Birinci Daire. ĠĢleme koymama kararı, personel hakkında ileri sürülen suç iddiasının, suçun unsurları, isnadiyeti, gerçekliği v.b. hususlar bakımından ceza hukuku kapsamında bir soruĢturmayı gerektirmediği açık xxxx durumlarda, idarenin zaman ve kaynak israfını önlemek için alınan kararlardır. Yine 4483 sayılı Kanunun 4‘üncü maddesinde belirtilen eksikliklerin varlığı halinde verilen kararlar da bu kapsamdadır. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değiĢiklikle getirilen inceleme yapma yolu da benzer bir nitelik taĢımakta ve inceleme sonucunda soruĢturma açılmamasına dair yetkili merciler tarafından verilecek kararlar da 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarıyla aynı sonucu doğurmaktadır. Ancak bu kararlara itiraz edilmesi halinde ne tür iĢlem yapılacağıyla ilgili olarak 2547 sayılı Kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda yine 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi yoluyla Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uygulanacak fakat bu Kanun da yürürlükten kaldırıldığından 4483 sayılı Kanunun 16‘ncı maddesi uyarınca 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktır. Yasalarda birbirine atıf, daha sonra çıkarılan bir kanunda yer xxxx xxx konunun yeniden düzenlenmeyerek mevcut konulardan benzer olanı düzenleyen birinin ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesidir. Yasalar arasında atıf bir kıyas veya yorumlama değil doğrudan bir yasal düzenlemedir. 2547 sayılı Kanun ceza soruĢturmasında tahkik usulünü benimsemiĢ yani ilgili (c) bendi kapsamındaki yükseköğretim görevlilerinin iĢledikleri suçlardan istisna tutulmayanların ceza soruĢturmasının idare tarafından yapılmasını öngörmüĢtür. Bu soruĢturma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanununun 2‘nci maddesinin (e) bendinde öngörülen soruĢturmaya karĢılık gelmektedir. 2547 sayılı Kanun 53/c bendi ceza soruĢturmasına iliĢkin bazı usulleri düzenlemekle birlikte 5271 sayılı Kanunda (cski CMUK) soruĢturma için gerekli görülen yöntemlerin büyük kısmı hakkında hüküm getirmemiĢ, ilgili kanuna (MMHK) atıf yapmıĢtır. Hakkında hüküm bulunmayan hususlardan biri de daha sonra yapılan değiĢikle getirilen iĢleme koymama kararlarına iliĢkin inceleme, araĢtırma ve itirazın değerlendirilmesi gibi konulardır. Dolayısıyla bu konularda da yapılan atıf nedeniyle MMHK ve onu yürürlükten kaldıran 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktır. Daire kararında belirtilen; gerek 2547 sayılı Kanun gerek 4483 sayılı Kanunda soruĢturma açmaya ve itirazları incelemeye yetkili mercilerin tamamen değiĢik olması ve kanunların kesin hüküm içermesi nedeniyle 4483 sayılı Kanunun uygulanamayacağı görüĢüne katılmak mümkün değildir. Kıyas her Birinci Daire iki kanundaki merciler arasında değil her kanunun kendi içinde uygulanan usuller arasında yapılmaktadır. Yorum kanunların kesinliğiyle değil açıklığı ve belirginliğiyle ilgili olup kanun hükümlerinin anlamını belirleme faaliyetidir. Yine Daire kararındaki usul hükümlerinde kıyas olamayacağı Ģeklindeki hukukun genel prensibiyle çeliĢtiği için 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun arasında kıyas yapılamayacağı iddiasının hukuki bir temeli bulunmamaktadır. Çünkü usul hükümlerinde kıyas yapılamaz diye bir genel hukuk prensibi bulunmayıp; bundan farklı olarak suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca suç ve cezalarda kıyas yapılamayacağına dair bir ceza hukuku ilkesi söz konusudur. Bu husus 5253 sayılı Türk Ceza Kanunun ikinci maddesinde açıkça düzenlenmiĢtir. Anılan maddede, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniĢ yorumlanamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Bu durumda suç ve ceza içermeyen ve usule iliĢkin hükümlerin uygulanmasında kiĢilerin aleyhine olmayacak Ģekilde ve dar yorum çerçevesinde kıyas yapmanın önünde bir xxxxx bulunmamaktadır. Kaldı ki 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun hükümleri arasında yapılacak kıyas ile varılacak sonuç kiĢilerin hak aramalarını onların lehine olarak daha etkili yöntemlere bağlamaktadır. DanıĢtayın görevlerinin 2547 sayılı Kanunun ilgili hükmünde tek tek sayıldığı, kıyas yoluyla görev alanı geniĢletilemeyeceğinden bu Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarının DanıĢtaya incelenemeyeceği savunmasının mevcut uygulamayla bir tutarlılığı bulunmamaktadır. Çünkü herhangi bir yasal düzenlemenin ve atfın bulunmadığı, geniĢ yorum yoluyla da bir yetkinin üretilemeyeceği durumda, itiraz dilekçelerinin verileceği merciler ile PTT ye verilen dilekçelerin sürelerinin hesaplanması gibi konularda kiĢilerin aleyhlerine olacak Ģekilde Dairenin istikrarlı bir Ģekilde kararlar alabilmesi bu iddiayı çürütmektedir. Yargılama ve soruĢturma usullerine iliĢkin kuralların, hukuki belirlilik ve kiĢilerin haklarının korunması açısından kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunlardan pek çoğu da kamu düzeninden kabul edilmektedir. Kamu düzeni, ilgililerin haklarını koruyan, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yargılamanın bir düzen içinde sürmesini sağlayan ve ceza hukukunun amaçlarına ulaĢmayı kolaylaĢtıran kurallar olarak değerlendirilebilir.
Appears in 1 contract
Samples: www.danistay.gov.tr
Birinci Daire. ĠĢleme koymama kararı, personel hakkında ileri sürülen suç iddiasının, suçun unsurları, isnadiyeti, gerçekliği v.b. hususlar bakımından ceza hukuku kapsamında bir soruĢturmayı gerektirmediği açık xxxx durumlarda, idarenin zaman ve kaynak israfını önlemek için alınan kararlardır. Yine 4483 sayılı Kanunun 4‘üncü maddesinde belirtilen eksikliklerin varlığı halinde verilen kararlar Kanunda, soruĢturma izni vermeye yetkili merci tarafından ön inceleme yapılmakta veya yaptırılmakta, bu ön inceleme sonucunda da bu kapsamdadırhakkında suç isnat edilen memur veya kamu görevlisi hakkında Cumhuriyet savcılarınca ceza soruĢturması yapılmasına izin verilmekte ya da verilmemektedir. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değiĢiklikle getirilen inceleme yapma yolu ise, yetkili makamlara hakkında suç isnat edilen yükseköğretim personeli hakkında ceza soruĢturması açıp açmaması hususunda takdir yetkisi tanınarak ancak bir soruĢturma emri verilmesi durumunda ceza soruĢturması baĢlatma, bu soruĢturma sonucunda da benzer bir nitelik taĢımakta ve inceleme sonucunda soruĢturma açılmamasına dair yetkili merciler 53/c maddesinde sayılan kurullar tarafından verilecek kararlar da Ģüphelinin/Ģüphelilerin men-i muhakemesi ya xx xxxxx-u muhakemesi xxxxxxx xxxxx verilmesi öngörülmektedir. Böylece 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarıyla aynı sonucu doğurmaktadır. Ancak bu kararlara itiraz edilmesi soruĢturma izni verilmesi halinde ne tür iĢlem yapılacağıyla ilgili olarak 2547 sayılı Kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda yine ilgililer hakkında Cumhuriyet Savcılarına ceza soruĢturması yapma yetkisi verilirken, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi yoluyla uyarınca artık Ģüpheli sıfatını haiz personel hakkın da ceza davası açılmasına veya açılmamasına karar verilmektedir. Tek bir madde de olsa yükseköğretim personelinin ceza soruĢturmasına iliĢkin usûl hükümlerini düzenleyen 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi ile baĢlı baĢına bir usul kanunu olan 4483 sayılı Kanunun, her iki sistemin farklılıkları nedeniyle birbirine alternatif olması hukuken olanaksızdır. En yalın haliyle 4483 sayılı Kanunda, münhasır yetki verilen ve sadece Kanunda belirtilen bir yetkili merci tarafından (Bakan, Vali gibi) ilgili kamu görevlisi için sadece soruĢturma izni verilmesi veya verilmemesi xxxxxxx xxx karar verilebilirken, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde xxxxxx fazla xxxx yetkili makamlar tarafından (YÖK BaĢkanı, rektör, dekan gibi) ceza soruĢturması baĢlatılmasına, bu soruĢturma sonucunda, en az üç kiĢiden oluĢan kurullarca ilgili yükseköğretim personeli için ceza soruĢturması safhası da aĢılarak ceza davası açılıp açılmamasına karar verilmektedir. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinin (8) numaralı alt bendindeki atıf maddesinin uygulanması halinde ise, 4483 sayılı Kanundaki sisteme, yani ceza soruĢturmasından çok önceki bir safhaya gelinmektedir. Her ne kadar yetkili makamlar tarafından verilen ceza soruĢturması açılmaması kararlarının ceza soruĢturmasından önceki bir safhaya iliĢkin olduğu, bu nedenle 4483 sayılı Kanunun bu kararlar yönünden uygulanabileceği ileri sürülebilirse de, bu kez de yoruma imkan tanımayan kesin hükümler içermesi nedeniyle 4483 sayılı Kanunun anılan kararlara uygulanmasına imkan bulunmamaktadır. Birinci Daire ġöyle ki, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca yetkili makamlarca verilen ceza soruĢturması açılmamasına dair kararların, aynı maddenin (8) numaralı alt bendindeki Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uygulanacak fakat bu Kanun da yürürlükten kaldırıldığından Kanunu Muvakkata atıf yapan hükmünden hareketle 4483 sayılı Kanunun 16‘ncı 4‘üncü maddesinde düzenlenen "iĢleme konulmama" kararı ile benzer nitelikte olduğu, yetkili merciler tarafından verilen iĢleme konulmama kararlarına 4483 sayılı Kanunun 9‘uncu maddesi uyarınca itiraz mümkün olduğuna xxxx, yetkili makamlarca verilen ceza soruĢturması açılmaması kararlarına da itirazın mümkün olduğu Ģeklindeki yorumların, öncelikle usul hükümlerinde kıyas olamayacağı yolundaki hukuken genel prensibiyle çeliĢtiği açıktır. Usul kanunlarında açıkça düzenlenmeyen hususlarda benzer usul hükümlerinin uygulanması, usul hükümlerine iliĢkin kıyas yasağı nedeniyle hukuken mümkün değildir. 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktırKanunun 4‘üncü maddesi uyarınca verilen "iĢleme konulmama" kararları, suç isnat edilen kamu görevlisi hakkında soruĢturma izni vermeye yetkili merciler tarafından verilmekte, soruĢturma izni vermeye yetkili merciler de Kanunun 3‘üncü maddesinde, kaymakam, vali, CumhurbaĢkanına veya CumhurbaĢkanlığına bağlı, ilgili veya iliĢkin kuruluĢların ve bakanlıkların en üst idari amiri, CumhurbaĢkanı veya ilgili bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanı, CumhurbaĢkanlığı Ġdari ĠĢler BaĢkanı olarak tek tek sayılmakta, ayrıca anılan maddede bu yetkinin sayılanlar tarafından bizzat, yokluklarında ise vekilleri tarafından kullanılacağı belirtilmektedir. Yasalarda birbirine atıfAyrıca bu maddede yetkili merciler bakımından "gibi", daha sonra çıkarılan "benzer" Ģeklinde bir kanunda yer xxxx xxx konunun yeniden düzenlenmeyerek mevcut konulardan benzer olanı düzenleyen birinin ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesidir. Yasalar arasında atıf bir kıyas veya yorumlama değil doğrudan bir yasal düzenlemedirniteleme yapılmamakta, böylece maddede sayılanlar dıĢında yetkili merci bulunmasına imkan tanınmamaktadır. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca verilebilecek ceza soruĢturması açılmaması kararları ise disiplin amirleri tarafından, örneğin Yükseköğretim Kurulu BaĢkanı, rektör, dekan, enstitü veya yüksekokul müdürleri tarafından, hatta uygulamada rektör yardımcıları, dekan yardımcıları gibi disiplin amiri olmayan makamlar tarafından da verilebilen kararlardır. Xxxx xxxx, 2547 sayılı Kanun uyarınca disiplin amiri sıfatı taĢıyan ve ceza soruĢturması açılmaması xxxxxxx xxxxx vermeye yetkili bulunan yetkili makamlar, 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde tek tek sayılan ve soruĢturma izni verip vermemeye ya da Ģikayetin iĢleme konulmamasına karar vermeye yetkili merciler arasında yer almamaktadır. 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde yetkili merciler yönünden herhangi bir esneklik tanınmadığından, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde sözü edilen disiplin amirlerinin kıyasen bu maddedeki yetkili merciler arasında olduklarının kabulü mümkün değildir. Dolayısıyla 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde sayılan yetkili merciler arasında bulunmayan 2547 sayılı Kanunda belirtilen disiplin amirlerinin vereceği ceza soruĢturması açılmaması kararlarının, 4483 sayılı Kanundaki iĢleme konulmama kararları ile eĢdeğer kabul edilerek iĢleme konulmama kararlarıyla ilgili itiraz hakkının kıyasen ceza soruĢturması açılmaması kararlarına da uygulanması gerektiğini ileri sürmenin mümkün olmadığı açıktır. Kaldı ki, 4483 sayılı Kanunun 9‘uncu maddesinde, izin vermeye yetkili merciler tarafından verilen iĢleme konulmama kararına karĢı Ģikâyetçinin yetkili merci kararının tebliğinden itibaren on gün içerisinde itiraz yoluna gidebileceği, itiraza, 3‘üncü maddenin (e), (f), g (CumhurbaĢkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için DanıĢtay Ġkinci (2.6.2004 tarih ve 5183 sayılı Kanunun 12‘nci maddesi gereğince bu görev DanıĢtayın Birinci Dairesine aittir.) Dairesi diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi tarafından bakılacağı düzenlenmiĢtir. Bu açık hüküm uyarınca DanıĢtay Birinci Dairesinin görevlerinin, CumhurbaĢkanı veya ilgili bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanı, CumhurbaĢkanlığı Ġdari ĠĢler BaĢkanı ve ĠçiĢleri Bakanı tarafından verilen iĢleme konulmama kararlarına karĢı Ģikayetçiler tarafından yapılacak itirazları incelemekle sınırlı olduğu, bunların dıĢındaki yetkili merciler tarafından verilen iĢleme konulmama kararlarına karĢı yapılacak itirazların ise yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesinin görevleri arasında olduğu Ģüphesizdir. Bu bağlamda, Yükseköğretim Kurulu BaĢkanı, rektör, dekan, enstitü veya yüksekokul müdürleri tarafından verilecek ceza soruĢturması açılmaması kararlarına yapılacak itirazların DanıĢtayca incelenmesine yasal olanak bulunmadığı, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinin (8) numaralı alt bendinde yer xxxx atıf hükmünün uygulanması ve ceza soruĢturması açılmaması kararlarının itirazen incelenebilmesi durumunun kabulü halinde de, söz konusu kararların yetkili makamların yargı çevresindeki bulunan bölge idare mahkemelerince incelenmesi gerekeceği sonucuna ulaĢılmaktadır. Öyle ki, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde DanıĢtayın görevleri açıkça belirtilmiĢ, yapılacak bir ceza soruĢturması üzerine Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Kurulu Denetleme Kurulu BaĢkan ve üyeleri hakkında DanıĢtay Birinci Dairesi tarafından men-i muhakeme veya xxxxx- u muhakeme kararı verebileceği, maddede sayılan kurallarca verilecek Birinci Daire xxxxx-u muhakeme kararlarına ilgilinin itirazı olması halinde, men-i muhakeme kararlarının ise kendiliğinden inceleneceği hüküm altına alınmıĢtır. Bu hükümde DanıĢtay Birinci Dairesinin görevleri tek tek sayılmıĢ, sonunda bu görev alanını geniĢletecek hiçbir hükme yer verilmemiĢtir. Bu açıklamalardan hareketle, yargı yerlerinin görev ve yargılamada kullanılan usul kurallarının kamu düzeninden olduğu, göreve ve usule iliĢkin düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği, hiçbir yargı yerinin açıkça kanunla kendisine verilmeyen yargı yetkisini kullanamayacağı, göreve iliĢkin kuralların da kıyasen geniĢletilerek uygulanamayacağı, kaldı ki, bakılan olayda, 4483 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin kıyasen uygulanmasını gerektiren, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde doldurulması gereken bir boĢluk da bulunmadığı, somut olayda, 6764 sayılı Kanunun 26‘ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değiĢikliğin, sadece yetkili makamlara idari iĢlem tesis etmek noktasında takdir hakkı tanıyan bir düzenleme olduğu, yetkili makamlarca bu takdir hakkının, yetki, Ģekil, konu, amaç ve sebep öğelerinden oluĢan tipik bir idari iĢlem tesisi ile kullanılacağı, bu idari iĢlemin yargısal denetiminin de görevli ve yetkili idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır. Her yönüyle bir idari iĢlem niteliğinde ceza soruĢturması açılmaması kararlarına karĢı Kanunda bir itiraz yolu öngörülmemiĢ olmasının, doldurulması gereken bir yasal boĢluk oluĢturduğu söylenemeyeceği gibi söz konusu iĢlemin iptal davasına konu edilmek yerine kıyas yoluyla baĢka bir Kanunda yer xxxx itiraz yoluyla incelenmesinin de hukukilik denetiminden ziyade yerindelik denetimi anlamını taĢıyacağı kuĢkusuzdur. Bu durumda, …'nün tedavisinde ve takibinde xxxxx xxxx öğretim üyeleri hakkında soruĢturma açılmasına gerek olmadığına iliĢkin Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün 21.11.2018 tarih ve 113 sayılı kararının, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi gereğince Dairemizce incelenebilecek nitelikte bir karar olmadığı, Dairemizin 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca inceleme yapabilmesi için anılan Ģikayet üzerine Rektörlükçe bir soruĢturma emri verilerek bir ceza soruĢturması yaptırılmıĢ, bu soruĢturma sonucunda da Rektörlükçe oluĢturulacak yetkili kurul tarafından xxxxx-u muhakeme ya da men-i muhakeme niteliğinde bir karar verilmiĢ olması gerektiği, söz konusu kararın ise, …'nün Ģikayeti üzerine ilgili öğretim üyeleri hakkında ceza soruĢturması baĢlatmamak yönünde irade ortaya koyan ve ceza soruĢturması yapılmasına xxxxx xxxx, niteliği itibarıyla kesin ve yürütülmesi gerekli, iptal davasına konu edilebilecek bir idari iĢlem olduğu, dolayısıyla men-i muhakeme veya xxxxx-u muhakeme kararı niteliğinde olmayan bu idari iĢlemin, Dairemizce incelenmesine olanak bulunmadığı açıktır. Açıklanan nedenlerle, …'nün Ģikayeti üzerine Öğretim Üyeleri …, …, … ve … hakkında ceza soruĢturması açılmasına gerek olmadığına iliĢkin Ankara Üniversitesi Rektörünün 21.11.2018 tarih ve 113 sayılı kararına Ģikayetçi … tarafından yapılan itirazın incelenmeksizin reddine, dilekçe ile kararın bir örneğinin Ģikayetçi vekiline gönderilmesine 27.12.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. Ceza hukukunda usul hükümlerini düzenleyen 5271 sayılı Kanun ceza soruĢturmasında tahkik usulünü benimsemiĢ yani ilgili (c) bendi kapsamındaki yükseköğretim görevlilerinin iĢledikleri suçlardan istisna tutulmayanların ceza soruĢturmasının idare tarafından yapılmasını öngörmüĢtüryargılamasını soruĢturma ve kovuĢturma Ģeklinde iki kısıma ayırmıĢtır. Bu soruĢturma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanununun Kanunun 2‘nci maddesinin (e) bendinde, soruĢturma, Kanuna xxxx yetkili mercilerce suç Ģüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olarak tanımlanmıĢtır. 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 53'üncü maddesinin ceza soruĢturması usulünün düzenlendiği (c) bendinde öngörülen soruĢturmaya karĢılık gelmektedirde Yükseköğretim üst kuruluĢları baĢkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleĢmeli öğretim elemanlarının ve bu kurum ve kuruluĢların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevlerini yaptıkları sırada ya da görevleri dolayısıyla iĢledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aynı bent altında düzenlenen usullerin uygulanacağı hükme bağlanmıĢ, yine aynı (c) bendinin (8) numaralı alt bendinde de bu Kanunda yer almamıĢ hususlarda 4 ġubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiĢtir. 2547 sayılı Kanun Kanunun 53/c bendi ceza soruĢturmasına iliĢkin bazı usulleri düzenlemekle maddesinde aynı madde kapsamındaki personelle ilgili bir suç ileri sürülmesi halinde ilgililer hakkında ilk soruĢturma açılması öngörülmüĢken söz konusu (c) bendinin birinci fıkrasında 2.12.2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanunun 26‘ncı maddesiyle değiĢiklik yapılarak doğrudan soruĢturma yolu saklı tutulmakla birlikte 5271 soruĢturma açmadan önce yetkili mercilere ayrıca bir inceleme yapma yetkisi de verilmiĢtir. Yapılacak inceleme sonucunda yetkili merci soruĢturma açılmasına veya açılmamasına karar verecek; soruĢturma açılmasına karar verilmesi halinde yine (c) bendinin alt bentlerinde belirtilen usuller uygulanacaktır. Birinci Daire 6764 sayılı Kanunda (cski CMUK) soruĢturma için gerekli görülen yöntemlerin büyük kısmı hakkında hüküm getirmemiĢKanunla getirilen yeni yol, ilgili kanuna (MMHK) atıf yapmıĢtır. Hakkında hüküm bulunmayan hususlardan biri de daha sonra yapılan değiĢikle getirilen idarenin bir inceleme yaparak veya yapmaksızın idari yetki çerçevesinde uyguladığı iĢleme koymama kararlarına kararından farklı olup; ceza soruĢturması baĢlatılmasına ya da baĢlatılmamasına iliĢkin inceleme, araĢtırma ve itirazın değerlendirilmesi gibi konulardırceza hukuku kapsamında bir yöntemdir. Dolayısıyla bu konularda yola iliĢkin olarak tesis edilen iĢlemler bir idari iĢlem olmakla birlikte, idare hukuku alanında değil ceza hukuku alanında sonuç doğururlar. Bu iĢlemlerin idare tarafından yapılması, yetki, Ģekil, sebep, konu ve amaç ögelerini barındırması bunların da yapılan atıf nedeniyle MMHK idari yargı denetimine tabi olduğu sonucunu doğurmaz. Kaldı ki, bu tür özelliklere sahip çok çeĢitli idari iĢlem idari yargının denetimi dıĢındadır. Daire kararında da belirtildiği gibi yukarıda söz konusu edilen yasal değiĢikliklerden önce idarenin kendi inisiyatifiyle aldığı iĢleme koymama kararlarının idari yargıda denetlenmesi gereken idari iĢlemler olduğu hususunda idari yargıda oluĢan mahkeme içtihatları bu yasal değiĢikliklerden sonra hukuki temelini kaybetmiĢtir. Çünkü bu değiĢikliklerden sonra alınan bu kararlar artık ceza soruĢturması alanında sonuç doğuran ve onu kanunla belirlenen bir usule ait xxxx iĢlemler olarak ortaya çıkmaktadır. 4 ġubat 1329 tarihli Kanunu Muvakkatı yürürlükten kaldıran 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 16‘ncı maddesinde ise, kanunlarda Memurin Muhakematı Kanunu Muvakkatin uygulanacağı belirtilen hallerde bu kanun hükümleri uygulanacaktırhükümlerinin uygulanacağı açıklanmıĢtır. Daire kararında belirtilen; gerek 2547 Yukarıda söz konusu edilen değiĢikliğin bir benzeri daha önce 20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun gerek 4483 sayılı Kanunda soruĢturma açmaya ve itirazları incelemeye yetkili mercilerin tamamen değiĢik olması ve kanunların kesin hüküm içermesi nedeniyle Kanunun 44‘üncü maddesiyle 4483 sayılı Kanunun uygulanamayacağı görüĢüne katılmak mümkün değildir9‘uncu maddesinde yapılmıĢ bulunmaktadır. Kıyas her Birinci Daire 4483 sayılı Kanunun, yetkili merciler tarafından verilen kararlara itirazları düzenleyen 9‘uncu maddesinin ilk Ģeklinde soruĢturma izni verilmesi ya da verilmemesi Ģeklinde iki kanundaki merciler arasında değil her kanunun kendi içinde uygulanan usuller arasında yapılmaktadırçeĢit karar düzenlenmiĢken, 6745 sayılı Kanunla yapılan değiĢiklikten sonra yetkili mercilere iĢleme koymama kararı verme yetkisi de tanımıĢtır. Yorum kanunların kesinliğiyle değil açıklığı ve belirginliğiyle ilgili olup kanun hükümlerinin anlamını belirleme faaliyetidir. Yine Daire kararındaki usul hükümlerinde kıyas olamayacağı Ģeklindeki hukukun genel prensibiyle çeliĢtiği için 2547 sayılı Kanun ile Böylece daha önce 4483 sayılı Kanun arasında kıyas yapılamayacağı iddiasının hukuki kapsamında ileri sürülen suçlarla ilgili olarak bir temeli bulunmamaktadır. Çünkü usul hükümlerinde kıyas yapılamaz diye ön inceleme baĢlatılmadan önce idarece yapılan bir genel hukuk prensibi bulunmayıp; bundan farklı araĢtırmaya dayalı olarak suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca suç ve cezalarda kıyas yapılamayacağına dair bir ceza hukuku ilkesi söz konusudur. Bu husus 5253 sayılı Türk Ceza Kanunun ikinci maddesinde açıkça düzenlenmiĢtir. Anılan maddede, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniĢ yorumlanamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Bu durumda suç ve ceza içermeyen ve usule iliĢkin hükümlerin uygulanmasında kiĢilerin aleyhine olmayacak Ģekilde ve dar yorum çerçevesinde kıyas yapmanın önünde bir xxxxx bulunmamaktadır. Kaldı ki 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun hükümleri arasında yapılacak kıyas ile varılacak sonuç kiĢilerin hak aramalarını onların lehine olarak daha etkili yöntemlere bağlamaktadır. DanıĢtayın görevlerinin 2547 sayılı Kanunun ilgili hükmünde tek tek sayıldığı, kıyas yoluyla görev alanı geniĢletilemeyeceğinden bu Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarının DanıĢtaya incelenemeyeceği savunmasının mevcut uygulamayla bir tutarlılığı kararlarına karĢı idari yargıda iptal davası açma yoluna gidilebilirken 6745 sayılı kanunla yapılan değiĢiklikten sonra bu kararlara karĢı sadece 4483 sayılı Kanunun 9‘uncu maddesinde belirtilen itiraz yolu kullanılabilecek olup, iptal davası açılması yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. Çünkü herhangi bir yasal düzenlemenin ve atfın bulunmadığı, geniĢ yorum yoluyla da bir yetkinin üretilemeyeceği durumda, itiraz dilekçelerinin verileceği merciler ile PTT ye verilen dilekçelerin sürelerinin hesaplanması gibi konularda kiĢilerin aleyhlerine olacak Ģekilde Dairenin istikrarlı bir Ģekilde kararlar alabilmesi bu iddiayı çürütmektedir. Yargılama ve soruĢturma usullerine iliĢkin kuralların, hukuki belirlilik ve kiĢilerin haklarının korunması açısından kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunlardan pek çoğu da kamu düzeninden kabul edilmektedir. Kamu düzeni, ilgililerin haklarını koruyan, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yargılamanın bir düzen içinde sürmesini sağlayan ve ceza hukukunun amaçlarına ulaĢmayı kolaylaĢtıran kurallar olarak değerlendirilebilir.
Appears in 1 contract
Samples: www.danistay.gov.tr
Birinci Daire. ĠĢleme İşleme koymama kararı, personel hakkında ileri sürülen suç iddiasının, suçun unsurları, isnadiyeti, gerçekliği v.b. hususlar bakımından ceza hukuku kapsamında bir soruĢturmayı soruşturmayı gerektirmediği açık xxxx olan durumlarda, idarenin zaman ve kaynak israfını önlemek için alınan kararlardır. Yine 4483 sayılı Kanunun 4‘üncü maddesinde belirtilen eksikliklerin varlığı halinde verilen kararlar da bu kapsamdadır. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değiĢiklikle değişiklikle getirilen inceleme yapma yolu da benzer bir nitelik taĢımakta taşımakta ve inceleme sonucunda soruĢturma soruşturma açılmamasına dair yetkili merciler tarafından verilecek kararlar da 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen iĢleme işleme koymama kararlarıyla aynı sonucu doğurmaktadır. Ancak bu kararlara itiraz edilmesi halinde ne tür iĢlem işlem yapılacağıyla ilgili olarak 2547 sayılı Kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda yine 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi yoluyla Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uygulanacak fakat bu Kanun da yürürlükten kaldırıldığından 4483 sayılı Kanunun 16‘ncı maddesi uyarınca 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktır. Yasalarda birbirine atıf, daha sonra çıkarılan bir kanunda yer xxxx xxx alan bir konunun yeniden düzenlenmeyerek mevcut konulardan benzer olanı düzenleyen birinin ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesidir. Yasalar arasında atıf bir kıyas veya yorumlama değil doğrudan bir yasal düzenlemedir. 2547 sayılı Kanun ceza soruĢturmasında soruşturmasında tahkik usulünü benimsemiĢ benimsemiş yani ilgili (c) bendi kapsamındaki yükseköğretim görevlilerinin iĢledikleri işledikleri suçlardan istisna tutulmayanların ceza soruĢturmasının soruşturmasının idare tarafından yapılmasını öngörmüĢtüröngörmüştür. Bu soruĢturma soruşturma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanununun 2‘nci maddesinin (e) bendinde öngörülen soruĢturmaya karĢılık soruşturmaya karşılık gelmektedir. 2547 sayılı Kanun 53/c bendi ceza soruĢturmasına iliĢkin soruşturmasına ilişkin bazı usulleri düzenlemekle birlikte 5271 sayılı Kanunda (cski CMUK) soruĢturma soruşturma için gerekli görülen yöntemlerin büyük kısmı hakkında hüküm getirmemiĢgetirmemiş, ilgili kanuna (MMHK) atıf yapmıĢtıryapmıştır. Hakkında hüküm bulunmayan hususlardan biri de daha sonra yapılan değiĢikle değişikle getirilen iĢleme işleme koymama kararlarına iliĢkin ilişkin inceleme, araĢtırma araştırma ve itirazın değerlendirilmesi gibi konulardır. Dolayısıyla bu konularda da yapılan atıf nedeniyle MMHK ve onu yürürlükten kaldıran 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktır. Daire kararında belirtilen; gerek 2547 sayılı Kanun gerek 4483 sayılı Kanunda soruĢturma soruşturma açmaya ve itirazları incelemeye yetkili mercilerin tamamen değiĢik değişik olması ve kanunların kesin hüküm içermesi nedeniyle 4483 sayılı Kanunun uygulanamayacağı görüĢüne görüşüne katılmak mümkün değildir. Kıyas her Birinci Daire iki kanundaki merciler arasında değil her kanunun kendi içinde uygulanan usuller arasında yapılmaktadır. Yorum kanunların kesinliğiyle değil açıklığı ve belirginliğiyle ilgili olup kanun hükümlerinin anlamını belirleme faaliyetidir. Yine Daire kararındaki usul hükümlerinde kıyas olamayacağı Ģeklindeki şeklindeki hukukun genel prensibiyle çeliĢtiği çeliştiği için 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun arasında kıyas yapılamayacağı iddiasının hukuki bir temeli bulunmamaktadır. Çünkü usul hükümlerinde kıyas yapılamaz diye bir genel hukuk prensibi bulunmayıp; bundan farklı olarak suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca suç ve cezalarda kıyas yapılamayacağına dair bir ceza hukuku ilkesi söz konusudur. Bu husus 5253 sayılı Türk Ceza Kanunun ikinci maddesinde açıkça düzenlenmiĢtirdüzenlenmiştir. Anılan maddede, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniĢ geniş yorumlanamayacağı hükme bağlanmıĢtırbağlanmıştır. Bu durumda suç ve ceza içermeyen ve usule iliĢkin ilişkin hükümlerin uygulanmasında kiĢilerin kişilerin aleyhine olmayacak Ģekilde şekilde ve dar yorum çerçevesinde kıyas yapmanın önünde bir xxxxx engel bulunmamaktadır. Kaldı ki 2547 sayılı Kanun ile 4483 sayılı Kanun hükümleri arasında yapılacak kıyas ile varılacak sonuç kiĢilerin kişilerin hak aramalarını onların lehine olarak daha etkili yöntemlere bağlamaktadır. DanıĢtayın Danıştayın görevlerinin 2547 sayılı Kanunun ilgili hükmünde tek tek sayıldığı, kıyas yoluyla görev alanı geniĢletilemeyeceğinden genişletilemeyeceğinden bu Kanun uyarınca verilen iĢleme işleme koymama kararlarının DanıĢtaya Danıştaya incelenemeyeceği savunmasının mevcut uygulamayla bir tutarlılığı bulunmamaktadır. Çünkü herhangi bir yasal düzenlemenin ve atfın bulunmadığı, geniĢ geniş yorum yoluyla da bir yetkinin üretilemeyeceği durumda, itiraz dilekçelerinin verileceği merciler ile PTT ye verilen dilekçelerin sürelerinin hesaplanması gibi konularda kiĢilerin kişilerin aleyhlerine olacak Ģekilde şekilde Dairenin istikrarlı bir Ģekilde şekilde kararlar alabilmesi bu iddiayı çürütmektedir. Yargılama ve soruĢturma soruşturma usullerine iliĢkin ilişkin kuralların, hukuki belirlilik ve kiĢilerin kişilerin haklarının korunması açısından kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunlardan pek çoğu da kamu düzeninden kabul edilmektedir. Kamu düzeni, ilgililerin haklarını koruyan, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yargılamanın bir düzen içinde sürmesini sağlayan ve ceza hukukunun amaçlarına ulaĢmayı kolaylaĢtıran ulaşmayı kolaylaştıran kurallar olarak değerlendirilebilir.
Appears in 1 contract
Samples: cdn.bartin.edu.tr
Birinci Daire. ĠĢleme koymama kararı, personel hakkında ileri sürülen suç iddiasının, suçun unsurları, isnadiyeti, gerçekliği v.b. hususlar bakımından ceza hukuku kapsamında bir soruĢturmayı gerektirmediği açık xxxx durumlarda, idarenin zaman ve kaynak israfını önlemek için alınan kararlardır. Yine 4483 sayılı Kanunun 4‘üncü maddesinde belirtilen eksikliklerin varlığı halinde verilen kararlar Kanunda, soruşturma izni vermeye yetkili merci tarafından ön inceleme yapılmakta veya yaptırılmakta, bu ön inceleme sonucunda da bu kapsamdadırhakkında suç isnat edilen memur veya kamu görevlisi hakkında Cumhuriyet savcılarınca ceza soruşturması yapılmasına izin verilmekte ya da verilmemektedir. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değiĢiklikle getirilen inceleme yapma yolu ise, yetkili makamlara hakkında suç isnat edilen yükseköğretim personeli hakkında ceza soruşturması açıp açmaması hususunda takdir yetkisi tanınarak ancak bir soruşturma emri verilmesi durumunda ceza soruşturması başlatma, bu soruşturma sonucunda da benzer bir nitelik taĢımakta ve inceleme sonucunda soruĢturma açılmamasına dair yetkili merciler 53/c maddesinde sayılan kurullar tarafından verilecek kararlar şüphelinin/şüphelilerin men-i muhakemesi ya da lüzum-u muhakemesi yolunda karar verilmesi öngörülmektedir. Böylece 4483 sayılı Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarıyla aynı sonucu doğurmaktadır. Ancak bu kararlara itiraz edilmesi soruşturma izni verilmesi halinde ne tür iĢlem yapılacağıyla ilgili olarak 2547 sayılı Kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu konuda yine ilgililer hakkında Cumhuriyet Savcılarına ceza soruşturması yapma yetkisi verilirken, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi yoluyla uyarınca artık şüpheli sıfatını haiz personel hakkın da ceza davası açılmasına veya açılmamasına karar verilmektedir. Tek bir madde de olsa yükseköğretim personelinin ceza soruşturmasına ilişkin usûl hükümlerini düzenleyen 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi ile başlı başına bir usul kanunu olan 4483 sayılı Kanunun, her iki sistemin farklılıkları nedeniyle birbirine alternatif olması hukuken olanaksızdır. En yalın haliyle 4483 sayılı Kanunda, münhasır yetki verilen ve sadece Kanunda belirtilen bir yetkili merci tarafından (Bakan, Vali gibi) ilgili kamu görevlisi için sadece soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi yolunda bir karar verilebilirken, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde birden fazla olan yetkili makamlar tarafından (YÖK Başkanı, rektör, dekan gibi) ceza soruşturması başlatılmasına, bu soruşturma sonucunda, en az üç kişiden oluşan kurullarca ilgili yükseköğretim personeli için ceza soruşturması safhası da aşılarak ceza davası açılıp açılmamasına karar verilmektedir. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinin (8) numaralı alt bendindeki atıf maddesinin uygulanması halinde ise, 4483 sayılı Kanundaki sisteme, yani ceza soruşturmasından çok önceki bir safhaya gelinmektedir. Her ne kadar yetkili makamlar tarafından verilen ceza soruşturması açılmaması kararlarının ceza soruşturmasından önceki bir safhaya ilişkin olduğu, bu nedenle 4483 sayılı Kanunun bu kararlar yönünden uygulanabileceği ileri sürülebilirse de, bu kez de yoruma imkan tanımayan kesin hükümler içermesi nedeniyle 4483 sayılı Kanunun anılan kararlara uygulanmasına imkan bulunmamaktadır. Birinci Daire ġöyle ki, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca yetkili makamlarca verilen ceza soruşturması açılmamasına dair kararların, aynı maddenin (8) numaralı alt bendindeki Memurin Muhakematı Hakkında Kanun uygulanacak fakat bu Kanun da yürürlükten kaldırıldığından Kanunu Muvakkata atıf yapan hükmünden hareketle 4483 sayılı Kanunun 16‘ncı 4‘üncü maddesinde düzenlenen "işleme konulmama" kararı ile benzer nitelikte olduğu, yetkili merciler tarafından verilen işleme konulmama kararlarına 4483 sayılı Kanunun 9‘uncu maddesi uyarınca itiraz mümkün olduğuna göre, yetkili makamlarca verilen ceza soruşturması açılmaması kararlarına da itirazın mümkün olduğu şeklindeki yorumların, öncelikle usul hükümlerinde kıyas olamayacağı yolundaki hukuken genel prensibiyle çeliştiği açıktır. Usul kanunlarında açıkça düzenlenmeyen hususlarda benzer usul hükümlerinin uygulanması, usul hükümlerine ilişkin kıyas yasağı nedeniyle hukuken mümkün değildir. 4483 sayılı kanun hükümleri uygulanacaktırKanunun 4‘üncü maddesi uyarınca verilen "işleme konulmama" kararları, suç isnat edilen kamu görevlisi hakkında soruşturma izni vermeye yetkili merciler tarafından verilmekte, soruşturma izni vermeye yetkili merciler de Kanunun 3‘üncü maddesinde, kaymakam, vali, Cumhurbaşkanına veya Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili veya ilişkin kuruluşların ve bakanlıkların en üst idari amiri, Cumhurbaşkanı veya ilgili bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı olarak tek tek sayılmakta, ayrıca anılan maddede bu yetkinin sayılanlar tarafından bizzat, yokluklarında ise vekilleri tarafından kullanılacağı belirtilmektedir. Yasalarda birbirine atıfAyrıca bu maddede yetkili merciler bakımından "gibi", daha sonra çıkarılan "benzer" şeklinde bir kanunda yer xxxx xxx konunun yeniden düzenlenmeyerek mevcut konulardan benzer olanı düzenleyen birinin ilgili hükümlerinin uygulanacağının belirtilmesidir. Yasalar arasında atıf bir kıyas veya yorumlama değil doğrudan bir yasal düzenlemedirniteleme yapılmamakta, böylece maddede sayılanlar dışında yetkili merci bulunmasına imkan tanınmamaktadır. 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca verilebilecek ceza soruşturması açılmaması kararları ise disiplin amirleri tarafından, örneğin Yükseköğretim Kurulu Başkanı, rektör, dekan, enstitü veya yüksekokul müdürleri tarafından, hatta uygulamada rektör yardımcıları, dekan yardımcıları gibi disiplin amiri olmayan makamlar tarafından da verilebilen kararlardır. Buna göre, 2547 sayılı Kanun uyarınca disiplin amiri sıfatı taşıyan ve ceza soruşturması açılmaması yolunda karar vermeye yetkili bulunan yetkili makamlar, 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde tek tek sayılan ve soruşturma izni verip vermemeye ya da şikayetin işleme konulmamasına karar vermeye yetkili merciler arasında yer almamaktadır. 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde yetkili merciler yönünden herhangi bir esneklik tanınmadığından, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde sözü edilen disiplin amirlerinin kıyasen bu maddedeki yetkili merciler arasında olduklarının kabulü mümkün değildir. Dolayısıyla 4483 sayılı Kanunun 3‘üncü maddesinde sayılan yetkili merciler arasında bulunmayan 2547 sayılı Kanunda belirtilen disiplin amirlerinin vereceği ceza soruşturması açılmaması kararlarının, 4483 sayılı Kanundaki işleme konulmama kararları ile eşdeğer kabul edilerek işleme konulmama kararlarıyla ilgili itiraz hakkının kıyasen ceza soruşturması açılmaması kararlarına da uygulanması gerektiğini ileri sürmenin mümkün olmadığı açıktır. Kaldı ki, 4483 sayılı Kanunun 9‘uncu maddesinde, izin vermeye yetkili merciler tarafından verilen işleme konulmama kararına karşı şikâyetçinin yetkili merci kararının tebliğinden itibaren on gün içerisinde itiraz yoluna gidebileceği, itiraza, 3‘üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci (2.6.2004 tarih ve 5183 sayılı Kanunun 12‘nci maddesi gereğince bu görev Danıştayın Birinci Dairesine aittir.) Dairesi diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi tarafından bakılacağı düzenlenmiştir. Bu açık hüküm uyarınca Danıştay Birinci Dairesinin görevlerinin, Cumhurbaşkanı veya ilgili bakan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı ve İçişleri Bakanı tarafından verilen işleme konulmama kararlarına karşı şikayetçiler tarafından yapılacak itirazları incelemekle sınırlı olduğu, bunların dışındaki yetkili merciler tarafından verilen işleme konulmama kararlarına karşı yapılacak itirazların ise yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesinin görevleri arasında olduğu şüphesizdir. Bu bağlamda, Yükseköğretim Kurulu Başkanı, rektör, dekan, enstitü veya yüksekokul müdürleri tarafından verilecek ceza soruşturması açılmaması kararlarına yapılacak itirazların Danıştayca incelenmesine yasal olanak bulunmadığı, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinin (8) numaralı alt bendinde yer alan atıf hükmünün uygulanması ve ceza soruşturması açılmaması kararlarının itirazen incelenebilmesi durumunun kabulü halinde de, söz konusu kararların yetkili makamların yargı çevresindeki bulunan bölge idare mahkemelerince incelenmesi gerekeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Öyle ki, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde Danıştayın görevleri açıkça belirtilmiş, yapılacak bir ceza soruşturması üzerine Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Kurulu Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştay Birinci Dairesi tarafından men-i muhakeme veya lüzum- u muhakeme kararı verebileceği, maddede sayılan kurallarca verilecek Birinci Daire lüzum-u muhakeme kararlarına ilgilinin itirazı olması halinde, men-i muhakeme kararlarının ise kendiliğinden inceleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu hükümde Danıştay Birinci Dairesinin görevleri tek tek sayılmış, sonunda bu görev alanını genişletecek hiçbir hükme yer verilmemiştir. Bu açıklamalardan hareketle, yargı yerlerinin görev ve yargılamada kullanılan usul kurallarının kamu düzeninden olduğu, göreve ve usule ilişkin düzenlemelerin ancak kanunla yapılabileceği, hiçbir yargı yerinin açıkça kanunla kendisine verilmeyen yargı yetkisini kullanamayacağı, göreve ilişkin kuralların da kıyasen genişletilerek uygulanamayacağı, kaldı ki, bakılan olayda, 4483 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin kıyasen uygulanmasını gerektiren, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde doldurulması gereken bir boşluk da bulunmadığı, somut olayda, 6764 sayılı Kanunun 26‘ncı maddesiyle 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde yapılan değişikliğin, sadece yetkili makamlara idari işlem tesis etmek noktasında takdir hakkı tanıyan bir düzenleme olduğu, yetkili makamlarca bu takdir hakkının, yetki, şekil, konu, amaç ve sebep öğelerinden oluşan tipik bir idari işlem tesisi ile kullanılacağı, bu idari işlemin yargısal denetiminin de görevli ve yetkili idari yargı yerlerince yapılacağı açıktır. Her yönüyle bir idari işlem niteliğinde ceza soruşturması açılmaması kararlarına karşı Kanunda bir itiraz yolu öngörülmemiş olmasının, doldurulması gereken bir yasal boşluk oluşturduğu söylenemeyeceği gibi söz konusu işlemin iptal davasına konu edilmek yerine kıyas yoluyla başka bir Kanunda yer alan itiraz yoluyla incelenmesinin de hukukilik denetiminden ziyade yerindelik denetimi anlamını taşıyacağı kuşkusuzdur. Bu durumda, …'nün tedavisinde ve takibinde görev alan öğretim üyeleri hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığına ilişkin Ankara Üniversitesi Rektörlüğünün 21.11.2018 tarih ve 113 sayılı kararının, 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi gereğince Dairemizce incelenebilecek nitelikte bir karar olmadığı, Dairemizin 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca inceleme yapabilmesi için anılan şikayet üzerine Rektörlükçe bir soruşturma emri verilerek bir ceza soruşturması yaptırılmış, bu soruşturma sonucunda da Rektörlükçe oluşturulacak yetkili kurul tarafından lüzum-u muhakeme ya da men-i muhakeme niteliğinde bir karar verilmiş olması gerektiği, söz konusu kararın ise, …'nün şikayeti üzerine ilgili öğretim üyeleri hakkında ceza soruşturması başlatmamak yönünde irade ortaya koyan ve ceza soruşturması yapılmasına engel olan, niteliği itibarıyla kesin ve yürütülmesi gerekli, iptal davasına konu edilebilecek bir idari işlem olduğu, dolayısıyla men-i muhakeme veya lüzum-u muhakeme kararı niteliğinde olmayan bu idari işlemin, Dairemizce incelenmesine olanak bulunmadığı açıktır. Açıklanan nedenlerle, …'nün şikayeti üzerine Öğretim Üyeleri …, …, … ve … hakkında ceza soruşturması açılmasına gerek olmadığına ilişkin Ankara Üniversitesi Rektörünün 21.11.2018 tarih ve 113 sayılı kararına şikayetçi … tarafından yapılan itirazın incelenmeksizin reddine, dilekçe ile kararın bir örneğinin şikayetçi vekiline gönderilmesine 27.12.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. Ceza hukukunda usul hükümlerini düzenleyen 5271 sayılı Kanun ceza soruĢturmasında tahkik usulünü benimsemiĢ yani ilgili (c) bendi kapsamındaki yükseköğretim görevlilerinin iĢledikleri suçlardan istisna tutulmayanların ceza soruĢturmasının idare tarafından yapılmasını öngörmüĢtüryargılamasını soruşturma ve kovuşturma şeklinde iki kısıma ayırmıştır. Bu soruĢturma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi kanununun Kanunun 2‘nci maddesinin (e) bendinde, soruşturma, Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre olarak tanımlanmıştır. 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 53'üncü maddesinin ceza soruşturması usulünün düzenlendiği (c) bendinde öngörülen soruĢturmaya karĢılık gelmektedirde Yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumları yöneticilerinin, kadrolu ve sözleşmeli öğretim elemanlarının ve bu kurum ve kuruluşların 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memurlarının görevlerini yaptıkları sırada ya da görevleri dolayısıyla işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında aynı bent altında düzenlenen usullerin uygulanacağı hükme bağlanmış, yine aynı (c) bendinin (8) numaralı alt bendinde de bu Kanunda yer almamış hususlarda 4 ġubat 1329 tarihli Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 2547 sayılı Kanun Kanunun 53/c bendi maddesinde aynı madde kapsamındaki personelle ilgili bir suç ileri sürülmesi halinde ilgililer hakkında ilk soruşturma açılması öngörülmüşken söz konusu (c) bendinin birinci fıkrasında 2.12.2016 tarihli ve 6764 sayılı Kanunun 26‘ncı maddesiyle değişiklik yapılarak doğrudan soruşturma yolu saklı tutulmakla birlikte soruşturma açmadan önce yetkili mercilere ayrıca bir inceleme yapma yetkisi de verilmiştir. Yapılacak inceleme sonucunda yetkili merci soruşturma açılmasına veya açılmamasına karar verecek; soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde yine (c) bendinin alt bentlerinde belirtilen usuller uygulanacaktır. Birinci Daire 6764 sayılı Kanunla getirilen yeni yol, idarenin bir inceleme yaparak veya yapmaksızın idari yetki çerçevesinde uyguladığı işleme koymama kararından farklı olup; ceza soruĢturmasına iliĢkin bazı usulleri düzenlemekle birlikte 5271 sayılı Kanunda (cski CMUK) soruĢturma için gerekli görülen yöntemlerin büyük kısmı hakkında hüküm getirmemiĢ, ilgili kanuna (MMHK) atıf yapmıĢtır. Hakkında hüküm bulunmayan hususlardan biri de daha sonra yapılan değiĢikle getirilen iĢleme koymama kararlarına iliĢkin inceleme, araĢtırma ve itirazın değerlendirilmesi gibi konulardırsoruşturması başlatılmasına ya da başlatılmamasına ilişkin ceza hukuku kapsamında bir yöntemdir. Dolayısıyla bu konularda yola ilişkin olarak tesis edilen işlemler bir idari işlem olmakla birlikte, idare hukuku alanında değil ceza hukuku alanında sonuç doğururlar. Bu işlemlerin idare tarafından yapılması, yetki, şekil, sebep, konu ve amaç ögelerini barındırması bunların da yapılan atıf nedeniyle MMHK idari yargı denetimine tabi olduğu sonucunu doğurmaz. Kaldı ki, bu tür özelliklere sahip çok çeşitli idari işlem idari yargının denetimi dışındadır. Daire kararında da belirtildiği gibi yukarıda söz konusu edilen yasal değişikliklerden önce idarenin kendi inisiyatifiyle aldığı işleme koymama kararlarının idari yargıda denetlenmesi gereken idari işlemler olduğu hususunda idari yargıda oluşan mahkeme içtihatları bu yasal değişikliklerden sonra hukuki temelini kaybetmiştir. Çünkü bu değişikliklerden sonra alınan bu kararlar artık ceza soruşturması alanında sonuç doğuran ve onu kanunla belirlenen bir usule ait olan işlemler olarak ortaya çıkmaktadır. 4 ġubat 1329 tarihli Kanunu Muvakkatı yürürlükten kaldıran 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 16‘ncı maddesinde ise, kanunlarda Memurin Muhakematı Kanunu Muvakkatin uygulanacağı belirtilen hallerde bu kanun hükümleri uygulanacaktırhükümlerinin uygulanacağı açıklanmıştır. Daire kararında belirtilen; gerek 2547 Yukarıda söz konusu edilen değişikliğin bir benzeri daha önce 20.8.2016 tarihli ve 6745 sayılı Kanun gerek 4483 sayılı Kanunda soruĢturma açmaya ve itirazları incelemeye yetkili mercilerin tamamen değiĢik olması ve kanunların kesin hüküm içermesi nedeniyle Kanunun 44‘üncü maddesiyle 4483 sayılı Kanunun uygulanamayacağı görüĢüne katılmak mümkün değildir9‘uncu maddesinde yapılmış bulunmaktadır. Kıyas her Birinci Daire 4483 sayılı Kanunun, yetkili merciler tarafından verilen kararlara itirazları düzenleyen 9‘uncu maddesinin ilk şeklinde soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi şeklinde iki kanundaki merciler arasında değil her kanunun kendi içinde uygulanan usuller arasında yapılmaktadırçeşit karar düzenlenmişken, 6745 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra yetkili mercilere işleme koymama kararı verme yetkisi de tanımıştır. Yorum kanunların kesinliğiyle değil açıklığı ve belirginliğiyle ilgili olup kanun hükümlerinin anlamını belirleme faaliyetidir. Yine Daire kararındaki usul hükümlerinde kıyas olamayacağı Ģeklindeki hukukun genel prensibiyle çeliĢtiği için 2547 sayılı Kanun ile Böylece daha önce 4483 sayılı Kanun arasında kıyas yapılamayacağı iddiasının hukuki kapsamında ileri sürülen suçlarla ilgili olarak bir temeli bulunmamaktadır. Çünkü usul hükümlerinde kıyas yapılamaz diye ön inceleme başlatılmadan önce idarece yapılan bir genel hukuk prensibi bulunmayıp; bundan farklı araştırmaya dayalı olarak suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca suç ve cezalarda kıyas yapılamayacağına dair bir ceza hukuku ilkesi söz konusudur. Bu husus 5253 verilen işleme koymama kararlarına karşı idari yargıda iptal davası açma yoluna gidilebilirken 6745 sayılı Türk Ceza Kanunun ikinci maddesinde açıkça düzenlenmiĢtir. Anılan maddede, kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniĢ yorumlanamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Bu durumda suç ve ceza içermeyen ve usule iliĢkin hükümlerin uygulanmasında kiĢilerin aleyhine olmayacak Ģekilde ve dar yorum çerçevesinde kıyas yapmanın önünde bir xxxxx bulunmamaktadır. Kaldı ki 2547 sayılı Kanun ile kanunla yapılan değişiklikten sonra bu kararlara karşı sadece 4483 sayılı Kanun hükümleri arasında yapılacak kıyas ile varılacak sonuç kiĢilerin hak aramalarını onların lehine Kanunun 9‘uncu maddesinde belirtilen itiraz yolu kullanılabilecek olup, iptal davası açılması yasal olarak daha etkili yöntemlere bağlamaktadır. DanıĢtayın görevlerinin 2547 sayılı Kanunun ilgili hükmünde tek tek sayıldığı, kıyas yoluyla görev alanı geniĢletilemeyeceğinden bu Kanun uyarınca verilen iĢleme koymama kararlarının DanıĢtaya incelenemeyeceği savunmasının mevcut uygulamayla bir tutarlılığı mümkün bulunmamaktadır. Çünkü herhangi bir yasal düzenlemenin ve atfın bulunmadığı, geniĢ yorum yoluyla da bir yetkinin üretilemeyeceği durumda, itiraz dilekçelerinin verileceği merciler ile PTT ye verilen dilekçelerin sürelerinin hesaplanması gibi konularda kiĢilerin aleyhlerine olacak Ģekilde Dairenin istikrarlı bir Ģekilde kararlar alabilmesi bu iddiayı çürütmektedir. Yargılama ve soruĢturma usullerine iliĢkin kuralların, hukuki belirlilik ve kiĢilerin haklarının korunması açısından kanunla belirlenmesi gerekmekte olup bunlardan pek çoğu da kamu düzeninden kabul edilmektedir. Kamu düzeni, ilgililerin haklarını koruyan, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yargılamanın bir düzen içinde sürmesini sağlayan ve ceza hukukunun amaçlarına ulaĢmayı kolaylaĢtıran kurallar olarak değerlendirilebilir.
Appears in 1 contract
Samples: cdn.bartin.edu.tr