TARTIŞMA Örnek Maddeleri

TARTIŞMA. Her aile kuram+n+n temelindeki varsay+mlar toplumun değer yarg+lar+na dayanmaktad+r. Kuramlarda evrensel gibi duran bu varsay+mlar toplumlar+n ruh sağl+ğ+ ölçütlerini belirleyen normlar gibi kültüre özgüdür (Okman Fişek, 1996). Sadece bir ülkenin ortak kültürü bağlam+nda değil ayn+ ülke içinde sosyoekonomik veya demografik etkenlerle bile alt kültürlerde farkl+laşmaktad+r. Xxxxxxxx (1974)’e göre aile, kişileraras+ karş+l+kl+ davran+ş örüntülerinin zaman içinde oluşturduğu bir sistemdir. Kuramc+ya göre ailenin ilişki örüntüleri belli s+n+rlar içinde gelişir. Biri ailenin kendine özgü uyum ve uyumsuzluk halini oluşturan alt sistemken diğeri kültürel olarak var olup aile örgütlenmesini düzenleyen alt sistemdir. İkinci alt sisteme göre xxxx-xxxx ile çocuklar+ ay+rt eden bir hiyerarşi ile kar+-koca aras+nda “işlevsel karş+l+kl+ bağ+ml+l+k” olmas+ iki önemli kurald+r (Xxxxxxxx, 1974; aktaran Okman Fişek, 1996). Fakat aile içinde kad+n ve erkeğin konumunu tan+mlayan rol ayr+m+ varsa işlevsel bir karş+l+l+ktan söz edilemez (Kağ+tç+baş+, 1989). Kimlik ve benlik yap+lar+n+n temeli ailede at+lmaktad+r ve bu yap+lar+n gelişimleri aile içi ilişkilere bağl+d+r (Güvenç, 1998). Aile içi ilişkileri düzenleyen kurallar ise toplumsal yap+dan gelmektedir. Bu kurallar toplumun kültürel, estetik, dini ve ahlaki değerlerinden etkilenerek oluşan yaz+s+z ama kuşaklar aras+ geçirgenliği ve yapt+r+m gücü olan kurallard+r. Yaşa uygun cinsiyet rol tan+mlar+ yap+lmakta, xxxx-xxxx ve çocuk aras+ndaki görev ve sorumluluklar belirlenmektedir. Örneğin geleneksel yap+daki ailelerde, 14-15 yaşlar+ndaki çocuklar+n ailenin uygun gördüğü kişiyle evlenmesi kural olarak konur ve bireyin kabul etmesi için zorlan+rken; modern yap+l+ ailelerde küçük yaşta evlilik uygun karş+lanmaz. Ailelerde görev, sorumluluk, rol anlay+ş+ veya ilişkilerdeki kurallar sağl+k değerlerine, toplumsal kültürel düzeye, sosyoekonomik düzeye, yaşa göre değiştiğini görmekteyiz. Ailedeki hiyerarşik yap+n+n belirleyicilerinden biri de toplumsal cinsiyet anlay+ş+d+r. Örneğin ataerkil kültürel değerleri benimseyen ailelerde erkeklerin olduğu kadar kad+nlar+n da evi erkeğin yönettiği, çocuk bak+m+ yemek temizlik gibi ev işlerinin kad+n+n görevi olarak kabul edildiği kurallar hakimdir. Bu nedenle ailede çat+şmalar+ formüle ederken ve dolay+s+yla sapmalar+ (aile içi şiddet gibi) belirlemeye çal+ş+l+rken kültürel köken, sosyoekonomik düzey, toplumsal cinsiyet gibi etmenler dikkate al+nmal+d+r. Aile içinde eşler aras+ şiddeti etkiley...
TARTIŞMA. Mesane kanserinde klinik yaklaşım ve prognozu belirleyen en önemli belirteç T evresidir. Tanı ve evrelemede kullanılan en önemli yöntem TUR-M’dir [3]. Kas invazyonu gösteren tümörler ile kas invaziv olmayan yüzeyel tümörlerin ayrımının doğru yapılması, radikal farklılıklar gösteren tedavi yaklaşımlarının etkili şekilde uygulanabilmesi açısından önemlidir. Yüzeyel mesane kanserlerinin tedavisinde TUR-M esnasında yapılan rezeksiyon ve intravezikal tedaviler yeterli olmaktayken, invaziv mesane kanserlerinde parsiyel ya da radikal sistektomiye ek olarak kemo- radyoterapi uygulamaları gerekmektedir [2]. Evrelemenin doğru yapılması hastaların eksik tedavi almasının ya da gereksiz cerrahi uygulamalarının önüne geçilmesini sağlamaktadır [3]. Ancak bazı vakalarda, TUR-M yapılırken ya da TUR-M esnasında alınan biyopsi örneklerinde tümör tabanında detrüsör kas dokusu olmadığı için mesane kanserleri gerçekte olduğundan daha düşük evrelendirilebilmektedir. Yakın zamanda yayınlanan bir meta analiz çalışmada, TUR-M sonucu histopatolojik olarak T1 evrelenen mesane tümörlerinin %10’unun tekrarlayan işlemlerde kas invaziv tümör olarak evrelendiği bildirilmiştir [69]. Son yıllarda MRG teknolojisinde dikkate değer gelişmeler kaydedilmiştir. Morfolojik (T2A) ve fonksiyonel sekansları (DAG, DKİ) birleştiren mpMRG uygulamaları ile mesane kanserinin lokal evrelemesinde artmış duyarlılık ve özgüllük değerleri bildirilmeye başlanmıştır (Tablo 15). 2018 yılında yayınlanan VIRADS kriterleri ile mpMRG teknik parametrelerinde ve raporlamasında standardizasyon sağlanması amaçlanmış ve mesane kanseri lokal evrelemesinde yüzeyel ve ileri evre kanserlerin ayrımına odaklanılmıştır [12]. Biz bu çalışmayı, VIRADS kriterlerinin yüzeyel ve invaziv mesane kanserlerinin ayrımındaki başarısını ve kriterlerin uygulanmasının gözlemciler arasındaki uyumunu araştırmak amacı ile yaptık. VIRADS kriterlerine ek olarak çalışmamızda morfolojik ve fonksiyonel sekanslarda sayısal ölçümler yaparak bu bulguların tanısal performansa katkısını da araştırdık.
TARTIŞMA. Fındık ve ceviz sıklıkla kullanılan ve ülkemiz için ekonomik değere sahip iki kuruyemiştir. Ceviz tüketiminin ateroskleroz oluşumu üzerine etkisi değişik araştırma grupları tarafından incelenmesine rağmen, fındık üzerine yapılan çalışmalar son derece kısıtlıdır. Literatürde düzenli fındık tüketimi ile kalb-damar hastalığı sıklığı arasında bir ilişki olup olmadığını gösteren bir çalışma bulunmamaktadır. Sadece Durak ve ark (32) 1 ay süre ile günlük diyetlerine ek olarak günde 60-70 g civarında fındık kullanan normal kişilerde serumda total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinin azaldığını, HDL-kolesterol ve trigliserit düzeylerinde ise bir artış olduğunu, HDL-kolesterol/LDL- kolesterol oranının arttığını, plazma MDA düzeyleri azalırken, serumda antioksidan aktivitenin arttığını bildirmişlerdir. Fındık yağı ile Anabilim Dalımızda yapılan çalışmalarda ise, tavşanlar 14 hafta süreyle kolesterol ve fındık yağı+kolesterol içeren diyetle beslendiler. Fındık yağı+kolesterol verilen tavşanlarda, tek başına kolesterol verilen tavşanlara oranla aortada kolesterol birikiminin azaldığı, aterom plakları oluşumunun önlendiği, plazma, karaciğer ve aorta (44) ile apolipoprotein B-100 içeren lipoproteinlerde (16) artmış olan lipit peroksit düzeylerinin azaldığı bulundu. Bu çalışmalarda fındık yağının gerek normal ve gerekse aterosklerotik tavşanlarda plazma kolesterol düzeylerini değiştirmediği, aterosklerotik tavşanlarda ise serum trigliserit düzeylerini daha da arttırdığı bulundu (44). Buna karşılık, değişik araştırma grupları normolipidemik ve hiperlipemik kişilerde düzenli ceviz tüketiminin (günde 50-70 g), serumda total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerini azalttığını bildirdiler (1,7,53,87,89,107). Düzenli ceviz kullanımından sonra trigliserit (1,7, 53,87,89,107) ve HDL-kolesterol (1,53,87,107) düzeylerinin etkilenmediği, bazı araştırıcılar ise HDL- kolesterol düzeylerinin (7,89) azaldığını bildirdiler. Hiperkolesterolemik kişilerde yağca ve kolesterolce fakir bir diyetin parçası olarak 6 hafta süre ile günde 64 g ceviz tüketildiğinde, serum total kolesterol ve LDL-kolesterol düzeylerinin yanısıra trigliserit düzeylerinin de azaldığı, HDL-kolesterol düzeylerinin ise arttığı bulundu (70). Zibaeenezhad ve ark (108) da 8 hafta süreyle günde 20 g ceviz kullanan hiperlipidemik hastalarda serum trigliserit düzeylerinin azaldığını, HDL-kolesterol düzeylerinin arttığını buldular. Lavedrine ve ark (59) ise, Fransa’da ceviz yetiştirilen bir bölgede sağlıklı 793 kişide ya...
TARTIŞMA. Son yıllarda cilt tümörlerinin ve yüzeyel lezyonların tedavisinde uzun yıllar kullanılmış olan düşük enerjili X-ışınlarının kullanımı azalmış, onların yerini elektron ışınları almıştır. Çevresinde göz gibi kritik organlarla çevrili olan yüzeyel lezyonların ışınlamasında küçük marjlara gerek duyulur. Özellikle cilt lezyonları genellikle yuvarlak ve küçük alanların kullanılmasını gerektirmektedir. Bu gibi durumlarda megavoltaj elektron alanları ve standart olmayan tedavi alanlarına ihtiyaç duyulur. Alan boyutu pratik erişme mesafesinden küçük olan tedavi alanları için, dozimetrik ölçümlerin yapılması gerekmektedir [1]. Tipik olarak, elektron ışını merkezi eksen derin doz eğrisi, yüksek yüzey dozu sergiler (megavoltaj X-ışını ile karşılaştırıldığında) ve doz daha sonra elektron ışınının maksimum derin dozu (dmax) denilen belirli bir derinlikte maksimum noktaya yükselir. dmax noktasından sonra doz hızlıca düşer ve düşük doz seviyelerinde bremms kuyruğu olarak bilinen bir düzlük meydana gelir. Elektronların bu özellikleri, klinikte yüzeyel tümörlerin tedavisinde X-ışını modalitelerinden farklı, belirgin bir avantaj sunar [3]. Çok küçük elektron alanlarında bazı spesifik dozimetrik problemler ortaya çıkar. Bilindiği gibi elektronların derin doz karakteristikleri alan boyutunun azalmasıyla dramatik olarak değişmektedir. Ayrıca, belirlenen alanda maksimum dozun referans alanda maksimum doza oranı olarak tanımlanan doz verimi faktörü ışın enerjisine ve alan boyutuna bağlı olarak azalabilmektedir. Bunun yanında birçok tedavi alanı için göz veya ağız gibi organlara yakın cilt tümörlerinde kritik organları korumak amacıyla konüse ilave olarak kurşun elektron blokları kullanılmaktadır. Bu, normalden daha dik bir penumbra sağlamayı gerektirebilir. Küçük elektron alanlarına eklenen blok materyali, ışını dozimetrik açıdan etkilemektedir [28]. Alan boyutunun azalmasıyla beraber azalan lateral elektronik denge, merkezi eksende görülecek; derin doz ve doz verimi faktörleri, alan şekline ve boyutuna göre büyük hassasiyet gösterecektir [3]. Küçük alan dozimetrisinde kullanılan ölçüm aletlerinin volümlerinin de küçük olması gerekmektedir. Küçük alanlar için dedektörler arasındaki farklılıklar penumbra bölgesinde artmaktadır. İyon odalarının hacim etkisi ve filmin enerji bağımlılığı alan küçüldükçe etkisini daha da artırır. Bütün bu fenomenlerden dolayı genelde tedavi setup ları için bireysel ölçümler yapılmalıdır. Bu çalışmanın amacı, İ.Ü. Onkoloji Enstitüsünde kullanılmakta ol...