeki ineklere sağlanacak yeterli dinlenme alanı ve serbestliği sosyal stresi önlemesi yanında, hayvanların geviş getirmeleri için de büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Bilindiği gibi geviş getirme süresi uzadıkça ağızda oluşan salya salgısı da artmaktadır. Salyanın içeriğinde bikarbonat bulunması işkembede oluşacak asit oluşumunu tamponlamak suretiyle sindirim sistemini rahatlatmaktadır. Ayrıca yeterli bir genişliğe sahip ve diğer sığırlarla vücut temasına izin veren bir dinlenme alanında ineğin daha fazla zaman harcadığı gözlenir. Dinlenen bir ineğin meme bezinden geçen kan miktarı ise, ayakta duran bir ineğe göre daha fazladır. Bilindiği gibi meme bezinden geçen kan miktarı ile süt salgısı arasında da doğru bir orantı mevcuttur. Ayrıca tırnak sağlığı açısından oldukça faydalıdır.
Bir inek için uyarıcı faktörler arasında en ön sırayı, insan sesi ve hareketi almaktadır. Bakıcı veya işletme sahibinin ineğe göstereceği ani bir hareket veya yüksek tonlu bir ses, şiddetine bağlı olarak hayvanın strese girmesine doğal olarak da veriminin düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle hayvanla uğraşan kişilerin ineğe yaklaşırken ve seslenirken daha yumuşak bir üslup kullanmaları gerekmektedir. Aksi halde strese giren bir ineğin veya sürünün idaresi de zorlaşacaktır.
İneğin görme duyusu da oldukça farklıdır. Bir inek bud bölgesinin tam arkasında kalan yaklaşık 30 derecelik kör bölge hariç sağ ve sol yanındaki nesneleri her bir yan tarafı için yaklaşık 160 dererecelik açı ile görebilmektedir. Bu tür görüş, bilimsel literatürde “panoramik görüş“ olarak adlandırılmaktadır.
İneğin tad alma duyusu oldukça basit olmakla beraber yemi red veya kabul etmekte önemli bir rol oynamaktadır. İnekler tatlı, ekşi ve tuzlu tadları tercih ederken, acı tatları red etmektedirler. Yem bitkileri tercihinde bu fonksiyon önemli bir rol oynamaktadır. Bu özellik; Yonca, korunga, fiğ gibi yem bitkilerinin tam çiçeklenme dönemi sonunda bünyelerinden salgıladıkları bazı kimyasal
maddelerin koku ve taşımış oldukları tatlar nedeniyle, inekler tarafından red edilmenin başlıca sebebidir. Halbuki bu bitkiler çiçeklenme başlangıcında, inekler tarafından iştahla tüketilmektedir.
Sığırlar gün içerisinde 24 saatin 9 –10 saatini otlanma veya yem yeme için harcarken, geriye kalan 13-14 saati geviş getirme ve dinlenmeye ayırmaktadırlar. Meradaki sığırlar ise, otlanma için harcadıkları 13-14 saatin yaklaşık 2 saatini ot aramak için harcarlar.
Bir ineğin yem tüketme süresi yemin cinsine göre değişmektedir. İnek 1 kg mısır silajını tüketmek için yaklaşık 7 dakikaya ihtiyaç duyarken, aynı miktardaki kuru otu tüketmek için bu süre 10 ile 14 dakikaya uzamaktadır.
Bir inek 24 saatte yem yeme ve geviş getirme için toplam 42 bin kez çene hareketi yapmaktadır. İnek gün içerisinde en kısası yaklaşık 2 dakika, en uzunu yaklaşık 2 saat olmak üzere toplam 15 ile 20 kez geviş getirmektedir. Herhangi bir ani ses, yavrusunun sesi, geviş getirme faaliyetinin aniden kesilmesine yol açmaktadır. Ortam normale döndüğü zaman geviş getirme faaliyetine kaldığı yerden devam etmektedir.
İnekler normal besleme şartları altında genetik performanslarının izin verdiği maksimum süt verimini gösterebilmek için 16 saatlik güneş ışığına ve 8 saat karanlığa yani geceye ihtiyaç duyarlar. Ancak entansif yetiştiricilikte inekler 16 saatlik güneş ışığından tam anlamıyla faydalanamamaktadırlar. Sağlanan süre yeterli kaba yem tüketimi için yeterli olmamaktadır. Diğer taraftan karanlık ortamda kalan ineklerin gün ışığına çıktıkları zaman daha fazla yem tüketme eğilimine girdikleri yapılan gözlemlerle tespit edilmiştir. Ayrıca ineklerin ay ışığında bile yem tüketme veya otlanma davranışını gösterdikleri bilinmektedir. İnekler, yağmurlu havalarda, korunmaya müsait ve yüksek yerleri tercih etmektedirler. Yağmur yağışının kesilmesinin ardından ise, daha yoğun bir yem tüketme arzu ile meraya dağılmaktadırlar.
5.1.1. VÜCUT KONDİSYONU İNEĞİNİZ İÇİN NEDEN ÖNEMLİDİR ?
Buzağılamış bir ineğin vücut kondüsyonu, buzağılama sırasında veya buzağılamanın hemen sonrasında oluşacak sağlık problemleri ve laktasyon esnasında üreme ve süt verimi yeteneği üzerine güçlü bir etkiye sahiptir.
Buzağılama döneminde vücut kondüsyonu oldukça zayıf olan ineklerde, erken laktasyonda süt veriminde azalma, buzağılama sonrası ciddi metabolik hastalıklarda artış ve buzağılamadan sonra ilk kızgınlığın görülmesinde gecikmelerin meydana geldiği rahatlıkla gözlenebilmektedir. Diğer taraftan buzağılama döneminde aşırı yağlı olan ineklerde ise, güç doğum problemi başta olmak üzere birçok sağlık sorununun meydana gelmesi, erken laktasyonda kuru madde alımında ve süt veriminde düşüş ve ketosis başta olmak üzere ciddi metabolik hastalıkların isabetinde atış kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenlerden dolayı erken laktasyon dönemindeki ineğin ne aşırı zayıf, nede aşırı yağlı olmaması, iyi bir vücut kondüsyonuna sahip olması arzu edilmektedir.
Vücut kondüsyonu, vücut yağı veya vücuttaki enerji rezervinin subjektif bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Vücut kondüsyonu laktasyon periyodu boyunca bir değişim göstermektedir. Erken laktasyondaki ineklerde negatif enerji dengesi nedeniyle vücut kondüsyonunda bir düşüş görmek mümkündür. Erken laktasyon döneminde inekte meydana gelecek günlük kilo kaybı normal şartlar altında, günlük bir kilogramdan fazla değildir. Bu dönemde kaybolan her kilogram vücut ağırlığı için, yedi
kilogram süt verimini karşılayacak enerjinin hayvana kazandırılması gerekmektedir. Buna karşılık, inekler laktasyonun ileriki dönemlerinde sahip oldukları pozitif enerji dengesi sayesinde, erken laktasyon döneminde kaybetmiş oldukları vücut rezervlerini yerine koymak üzere, vücut kondisyonlarını arttırmaktadırlar.
LAKTASYON DÖNEMİNDE VÜCUT KONDÜSYONUNDAKİ DEĞİŞİM NASIL OLMALIDIR?
Vücut kondisyonu, süt verim potansiyelinin arttırılması ve üreme hastalıklarının en aza indirgenmesi doğrultusunda, işletmenin bakım – idare ve besleme uygulamalarında önemli bir rehber konumundadır.
İneğin vücut kondüsyonu, hayvanın budları ile sınırlı olan bölgede kalça kemikleri ile kuyruğun üst noktası arasında yaptığı üçgen şeklinin dolgunluğu veya keskinliği gözlemlenerek değerlendirilmektedir. Ayrıca en geride yer alan bel omurlarının (vertabraların) keskinliği ve belirginliği de vücut kondisyonu hakkında fikir vermektedir.
İneklerde vücut kondisyonunun değerlendirilmesinde 1 ile 5 puan arasında değişen bir ıskala kullanılmaktadır. Bu ıskalada 1 puan ineğin ekstrem zayıf, 5 puan ise ekstrem yağlı olduğunu göstermektedir.
Erken laktasyon döneminde vücut kondisyonunda meydana gelecek kayıp derecesinin, izleyen gebelik oranına etkisi oldukça fazladır. Bu durumu açıklamak gerekirse;
Erken laktasyonda ineğin vücut kondisyonunda bir puandan daha az bir kondisyon kaybı meydana gelmesi halinde gebe kalma oranı %50, kondisyon kaybı 1 puan ile 2 puan arasında ise, gebelik oranı %34, kondisyon kaybı 2 puandan fazla ise gebelik oranı %21 olarak gerçekleşmektedir. Yani erken laktasyon döneminde vücut kondisyonunda meydana gelecek kayıp düzeyinin artması, ineğin döl tutmasını güçleştirmektedir.
İneğin sahip olduğu vücut kondisyonun buzağılamayı takip eden birinci ve ikinci aylarda 1.5 olması arzu edilmeyen bir durumdur. Bu gelişme, hayvanın besin maddeleri gereksiniminde negatif enerji dengesi nedeniyle ciddi bir açığın olduğunu göstermektedir. Bu durumdaki bir ineğin doğum sonrası ilk kızgınlığını göstermesi gecikeceği gibi gizli kızgınlıklara da sıkça rastlanmaktadır. Keza, bu vücut kondisyonuna sahip bir ineğin döl tutması da oldukça güçtür.
Bu dezavantajlardan dolayı doğum yapan bir ineğin, laktasyonun 5 veya 6. aylarındaki bir ineğin sahip olduğu vücut kondisyonuna yani; 3 veya 3.5 puanlık bir vücut kondisyonu sahip olması istenmektedir. Bu vücut kondisyonunun, doğum sonrasında oluşacak negatif enerji dengesi nedeniyle 2.5 puana kadar gerilemesi beklenir. Bu puan, bir ineğin kızgınlık gösterebilmesi ve kolayca döl tutması açısından ideal bir puan olarak değerlendirilmektedir. İneğin laktasyonun 9 ve
10. ayları ile kuruya ayrıldığı dönemde 3 veya 3.5 vücut kondisyon puanına sahip olması, hayvanın vücut ve üreme sağlığının korunması açısından önem arzetmektedir.
ineğinizin tavsiye edilen vücut kondisyonlarına sahip olmasını sağlamanız halinde, ineğiniz, buzağılama esnasında ve sonrasında sağlık sorunları yaşamayacağı gibi, süt veriminde de artış gösterecektir.
İNEĞİNİZ İÇİN EN ÖNEMLİ BESİN MADDESİ NEDİR?
Türkiye’de süt sığırcılığı yapan işletmelerin birçoğu, sığırların günlük su ihtiyacının ne olduğu ve bunun en etkili bir şekilde nasıl karşılanması gerektiği konularında tam bir fikir sahibi değillerdir. Özellikle ekstansif tip yetiştiricilik yapan küçük kapasiteli işletmelerde ve köy sürüsü sistemi uygulanan bölgelerde, sığırlara öğün usulüyle su temin edilmektedir. Gün içerisinde sağlanan sınırlı ölçüdeki su tüketimi, bakım ve besleme konusundaki yetersiz uygulamalar ve olumsuz iklim koşulları ile de birleşince, sığırın genetik yapısının belirlediği verim seviyesi hiç bir zaman yakalanamamaktadır. Diğer taraftan, gerek işletmelerde kullanılan gerekse sürüler tarafından ortak kullanılan su kaynaklarının mineral içeriği ve tüketime uygun olup olmadığı bilinmemektedir.
Yeni doğan bir buzağının vücudunun %75-80’inin, yetişkin sığır vücudunun %55-65’inin, inekten sağlanan sütün ise, %86-88’inin sudan oluştuğu dikkate alındığında, sığır yaşamının her safhasında büyüme, gelişme ve verim açısından suyun ne kadar önemli olduğu kuşku götürmemektedir.
Yedirilen rasyonun kuru madde ve protein içeriği, rasyondaki kaba yem miktarı, tüketilen suyun sıcaklığı, suluk tipi, suyun sertliği ve tuz içeriği, barındırma şekli, verim seviyesi, ineğin vücut büyüklüğü, çevre sıcaklığı ve nem oranı bir ineğin günlük su tüketimini belirleyen en önemli faktörlerdir.
İnekler genel olarak, güneş ışığının hakim olduğu gündüz saatleri içerisinde yemleme ve sağım işlemi sonrası su tüketme eğilimi göstermektedirler. Yemleme ve sağım zamanı sonrası tüketilen su miktarı günlük tüketimin %67’sini oluşturmaktadır.
Sığır gün içerisinde ihtiyaç duyduğu suyu; işkembesinde sindirdiği yemin içeriğindeki sudan, vücudundaki yağ ve proteinlerin oksidasyonu sonucu oluşan sudan ve özellikle içerek tükettiği sudan karşılamaktadır.
Süt sığırlarının vücutlarındaki su içeriği laktasyon dönemlerine ve yaşa göre değişim göstermektedir. Laktasyonun başlangıcında inek vücudunun %69’u su taşırken, bu oran laktasyonun sonunda ve kuru dönemde %5-7 azalma göstermektedir. Yine yağlı inekler, zayıf olan ineklere oranla vücutlarında daha az su tutabilmektedirler. Sütün salgılanması açısından suyun önemi dikkate alındığında, yağlı ineklerde süt veriminin düşük seyretmesinin nedeni de bu sebepten kaynaklanmaktadır. Genç sığırlar, yaşlı sığırlara oranla vücutlarında daha fazla su ihtiva etmektedirler.
Isının, soğuk havalarda vücuda, sıcak havalarda ise, vücut dışına tranferini sağlayıcı özelliği ile regülatör görevini yürütmesi, doku hücrelerine besin maddelerinin taşınması, mineral içeriği ile vücudun elektriksel dengesini temin etmesi, vücutta oluşan zararlı maddeleri idrar ve dışkı yolu ile uzaklaştırılmada esansiyel rol üstlenmesi, herşeyden önemlisi büyüme, gelişme ve sütün oluşumunda temel madde oluşu, suyu önemli bir besin maddesi yapmaktadır.
En basit şekilde bir ineğin günlük su ihtiyacı şu şekilde hesaplanmaktadır;
Günlük Su Tüketimi (GST) = 8,34 x(0,0063 x İneğin ağırlığı)+ (0,3 x Günlük süt verimi )
Örneğin ; 500 kg canlı ağırlığa sahip günlük 20 kg süt veren bir ineğin günlük su ihtiyacı;
GST = 8,34 x [( 0,0063 x 500 kg)+(0,3 x 20 kg )]
= 8,34 x [ 3,15 + 6 ]
= 8,34 x [ 9,15 ] = 76,31 litredir.
Örnekteki inek ihtiyaç duyduğu 76 litrenin yaklaşık 66 litresini (%87’sini) içerek tüketmek durumundadır. İçerek tükettiği suyun 44 litresini sağım ve yemleme sonrası tüketmesi beklenir. Geri kalan 10 litreyi ise, tükettiği yemlerin içeriğindeki su ve metabolik süreçte oluşan sudan karşılayacaktır. Eğer silaj, yonca, posa vs. gibi sulu yemler kullanılmıyor ise, bu durumda ineğin içerek tüketeceği su miktarı da o oranda artacaktır.
Bir inekte su kaybı; süt verimi, idrar, dışkı, terleme ve akciğerlerden buharlaşma yolu ile gerçekleşmektedir. Özellikle sıcak yaz aylarında idrar ve dışkı ile kaybolan suya ek olarak, vücuttaki aşırı ısının vücut dışına atılması için de önemli miktarda su kaybı gerçekleşmektedir.
Sıcak havalarda ineğin vücudunda oluşacak sıcaklık stresi karşısında, su devreye girmekte ve fazla ısının vücut dışına atılmasını sağlayarak vücudu rahatlatmaktadır. Özellikle sıcak yaz aylarında 10 ºC derece sıcaklığa sahip suyun temin edilmesi, ineklerde süt verimini arttırıcı bir etki yapmaktadır. Benzer şekilde çok soğuk havalarda, su yine devreye girerek bünyesindeki ısıyı hareket etmek suretiyle vücuda yaymakta ve bu sayede inek vücut sıcaklığını dış ortam sıcaklığına karşı izole etmektedir.
Genel olarak, inekler 17-18 ºC derece sıcaklığa sahip suları, çok soğuk veya çok sıcak sulara oranla daha fazla tercih etmektedirler.
Serbest sistemde barındırılan ve istediği düzeyde su tüketmesine izin veren suluk kullanma durumunda inekler gün içerisinde ortalama 6,6 kez su içerken, bireysel şamandıralı veya basma tip sulukların kullanıldığı bağlı tip barınaklarda ise, inekler gün içerisinde ortalama 14 kez su içme eğilimi göstermektedir. Süt üretimi açısından da serbest sistem ve ineğin su tüketimini kolaylaştıran suluklar daha avantajlıdır.
Yüksek düzeyde tuz içeren sularda klor ve sülfat mineralleri fazladır. Bu minerallerin aşırı düzeyde tüketilmesi durumunda, rasyonun enerji düzeyi de düşük ise, özellikle yaz aylarında, genç hayvanlarda büyüme ve gelişmenin yavaşlamasına ve ineklerde süt veriminin düşmesine yol açmaktadır.
Yapılan bir araştırma sonucu, tuzlu su tüketen ineklerin normal su tüketenlere oranla günlük 11 litre daha az su tükettikleri, buna bağlı olarak ortalama 2 kg daha az süt ürettikleri tespit edilmiştir. Tam tersi olarak yedirilen rasyondaki tuz, sodyumbikarbonat ve protein düzeyi arttıkça ineklerin su tüketimi teşvik edilmektedir. Sodyumbikarbonatın rasyona eklenen her gramı, ineğin 50 mililitre daha fazla su tüketmesini gerekmektedir.
Rasyonun kuru maddesi attıkça sığırın tükettiği su miktarı da artmaktadır. Ayrıca rasyondaki kaba yem miktarındaki artış, sığırın dışkı ve idrar yolu ile su kaybını arttıracağından doğal olarak ta suya olan ihtiyacı da artacaktır.
Bir ineğin gün içerisinde dışkı yolu ile kaybettiği su, süt verimi ile kaybedilen suya eşittir. İdrarla kaybedilen su ise, günlük 4,5 ile 35,4 litre arasında değişmektedir. Kurudaki ineklerde bu değer 5,6- 28 litre düzeyindedir.
Özellikle rasyonun protein düzeyindeki artış, ineğin idrar yolu ile daha fazla su kaybetmesine, dolayısıyla su ihtiyacının da artmasına yol açmaktadır.
Hayvan tarafından tüketilen başta protein olmak üzere besinlerin parçalanması sonucu zararlı maddelerin kana karışması halinde, hayvanın zarar görebilmekte hatta ölümle sonuçlanan vakalar ortaya çıkmaktadır. İşte su bu noktada devreye girerek, sindirim sonucu oluşan ve vücuda zarar verebilecek ürünleri sulandırarak tamponlamak ve vücut dışına atılmasını sağlamak suretiyle vücudu korumaktadır.
İşletmeler, ineklerin su ihtiyacını karşılamak amacıyla kullandıkları su kaynağından mutlaka nümune alıp, sertlik, mineral içeriği, PH gibi hususları kontrol ettirmelidirler. Suyun PH’ının 5,5 – 8,5 arasında olması gerekir. 5,5’un altı asidosis problemine, 8,5’un üstü alkolozis’e neden olmaktadır.
İnekler suluk tipine göre değişmekle beraber, dakikada 4 – 15 litre su tüketebilmektedir. Bu açıdan suluk tipinin ve her inek için gerekli suluk alanının iyi planlanması gerekmektedir.
Ortak tip suluklarda her 10 inek için bir suluk hesap edilmesi ve suluğun yerden yüksekliğinin 90 cm olması tavsiye edilmektedir. Özellikle, suluk birim zamanda ineğe istediği kadar suyu tüketebilme şansı tanımalıdır. Bu tip sulukların sık sık temizlenmesi şarttır. Suluk seçiminde, suyun kirlenmeye ve güneş ışığına karşı korunumlu olmasına dikkate edilmelidir.
5.2.
Boğa Seçimi
Xxxxxxxxxx XXXXX Ziraat Yüksek Mühendisi
Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği
BOĞA SEÇİMİ
(Amaçlı Çiftleştirme, Eşleştirme )
Bir sığırcılık işletmesinin verimlilik ve karlılığını etkileyen özelliklerin gelecek nesiller için planlanması ve bunu sağlayabilecek boğaların belirlenmesine Boğa seçimi (amaçlı çiftleştirme, eşleştirme) denir.
SEÇİMDE KULLANILACAK TEMEL KRİTERLER
1. Dış Görünüş Özellikleri
2. Ekonomik Verimler,
3. Akrabalık ve Sürü İdaresi
DIŞ GÖRÜNÜŞ ÖZELLİKLERİ
Dış görünüş özellikleri tespit edilirken dikkat edilecek hususlar:
19. 1. buzağısını vermiş hayvanlarda ve buzağılamasından sonra 30-150 gün arasında bakılmalıdır.
20. Düz bir zeminde ve hayvan rahat bir pozisyonda iken bakılmalıdır.
21. Vücudumuzda 1.40 cm olarak sabit bir nokta belirlemeliyiz.
22. İneğe tespit esnasında yem verilmemelidir
23. İneğe her yönden bakılmalıdır.
24. Hasta İneklerde çalışma yapılmamalıdır.
25. Memesi kör, ödemli ve yaralı ise bu hayvanlarda memeye bakılmamalıdır.
26. İnek kuruda ise çalışma yapılmamalıdır.
27. Yetiştirici yorgun olmamalıdır.
28. Yetiştirici sinirli veya moralsiz olmamalıdır.
29. Yetiştirici önyargısız olmalıdır.
Dış görünüşte 4 grupta toplam 17 özelliğe bakılır:
Her bir özellik için 3 seçenekli tespit yapılır.
1. Ortalamadan düşük ( az, kısa, dar vb)
2. Ortalama
3.Ortalamadan yüksek (çok, uzun, geniş vb)
1. SAĞRI YÜKSEKLİĞİ
Sağrı kemiğinden yere kadar olan mesafedir. Vücudun büyüklüğünü ve kapasitesini belirler. Alçak Sağrı Yüksekliği : 138 cm altı
Orta Sağrı Yüksekliği : 138-142 cm. Yüksek Sağrı : 142 cm üstü
2. SÜT KARAKTERİ
İneklerin arka-üst taraftan görünüşü olup, cidagonun yanlara doğru yaptığı açıya bakılır. Etçi özellik göstermesi istenmez.
3. BEDEN DERİNLİĞİ
Karnın en sarkık olduğu yer ile sırt arasındaki mesafedir. Vücudun kapasitesini belirler. Kaba yem tüketimi bakımından önemlidir.
4. GÖĞÜS GENİŞLİĞİ
Ön göğüs genişliği dikkate alınır. Hayvanın sağlam ve güçlü yapıda olmasının göstergesidir.
5. SAĞRI GENİŞLİĞİ
Oturak yumruları arasındaki mesafedir. Doğumda önemlidir. 17-18 cm olması arzu edilir (5 puan olarak değerlendirilir).
6. SAĞRI EĞİMİ
Kalça ve oturak yumrularının arasındaki eğim dikkate alınır. Oturak yumrusunun kalça kemiği çıkıntısından 1-2 parmak aşağıda olması arzu edilir (Orta olarak değerlendirilir).
7. ARKA BACAK AÇISI
Arka bacağın yandan görüntüsüne bakılır. Arka bacağın dikliği veya yatıklığı ağırlığın ayaklara dengesiz bir biçimde binmesine yol açar. Hareket zorluğu yanında uzun ömürlülüğü de etkiler. Ortalama bacak arzu edilendir.
8. TIRNAK TABAN YÜKSEKLİĞİ
Tırnağın arka tarafının yerden yüksekliği olup, yere yakın olması veya çok yüksek olması ayakların hareketini engellemektedir.
9. DİZ YAPISI
Topuk kemiğinin belirginliği ve sağlamlığı
Topuğun çukur bölgesindeki ligamentlerin belirginliği ve bağlantılarının sağlamlığı Diz bölgesinin dış ve iç kısımlarında kaslılık veya kuruluk durumu
10. ARKA BACAK DURUŞU
16. Her iki bacağın duruş pozisyonuna bakılır.
17. Tırnaklar üzerine direkt etkilidir.
18. Hayvan hareket halindeyken daha kolay tespit edilir.
11. ÖN MEME BAĞLANTISI
Memenin karına doğru bağlantısı olup, memenin kapasitesi ve ileride sarkıp sarkmayacağı konularında önemlidir
12. ARKA MEME YÜKSEKLİĞİ
Memenin arka bacaklar arasından görülen bağlantısı olup, memenin kapasitesini tahmin etmeye yarar.
Vulva dudaklarının alt ucu ile meme başlangıç noktası arası mesafe 8 parmak (17 cm kadar) ortalama olarak değerlendirilir.
13. MEME MERKEZ BAĞI
Memenin vücuda bağlanmasını sağlayan bu bağın belirgin olması istenir.Sarkmaların önlenmesinde önemlidir.
3 noktaya bakılır: - Çizginin yukarı doğru yüksekliği
- Çizginin derinliği
- Arka memelerin açısı
14. MEME TABAN YÜKSEKLİĞİ
Vücuda sağlam bir biçimde bağlı olan memenin en fazla arka diz hizasına kadar inmesi istenir. Memenin en alt noktası (meme başının memeye bağlandığı yer) ile diz arasındaki mesafenin 4-5 parmak olması arzu edilir.
15. ÖN MEME BAŞI YERLEŞİMİ
Ön meme başlarının memeye bağlandığı yeri ifade eder (içe yada dışa bakışı değil). Sağlık ve makineli sağım için önemlidir.
16. ARKA MEME BAŞI YERLEŞİMİ
Arka meme başlarının memeye bağlandığı yeri ifade eder (içe yada dışa bakışı değil). Sağlık ve makineli sağım için önemlidir.
17. ÖN MEME BAŞI UZUNLUĞU
Ön meme başlarının uzunluğunu ifade eder. Makineli sağım için önemlidir. 5 cm idealdir.
• Sağrı yüksekliği ( 140 cm üzerinde olmalı)
• Beden derinliği (Derin olmalı)
• Göğüs genişliği ( Geniş olmalı )
• Sağrı eğimi ( hafif alçalan bir eğim göstermeli)
• Beden uzunluğu ( uzun olmalı )
• Sağrı uzunluğu ( uzun olmalı)
• Tırnak taban yüksekliği ( yüksek olmalıdır)
• Arka bacak açısı ( ortalama, normal olmalıdır)
• Arka bacak duruşu ( Birbirine paralel ve hafif dışa bakan yapıda olmalı)
• Diz yapısı ( Narin ve ince olmalı)
• Kemik yapısı ( Güçlü bir görünüş yansıtmalı )
• Meme merkez bağı ( Güçlü olmalı)
• Arka meme yüksekliği ( Yüksek olmalı)
• Arka meme genişliği (Geniş olmalı )
• Meme taban yüksekliği ( Yüksek olmalı)
• Ön meme bağlantısı ( Güçlü olmalı )
• Ön meme başı yerleşimi ( Bağlı bulunduğu bölmeye göre ortada ve hafif içe dönük olmalı )
• Meme yapısı ( Süt damarları belirgin, yumuşak ve canlı görünmeli)
• Ön meme başı uzunluğu ( Orta uzunlukta olmalı )
• Arka meme başı yerleşimi ( Bağlı bulunduğu bölmeye göre ortada ve hafif içe dönük olmalı )
EKONOMİK VERİMLER
Boğaların kızlarının;
12. Süt verimi ve/veya Süte Göre Damızlık Değeri
• Sütte yağ oranı ve/veya miktarı
• Sütte protein oranı ve/veya miktarı
SÜRÜDE AKRABALIK
Sürüde YAKIN AKRABALIK oluşmaması için kataloglarda boğanın soylarına bakılır. Her yetiştirici sürüsündeki sığırların geçmiş soyunu bilmelidir.
Yakın akrabalık sürüde istenmeyen, normal olmayan hayvanlara sebep olabilir!
SÜRÜ İDARESİ
Sürüde;
• Doğum kolaylığı
• Uzun ömürlülük
• Somatik hücre sayısı
• Sağım
dikkate alınırsa daha sorunsuz ve daha karlı üretim yapılır
BOĞA SEÇİMİNDE İZLENECEK YOL
Yetiştirici öncelikle sürüsündeki genel ve bireysel mevcut durumu tespit etmeli veya ettirmeli
• Dış görünüş ile ilgili sorunlar
• Ekonomik verimlerin durumu
• Sürüsünün soy bilgileri
• Sürü idaresinde karşılaşılan sorunlar
Yetiştirici gelecekte sürüsünde olmasını istediği şartları belirlemeli, planını yapmalıdır
Yetiştirici amaç doğrultusunda işletmesinde kullanmak istediği boğayı seçmeli veya seçtirmelidir.
TOHUMLAMA ESNASINDA YETİŞTİRİCİ NELERE DİKKAT ETMELİDİR
Yetiştirici;
• Kullanılan spermanın payetini kontrol etmelidir.
• İl Müdürlüğü onaylı tohumlama belgesini mutlaka tohumlama yapandan almalıdır.
• Soykütüğü ve Önsoykütüğü Sisteminde tohumlama kaydının olup olmadığının kontrol etmelidir.
Süt İneklerinde Üreme
Doç. Dr. Xxxxx XXXXXX Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi
Düvemizi ne zaman tohumlamalıyız?
• Dişi hayvanlarda kızgınlık davranışlarının görülmeye başlaması, ergenlik çağına girdiğinin göstergesidir.
• Ergenlik çağı dişilerde 8-11 aylık yaşta başlar.
• Erkek danalar 8-10 aylık yaşta ergenlik çağına ulaşır.
• Ancak bu düvemizin çiftleşmeye hazır olduğu anlamına gelmez.
• Vücut gelişiminin gebelik için yeterli olması gereklidir.
• Bu çağa DAMIZLIK ÇAĞI deriz.
Damızlık çağı
• Yetiştiriciliğini yaptığımız kültür ırklarının damızlık çağı 15 aylık yaşta başlar.
• Yerli sığırlarımızın gelişimi daha geç olduğu için damızlık çağının başlaması 2 yılı geçebilir.
Sığırlarda ırklar itibarıyla ergenlik çağı
Irklar | Yaş (gün) | Canlı ağırlık (kg) |
Jersey | 322 ±7 | 219 ±5 |
Simental | 372 ±6 | 286 ±4 |
Siyah Alaca | 335 | 288 |
Sütçü ırklarda damızlıkta kullanmak için kabul edilen en düşük yaş ve canlı ağırlık
Irk | Yaş (Ay) | Canlı ağ(kg) | Göğüs çevresi(cm) |
Ayrshire | 13 | 272 | 150 |
Esmer | 15 | 340 | 163 |
Siyah Alaca | 14 | 318 | 157 |
Guernsey | 13 | 250 | 145 |
Jersey | 13 | 227 | 140 |
Sütçü Short Horn | 14 | 295 | 152 |
Türkiye’de yetiştirilen kültür ırkları ve melezlerinde damızlıkta kullanma yaşı
Xxx | Xxx (ay) | Ağırlık (kg) |
Esmer | 00-00 | 000-000 |
Esmer melezi | 00-00 | 000-000 |
Siyah Alaca | 00-00 | 000-000 |
Siyah Alaca melezi | 00-00 | 000-000 |
Jersey | 00-00 | 000-000 |
Jersey melezi | 00-00 | 000-000 |
Kızgınlık nedir?
• Gebe olmayan düveler ve ineklerin aşımı kabul ettikleri dönemdir.
• 6-30 saat arasında ortalama 14-18 saat kadardır.
• Bu süreç 21 günde bir tekrarlanır.
• 18-24 gün arasında değişebilmektedir
• Kızgınlığın ortaya çıkması beyinde, beynin yakınında ve yumurtalıklarda üretilen bir takım salgılarla kontrol edilir.
13. Follikül adını taşıyan ve inekte yumurtalıklar üzerinde bulunan yapı kızgınlık davranışlarının ortaya çıkmasını sağlar.
14. Sadece bu safhada inekler boğanın veya başka ineklerin kendi üzerlerine atlamalarına izin verir.
• Kızgınlık esnasında yumurtanın olgunlaşması tamamlanır.
• Belirtilerin ortadan kalmasından yaklaşık 6-12 saat sonra follikül çatlayarak içindeki yumurta hücresini serbest bırakır.
• Follikülün çatladığı bölgede sarı cisimcik adı verilen yeni bir yapı oluşur. Muhtemel bir gebelik için vücudu ve rahmi hazırlamaktır.
Kızgınlık belirtileri
• Kızgınlığın başında ya da sonunda olan hayvan;
• - boğa gibi atlama davranışı gösterir
• - sinirlilik
• - ileriye doğru koşma
• - diğer hayvanları itme
• - diğer hayvanların vulvasını veya idrarını koklama
• - ineklerin birbirini peşi sıra takip etmeleri
• - pembe ve ıslak vulva, berrak çara akıntısının vulvadan gelmesi
• Zaman zaman iştah ve süt veriminde azalma, arka partinin gübreyle kirlenmesi, kuyruk başının üzerindeki kılların dökülmesi veya o bölgenin pürüzlenmesi
• Kızgın olan hayvan;
• üzerine atlama davranışı gösteren hayvana izin verir
• kızgınlığın başında ve sonunda gösterdiği davranışları da, bu davranışa ek olarak gösterir
Kızgınlık belirtilerinde günlük değişim
• En fazla hareketlilik akşam geç saatlerde, gece boyunca ve sabahın erken saatlerinde görülür.
• Atlama davranışının %70 inin akşam 19:00 ile sabah 07:00 arasında olduğunu göstermiştir.
• Kızgınlıkları %90 ın üzerinde bir isabetle saptayabilmek için ineklerin sabahın erken saatlerinde ve akşamın geç saatlerinde, en az 4-5 saat aralıklarla gözlemlenmesi gerekmektedir.
Sığırlar kızgınlık belirtilerini daha çok geceleri gösterir
Kızgınlık davranışının ortaya çıkmasını etkileyen diğer faktörler
• Ahırın tipi (bağlı ya da serbest gezinmeli barınak, otlak veya çitle çevreli çayırlık olması) kızgınlık davranışının ortaya çıkış şiddetini etkiler.
• Büyük sürülerde çoğunlukla birden fazla inek aynı gün kızgınlık gösterir. Atlama davranışı bu durumda daha fazla görüleceği için kızgınlıkları saptamak kolaylaşacaktır.
• İki inek aynı gün kızgınlığa gelirse, birbiri üzerine atlama davranışı üç kat artacaktır.
Kızgınlık belirtilerinin görülmesini engelleyen faktörler
• Yüksek çevre sıcaklığı ve nem, rüzgar, yağmur veya kar.
• Küçük alanda barındırma,
• Kapalı ve bağlı ağırda barındırma
• kaygan zemin
• Ayak ve tırnak hastalıkları
Kapalı ve bağlı ahırda nasıl gözlem yaparız?
• Kızgın olan inek yanında bağlı duran hayvanı yalama davranışı gösterir.
• Şişkin ve kızarmış vulva dudakları
• Kuyruğa yapışmış çara
• Durakta yatar vaziyette açılan içi kızarık vulva görünümü
• Dışarı sızan çara akıntısı
Bazan çara akıntısı göremeyiz
• Bunun nedeni bazı hayvanlarda çaranın döl yolunun dibinde birikmesidir
En Uygun Xxxx veya Tohumlama Zamanı
• Yapay tohumlama veya doğal xxxx, sadece gereken zamanda ve yerde yeterli er suyu bulunduğu zaman gebelik sağlar.
• Yumurta kızgınlık bitiminden 10-14 saat sonra ovaryumdan bırakılır ve sadece 6-12 saat içinde tohumlanması gerekir.
• Buna karşılık, ineğin rahminde en fazla 24 saat yaşayabilir.
• En bilinen uygulama yapay tohumlama için sabah-akşam kuralının uygulanmasıdır. Sabah kızgınlık gösteren inek o günün akşamı tohumlanmalı, ilk kızgınlık belirtisi öğleden sonra görülen inek ise ertesi sabah tohumlanmalıdır.
• Doğal xxxx uygulandığında ise, kızgınlık belirtileri görüldükten birkaç saat sonra boğaya vermek ve ineğin boğayı reddetmesine kadar buna devam etmek tavsiye edilebilir.
İneğin en uygun tohumlanma zamanı
GEBELİK ve DOĞUM
• Gebelik
• Döllenme
• Döllenme ersuyu içerisindeki sperm hücresi ile yumurta hücresinin birleşmesi ve ilk embriyo hücresinin ortaya çıkmasıdır. Döllenme yumurta yolu içinde olur.
• Döllenmiş yumurta 2-3 gün sonra rahim içerisine iner. Ancak rahim duvarına kenetlenmesi 28 günden önce başlamaz.
Gebeliğin hassas dönemi
• Gebelik
• Döllenme
• Döllenme ersuyu içerisindeki sperm hücresi ile yumurta hücresinin birleşmesi ve ilk embriyo hücresinin ortaya çıkmasıdır. Döllenme yumurta yolu içinde olur.
• Döllenmiş yumurta 2-3 gün sonra rahim içerisine iner. Ancak rahim duvarına kenetlenmesi 28 günden önce başlamaz.
Kenetlenmeye kadar olan dönem gebeliğin hassas dönemini oluşturur.
Bu dönemde yapılacak beslenme hataları, yem değişiklikleri, protein içeriği yüksek yemleme makattan yapılan muayeneler, uygun olmayan barınak koşulları, donmuş ve küf içeren yemler , İlaç ve aşılar,
Erken yavru ölümlerine neden olabilir !!!
Gebeliğin 16 ıncı gününe kadar olan yavru ölümleri ineğin tohumlamadan yaklaşık 21 gün sonra kızgınlık göstermesine yol açar.
Bu durumda döllenmenin olmadığı gibi bir izlenim ortaya çıkabilir. Tohumlamadan 3-4 gün sonra kuyruğa bulaşmış kanlı çara akıntısı normaldir.
Gebelik Oranının Düşmesine Yol Açan Faktörler
• Bir sürüde bulunan ineklerin %90 ının gebe kalması için 3 kereden daha az tohumlama yeterli olur.
• Düşük gebelik oranları (%50 nin altında) çeşitli şekillerde yorumlanabilir: 1- Kızgınlık tebitinde yapılan hatalar;
- kızgın hayvanın tohumlanmaması (sakin kızgınlık)
- kızgın olmayan hayvanın tohumlanması
- uygun olmayan tohumlama zamanı
- kayıtların doğru tutulması
2 - Doğal xxxx ya da yapay tohumlama ile ilgili sorunlar;
- döl verimi düşük boğa kullanımı
- uygun olmayan tohumlama tekniği kullanmak
3- İnek faktörü;
- üreme kanalında iltihap
- hormonal dengesizlik
- tıkalı yumurta yolu
- anatomik kusurlar (Beyaz düve hastalığı,ikizlik kısırlığı)
- erken yavru ölümleri
- Yumurtalık kistleri
4 - Besleme ile ilgili sorunlar
• Döllenmenin gerçekleştiği ilk günden doğuma kadar geçen süreçte yavru kayıpları yaşanır.
• Örneğin tohumlamanın ilk günü bir sürüde % 96 oranında gebelik teşhis edilirken, bu oran 30uncu günde %82 , 90ıncı gün %70 dir.
• Üstelik, ancak ineklerin % 62si buzağılar
• Döl tutma kabiliyeti yüksek hayvanlar önce gebe kalırlar. Geriye sürünün zor gebe kalan hayvanları kalır.
• Üçüncü kez tohumlanan ineklerin sürünün küçük bir kısmını oluşturması beklenir.
• Üçüncü tohumlamada sürünün yaklaşık %91 i gebe kalır
Sürüde döl verimi düşüklüğü pratik olarak nasıl anlaşılabilir?
• Doğumlar arası süre 400 günü aşıyorsa
• Doğum-gebe bırakan tohumlama arası süre 120 günden uzun ise
• İlk tohumlamada gebe kalanların oranı %50’nin altında ise
• Sürüdeki hayvanların en az 1/3 üne buzağı başına 3’ten fazla tohumlama gerekiyor ise, SÜRÜDE ÜREME SORUNU VARDIR
Gebeliği nasıl teşhis ederiz ?
• Kızgınlık gösterip uygun zamanda tohumlanmış olan bir düve veya inek 3 hafta sonra tekrar kızgınlık göstermez ise GEBE olma ihtimali yüksektir.
• Yine de 3 hafta sonra kızgınlık göstermese de izlemeye devam etmek gerekir.
• Kimi zaman inekler gebe olmalarına rağmen kızgınlık davranışı gösterebilir.
• Kızgınlığın görülmemesi,Huyun yumuşaması, gebeliğin erken döneminde semirmeye eğilim
• Gebeliğin 2nci yarısında karın bölgesinde büyüme, meme gelişimi ve salgı gelmesi,
• Doğuma yakın vulvada şişkinlik ve gebeliğin sonuna doğru arka kısımda kasların gevşemesi
• Döl yolundan dışarıya gelen akıntı
Doğuma hazırlık
• İkinci dönem: yarım-bir saat
- Güçlü karın ve döl yatağı kasılması
- Yavru keselerinden birinin patlaması ve su gelmesi
- Diğer yavru kesesinin döl yolu ağzında görünmesi
- Yavrunun dışarı çıkması
• Üçüncü dönem: 6-12 saat
- Yavru zarlarının atılması
- Kasılmaların azalması Xxxxx (eşin) atılamaması Doğum sonrası ineğin bakımı
30. Terli vücudu kurulanmalı
31. Hava cereyanından koruma
32. 2-3 gün boyunca soğuk su içirmekten kaçınma
33. Dane yemlerin kırılıp çorba halinde verilmesi
34. İyi kalitede kuru ot, silaj veya havuç gibi yemler verilmesi
35. Sonunu atıp atmadığı kontrol edilmeli
Yavrunun bakımı
• Baş aşağı çevirme
• Vücudunun kurulanması
• Ananın yalamasına izin verme
• Soluk alıp vermesinin uyarılması
• Ağız sütünün içirilmesi
• Soğuktan koruma
Doğum sonrası ineğin durumu
- İneğin döl yatağında şu aşamalar yaşanır:
• Rahmin eski boyutlarına ulaşması
• Rahmin iç dokusunun yenilenmesi
• Yumurtalıkların faaliyete başlaması
Rahmin eski boyutlarına dönmesi
• 26-52 günde tamamlanır
• Genç hayvanlarda daha hızlıdır
• İlkbahar ve yaz daha hızlı olur
• Yüksek verimli ineklerde daha geçtir
• Serbest gezen ineklerde daha hızlıdır
• Rahim iltihabı olanlarda daha uzun sürer
• Sonu atamama, ikiz ve güç doğumda daha uzun sürer
Rahmin iç dokusunun yenilenmesi
19. 10-15 gün içinde rahmin iç yüzeyindeki eski doku ayrılır
20. Yeni dokunun meydana gelmesi 25 günde tamamlanır
Yumurtalıkların faaliyete başlaması
• Doğumdan 13-26 gün sonra birinci yumurta bırakılması,
• Birinci yumurta bırakılmasından 14-17 gün sonra ise ikinci yumurta bıraklması gerçekleşir.
• Bu yumurtlamalarda kızgınlık pek fark edilmez
• 21 gün sonra ise gerçek yumurtlama gerçekleşir ve bu 21 günde bir düzenli olarak görülür.
• İlk doğumunu yapanlarda bu süre daha uzundur
• Kışın daha geç gerçekleşir
• Serbest barındırmada daha erken olur
• Buzağısını emzirenlerde daha geç başlar
Hayvanlarda Görülen Bakteriyel Hastalıklar
Xxxxxxxxxx XXX Uzman Veteriner Hekim
Etlik Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
TÜBERKÜLOZ
• Hastalığın başta sığır (Mycobacterium bovis),kanatlı (M.avium),ve insanlarda (M.tuberculosis)olmak üzere 3 tipi vardır.
• Bunlar içersinde M.bovis sığırlar için en patojen tür olup,hayvan larda görülen tuberkülozun esas nedenidir.
• M.bovis;kısa, ince, çubuk formunda2.5 mikron uzunluğunda ve yaklaşık 0.3 mikron eninde bir bakteridir.
• Etken aside dirinçli olup,kuvvetli asitlerle dekolarize olmadığın dan dolayı, boyamada genelde sıcak karbol fuksin kullanılır.
• Etkenler dezenfektanlara karşı dirençli olmasına karşın,ısıya duyarlı olup,85 cantigratta hemen,63-65 cantigratta 30 dakika içinde inaktive olur.
• Basiller -10 derecede dondurulmuş karkaslarda 2 yılın üzerinde canlı kalabilirler.
BULAŞMA YOLLARI
• Solunum Yoluyla : Kasaplık sığırlarda tüberküloz infeksiyonla rının % 90-95’i bu yolla oluşur.
• Sindirim Sistemi Yoluyla: Domuz ve danalarda enfeksiyon genel de bu yolla bulaşır.
• Deri yoluyla : Özellikle mezbahalarda çalışanlarda görülür.
• Konjenital Yolla : Etkenlerin göbek venası yolu ile yavruyu enfekte etmesi sonucu oluşur.
HASTALIĞIN SEYRİ
• Organizmanın göstermiş olduğu duyarlılık ve dirençliliğe bağlı olarak farklı şekilde seyreder.
• Etkenlerin çoğalmasına karşı organizmanın göstermiş olduğu reaksiyonlar ve fagositik hücrelerin proliferesyonuna bağlı olarak tüberkeller oluşur.
• Tüberkellerin büyüklüğü, dokularda oluşan hasara ve lezyonların birleşmesine bağlıdır.
I-İLK ENFEKSİYON PERİYODU
• A) Primer Kompleks : Tüberküloz etkenlerinin organizmaya ilk giriş yerindeki organ veya lenf yumrularında lezyon oluşturması
• B) Primer kompleks oluşumundan sonra ortaya çıkan genaralizas yon (erken generalizasyon) durumudur ki; bu da generalizasyo nun oluşum durumuna bağlı olarak iki şekilde oluşur.
1. Akut genaralizasyon (akut hematojen milier tüberküloz)
2. Kronik generalizasyon
AYIRICI TEŞHİS
Bazı bakteriyel (aktinomikoz,aktinobasilloz,C.piyogenes inf.,çeşitli apseler) ve paraziter (Kist hydatid,Fasciola hepatica,askaridiozis) hastalıklar da, tüberkülozun gelişiminde gözlenen benzer lezyon ların oluşumuna neden olmakla beraber, tüberkülozda oluşan lezyon ların özellikleri aşağıda belirtildiği şekilde olup,diğer hastalıklardan ayrılır:
• Lezyonların rengi genelde sarımtraktır.Elle yoklandığında,ele ufak taneler halinde kireç parçacıkları gelir.
• Lezyonlu bölgeye bıçakla sürüldüğünde lezyonların bıçağın yüzü ne çamur tarzında yapıştığı ve hafif su altında uzaklaşmadığı görülür.
• Lezyon çevresinde parazitte olduğu gibi bir kapsül değil, kalınlaş mış bağ dokusu mevcuttur.
• Kazeifikasyon çevreden merkeze doğru gelişir.
• Akut olaylarda,lenf yumrusunun içerisine doğru radier tarzda ve sarı renkte bir yayılma sözkonusu olup, henüz kazeifikasyon yoktur.
PARATÜBERKÜLOZ
• Başta sığır olmak üzere ruminantlarda görülen diyare ve kaşeksi ile karakterize bir hastalıktır.
• Etken Mycobacterium paratuberculosis olup,Gram pozitif,0.3-2.0 mikron uzunluğunda ve 0.3-0.5 mikron genişliğinde aside dirençli bir bakteridir.
• Etken insanlar için patojen değildir.
• Hastalık genelde 2-6 yaş arasındaki sığırlarla görülmekle beraber, 12-18 aylık hayvanlarda da gözlendiği bildirilmiştir
ANTEMORTEM MUAYENE BULGULARI
• En önemli bulgu uzun süreli diyare olup,bu durum bazen düzel mesine karşın,tekrar başlar.
• Dışkı sulu köpüklü ve pis kokuludur.
• Diyareye bağlı olarak hayvanlar kaşektik görünüştedir.
• Buna ilaveten kıllar donuk,gözler orbita çukuru içine çekilmiş durumdadır.
• Bazı olaylarda çene altında ödemler görülür.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
21. Karkasda genelde kaşeksi bulguları olmakla beraber hastalığa özgü semptomlar bağırsaklarda görülür.
22. Başta ileum olmak üzere, duodenum, sekum, kolon ve rektumdaki bozukluklar dikkati çeker.
23. Bağırsağın muköz membranları 4-5 misli kalınlaşmış olup,enine ve boyuna düzensiz kıvrımlar gösterir.
24. Bu kıvrımlar beyin dokusunu andırır ve üzerinde hemorajiler görülür.
25. Kaşeksinin ileri dönemlerinde patolojik yağ infiltrasyonları oluşabilir.
26. Mezenterial lenf yumruları da büyümüş olup,kesildiğinde ödemli olduğu görülür. Ancak tüberkülozda olduğu gibi hiçbir zaman kazeifikasyon bulunmaz.
KOYUNLARDA PARATÜBERKÜLOZ
• Daha akut formda ve genelde diğer bağırsak paraziter infeksiyonları ile birlikte seyreder.
• Bağırsak mukozasında kıvrımlar görülmemesine karşın, ileum kalınlaşmış olup,mezenterial lenf yumrularında peynirlenme ve kireçlenme vardır.
PSEUDOTÜBERKÜLOZ
• Koyunlarda bazen sporadik,bazende enzootik şekilde görülen ve kronik seyreden bakteriyel bir hastalıktır.
• Etken Gram pozitif,hareketsiz ve sporsuz bir mikroorganizma olan Corynebacterium pseudotuberculosis (ovis)’tir.
• Hastalık genelde lenf yumrularında ve akciğerlerde apseli,kazei fiye lezyonların oluşumu ile karakterizedir.
• Hastalığın yayılışı solunum ve sindirim yolu ile olup,genelde koyunların kırkılması,kuyruk
kesme ve kastrasyon işlemlerini takiben özellikle deride oluşan yaralara bağlı olarak ortaya çıkmaktadır.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Özellikle boyun,prescapular,superfisial,popliteal lenf yumruları nın büyümüş,ağrılı ve yumuşak olduğu gözlenir.
• Kronik pneumoni tablosu görülür.
• Olayların bazılarında memelerin şişkin olduğu dikkati çeker.
• Palpasyonda apseli kazeöz şişkinlikler kolaylıkla dikkati çeker.
• Hastalığın son dönemlerinde anemi tablosu ile beraber göğüs ve karın altında şişkinlikler oluşur.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Genelde akciğerde ve lenf yumrularında lezyonlar şekillenir.
• Bir bölümü normal bir şekilde olan akciğer dokusunda çeşitli büyüklükte gri ve yeşilimsi gri,kısmen kazeifiye veya çimento harcı manzarasında derenler ile nodüller oluşur.
• Bununla birlikte adheziv pleuritis tablosu ile bronşiyal lenf yumrularında yangı tablosu bulunur.
• Hastalığın yerleştiği lenf yumruları büyümüş olup,irili ufaklı kokusuz ve peynirimsi yapıları içerir.
• Lenf yumrularının kesit yüzü yeşilimsi sarı renkte olup,içeriği yapışkan kıvamdadır.
• Buna ilaveten lenf yumrularının kesit yüzü soğana benzer şekilde tabakalı bir görünümdedir.
• Eskimiş lezyonlar kireçlenmeye bağlı olarak kireç harcına benzer
• Ender olarak lezyonlara karaciğer,dalak,meme ve testislerde rastlanır.Mezenterial yumrularda rastlanması çok enderdir.
ANTRAKS (ŞARBON)
• Antraks hayvan ve insanların septik karekterli,perakut, akut, sub akutseyirli infeksiyöz bir hastalığı olup,dalağın büyümesi, subku tan ve subseröz bağ dokunun sero-hemorajik infiltrasyonu ile karakterizedir.
• Hastalık tüm kasaplık hayvanlarda gözlenmesine karşın, en fazla koyunda,daha az olarak sığır ve atlarda görülür.
• Evcil kanatlı hayvanlar ile kuşların hastalığa karşı yüksek düzeyde dirençlilik gösterdiği bildirilmiştir.
• Aynı zamanda kontamine hayvan etlerini tüketen aslan,kaplan ve leoparlarda da hastalık bildirilmiş olup, kedi, köpek ve fillerde de hastalığın doğal olarak görülebileceği kabul edilmektedir.
• Hastalığın etkeni olan Bacillus anthracis gram pozitif, hareketsiz sporlu,4-8 mikron uzunluğunda ve 1-1.5 mikron genişliğin de bir bakteridir.
• Etkenler organizmaya sindirim,solunum ve yara yoluyla girer. Deri yolu ile infeksiyon oluşumu daha çok kontamine hayvanlarla temasta bulunan veteriner hekim,mezbaha çalışanı ve kasaplarda görülür.
• Antraks kesimi yasak bir hastalık olup,antrakstan şüpheli ve ölmüş hayvanlarda post- mortem muayene ve otopsi yapılmamalıdır.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Antraks perakut,akut ve subakut seyirli bir hastalık olup,daha sıklıkla perakut formun görüldüğü koyunlarda kısa zaman içerisinde ölüm şekillendiğinden semptomlar
görülmeyebilir.
• Sığırlarda akut seyreder ve kısa zamanda ölüm şekillenir.
• Hasta hayvanlarda yüksek ateş,kanlı diyare,koyu renkli dışkı, burun,ağız ve vulvadan pıhtılaşmayan siyah ve koyu kırmızı renkte kan akışı tipik bulgulardır.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Antrakstan ölmüş sığırlarda gövde xxxx xxxxx veya kırmızı renktedir.
• Kalp,karaciğer ve dalak kırmızı renkte ve pişkin bir özellikte olup,bağırsakların muköz membranlarında hemorajik infiltras yonlar bulunur.
• Bağırsakların dış yüzü kırmızı mavi renkte ve özellikle jelatini infiltrasyonların bulunduğu yerlerdeki bölge lenf yumruları büyümüş,hemorajik ve ödemlidir.
• Gövdede rigor mortis yoktur.Kan koyu kırmızı renktedir ve pıhtılaşmaz.
• Hastalığa özgü tipik bulgu dalakta görülür,dalak pulpası koyu kırmızı renkte,yumuşak,çamur kıvamında ve parmakla palpe edildiğinde kapsula kolayca yırtılır.Pulpa dışarıya taşmış bir durumdadır.Dalak normalden 2-6 kat daha büyüktür.Koyunlarda bazen dalakta büyüme olmayabilir.domuz larda boğaz lezyonları daha yaygındır.
AYIRICI TEŞHİS
• Antraks,sığır pastörellozu,yanıkara,septisemi,piroplazmozis ve leukoz ile karışabilir.
• Piroplazmoziste dalakta büyüme gözlenmesine karşın,dalak pulpası serttir ve kan pıhtılaşır.Buna ilaveten idrar kırmızı kahverengi ve ikter gözlenir.
• Yanıkara hastalığında da dalakta büyüme gözlenmesine karşın, dalak pulpası çamur kıvamında değildir.
• Şüpheli durumlarda yapılacak bakteriyolojik muayene ile kesin teşhis konulur.
CLOSTRIDIAL HASTALIKLAR
36. Bu hastalıklar toksemi ve yüksek mortalite ile seyreder.
37. Clostrıdıal hastalıklar Clostridium soyu içerisinde yer alan anaerob özellikteki bakterilerin oluşturduğu toksinler tarafından meydana gelir. Hastalık genelde sporadik seyreder ve başlıca 3 ana kategoride toplanır.
38. 1-Etkenin organizmaya (dokuya) girerek orada toksin oluştur ması Ör:Malignant ödem
39. 2-Etkenin bağırsak içerisinde çoğalıp,toksin oluşturması ve bu toksinlerin emilmesi ve kan dolaşımına karışması ile oluşan durum Ör: Enterotoksemi
40. 3-Yem maddeleri içerisinde toksin oluşumu Ör: Botulismus
TETANOZ
• Tetanoz başlıca koyunlarda ve atlarda,nadiren doğum sonrası dönemde sığırda ve domuzlarda görülen,istemli kasların spazmı ile karakterize akut seyirli,öldürücü bir hastalıktır.
• Hastalığın etkeni Clostridium tetani olup,etken Gram pozitif,ana erop,hareketli ve sporlu bir mikroorganizmadır.
• Etkenler organizmaya genelde,çeşitli nedenlere bağlı olarak oluşan yaralanmalar sonucu girmekte,ürettikleri toksinler (tetanospaz min,tetanılysin) ile semptomların oluşumuna neden olmaktadırlar.
• İnfeksiyonun yeni doğan yavrularda,göbek kordonu yoluyla da ortaya çıktığı bildirilmiştir.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Sığırlarda hastalık boyun bölgesinden başlayarak,diğer kas gruplarına doğru yayılan kas spazmları ile karakterizedir.
• Hayvanlarda yürüyüş tutuk,eklemler tam hareket edemediğinden adımlar diktir.
• Vücut gergin,baş ileri uzanmış halde ve ileri durumlarda çene kilitlenmiş durumdadır.
• Koyunlar ise baş tamamen arkada olacak durumda yatar ve ayaklar dışarıdadır.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Hastalığa özgü tipik bulgular bulunmamakla beraber,kanamanın yetersiz olduğu ve kas fibrillerinin anormal derecede yumuşak ve kolay parçalanabilir nitelikte olduğu gözlenir.
• Kas tabakalarında oluşan hyalin dejenerasyonuna bağlı olarak, renk gri ve sarımsı veya ileri derecede solgundur.
• Buna ilaveten akciğerlerde hiperemi ve ödem, mukozalarda kanamalar, asfeksi bulguları ile kanın kolay pıhtılaşmadığı ve koyu renkte olduğu gözlenir.
BASİLLER İCTERO HEMOGLOBİNURİ (RED WATER DİSEASE)
• Basiller iktero hemoglobinuri,sığır ve koyunların akut, toksemik bir hastalığı olup,hemoglobinuri,ateş ve karaciğerde anemik infarkt ile xxxxxxxxxxxxxx.
• Xxxxxxxx Xxxxxxx dahil,ABD,Meksika,Yeni Zelanda ve İngiltere gibi ülkelerde görülmektedir.
• Etkeni C.haemolyticum (C.novyi Type D) olup,toprak ve kemikte uzun süre canlılığını sürdürebilir.
• İnfeksiyon muhtemelen kontamine yem ve su tüketiminden xxxxxxxxxxxxxxxxx.
• Xxxxxx xxxxxxxxx koşullarda ve karaciğerde bir lezyon,yaralan ma v.b olan kısımlarda ürer.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Anemi ,sarılık,dehidrasyon ve subkutaneöz jelatinözlü ödem görülür.
• İnce bağırsaklar hemorajik ve kanla doludur.
• Tipik lezyonlar karaciğerde görülür ve anemik infarkt vardır.
• Ayrıca infarkt büyüklüğü 5-20 cm boyutundadır.
• Böbrek koyu renkli olup,peteşial kanamalar bulunur.
• İdrar kesesinde de kanama mevcuttur.
YANIKARA
• Yanıkara sığır ve koyunların akut seyirli,kaslarda şiddetli yangı,toksemi ve ölüm ile seyreden bir hastalığıdır.
• Hastalıkta inkibasyon süresi 2-3 gün arasında değişmekte olup, ölüm oranı %98 düzeyindedir.
• Etken Clostridium chauvoei olup,sporları çevresel koşullara yüksek dirençlilik gösterir.
• Etken virulansını kuru kaslarda ve toprak içersinde 10-12 yıl koruyabilir.
• İnsanlar bu hastalığa duyarlı değildir.
• Hastalığın koyunlarda her yaşta, sığırlarda ise genelde 6 ay- 3 yaş arasında görüldüğü, buna karşın yaşlı sığırlarda infeksiyona karşı relatif bir bağışıklık oluştuğu bildirilmiştir.
• Yanıkara kesimi yasak olan bir hastalıktır.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Hastalığın en belirgin semptomu,kas ve bağ dokuda çıtırtılı ve gazlı şişkinliklerin oluşmasıdır.
• Şişkinlikler başlangıçta sıcak ve ağrılı olup,en çok göğüs,omuz, ve but bölgesi kaslarında rastlanır.
• Şişkinlik gösteren kısımların palpasyonunda krepitasyon sesi duyulur.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Karkaslar kanlı görünümde olup,patolojik bozuklukların görüldüğü kaslarda bozulmuş tereyağ kokusu algılanır.
• Deri altı bağ dokusu kırmızı ve jelatini bir infiltrasyonla kaplıdır.
• Koyunlarda lezyonlar sığırlardakine benzer.
• Ancak şişlikler daha çok çene, dil ve başta görülür. Şişlikler çıtırtılıdır.
AYIRICI TEŞHİS
15. Hastalık diğer akut seyirli klostridial enfeksiyonlar,antraks, basiller iktero hemoglobinuri, laktasyon tetanisi, akut kurşun zehirlenmeleri ile karışır.
16. Kesin teşhis hastalıklı bölgelerdeki sızıntılardan yapılan preparat ların, mikroskopik muayenesinde yanıkara basillerinin görülmesi ile yapılır.
BOTULİSMUS
• Botulismus,Cl. botulinum’un farklı suşlarının toksinleri tarafından meydana getirilen,insan,hayvan,kuş ve balıklarda görülen progresif muskuler paraliz ile karakterize bir hastalıktır.
• Dekompoze et ve kemik,infeksiyonun hayvanlara bulaşmasındaki asıl kaynağı oluşturur.
• Etken toprak ve sebzelerde de olabilir.
• Bu kaynaklarda bulunan etken sıcaklık,rutubet gibi uygun koşullarda çoğalma yeteneğine sahiptir.
• Hastalıkta inkibasyon periodu 12-24 saattir.
• Ancak inkubasyon periyodunun 2 saat-2 hafta arasında değişebile ceği de bildirilmiştir.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Sığırlarda bazen bulgu görülmemesine karşın,bazı durumlarda inkoordinasyon,paralize olmuş dil ile progresif muskuler paraliz (arkaden öne doğru,baş ve boyun)semptomları gözlenir.
• Koyunlarda ise, seröz nasal akıntı,salivasyon,abdominal respirasyon,koordinasyon bozukluğu ile paraliz ve ölüm görülür.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• Görülmeyebilir.Kalp,beyin ve sindirim sisteminde hemorajilere rastlanabilir.Midede yabancı materyalin olması botulismus şüphesini uyandırır.
AYIRICI TEŞHİS
• Paralitik kuduz,koyunlarda louping ill,hipokalsemi ve ve scrapie ile karışır.
MALİGNANT ÖDEM (GAZLI GANGREN)
• Malignant ödem,koyun,keçi,domuz,at ve kanatlıların bakteriyel akut,toksemik bir hastalığıdır.
• Hastalık Cl. septicum tarafından meydana getirilir. Ancak Cl. chovuoei, Cl. novyi,Cl. perfringens,Cl. sordelli’de etken olarak bulunabilmektedir.
• Travmalı derin yaralar etkenin gelişmesi için ideal ortamı oluşturur.
ANTE-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• 41-42 Dereceye ulaşan ateş,depresyon,kas tremoru, paraliz ve şişlik görülür.
POST-MORTEM MUAYENE BULGULARI
• İnfeksiyonun meydana geldiği bölgedeki deride gangren,fena koku,subkutan ve intra muskuler bağ dokuda jelatinöz eksudat,subserozal hemoraji, vücut boşluklarında seröz sıvı birikimi ile kas doku koyu renkli olup,az miktarda gaz bulunabilir.
AYIRICI TEŞHİS
Karabacak hastalığı ile karışır.
Sığır Barınakları ve Besisi
Prof. Dr. Xxxxx XXXXX Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi
SÜT SIĞIRCILIĞINDA BARINAK PLANLAMA PLANLAMA + HAZIRLIK = PERFORMANS + KAR
PLANLAMAK, SORUN ÇIKTIĞINDA ÇÖZMEKTEN DAHA KOLAYDIR.
BARINAK
• İklim kaynaklı stres ve olumsuzlukları engellemek-hayvanlar ve çalışanlar için-( sıcak, soğuk, kar, dolu vb.)
• Yem ve su tüketimini kolaylaştırmak, her ikisinde de zayiatı azaltmak
• Yabani hayvanları engellemek,hırsızları caydırmak,
• Çeşitli yaş ve statüdeki hayvanları barındıracak ünitelere sahip olmak,
• Sağım, yakalama, aşılama vb işleri kolaylaştırmak,
• İşgücü ihtiyacını azaltmak
• Çalışanlar başta olmak üzere hayvanların insanlara zarar vermesini önlemek
• Gübre çıkarmayı kolaylaştırmak
• Gübrenin kirletici özelliğinin en az etkili olmasını sağlamak,
• Düşük maliyetli olmak gibi özellikleri olmalıdır.
KAYNAK KIT İSE ÖNCELİK DAHA DA ÖNEMLİDİR.
AHIR İYİ BİR KONUT YANİ EV YAPABİLİR, FAKAT EV AHIR YAPAMAZ.
Ahıra harcanan ile ev yapacak para kazanılabilir, fakat eve harcanan ile ahır yapacak para kazanılamaz
Çevre istekleri
27. Sıcaklık
28. Nem
29. Rüzgar hızı
İNSAN İÇİN SOĞUK OLAN HAVA SIĞIR İÇİN DE SOĞUK MUDUR?
• Sığırlar vücut sıcaklığını 38-39 derecede tutmak durumundadırlar. Sahip oldukları bazı özellikler sığırların farklı koşullarda bu sıcaklığı koruyabilmelerini sağlamaktadır.
Sığır ve Sıcaklık
Sığırlar için ideal sıcaklık 10-15derecedir. Fakat bunun altında ve üstünde de önemli azalmalar olmadan da verimlerini sürdürebilirler.
Nem %60-80
Yüksek nem çok yüksek veya düşük sıcaklık ile bir arada olursa sorun yaratabilir.
-8 ile +25 dereceler arasında nem sorun oluşturmaz.
Rüzgar hızı yüksek ise sığırın ısı atması kolaylaşır. Kış aylarından rüzgardan korumak gerekir. Çok sıcaklarda da hava hareketi önemlidir.
Sıcaklık-nem
Nem ve sıcaklık artarsa deri ve solunum yoluyla ısı kaybının hızı azalır, vücut sıcaklığı artmaya devam eder, artış önlenemezse sıcaklık stresi oluşur.
Sıcaklık stresi
• Süt verimini düşürür SV=47.722-0,4129*THI
• Döl verimini azaltır,kısırlık artar
• Yem tüketimi düşer
• Solunum sayısı artar
• Vücut sıcaklığı artar Sıcaktan korumak için:
• Çatı örtüsü-gölgelik
• Doğal-ağaç gölgesi- veya yapay olabilir
• Gölgelik ağaç ise ağacın gövde ve kökü korunmalıdır.
• Hayvanların duracağı yer günün sıcak saatlerinde gölge düşecek şekilde düzenlenmelidir.
• Yemlik ve suluklar gölgelik altında olmalı
• Değilse inek daha az yem ve su tüketecektir
• Yeterli havalandırma
• Saçak yüksekliği 3,5 m kadar olursa havalandırma daha etkin olur
Ahır için yer seçimi
Ahır yeri;
• İçme suyu kaynaklarını kirletmeyecek
• Çok işlek yollara uzak
• Taban suyu yüksek olmayan, geçirgen ve kısmen meyilli arazi
• Sel ve heyelan riski taşımayan
• İnsanların yaşam alanı ile iç içe olmayacak şekilde seçilmelidir.
Sığırcılık işletmesinin temel unsurları
• Ahır
• Sağmal Ahırı
• Genç ahırı
• Buzağılık
• Sağımhane
• Yem depoları
• Silaj ve Samanlık
• Gübrelik
Hayvan sayısı
• Bir işletmenin toplam hayvan sayısı
– İnek sayısına,
– Ayıklama oranına,
– Genç ve yaşlıların ölüm oranına,
– Döl verimine,
– Xxxxxx xxxxxma yaşına,
– Erkeklerin elden çıkarılma yaşına bağlı olarak değişir.
Toplam hayvan sayısı
• Her şey normal gidiyorsa örneğin bir siyah alaca sürüsünde inek sayısının yaklaşık 2.5 katı kadar hayvan bulunur.
• Bu sayıda hayvanın yaş gruplarına dağılımını bilmek;
✓ ahır planlama
✓ üretimin planlanması
✓ İhtiyaçların planlanması için gereklidir.
Ahır tipleri- örtülülük
• Kapalı Ahırlar
Dört tarafı duvarlarla kapalı, çeşitli malzemelerle örtülmüş bir çatıya sahip ahırlardır. Kapalı ahırlarda duvar yüksekliği 3 m civarında olmalıdır. Daha önce belirtildiği gibi en az taban alanının
%5'i kadar pencere bırakılmalıdır. Çatıda havalandırma bacaları yer alabileceği gibi, mahya boydan boya açık bırakılabilir. İnşaat maliyeti diğer ahır tiplerine göre oldukça yüksektir.
• Yarı Açık Ahırlar
Üç tarafı duvarlarla çevrili, üstü örtülü, genellikle güney cephesi açık olan ahırlardır. Özellikle aşırı soğuk olmayan bölgelerde rahatlıkla kullanılabilirler.
• Sundurmalı Ahırlar
Dört tarafı veya soğuk rüzgarları alan cephesi hariç üç tarafı açık, bir sundurmayla üstü tamamen veya kısmen örtülmüş ahırlardır.
• Açık ahırlar
Etrafı çevrili üstü tamamen açık olan ahırlar
Ahır tipleri- Taban düzenlemesi
Kapalı, yarı kapalı veya sundurmalı yapılsın hayvanlara sağlanan hareket serbestisine veya ahır tabanı düzenlemesine göre üç tip ahırdan söz edilebilir.,
1. Bağlı duraklı ahırlar
2. Serbest duraklı ahırlar
3. Serbest ahırlar
SULUK
Hayvanlara istediklerinde temiz ve taze su içebilme imkanı sağlanmalıdır. Bağlı duraklı ahırlarda iki ineğe bir suluk gerekir.
Hayvanlar serbest olarak tutuluyorsa 10-25 başa kadar hayvan barındıran bir bölmeye bir suluk yeterli olur.
Serbest duraklı ahırlar
17. Serbest duraklı ahırlar süt sığırı yetiştiriciliğine en uygun yapılardır. Çünkü;
18. Gübrenin doğrudan servis yoluna düşmesini sağlar. İneklerin kirlenme ihtimali daha düşüktür.
19. Yataklık kullanılıyorsa sadece duraklara yataklık serilir ve bu malzeme uzun süre kullanılabilir. Dolayısıyla yataklık masrafı düşüktür.
20. Serbest duraklı sistemde sağım genellikle ayrı bir alanda yapılır. Bu nedenle sütün daha kaliteli olması ihtimali yüksektir.
21. Gübre temizliği ve yemlemede makinelerden yararlanma imkanı, bağlı duraklı ahırlardan daha fazladır.
22. Bacak ve meme yaralanmaları daha azdır.
23. Hastalık ve kızgınlık takibi daha kolaydır.
24. Hayvan başına daha az alana ihtiyaç vardır.
25. Sistemde ortak kullanılan alanların çoktur.
26. Bir ahıra durak sayısından % 10-15 daha fazla hayvan konabilir.
27. Serbest duraklı ahırlarda hayvanların bir bölümü yatarken bir bölümünün de ayakta veya yemlikte olması daha fazla hayvan konmasını mümkün kılar.
28. Serbest duraklı ahırlar da, bağlı duraklı ahırlar gibi tek, iki, 3 veya 4 sıralı olabilir.
29. İkiden daha fazla sıralı ahırlarda, beklendiği üzere, ahır genişliği oldukça artar.
30. İki sıralı ahırlarda bile, yemleme içeride yapılıyorsa, ahır genişliği yaklaşık 2.3+3.0+0.7+2.0+0.7+3.0+2.3 =14'm'yi bulur.
Servis yolu
• Hayvan hareketlerinin en yoğun olduğu alandır. Genişliği hayvanların rahat hareket etmelerine izin vermeli ve kolay temizlenmelidir.
İneklerin yemlik ve suluğa ulaşmak için kat edecekleri mesafe 20 m’yi aşmamalıdır.
Suluk
• Serbest duraklı ahırlarda 10-15 inek için otomatik veya yarı otomatik bir suluk yeterlidir. Suluklar kirlenmenin en az olacağı alanlara yerleştirilmelidir.
• Yemliğe çok yakın olan veya yemliğin hemen bir ucunda bulunan suluklar çabuk kirlenir ve yemliğin ıslanmasına yol açarlar.
• Suluklar için en uygun yerler, ikiden fazla sıralı ahırlarda, yem yoluna yakın sırada yer alan yemliğe geçiş koridorunun sağı ve soludur. iki sıralı ahırlarda ise sulukları yemliğe yakın yapmak gerekir.
Sağımhane
Bir sürüde ne kadar inek sağılır ?
Bir yılda ortalama 10 ay sağım iki ay kuru dönem kabul edilirse; 10*N/12 = 0,85 N
Sürünün yaklaşık %85 ‘i sağılır.
Sağım ne kadar sürer ?
Bir ineğin sağımı yaklaşık 8-12 dakikada tamamlanır.
Gübre
Bir sığırdan günde canlı ağırlığının yaklaşık %8’i kadar gübre (dışkı+idrar) yaklaşık %86-87 su ve
%13-14 KM.
İnek 500 kg ise günde 40 kg 600 kg ise günde yaklaşık 50 kg
Gübre temizlemede Makina Kullanımı
• Gerek ahır içi, gerekse ahır dışı çalışmalarda insan gücü en aza indirilmeli ya da insanın yapması gereken işler makinalar yardımı ile kolaylaştırılmalıdır,
fakat
• Yatırım masrafları, özellikle de bina ve ahır içi masraflar da kontrol edilmelidir.
•
Katı Gübre Mekanizasyonu
1. Mobil (hareketli) temizleme sistemleri
2. Durağan (sabit) temizleme sistemleri
a. Halat ile çekilen kürekli sıyırıcılar
b. Sonsuz zincirli paletli sistemler
c. Katlanır paletli sistemler
• Yukarıya doğru katlanan paletli sıyırıcılar
• Merkezden katlanan paletli sıyırıcılar
• Yandan katlanan sıyırıcılardır
•
Gübre - Çevre İlişkileri
• Her 100 süt sığırı için, duraklarda (idrar, gübre, sağımdan önce hayvanların yıkanması için kullanılan su), sağım yerinde (makine ve teçhizatın temizlenmesi için kullanılan su) ve süt odasında (depo tankı durulama suyu) ortaya çıkan atık su miktarının yaklaşık 20 m3 / gün olduğu belirtilmektedir.
• Atık sular içerdiği nitrat – nitrojen ile yüzey ve yeraltı su kaynaklarını kirletebilmektedir.
• Yüksek nitrat – nitrojen konsantrasyonuna sahip suları içen küçük çocuklarda, bağırsak sisteminde biyokimyasal indirgemeyle nitratın (NO3) nitrite (NO2) dönüştürülmesi, methemoglobinemia sendromuna yol açarak ölümlere neden olabilmektedir.
• Atık suların içerdiği mikroorganizmalar yeraltı ve yerüstü su kaynaklarına karışarak tifo, dizanteri ve hepatit gibi bulaşıcı hastalıklara yol açabilir.
Doğum bölmesi
Doğum bölmesi 10-12 m2 olmalıdır. Zemin kaygan olmamalı, dışarıdan içerisi kolayca görünmelidir.
BUZAĞILIK
• Buzağılıklar;
• 1- Buzağılara uygulanacak bakım ve beslemede kolaylıklar sağlamalıdır.
• 2- Hastalıkların yayılmasını en aza indirecek şekilde yapılmalıdır.
• 3- Buzağılara uygun çevre koşulları sağlamalıdır.
• 4- İnşası kolay ve ucuz olmalıdır.
• ilk hususu tam olarak karşılamak ancak, bireysel buzağı bölmeleri yapmakla mümkündür. Bireysel buzağı bölmeleri her bir buzağının ayrı tutulmasına imkan veren bölmelerdir.
Buzağılık- Kapasite Tespiti
• bireysel bölme sayısı (BB) o işletmedeki;
• - İnek sayısı (N)
• - Doğum oranı (DO)
• - Bir yıldaki doğumların kaç aya toplandığı (A ,ay) ve
• - Süt içirme süresi (S, ay) ile ilişkilidir. Bu özelliklere ait değerler bilindiğinde gerekli bireysel bölme sayısı (BB);
• BB= (N x DO x S) / A , eşitliği ile hesaplanabilir.
Örneğin 30 başlık bir işletmede
• Doğum oranının % 80 olacağı,
• Doğumların altı ay içinde tamamlanacağı ve
• Buzağılara iki ay süt içirileceği düşünülüyorsa, bireysel bölme ihtiyacı
• BB= (30 x 0.80 x 2)/6 = 8 dir.
• Aynı işletmede doğumlar yıla dağılmış yani 12 ayda tamamlanıyorsa ihtiyaç duyulacak bölme sayısı 4, doğumlar 4 ayda tamamlanacak ise, bireysel bölme sayısı 12 olacaktır. Her ihtimale karşı hesaplanandan % 10-20 fazla buzağı bölmesi yapmakta fayda vardır.
• Buzağı bölmelerinin boyutları, bazı farklılıklar gösterir.
• Fakat, her durumda bir buzağı bölmesi, 100 cm' den daha dar,
• 120 cm'den daha kısa olmamalıdır.
• Uygun yükseklik ise, bölme tabanından itibaren 100 cm' dir.
• Kova bölmenin dışında kalacak şekilde yerleştirilir.
• Boşluk; 35-40 cm yükseklik, 35-40 cm genişlik.
• Geri kalan saç, tahta , tahta ya da 7-8 cm aralıklı çubuk demir veya çıta ile kapatılmalıdır. kapalı olan kısmın yüksekliği 140-150 cm, bunun önünde yer alacak çitin yüksekliği 100 cm, uzunluğu da 150 cm civarında olmalıdır.
Trafik-1
• İnekler
– Sağıma
– Yemliğe
– Meraya
– Su içmeye
– Dinlenme yerine
– Tohumlama ve benzeri işlere
Trafik-2
• İNSAN ve EKİPMAN
– Ahır
• Yemleme
• Gübre temizliği
• İlaçlama
• Tamirat vb
– Tarla
– Yem depoları
– Sokak
– Gübrelik
• Doldurma ve boşaltma –zahmetsiz olmalı
• Gübre korunmalı
Trafiğin bazı nitelikleri
• İnekler
– Sağıma
• Yerinde
• Sağımhane
– Genel tarafiği aksatmamalı
– Başka hayvanlarla karışmamalı
– İnsan işgücü gerektirmemeli
Yemliğe
• Başka hayvanları engellememeli
• Yemliğe girmemeli
• Yemliği ıslatmamalı
• Tohumlama ve benzeri işlere
• İşgücü ihtiyacı az olmalı
• Kolay zaptedilmeli
• Normal iş düzeninde gerçekleşmeli
• Meraya
• Su içmeye
• Dinlenme yerine
Xxxxxxxxxxxx
• Xxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxx : 000-000 m3/saat/inek
• Havalandırma açıklığı 1100-1400 cm 2 /inek Örnek:
30 inek varsa; inek başına açıklık =1400,ahır uzunluğu=2100 cm= 21 m ise çatı açıklığı=30*1400/2100 =20 cm
Bu durumda giriş için 20*1,5=30; 30/2=15 cm (her duvarda)
Aydınlatma
• Ahır tabanının en az %5’i kadar pencere
• 11*30 m boyutundaki bir ahır için
• 11*30*0,05=16,5 m2 pencere
karşılıklı iki duvarda yaklaşık 35-40 cm açıklık
Işık geçiren örtü elemanları kullanılabilir
• Geceleri aydınlatma gerekir Aydınlatma düzeyi
Sağımhane için=100 lumen/m2 40 watt’lık floresan ampul =1600 lumendir. Bu durumda 40 watt’lık bir ampul sağımhanenin 16 m2 sine yeterli olur.
• Yollardaki aydınlatma şiddeti sağım hanenin yarısı kadar hatta daha az olabilir.
• 30-40 m2 için 40 watt’lık bir ampul yeterli olur.
Kapaklı floresan kullanmak daha uygundur.
Silaj yapılan yer
• Yeşil yemin sıkıştırılması ve hava almadan muhafazasını sağlamalıdır.
• Yeşil yem kolayca yüklenip, boşaltılabilmelidir.
• Kolay ve ucuz malzemeden inşa edilebilmelidir.
• Kullanılan malzeme yemin niteliğine zarar vermemelidir
Doğurma Yaşı
Bir düvenin kendine, ileri dönem verimlerine ve buzağısına zarar vermeden, olduğunca erken doğurması arzulanır.
Bu durum sadece yaşa bağlı değildir. Bir düvenin boğaya verilebilmesi için yeterli yaş yanında belirli bir canlı ağırlığa da ulaşmış olması gerekir.
Siyah-Alaca ve Esmer düvelerin 15-16 aylık yaşta yaklaşık 300-350 kg. canlı ağırlığa ulaşacak şekilde büyütülmeleri ve bu yaş ve ağırlıkta boğaya verilmeleri uygundur. Jersey gibi küçük cüsseli ırklar için ilkine gebe kalma yaşı ve büyüklüğü olarak yine 15-16 aylık yaş ve 220-240 kg. canlı ağırlık uygundur.
Kızgınlık Belirtileri ve Tohumlama Kızgınlık Belirtileri
• Çara görülmesi, bazı durumlarda akıntıdan bir parça kuyruğa da yapışmış olabilir.
• Kızgınlık gösteren bir inek diğerlerinin kendisine aşmasına izin verir.
• Kızgınlık gösteren hayvan genellikle huzursuzdur ve bütün gün ayaktadır.
• Bazı inekler insanlara ve o sürüdeki diğer hayvanlara eskiye göre daha iyi davranırlar.
• Kuyruk sokumunun üstündeki tüylerinin kabarık veya o bölgenin ıslak ya da çamurlu olması o ineğin aşıma izin verdiği, bir başka ifade ile kızgınlık gösterdiği biçiminde değerlendirilir.
• Görünür herhangi bir neden olmaksızın süt veriminin azalması da kızgınlık belirtileri arasındadır.
Kızgınlık gözleme işi hayvanlar serbestken, sabah ve akşam saatlerinde günde iki kez yapılmalıdır.
Bu amaçla ineklerin bulunduğu sürü sabah ve akşam 20'şer dakikadan az olmamak üzere, yaklaşık bir saat izlenmelidir.
Sabah kızgınlık gösterenler akşam, akşam kızgınlık gösterenler de sabah tohumlanmalıdır.
Gebelik
Tohumlandığı halde gebe kalmayan ineğin, daha önce değinildiği gibi, tohumlanma tarihini izleyen 17-
24. günler arasında ortalama 21 gün sonra tekrar kızgınlık göstermesi beklenir.
Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Fakat nadir de olsa gebelik süresi bazı hayvanlarda 240 güne düşebildiği gibi kimilerinde de 300 günü geçebilir.
Doğumdan Hemen Sonra Yapılacak İşler
• Buzağının nefes alıp almadığı kontrol edilmeli
• Ağız ve burundaki mukoz kalıntılar temizlenmelidir.
• Doğum esnasında solunum yoluna sıvı kaçmasından şüphe ediliyorsa, arka ayaklarından tutulan buzağı havaya kaldırılarak birkaç kez hafifçe sallanmalıdır. Doğumu takiben solunum başlamamış ise; buzağının başına soğuk su dökülebilir veya burun deliğinin dip kısmına bir sap parçası ile hafif hafif dokunularak buzağının aksırması sağlanmaya çalışılır. Bu hareket solunumun başlamasına, varsa yutulan sıvının dışarı atılmasına yardımcı olur. Ağız ve burundaki sıvının boşaltılması için bu işe xxxx xxxxx benzeri araçlardan da yararlanılabilir. Göğüs kafesine masaj yapmak da solunumun başlaması açısından fayda sağlar. Masaj, avuç içini göğüs kafesine aralıklarla bastırmak biçiminde yapılır.
Göbek kordonu
Eğer göbek kordonu uzun ise karından itibaren 4-6 cm öteden temiz ve keskin bir makas veya bıçak ile kesilmeli ve aşağı doğru sıvazlanarak içi boşaltılmalıdır.
Daha sonra göbek kordonuna tendürtiyotlanır. Tendürtiyotlama işi, göbek kordonunu içi tendürtiyot dolu bir şişe veya kaba sokmak suretiyle yapılmalı ve bu işlemin 2-3 gün süre ile günde bir defa tekrarlanmalıdır. Bir süre sonra göbek kordonu kurur ve düşer.
• Buzağılar genellikle doğumu izleyen yarım saat içerisinde ayağa kalkarlar. Ayaklanan buzağı meme aramaya başlar. Buzağıların doğumdan sonra en kısa sürede ağız sütü içmeleri sağlanmalıdır.
• Sonun atılmaması süt veriminin düşmesine, ineğin hastalanmasına ve kısır kalmasına yol açabilir. Bir sürüde sonunu atamayan ineklerin sayısı yüksek ise (% 10 dan fazla) bu konuda bir sorun olduğu düşünülmelidir.
• Yavru atan, erken doğuran, ikiz doğuran ve brucellosis benzeri hastalık taşıyan ineklerle güç doğum yapanlarda sonun atılmaması problemiyle daha sık karşılaşılır. Ayrıca Vitamin A, D, E ve Selenyum eksikliği, bakır yetersizliği ve yetersiz besleme de sonun atılmasında gecikmelere yol açar.
• Sonun kolay atılmasına yardımcı olmak için doğumdan 20 gün önce 50 mg Sodyum Selenit
- Vitamin E kombinasyonu ile enjeksiyonu yapılabilir.
• Doğumdan 1-2 ay önce A ve D vitamini verilebilir. Ca:P>2.5 olmamalıdır
• Son atılması ile ilgili sorun yaşamamak için
• 1- İneğin doğum öncesinde gerekli besin maddelerini alması sağlanmalıdır.
• 2- Buzağı hiç olmaz ise 12-24 saat anasıyla xxxxxxx ve anasını emmelidir. Buzağının sağlayacağı uyarı sonun atılmasına yardımcı olacaktır.