SONUÇ. İktisadi açıdan bir ödeme aracı olan çek, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudur. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdır.
Appears in 1 contract
Samples: Kambiyo Senedi
SONUÇ. İktisadi açıdan Yapma borçları ile tevdi ve satış yollarına başvurulamayan verme edimlerinde ala- caklının temerrüde düşmesi halinde borçluya borcundan kurtulması için tanınan tek imkan, sözleşmeden dönmedir. Kanun koyucu alacaklı temerrüdünde sözleşmeden dönmeyi düzen- leyen hükümde (TBK m.110/Art.95 OR) borçlu temerrüdü hükümlerine göndermede bu- lunmuş ve bu şekilde dönmeye ilişkin prosedürlere borçlu temerrüdü hükümlerinin uygu- lanmasını öngörmüş; fakat sözleşmeden dönen borçlunun ayrıca bir ödeme aracı olan çektazminat talep edip edemeyeceği hususunu cevapsız bırakmıştır. Doktrinde ise sözleşmeden dönen borçlunun tazminat talep edip edemeyeceği meselesi tartışılmıştır. Bir görüş alacaklının külfet olarak nitelendirilen ifaya katılma fiillerinin ihlali halinde tazminat istenemeyeceğini savunurken, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçlarındoktrindeki hakim görüş borçlunun tazminat talebini tanıma yönündedir. Buna karşılık tazminata imkan tanıyan görüş içerisinde de istenebilecek tazminatın türü bakımından görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Karşılıklı edimli sözleşmelerde alacaklı temerrüdünde sözleşme- den dönmek suretiyle borçtan kurtulma menfaati korunan borçlunun karşı edim alacağına kavuşma menfaati mevcut hukukta, hala en önemlisi konumundadırtevdi ve satış yollarına başvurmanın mümkün olduğu hallerden farklı olarak, korunamamaktadır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurBorçlunun bu menfaatinin korunabilmesi ancak sözleşmeden dönme ile birlikte istenebilecek tazminatı olumsuz zarar ile sınırlandırmayan görüşlerden birinin kabulü halinde mümkündür. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında görüşlerden karşılıklı edimli sözleşme- lerde borçlu temerrüdünde alacaklıya tanınan seçimlik hakları alacaklı temerrüdündeki borçluya da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştırtanıyan görüşün kanuni bir dayanağı bulunmamaktadır. Diğer yandanDolayısıyla değerlendi- rilmesi gereken ihtimal, sözleşmeden dönme ile birlikte olumlu zararın tazmininin mümkün olup olamayacağıdır. Aynı tartışma doktrinde borçlu temerrüdü bakımından da yapılmış olmakla birlikte, alacaklı temerrüdünde öngörülen sözleşmeden dönme imkanının arz ettiği fonksiyon ve özel durum göz önünde bulundurulduğunda, borçlu temerrüdündeki yoğun tartışmaların bu alana taşınmaması gerektiği anlaşılmaktadır. Fakat yine de sözleşmeden dönme ile birlikte olumlu zararın tazmininin istenememesinin önündeki en önemli engel, kanun koyucunun bu imkanı öngörmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumda ortaya çıkan gerçek olmayan boşluk doktrindeki baskın görüş uyarınca ancak kanun koyucu tarafından yapılacak bir düzenleme ile doldurulabileceğinden, sözleşmeden dönen borçluya olumlu zararını isteme hakkı tanımak de lege ferenda bir öneri olmaktan öteye geçemeye- cektir. Bu gerçek karşısında ilk olarak değerlendirilmesi gereken husus, meselenin çözümü- ne yönelik alacaklı temerrüdü hükümleri dışında mevcut hukuk bakımından bir çarenin bulunup bulunamayacağıdır. Alacaklının ifaya katılma fiillerini yerine getirmekten kaçın- ması alacaklı temerrüdü dışında borca aykırılık teşkil ediyorsa ve özellikle karşılıklı edimli sözleşmelerde borçlu temerrüdünde tanınan seçimlik haklara başvurma olanağı varsa, mese- lenin çözümü nispeten kolaydır: borçlu ifadan vazgeçip olumlu zararını istediğinde fark teorisi sayesinde hem borcundan kurtulabilir hem de karşı edim menfaatine kavuşabilir. Yine alacaklının borçluyu ibra ettiği veya hizmet, kira, eser ve vekalet sözleşmelerindeki özel durumlardan biri varsa, borçlunun bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel her iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştırmenfaatinin korunabilmesi kısmen de olsa mümkün olabilmektedir. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğualacaklının ifaya katılma fiillerini yerine getirmekten ka- çınmasının yalnızca alacaklı temerrüdü hükümlerini devreye sokabildiği hallerde, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması sözleş- meden dönen borçluya karşı edim menfaatini koruyabilmek için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektirolumlu zararını istemesini haklı kılan gerekçeler vardır. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı nedenle karşılıklı edimli sözleşmelerle sınırlı olarak ala- caklı temerrüdü yüzünden sözleşmeden dönen borçluya olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı gereken hukuk açısından olumlu zararını isteme imkanı tanımak en uygun çözüm olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdırkarşımıza çıkmaktadır.
Appears in 1 contract
Samples: Sözleşme
SONUÇ. İktisadi açıdan bir ödeme aracı olan çekMirastan feragat sözleşmesinin eş ile düzenlenmesi halinde eş mi- rasçılık sıfatını kaybeder, nakdi ödeme miras bırakanın borçlarından da sorumlu olmaz. Eşin mirastan feragat etmesi onun mal rejiminden doğan ala- caklarını kendiliğinden ortadan kaldırmaz, edinilmiş mallara katılma rejiminde eş mirastan feragat sözleşmesinin yapılması ile miras payı- nı kaybedecek olsa da katılma alacağını talep edebilir. Noterde aynı sözleşmede mirastan feragat ve muhtemel katılma alacağından feragat birlikte düzenlenebilir. Bu olasılıkta mirastan feragat eden eşin mal re- jiminden doğan alacakları da kalkar. Mirastan feragat edenin miras bırakandan önce ölümü, ıskat se- beplerinin varlığı, boşanma vs. gibi feragat edenin miras bırakana mirasçı olamayacağının belirli olduğu tüm hallerde, feragat sözleş- mesinin hükümsüzlüğü söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadırolur. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurMirastan feragat sözleşme- si geniş anlamda ölüme bağlı tasarruftur. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet nedenle boşanma ile 62 Serozan / Xxxxx, s. 391. feragat sözleşmenin TMK m.181 gereği kendiliğinden geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında olaca- ğı savunulabilir. İkinci olarak ise eş ile akdedilen feragat sözleşmesi bozucu etkili yasal şarta bağlanmış gibidir. Evlilik birliği sona erdi- ğinde, eş mirasçı sıfatını da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştırtaşıyamayacağından, feragat sözleşmesi de kendiliğinden sona erer. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi Kanaatimizce eşlerin boşanmaları ile bir- likte yasal şart devreye girerek mirastan feragat sözleşmesi hüküm- süz hale gelir. Kanaatimizce bir kez boşanma ile hükümsüz hale gelen feragat sözleşmesi eşler yeniden evlense de kendiliğinden geçerli saymaya devam etmiştirhale gelmez. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektirEşlerin yeniden feragat sözleşmesi yapması gerekir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektirnedenle eşler yeniden mirastan feragat sözleşmesi düzenlemez ise miras bırakanın ölümü tarihinde eş hayatta ise mirastan pay almalıdır. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine Katıldığımız görüşe göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da ivazlı mirastan feragat sözleşmesinde fe- ragat hükümden düşmüşse verilmiş ivaz artık feragat eden eşten geri istenemez ancak taraflar mirastan feragat sözleşmesinde bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdıraksini kararlaştırabilir.
Appears in 1 contract
Samples: Renunciation Agreement
SONUÇ. İktisadi açıdan TBK m. 83’e göre, borçlu borcunu şahsen ifa etmek zorunda değildir. Borçlu yerine üçüncü bir ödeme aracı olan çekkişi ifada bulunabilir. Borçlunun kişisel bilgi ve yeteneğinin ön planda olduğu iş görme sözleşmelerinde kural, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçlarınborçlunun borcunu şahsen ifa etme- sidir. Eser sözleşmesine ilişkin TBK m. 471/f.3’te yüklenicinin borcunun kişisel ni- teliği dikkate alınarak, hala en önemlisi konumundadıryüklenicinin eseri şahsen ifa etmesi gerektiği ifade edilmiştir. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudur. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandanİstisna sözleşmesinde yüklenicinin işi şahsen yapma borcu, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün onun işin yapılması sırasında yardımcı kişiler kullanmasına engel değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma yardımcı kişi kullanıl- ması daha düşük nitelikte bir eserin meydana gelmesine neden olacaksa yardımcı kişi kullanımı mümkün değildir. Diğer taraftan, yüklenicinin kişisel niteliklerinin önem arz etmediği durumlarda eserin yapılması bir üçüncü kişiye devredilebilir. Yüklenicinin, işi kendi yönetimi altında yaptırma borcunu ihlal etmesi sebebiyle doğan sorumluluğu TBK m. 112 vd. hükümlerine tabidir. Yüklenici, yardımcı kişile- rin iş sahibine verdiği zararlardan ise, TBK m. 116 uyarınca sorumludur. Yüklenici, TBK m. 471/f.3 çerçevesinde iş sahibine taahhüt ettiği şeyi başkasına dahi imal ettirebilir. Asıl yüklenicinin kendi adına ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak hesabına yaptığı bir düzenleme getirmemiştireser söz- leşmesi ile iş sahibine karşı olan eser yapma borcunu kendisine bıraktığı kişi alt yük- lenicidir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun Alt yüklenici, bağımsız hareket etme ve uzman olma nitelikleri bakımından yardımcı kişilerden ayrılmaktadır. Alt yüklenici ile asıl yüklenici arasındaki sözleşme ilişkisi, asıl yüklenici ile iş sa- hibi arasında yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektireser sözleşmesinden bağımsızdır. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı sebeple alt yüklenici, asıl yükleniciye karşı borçlu olup, iş sahibine karşı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız borç altına girmez. İş sahibinin alt yükleniciden borcunu ifa etmesini talep edebilmesi, alt yüklenicinin ayrı bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdır.sözleşme ile
Appears in 1 contract
Samples: Eser Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan TTK m.122`de acentenin denkleştirme istemi düzenlenmesiyle kanundaki bü- yük bir ödeme aracı olan çekboşluk doldurulmuştur. Buna göre acentelik sözleşmesinin sona ermesinden dolayı; acente müvekkile kazandırdığı müşterileri devretmesi sebebiyle ücret kaybına uğruyor ve müvekkil de bu müşterilerle ticari ilişkilerini devam ettirerek menfaat elde etmeye devam ediyorsa, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın hakkaniyete uygun düştüğü ölçüde acente müvekkilden denkleştirme istem hakkına sahip olacaktır. Kanun koyucu acentenin denkleştirme istem hakkını her şeyden önce sözleşmenin sona ermesine bağlamıştır. Sözleşmenin sona ermesiyle kastedilen, sözleşme ilişkisinin bir bütün olarak geleceğe etkili şekilde ortadan kaldırılmasıdır. Ancak acentelik sözleşmesi gibi sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerde zaman içerisinde değişiklik yapma ihtiyacı doğmaktadır. Bazen öyle değişiklikler yapılır ki, tarafların hak ve borçları başlangıçtakinden tamamen farklı bir şekilde düzenlenebilir. Özellikle acentenin bölgesinin değiştirilmesi, küçültülmesi veya müşterilere elinden alınması gibi temel konularda yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadırdeğişiklikler acen- te için önem arz etmektedir. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurÇünkü bu değişiklikler acentenin ileride denkleştirme hakkını ortadan kaldıracak niteliktedir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandansebeple yapılan değişiklikler, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektirdenkleştir- me istem hakkı açısından sözleşmenin kısmen sona ermesi manasına gelmektedir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğundasebeple sözleşmeyi kısmen sona erdiren nitelikteki değişiklikler yapılması halinde acente, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil ederşekli ve maddi şartların varlığı halinde denkleştirme talep edebilmesi kanaatindeyiz. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi Acente bu hakkını değişiklik tarihinden itibaren bir önlem alınmadan, karşılığı olsun yıl içerisinde ih- bar ederek veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı değişiklik yaparken bu hakkın saklı tutulması şartıyla sözleşmenin bütün olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması sona ermesinden durumunda da bunun altında talep edilebilmelidir. Aksi takdirde, sözleşmenin sona ermesi halinde yapılan değişiklikten dolayı denkleştirme talep etme imkânı bulamayacaktır. Ayrıca TTK m.122/5 göre hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek satıcılık ile ben- zeri diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin de yukarıdaki şekillerde kıs- men sona ermesi hâlinde de aynı şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektirçözüm üretilmesi gerekmektedir. Sonuç olarakolarak TTK m.122`de belirtilen şekli şartlarından “sözleşmesinin sona ermesinden sonra” ifadesinin sonuna “...veya değiştirilmesinden sonra” ifadesinin ek- lenmesi, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdırdaha az problem çıkmasına sebep olacağı kanaatindeyiz.
Appears in 1 contract
Samples: Acentelik Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan Çalışmamızın konusunu oluşturan TBK m. 582/2 hükmü, asıl borçlunun yanılması veya ehliyetsizliği sebebiyle geçersiz olan yahut zamanaşımına uğramış bir ödeme aracı olan çek, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurasıl borç için şahsi teminat gösterilmesi durumunu ele alan bir düzenlemedir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet hüküm ilk bakışta, kefalet sözleşmesine hakim olan temel ilkelerden fer’ilik ilkesine istisna getiren ve yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında olan asıl borcu teminat altına alan bir kefalet sözleşmesinin geçersiz olacağını bildiği halde bu borca şahsi teminat gösteren bir kimsenin “garanti veren” olarak değerlendirilmesi gerektiğini düzenleyen bir hüküm gibi görünmektedir. 818 sayılı Borçlar Kanununda, TBK m. 582/2 hükmünün karşılığı olan m. 485/3 hükmü, esas itibariyle kefalet sözleşmesine ilişkin olmayıp garanti sözleşmesine ilişkin bir düzenleme getirmekteydi. eBK m. 485/3 hükmü uyarınca, asıl borçlunun yanılma yahut ehliyetsizliğini bilerek şahsi teminat veren kimsenin, geçersizlik sebebine rağmen ifada bulunması, sözleşmeyi “muteber” hale getirmekteydi. Bu bakımdan eBK m. 485/3 hükmüyle amaçlananın, yanılma ya da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı ehliyetsizlik sebebiyle geçersiz olan bir asıl borcun yerine getirileceğine ilişkin garanti sözleşmesi yapan kimseye özel bir korunma imkanı tanımak ve onu kefalet sözleşmesi bakımından geçerli olan ehliyet ve şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektirkurallarının kapsamına dahil etmek olduğu söylenebilmekteydi. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe kefile benzer bir konumda olduğu düşüncesi ile hareket eden kimseye, bu kanaati ile uyumlu bir koruma sağlanmaktaydı. Buna karşılık, TBK m. 582/2 hükmünü, garanti sözleşmeleri için kefalete ilişkin geçerlilik koşullarının uygulanmasını sağlayan bir hüküm olarak değerlendirmek, gerçek kişiler tarafından verilecek her türlü şahsi teminatın kefalet sözleşmesinin geçerlilik koşullarına tabi olacağı düzenlemesini getiren TBK m. 603 hükmü karşısında anlamlı ve isabetli bir değerlendirme olmamaktadır. Zira bu hükümle, daha evvel Yargıtay kararları yoluyla desteklenen kefalete ilişkin koruyucu hükümlerin uygulama alanının genişletilmesi fikri, yasal bir dayanak kazanmıştır101. Bu bakımdan TBK m. 582/2 hükmü değerlendirilirken ehliyetsizlik ve yanılma noktalarında bağımsız olarak şahsi teminat sorumluluğu üstlenen kişi bakımından sorumluluğun bağımsız yönünün asıl borcun geçersizliğinin ileri sürülmesiyle ortaya çıkacağının, asıl borçlunun geçersizliği ileri sürmediği durumda ise teminat gösteren kişinin kefil sıfatıyla sorumlu olacağının ve böylece halefiyet imkanından da yararlanacağının kabulü isabetli olacaktır. Bu bakımdan TBK m. 582/2, eBK m. 485/3’ten ayrılarak asıl borçtaki yanılma veya ehliyetsizlik durumunda kefalet sözleşmesinin “muteber” olup olmadığından bahsetmemiş, bu halde de kefalet sözleşmesine ilişkin kuralların uygulanacağını hüküm altına 101 ÇINAR, 2020, s. 423. almıştır. Ayrıca eBK m. 485/3 hükmünden farklı biçimde, TBK m. 582/2 hükmü zamanaşımı hususunu da hükmün kapsamına dahil etmiştir. Burada önem arz eden husus, TBK m. 582/2 hükmünün getiriliş amacının esasen bazı yönlerden garanti, bazı yönlerden ise kefalet sözleşmesi biçiminde ortaya çıkan karma tipli sözleşmelerin temelinde şahsi teminat veren kişinin “kefil olma niyetinin” olduğunun unutulmaması ve bu sebeple bu sözleşmelerin kefalet sözleşmesine ilişkin hükümler çerçevesinde ele alınması gerektiğidir. Böylelikle TBK m. 582/2 hükmü ile kefilin veya garanti verenin bağımsız şahsi teminat sorumluluğunun da sınırları TBK m. 603 hükmü aşılmadan çizilmiş olacaktır. Fikrimizce, öğretideki genel eğilimin ve Yargıtay’ın görüşünün aksine, TBK m. 603 hükmü ile birlikte değerlendirildiğinde TBK m. 582/2 hükmünün, geçerli olmayan bir asıl borcun ifa edilmesini tekeffül ederek kefaletten daha ağır bir sorumluluk üstlenen kişiler bakımından önemli bir koruma getirmediği açıkça görülmektedir. Bu anlamda TBK m. 582/2 hükmünün, kişisel teminat veren kimsenin, asıl borcun geçerli olarak varlığını sürdürdüğü dönemde kefil sıfatıyla sorumlu olacağı; buna karşılık asıl borcun geçersiz hale geldiği dönemde ise garanti veren olarak halefiyet imkanından yararlanması mümkün olmayan bir kişisel teminat borçlusu olarak değerlendirilebileceği genel bir duruma işaret ettiğinin kabul edilmesi isabetli olacaktır. TBK m. 582/2 hükmü uygulanırken, şahsi teminat veren kişinin teminat sorumluluğunu üstlendiği esnada, asıl borç ile ilgili geçersizlik sebebinin farkında olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Zaten baştan itibaren tipik bir kefalet sözleşmesi olarak yapılmış olan bir kefalet sözleşmesinde, bu sözleşmenin dayandığı asıl borç ilişkisinde borçlunun yanılma ya da ehliyetsizliğinin sonradan öğrenilmesi, sözleşmenin garanti sözleşmesine dönüşmesine sebep olmayacaktır; zira bu halde fer’ilik ilkesi gereğince kefilin sorumluluğu da ortadan kalkar. Teminat veren, asıl borçlunun yanılmasını veya ehliyetsizliğini bilmeden yahut bilmesine rağmen iptal hakkının kullanılması bozucu koşuluna veya yasal temsilcinin onay vermesi geciktirici koşuluna bağlı bir olarak kefil olmuşsa, bu halde TBK m. 582/2 hükmünün uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün alanı bulması söz konusu değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan Zira bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma takdirde gerçek bir kefalet sözleşmesi akdedilmiş olacak ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle iptal hakkının kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek yahut yasal temsilcinin onay vermemesi üzerine fer’ilik ilkesi gereğince zaten kefilin sorumlu tutulması mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdır.
Appears in 1 contract
Samples: Kefalet Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan Sözleşmeden doğan bir ödeme aracı olan çekborcun ifasının, nakdi ödeme sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkan bir hukukî engel nedeniyle mümkün olmaması anlamına gelen hukukî imkânsızlık durumunda, borcun ifasının TBK 112/136 anlamında imkânsız hale geldiği kabul edilmelidir. Tüm imkânsızlık hallerinde olduğu gibi, hukukî imkânsızlık hallerinde de sözleşmede kararlaştırılan edimi aynen ifa borcu sona erer. Geçici hukukî imkânsızlığın söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçlarınolduğu durumlarda ise aynen ifa borcu sona ermeyip, hala hukukî engel var olduğu sürece ertelenir. Aynen ifa borcunun sona ermesi veya ertelenmesi nedeniyle taraflardan herhangi birinin uğradığı zararın tazminini karşı taraftan talep edebilip edemeyeceği, imkânsızlıktan taraflardan hangisinin sorumlu olduğuna bağlıdır. Söz konusu sorumluluk öncelikle taraflar arasındaki sözleşmeye, bu konuyu düzenleyen bir sözleşme hükmünün bulunmaması halinde ilgili kanun hükümlerine göre belirlenir. Hukukî imkânsızlıktan taraflardan hiçbirinin sorumlu olmadığı hallerde, sona eren aynen ifa borcunun yerine herhangi bir tazminat borcu da doğmaz. Buna karşılık borçlu kural olarak karşı edimi talep hakkını kaybeder. Açıklanan şekilde sona eren borçları teminat altına alan fer’i haklar da sona erer. Alacaklı, borçlunun imkânsız hale gelen edim yerine elde ettiği ikame değerin veya böyle bir değere ilişkin talep hakkının kendisine devrini talep edebilir. Alacaklı ikame değeri talep ettiği takdirde, kendi edimini de yerine getirmek zorundadır. Taraflardan hiçbirinin sorumlu olmadığı geçici hukukî 154 Gauch/Xxxxxxx/Xxxxxxxxxx, s. 65 N. 2461. 155 Buna karşılık bir diğer görüşe göre, TBK 110’da (OR 95) yer alan “dönme” kavramını teknik anlamıyla dönme olarak anlamamak gerekir: Söz konusu hüküm borçluya genel olarak sözleşmeyi sona erdirme imkânı tanımakta olup, borçlu TBK 125/II (OR 107/II) uyarınca sözleşmeden dönebileceği gibi, sözleşmeyi ayakta tutup, kendi edimini ifa etmeksizin, fark teorisine göre müspet zararının tazminini de talep edebilir: Xxxxxx, s. 326; aynı görüşte: Xxxxx/Xxxxxxx/Xxxxxxxxxx, s. 65 N. 2462; Xxxxxx, s. 948 N. 93. imkânsızlık halinde ise borçlu, temerrüdün kusura bağlı olmayan sonuçlarıyla karşı karşıya kalır. Böylece alacaklı, şartları gerçekleştiği andan itibaren sözleşmeyi yerine göre dönme veya fesih yoluyla sona erdirebileceği gibi, hukukî engel ortadan kalktıktan sonra borcun aynen ifasını da talep edebilir. Hukukî imkânsızlıktan borçlunun sorumlu olduğu hallerde, sona eren aynen ifa borcu, tazminat borcuna dönüşür. İmkânsızlık nedeniyle sona eren ifa yükümünün teminatı olarak kurulmuş kefalet, rehin ve sair fer’i haklar, tazminat borcu için de güvence teşkil ederler. Edim konusunun değerinin zarar olarak hesabında, alacaklının talebine bağlı olarak, kendisi için en önemlisi konumundadıruygun zaman noktasındaki değer esas alınmalıdır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde Alacaklının tazminat talebi kural olarak aynen ifa borcunun muacceliyetinden itibaren on yıllık genel zamanaşımı süresine tâbidir. İmkânsızlığın aynen ifa borcunun muacceliyetinden sonraki bir zamanda gerçekleşmesi halinde ise zamanaşımı süresi, imkânsızlık anından itibaren işlemeye başlamalıdır. Alacaklı tazminat yerine, aynı şartlar altında, varsa ikame değeri de talep edebilir. Zararı hesaplanırken mübadele teorisini tercih eden alacaklının kendi edimini yerine getirmesi gerekirken, zararının fark teorisine göre hesaplanmasını isteyen alacaklı kendi edimini yerine getirmekten kaçınabilir. Borçlunun sorumlu olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurgeçici hukukî imkânsızlık hallerinde ise alacaklı geçici nitelikteki hukukî engelin ortadan kalkmasından sonra borcun aynen ifasıyla birlikte gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, şartları gerçekleştiği andan itibaren TBK 125 ve yerine göre TBK 126’dan doğan haklarını kullanabilir. Zilyetliğin devri için belirli bir süre konulmuş (belirli vadeli) ticari satış sözleşmesinde alıcının müspet zararını talep ettiği kabul edildiğinden (TBK 212/II), alıcı ancak derhal satıcıya bildirmek şartıyla borcun aynen ifasını isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Hukukî imkânsızlıktan alacaklının sorumlu olduğu hallerde, tarafların sözleşmede kararlaştırılan borçları aynen ifa yükümü karşılıklı olarak sona erer. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmışdurumda alacaklı, borçlunun uğradığı zararı TBK 112 uyarınca tazmin etmelidir. Tazminatın kapsamı belirlenirken, borçlunun edim yükümünden kurtulmasının sonucu olarak elde ettiği veya elde etmeyi kötüniyetle ihmal ettiği her türlü yarar veya sağladığı her türlü tasarruf, tazminattan indirim sebebi olarak dikkate alınmalıdır. Alacaklının tazminat borcu, TBK 146 uyarınca on yıllık zamanaşımına tâbidir. Borçlunun imkânsız hale gelen edim dolayısıyla elde ettiği bir ikame değer varsa tazminat ödeyen alacaklı bunun kendisine verilmesini talep edebilir. Tazminat borçlusu alacaklının edimini güvence altına alan fer’i haklar, tazminat borcu için de geçerliliklerini korur. Hukuki imkânsızlıktan her iki tarafın da sorumlu olduğu hallerde ise her iki taraf da birbirinden TBK 112 uyarınca tazminat alacaklısı olup, her iki tazminatın da karşı tarafın kusuru oranında indirilmesi gerekir. Eser sözleşmesinde TBK 485/I uyarınca, yüklenicinin borcunu ifası, iş sahibinin kusurundan kaynaklanmayan ancak onunla ilişkili bir sebeple sürekli olarak imkânsız hale gelirse, yüklenici o ana kadar eserin meydana getirilmesiyle ilgili olarak yaptığı masrafın karşılanmasını isteyebilir. Eser meydana getirme borcunun imkânsızlaşmasına iş sahibi kusuruyla neden olmuşsa, TBK 485/II uyarınca yüklenici müspet zararının tamamının karşılanmasını talep edebilir. Ancak bu durumda yüklenicinin eseri meydana getirme borcundan kurtulmasının sonucu olarak elde ettiği veya kötüniyetle elde etmeyi ihmal ettiği her türlü yarar ile sağladığı her türlü tasarrufun tazminattan indirilmesi gerekir. Keza, gerek TBK 485/I, gerekse 485/II kapsamındaki olaylarda, zararın yüklenicinin davranışları nedeniyle artan kısmının, TBK 52/I uyarınca tazminattan indirilmesi gerekir. Alacaklının sorumlu olduğu geçici hukukî imkânsızlık, kural olarak alacaklı temerrüdü oluşturur. Bu nedenle borcun muacceliyeti hukukî engelin var olduğu süre kadar ertelenmiş olacağından, alacaklı borçlu temerrüdüne bağlı hakları kullanamaz. Geçici hukukî imkânsızlık ortadan kalkıp, ifa mümkün hale geldikten sonra alacaklı yalnızca borcun aynen ifasını talep edebilir; aynı yönde Yargıtay kararlarında borçlu da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştırborcunu aynen ifa ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bir şeyin teslimine ilişkin borçlarda, borçlu alacaklının sorumlu olduğu geçici imkânsızlık süresince edim konusu için yaptığı masrafların karşılanmasını, vekâletsiz iş görme hükümlerine göre (TBK 529) alacaklıdan talep edebilmelidir. Diğer yandansözleşmelerde ise borçlu, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştirgeçici hukukî imkânsızlık nedeniyle masrafında meydana gelen artışın karşılığını alacaklıdan isteyebilmeli, alacaklı temerrüdüne bağlı olarak tasarruf ettiği giderler veya işgücünü başka şekilde kullanmak suretiyle elde ettiği yararlar ise borçlunun toplam masraf alacağından düşülmelidir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştirTBK 110 uyarınca sözleşmeden dönen borçlu da alacaklıdan menfî zararının tazminini talep edebilmelidir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdır.AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi AÜSBFD : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi BasK : Basler Kommentar
Appears in 1 contract
Samples: Legal Impossibility of Performance in Contractual Obligations
SONUÇ. İktisadi açıdan Satış sözleşmesine konu olan malda ayıp olması durumunda alıcının sa- hip olduğu bedelde indirim seçimlik hakkının hukuki niteliğinin ne olduğu hususunda farklı görüşler yer alsa da kannatimizce bu yenilik doğuran bir ödeme aracı haktır ve alıcı tek taraflı irade beyanı ile bu hakkı seçmiş olur. Beyanın satıcı- nın hakimiyet alanına ulaşması ile de bu yenilik doğuran hak sonuçlarını ken- diliğinden doğurur. Söz konusu bedelde indirim hakkının kullanılması sonucu bedelde indi- rimin nasıl yapılacağına ilişkin kanunda net bir ifade yer almazken Yargıtay genel olarak nispi metodun uygulanması yönünde bir görüş benimsemektedir. Nitekim bu yöntemin satılanın ucuz veya pahalı olmasına göre sağlanan karın göz önünde tutulması bakımından adalete en uygun olan çekmetod olduğu söyle- nebilir. Alıcı, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçlarınbedelde indirim hakkıyla birlikte zararın giderilmesini isteyebileceği gibi sadece uğradığı zararın tazmini de isteyebilecektir. Alıcı bu noktada sadece zararın tazminin talep etmişse, hala en önemlisi konumundadırsatılanda ayıp bulunması TBK m. 112’de dü- 55 TKHK. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu m. 12’ye göre de, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda bu süre taşınmazın tesli- minden itibaren beş yıldır. Ayrıca TBK m. 478 gereğince eser sözleşmesi çerçevesinde yüklenici ayıplı bir eser meydana getirmiş ise, bu sebeple açılacak davalar da teslim ta- rihinden başlayarak, taşınmaz yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. zenlenen gereği gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurifa etmeme niteliğini taşıyacağı için, alıcı ifaya olan menfa- atini talep edebilecektir. Bedelde indirim hakkını kullanılması ile birlikte zara- rın giderilmesi noktasında ise bir ayrım yapmak gerekecektir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştırhususta se- çimlik hakkın kullanılması sadece satılandaki değer eksikliğini giderecektir. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama tek başına değer eksikliğinin giderilerek ayıbın telafi edilmesi alıcının uğradığı zararı tam olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektirkarşılayamayabilir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektirdurumda alıcı, seçimlik hak- kını kullanarak tamamıyla karşılayamadığı olumlu zararının tazmini TBK m. 112 ile karşılayacaktır. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektirdoğrultuda satıcı, aleyhine olan kusur karinesini çürüterek sorumluluktan kurtulabilecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre Alıcı bedelde indirim hakkını kullanırken bazı kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil edersınırlamalara tabi- dir. Bu tercih edilse dahinoktada, uygulanacak cezanın satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı bedelde indirim hakkını kullanamayıp, sözleşmeden dönme veya satılanın ayıp- sız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilecekken; satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok olmuşsa veya alıcı onu başkasına devretmişse ya da orantılı olması gerekir. Kanaatimizcebiçimini değiştirmişse alıcı, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada sadece değerindeki eksiklik karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdırsatış bedelinden indirilmesini isteyebilecektir.
Appears in 1 contract
Samples: Sales Contracts
SONUÇ. İktisadi açıdan TBK’da tanımı yapılmayan konut, bireyin barınma ihtiyacına cevap veren ve çevreye karşı asgari koruma sağlayan bir ödeme aracı olan çekyapı olarak kabul edil- mekle birlikte, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçlarıntaşınır yapıların konut sayılıp sayılamayacağı noktasında öğretide bir görüş birliği yoktur. Çatılı işyerinin ise sınai veya ticari faali- yetlerin yürütüldüğü, hala en önemlisi konumundadırüstü örtülü yapı olduğu kabul edilmektedir. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte Yargıtay üstü örtülü yapılar içermekle birlikte esas olarak bunların dışındaki alanların kullanıma hizmet ettiği kiraları çatılı işyeri kirası olarak kabul etmemektedir. TBK’nın 347 ve devamındaki maddelerinde konut ve çatılı işyeri kira- larına özgü sona erme sebepleri düzenlenmiş olup, burada dava ve bildirim yoluyla olmak üzere iki ayrı yol düzenlenmiştir. Bildirim yoluyla fesih için TBK’da fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmadıkça geçerli olmayacağı düzenlenmişse de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurbu geçerlilik şartını, konut ve çatılı işyeri kiralarında genel hükümler gereği fesih hakkının kullanıldığı durumlar için de kabul etmek gerekir. Belirli süreli kira sözleşmeleri sürenin bitimiyle kendiliğinden sona ermeyeceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştırkira sözleşmelerinin herhangi bir sebep göstermeksizin bildirim yoluyla feshi için kiracıya, kira süresinin bitiminden en az on beş gün önce kiraya verene bildirimde bulunmak şartıyla fesih hakkı tanınmış iken, kiraya verenin ise bu hakkı ancak on yıllık uzama süre- sinin sonunda, uzama yılının bitiminden en az 3 ay önce kiracıya bildirimde 168 Aydoğdu/Kahveci, s. 625. 1592 Av. Xxxxxx XXXXXX bulunmak şartıyla kabul edilmiştir. Yargıtay’a göre fesih bildiriminin, uzama yılının bitimine en az 3 ay kala kiracının eline ulaşması gerekir. Xxxx sözleş- mesinin beş-on yıl gibi uzun süreler için yapıldığı durumlarda, on yıllık uzama süresinin beklenmesi kiraya veren için haksız sonuçlar doğuracaktır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın taraftan 6101 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780getirilen hüküm gereği TBK’nın yürürlüğe girdiği 1.7.2012 tarihinde on yıllık uzama süresi dolmamış olmakla birlikte geri kalan süre beş yıldan daha kısa olan belirli süreli kira sözleşmeleri hakkında, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl sonra yani 1.7.2017’ye kadar, söz konusu bildirim yoluyla fesih hükmü uygulanmayacaktır. maddesinde değişikliğe gidilmiştirYargıtay’a göre bu hüküm 3 ay önceden kiracıya gönderilecek bildirimin de 1.7.2017’ye kadar ertelendiği anlamına gelme- mekte olup, kiraya verenin bu tarihten en az 3 ay önce yani 1.4.2017’ye kadar kiracıya bildirimi ulaştırarak, sözleşmeyi 1.7.2017’de sona erdirebile- ceği kabul edilmelidir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde ise, kiracı her zaman kiraya veren ise sözleşmenin başlangıcından on yıl geçtikten sonra, altı aylık kira döne- minin sonu için, üç aylık fesih bildirim süresine uymaları şartıyla kira söz- leşmelerini herhangi bir gerekçe göstermeksizin feshedebilirler. Fesih bildiriminin, kiraya verenler arasında paylı mülkiyet varsa pay ve paydaş çoğunluğu ile, elbirliğiyle mülkiyet varsa tamamı tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştirkeşide edilmesi gerekmektedir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğuDava yoluyla kira sözleşmesinin sona ermesi ise, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektirbildiriminin yeterli olmadığı, mahkemeye başvurulması gerektiği durumları ifade eder. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve Tahliye davası olarak anılan bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek yola kiracının başvurması mümkün değildir. AncakTBK’da dava yoluyla kira sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümlerin kiracı aleyhine değiştirilemeyeceği düzenlenmişse de, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması kiracının tüzel kişi veya TTK’ya göre tacir olduğu işyeri kiraları için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektirsöz konusu hüküm 8 yıl süreyle ertelenmiştir. Bu cezanın halde taraflar arasındaki sözleşme hükümleri, burada bir hüküm yoksa mülga Borçlar Kanunu uygulanacaktır. Dava yoluyla kira söz- leşmesinin sona erdirilmesi sebepleri kiraya verenden kaynaklanan sebepler ve kiracıdan kaynaklanan sebepler olarak iki ayrı başlıkta düzenlenmiştir. Kiraya verenden kaynaklanan sebeplerin ilki, kiraya verenin kendisi, eşi, xxxxxxx, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin konut gereksiniminin olması halidir. Madde gerekçesinden atıfla, kiraya verenin yardım nafakası vermekle yükümlü olduğu kardeşleri diğer kişilere örnektir. Kiraya verenin yeğeni, eski eşi bu kapsama dahil değil iken, evlatlığı altsoyu olması sebebiyle madde kapsamına dahildir. Yargıtay’a göre kiraya veren olmayan malik de bu davayı açabilir. Tüzel kişilerin barınma ihtiyacı olamayacağından bu sebebe dayalı dava açamaya- cakları kabul edilmelidir. Öte yandan Yargıtay’ın yerleşik ihtiyaçları uya- rınca konut gereksiniminin gerçek, samimi ve zorunlu olması ve bu hususu davacı tarafından ispatlanması gerekir. İkinci sebep ise, ilk sebepte saydığımız kişilerin işyeri gereksinimidir. Konut sebebiyle tahliyeden farklı olarak burada kiraya veren sıfatına sahip olan tüzel kişiler de dava açabilir. Yargıtay kararlarının aksine tüzel kişi- lerin, çalışanlarının lojman ihtiyacı sebebiyle tahliye davası açamamaları gerekir. Nitekim tüzel kişinin konut gereksiniminden bahsedilemeyeceği gibi, lojman gibi barınma yerleri de tüzel kişinin işyeri ihtiyacının kapsamına girmez. Gereksinimin gerçek ve samimiliği bakımından Yargıtay, konut kiralarından farklı olarak işyeri kiralarında, kiraya verenin kirada olmasını tek başına yeterli saymamakta, tahliye tehdidi altında olmasını veya ihtiyaç duyduğu işyerinin en az kendisinin kirada olduğu işyeri kadar elverişli olmasını aramaktadır. Üçüncü olarak kiralananın yeniden inşasının veya imar amacıyla ona- rımı, genişletilmesi veya değiştirilmesinin gerekli olması tahliye sebebi ola- rak kabul edilmiştir. Kanunda söz konusu onarım, genişletme veya değiş- tirme işlemleri sırasında yapının kullanımının da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektirimkansız olması gerektiği aranmıştır. Dördüncü olarak yeni malikin kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişilerin konut veya işyeri gerek- sinimidir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil sebebe dayalı davanın süre şartı farklılık arz eder. Öte yandan ilk üç sebepte geçerli olan 3 yıl süreyle yeniden kiralama yasağı durumu, Kanunda açıkça yazmasa da bu sebep için de geçerli kabul edilmelidir. Kiracıdan kaynaklanan sebeplerin ilki ise, kiracının yazılı tahliye taahhüdüdür. Taahhüdün geçerliliği, kiralananın tesliminden sonra, yazılı olarak verilmesi ve tahliyenin belli olmasına bağlıdır. Bu tercih edilse dahianlamda şarta bağlı tahliye taahhüdü geçerli olmamalıdır. Maddede belirtilmemiş olsa da, uygulanacak cezanın taahhüdün geçerliliği için kira sözleşmesinin yapılmasından sonra verilmiş 1594 Av. Xxxxxx XXXXXX olması da orantılı olması gerekiraranmalıdır. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı Bu xxxx xxxxx olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesisadece kiraya veren başvurabilir. Bu tahliye sebebinde dava açmaya alternatif olarak icra takibi yapma yolu da öngörülmüştür. İkinci olarak kiracıya çekilmiş iki haklı ihtar tahliye sebebi olarak kabul edilmiştir. İhtarların haklı ve yazılı olması gerekmekte, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde Yargıtay uyarınca da ihtarlarda hangi ayın kira bedeli olduğu, miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bu bedelin ödenmesi gerektiği bilgisi yer almalıdır. Burada bir yandan kredi anlamda gönderilen ihtarın kira- cının kira bedelini zamanında, haksız olarak ödemediğinin tespiti işlevi vardır. Yargıtay’a göre belirsiz süreli kira sözleşmelerinde ve kira bedelinin yıllık ödenmesi kararlaştırıldığı kira sözleşmelerinde iki haklı ihtar oluşmaz. İki haklı ihtarın ya bir yandan kira yılında ya da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı kira yılını aşan süre içinde çekilmiş olması gerekmektedir. Üçüncü olarak, kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçede veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin konutunun bulunması ve sözleşme kurulurken kiraya verenin bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereğidurumu bilmemesi tahliye sebebi sayılmıştır. Elverişlilik değerlendirilirken, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek kiracının durumu da göz önünde bulundurulmalı, yani kiralanan sübjektif olarak da elverişli olmalıdır. Büyükşehir belediyeleri göz önünde bulundurularak, gerekçede belirtildiği üzere konutun aynı belediye sınırları içinde olması durumu madde kapsa- mından çıkarılmış, dolayısıyla maddenin kapsamı daraltılmıştır. Xxxx sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin genel hükümlerden konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerine de uygulanabilen hükümler vardır. Bunlar taraflar için bulunması gereken şartları kira ilişkisinin devamını çekilmez hale getiren önemli sebebin varlığı, kiracının bedel veya yan giderler bakımından temerrüdü, kiracının özen ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumundasaygı borcuna aykırı davranması, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı kiracının iflası, kiraya verenin borçlarına aykırı davranması halleri olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdırsıralanabilir.
Appears in 1 contract
Samples: Kira Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan Kullandırma borcu doğuran sözleşmelerden doğan hak, çalışma- mızın başında belirtmiş olduğumuz üzere, hak sahibinin ölümüyle orta- dan kalkar, ölenin terekesi içinde bir ödeme aracı olan çekdeğer olarak yer almaz ve miras- çılarına miras yolu ile intikal etmez. Xxxx sözleşmeleri de kullandırma borcu doğuran sözleşmelerdendir. Xxxxxxx genel hükümleri arasında yer alan 333. madde, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurkullandırma sözleşmelerine özgü bu ilkeye istis- na teşkil eder bir nitelik taşımaktadır. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye hükme göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek kira sözleşmesi- nin kiracı tarafının ölümü söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesikira sözleşmesi sona ermemekte; tam tersine kiracının mirasçıları, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil ederkira sözleşmesine kiracı sıfatıyla devam edebilmektedirler. Xxxx sözleşmesini sona erdirmek iste- yen müteveffa kiracının mirasçıları ise; diledikleri takdirde feshi ihbar dönem ve sürelerine uymak suretiyle, mevcut kira sözleşmesini sonlan- dırabilmektedirler. Konut ve çatılı işyeri kiralarını düzenleyen hükümler arasında yer alan TBK madde 356’da da, kiracının ölümünün sözleşmeye etkisi düzenlenmiştir. Bu tercih edilse dahidüzenlemeye baktığımızda bir kez daha temel ilke- den kopulduğunu ve kiracının ölümünün kira sözleşmesini sona erdir- mediğini görürüz. Konut ve çatılı işyeri kiracısı ölünce, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekirkira sözleşmesi ortadan kalkmayıp devam edecek; konut kiralarında kiracı ile birlikte oturanlar, çatılı işyerlerinde ise, ölen işyeri kiracısının ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten mirasçıları, kira sözleşmesini kiracı sıfatıyla sürdüreceklerdir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekteTBK madde 356 düzenlemesi, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında özel intikal kuralı içerir. Özel intikal kuralı bulunduğunda, ölen kiracıya ait olan ve kira sözleşmesin- den doğan alacak hakkı, ona ait tereke değerleri içerisinde yer almaz. Mirasçılarına yani külli haleflerine intikal etmez. Ölen kiracıya ait olan kullanma hakkı, madde düzenlemesinde işaret edilen kişilere geçer. Konutlarda kiracı ile birlikte oturanların, çatılı işyerlerinde kiracının ortağı olanların ya da ortakların aynı meslek ve sanatı yürüten miras- çılarının kiracı sıfatıyla mevcut kira sözleşmesine devam edebilmeleri için; ölen kiracının külli haleflerinin bu iddia ileri sürülmeli) durumundakonudaki tavırlarına bakmak, ancak onlar kira sözleşmesine taraf olmak istemedikleri takdirdedir ki, bu iddianın takibi herhangi imkanı TBK madde 356 düzenlemesinde adı belirtilenlere tanımak, bu hükmün bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği intikal kuralını düzenlediği gerçeğinin göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdırardı edil- mesi anlamına gelir.
Appears in 1 contract
Samples: Kira Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan Xxxx sözleşmesi, taraflar arasında sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerden biridir. Bu nitelikte bir ödeme aracı olan çeksözleşme oluşu, nakdi ödeme sözleşmede çeşitli değişikliklerin gerçekleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Nitekim sözleşmenin ilerleyen dönemlerinde, tarafların ihtiyaçlarına göre çeşitli değişiklikler yaşanabilmektedir. Bu değişikliklerden biri de kira sözleşmesinin taraflarında görülen değişikliktir. Taraflar sözleşmeyi sona erdirmek yerine, kiracı ya da kiraya veren tarafın yerine üçüncü bir kişinin sözleşmeye dahil olmasını ve sözleşmenin devam ettirilmesini kararlaştırabilirler. Bu sayede sözleşmeden süresinden önce ayrılan taraf, fesih sebebiyle karşı tarafa tazminat ödemek zorunda kalmamaktadır. Bazen de tarafların iradesine gerek bulunmaksızın, kanun gereği taraf değişikliği gerçekleşebilmektedir. Tarafların iradesi sonucunda ya da kanun hükmü gereğince gerçekleşen taraf değişikliği, çeşitli sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bu sonuçlardan biri de mevcut teminat ilişkileri hakkındadır. Fakat hukukumuzda tüm taraf değişikliği hâllerinde ve her türlü teminat hakkında uygulanabilecek bir kural mevcut değildir. Değişikliğin sözleşmenin hangi tarafında gerçekleştiğine ve teminatın türüne ve kim tarafından sağlandığına göre sonuçlar değişmektedir. Tarafların iradesine bağlı olarak kiracının değişmesi TBK m. 323’te özel olarak düzenlenmiştir. Devir için kanunda ifade edilen şartların gerçekleşmesi hâlinde, sözleşmeyi devralan üçüncü kişi, kira ilişkisinde kiracının yerini alır ve kira ilişkisinden ve kanundan doğan bütün hak ve borçlar üçüncü kişiye ait olur. Xxxx sözleşmesinde kiracının değişmesi durumunda, ilk kiracı ya da üçüncü kişiler tarafından sağlanan teminatlar hakkında TBK m. 198/II’nin kıyasen uygulanacağı kabul edilmektedir. Buna göre devreden kiracı tarafından sağlanmış, para, kıymetli evrak ve ipotek gibi ayni teminatlar devirden sonra da geçerliliklerini korur. Fakat kiraya veren lehine sağlanan teminat, kiracı tarafından değil de üçüncü bir kişi tarafından sağlanmışsa,teminatın geçerliliği, teminat sağlayanın yazılı rızasına bağlıdır. Üçüncü kişilerin devre rıza göstermemeleri hâlinde, söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadır. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudur. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu yapılmıştır. Diğer yandan, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandan, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı olması gerekir. Kanaatimizce, herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdır. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmen, ağırlıklı görüş, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıp, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektir. Sonuç olarak, kanun koyucu çekin iktisadi açıdan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarak, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdır.teminatlar
Appears in 1 contract
Samples: Kira Sözleşmesi
SONUÇ. İktisadi açıdan Kredi açma sözleşmesi, banka ile müşteri arasında kurulan, isimsiz, sürekli edimli, bankanın kararlaştırılan limite kadar krediyi müşterinin emrine hazır tutma ve kullandırma; müşterinin ise kullandığı kredi ile birlikte faiz ve provizyon ödeme borcu altına girdiği, tarafların karşılıklı güveninin ön planda olduğu bir ödeme aracı olan çekçerçeve sözleşmedir. Uygulamada bankalar, nakdi ödeme söz konusu olmaksızın yapılan ödemelerde kullanılan araçların, hala en önemlisi konumundadırkredi açma sözleşmesine ekledikleri hükümler ile hem kredi kullandırma hem de kullanılacak kredinin şartlarını belirleme yetkisini kendi uhdelerinde tutmaktadırlar. Çekin düzenlenmesi hususunda diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi çekte de şekle sıkı sıkıya bağlılık söz konusudurBuna ek olarak müşterilerinden teminat göstermelerini talep etmekte ve bunu sözleşmenin olmazsa olmazı haline getirmektedirler. Bu kapsamda Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen çekin zorunlu unsurlardan birinin dahi eksikliğinde senet geçersiz kılınmış; aynı yönde Yargıtay kararlarında da şekle bağlılık esasına vurgu Borçlar Kanunu ile kefalet sözleşmesinde birçok yenilik yapılmıştır. Diğer yandanBunlardan birisi de mülga Borçlar Kanunu’nda yer almayan “kefaletten dönme” kurumunun, kanun koyucu bu katı tutumunun yanında bazı şekil şartlarının bulunmamasına rağmen senedi geçerli saymaya devam etmiştirTBK m. 599 ile hukukumuza girmesidir. Çeke ilişkin hükümleri düzenleyen temel iki kanun bulunmaktadır Kanun koyucu, hakkaniyet gereği kefile dönme hakkı tanımakla birlikte, bunu belirli şartlara tabi tutmuş ve bu iki kanunda çekin şekil şartları farklı şekilde düzenlenmiştirkefilin istediği anda sözleşmeden dönebilmesini engellemiştir. TTK m. 780 ve 781’de çekin zorunlu ve alternatif unsurlarına yer verilmiş olup zorunlu unsurdan birinin eksikliği geçersizlik yaptırımına tabi olmuştur. Diğer yandanKefaletten dönebilmek için öncelikle, ÇK’nın 2. maddesinde çek defterlerinin bankalar tarafından bastırılacağı hüküm güvence altına alınmış buna ek olarak çek defterlerinin her bir yaprağında yer alması gereken unsurlar tek tek sayılmıştır. Ancak Çek Kanunu’nda da belirtildiği gibi ÇK’da yer alan hususlar çekin zorunlu unsurlarını oluşturmayıp bu unsurların eksikliği çekin geçersizliğine neden olmayacaktır. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’nun 780. maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklik çerçevesinde çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod da eklenmiştir. Karekodlu çek ile yapılan sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler doğrultusunda çek yaprağının doğruluğu, keşidecinin geçmiş çek ödeme performansına dair bilgiler edinilebilecektir. Yine, çek alacaklıları, çek hesabı sahibine ve bu çeki düzenleyenlere ilişkin verilere karekod aracılığıyla erişim sağlayabilecektir. Böylece, Kredi Kayıt Bürosu X.X. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, yeni düzenleme ile lehine karekodlu çek düzenlenen lehdara, teslim aldığı çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetme zorunluluğu getirilmiştir. Çünkü, bankalar tarafından çek hesabı sahibi veya çek hesabına verilen çek yapraklarının hangilerinin düzenlenerek tedavüle çıkarıldığının, hangilerinin halen çek hesabı sahibi veya temsilcisinin elinde bulunduğunun tespit etmesini beklemek mümkün değildir. Ancak, kayıt dışılığı aşmaya çalışan bu düzenleme lehtara çeki karekod okutma ve bilgi paylaşım sistemine kaydetmeye zorlayacak bir düzenleme getirmemiştir. Çeke olan güvenin artırılması için 6728 sayılı Kanun ile yapılan diğer bir düzenleme, çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırımın eklenmesidir. Yapılan düzenlemeye göre, çekin yazılı bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazı durumunda, çekle ilgili karşılıksızdır işlemi yapılmasına neden olan keşideci hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmedilecektir. Buraya kadar normal duran düzenleme, devamında getirilen hapis cezası ile farklı bir boyuta ulaşmıştır. Şöyle ki, karşılıksız çek düzenleyen kişi; sahtecilik, hileli veya taksirli iflas, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarına karışmasa dahi, çekin karşılığının bankada bulundurmama fiilinden dolayı adli para cezasına mahkum edilecektir. Bu cezanın da ödenmemesi durumunda kamuya yararlı bir işte çalıştırılma kararı verilmeden doğrudan karşılıksız bir çek yaprağından dolayı para cezasının hapse çevrilmesine karar verilecektir. Bu düzenleme de gün miktarının nasıl belirleneceğini ve aynı miktar çekten dolayı belirlenen gün sayısının herkes için aynı olması nasıl sağlanacak sorularını gündeme getirecektir. Diğer yandan, çek bedelini çekin üzerinde bulunan keşide tarihine göre kanuni ibraz süresinden itibaren işleyecek ticari işlerde temerrüt faizi ile ödediğinde, ilgili mahkeme mahkumiyet hükmünün tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması ile hükümlü, hapisten çıkacak ve hakkında hükmedilen para cezasını ödemekten kurtulacaktır. Ancak, yapılan düzenleme, adli para cezasının infazı usulüne aykırılık oluşturması ve ceza hükümlerinin iktisadi düzende bireysel menfaatlerin korunması gerekçesiyle kullanılması nedenleriyle eleştiriye mahkumdur. Karşılıksız çek söz konusu olduğunda, diğer hukuki koruma yollarından faydalanmadan doğrudan ceza hukukuna gidilmesi, ceza hukukunun son çare olması ilkesine aykırılık teşkil eder. Bu tercih edilse dahi, uygulanacak cezanın da orantılı alınan alacağın henüz doğmamış olması gerekir. Kanaatimizceİkinci olarak asıl borçlunun, borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulmalı veya mali durumunun, kefalet sözleşmesi yapıldığı sırada kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü 86 Bu konuyla ilgili olarak: “Banka, iyiniyet kurallarına aykırı olarak, tahsis ettiği krediyi kullandırmayacak olursa, bu krediye güvenerek bazı teşebbüslere geçmiş olan kimsenin bir tazminat talebine maruz kalabilir...” (Xxxxxxxx, s. 333). olduğu ortaya çıkmış olmalıdır. Bahsedilen bu iki şart mevcut olduğu takdirde, kefil alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak kefaletten dönebilir. Kredi açma sözleşmelerinin kendine has niteliği ile kefaletten dönme kurumu arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Kefaletten dönmenin şartlarından olan “güvence altına alınan alacağın henüz doğmamış olması” kıstası bu ilişkinin sebebidir. Zira daha önce bahsedildiği gibi banka uygulamasında kredi açma sözleşmesinin kurulması ile taraflar açısından herhangi bir önlem alınmadan, karşılığı olsun veya olmasın kolayca çek düzenlenebilmesi, insanların gelirlerinin fazlaca üzerinde miktarı yazabilmesi ve çekin amacından uzaklaşarak bir yandan borç doğmaz. Ancak müşterinin yapacağı münferit kredi bir yandan da teminat aracı olarak kullanıldığı günümüz piyasasında sağlıklı bir sistem kurmak pek mümkün olmayacaktır. Bunu sistemi düzeltmeden işleyişi piyasanın aktörlerine bırakmak ve işleyişte aksaklık yaşanması durumunda da bunun altında tek başına insan unsurunu arayarak ceza hukukunu devreye sokmak, hukuk devletine yakışır bir tutum olmayacaktır. Çeke dayalı olarak kambiyo senetleri özgü takip yollarına başvurabilmek için şeklen geçerli bir çekin bulunması ve bu çekin süresinde bankaya ibraz edilip karşılıksızdır işleminin yaptırılması gereği, bizi çalışmamızda öncelikle geçerli bir çekten bahsedilmek için bulunması gereken şartları ve bu çekin muhatap bankada karşılığının olmaması durumunda, karşılıksız işleminin hangi şartlar altında yapılacağını ve bunun sonuçlarının neler olacağını incelemeye yöneltmiştir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde, karşılaşılan başlıca sorunlardan birisi, takip konusu çekteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması (sadece ödeme emrinin tebliği üzerine icra mahkemesine yapılan imzaya itiraz bu anlamama gelmemekte, bir sahtelik davası açılmalı veya en azından derdest bir hukuk davasında bu iddia ileri sürülmeli) durumunda, bu iddianın takibi herhangi bir ihtiyati tedbir kararı almadan durdurup durduramayacağıdırtalebinin banka tarafından kabulü ile borç doğar. Bu konuda doktrinde fikir ayrılıkları olmasına rağmendurumda banka, ağırlıklı görüşalacaklının talebini değerlendirip kabul edene kadar, takip konusu senetteki imza hakkında sahtelik iddiasında bulunulması durumunda takibin ayrıca TBK m. 599’da yer alan şartlar oluştuğu takdirde kefaletten dönmek mümkündür. Ayrıca müşteri limitin bir ihtiyati tedbir kararı almaya gerek olmadan HMK m. 209/1’deki açık hüküm gereği durması gerektiği yönündedir. Çünkü HMK m. 209/1 sahtelik iddiasına dayalı olarak açılan bir menfi tespit davasının sonucunu özel olarak düzenleyen bir hükümdür. Bu bağlamda İİK m. 72 her türlü sebebe dayalı olarak açılabilen menfi tespit davalarının sonuçlarını düzenleyen bir madde olarak değerlendirilmelidir. Çeke dayalı olarak yapılan kambiyo senetlerine özgü takiplerde karşılaşılabilecek diğer bir problem ise, hukuken mümkün olmamasına rağmen bir şekilde ileri tarihli çek, üzerinde yazılı olan düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmiş ve ödememe sebebi, çek üzerine, muhatap banka tarafından yazılmışsa ve alacaklı da bu çeke dayanarak kambiyo senetlerini özgü takipte bulunmak istemişse icra müdürünün bu takip talebini hangi gerekçeyle reddetmesi gerekeceğidir. Kanaatimizce bu ihtimalde her ne kadar çekte vade kabul edilmese kısmını kullanmış olsa bile, yapılan kanuni düzenlemelerle bunun zımnen kabul edildiği göz önüne alınıpkefilin aynı şekilde sözleşmeden dönerek kredinin henüz kullanılmamış kısmının sorumluluğundan kurtulması da kanaatimizce mümkün olmalıdır. Türk Borçlar Kanunu m. 599/II hükmü uyarınca, çekin vadesinin henüz gelmemesi sebebiyle takip talebini reddetmesi gerekecektirkefaletten dönmenin ardından, bankanın uğradığı menfi zararın kefil tarafından karşılanması gerekir. Sonuç olarak, Ancak kendisine kanun koyucu çekin iktisadi açıdan tarafından tanınan bir ödeme aracı olmasını ve halen uygulamada arz ettiği önemi göz önüne alarakhakkı kullanan kefil, gerek çekin şekil şartlarına ilişkin düzenlemeler yapılırken gerek çekin ödenmemesi üzerine uygulanacak yaptırımlar düzenlenirken gerekse de kambiyo senetlerine özgü takip yollarına ilişkin düzenlemelerde, çekin ticari hayattaki tedavül kuvvetini yavaşlatmayacak aynı zamanda çeke duyulan güveni de sarsmayacak düzenlemeler yapmalıdıraralarında hiçbir hukuki ilişki bulunmayan kredi müşterisinin dönme sebebiyle uğradığı zararı tazmin etmek zorunda değildir.
Appears in 1 contract
Samples: Kredi Açma Sözleşmesi