GİRİŞ. Sözleşme yorumu, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıp, ortaya konulması anlamına gelmektedir. Zira Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.1 hükmü kapsamında geçerli olarak kurulmuş bir sözleşmede, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz konusu olmaktadır1 ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardır. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göre, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?
Appears in 1 contract
Samples: Sözleşme Yorumuna İlişkin Çalışma
GİRİŞ. Toplum halinde yaşayan bireyler, sıklıkla birbirleriyle çeşitli ilişkiler kurmaktadır. Bir toplumda, devlet mekanizması ve hukuk sisteminin bir an için olmadığını düşünecek olursak, bireyler, toplumun diğer fertleri ile kuracakları ilişkilerde kendilerine yükleyecekleri ödev ve görevleri karşı taraftan da bekleyerek, bu ilişkilerin sağlıklı yürütülmesi yoluna gitmek isteyecektir. İşte bu noktada ahlak kurallarının toplum düzenine yansıması hususu karşımıza çıkmaktadır. Hukuk sisteminin her an değişen ve gelişen insan ihtiyaçları karşısında, önceden düzenleyici hükümler koyabilmesi mümkün değildir. Örneğin; İş Hukuku açısından yeni bir iş sözleşmesi türü belirleme zorunluluğu ortaya çıkabilir. Kanuni düzenlemesi olmayan yeni sözleşme türünün kurulması, uygulanması, yorumlanması ve sona erdirilmesi noktalarında ahlak kurallarına uygun hareket edilmesi gerekecektir. Kanuni düzenlemesi olmayan bir alanla ilgili, bireylerin karşılıklı ilişki kurmaları durumunda, bu ilişkilerin yürütülmesinde veya ilişkide ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde ahlak kurallarının uygulanması hakkaniyetli sonuçlar doğurabilecektir. Ahlak kurallarına aykırı davranılmasına çoğu zaman bir hukuki yaptırım bağlanmamış olsa bile, İş Hukuku açısından özellikle iş sözleşmesinin feshi hallerinde, ahlak kurallarına yüklenecek anlam büyük önem taşımaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca, bireyler kural olarak iyiniyetli kabul edilmiştir. İyiniyetin varlığı hakların kazanılmasında önemli rol oynamaktadır. İş Hukuku açısından da tarafların bu ilişkinin yürütülmesinde iyiniyetli olması beklenmektedir. Hatta iş sözleşmesinin sona erdirilmesi noktasında da iyiniyetli hareket edilmesi gerekir. İşveren, işçinin bir davranışı nedeniyle iş sözleşmesini sona erdirme niyetinde ise bunu iyiniyetli olarak gerçekleştirmelidir. Borçlar Hukukunda sözleşme serbestisi ilkesi gereğince, taraflar kanun tarafından yasaklanmamış olan her türlü hukuki ilişkiyi kurabilmektedirler. Sözleşme yorumuserbestisi ilkesi gereğince kurulan bir sözleşmenin sonsuza kadar sürmesinin ve uygulanmasının beklenmesi mümkün değildir. Sözleşmelerin fesih yolu veya fesih dışı haller ile sona erdirilmesi olanaklıdır. Fesih karşı tarafa yöneltilmesi gereken tek taraflı irade beyanıyla sözleşmeyi sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir haktır. Fesih beyanının kullanılması ile sözleşme geleceğe etkili olarak sona erecektir. Bu hakkın ileriye yönelik bozucu yenilik doğuran bir hak olması sebebiyle de fesih beyanı karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğurmaya başlayacaktır. 4857 sayılı İş Kanunu’nda süreli fesih ve süresiz(derhal) fesih olmak üzere iki ayrı fesih türü düzenlenmiştir. İş sözleşmesinin fesih yoluyla sona erdirilebilmesinin mümkün olması, bu hakkın keyfi olarak kullanılabileceği anlamına gelmemektedir. Sözleşmeyi fesheden tarafın, fesih beyanının hukuken kabul edilebilir olması için, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıp, ortaya konulması anlamına gelmektedirfeshinde haklı nedene dayanması gerekmektedir. Zira Haklı neden kavramına 4857 sayılı İş Kanunu’nda bir tanımlama getirilmemiştir. Bu hususta 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.1 hükmü kapsamında geçerli Kanunu’nun 435. maddesinde; taraflardan her birinin, haklı sebeplerle sözleşmeyi derhâl feshedebileceği belirtilmiştir. Yine aynı maddenin devamında; dürüstlük kurallarına göre iş ilişkisinin sürdürülmesinin beklenemeyen bütün durum ve koşullar, haklı sebep sayılmıştır. İş sözleşmesinin fesih yoluyla sona erdirilebilmesi kural olarak kurulmuş bir sözleşmedesüreye tabi tutulmamıştır. Yargı kararlarında, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun fesih hakkının kullanılması gereken süre, “makul süre” olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz konusu olmaktadır1 ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardırbelirtilmektedir. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştırtaraflar arasında, ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırılık hallerinden birinin meydana gelmiş olması halinde, fesih hakkının kullanılması altı işgünü ve bir yıllık hak düşürücü sürelerle sınırlandırılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir Sürelerin başlangıcı olarak ise taraflardan birinin bu çeşit davranışta bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği tarihten itibaren altı işgünü ve taraflar bunu bilmemektedirher halde fiilin gerçekleşme tarihi üzerinden bir yıllık sürelerin dikkate alınması gerekmektedir. Buradaki uyuşmazlık4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde işveren açısından iş sözleşmesinin haklı nedenle derhal fesih hakkı düzenlenmiştir. Kanuni düzenlemede işverenin bu hakkı dört xxx xxxxxx olarak belirtilmiştir. Bunlardan ilki; sağlık sebepleri, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidirikincisi; ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri, üçüncüsü; zorlayıcı sebepler ve son olarak ta, işçinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde devamsızlığın 17. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmenmaddedeki bildirim süresini aşması halleridir. Çalışmanın konusu 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin 2.fıkrasında belirtilen; ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri nedeniyle işverenin fesih hakkıdır. İlgili düzenleme uyarınca dokuz ayrı durumun ortaya çıkması halinde, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göreişveren, “Bir sözleşmenin türünün işçinin ahlak ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?iyiniyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle iş sözleşmesini derhal feshedebilecektir.
Appears in 1 contract
Samples: İş Sözleşmesi
GİRİŞ. Sözleşme yorumuToplu iş uyuşmazlıklarının çözüm yolları çok çeşitli olmakla beraber uyuşmazlıkların çözüm alternatifleri de ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Toplu iş uyuşmazlıklarının çözümünde ülkemizde uygulanan sistem ise kısmi serbesti sistemi olarak kabul edilmektedir.1 Bu sisteme göre taraflar, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının esas itibariyle uyuşmazlığın çözümünde serbest bırakılmalarına rağmen, yine de tarafların bu serbestliklerine bir takım sınırlamalar getirilmiştir. Kısmi serbesti sisteminde tarafların bir takım barışçıl çözüm yollarına başvurmaları zorunlu kılınmıştır. Örneğin bu sisteme göre tarafların grev veya lokavta başvurmadan önce uyuşmazlığı arabulucuya veya uzlaştırmaya götürmeleri şarttır.2 6356 sayılı Sendikalar ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıpToplu İş Sözleşmesi Kanunumuzda (STİSK) da uyuşmazlıkların temel olarak barışçıl yöntemlerle çözümlenmesine ağırlık verilmiş, ortaya konulması anlamına gelmektedirgrev ve lokavta ise en son çare olarak başvurulması düzenlenmiştir. Zira Türk Borçlar Kanunu Kanunumuzda uzlaştırma sistemi benimsenmezken, grev ve lokavta başvurmadan önce işletilmesi zorunlu bir sistem olarak arabuluculuk sistemine yer verilmiştir. Öte yandan barışçıl çözüm yollarından bir diğeri ise uyuşmazlığın hakemler eliyle çözülmesi, başka bir deyişle uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözüme kavuşturulması yöntemidir. Tahkim yoluna, iş hukuku sisteminde özellikle toplu iş hukuku kapsamında rastlanmaktadır.3 6356 sayılı Kanunumuza göre toplu iş hukukunda tahkim, zorunlu (TBKkanuni) md.1 hükmü kapsamında geçerli tahkim ve ihtiyari tahkim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Zorunlu tahkim yoluna aynı zamanda Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) başvurma, ihtiyari tahkime ise özel hakeme başvurma yolu denmektedir. Esasen tahkim yolunun niteliği gereği bir uyuşmazlığın hakem eliyle çözüme kavuşturulması tarafların anlaşmasına bağlı olsa da bazı durumlarda tahkime gidilmesi zorunluluk arz edebilir.4 İşte toplu iş uyuşmazlıklarında zorunlu tahkim, yani Yüksek Hakem Kurulu’na başvurma da bu tür bir uygulamaya örnek olarak kurulmuş bir sözleşmedegösterilebilir. Zorunlu tahkimde, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun isteklerine bakılmaksızın bir yasa hükmü gereğince tahkime gidilir.5 Bu sebeple özgün niteliğinden ötürü ilk olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedirtoplu iş uyuşmazlıklarında Yüksek Hakem Kurulu’na başvurma incelenecektir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz incelemeden sonra ise diğer bir barışçıl çözüm yolu olan özel hakeme başvurma konusu olmaktadır1 ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadırele alınacaktır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır1 XXXXXXXXXXXX, s. 503. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda2 XXXXXXXXXXXX, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardırs. 502. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık3 EVREN, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göre, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?s. 196.
Appears in 1 contract
GİRİŞ. Sözleşme yorumuVekalet sözleşmesiyle vekil, vekalet verenin menfaatine ve iradesine uygun ancak ondan bağımsız şekilde bir işi veya hizmeti görmeyi borçlanmıştır. Kural olarak herhangi bir geçerlilik şekline tabi olmayan vekalet sözleşmesi, vekil veya vekalet veren tarafından yapılan öneriyi, karşı tarafın kabul etmeye ilişkin iradesini açık veya örtülü olarak ortaya koymasıyla ya da kanun tarafın- dan kabul etmek niyetinin bulunduğunun farz edilmesiyle kurulmaktadır. Önerinin vekil tarafından açık, örtülü veya herkese açık olarak yapılma- sı, vekalet sözleşmesinin kurulmasında farklılık yaratmayacaktır. Buna karşılık vekalet veren de sözleşmeyi açık veya örtülü olarak kabul edebilecektir. Örtülü kabul, dar anlamda pasif bir davranıştan yani susmadan ibaretken, açıkça kabul anlamına gelmeyen ancak muhatabın kabul iradesinin bulunduğuna ilişkin dav- ranışlar sergilemesi, kanundaki şartları taşıdığı takdirde geniş anlamda örtülü kabul ile sözleşmenin kurulması sonucunu doğuracaktır. Bu çalışmada öncelikle vekalet sözleşmesinin kurulmasından genel hat- larıyla bahsedilecek, ardından ikinci bölümde vekilden ve üçüncü bölümde ve- kalet verenden gelen önerilere karşılık, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının örtülü olarak kabulüne ilişkin özellikler incelenecektir. Öneri vekilden geldiği takdirde sözleşmenin kabulüne ilişkin vekalet sözleşmesinde özel hüküm bulunmaması sebebiyle genel hükümlere başvurulması gerekmektedir. Vekalet verenin ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıpvekilin, ortaya konulması anlamına gelmektedir. Zira geniş anlamda örtülü kabulüne ilişkin genel hükümlerin uygulanacak olmasına rağmen, Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.1 hükmü kapsamında geçerli olarak kurulmuş md.503’de vekilin dar anlamda örtülü kabulüne ilişkin özel bir sözleşmede, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz konusu olmaktadır1 ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardır. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça düzenleme yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen Üçüncü bölümde vekalet verenden gelen önerinin vekil tarafından örtülü kabulüne ilişkin önce genel hükümler, ardından vekalet sözleşmesine özel hüküm olan TBK md.19 hükmüne göremd.503 incelenerek, çalışma sonlandırılacaktır. Vekalet sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu md.502/I’de “Bir Vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmıştır. Vekalet sözleşmesiyle vekil, vekalet verenin menfaatine ve ira- desine uygun ancak ondan bağımsız şekilde bir işi veya hizmeti görmeyi borç- lanmıştır. Vekalet veren ise, sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasındakonusunu oluşturan işin görülmesine karşılık kanunda öngörülmesi, tarafların yanlışlıkla aralarında kararlaştırılması veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızınteamülün gerek- 308 Dr. Öğr. Üyesi Xxxxx XXXXXXXXX ERÜHFD, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”C. XV, S. 2, (2020) tirmesi hallerinde ücret ödeme borcu altına girecektir. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaçBöylece vekalet sözleş- mesi, ilk aşamada iki tarafa borç yükleyen ancak vekile ücret ödenip ödenmemesine göre eksik iki taraflı veya tam iki taraflı bir sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli olarak değerlendirilebilecek, borç doğuran bir hüküm müdür?özel hukuk sözleşmesi olarak nitelendirilecektir1.
Appears in 1 contract
Samples: Vekalet Sözleşmesi
GİRİŞ. Sözleşme yorumuGünümüzde, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının devlet mahkemelerinin geleneksel işlevini yitirdiğine yönelik fikirler öğretide ileri sürülmektedir. Bu fikirler, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıptahkim yargılamasının teori ve uygulama yönüyle daha fazla tartışılmasına sebep olmaktadır. Hangi türden uyuşmazlıkların alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerine ve tahkim yargılamasına elverişli olduğu, ortaya konulması anlamına tartışılan konuların başında gelmektedir. Zira Söz konusu tartışmaya yol açan temel sebeplerden biri, devletin ve toplumun, söz konusu uyuşmazlık çözüm yöntemlerine olan güveni ile ilgilidir. Kamu düzeninin korunması, bazı uyuşmazlıklarda devlet yargısı tekelinin devam ettirmek istenilmesi ve zayıf tarafın korunması gibi düşünceler de söz konusu tartışmaya yol açan diğer sebepler olarak ifade edilebilir. Xxxx sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği konusu, bu kapsamdaki tartışmalardandır. Türk Hukukunda kiracılar, özellikle konut veya çatılı iş yeri kirası sözleşmesinin zayıf tarafı olarak maddî hukuk hükümlerince korunmaktadır. Nitekim, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Kanunu’nun 338’inci maddesinin gerekçesinde, “kiracının daha yoğun koruma görmesi gereken konut ve çatılı işyeri kiraları” ifadesi ile bu durum belirtilmektedir. İlgili hükümlerin amacı, vatandaşların, nüfusa göre az sayıda olan konutlarda barınabilmesi ve hayatlarını idame ettirebilmelerine olanak sağlayan işyerlerinde devamlılık sağlayabilmesidir. Konut ve çatılı işyerinin, özellikle ekonomik ve sosyal hayattaki önemi giderek artmaktadır. Dolayısıyla, bunların kiralanması durumunda ortaya çıkan uyuşmazlıkların, devlet mahkemelerine alternatif veya ikâme olan uyuşmazlık çözüm yöntemlerine konu olup olmayacağı hukuk sistemi içerisinde önemli bir konuyu oluşturur. Bu çalışmanın amacı, öğretideki görüşlerden ve yargı kararlarından faydalanmak suretiyle kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların, iç tahkime elverişliliğinin incelenmesi ve buna ilişkin bir sonuca varılmasıdır. Bu inceleme yapılırken, öncelikle, iç tahkime elverişlilik (TBKHMK.m.408) md.1 hükmü kapsamında geçerli üzerinde durulmuştur. Böylece, çalışmanın kapsamında, içinde yabancılık unsuru bulunduran uyuşmazlıklar bulunmamaktadır (HMK.m.407). Ardından, kira sözleşmesi kavramı ve kira sözleşmesinde zayıf tarafın korunması düşüncesi incelenmiştir. Bu kavramlar incelenirken, kamu düzeni ile olan ilişkilerine değinilmiştir. Xxxx sözleşmelerinin tahkime elverişliliği ile ilgili değerlendirmelere geçmeden önce, karşılaştırmalı hukuktaki duruma yer verilmiştir. Xxxx sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkların tahkime elverişliliği, farklı görüşlerin etrafında kümelendiği konu başlıklarında değerlendirilmiştir. Sonuçta, söz konusu uyuşmazlıkların tahkime elverişli olarak kurulmuş bir sözleşmede, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilirkabul edilebileceği ifade edilmiştir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsaAyrıca, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedirkabul sonucunda ortaya çıkabilecek bazı endişeler göz önünde bulundurularak, olması gereken hukuk (de lege feranda) bakımından bazı öneriler ortaya konulmuştur. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı Ayrıca, söz konusu olmaktadır1 endişelerin aşılmasında, olan hukuktaki (de lege lata) imkânların da etkin bir şekilde kullanılabileceğine ilişkin bazı tespitler yapılmıştır. Son olarak, kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklara ilişkin tahkim sözleşmesi yapıldığında, medenî usûl hukuku ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardır. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göre, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?cebrî icra hukuku bakımından ne gibi sonuçların ortaya çıkabileceği üzerinde durulmuştur.
Appears in 1 contract
Samples: Kira Sözleşmeleri
GİRİŞ. Sözleşme yorumuÇek, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının ticari hayatın ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıp, ortaya konulması anlamına gelmektediraynı zamanda nakit para taşımanın çeşitli zorluklarını aşmak için kullanılan kambiyo senetlerinin bir türüdür. Zira Çekin düzenlenerek tedavüle çıkarılmasının kişilere yüklediği ağır sorumluluk ve dolaşım güvenliğinin sağlanması için çek için de diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi sıkı şekil şartları öngörülmüştür. Çekin geçerliliğine ilişkin bu şekil şartları 6102 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.1 hükmü kapsamında geçerli olarak kurulmuş bir sözleşmede, tarafların karşılıklı Ticaret Kanunu’nun 780 ve birbirine uygun olarak beyan etmiş oldukları sözleşme iradelerinin gerçek anlamı, bazı şüphe ve tereddütlere yol açabilir781. maddelerinde düzenlenmiştir. Bir başka anlatımla, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilirçekin geçerliliğinden bahsetmemiz için ilgili hükümlerdeki şekil şartlarının yerine getirilmiş olması ve çekin geçersiz olmasına neden olacak unsurları taşımamış olması gerekir. Özellikle şüphe Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun çekin unsurlarını belirleyen 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikle çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve tereddütlere yol açan veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedirkarekod eklenmiştir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz konusu olmaktadır1 şekilde, Kredi Kayıt Bürosu A.Ş. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, ülkemizde çek uygulaması ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadırkarşılıksız çek durumunda uygulanması gereken hükümler yıllarca eksik görülmüş; bu nedenle sürekli farklı uygulamalar denenmiş ancak bu uygulamalardan bir türlü istenilen sonuç alınamamıştır. Çek Kanunu’nda 2012 yılında yapılan değişiklik ile karşılıksız çek düzenlemesi artık suç olmaktan çıkarılıp idari yaptırıma dönüştürülmüştü. Bu konuda ünlü yaptırımın da yetersiz kaldığı ve çek hamillerini yeterince korunmadığı düşünülünce, yine daha önce denenmiş ancak olumlu sonuç alınmamış bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardır. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğuduryaptırım tercihine geri dönülmüştür. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadırkapsamda çeke olan güvenin korunması amacıyla 6728 sayılı Kanunun 63. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göre, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”maddesi ile Çek Kanunu’nun 5. maddesinde değişiklik yapılarak çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırım eklenmiştir. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaçanlatılanlara ek olarak, kambiyo senetlerine duyulan güveni ve kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyeti düşünülerek İcra ve İflas Kanunu’nda da alacakları kambiyo senedine bağlı alacaklıları koruyacak bazı özel hükümler getirilmiştir. Buna göre alacağı kambiyo senedine bağlı alacaklılar için diğer takip yollarına nazaran alacaklılar lehine daha avantajlı hükümler içeren kambiyo senetlerine özgü takip yolları düzenlenmiştir. Bu takip yollarına başvurabilmek için aranan ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3şart ise şeklen geçerli bir kambiyo senedinin varlığı olduğu için çalışmamızın esas konusunu oluşturan çekin şekil şartları etraflıca incelenmiştir. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?Çalışmamızda çeke ilişkin şekil şartları etraflıca incelendikten sonra, çekin ödenmesi başlığı altında çekin hangi şartlar altında ödeneceğine, ödenmeyen çeke ilişkin hangi şartlar altında karşılıksızdır işlemi yaptırılabileceğine ve son olarak da ödenmeyen çek bedeline ilişkin başlatılan kambiyo senetlerine özgü takip yollarının özellik arz ettiği hususlara değinilmiştir.
Appears in 1 contract
Samples: Kambiyo Senedi
GİRİŞ. Sözleşme yorumuÖzel hukuk sistemimiz kişilerin irade özgürlüğüne sahip olduklarını ve ancak kendi özgür iradeleriyle hak sahibi olabilmelerini ve borç altına girebilmelerini temel bir ilke olarak benimsemiştir1. Bu temel ilkenin borçlar hukuku alanına yansıma şekli sözleşme özgürlüğüdür. Bu ilke sayesinde kişiler özel borç ilişkilerini, sözleşmenin kurucu unsuru olan iradelerin anlamının hukuk düzeninin sınırları içerisinde yapacakları sözleşmelerle özgürce düzenleyebilmektedirler2. Bu noktada kişilerin işlem (sözleşme) iradelerinin sağlıklı olması ve hangi hukuksal sonuçlara yöneldiğinin araştırılıpgerçek iradelerini yansıtması büyük bir önem kazanmaktadır. Ancak çeşit nedenlerle işlem iradesi oluşum ya da açıklama aşamasında sakatlanabilmektedir. Bu sakatlık, ortaya konulması anlamına gelmektediriradenin özgür bir biçimde oluşmadığını veya gerçek iradenin özgürce açıklanamadığını gösterir. Zira 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) iradeyi sakatlayan nedenleri “Rızadaki fesat” başlığı altında hata, hile ve ikrah olarak düzenlemiştir (BK m. 23-31). 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) md.1 hükmü kapsamında geçerli olarak kurulmuş ise bu hususta “İrade bozuklukları” başlığı altında bir sözleşmededüzenle getirmiş; ancak hatayı “yanılma”, tarafların karşılıklı hileyi “aldatma” ve birbirine uygun olarak beyan etmiş oldukları ikrahı “korkutma” biçiminde ifade etmiştir3. Hileyi düzenleyen BK x. 00’x xxxx: “Diğer tarafın hilesiyle akit icrasına mecbur olan tarafın hatası esaslı olmasa bile, o akit ile ilzam olunmaz. TBK m. 36’ya göre ise: “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme iradelerinin gerçek anlamıyapmışsa, bazı şüphe yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Görüldüğü gibi bu iki hüküm arasında dilde sadeleştirme dışında esaslı bir farklılık bulunmamaktadır. Bu iki hükümden yola çıkarak hileyi, bir kimsenin hukuki bir işlem yapmasını sağlamak için onu kasten hataya 1 EREN, 14. Bası, s. 297. 2 EREN, 14. Bası, s. 298; XXXXXX, s. 19; XXXXXXXXX, s. 73. 3 Biz çalışmamızda öğretide ve tereddütlere yol açabiliruygulamada yerleşmiş olan eski kavramları kullanmayı tercih ediyoruz. düşürmek şeklinde tanımlamamız mümkündür4. Bir başka anlatımlakimseyi hataya düşürmek, onda gerçeğe aykırı bir kanaat uyandırmak suretiyle olabileceği gibi, önceden mevcut olan hatalı kanaatini korumak ve devamını sağlamak suretiyle de olabilir5. Bu durum aktif hareketlerle gerçekleştirilebileceği gibi, karşı tarafı aydınlatma yükümlülüğünün bulunduğu hallerde yalnızca susmak da yeterlidir6. Ancak hangi şekilde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin karşı tarafı sözleşme yapmaya yönlendirmek için bilerek ve istenerek hareket edilmelidir. Yani hile mutlaka kasta dayanmalı, ihmal bu hususta yeterli olmamalıdır7. Ayrıca hileyle sözleşmenin kurulması arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Hileye maruz kalan, söz konusu hile olmasaydı sözleşmeyi hiç yapmayacak ya da daha iyi şartlar altında yapacak idiyse illiyet bağının bulunduğu kabul edilmelidir8. Hile bizzat sözleşmenin tarafınca yapılabileceği gibi üçüncü bir kişi tarafından da yapılabilir. Üçüncü şahsın hilesi kural olarak sözleşmeyi etkilememekle beraber, sözleşme taraflarından biri sözleşmenin içeriğini diğerinden farklı anlayabilir. Özellikle şüphe ve tereddütlere yol açan tarafı, üçüncü kişinin lehine yaptığı hileyi biliyor veya birden fazla anlama gelen sözleşme metni veya sözleşmedeki bir hüküm taraflardan birini avantajlı duruma getiriyorsa, bilmesi gerekiyorsa bu taraf birden yanlış hükme dayanarak talepte bulunabilmektedir. Bu takdirde yorum uyuşmazlığı söz konusu olmaktadır1 ve sözleşme yorumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konuda ünlü bir örnek üxxxxxxxx0 hareket etmek konunun anlaşılmasını daha da kolaylaştıracaktır. Alman İmparatorluk Mahkemesi’nin 1920 tarihli bir kararına konu olayda, sözleşme tarafları sözlü olarak balina eti (Walfleisch) teslimini kararlaştırmışlardır. Ancak sözleşmede balina eti anlamına gelmek üzere <Haakjöringsköd> kelimesi kullanılmıştır. Oysa Norveç dilinde Haakjöringsköd köpekbalığı eti (Haifischfleisch) anlamına gelmektedir ve taraflar bunu bilmemektedir. Buradaki uyuşmazlık, yükümlülük altına giren sözleşme tarafının diğerine balina eti mi yoksa köpek balığı eti mi teslim etmek zorunda olduğuyla ilgilidir. Yüksek Mahkeme burada tarafların sözleşmede kullanmış oldukları kelimenin köpek balığı eti anlamını taşımasına rağmen, tarafların ortak iradesine göre bundan balina balığı eti anlaşılması gerektiğine karar vermiştirhile de sözleşmeyi etkilemektedir. Zira sözleşmelerin yorumunda en üstte yer alan ilke tarafların gerçek iradelerinin öncelikli olduğudur. Bu husus TBK md.19 hükmünde de açıkça yer almaktadır. Sözleşmelerin yorumunu düzenleyen TBK md.19 hükmüne göreburada taraf, “Bir sözleşmenin türünün lehine yapılan hileyi ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve karşı tarafın bu hile nedeniyle sözleşme yapmak istediğini bildiği halde susarak bir nevi bu hileye ortak iradeleri esas alınır”. Bu doğrultuda sözleşmenin yorumunda amaç, ilk aşamada sözleşme taraflarının birbirine uygun gerçek iradelerini tespit edebilmektir3. Peki bu gerçek irade ile kastedilen nedir? Sözleşmenin yorumunda gerçek iradenin tespitinde TBK md.19 hükmü elverişli bir hüküm müdür?olmaktadır9.
Appears in 1 contract
Samples: Hile Uygulamaları