Xxxxx Xxxxxx. Sözleşmenin 42’nci maddesinde; yine klasik geri verme hukuku kavram ve kurallarından olan “hususilik kuralı” düzenlenmiştir. Maddeye göre, teslim edilen kişi talep eden devlette, geri vermeden önce işlenmiş ve geri vermenin kabul edildiği fiillerin dışında bir suçtan dolayı -talep edilen tarafın muvafakati bulunmaksızın- soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi teslim tarihinden önceki suçlar sebebiyle üçüncü bir devlete de geri verilemeyecektir. Ancak bu kuralın istisnaları da yine maddede gösterilmiştir. Belirtildiği üzere şahsı teslim eden devletin rızası, şahsın serbest kalmasından sonra 15 gün içinde imkanı olduğu halde talep eden devlet ülkesini terk etmemesi veya terk ettikten sonra geri dönmesi halleri bu kapsamda yer almaktadır. Bu iki halde hususilik kuralı etkisini kaybedecek ve şahıs geri verme kapsamı dışındaki fiillerden de yargılanabilecektir. Diğer taraftan, bize göre maddede açıkça zikredilmemiş olsa da, geri verme hukukunun genel kabul görmüş prensipleri uyarınca, hususilik kuralının korumasından yararlanan şahıs, bu kural kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi tutuklanamayacak veya şahsi hürriyeti herhangi bir şekilde kısıtlanamayacaktır. Bununla beraber, burada şu hususa işaret etmek isteriz ki, geri vermede yasak süre olarak adlandırılan bu sürenin40 Sözleşmede 15 gün olarak belirlenmesi, insan hakları ve kişi hürriyetlerinin korunması, hukuk kurallarında ve müesseselerinde belirli ölçüde de olsa yeknesaklık ve istikrar ilkeleri göz önüne alındığında isabetli olmamıştır. Şöyle ki, geri verme hukukunda söz konusu süre bir yandan geri verilen kişinin geri verildiği ülkede yeniden özgürlüğüne kavuşmasından sonra durup düşüneceği ve geri verildiği ülkede kalmaya devam etmesi halinde geri verme kapsamı dışındaki suçlardan da kovuşturulabileceğini öngörerek kalmasının sonuçlarını değerlendirme imkanı bulduğu, diğer yandan da geri verildiği devletin keyfi tasarruflarından korunduğu bir dönemdir. Yasak sürenin bu denli kısa tutulması ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer ikili ve çok taraflı sözleşmelerden önemli ölçüde farklılık göstermesi ise doğru bir tercih olmamıştır. Söz konusu sürenin kısa tutulması, kişinin zaman baskısı altında kendisi ve özgürlüğü hakkında yanlış kararlar vermesine yol açabilecek, büyük olasılıkla da hukuki danışma imkanı dahi bulamadan sürenin çabucak geçtiğine tanık olunacaktır. Belirtildiği üzere Sözleşmenin incelenen 42’nci maddesinde, talep eden devlete teslim edilen şahsın üçüncü bir devlete geri verilebilmesinin koşulları da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, şahsın üçüncü bir devlete yeniden geri verilebilmesi için bu hususta geri veren âkit devletin muvafakatının alınması yahut şahıs hakkında hususilik kuralının etkisini yitirmesini sonuçlayan belirli süre içinde ülkeyi terk etmeme veya terk ettiği ülkeye geri gelme hallerinin vaki olması gerekmektedir. Bu konuda takip edilecek usul ise, maddede düzenlenmemiş olup bize göre bu bakımdan Sözleşmede bir boşluk bulunduğunun kabul edilmesi ve yerleşik geri verme kuralları gözönüne alınarak bir uygulama yapılması en uygun çözüm olacaktır. Buna göre, üçüncü devlete geri vermek isteyen âkit devlet, üçüncü devlet tarafından iletilen belgeler ile birlikte geri veren devlete bir “talepname” ile başvuracak ve bu konuda muvafakat talep etme yoluna gidecektir. Bu talepname ve eklerinde nelerin yer alacağı konusunda ise, kıyas yoluyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinden de yararlanılabileceği düşüncesindeyiz41. Sözleşmenin 43’üncü maddesinde; öncelikle geri verme talebi hakkında alınan kararın talep eden devlete bildirileceği hükmü getirilmektedir. Geri verme talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde de, ret sebepleri talep eden tarafa iletilecektir. Tabiatıyla bu bildirimler diplomatik yoldan yapılacaktır. Getirilen düzenlemede, talebin kabulü halinde talep edilen tarafın şahsın teslim edilme tarih ve yerini belirleyeceği ve talep eden tarafa bildireceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca şahsın teslim için kararlaştırılan tarihte alınmaması halinde bu tarihten başlayacak 15 günün sonunda serbest bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak taraflardan biri, geri verilecek şahsı elinde olmayan nedenlerden dolayı teslim veya kabul edememesi halinde, diğer tarafı haberdar edecektir. Bunun üzerine taraflar birlikte yeni bir teslim tarihi kararlaştıracaktır (m.43/4). Sözleşmenin 44’üncü maddesinde; klasik geri verme sözleşmelerinde pek rastlanmayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Sözleşmenin taraflarının komşu oldukları gerçeğine dayalı olarak kaleme alınan bu düzenlemeye göre, geri verilen kişi firar etmiş ve talep edilen taraf ülkesine dönmüş ise talep eden tarafın yeni bir geri verme talebi dolayısıyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinde öngörülen belgelerin iletilmesine gerek bulunmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, geri verildiği devletten firar eden kişi hakkında yeniden geri verme işlemleri- ne tevessül edilmesi halinde daha önce iletilen geri verme evrakı üzerinden iş- lemler yürütülecek ve geri verilen kişinin firar ettiği Taraf devletten yeniden tam geri verme evrakı iletmesi istenilmeyecektir.
Appears in 1 contract
Samples: dergipark.org.tr
Xxxxx Xxxxxx. Sözleşmenin 42’nci maddesindeYBHD 2022/2 kişinin sözleşmeye bağlılığı devam eder71. TBK m.46/2’ye göre temsil olunana sözleşmeye icazet verip vermeyeceğine ilişkin soru sorulabilir. Bu süre içinde temsil olunan sözleşmeye icazet verebileceği gibi icazet vermemesi halinde artık sözleşme tarafları bağlamaz hale gelir. Yetkisiz temsil ilişkisinde, temsil olunan yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu sözleşmeye icazet vermediği takdirde bu sözleşme artık kesin hükümsüzdür. Yetkisiz temsilci bir başka kişi adına hareket ettiği için hiçbir durumda bu sözleşmenin tarafı olmamakla birlikte; yine klasik geri verme hukuku kavram temsil olunanın sözleşmeye icazet vermediği durumlarda üçüncü kişinin zarara uğraması halinde bu zararın giderilmesi yetkisiz temsilciden istenebilir72. Yetkisiz temsilde temsil olunanın bu sözleşmeye icazet vermemesi ihtimaline ilişkin TBK’da bir düzenleme yapılmıştır. TBK m.47/1’e göre; “Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci, işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi istenemez.” Takım sözleşmesine yetkisiz temsile ilişkin hükümlerin uygulanacağı varsayımında, takıma dahil işçilerden her birisi temsil olunan, takım kılavuzu yetkisiz temsilci ve kurallarından olan “hususilik kuralı” düzenlenmiştirüçüncü kişi ise işveren olur. Maddeye göreBuradan hareketle ikili ilişkilerin tespit edilmesi gerekir. Elbir’e göre73; takım kılavuzu yetkisiz temsilcidir. Takım kılavuzunun yapmış olduğu sözleşmenin işçiler nezdinde geçmişe etkili hüküm doğurabilmesi ancak bu takımda yer alan işçilerin BK m.39’a(TBK m.47) göre icazet vermeleri halinde mümkün olabilir. Burada her bir işçinin işe başlaması icazet kabul edilir ve icazet verilmediği zaman BK m.39’a göre değil, teslim edilen kişi talep eden devletteİş Kanunu ile BK m.110’a (TBK m.128) yapılan yollama göz önünde bulundurularak 71 Esener, geri vermeden önce işlenmiş s. 121; Kocayusufpaşaoğlu / Hatemi / Serozan ve geri vermenin diğerleri, s. 723; Eren (2017), s. 474; Xxxxxx / Xxxxxxxx, s. 112; Antalya, s. 559. 72 Eren (2017), s. 475. 73 Elbir (1949), s. 72-73. zararın tazmini sağlanmalıdır. Yapılan bu yollama takım kılavuzunun hukuki durumunu açıklamak için kullanılmaz. Xxxxxx, Xxxxx’xx görüşünün doğru olmadığını savunmuştur. Saymen’e göre74; bu durum takım sözleşmesinin gerçekleri ile uyuşmamaktadır. Takımda yer alan işçiler takım kılavuzunun kendileri adına bir sözleşme yapacağını bilmektedir. Bir diğer husus olarak yetkisiz temsilin olduğu durumlarda yetkisiz temsilci sadece temsil olunan adına hareket etmektedir. Oysa takım sözleşmesinde takım kılavuzu hem kendi adına hem de takımda yer alan diğer işçiler adına hareket etmektedir. Bunun dışında işe başlamanın icazet olarak kabul edildiği fiillerin dışında varsayımında sadece iş sözleşmeleri değil geçmişe etkili olarak takım sözleşmesi de geçerli bir suçtan dolayı -talep edilen tarafın muvafakati bulunmaksızın- soruşturulamayacağışekilde kurulmuş olur. Son olarak temsil olunan işçilerin bu sözleşmeye icazet vermemeleri halinde yetkisiz temsilcinin sorumluluğu noktasında BK m.39 (TBK m.47) hükmüne gidilmeyip, kovuşturulamayacağı ve hakkında İş Kanunu’nun yollamasıyla BK m.110 (TBK m.128) hükmünün uygulanması da yetkisiz temsil görüşünün doğru olmadığına yönelten hususlardan birisidir. Kocayusufpaşaoğlu, Xxxxxx’xx görüşlerine yer verdikten sonra bazı eleştirilerde bulunmuştur. Kocayusufpaşaoğlu’na göre75; takıma dahil işçilerin takım kılavuzunun işveren ile görüşüleceğini bilmeleri tek başına temsilin yetkili sayılması noktasında yeterli olmamakla birlikte, takımı oluşturan işçilerin hep birlikte kararlaştırdıkları esaslar veya sınırlar dahilinde yapılacak bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi teslim tarihinden önceki suçlar sebebiyle üçüncü görüşme neticesinde işverenle sözleşme yapan takım kılavuzunun yetkisiz temsilci sayılması olası değildir. Bir diğer husus, takım kılavuzu kendi iş sözleşmesini kendi adına yaparken, takım sözleşmesiyle takıma dahil arkadaşlarının sözleşmelerini onlar adına yapmasının önünde bir devlete de geri verilemeyecektirengel bulunmamaktadır. Ancak bu kuralın istisnaları da yine maddede gösterilmiştir. Belirtildiği üzere şahsı teslim eden devletin rızasıKocayusufpaşaoğlu’na göre76; takım kılavuzu, şahsın serbest kalmasından sonra 15 gün içinde imkanı olduğu halde talep eden devlet ülkesini terk etmemesi veya terk ettikten sonra geri dönmesi halleri bu kapsamda yer almaktadır. Bu iki halde hususilik kuralı etkisini kaybedecek ve şahıs geri verme kapsamı dışındaki fiillerden de yargılanabilecektir. Diğer taraftandüşük bir ihtimalde dahi olsa, bize göre maddede açıkça zikredilmemiş olsa daişverenle kendisi görüşüp, geri verme hukukunun genel kabul görmüş prensipleri uyarınca, hususilik kuralının korumasından yararlanan şahıs, bu kural kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi tutuklanamayacak veya şahsi hürriyeti herhangi bir şekilde kısıtlanamayacaktır. Bununla beraber, burada şu hususa işaret etmek isteriz ki, geri vermede yasak süre olarak adlandırılan bu sürenin40 Sözleşmede 15 gün olarak belirlenmesi, insan hakları ve kişi hürriyetlerinin korunması, hukuk kurallarında ve müesseselerinde belirli ölçüde de olsa yeknesaklık ve istikrar ilkeleri göz önüne alındığında isabetli olmamıştır. Şöyle ki, geri verme hukukunda söz konusu süre bir yandan geri verilen kişinin geri verildiği ülkede yeniden özgürlüğüne kavuşmasından sonra durup düşüneceği ve geri verildiği ülkede kalmaya devam etmesi halinde geri verme kapsamı dışındaki suçlardan da kovuşturulabileceğini öngörerek kalmasının sonuçlarını değerlendirme imkanı bulduğu, diğer yandan da geri verildiği devletin keyfi tasarruflarından korunduğu bir dönemdir. Yasak sürenin bu denli kısa tutulması ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer ikili ve çok taraflı sözleşmelerden önemli ölçüde farklılık göstermesi ise doğru bir tercih olmamıştır. Söz konusu sürenin kısa tutulması, kişinin zaman baskısı altında kendisi ve özgürlüğü hakkında yanlış kararlar vermesine yol açabilecek, büyük olasılıkla da hukuki danışma imkanı dahi bulamadan sürenin çabucak geçtiğine tanık olunacaktır. Belirtildiği üzere Sözleşmenin incelenen 42’nci maddesinde, talep eden devlete teslim edilen şahsın üçüncü bir devlete geri verilebilmesinin koşulları da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, şahsın üçüncü bir devlete yeniden geri verilebilmesi için bu hususta geri veren âkit devletin muvafakatının alınması yahut şahıs hakkında hususilik kuralının etkisini yitirmesini sonuçlayan belirli süre içinde ülkeyi terk etmeme veya terk ettiği ülkeye geri gelme hallerinin vaki olması gerekmektedir. Bu konuda takip edilecek usul ise, maddede düzenlenmemiş olup bize göre bu bakımdan Sözleşmede bir boşluk bulunduğunun kabul edilmesi ve yerleşik geri verme kuralları gözönüne alınarak bir uygulama yapılması en uygun çözüm olacaktır. Buna göre, üçüncü devlete geri vermek isteyen âkit devlet, üçüncü devlet tarafından iletilen belgeler ile birlikte geri veren devlete bir “talepname” ile başvuracak ve bu konuda muvafakat talep etme yoluna gidecektir. Bu talepname ve eklerinde nelerin yer alacağı konusunda ise, kıyas yoluyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinden de yararlanılabileceği düşüncesindeyiz41. Sözleşmenin 43’üncü maddesinde; öncelikle geri verme talebi hakkında alınan kararın talep eden devlete bildirileceği hükmü getirilmektedir. Geri verme talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde de, ret sebepleri talep eden tarafa iletilecektir. Tabiatıyla bu bildirimler diplomatik yoldan yapılacaktır. Getirilen düzenlemede, talebin kabulü halinde talep edilen tarafın şahsın teslim edilme tarih ve yerini belirleyeceği ve talep eden tarafa bildireceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca şahsın teslim için kararlaştırılan tarihte alınmaması halinde bu tarihten başlayacak 15 günün sonunda serbest bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak taraflardan biri, geri verilecek şahsı elinde olmayan nedenlerden dolayı teslim veya kabul edememesi halinde, diğer tarafı haberdar edecektir. Bunun üzerine taraflar birlikte yeni bir teslim tarihi kararlaştıracaktır (m.43/4). Sözleşmenin 44’üncü maddesinde; klasik geri verme sözleşmelerinde pek rastlanmayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Sözleşmenin taraflarının komşu oldukları gerçeğine dayalı olarak kaleme alınan bu düzenlemeye göre, geri verilen kişi firar etmiş ve talep edilen taraf ülkesine dönmüş ise talep eden tarafın yeni bir geri verme talebi dolayısıyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinde öngörülen belgelerin iletilmesine gerek bulunmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, geri verildiği devletten firar eden kişi hakkında yeniden geri verme işlemleri- ne tevessül edilmesi halinde iş arkadaşları adına daha önce iletilen geri verme evrakı üzerinden iş- lemler yürütülecek ve geri verilen kişinin firar ettiği Taraf devletten yeniden tam geri verme evrakı iletmesi istenilmeyecektironlarla hiç konuşmadan, yetki almadan bir sözleşme de yapabilir. Burada takım kılavuzunun bu hareketi yetkisiz temsilcilik olarak nitelenebilir 74 Saymen, s. 386. 75 Kocayusufpaşaoğlu, s. 923-925. 76 Kocayusufpaşaoğlu, s. 929-930.
Appears in 1 contract
Samples: dergipark.org.tr
Xxxxx Xxxxxx. Sözleşmenin 42’nci maddesinde; yine klasik geri verme hukuku kavram Madde 29 - Şirketin umumi masrafları ile muhtelif amortisman gibi, Şirketçe ödenmesi ve kurallarından ayrılması zaruri olan “hususilik kuralı” düzenlenmiştirmeblağlar ile Şirket tüzel kişiliği tarafından ödenmesi zorunlu vergiler hesap senesi sonunda tesbit olunan gelirlerden düşüldükten sonra geriye kalan ve yıllık bilançoda görülen safi (net) kâr, varsa geçmiş yıl zararlarının düşülmesinden sonra sırası ile aşağıda gösterilen şekilde tevzi olunur. Maddeye göre- Ticaret Kanunu Hükümlerine göre % 5 birinci kanuni yedek akçe ayrılır, teslim edilen - Kalandan Sermaye Piyasası Kurulu'nca saptanan oran ve miktarda birinci temettü ayrılır. Bakiyenin kısmen veya tamamen dağıtılmasına veya fevkalade yedek akçeye ayrılmasına karar vermeye Genel Kurul yetkilidir. Pay sahipleriyle kâra iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısımdan ödenmiş sermayenin %5’i oranında kâr payı düşüldükten sonra bulunan tutarın onda biri Türk Ticaret Kanunu’nun 466. maddesinin 2. fıkrası 3. bendi uyarınca ikinci tertip kanuni yedek akçe olarak ayrılır. Birinci temettü dahil kârın dağıtım tarihi ve şekli Sermaye Piyasası Kurulu tebliğleri gözetilerek Yönetim Kurulu’nun teklifi üzerine Genel Kurul’ca kararlaştırılır. Yasa hükmü ile ayrılması gereken Yedek Akçeler ile Esas Sözleşme’de pay sahipleri için belirlenen birinci temettü ayrılmadıkça, Genel Kurul başka Yedek Akçe ayrılmasına, ertesi yıla kâr aktarılmasına ve birinci temettü nakden ve/veya hisse senedi olarak ödenmedikçe Yönetim Kurulu üyeleri ile memur, müstahdem ve işçilere, hisse senedi sahiplerine, çeşitli amaçlarla kurulmuş olan vakıflara ve benzeri nitelikteki kişi talep eden devletteve/veya kurumlara kârdan pay dağıtılmasına karar veremez. Temettü hesap dönemi itibariyle mevcut payların tümüne bunların ihraç ve ihtisap tarihleri dikkate alınmaksızın eşit olarak dağıtılır. Şirket, geri vermeden önce işlenmiş ve geri vermenin kabul edildiği fiillerin dışında bir suçtan dolayı -talep edilen tarafın muvafakati bulunmaksızın- soruşturulamayacağıSermaye Piyasası Kanunu’ndaki düzenleme çerçevesinde, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi teslim tarihinden önceki suçlar sebebiyle üçüncü bir devlete de geri verilemeyecektir. Ancak bu kuralın istisnaları da yine maddede gösterilmiştir. Belirtildiği üzere şahsı teslim eden devletin rızası, şahsın serbest kalmasından sonra 15 gün içinde imkanı olduğu halde talep eden devlet ülkesini terk etmemesi veya terk ettikten sonra geri dönmesi halleri bu kapsamda yer almaktadır. Bu iki halde hususilik kuralı etkisini kaybedecek ve şahıs geri verme kapsamı dışındaki fiillerden de yargılanabilecektir. Diğer taraftan, bize göre maddede açıkça zikredilmemiş olsa da, geri verme hukukunun genel kabul görmüş prensipleri uyarınca, hususilik kuralının korumasından yararlanan şahıs, bu kural kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi tutuklanamayacak veya şahsi hürriyeti herhangi bir şekilde kısıtlanamayacaktır. Bununla beraber, burada şu hususa işaret etmek isteriz ki, geri vermede yasak süre olarak adlandırılan bu sürenin40 Sözleşmede 15 gün olarak belirlenmesi, insan hakları ve kişi hürriyetlerinin korunması, hukuk kurallarında ve müesseselerinde belirli ölçüde de olsa yeknesaklık ve istikrar ilkeleri göz önüne alındığında isabetli olmamıştır. Şöyle ki, geri verme hukukunda söz konusu süre bir yandan geri verilen kişinin geri verildiği ülkede yeniden özgürlüğüne kavuşmasından sonra durup düşüneceği ve geri verildiği ülkede kalmaya devam etmesi Genel Kurul tarafından yetki verilmesi halinde geri verme kapsamı dışındaki suçlardan da kovuşturulabileceğini öngörerek kalmasının sonuçlarını değerlendirme imkanı bulduğu, diğer yandan da geri verildiği devletin keyfi tasarruflarından korunduğu bir dönemdir. Yasak sürenin bu denli kısa tutulması ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer ikili ve çok taraflı sözleşmelerden önemli ölçüde farklılık göstermesi ise doğru bir tercih olmamıştır. Söz konusu sürenin kısa tutulması, kişinin zaman baskısı altında kendisi ve özgürlüğü hakkında yanlış kararlar vermesine yol açabilecek, büyük olasılıkla da hukuki danışma imkanı dahi bulamadan sürenin çabucak geçtiğine tanık olunacaktır. Belirtildiği üzere Sözleşmenin incelenen 42’nci maddesinde, talep eden devlete teslim edilen şahsın üçüncü bir devlete geri verilebilmesinin koşulları da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, şahsın üçüncü bir devlete yeniden geri verilebilmesi için bu hususta geri veren âkit devletin muvafakatının alınması yahut şahıs hakkında hususilik kuralının etkisini yitirmesini sonuçlayan belirli süre içinde ülkeyi terk etmeme veya terk ettiği ülkeye geri gelme hallerinin vaki olması gerekmektedir. Bu konuda takip edilecek usul ise, maddede düzenlenmemiş olup bize göre bu bakımdan Sözleşmede bir boşluk bulunduğunun kabul edilmesi ve yerleşik geri verme kuralları gözönüne alınarak bir uygulama yapılması en uygun çözüm olacaktır. Buna göre, üçüncü devlete geri vermek isteyen âkit devlet, üçüncü devlet tarafından iletilen belgeler Yönetim Kurulu kararı ile birlikte geri veren devlete bir “talepname” ile başvuracak ve bu konuda muvafakat talep etme yoluna gidecektir. Bu talepname ve eklerinde nelerin yer alacağı konusunda ise, kıyas yoluyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinden de yararlanılabileceği düşüncesindeyiz41. Sözleşmenin 43’üncü maddesinde; öncelikle geri verme talebi hakkında alınan kararın talep eden devlete bildirileceği hükmü getirilmektedir. Geri verme talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde de, ret sebepleri talep eden tarafa iletilecektir. Tabiatıyla bu bildirimler diplomatik yoldan yapılacaktır. Getirilen düzenlemede, talebin kabulü halinde talep edilen tarafın şahsın teslim edilme tarih ve yerini belirleyeceği ve talep eden tarafa bildireceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca şahsın teslim için kararlaştırılan tarihte alınmaması halinde bu tarihten başlayacak 15 günün sonunda serbest bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak taraflardan biri, geri verilecek şahsı elinde olmayan nedenlerden dolayı teslim veya kabul edememesi halinde, diğer tarafı haberdar edecektir. Bunun üzerine taraflar birlikte yeni bir teslim tarihi kararlaştıracaktır (m.43/4). Sözleşmenin 44’üncü maddesinde; klasik geri verme sözleşmelerinde pek rastlanmayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Sözleşmenin taraflarının komşu oldukları gerçeğine dayalı olarak kaleme alınan bu düzenlemeye göre, geri verilen kişi firar etmiş ve talep edilen taraf ülkesine dönmüş ise talep eden tarafın yeni bir geri verme talebi dolayısıyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinde öngörülen belgelerin iletilmesine gerek bulunmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, geri verildiği devletten firar eden kişi hakkında yeniden geri verme işlemleri- ne tevessül edilmesi halinde daha önce iletilen geri verme evrakı üzerinden iş- lemler yürütülecek ve geri verilen kişinin firar ettiği Taraf devletten yeniden tam geri verme evrakı iletmesi istenilmeyecektirortaklarına temettü avansı dağıtabilir.
Appears in 1 contract
Samples: www.tofas.com.tr
Xxxxx Xxxxxx. Sözleşmenin 42’nci maddesindeYBHD 2022/2 vekili vekalet veren hesabına yüklendiği borçlardan kurtarma, vekaletin ifası sebebiyle vekilin uğradığı zararın giderilmesi borçları bulunmaktadır63. Takım sözleşmesine vekalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanabileceği varsayımında takıma dahil işçilerden her biri vekalet veren, takım kılavuzu ise vekil konumunda olacaktır. Malkoç’a64 göre; yine klasik geri verme hukuku kavram ve kurallarından olan “hususilik kuralı” düzenlenmiştirtakım kılavuzu takımı oluşturan işçilerin vekili konumunda olup bu sözleşmede adı geçen işçilere karşı vekalet hükümleri kapsamında sorumluluğu bulunmaktadır. Maddeye Saymen’e65 göre; takımı oluşturan işçiler ile takım kılavuzunun aralarındaki iç ilişkide bir vekalet ilişkisi söz konusudur. Takım kılavuzu takımı oluşturan işçiler için bir iş bulduktan sonra işverenle işe ilişkin şartları belirleyecek, teslim edilen kişi talep eden devlettebunun sonucunda ise bu borcunu ifa ettiğinin bir göstergesi olarak takım sözleşmesini imzalaması neticesinde arkadaşları adına hareket etmiş olacaktır. Saymen, geri vermeden önce işlenmiş ve geri vermenin kabul edildiği fiillerin dışında işçiler ile kılavuz arasında bir suçtan dolayı -talep edilen tarafın muvafakati bulunmaksızın- soruşturulamayacağıtemsilsiz vekalet münasebeti olduğunu, kovuşturulamayacağı ve hakkında temsil bulunmadığı için de işverenin bu vekalet sözleşmesinden haberinin bulunmadığını, bunun neticesinde takım kılavuzunun işverene karşı üçüncü kişinin fiilini taahhüt ilişkisi altında kaldığını belirtmektedir66. Kocayusufpaşaoğlu Saymen’in iç ilişkide vekalet ilişkisi bulunduğuna dair değerlendirmesinin bu meselenin çözümü noktasında yardımcı olmayacağı savunmaktadır. Kocayusufpaşaoğlu’na67 göre; temsilsiz yani doğrudan doğruya temsil yetkisini içermeyen bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi teslim tarihinden önceki suçlar sebebiyle üçüncü vekalet ilişkisi vekile vekalet veren adına hareket etme imkanını vermeyeceğinden, takım kılavuzunun arkadaşları adına hareket edeceği iddiası dinlenemez. Doğrudan doğruya bir devlete temsil yetkisi bulunmayan takım kılavuzu ise işverenle bir sözleşme imzaladığı zaman bu durum yetkisiz temsilin sonuçlarını doğurur. Kocayusufpaşaoğlu’na göre İş Kanunu’nun BK’ya yapmış olduğu yollama sadece takım kılavuzu ile işveren arasındaki ilişki de geri verilemeyecektir. Ancak bu kuralın istisnaları da yine maddede gösterilmiştir. Belirtildiği üzere şahsı teslim eden devletin rızası, şahsın serbest kalmasından sonra 15 gün içinde imkanı olduğu halde talep eden devlet ülkesini terk etmemesi veya terk ettikten sonra geri dönmesi halleri bu kapsamda yer almaktadırbir anlam taşır. Bu iki halde hususilik kuralı etkisini kaybedecek ve şahıs geri verme kapsamı dışındaki fiillerden de yargılanabilecektir. Diğer taraftansebeple Saymen’in iddia ettiği 63 Ayrıntılı bilgi için bkz.; Xxxx (2019), bize göre maddede açıkça zikredilmemiş olsa das. 751 vd; Gümüş (2013b), geri verme hukukunun genel kabul görmüş prensipleri uyarıncas. 178 vd; Xxxxxxxx, hususilik kuralının korumasından yararlanan şahıs, bu kural kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi tutuklanamayacak veya şahsi hürriyeti herhangi bir şekilde kısıtlanamayacaktır. Bununla beraber, burada şu hususa işaret etmek isteriz ki, geri vermede yasak süre olarak adlandırılan bu sürenin40 Sözleşmede 15 gün olarak belirlenmesi, insan hakları ve kişi hürriyetlerinin korunması, hukuk kurallarında ve müesseselerinde belirli ölçüde de olsa yeknesaklık ve istikrar ilkeleri göz önüne alındığında isabetli olmamıştır. Şöyle ki, geri verme hukukunda söz konusu süre bir yandan geri verilen kişinin geri verildiği ülkede yeniden özgürlüğüne kavuşmasından sonra durup düşüneceği ve geri verildiği ülkede kalmaya devam etmesi halinde geri verme kapsamı dışındaki suçlardan da kovuşturulabileceğini öngörerek kalmasının sonuçlarını değerlendirme imkanı bulduğu, diğer yandan da geri verildiği devletin keyfi tasarruflarından korunduğu bir dönemdir. Yasak sürenin bu denli kısa tutulması ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer ikili ve çok taraflı sözleşmelerden önemli ölçüde farklılık göstermesi ise doğru bir tercih olmamıştır. Söz konusu sürenin kısa tutulması, kişinin zaman baskısı altında kendisi ve özgürlüğü hakkında yanlış kararlar vermesine yol açabilecek, büyük olasılıkla da hukuki danışma imkanı dahi bulamadan sürenin çabucak geçtiğine tanık olunacaktır. Belirtildiği üzere Sözleşmenin incelenen 42’nci maddesinde, talep eden devlete teslim edilen şahsın üçüncü bir devlete geri verilebilmesinin koşulları da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, şahsın üçüncü bir devlete yeniden geri verilebilmesi için bu hususta geri veren âkit devletin muvafakatının alınması yahut şahıs hakkında hususilik kuralının etkisini yitirmesini sonuçlayan belirli süre içinde ülkeyi terk etmeme veya terk ettiği ülkeye geri gelme hallerinin vaki olması gerekmektedir. Bu konuda takip edilecek usul ise, maddede düzenlenmemiş olup bize göre bu bakımdan Sözleşmede bir boşluk bulunduğunun kabul edilmesi ve yerleşik geri verme kuralları gözönüne alınarak bir uygulama yapılması en uygun çözüm olacaktır. Buna göre, üçüncü devlete geri vermek isteyen âkit devlet, üçüncü devlet tarafından iletilen belgeler ile birlikte geri veren devlete bir “talepname” ile başvuracak ve bu konuda muvafakat talep etme yoluna gidecektir. Bu talepname ve eklerinde nelerin yer alacağı konusunda ise, kıyas yoluyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinden de yararlanılabileceği düşüncesindeyiz41. Sözleşmenin 43’üncü maddesinde; öncelikle geri verme talebi hakkında alınan kararın talep eden devlete bildirileceği hükmü getirilmektedir. Geri verme talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde de, ret sebepleri talep eden tarafa iletilecektir. Tabiatıyla bu bildirimler diplomatik yoldan yapılacaktır. Getirilen düzenlemede, talebin kabulü halinde talep edilen tarafın şahsın teslim edilme tarih ve yerini belirleyeceği ve talep eden tarafa bildireceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca şahsın teslim için kararlaştırılan tarihte alınmaması halinde bu tarihten başlayacak 15 günün sonunda serbest bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak taraflardan biri, geri verilecek şahsı elinde olmayan nedenlerden dolayı teslim veya kabul edememesi halinde, diğer tarafı haberdar edecektir. Bunun üzerine taraflar birlikte yeni bir teslim tarihi kararlaştıracaktır (m.43/4). Sözleşmenin 44’üncü maddesinde; klasik geri verme sözleşmelerinde pek rastlanmayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Sözleşmenin taraflarının komşu oldukları gerçeğine dayalı olarak kaleme alınan bu düzenlemeye göre, geri verilen kişi firar etmiş ve talep edilen taraf ülkesine dönmüş ise talep eden tarafın yeni bir geri verme talebi dolayısıyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinde öngörülen belgelerin iletilmesine gerek bulunmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, geri verildiği devletten firar eden kişi hakkında yeniden geri verme işlemleri- ne tevessül edilmesi halinde daha önce iletilen geri verme evrakı üzerinden iş- lemler yürütülecek ve geri verilen kişinin firar ettiği Taraf devletten yeniden tam geri verme evrakı iletmesi istenilmeyecektirs. 574 vd.
Appears in 1 contract
Samples: dergipark.org.tr
Xxxxx Xxxxxx. Sözleşmenin 42’nci maddesinde; yine klasik geri verme hukuku kavram ve kurallarından olan “hususilik kuralı” düzenlenmiştir. Maddeye göreİDARE, teslim kendisi tarafından YÜKLENİCİ’ye işbu Sözleşme kapsamında tevdi edilen kişi talep eden devlette, geri vermeden önce işlenmiş ve geri vermenin kabul edildiği fiillerin dışında hiç bir suçtan dolayı -talep edilen tarafın muvafakati bulunmaksızın- soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı ve hakkında içerik üzerinde üçüncü kişilerin herhangi bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi teslim tarihinden önceki suçlar sebebiyle üçüncü bir devlete de geri verilemeyecektir. Ancak bu kuralın istisnaları da yine maddede gösterilmiştir. Belirtildiği üzere şahsı teslim eden devletin rızası, şahsın serbest kalmasından sonra 15 gün içinde imkanı olduğu halde talep eden devlet ülkesini terk etmemesi veya terk ettikten sonra geri dönmesi halleri bu kapsamda yer almaktadır. Bu iki halde hususilik kuralı etkisini kaybedecek ve şahıs geri verme kapsamı dışındaki fiillerden de yargılanabilecektir. Diğer taraftan, bize göre maddede açıkça zikredilmemiş olsa da, geri verme hukukunun genel kabul görmüş prensipleri uyarınca, hususilik kuralının korumasından yararlanan şahıshakkının bulunmadığını, bu kural kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturulamayacağı, kovuşturulamayacağı içeriklerin üçüncü şahısların mamelek ve hakkında bir cezanın infazına geçilemeyeceği gibi tutuklanamayacak veya şahsi hürriyeti fikri haklarına herhangi bir şekilde kısıtlanamayacaktırtecavüz veya aykırılık oluşturmadığını, aksi halde bundan doğan tüm maddi ve manevi, hukuki ve/veya cezai sorumluluğun kendisine ait olacağını; kabul, beyan ve taahhüt eder.YÜKLENİCİ’nin İDARE tarafından kendisine sunulan içerikle ilgili hiçbir fkri mülkiyet hakkı iddası olamaz. Bununla beraberYÜKLENİCİ, burada şu hususa işaret etmek isteriz kiİDARE’ye ait logo, geri vermede yasak süre unvan ve sair tanıtıcı işaretleri İDARE’nin yazılı izni olmaksızın işbu Sözleşme kapsamı dışında kullanmayacaktır. YÜKLENİCİ’nin işbu Sözleşme kapsamında ürettiği içerikler ve bunların tüm unsurları üzerindeki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) kapsamında tanzim edilen ve işbu Sözleşme’ye konu edilen işleme hakkı (FSEK m. 21), çoğaltma hakkı (FSEK m. 22), yayma hakkı (FSEK m. 23), temsil hakkı (FSEK m. 24), işaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı, (FSEK m. 25), pay ve takip hakkı (FSEK m. 45), dijital iletim, yeniden iletim, yayınlama, yayınlatma, reklam faaliyetlerine kullanma ve/veya kullandırma, başkalarına devir, kiralama, satış şeklindeki mali haklar, sayı, süre, muhteva ve yer sınırlaması olmaksızın münhasıran YÜKLENİCİ’ye ait olup Sözleşmenin yürürlüğü süresince İDARE tarafından veya YÜKLENİCİ tarafından sunulan / sunulacak hizmetler kapsamında. İDARE adına kullanılacaktır. YÜKLENİCİ, İDARE’ye özgü olarak adlandırılan hazırlanan ya da üçüncü kişilerce kullanımı İDARE’nin herhangi bir hak kaybına ya da zararına sebep olabilecek içeriğin, sözleşme süresi sona erse bile yukarıda bahsedilen haklar kapsamında kullanılmayacağını kabul ve taahhüt etmektedir. YÜKLENİCİ, İDARE için üreteceği içeriğin özgün ve yürürlükteki mevzuata uygun olacağını; üzerinde üçüncü kişilerin hiçbir fikri ya da mali hakkının bulunmadığını/ bulunmayacağını; üçüncü kişilerin fikri mülkiyet hakkını ihlal etmesi sebebiyle bir hak talebinde bulunulması, içeriğin mevzuata, kamu düzenine aykırı ya da suç teşkil edecek nitelikte olması halinde tüm hukuki, mali ve cezai sorumlululuğun kendisinde olacağını; İDARE’nin bu sürenin40 Sözleşmede 15 gün olarak belirlenmesi, insan hakları sebeple muhatap olacağı ya da ödemek zorunda kalacağı zararı ilk talep üzerine derhal ödemekle yükümlü olduğunu gayrikabilirücu kabul ve kişi hürriyetlerinin korunması, hukuk kurallarında ve müesseselerinde belirli ölçüde de olsa yeknesaklık ve istikrar ilkeleri göz önüne alındığında isabetli olmamıştır. Şöyle ki, geri verme hukukunda söz konusu süre bir yandan geri verilen kişinin geri verildiği ülkede yeniden özgürlüğüne kavuşmasından sonra durup düşüneceği ve geri verildiği ülkede kalmaya devam etmesi halinde geri verme kapsamı dışındaki suçlardan da kovuşturulabileceğini öngörerek kalmasının sonuçlarını değerlendirme imkanı bulduğu, diğer yandan da geri verildiği devletin keyfi tasarruflarından korunduğu bir dönemdir. Yasak sürenin bu denli kısa tutulması ve Türkiye’nin taraf olduğu diğer ikili ve çok taraflı sözleşmelerden önemli ölçüde farklılık göstermesi ise doğru bir tercih olmamıştır. Söz konusu sürenin kısa tutulması, kişinin zaman baskısı altında kendisi ve özgürlüğü hakkında yanlış kararlar vermesine yol açabilecek, büyük olasılıkla da hukuki danışma imkanı dahi bulamadan sürenin çabucak geçtiğine tanık olunacaktır. Belirtildiği üzere Sözleşmenin incelenen 42’nci maddesinde, talep eden devlete teslim edilen şahsın üçüncü bir devlete geri verilebilmesinin koşulları da hüküm altına alınmıştır. Buna göre, şahsın üçüncü bir devlete yeniden geri verilebilmesi için bu hususta geri veren âkit devletin muvafakatının alınması yahut şahıs hakkında hususilik kuralının etkisini yitirmesini sonuçlayan belirli süre içinde ülkeyi terk etmeme veya terk ettiği ülkeye geri gelme hallerinin vaki olması gerekmektedir. Bu konuda takip edilecek usul ise, maddede düzenlenmemiş olup bize göre bu bakımdan Sözleşmede bir boşluk bulunduğunun kabul edilmesi ve yerleşik geri verme kuralları gözönüne alınarak bir uygulama yapılması en uygun çözüm olacaktır. Buna göre, üçüncü devlete geri vermek isteyen âkit devlet, üçüncü devlet tarafından iletilen belgeler ile birlikte geri veren devlete bir “talepname” ile başvuracak ve bu konuda muvafakat talep etme yoluna gidecektir. Bu talepname ve eklerinde nelerin yer alacağı konusunda ise, kıyas yoluyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinden de yararlanılabileceği düşüncesindeyiz41. Sözleşmenin 43’üncü maddesinde; öncelikle geri verme talebi hakkında alınan kararın talep eden devlete bildirileceği hükmü getirilmektedir. Geri verme talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi halinde de, ret sebepleri talep eden tarafa iletilecektir. Tabiatıyla bu bildirimler diplomatik yoldan yapılacaktır. Getirilen düzenlemede, talebin kabulü halinde talep edilen tarafın şahsın teslim edilme tarih ve yerini belirleyeceği ve talep eden tarafa bildireceği belirtilmektedir. Maddede ayrıca şahsın teslim için kararlaştırılan tarihte alınmaması halinde bu tarihten başlayacak 15 günün sonunda serbest bırakılacağı hükme bağlanmıştır. Ancak taraflardan biri, geri verilecek şahsı elinde olmayan nedenlerden dolayı teslim veya kabul edememesi halinde, diğer tarafı haberdar edecektir. Bunun üzerine taraflar birlikte yeni bir teslim tarihi kararlaştıracaktır (m.43/4). Sözleşmenin 44’üncü maddesinde; klasik geri verme sözleşmelerinde pek rastlanmayan bir düzenlemeye yer verilmiştir. Sözleşmenin taraflarının komşu oldukları gerçeğine dayalı olarak kaleme alınan bu düzenlemeye göre, geri verilen kişi firar etmiş ve talep edilen taraf ülkesine dönmüş ise talep eden tarafın yeni bir geri verme talebi dolayısıyla Sözleşmenin 36’ncı maddesinde öngörülen belgelerin iletilmesine gerek bulunmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, geri verildiği devletten firar eden kişi hakkında yeniden geri verme işlemleri- ne tevessül edilmesi halinde daha önce iletilen geri verme evrakı üzerinden iş- lemler yürütülecek ve geri verilen kişinin firar ettiği Taraf devletten yeniden tam geri verme evrakı iletmesi istenilmeyecektirtaahhüt eder.
Appears in 1 contract
Samples: www.isikun.edu.tr