SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektir.
Appears in 1 contract
Samples: Periyodik Süreli Tatil Sözleşmeleri
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. İlk defa tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar 4822 sayılı Kanun ile eklenen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme 6.maddesi ile düzenlenmiş ve bu maddeye göre tüketicinin oluşturdu- ğu her türlü sözleşmede yer verilmiyordualan haksız şartların tüketici için bağlayıcı olmayacağı belirtilmiştir. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 En son ise 28.05.2014 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme 5. maddesinde Haksız Şart düzenlenmiştir. Tüketicinin Ko- runması Hakkında Kanun’un 5.maddesine göre; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştutarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarının haksız şart olduğu belirtilmiş akabinde tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartların kesin olarak hükümsüz olduğu belirtilmiştir. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştırBunun yanında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Ka- nunumuzda tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlarla aynı nitelik- te olan genel işlem şartlarının denetlenmesi müessesesi getirilmiştir. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra biledüzenleme özellikle içerik denetimi açısından TKHK m.5 ve yönetmelik hükümleri gereği hangi hususların sözleşmenin içerik denetiminde ölçü alınacağının örnekleme suretiyle belirtilmesi karşı- sında eksik bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır. 72 Atamer, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuşturs.230. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri Tüketici sözleşmelerindeki kayıtların haksız şart olarak nitelendi- rilmesi için sözleşme şartının, tek yanlı ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da müzakere edilmeden söz- leşmeye dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi tarafların hak tanıyan devre tatil sözleşmelerive yükümlülüklerinde, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından tüketici aleyhine bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkıdengesizlik oluşturması, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı durumun dürüstlük kuralına aykırı olması şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir. Haksız sayılan şartlar için Kanun ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilirYönetmelikte idari bir de- netim yolu da öngörülmüştür. Bu yenilikler denetimi yapmakla görevli Bakan- lık olarak Gümrük ve değişikliklerTicaret Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Bakanlık tarafından yapılacak idari denetim sonucu haksız sayılan sözleşme şartlarının tüketiciler açısından yine kesin olarak hükümsüz olacağı belirtilmiştir. Yürürlük denetiminden geçerek sözleşmenin içeriğine dâhil ol- muş bir sözleşme kaydının, olumlu içerik denetimi sonucunda hükümsüz sayılması durumunda, söz konusu kaydın yine hükümsüzlüğü söz konusu olacaktır. Bu içerik denetimi, yargısal denetim olarak karşımı- za çıkacak ve haksız şartların tüketici açısından bağlayıcı olmayacağı yani yine hükümsüz olacağı sonucuna varılacaktır. İçerik denetimi so- nucu ortaya çıkan hükümsüzlük hali ise kısmi hükümsüzlük olarak nitelendirilecektir. Kısmi hükümsüzlük neticesi bağlayıcı olmayan haksız şartlar dı- şındaki sözleşme hükümleri gerek Kanun gerekse yönetmelik mad- desinde geçerliliğini koruyacağı belirtilmiştir. Ancak sözleşme, hü- kümsüz sayılan haksız şartlar olmaksızın temelinden çöküyorsa artık sözleşmenin geri kalan kısmının ayakta kalması pratik açıdan bir adım hü- küm ifade etmeyecektir. Nitekim Avrupa Birliği Yönergesinde de kıs- mi bulan halinde sözleşmenin kural olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır kigeçerliliğini koruyacağını ve ancak taraf iradelerinden bağımsız olarak, sözleşmenin batıl kısmı olmaksızın ayakta kalamayacağının hâkim tarafından tespit edilmesi halinde tümel bir butlanın söz konusu olacağı öngörülmüştür. Görül- düğü gibi artık burada irade özerkliği uyarınca tarafların ne isteyebile- ceği önem taşımayacak, hâkim tarafından objektif olarak bu durum sözleşme- nin ayakta kalmasına imkân olup olmadığı değerlendirilecektir. Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartların kesin olarak hüküm- süz sayılması nedeniyle, sözleşmede bir boşluk meydana gelecektir. Fakat sözleşmedeki haksız şartın hükümsüz sayılması halinde, sözleş- menin geri kalan hükümlerinin uygulanması bakımından herhangi bir sakınca bulunmuyorsa sözleşmede oluşan bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracakboşluğun tamamlan- ması söz konusu olmayacaktır. Kısmi hükümsüzlük nedeniyle ortaya çıkan sözleşme boşluğu, hâkim tarafından ya doğrudan veya kıyas yoluyla uygulayacağı yedek hukuk kuralları aracılığıyla; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirbunun mevcut olmadığı durumlarda ise TMK m.1 uyarınca kendi koyacağı hukuk kuralları ile dolduracaktır. Hâkim, bunu gerçekleştirirken de tarafların varsayımsal iradelerini göz önünde tutacaktır.
Appears in 1 contract
Samples: Consumer Contracts
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere Yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen, çerçeve ni- teliğinde ve girişimcilere (sürekli bir sözleşme olan tek satıcılık sözleşmesi ile, yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari ola- rak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadırkendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenmekte- dir. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, temel amacı, mal ve hizmet piyasalarındaki reka- beti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli kılmıştırdüzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak olan ve 1994 yılında mevzuatımıza dâhil olan Reka- betin Korunması Hakkındaki Kanun’a göre rekabeti engelleyici sözleşmeler arasında yer alır. Böylece içtihatlarda Ülkemizde ve Avrupa’da bu sözleşmelere, münhasır satıcılık yetkisinin kabulü ile malların pazarlanması ve dağıtımında daha da gelişim sağlanmıştıriyileşme sağlanacağı ve firmalar arasında arzulanan rekabetin daha da artacağı, satış sonrası hizmetlerde gelişmelerin kaydedileceği düşüncelerinden hareketle hu- kuki geçerlilik hakkı tanınmış ve bunlar rekabeti ihlal etme yasağından muaf tutulmuştur. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bilemuafiyet sıkı şartlara tabidir. Ülkemizde bu şartlar ‘Di- key Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği’ ile belirlenmiştir ve bu tebliğ yürürlükte kaldığı sürece, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştırtebliğe uyan tek satıcılık sözleşmeleri de geçer- liliğini sürdürecektir. Bu kanunla tebliğ hükümlerine aykırı sözleşme ve davranışlardan doğacak durum- lar için, sözleşme taraflarına uygulanacak olan, RKHK’ da düzenlenen belli müeyyideler vardır. Ülkemizde bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmıştür sözleşmelere uygulanacak müeyyideye karar verecek olan merci Rekabet Kuruludur. Rekabet Kurulu, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler aykırılık hal- lerini RKHK’ da belirtilen usullere ve değişiklikler getirilmiştirdelillere göre inceler ve karar verir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlilerikararlara karşı kanun yolu açıktır. Taraflar, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir Rekabet Kurulunun verdiği karar- lara karşı Danıştay’a başvurarak kararın yürütmesinin durdurulmasını veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektiriptalini isteyebilirler.
Appears in 1 contract
Samples: Tek Satıcılık Sözleşmeleri
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte iseKanun'un 22'nci maddesinin 2'nci fıkrası uyarınca, kredi kartı sözleşmelerinin tüketici kredisi sözleşmesi olarak değerlendirilebilmesi için kart hamiline faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemeyi üç aydan daha uzun süre erteleme veya benzer şekilde taksitlendirme imkânının sağlanması gerekir. Hükümde yer alan “benzer şekilde” ifadesinden hem taksitlendirmenin faiz veya benzeri menfaat karşılığında yapılması hem de taksit sayısının üçten fazla olması gerektiği anlaşılmalıdır. Kredi kartı sözleşmelerinin tüketici kredisi olarak değerlendirilmesi için aranan erteleme veya taksitlendirme şartlarının sağlanabilmesi için söz konusu erteleme veya taksitlendirmenin fiilen yapılması gerekmeyip böyle bir imkânın kredi kartı sözleşmesinde sunulması yeterlidir. Burada önemli olan nokta, kredi kartının ekonomik işlevidir. Kart hamili, kredi kartı sözleşmesi kurulduğunda harcamaların asgari tutarını ödeyerek geri kalan kısmı faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında üç aydan daha uzun süre erteleyebilme ya da taksitlendirme hakkına sahipse, bu hak fiilen kullanmasa bile sözleşme tüketici kredisi sözleşmesi olarak kabul edilmelidir. Hükmün gerekçesinde yer alan bazı ifadeler erteleme veya taksitlendirmenin fiilen yapılması gerektiğini düşündürse de tüketici hukukunun amaçları ve hükmün kaleme alınışı göz önünde bulundurularak bu türde olan sözleşmeler imkânın sözleşmede kararlaştırılması yeterli görülmeli, erteleme veya taksitlendirme, borcun ifası 118 İşgüzar, s. 45; Xxxxxx, Kredi Kartı, s. 28-29. 119 Xxxxx Xxxxx, Ticari İşletme Hukuku, 24. Baskı, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Ensti- tüsü Yayınları, 2018, s. 74; Xxxx Xxxxx/Xxxxx Xxxxxxx, Ticari İşletme Hukuku, 15. Baskı, Vedat Kitapçılık, 2015, s. 76; Xxxxxx Xxxxxxxx, Xxxxxx Xxxxtme Hukuku, 19. Baskı, Beta Yayınları, 2018, s. 69-70. 6502 sayılı TKHK ile birlikte tüzel kişi tacirlerin de tüketici olabi- leceği hakkında aksi görüş için yeni bir sayfa açılmıştırbkz. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmışXxxx Xxxxx/Xxxxxxxxx Xxxxxx/Xxxxxx Xxxxxxx, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmişXxxxxx Xxxxtme Hukuku Genel Esaslar, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir12. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileriBası, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesiYetkin Yayınları, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri2019, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleris. 21; Xxxx Xxxxx Aktürk, deği- şim sözleşmeleri“Tüzel Kişi Tacirin Tüketici Sıfatı”, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesiXxxx Xxxxxxxxxxxx Xxxxx Xxxxxxxxx Xxxxxxx, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması00(0), yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektir.2016,
Appears in 1 contract
Samples: Kredi Kartı Sözleşmesi
SONUÇ. İnternet ortamında kurulan sözleşmelerin büyük çoğunluğu, TKHK 48’de dü- zenlenen mesafeli sözleşmeler kapsamındadır. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma sözleşmenin mesafeli sözleşme sa- yılabilmesi için taraflardan birinin tüketici diğer tarafın satıcı veya sağlayıcı olması, tarafların fiziksel olarak karşı karşıya gelmemesi, sözleşmenin müzakare aşaması dahil uzaktan iletişim aracı kullanılarak kurulması ve mal veya hizmetin uzaktan pazarlan- masına ilişkin bir sistemin olması gerekir. Mesafeli sözleşmelere ilişkin düzenlemeler içerisinde tüketici açısından önem arz edenlerin başında, ön bilgilendirme yükümlülüğü ile cayma (geri alma) hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere gelir. İnternet ortamında kurulan sözleşmelerde, ön bilgilendirme, kalıcı veri sak- layıcısı ile yapılmaktadır. Ön bilgilendirilme yükümlülüğü kapsamında tüketiciye verilmesi gereken bilgilerden, mal ve girişimcilere (satıcı hizmetin temel nitelikleri, toplam fiyatı, ek masraflar ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadırcayma hakkının kullanılmasına ilişkin olanlar, internet ortamında kuru- lan sözleşmelerde, tüketici ödeme yükümlülüğü altına girmeden hemen önce tekrar gösterilmelidir. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin İnternet üzerinden kurulan sözleşmelerde bu sisteme olan güvenini sarsmış şekilde ek bilgilendirme yükümlülüğü getirilmesi tüketicinin korunması açısından isabetli olmuştur. Mesafeli sözleşmelerde, tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe gös- termeksizin ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştürcezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Bu husus, bu kurum için kanuni Önceki düzenlemeden daha uzun bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay sürenin öngörülmesi tüketici lehine olmuştur. On dört günlük süre, mal teslimine ilişkin sözleşmelerde, malın teslim alındığı gün, hizmet ifasına ilişkin düzenlemelerde ise sözleşmenin kurulduğu gün başlar. İnternet orta- mında kurulan sözleşmelerde, tüketiciye, cayma hakkını iletebilmesi için web say- fasında bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuşseçenek sunulabilir. İnternet sitesi üzerinden tüketicilere cayma hakkını kullanma imkanı sunulması halinde, satıcı veya sağlayıcı, tüketicilerin iletmiş olduğu cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermiştibeyanlarının kendilerine ulaştığına ilişkin teyit bilgisini tüketiciye derhal ilet- mek zorundadır. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı İnternet bankacılığının yaygınlaşmasına paralel olarak, gerek tüketicilerin internet üzerinden yaptıkları sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadırbaşında, finansal hizmetlere ilişkin sözleşmeler gelmektedir. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmelerYaygın kullanımları ve tüketicinin –özellikle kredi işlemleri gibi- riskli sonuçlar içerebilen işlemler karşısında korunması ihtiyacı açısından finansal hizmet- lere ilişkin sözleşmelerin, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. önceki kanundan farklı olarak 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni TKHK’da ayrı bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirhükümle düzenlenmesi isabetli olmuştur.
Appears in 1 contract
Samples: Distance Contracts
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) Artan konut ihtiyacının karşılanmasının önemli yararlar sağlamaktadıraraçlarından biri haline gelen ön ödemeli konut satışları, hukukumuzda ilk olarak 2014 yılında 6502 sayılı TKHK ile doğrudan düzenlenmiştir. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin Kanunda ön ödemeli konut satışı sözleşmesinin her ne kadar hem taşınmaz satış sözleşmesi hem de taşınmaz satış vaadi sözleşmesi şeklinde düzenle- nebileceği öngörülse de taşınmaz satış sözleşmesinin ön ödemeli satış yönteminde kullanılması eşya hukuku mantığı ile bağdaşmamaktadır. TKHK ile ifade edilen “tescil” kavramının bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştürKanun’da kullanıldığı hali ile tam olarak anlamının gerek öğreti gerek uygulamada anlaşıla- maması, sözleşmenin daha ziyade taşınmaz satış vaadi olarak akdedil- mesine yol açmıştır. Hangi şekilde akdedilirse akdedilsin ön ödemeli konut satışla- rı tam iki tarafa borç yükleyen rızai sözleşmeler niteliğinde olup, bir tüketici işlemi olarak değerlendirilmektedir. Bu husussözleşmelerde henüz yapımı tamamlanmamış bir konutun tüketici tarafından bedeli kısman veya tamamen ödenmektedir. Uygulamada “maketten satış” olarak da adlandırılan ön ödemeli konut satışları, bu kurum için kanuni gerçekten de tüketicinin adeta bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır“hayali” almasıdır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili Satıcı da henüz inşa edeceği bir hükme yer verilmiyorduyeri satmakta ve önemli bir yükümlülük altına girmektedir. Henüz var olmamakla birlikte her iki taraf bakımından da taşınmazın değerinin belirlenmesi çok önemlidir. Zira ne tüketici konut bittiğinde ortaya çıkacak gerçek ederinden fazla ödeme yapmak ne de satıcı maliyet ve kâr dengesi- ni bozmak istemektedir. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine nedenle taşınmazın değerinin önceden, gerçekçi ve her iki tarafın da menfaatini koruyacak şekilde adil olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu belirleme de ancak “taşınmaz değerle- me” faaliyeti ile yapılabilir. Taşınmaz değerleme, günümüz şartları altında giderek daha da önem kazanan bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermiştidisiplin haline gelmektedir. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde Taşınmazların değer- lemesinde bilimsel yaklaşımların ve hesaplamaların dikkate alındığı durumlarda ekonomik alanda sağlıklı bir zemin oluşturmak mümkün olacaktır. BkzÖn ödemeli konut satışları özelinde ise taşınmaz değerleme gayretlerinden yaygın olarak yararlanılması, öncelikle tüketicilerin korunması bakımından, ardından inşaat sektörü ile finans sektörünün yaklaşımlarının şekillenmesi açısından önem arz etmektedir. BaşyiğitUnutul- mamalıdır ki inşaat sektörü yapısı itibariyle birçok sektöre yön ver- mekte, s. 2118onlar açısından bir kaynak oluşturmaktadır. 131 XxxxxÖn ödemeli konut satışlarında değerleme yöntemi olarak gelir in- dirgeme yaklaşımının kullanılması gerektiği düşünülmektedir. Böyle- likle belki aylar, X.hatta yıllar sonra yapılacak taşınmazın değerinin, s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu sağlıklı şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirbelirlenmesi sağlanmış olacaktır.
Appears in 1 contract
Samples: Ön Ödemeli Konut Satış Sözleşmesi
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 İlk defa 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan Kanunun m. 40-46 hükümleri ile düzenlenen ön ödemeli konut satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştırtelevizyon, radyo, internet aracılığıyla reklam yapılmak suretiyle henüz konut inşa edilmeksizin maketten gösterilmek suretiyle, tüketicinin satış bedelini kısmen veya tamamen önceden ödediği, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim edildiği sözleşmelerdir. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadırön ödemeli konut satışı sözleşmesi tüketiciye konut amaçlı taşınmazı maliyetine daha yakın bir bedelde satın alma hakkı verir. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştirSatıcılar da konut inşasına başlamadan önce finansman ihtiyacını banka kuruluşları yerine tüketicilerden karşılayarak daha avantajlı hale gelir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmelerKanun koyucu tarafından tüketiciye sözleşmeden vazgeçmesine imkan veren iki hak tanınmıştır, bu anlamda kanuni haklar TKHK m. 43’de düzenlenen cayma hakkı ile TKHK x. 00’xx xxxxxxxxxx dönme hakkıdır. Cayma hakkı, sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren on dört günlük süre içerisinde kullanılabilmekte iken bu hakkın yanı sıra taraflar arasındaki dengeyi bozacak şekilde tüketiciye daha uzun süreli dönme hakkı da tanınmıştır. Genel olarak kanundan doğan dönme hakkı, belirli şartların gerçekleşmesi veya ihbar, ihtar veya mehil verilmesini gerekli kılsa da, TKHK m. 45 düzeninde herhangi bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştırgerekçe ve koşul aranmaksızın tüketici dönme hakkını kullanabilecektir. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştırDönme hakkını düzenleyen TKHK m. 45 hükmünün ilk halinde, tüketici herhangi bir gerekçe göstermeksizin devir veya teslime kadar bu hakkını kullanabiliyordu. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra biletaraflar arasındaki dengeyi sağlamak ve inşaat sektöründe yaşanan ekonomik sıkıntıları önlemek amacıyla tüketiciye tanınan gerekçe göstermeksizin sözleşmeden dönme hakkı kısa süre içerisinde 684 sayılı KHK ile değişikliğe uğramıştır. Söz konusu değişiklikler neticesinde, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin dönme hakkını sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olmasıyirmi dört aylık süre ile kullanabileceği şeklinde sınırlandırılmıştır. Ancak tüketiciye verilen dönme hakkının süre ile sınırlandırılması yerine sözleşmeden dönme için belirli şartların aranması şeklinde değiştirilmesi daha yerinde olacaktı. Ayrıca dönme hakkının her halükarda konutun devir veya teslimine kadar olacağı şeklinde bir sınır getirilmemiştir, yine kanun metninde bu konuya da açıklık getirilmesi gerekirdi. Dönme hakkının hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için yirmi dört aylık süre içerisinde satıcıya dönme beyanının varması gereklidir. Tüketici, dönme bildirimini noterlikler aracılığıyla yöneltmesi gerekmektedir. Bu şekil zorunluluğu Kanun’da yer almayıp, ÖÖKSHY ile düzenlenmiştir. Bu durumun normlar hiyerarşisine aykırı olduğunu belirtmekle birlikte tüketiciler için ek maddi külfet getiren bu gereklilik yerine ispatlanabilecek şekilde iadeli taahhütlü mektup, faks veya e-postanın da geçerli kabul edilmesi görüşündeyiz. Tüketicinin dönme hakkını kullanmasının sonuçlarından biri, tarafların almış oldukları edimleri iade yükümlülüğüdür. 684 sayılı KHK ile tüketicinin dönme hakkını kullanmasıyla satıcının satış bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan belgeleri iade etme süresi satıcı lehine uzatılmıştır. Kanunun ilk halinde, iade borcunun süresi doksan gün iken, tüketici aleyhine bu süre yüz seksen güne çıkartılmıştır. Tüketicinin dönme beyanının satıcıya ulaşması ile yüz seksen gün içerisinde satıcı satış bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan belgeleri iade yükümlülüğü olup, satıcı iade yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra tüketicinin on günlük iade süresi başlayacaktır. Dönme hakkının kullanılmasının sonuçlarından bir diğeri ise tüketiciye dönme cezası niteliğinde getirilen tazminat ödeme yükümlülüğüdür. Önceki düzenlemeye göre tüketicinin dönme hakkını kullanmasıyla ödeyeceği tazminat miktarı azami sözleşme bedelinin yüzde ikisi iken, satıcıya ödenecek tazminat miktarı da sözleşmeden dönüldüğü aşamaya göre yüzde ikiden yüzde sekize kadar artan oranlarda belirlenmiştir. Bu değişikliğin amacı kanımızca, tüketicinin sözleşmeden dönmesini bir nebze engellemek ve bir kez daha düşünmesini sağlamaktır. Tüketiciye belirli şart ve hallerde tazminat ödemeksizin sözleşmeden dönme imkanı da tanınmış olup, bu şartlar TKHK ve ÖÖKSHY hükümlerinde tek tek sayılmıştır. Son olarak, tüketicinin ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilirkonut satışı sözleşmesini bağlı kredi ile akdetmesi halinde, ön ödemeli konut satışı sözleşmesinden dönülmesi ile kredi sözleşmesinden de dönüldüğü kabul edilmektedir. Bu yenilikler Tüketici dönme beyanını satıcıya iletecek olup, satıcı ise bağlı kredi ile yapılan sözleşmeden tüketicinin döndüğünü konut finansman kuruluşuna bildirecektir. Satıcı için bildirim süresi ve değişikliklerbildirime aykırılık halinde herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir. Bağlı kredi ile akdedilen ön ödemeli konut satışı sözleşmesinde yer alan üçlü ilişkide, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır kisatıcının kredi bedeli ile sınırlı olmak üzere satış bedelini iade borcu konut finansman kuruluşuna karşı olup, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla satıcı iade yükümlülüğünü ifa ettikten sonra konut finansman kuruluşu da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirderhal tüketiciye iade borcunu yerine getirmelidir. Satıcı ve finansman kuruluşundan edimleri iade alan tüketici ise edinmiş olduğu edimleri on gün süre içerisinde satıcıya iade etmekle yükümlüdür.
Appears in 1 contract
Samples: Ön Ödemeli Konut Satışı Sözleşmesi
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma Satış sözleşmesine konu olan malda ayıp olması durumunda alıcının sa- hip olduğu bedelde indirim seçimlik hakkının hukuki niteliğinin ne olduğu hususunda farklı görüşler yer alsa da kannatimizce bu yenilik doğuran bir haktır ve alıcı tek taraflı irade beyanı ile bu hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere seçmiş olur. Beyanın satıcı- nın hakimiyet alanına ulaşması ile de bu yenilik doğuran hak sonuçlarını ken- diliğinden doğurur. Söz konusu bedelde indirim hakkının kullanılması sonucu bedelde indi- rimin nasıl yapılacağına ilişkin kanunda net bir ifade yer almazken Yargıtay genel olarak nispi metodun uygulanması yönünde bir görüş benimsemektedir. Nitekim bu yöntemin satılanın ucuz veya pahalı olmasına göre sağlanan karın göz önünde tutulması bakımından adalete en uygun olan metod olduğu söyle- nebilir. Alıcı, bedelde indirim hakkıyla birlikte zararın giderilmesini isteyebileceği gibi sadece uğradığı zararın tazmini de isteyebilecektir. Alıcı bu noktada sadece zararın tazminin talep etmişse, satılanda ayıp bulunması TBK m. 112’de dü- 55 TKHK. m. 12’ye göre de, konut ve girişimcilere (satıcı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadırtatil amaçlı taşınmazlarda bu süre taşınmazın tesli- minden itibaren beş yıldır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştür. Bu husus, bu kurum için kanuni Ayrıca TBK m. 478 gereğince eser sözleşmesi çerçevesinde yüklenici ayıplı bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte eser meydana getirmiş ise, bu sebeple açılacak davalar da teslim ta- rihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve bu türde yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. zenlenen gereği gibi ifa etmeme niteliğini taşıyacağı için, alıcı ifaya olan sözleşmeler için yeni menfa- atini talep edebilecektir. Bedelde indirim hakkını kullanılması ile birlikte zara- rın giderilmesi noktasında ise bir sayfa açılmıştırayrım yapmak gerekecektir. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine hususta se- çimlik hakkın kullanılması sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştirsatılandaki değer eksikliğini giderecektir. Ancak tek başına değer eksikliğinin giderilerek ayıbın telafi edilmesi alıcının uğradığı zararı tam olarak karşılayamayabilir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileridurumda alıcı, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilirseçimlik hak- kını kullanarak tamamıyla karşılayamadığı olumlu zararının tazmini TBK m. 112 ile karşılayacaktır. Bu yenilikler ve değişikliklerdoğrultuda satıcı, olumlu aleyhine olan kusur karinesini çürüterek sorumluluktan kurtulabilecektir. Alıcı bedelde indirim hakkını kullanırken bazı kanuni sınırlamalara tabi- dir. Bu noktada, satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı bedelde indirim hakkını kullanamayıp, sözleşmeden dönme veya satılanın ayıp- sız bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır kibenzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilecekken; satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya alıcı onu başkasına devretmişse ya da biçimini değiştirmişse alıcı, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirsadece değerindeki eksiklik karşılığının satış bedelinden indirilmesini isteyebilecektir.
Appears in 1 contract
Samples: Sales Contracts
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere Avukatlık sözleşmesi, taraflarından birinin mesleki amaçla hareket ettiği ve girişimcilere sunulan hukuki yardımın TKHK kapsamında “hizmet” olarak nitelendiği sözleşmelerdendir. Müvekkilin, hukuki yardıma ihtiyaç duyduğu sözleşme konusunun mesleki veya ticari gayeye dayanmadığı durumlarda ise müvekkil, tüketici sıfatını haizdir. O halde tüketici sözleşmesi niteliğindeki bu tür avukatlık sözleşmeleri bakımından TKHK’nın tüketiciyi koruyucu hükümleri kapsamında değerlendirme yapılması gerekir. Bu kapsamda akla ilk gelen ihtimaller tüketici vasfındaki müvekkilin haksız şartlara, ayıplı hizmete ve mesafeli sözleşmelere ilişkin hükümler kapsamında korunmasıdır. Tüketici rolündeki müvekkil ile müzakere edilmeyen sözleşme hükümleri ister standart sözleşmede isterse birel (satıcı tekil) sözleşmede yer alsın kural olarak haksız şart niteliğindedir. Bu kapsamda öncelikle TKHK m. 5’deki düzenleme boşluğu nedeniyle TBK m. 21/I uygulanmalı ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadıravukatın, -standart sözleşmedeki- haksız şartların varlığı hakkında müvekkilini açıkça uyarması ve bu koşulların içeriğini öğrenme imkânını müvekkiline tanımış olması gerektiği kabul edilmelidir. Ayrıca tüketici sözleşmesi niteliğindeki bir avukatlık sözleşmesindeki bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hükmün, müvekkil lehine yorumlanması gerekmektedir. Diğer yandan tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde müvekkil aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları içerik denetimine takılacak ve kesin/kısmi hükümsüz sayılacaktır. 121 Bu konuda bkz. XXXXXXXXX, 2016, Xxxxx Xxxx, s. 770 vd. 122 Bu konuda bkz. ADAY, 2016, s. 83 vd. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin avukatlık ücretine ilişkin bir sözleşme hükmü, haksız şart denetiminin kapsamı dışındadır. Diğer yandan avukat, tüketici olan müvekkiline karşı, avukatlık hizmetinin sözleşmede belirlenen süre içerisinde başlamamasından veya bu sisteme hizmetin kararlaştırılmış olan güvenini sarsmış veya objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımamasından; yani ayıplı hizmetten sorumludur. Bu durumda tüketici olan müvekkil, TKHK m. 15 çerçevesinde seçimlik haklardan hizmetin yeniden görülmesi, ayıp oranında bedelden indirim ve sözleşmeden dönme (azildir) haklarından birini kullanabilecek ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştüryanında genel hükümlere (TBK m. 112) göre tazminat isteyebilecektir. Avukatlık hizmetinin objektif olarak sahip olması gereken özelliklerinin çerçevesini ise Avukatlık Kanunu, Avukatlık meslek kuralları ve TBK’nın vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümleri çizmektedir. Bu hususbağlamda avukat üstlendiği işi özenle görmeli, sadakatle (doğrulukla) yürütmeli ve aydınlatma yükümlülüğüne uygun davranmalıdır. Ayrıca mesafeli sözleşmeler bir sözleşme akdetme yöntemi olduğundan avukatlık sözleşmesinin, bu kurum yöntemle kurulması mümkündür. Bunun için kanuni avukatlık sözleşmesinin tarafların fiziksel varlığı olmadan, uzaktan organize edilmiş bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştırhizmet sistemi çerçevesinde ve uzaktan iletişim araçları kullanılarak kurulması gerekir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili Müvekkil bakımından özellikle uzaktan organize edilmiş bir hükme yer verilmiyorduhizmet sisteminin varlığını ispat etmek güç olacaktır. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine unsurun varlığı ağır koşullara bağlanmamalı ve avukatın, hizmet sağlamalarının sistemli veya düzenli şekilde uzaktan iletişim aracı kullanılarak yerine getirilmesi yeterli kabul edilmeli ve ayrıca kaç somut işlemin bu yöntemle gerçekleştirildiği bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuşkıstas olmamalıdır. Mesafeli kurulan avukatlık sözleşmelerinde, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi yerinde olacaktır. Bkz. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu müvekkilin sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, öncesinde özellikle cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirkonusunda bilgilendirilmesi hususuna dikkat edilmelidir.
Appears in 1 contract
Samples: Attorney Agreement
SONUÇ. Bir taşınmazdan zamanla sınırlı yararlanma Tüketici hareketlerinin artarak önem kazanmaya devam ettiği günümüzde, Tüketicileri Koruma Yasası’nın tüketiciyi yeterince koruyamadığı açıktır. Tüketicileri Koruma Yasası’nın uygulama alanının genişletilmesi, tüketici işlemlerinden doğabilecek tüm hukukî sorunları kapsamına alacak şekilde bir düzenleme yapılması gerekmektedir. Özellikle elektriğin, Tüketicileri Koruma Yasası’nın uygulama alanı dışında bırakılması, modern tüketici hukuku düzenlemelerine uygun değildir. KKTC Hukuku’nda kapıdan yapılan taksitle satışlar dışındaki, taksitle satım sözlemelerinde tüketiciye geri alma hakkı sağlayan sistemler özellikle turizm alanında tüketicilere tanınmamıştır.Sözleşmenin kurulmasından sonra özgürce düşünme olanağına kavuşan tüketiciye, geri alma hakkının tanınması, tüketicinin hakları konusunda bilgilendirilmesi ve girişimcilere (satıcı sözleşmenin yazılı bir nüshasının tüketiciye verilmesi, verilmediği takdirde, geri alma hakkına ilişkin sürenin işlemeye başlamaması gibi tüketicinin korunması açısından önem taşıyan bu konuların yasal bir düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir. Taksitle satım sözleşmelerinde, peşinat tutarının sözleşmede yer almamasının sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurup doğurmayacağı, peşinat tutarının miktarı, peşinat tutarının dışında kalan kısmın ödenmesi için azami süre ile peşinatı ödemede temerrüdün hüküm ve sağlayıcılara) önemli yararlar sağlamaktadır. Ancak kötüniyetli bazı girişimcilerin başvur- dukları birtakım hileli uygulamalar tüketicilerin bu sisteme olan güvenini sarsmış ve bunun sonucunda tüketiciler büyük zararlar görmüştürsonuçları ile ilgili Tüketicileri Koruma Yasası’nda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu hususdurumda sözleşme taraflarının eşit olmadığı taksitle satım sözleşmelerinde zorunlu olarak genel hükümlere başvurulmakta, bu kurum için kanuni da zayıf konumda olan tüketicinin etkin bir düzenlemeyi zorunlu kılmıştırşekilde korunamasını engellemektedir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilk hâlinde devre tatille ilgili taksitleri ödemede temerrüde düşmesi halinde satıcının kalan taksitleri muaccel kılıp talep etmesi imkanı daha sıkı şartlara bağlanarak, satıcının bu hakkı kullanması zorlaştırılmalıdır. Aynı şekilde, 94 Yılmaz, s. 473; Eren, 2014, s. 280; Eren, 2006, s. 182; Xxxxxxxxx, s. 435. satıcının sözleşmeden dönme hakkının da sınırlandırılması doğrultusunda yasal bir hükme yer verilmiyordu. Bu husustaki boşluğu Yargıtay tüketici lehine bir çözüm getirerek; bu tür sözleşmeleri kapıdan satış kapsamında sayarak doldurmuş, tüketicilerin cayma hakkının var oldu- ğuna karar vermişti. (4077 sayılı TKHK m.9). olduğu durumlarda, aynen taşınmazın yok olması hâlinde olduğu gibi, devre tatil konusu taşınmazın kamulaştırılmasında da sözleşmenin sona ermediğinin kabul edilmesi düzenlemeye gidilmesi yerinde olacaktır. BkzTüketicinin daha iyi korunabilmesi için, evrensel tüketici haklarının dikkate alınarak Tüketicileri Koruma Yasası’nnn gözden geçirilmesi, ayrıca tüketicilerin hakları konusunda eğitilmesi, örneğin, okullarda müfredata tüketici hakları ile ilgili dersler konularak tüketicinin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Başyiğit, s. 2118. 131 Xxxxx, X., s. 95. 4822 sayılı Kanunla Haziran 2003 tarihinde yapılan değişiklikle öngö- rülen 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesi çerçevesinde devre tatil sözleş- meleri hakkında sadece tanım öngören tek maddelik de olsa düzenleme ve ona uygun çıkartılan Yönetmelik olumlu bir adım olmuştu. Belirtmeliyiz ki, periyodik süreli tatil sözleşmeleri, gün geçtikçe uygu- lamasının artmasıyla önem kazanmaya başlamıştır. Buna bağlı Sonuç olarak, gerek sözleşmelerin hazırlanması aşamasında gerekse de uygulanması aşamasında pek çok sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda bu sözleşme türleri önemli bir yasal gelişim göstermiştir. Daha önceleri devre mülk kapsamında değerlendirilen bu sözleşmeler, bu anlamda kanuni bir düzen- lemeyi de gerekli kılmıştır. Böylece içtihatlarda da gelişim sağlanmıştır. Ancak bu kanuni düzenlemelerden sonra bile, bu konuda hâlâ ciddi eksik- likler var olmuştur. Zamanla bu eksiklikler AB direktifleri Tüketicileri Koruma Yasası’nın taksitle satım sözleşmesine ilişkin hükümleri tüketiciyi yeterince koruyamamakta ve yönergeleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerle giderilmeye çalışılmışsa da, bu konuda ciddi bir yasal düzenleme eksikliğini göstermiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte ise, bu ve bu türde olan sözleşmeler için yeni bir sayfa açılmıştır. Bu kanunla bu eksiklikler bir nebze de olsa giderilmeye çalışılmış, önceki kanunun aksine sadece tanım yapmaktan ileriye gidilmiş, birçok hususta tüketici yararına olabilecek yenilikler ve değişiklikler getirilmiştir. Bu yenilik ve değişikliklerden en önemlileri, periyodik süreli tatil sözleşmeleri şeklindeki ortak kavram kapsamına ayni haklar arasında sayılan devre mülk hakkının da dâhil edilmesi, devre mülk hakkı yanında şahsi hak tanıyan devre tatil sözleşmeleri, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri, deği- şim sözleşmeleri, yeniden satışa yönelik tatil sözleşmeleri türlerine de kanunda yer verilmesi, devre tatil sözleşmeleri bakımından sözleşme süre- sinin eskiye göre kısaltılmış olması, yine devre tatil sözleşmelerinde taşın- mazın niteliği açısından sözleşme konusunun genişletilmiş olması, tüketiciyi koruyucu şekilde sağlayıcı tarafından bir önbilgilendirme formunun verilme- sinin zorunlu tutulmuş olması, daha önce yönetmelikte düzenlenmiş olan; cayma hakkı, bu hakla ilgili peşin ödeme yasağı ve bağlı kredi sözleşmesi gibi konuların kanun metnine dâhil edilmiş olması, cayma hakkı süresinin uzatılmış olması, satıcı/sağlayıcılara bazı durumlarda bina tamamlama sigor- tası yaptırma zorunluluğunun getirilmiş olması, devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresinin sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemeyeceğinin düzenlenmiş olması, yine ön ödemeli satış- larda tüketiciyi koruyucu şekilde devir veya teslim tarihine kadar gerekçe göstermeksizin cayma hakkının tanınmış olması şeklinde sayılabilir. Bu yenilikler ve değişiklikler, olumlu bir adım olarak tüketicilere sağla- nan korumanın genişletilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu durum bu tür sözleşmelerin uygulanabilirliğini arttıracak; bu yolla da ülkemiz ekonomi- sinde büyük paya sahip turizm sektörü önemli bir gelişim gösterecektirtüketicinin hukukî sorunlarına cevap verememektedir.
Appears in 1 contract
Samples: Taksitle Satım Sözleşmesi