GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedir.
Appears in 1 contract
Samples: Maden Hakkını Devir Sözleşmesi Ve Rödövans Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi Çek, ticari hayatın ihtiyaçlarına cevap verebilmek ve aynı zamanda nakit para taşımanın çeşitli zorluklarını aşmak için kullanılan kambiyo senetlerinin bir türüdür. Çekin düzenlenerek tedavüle çıkarılmasının kişilere yüklediği ağır sorumluluk ve dolaşım güvenliğinin sağlanması için çek için de diğer kambiyo senetlerinde olduğu gibi sıkı şekil şartları öngörülmüştür. Çekin geçerliliğine ilişkin bu şekil şartları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 780 ve 781. maddelerinde düzenlenmiştir. Bir çekin geçerliliğinden bahsetmemiz için ilgili hükümlerdeki şekil şartlarının yerine getirilmiş olması ve çekin geçersiz olmasına neden olacak unsurları taşımamış olması gerekir. Bunun yanında 6728 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 70. maddesi ile rödövans sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1Türk Ticaret Kanunu’nun çekin unsurlarını belirleyen 780. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2maddesinde değişikliğe gidilmiştir. Yapılan değişiklikle çekin taşıması gereken şekli unsurlar arasına banka tarafından verilen seri numarası ve karekod eklenmiştir. Bu durumşekilde, bir- birinden Kredi Kayıt Bürosu A.Ş. nezdinde isteğe bağlı bir uygulama olarak başlayan karekodlu çek kullanımı zorunlu hale gelmiştir. Diğer yandan, ülkemizde çek uygulaması ve karşılıksız çek durumunda uygulanması gereken hükümler yıllarca eksik görülmüş; bu nedenle sürekli farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektediruygulamalar denenmiş ancak bu uygulamalardan bir türlü istenilen sonuç alınamamıştır. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla Çek Kanunu’nda 2012 yılında yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırdeğişiklik ile karşılıksız çek düzenlemesi artık suç olmaktan çıkarılıp idari yaptırıma dönüştürülmüştü. Bu gibi durumlardayaptırımın da yetersiz kaldığı ve çek hamillerini yeterince korunmadığı düşünülünce, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi yine daha önce denenmiş ancak olumlu sonuç alınmamış bir yaptırım tercihine geri dönülmüştür. Bu kapsamda çeke olan güvenin korunması amacıyla 6728 sayılı Kanunun 63. maddesi ile Çek Kanunu’nun 5. maddesinde değişiklik yapılarak çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişiler hakkında öngörülmüş olan idari nitelikteki yaptırıma adli yaptırım eklenmiştir. Bu anlatılanlara ek olarak, kambiyo senetlerine duyulan güveni ve kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyeti düşünülerek İcra ve İflas Kanunu’nda da alacakları kambiyo senedine bağlı alacaklıları koruyacak bazı özel hükümler getirilmiştir. Buna göre alacağı kambiyo senedine bağlı alacaklılar için diğer takip yollarına nazaran alacaklılar lehine daha avantajlı hükümler içeren kambiyo senetlerine özgü takip yolları düzenlenmiştir. Bu takip yollarına başvurabilmek için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu ilk şart ise şeklen geçerli bir kambiyo senedinin varlığı olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştirçalışmamızın esas konusunu oluşturan çekin şekil şartları etraflıca incelenmiştir. Diğer bir deyişleÇalışmamızda çeke ilişkin şekil şartları etraflıca incelendikten sonra, söz konusu kararçekin ödenmesi başlığı altında çekin hangi şartlar altında ödeneceğine, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirödenmeyen çeke ilişkin hangi şartlar altında karşılıksızdır işlemi yaptırılabileceğine ve son olarak da ödenmeyen çek bedeline ilişkin başlatılan kambiyo senetlerine özgü takip yollarının özellik arz ettiği hususlara değinilmiştir.
Appears in 1 contract
Samples: Kambiyo Senedi
GİRİŞ. Maden hakkını Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri, arsa sahibinin arsasının belirli bir payının mülkiyetini yükleniciye; yüklenicinin de inşa edeceği binanın belirli bağımsız bölümlerini arsa sahibine devir ve teslim edeceğini taahhüt ettiği sözleşmedir1. Eser sözleşmelerinde yüklenici iş sahibinin belli bir ücret ödemesi karşılığında, bir eser meydana getirip teslim etmeyi üstlenir2. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri ise, farklı olarak, arsa sahibinin yükleniciye ücret ödemeyi değil arsa payı devrini taahhüt ettiği, bu açıdan taşınmaz satışının unsurlarını da taşıyan karma nitelikli bir sözleşmedir3. Borçlar Hukukunun genel hükümlerine göre, sözleşmeden doğan borçlarda, tarafların sözleşmenin esaslı unsurlarını içeren, onun tipini ve türlerini belirleyen, sözleşmenin amacını oluşturan asli borçları ve asli borçların ifasını kolaylaştıran kanundan, sözleşmeden veya dürüstlük kuralından xxxxx xxx borçları vardır4. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin asli borçları sözleşme konusu inşaatı tamamlamak ve arsa sahibine taahhüt ettiği bağımsız bölümleri teslim etmektir5. Yüklenici sözleşme ile sadece binanın teslimini değil, inşasını da borçlanmaktadır6. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile rödövans zamanında çalışmaya 1 XXXXX, Xxxxx, Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesi, Gözden Geçirilmiş 3. Basım, Der Yayınları, İstanbul 2010, s. 1; USTA, Oğuz, Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Cezai Şart ve Xxxx Xxxxxxxxx, Adalet Yayınevi, Ankara 2017, s. 7; Yargıtay “kat karşılığı inşaat sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689”, “…Xxxxinşaat sözleşmesi”, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir“taşınmaz satışı ve inşaat sözleşmesi” “kat yapımı sözleşmesi” şeklindeki ifadelerle sözleşmeyi ifade ederken, kavram 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (MK) m. 1009’da “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri” şeklinde ifade edilmiştir (ERMAN, s. 1, dn. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.20171). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedir.
Appears in 1 contract
Samples: Construction Contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi Sözleşmenin devri, sözleşmenin bir parçası olan tarafların çeşitli maksatlarla sözleşmeyi kendileri bakımından sona erdirmesini sağlayan ve bu sebeple günlük ha- yatta karşımıza sıklıkla çıkabilecek hukuki kurumlardan biridir. Konumuzun temelini oluşturan kira ilişkisinin kiracı tarafından devri ise, sözleşmenin devri kapsamında yer alan ve kanunda ayrıca ve kendine has düzenlemeler barındıran bir kurumdur. Belirt- mek gerekir ki eBK’da yer almayan bu düzenleme, 6098 sayılı TBK ile rödövans sözleşmesimevzuatımızda yer edinmiştir. Ancak 6353 sayılı kanunla TBK m. 323 hükmününde içinde yer aldığı bazı maddeler 8 yıl boyunca ertelenmiştir. Biz de bu doğrultuda ortaya çıkan bazı so- runlarla beraber, birbirinden farklı iki sözleşmedir1TBK m. 323 hükmünün uygulanmasında ortaya çıkan birtakım so- runları değerlendirmek üzere bu konuyu ele aldık. AncakSözleşmenin devri ve kira ilişkisinin kiracı tarafından devri, maden ruhsatının aslında hukuku- muzda sıkça karşılaşılmayan, üç taraflı sözleşme türünde düzenlenebilen bir sözleş- medir. Bununla beraber, bu sözleşmeler devre konu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı da dahil olmak üzere tüm hak ve borçların devralana geçiren bir hukuki kurum- dur. Ayrıca bu özelliği ile sözleşmenin devri, alacağın devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin ve borcun üstlenilmesi gibi birçok kurumdan ayrılmaktadır. Biz de kullanıldığını görmek mümkündür2bu hususları ele alarak çalışmamızın birinci bölümünde genel olarak sözleşmenin devri ve TBK m. 205 hükmünün değerlendirmesinde bulunacağız. Bu durumbölüm içerisinde sözleşmenin devrinin tanımını, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedirhukuki niteliğini ve hukuki özellikle- rini değerlendirilecek olup; 818 Sayılı eBK ve 6098 Sayılı TBK dönemindeki sözleş- menin devrinin durumu incelenecektir. Hâl böyle oluncaBunun yanında yine çalışmamızda sözleşme- nin devrinin alacak hakları, öğreti yenilik doğuran haklar, def’i ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştıritirazlar ve diğer fer’i hak- lar bakımından hüküm ve sonuçları incelenecektir. Devamında ise sözleşmenin devri- nin benzeri diğer kurumlardan farklarını ele alınacaktır. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise genel itibari ile kira sözleşmesi ve deva- mında kira ilişkisinin kiracı tarafından devrine ilişkin olarak düzenlenen TBK m. 323 hükmünü detaylıca tartışılacaktır. Bu gibi durumlardabaşlık altında ise kira ilişkisinin kiracı tarafından devrinin hukuki niteliği ve özellikleri açıklanacak, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi TBK m. 323 hükmünün düzen- lenme amacını ortaya konmaya çalışılacaktır. Yine tezimizin bu bölümünde kira iliş- kisinin kiracı tarafından devrinin işyeri ve diğer kiralardaki özel durumunu ele alınacak, kiraya verenin haklı bir nedeni olmadan kira ilişkisinin devrine diğer kiralar- dan farklı olarak işyeri kiraları için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştirrıza vermekten kaçınamayacağı ifade edilecektir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın Bununla beraber çalışmamızın devamında ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığındanbir işletmenin devri, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedirşirketlerin bölünmesi, birleşmesi ve tür değiştirmesi, TBK m. 202 hükmünde düzenlenen bir mal- varlığının veya işletmenin devrini, aile konutunu ve ev ofis hallerinde TBK m. 323 hükmünün uygulanıp uygulanmayacağı veya uygulanacaksa ne şekilde uygulanması gerekeceğine dair açıklamalarda bulunulacaktır. …” (Kazancı İçtihat Bilgi BankasıBunun yanında yine çalışmamızda TBK m. 323 hükmünün alacak hakları, xxx.xxxxxxx.xxxyenilik doğuran haklar, Erişim Tarihi: 23.09.2017)def’i ve itirazlar ve diğer fer’i haklar bakımından hüküm ve sonuçları incelenecektir. Bu Yargıtay kararındaDevamında ise kira ilişkisinin kiracı bakımından devrinin benzeri diğer kurumlardan farklarını ortaya ko- yarak, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirçalışmamızı sonuçlandıracağız.
Appears in 1 contract
Samples: Kira Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiRekabet, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2özellikle serbest piyasa ekonomilerinin en temel kavramlarından biridir. Bu durumnedenle, bir- birinden serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı bir şekilde işlerliğini sürdürebilmesi için rekabet ortamının korunması ve sağlıklı bir şekilde rekabetin devamının sağlanması zorunludur. Buna rağmen; özellikle tacirlerin kendi müşteri çevrelerini koruyabilme ve birtakım yatay ya da dikey anlaşmalar ile başka teşebbüslerle paylaştıkları ticarî sırlarının, know-how’ın ve müşteri çevresine ait bilgilerin başka teşebbüslerce kullanılmasını engelleme amacıyla özel hukuk alanındaki birçok sözleşme türünde farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırrekabet yasağı kurallarına yer verilmektedir. Bu gibi durumlardaşekilde rekabet yasağı hükümlerinin sözleşmelerde yer alması, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi bazı hallerde bir tarafın korunması için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlindezorunluyken bazı hallerde amacını aşarak bu yükümlülükle yüklenen tarafın serbestçe ticarî faaliyette bulunmasını engellemek suretiyle, ma- den siciline yapılacak tescil o teşebbüsün ekonomik geleceğini tehlikeye atabilmektedir. Bu nedenle, rekabet etmeme yükümlülüklerine ilişkin düzenlemelerin tamamen yasaklanması kadar, hiçbir sınırlamaya tâbi olmaksızın serbest bırakılması da son derece sakıncalı sonuçlara yol açabilmektedir. Özellikle, serbest rekabet ortamının korunması ve bu yapılırken gerektiği noktada müdahalelerde bulunarak bazı kısıtlamaların getirilmesi, piyasada dengenin sağlanması yönünden hayli büyük önem taşımaktadır1. Bu çalışma kapsamında, akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan, bayinin rekabet etmeme yükümlüğüne ilişkin hükümlerin hangi hallerde geçerli olup hangi hallerde geçerli olmayacağı ilgili mevzuat, Rekabet Kurulu kararları, Danıştay kararları, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) kararları ve Avrupa Komisyonu kararları çerçevesinde incelenecektir. Ayrıca; özellikle 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği (2002/2 sayılı Tebliğ) ile konuya ilişkin Rekabet Kurulu ve Danıştay kararları sonucunda doktrinde son derece tartışmalı hale gelen akaryakıt bayilik sözleşmelerindeki rekabet yasağı 1 Dikey anlaşmalarda yer alan kısıtlayıcı hükümlerin piyasada yaratabileceği rekabeti iyileştirici etkiler için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştirbkz. Buna karşılıkXXXX, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya QC, P. ve V. XXXXXX (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/36892002), “…XxxxVertical Restraints in Domestic and EC Competition Law”, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxxxxxx://xxx.xxxxxxx.xxx/xxxx/xxxxxxx/Xxxxxxxx%00Xxxxxxxxxx%00xx%00 Com p%20Law%20-%20PR%20VS.pdf, Erişim Tarihi: 23.09.201712.03.2014, s. 4; XXXXXXXXX ve MAY (2012), “The EU Competition Rules on Vertical Agreements”, xxxx://xxx.xxxxxxxxxxxxxxx. Bu Yargıtay kararındacom/ media/64575/the-eu-competition-rules-on-vertical-agreements.pdf, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılıkErişim Tarihi: 10.04.2014, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin s.30 vd. hükümlerine yönelik sınırlandırıcı düzenlemelerin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesininPPK) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi hükümleri ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektediruyumlu olup olmadığı ve bu düzenlemelerin birlikte ne şekilde yorumlanması gerektiği sorularına cevap aranacaktır.
Appears in 1 contract
Samples: Oil Dealership Agreement
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans Taksitle satış sözleşmesi, birbirinden kısmi ödemeli satış sözleşmeleri arasında 6098 Sa- xxxx Xxxx Borçlar Kanunu’nun (TBK) 253. maddesi ve devamı hükümlerinde düzenlenmektedir. Buna göre taksitle satış sözleşmesi taşınır mallar ve haklar için söz konusu olabilen ve satış bedelinin ödenmesinden önce malın tesliminin gerçekleştiği bir sözleşme olarak hüküm altına alınmaktadır.1 Taksitle satış sözleşmesi gerek konusunun sınırlı olması gerekse hüküm ve sonuçlarını doğuracağı an bakımından alıcı ve satıcı için farklı iki sözleşmedir1düzenleme ge- tirmesi yönünden önem taşımaktadır. AncakSözleşmelerin geçerli olarak kurulmasıyla birlikte hüküm ve sonuçlarını da doğurmaya başladığı kabul edilmektedir. Oysa TBK, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin taksitle satış sözleşmesinde ayrık bir durum yaratarak, alıcı bakımından ona iradesini geri alma hakkı tanımaktadır. Buna göre alıcı, sözleşmenin taraf- larca imzalanmış bir nüshasının kendi eline geçmesinden itibaren yedi gün için- de kullanıldığını görmek mümkündür2iradesini geri alma hakkına sahiptir. Dolayısıyla sözleşme alıcı bakımından ancak bu yedi günün sonunda hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır. Satıcı bakı- mından ise sözleşmenin kurulmasıyla birlikte hüküm ve sonuçlar da ortaya çıkmaktadır. Alıcıya tanınan bu geri alma hakkının hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bu durumhakkın kullanılmasının bazı şartları bulunmaktadır. Kullanıl- dıktan sonra ise sözleşmenin satıcı açısından nasıl sonuçlar doğuracağı da önemli bir husus olarak ortaya çıkmaktadır. Taksitle satış sözleşmeleri 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da (TKHK) da düzenlenmekle birlikte bu Kanun’da hüküm olmayan hâl hâllerde TBK hükümlerinin uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Çalış- mamızda her ne kadar genel kanun niteliğinde olsa da taksitle satış sözleşmesine 1 Eren, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedirXxxxxx (2019) Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 7. Hâl böyle oluncaBaskı, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırAnkara, Yetkin Yayınları, s.242; Gümüş, Alper (2019) Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 4. Bu gibi durumlardaBaskı, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlindeİstanbul, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılıkFiliz Xxxxxxxx, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…x.000 xx.; Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindirXxxxxxxxx/Xxxxxxx, Xxxxx (2018) Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 11. … Dosya kapsamındanBaskı, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğuAnkara, taraflar arasında kira ilişkisi Yetkin Yayınları, s.219; Xxxxx, Xxxxxx (2019) Borçlar Hukuku Dersleri (Xxxx Xxxxxxxx), 16. Baskı, İstanbul, Beta Yayıncılık, s.161; Zevkliler, Aydın/Gökyayla, Emre (2018) Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 18. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, s.85; Aydoğdu, Xxxxx/Kahveci, Nalan (2019) Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 4. Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, s.295. ilişkin içerdiği hükümlerin sadece taşınır mallar ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava haklar ile sınırlı olması dola- yısıyla TKHK karşısında özel hüküm niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedirTBK hükümleri kapsa- mında bir inceleme yapılacaktır. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer Dolayısıyla TBK bakımından alıcıya getirilen geri alma hakkı geniş bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirşekilde ele alınacaktır.
Appears in 1 contract
Samples: Taksitle Satış Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiİnsanlar en temel ihtiyaçlarından biri olan barınma ihtiyacını karşılamak ve konut edinmek amacıyla, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancakekonomik güçlükler veya konut fiyatlarının yüksek olması nedeniyle henüz inşa edilmeyen, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2ortada var olmayan konutları önceden peşin veya taksitle ödeme yaparak satın almaya başlamıştır. Bu durumtür satışlar 4077 Sayılı mülga TKHK’da düzenlenmiş olan “Kampanyalı Satışlar” başlıklı 7. maddesi kapsamında değerlendirilmekte idi1. Ancak bu hükümlerin tüketicilere yeterince koruma sağlamaması ve çeşitli mağduriyetler yaşanması nedeniyle tüketicileri daha fazla koruma sağlayacak sıkı tedbirler gözetilmesi gerekmiştir. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren2 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu3 m. 40-46 hükümleri ile 27.11.2014 tarihinde yürürlüğe giren ön ödemeli konut satışı sözleşmelerinin usul ve esaslarını düzenleyen Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmelik4 hükümleri ile ön ödemeli konut satışı sözleşmesi ve ön ödemeli konut satış vaadi sözleşmesi kavramları hukuk sistemimize dahil olmuştur. 6502 Sayılı Kanun’un 40. maddesinde ön ödemeli konut satış sözleşmeleri “tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, bir- birinden farklı satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Ön ödemeli konut satış sözleşmesinin tarafları alıcı/tüketici ile satıcı/yüklenici olarak tabir ettiğimiz inşaat şirketi veya müteahhitlerdir. Tüketiciler bu sözleşmede ne sözleşmenin içeriğini anlayabilecek güce ne de satıcının kendisine sunduğu şartları değiştirebilme gücüne sahiptir, buna göre satıcıya karşı zayıf konumdadır5. Kanun koyucu zayıf taraf olan tüketiciyi koruma amacıyla 6502 Sayılı Kanun’un 45. maddesi ile ön ödemeli konut satış sözleşmelerinde tüketiciye herhangi bir gerekçe göstermeksizin sözleşmeden dönme hakkı tanımıştır. Tüketiciye tanınan keyfi dönme hakkı doktrinde ciddi şekilde eleştirilmiş ve bu hakkın sınırlandırılması düşüncesi ile 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname6 m. 8 ile tüketici aleyhine değişiklikler düzenlenmiş ve daha sonra bu değişiklik hükmü 7074 sayılı Kanun7 ile 01.02.2018 tarihinde aynen kabul edilerek kanunlaşmıştır. Dönme hakkına getirilen bu değişikliklerin KHK ile yapılması ve tüketiciyi koruma amacına aykırı olarak tüketicilerin aleyhine hususlar barındırması nedenleriyle ilgimizi çekmiş ve tarafımızca ön ödemeli konut satış sözleşmelerinde dönme hakkı ve sonuçları konusu seçilerek inceleme gereği duyulmuştur. Çalışmamız bu kapsamda, ana iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedirbölümden oluşmakta olup, ilk bölümde ön ödemeli konut satış sözleşmelerinden dönme hakkı başlığı altında dönme kavramı, dönme hakkının şekli ve süresi açıklanacaktır. Hâl böyle oluncaİkinci bölümde ise ön ödemeli konut satış sözleşmelerinden dönme hakkının sonuçları olan edimlerin iadesi, öğreti tazminat yükümlülüğü ile tazminat istenemeyecek haller ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun son olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirdönmenin bağlı krediye etkisi incelenecektir.
Appears in 1 contract
Samples: Ön Ödemeli Konut Satışı Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiSözleşmenin taraflarca imzalanmasından sonra, birbirinden farklı iki sözleşmedir1ancak yerine getirilme- sinden önce tarafların içinde bulunduğu şartlar beklenmedik şekilde değişe- bilecektir. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2Özellikle uzun süreli sözleşmelerde bu duruma çok sık rastlan- maktadır. Bu durumtip sözleşmelerde tarafları aynı sözleşmeyle yıllarca bağlı kal- makta ve bu süre içerisinde ortaya çıkabilecek beklenmeyen değişiklikler tarafların ifa güçlüğüne neden olabilmektedir1. Uluslararası ticarette sözleş- me şartlarını değiştirebilecek etkenler, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştıryerel sözleşmelere nazaran çok daha fazladır. Bu gibi durumlardatip durumların ortaya çıkması halinde ifa güçlüğüne düşen taraf- tan, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline sözleşmeyi aynen ifa etmesini beklemek her zaman hakkaniyete uygun sonuçlar doğurmayacaktır. Bu da sözleşmenin değişen şartlara uyarlanabil- mesi kavramını beraberinde getirmektedir. Biz bu makale kapsamında öncelikle mücbir sebep (force majeure) ve ifa güçlüğü kavramlarını (hardship), bunların hukuki sonuçlarını, klasik milli hukuk sistemleri ile modern yaklaşımları da dikkate alarak inceleyeceğiz2. Burada modern yaklaşım olarak yapılması hâlindeUNIDROIT prensipleri (UP) ve Avrupa Borçlar Hukuku Prensipleri (ABHP) dikkate alınacaktır. Ayrıca aşırı ifa güçlüğü kavramının klasik olarak değişik hukuk sistemlerindeki yansımaları da ortaya konacaktır. Bu şekilde özellikle yabancı karakterli veya milletlera- rası nitelikteki sözleşmelerde uygulamacılara ve akademisyenlere, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştirbu konu- daki mevcut durum hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. Buna karşılıkMakalede, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3ağır- ∗ Fatih Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi. 1 20.HDBurada ifa güçlüğünün, sadece uzun süreli sözleşmelerde ortaya çıkabilecek bir durum olduğu neticesi çıkarılmamalıdır. 30.3.2016Önemli olan sözleşme ile ifa arasında bir sürenin bu- lunması ve bu süre içerisinde edimlerin ifasında bir güçlüğün ortaya çıkmasıdır. 2 Biz bu makalede mücbir sebep ve force majeure kavramları ile hardship ve aşırı ifa güçlüğü kavramlarını birbirlerinin yerine geçecek şekilde değişimli olarak kullanacağız. lıklı olarak UP ve ABHP’deki aşırı ifa güçlüğü ve bunların hukuki sonuçları ele alınacak ve yeni Borçlar Kanunu Tasarısındaki (BKT) bu konudaki dü- zenlemelerle bu iki hukuki metindeki ilgili hükümler mukayese edilecektir. UP ve ABHP’nin seçilmesindeki ana sebep, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın metnin de farklı hukuk sistemi temsilcileri olan hukukçular tarafından hazırlanan ortak bir uzlaşı metni olması ve hususiyle UP’in uluslarararası ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması sözleşmelere uygulan- mak üzere hazırlanması nedeniyle, kural bir çok milletlerarası karakterli ticari uyuşmazlıkta maddi hukuk normu olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirtatbik edilmesidir.
Appears in 1 contract
Samples: Sözleşme
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans İnşaat sözleşmesi, birbirinden eser sözleşmesinin uygulamada ön planda gözüken ve bu nedenle özellikle üzerinde durulması gereken, teknik ve karmaşık yapısı sebebiyle farklı iki sözleşmedir1özellikler arz eden en önemli uygulanış biçimlerinden biridir1. AncakTeknik yapısı nedeniyle özel düzenleme gereken inşaat sözleşmelerine ilişkin olarak milletlerarası ticarî uygulamada çeşitli standart kurallar kullanılmaktadır2. Bu standart kurallar arasında en yaygın uygulama alanı bulan ise FIDIC kurallarıdır3. Bu çalışmada FIDIC kurallarından “yeni kırmızı 1 Xxxxxx, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2Xxxxxxx, “İnşaat Sözleşmelerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu ve Yerine Ge- tirilmemesinin Sonuçları”, İnşaat Sözleşmeleri: Yönetici-İşletmeci, Mühendis ve Hukukçular İçin Ortak Seminer, b. 2, Ankara 1996, s. 119. 0 XXX’xx XXX, Xxxxxxx’xx XXX, Xxxxxxxxx’da ONORM, Fransa’da AFNOR, İngiltere’de JCT ve ICE, İsviçre’de SIA bu standart kurallar arasında yer almaktadır. Bkz. AKINCI, Xxxx, Milletlerarası Özel Hukukta İnşaat Sözleşmeleri, İzmir 1996, s. 11. kitap (new red book)4” olarak adlandırılan tip sözleşmeye ilişkin açıklama ve değerlendirilmelere yer verilecektir. Üç bölümden oluşan kırmızı kitabın ilk bölümünde genel şartlara, yani prensip olarak tüm sözleşmeler için aynı olan hükümlere yer verilmiştir. İkinci bölümde özel şartların hazırlanmasına ilişkin rehber, üçüncü bölümde ise teklif mektubu, sözleşme anlaşmaları ve uyuşmazlık çözüm anlaşması formları yer alır. İkinci ve üçüncü bölümlerde her sözleşmenin kendine özgü özellikleri yer alır ve bu bölümler genel hükümlerle bağlantılı hükümler içermektedir5. 9 Mayıs 1999 tarihinden bu yana FIDIC standart kuralları Dünya Bankası ve diğer çok taraflı gelişim bankaları tarafından tavsiye edilmekte, Dünya Bankası tarafından 10 Milyon ABD Dolarının üzerinde sözleşme bedeli olan işlerde kredi şartlarından olarak aranmaktadır6. Bu durum, bir- birinden farklı özellikle son yıllarda milletlerarası alanda FIDIC kurallarının uygulama alanının genişlemesine ve öneminin artmasına neden olmuştur. Taraflar, FIDIC standart kurallarının sözleşmelerine uygulanmasını benimsemeleri halinde, hem zamandan tasarruf edecekler hem de önceden tayin edilmesi zor olan iki durumları henüz sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin düzenlenirken belirleyerek hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştiruyuşmazlıklara meydan verilmesini çoğu zaman önleyebileceklerdir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016FIDIC tip sözleşmeleri, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göreuyuşmazlıkların çözümünde her zaman tek başına yeterli olamayacağından, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması ek düzenlemeler yaratma yahut esasa uygulanacak hukuku kararlaştırma yoluna gitmeleri gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedir.
Appears in 1 contract
Samples: Construction Contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans Güvenli ve ucuz şekilde tatil ihtiyacı, dünyada farklı şekillerde bir takım sistemlerin oluşturulmasına neden olmuştur. Bu sistemler, ülkeden ülkeye hatta aynı ülke içinde farklılık arz eden bazı uygulamalara yol açmıştır. Her ne kadar bazı farklılıklar olsa da, bu sistemlerin tümünde ortak bir özellik bulunmaktadır. Bu sistemlerin ortak özelliği, hepsinin zamanla sınırlı yararlanma hakkı sağlamasıdır. Bu hak, kimi zaman şahsi kimi zaman da ayni nitelikte karşımıza çıkmaktadır. Ayni hak sağlayan sistemlerde, yararlanma hakkı mutlak bir niteliğe bürünür ve taşınmazla kişi arasına bir kimsenin girmesine gerek kalmadan kullanılabilmektedir. Şahsi hak sağlayan sistemlerde ise bu hak, alacak hakkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda yer yer değineceğimiz devre mülk hakkı ayni hak, diğer periyodik süreli tatil sözleşmelerinin (devre tatil sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1uzun süreli tatil hizmeti sözleşmesi, değişim sözleşmesi ve yeniden satım sözleşmesi) sağlamış olduğu yararlanma hakları da şahsi nitelikte haklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2Hukukumuzda taşınmazlardan kısmi süreli-dönemsel yararlanma hakkı tanıyan sözleşmelerden olan devre mülk sözleşmesi 23.6.1965 tarihli 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu durumkanunun yanında bu sözleşmelere 7.11.2013 tarihli 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 50’nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi gereği, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir“Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri” başlıklı 50’nci maddesi de uygulanacaktır. Hâl böyle oluncaPeriyodik süreli tatil sözleşmeleri (devre tatil sözleşmesi, öğreti uzun süreli tatil hizmeti sözleşmesi, değişim sözleşmesi ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştıryeniden satım sözleşmesi) ise, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 50’nci madde- sinde düzenlenmiştir. Bu gibi durumlardamaddenin son fıkrasına göre; devre tatil, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun uzun süreli tatil hizmeti, yeniden satım, değişim sözleşmeleri ve önbilgilendir- menin içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, ön ödemeli satışlar ile diğer uygulama usul ve esasları yönet- melikle belirlenecektir. Ancak bu hususta henüz bir yönetmelik çıkarıl- madığından, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Geçici 1’nci maddesinin üçüncü fıkrası gereği, yeni yönetmelik çıkarılana kadar 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a dayalı olarak yapılması hâlindeçıkarıl- mış olan 13.6.2003 tarihli ve 25137 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Devre Tatil Sözleşmeleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönet- melik’in yeni kanuna aykırı olmayan hükümleri de uygulama alanı bula- caktır. Çalışmamızı, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleriyle getirilmiş olan yenilikleri göz önünde bulundurarak, periyodik süreli sözleşmelere ilişkin bu hükümleri incelemek ve ayrıca getirilen yenilik ve değişikliklerin yerindeliğini değerlendirmek amacıyla hazırladık. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3Bu değerlendirmeleri yaparken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerini ve bu kanunun eksikliklerini de ele aldık. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689Çalışmamızda periyodik süreli tatil sözleşmelerini; bu sözleşmelerin “modelleri”, “…Xxxxtanımı ve unsurları”, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den “hukuki niteliği”, bu sözleşmelerde “tüketicilere önbilgilendirme formunun verilmesi zorunluluğu”, “şekil zorunluluğu” ve “tüketicilerin cayma hakkı”, “tarafların hakları ve borçları”, “sorumsuzluk kayıtlarının geçersizliği”, “devre tatil sözleşmelerinin ön ödemeli şekilde yapılabilmesi”, bu sözleşmelerden doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından“hakların devri ve mirasçılara geçmesi”, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi bu sözleşmelerin “sona ermesi” ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …bu sözleşmelerde “zamanaşımı” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirana başlıkları altında inceledik.
Appears in 1 contract
Samples: Periyodik Süreli Tatil Sözleşmeleri
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiBorç ilişkileri, birbirinden farklı iki sözleşmedir1sadece bu borcun taraflarını ilgilendiren ilişkilerdir. Bu ilişkiden doğan hak ve borçlar, taraf olanlar dışında, üçüncü kişileri etkilemez. Buna; “borç ilişkilerinin nisbiliği” denir. Sözleşmeden doğan borçlarda aynı ilke “sözleşmelerin nisbiliği” şeklinde adlandırılmaktadır. Sözleşmeler de borç doğuran ilişkilerden olduğuna göre; “sözleşmelerin nisbili- ği” ilkesi de kuraldır. Bu ilke, özellikle sözleşmeyi ifa yükümlüsünün, işi kısmen ya da tamamen bir başkasına yaptırma yetkisine sahip olduğu hallerde, alacaklının bu kişiyi sorumlu tutamaması bakımından önem taşımaktadır. Ancak; ilkenin kural olması, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin istisnasının da varlığını gösterir. Borç ilişkisinin üçüncü kişilere de kullanıldığını görmek mümkündür2etkili ol- masını sağlayan, kanundan ya da sözleşmeden kaynaklanan istisnalar da mevcuttur. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den Kanundan doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki istisnanın örneği olarak; TMK md.194 düzenlemesiyle ”aile konutuyla ilgili kira sözleşmelerinde bu sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadırtaraf olmayan eşin müdahalede bulunma hakkı” mevcuttur. Buna göre; kira sözleşmesinin tarafı olmayan eşin rızası olmadan, kira sözleşmesinin tarafı olan eş sözleşmeyi feshedemeyecektir. Burada söz- leşmelerin nisbiliği ilkesi gereğince, “sözleşmeyi tarafların feshedebileceği” kuralına getirilmiş bir istisna söz konusu olup, kira sözleşmesine taraf olmayan eş sözleşmenin feshinde söz sahibi olmaktadır. Yine bazı borç ilişkilerinin nisbiliğini kuralının istisnası olarak “tapuya şerh edi- len sözleşmeler” karşımıza çıkmaktadır. Örneğin; uzun süreli bir kira sözleşmesi ya- pılmış, ve mülk el değiştirmiş; yani malik değişmiş ise; yeni malik bu kira sözleşmesi ile bağlı olacaktır. Xxxx sözleşmesi, üçüncü kişiyi de etkileyecektir. Son olarak; nisbilik ilkesinin sözleşmeden doğan istisnasına gelecek olursak; bu- rada “üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşmeden” bahsetmek mümkündür. Üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme, borçlunun borca aykırı davranışından dolayı zarara uğrayan, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilerin de zararlarının tazmin edilmesi amacıyla yapılır. Tüm bunlar dışında, TBK md.129 düzenlemesi ile, bir de “üçüncü kişi yararına sözleşme” kavramı, kendi adına sözleşme yapan kişinin, sözleşmeye bir üçüncü kişi yararına edim yükümlülüğünü koydurması, edimin üçüncü kişi yararına yapılması hakkı getirilmiştir. Bu sözleşme de, borç ilişkilerinin yani sözleşmelerin nisbiliği ku- ralına, tarafların (şirket) tacir olduğu iradeleri ile bir istisna getirmektedir. Üçüncü kişi yararına sözleşmenin, “tam üçüncü kişi yararına sözleşme” ve uyuşmazlığın da her “eksik üçüncü kişi yararına sözleşme” olmak üzere farklı iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağıtürü mevcut olup; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirçalışmamızda bu konu detaylıca ele alınmıştır.
Appears in 1 contract
Samples: Tam Üçüncü Kişi Yararı Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiDünyada son dönemde yaşanan, birbirinden farklı sözleşmelerin zayıf tarafının korunması akımı, sigorta sözleşmeleri hukukunda da kendini göstermektedir. Önceleri sadece, sigortacının aydınlatılmasına ve ilgili kanunlarda bu yönde düzenleme yapılmasına karşın, günümüzde sözleşmenin diğer tarafı olan sigorta ettirenin de aynı imkandan yararlandırılması gerektiği kabul edilmiştir1. Taraflar ara- sında bilgi eksikliğinin üst düzeye çıktığı sözleşmelerin başında, sigorta söz- leşmelerinin geldiğini söylemek yanlış olmaz. Sigorta sözleşmelerindeki bilgi uçurumu, her iki sözleşmedir1taraf bakımından da söz konusudur. AncakSigortacının sigorta ede- ceği, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans rizikosunu üstleneceği menfaat hakkındaki bilgisi, genel tecrübelerinden öteye gitmemektedir. Özellikle hayat sigortası gibi, ayrıntılı ve masraflı tet- kiklerle dahi sigortalanan menfaat hakkında yeterli bilgiye ulaşamayacak olan sigortacı, sözleşmenin kurulmasından önce sigorta ettirenin verdiği bilgiler sayesinde, sözleşmenin şartlarını daha gerçekçi şekilde tespit edebilmektedir. Hukukumuzda olduğu gibi mukayeseli hukukta da, sigorta ettirenin bilgi vermesi zorunlu tutulmasına karşın, sözleşmenin diğer tarafı olan sigortacı bakımından bu yönde bir yükümlülük öngörülmemiştir. Sigorta ettirenin bil- gi ihtiyacının fark edilmesi, tüketicinin korunması düşüncesiyle aynı döneme 1 Sigorta sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2kurulmasından bilgi verme yükümlülüğünün sadece sigorta ettirene ait olduğunun kabul edildiği dönemde yazılan, Türk Sigorta Hukukunun en önemli eserlerinden birisi olan ve sigorta ettirenin ihbar külfetinin incelendiği kitapta, Amerikan ve İngiliz Hu- kukunda kabul edilmesine karşın, Kıta Avrupa’sında ve Türk Hukukunda, konunun kanunda düzenlenmemesi ve pratikte hemen hemen hiç ihtiyaç duyulmaması sebebiyle, sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün olmadığı belirtilmiş; ayrıca bunun iyiniyet kurallarından da çıkarılamayacağı ifade edilmiştir, (Öztan, s. 90-91). Bu durumOysa aşağıda görüleceği gibi aradan geçen yaklaşık 40 yılın etkisiyle günümüzde, bir- birinden farklı sigortacının da muhatabı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle oluncakişiyi, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu özellikle tüketicinin korunması bakımından aydınlatma gerektiği, Kıta Avrupa’sındaki çoğu ülkede olduğu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak Türk Hukukunda da kabul edilmiştir. Buna karşılıkrastlamıştır. Çeşitli sözleşme türlerinde tüketiciyi korumaya çalışan kanun ko- yucu, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017)sigorta sözleşmelerinde de sigorta ettirenin bilgi ihtiyacının giderilme- sine yönelik önlemler almaya başlamıştır. Bu Yargıtay kararındabağlamda ilk olarak sigortacının bilgi verme yükümlülüğü hükme bağlanmıştır. Aydınlatma fiili ile kastedilen, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştirsigortacının doğrudan bilgi vermesinin yanı sıra muhatabına tavsiye vermesidir. Diğer bir deyişledeyişle sigortacı sözleşme hakkında bilgi vermesiyle birlikte, muhatabın ihtiyaç duyduğu sözleşme için gerekli olan danışmanlığı da yapmalıdır. Sigortacının aydınlatma yükümlülüğü özel sigortalar bakımından söz konusu kararko- nusudur. Sosyal sigortaların niteliği gereği, maden hakkını devir sözleşmesi bu alanda bilgi vermeye ihtiyaç duyulmamıştır. Özel sigortaların sözleşme ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirmeydana geldiği dikkate alın- dığında, sigortacının sözleşmenin kurulmasından önce ve devamı esnasında bilgi vermesi gereklidir. Tebliğde öncelikle sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün tarihi geli- şimi ve buna duyulan ihtiyacın sebepleri izah edilmiştir. Bunu müteakiben sigortacının aydınlatma yükümlülüğünün kapsamı, ifa edilmesinin özellikleri açıklanmıştır. Son olarak mezkur yükümlülüğün ihlal edilmesinin sonuçları ifade edilmeye çalışılmıştır.
Appears in 1 contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir İş uyuşmazlıklarının arabuluculuk sistemi ile çözülmesine ilişkin düzenleme 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile mevzuatımıza 1982 yılında dâhil olmuştur. 2822 sayılı Yasa sendikalarla işverenler (veya işveren sendikaları) arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürecinde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda (menfaat uyuşmazlığı) bir arabulucunun görevlendirilmesini öngörmekteydi. Yasa, toplu sözleşmenin taraflarca imzalanmasından sonra ortaya çıkan uyuşmazlıkların (hak uyuşmazlığı) ise, yargı mekanizmasıyla çözülmesini düzenlemekteydi. 2822 sayılı Yasanın yerine 2012 yılında yürürlüğe giren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu arabuluculuk sistemini aynen korumuştur. 2012 yılında yürürlüğe giren 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ise, her türlü hak uyuşmazlığında tarafların gönüllü olarak arabuluculuk sistemine başvurabileceğini öngörmüştür. Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın istatistiklerine göre, bu dönemde arabuluculuğa konu olan 21,517 dosyanın %89’u iş uyuşmazlıklarıyla ilgilidir. Bunların %90’nı anlaşma ile rödövans sözleşmesisonuçlanmıştır. 15 Ekim 2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu iş uyuşmazlıklarında yeni bir dönemin habercisidir. Kanun, birbirinden farklı iki sözleşmedir101.01.2018 tarihinden sonra işçi ve işveren arasında ortaya çıkacak alacak, tazminat ve işe iade uyuşmazlıklarında zorunlu bir arabuluculuk aşaması öngörmektedir. AncakMahkeme safhası ancak arabuluculuk sisteminin başarısız olması durumunda söz konusu olmaktadır. Zorunlu arabuluculuk sisteminin en önemli gerekçesi, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin mahkemelerin işyükünü azaltma isteğidir. Gerçekten de kullanıldığını görmek mümkündür2işçi ve işveren arasındaki davalar diğer hukuksal uyuşmazlıklara kıyasla çok daha fazla sayıdadır. Nitekim Yargıtay istatistiklerine göre, Yüksek Mahkeme’de iş uyuşmazlıklarına bakan 9. ve 10. Hukuk Daireleri’ndeki toplam dosya sayısı 51,797’dir. Bu durumsayı, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedirYargıtay’daki toplam dosya sayısının %12,4’üne karşılık gelmektedir. Hâl böyle oluncaOysa diğer dairelerin ortalama işyükü %4,3 düzeyinde kalmaktadır. Zorunlu arabuluculuk sisteminin yargının işyükünü azaltabileceği öngörülmektedir. 7036 sayılı Yasanın bir diğer gerekçesi uyuşmazlıkların hızla çözümlenmesi beklentisidir. Örneğin iş uyuşmazlıklarının önemli bir kısmını oluşturan işe iade davaları 4857 sayılı Yasaya göre en fazla 4 ayda sonuçlandırılmalıdır. Ancak uygulamada davaların çok daha uzun sürdüğü açıktır. Arabuluculuk sisteminin gecikmeleri azaltabileceği düşünülmektedir. Nihayet arabuluculuk sisteminin bir diğer gerekçesi, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırözel bir deneyim gerektiren iş davalarının yetkin arabulucular eliyle sonuçlandırılmasıdır. Uzmanlık gerektiren uyuşmazlıklarda mahkemelerin bilirkişi ataması, davaların uzamasına yol açabilmektedir. Arabuluculuk sisteminin bu ihtiyacı ortadan kaldırabileceği varsayılmaktadır. Bu gibi durumlardamakalenin amacı, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun 7036 sayılı Yasada düzenlenen zorunlu arabuluculuk sistemini açıklamak, konuyla ilgili tartışma ve eleştirileri değerlendirmektir. Makale, bu amaçla üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde dava şartı olarak yapılması hâlindearabuluculuk ve zamanaşımı süreleri, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılıkikinci bölümde arabuluculuk sisteminin aktörleri, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016son bölümde ise, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirarabuluculuk sürecine ilişkin düzenlemeler açıklanmaktadır.
Appears in 1 contract
Samples: Arabuluculuk Sistemi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun1’un 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmesiyle 08.09.1995 tarihinden beri uygulanagelen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun2 yürürlükten kalkmıştır. Her ne kadar 4077 sayılı TKHK, teknik açıdan pek çok yönden eleştirilmişse de tüketicilerin korunması bakımından ilk derli toplu kanun olması ve bulunduğu döneme göre önemli bir boşluğu doldurmuş olması nedeniyle büyük bir önemi haizdi. 2003 yılında 4822 sayılı Kanun’la3 4077 sayılı TKHK’da birtakım yenilikler ve değişiklikler yapılmış ve satıcı/sağlayıcılara yeni sorumluluklar, tüketicilere de yeni haklar getirilmişti. 6502 sayılı TKHK’nın ise, hüküm altına aldığı düzenlemeleriyle tüketicilere tanınan hakları daha ileriye götürdüğü görülmektedir4. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un kaleme alınmasının en temel ve nihaî nedeni tüketicinin daha iyi korunması için iyileştirmeler yapmaktır. Bununla birlikte, başta AB Direktiflerine tam uyumun sağlanması, uygulamada karşılaşılan problemlere çözüm bulunması, TTK ve TBK’ya uyumun sağlanması, satış yöntemlerinin değişmesi ve yeni satış türlerinin ortaya çıkması, mevcut cezaların amaca hizmet etmemesi, cezalandırmak yerine ıslah etme ve bilgilendirme anlayışının önem kazanması gibi çeşitli nedenler kanunun hazırlanmasına yol açmıştır5. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da yapılan değişiklik ve yeniliklerden biri de yeni düzenlemede “iş yeri dışında kurulan sözleşmeler” olarak adlandırılan kapıdan satışlara ilişkindir. Gerçekten, 4077 sayılı TKHK’da “Kapıdan Satışlar” başlığı ile rödövans sözleşmesidüzenlenen hükümler (m. 8-9), birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/36896502 sayılı TKHK’da, “…Xxxxİş yeri dışında kurulan sözleşmeler” başlığı ile değiştirilmiş ve 47. maddede yerini almıştır. Madde başlığında yapılan değişiklik, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindirdüzenlemenin, hem 13.06.2014’te yürürlüğe giren 25.10.2011 tarihli ve 2011/83 EU sayılı AB Tüketici Hakları Direktifi’ne6 uyumlu hâle 1 RG 28.11.2013, S. 28835. … Dosya kapsamından2 RG 08.03.1995, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacakS. 22221. 3 RG 14.03.2003, S. 25048. 4 AYDOĞDU, Xxxxx: “6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’ un Getirdiği Ye- niliklere Genel Bakış, Sözleşmeye Aykırılık, Ayıplı İfa Kavramlarına Getirdiği Farklı Yakla- şım ve Bu Konudaki Önerilerimiz”, DEÜHFD, C. 15, S. 2, 2014, s. 2-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedir3.
Appears in 1 contract
Samples: Tüketici Sözleşmeleri
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi Navlun1 sözleşmeleri, konusu denizde eşya taşımak olan sözleşmelerin genel adıdır2. Türk Ticaret Kanununun deniz ticaretine ilişkin dördüncü kitabının dördüncü faslında “Eşya Taşıma (Navlun) Mukaveleleri” başlığı altında düzenlenmiştir3. Amacı deniz yolu ile rödövans sözleşmesitaşınacak olan eşyanın güvenilir bir şekilde varma limanı ya da gösterilen yere teslimini sağlamaktır. İvazlı bir sözleşme olup diğer sözleşmelerden farklı birçok yönü bulunmaktadır. Vergi hukuku açısından bakıldığında, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancaknavlun sözleşmelerinin kapsamı, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2hukuki nitelikleri ve bu sözleşmeler uyarınca elde edilen “navlun” dışındaki bir kısım gelirlerin vergi matrahına dahil edilip edilemeyeceği noktalarında tereddütler yaşandığı görülmektedir. Bu durumnedenle öncelikle vergi hukuku açısından bir navlun tanımı yapılması, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedirnavlun sözleşmelerinin kira sözleşmesi mi yoksa istisna sözleşmesi mi olduğunun açıkça ortaya konması ve navlun sözleşmesi uyarınca elde edilen bütün gelirlerin ayrı ayrı analiz edilmesi gerekmektedir. Hâl böyle oluncaÇünkü ayrı bir navlun tanımı yapmayıp, öğreti Türk Ticaret Kanununda yer alan tanımının aynen kabul edilmesi vergilemede genellik ilkesi göz önünde bulundurulduğunda sorunlar doğuracaktır. Aynı şekilde navlun sözleşmesinin hukuki niteliği elde edilen gelirin türünü ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırdolayısıyla vergilemeyi de doğrudan etkileyeceği için navlun sözleşmesinin bir kira sözleşmesi mi yoksa istisna sözleşmesi mi olduğunun tereddüde yer bırakmayacak şekilde saptanması gerekmektedir. Navlun sözleşmesi uyarınca elde edilen navlun dışındaki sürüstarya, kontrstarya, pişmanlık 1 “Navlun” ifadesi yerine “eşya taşıma” ifadesi de kullanılabilir. Ancak Xxxxxx ve Xxxxxxxx’xx de ifade ettikleri gibi hem iş hayatında yerleşmiş olduğu ve hem de kara yoluyla eşya taşımacılığından ayırt edici role sahip olduğu için uygulamada daha çok “navlun” terimi tercih edilmektedir. Bkz., Xxxxxxx Xxxxxx, Xxxxx Xxxxxxxx, Deniz Ticaret Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1988, s.83. Bu gibi durumlardaçalışmada sadece deniz taşımacılığı ile sınırlı olduğu için, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektediraynı gerekçeyle navlun ifadesi kullanılacaktır.
Appears in 1 contract
Samples: Navlun Sözleşmesi
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiBilindiği üzere, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 7 nci maddesinde Devlet gideri, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2bütçe içinde, Devlet adına yapılan veya özel bir kanunla yapılması öngörülen bir hizmet karşılığı olmak üzere Devletin zimmetinde gerçekleşen borç olarak tanımlanmıştır. Bu durumhükme göre bütçe giderinin yapılmasında ilke, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle oluncamal veya hizmetin alınmasından sonra ilgili idarelerce malın alındığını, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırhizmetin yapıldığını gösterir kanıtlayıcı belgelerin ödeme evrakı ekine bağlanması suretiyle ödemenin yapılmasıdır. Bu gibi durumlardakuralın bir istisnası olarak, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi anılan Kanunun değişik 83 üncü maddesinin “Bütçe İçi Avans ve Krediler” başlıklı (A) fıkrasında; - Tahakkuk ve verile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ve çeşitli giderler için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlindeita amirlerinin gösterecekleri lüzum üzerine, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılıkgörevlendirecekleri mutemetlere, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair üst sınırları yılları bütçe kanunlarıyla saptanacak tutarlarda avans verilebileceği ve avansın sınırlandırılmasına Maliye Bakanının yetkili olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi - Maliye Bakanlığınca, Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak, askeri daireler mutemetleri ile elçiler, konsoloslar, müşavirler ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ataşelere bu tutarın üzerinde avans verilebileceği, - Tahakkuk ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göreverile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ve çeşitli giderlerden avans sınırlarını aşanlar için dairesinin göstereceği lüzum ve Maliye Bakanlığının izni üzerine, tarafların (şirket) tacir olduğu ita amiri mutemetleri adına banka veya saymanlık nezdinde kredi açılabileceği ve uyuşmazlığın da banka veya saymanlığın, mutemedin göstereceği yere veya alacaklıya doğrudan doğruya ödeme yapacağı, - Yabancı ülkelerde yapılacak satın almalar için görevlendirilen mutemetler adına gerektiğinde, Maliye Bakanlığınca, yerel bankalardan birinde kredi açtırılacağı, - Yabancı ülkelerden yapılacak satın almalar için, dairesinin göstereceği lüzum ve Maliye Bakanlığının izniyle, bankalar nezdinde akreditif karşılığı kredi açtırılacağı, hükümlerine yer verilmiş, Kanunun değişik 84 üncü maddesinde ise her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığındanbirim için bir mutemet görevlendirileceği, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017)hangi örgüt kademelerinin birim sayılacağının bütçe kanunlarındaki ayırıma paralel olarak Maliye Bakanlığınca belli edileceği belirtilmiştir. Bu Yargıtay kararındahükümlerle avans ve kredi uygulamasıyla, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağıKanun kapsamındaki dairelerin tahakkuk ve verile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ihtiyaçlarının, hizmetin aksamasına meydan verilmeden karşılanması amaçlanmıştır. Kanunun yukarıda değinilen hükümleri gereğince; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu genel ve katma bütçeli daire ve idarelerin ita amiri mutemetlerine avans verilmesi ve yurt içinden veya yabancı ülkelerden yapılacak alımlar için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektediradlarına kredi açılmasının aşağıda belirtilen esas ve usullere göre yapılması gerekmektedir.
Appears in 1 contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir Günümüzde iletişimin ve ulaşımın kolaylaşması sayesinde uluslararası ticari fa- aliyetlerin konusu oldukça genişlemiş; fiziki varlığı olmayan (yazılım gibi) ürünler, inşaat sözleşmeleri gibi karmaşık edimler ihtiva eden sözleşmeler, enerji satım söz- leşmeleri (elektrik enerjisi satımı, boru hatları üzerinden taşınan hidrokarbon türev- lerinin satımı) gibi yeni örneklerin ortaya çıkmasına rağmen hala geleneksel şekilde mal teslimini konu alan sözleşmelerin uluslararası ticaretin önemli bir bölümünü oluşturduğu görülmektedir. Mal teslimini konu alan sözleşmeler karşımıza genellikle satım sözleşmesi olarak çıkmakla birlikte, örneğin imal edilen malların yurt dışına sevki edimini ihtiva eden eser sözleşmeleri gibi sözleşmeler de sıklıkla uluslararası ticaret işlemlerine konu olabilmektedir1. Uluslararası ticarete konu olan sözleşmelerin yüksek meblağlı olması, hazır ol- mayanlar arasında yapılan sözleşmeler olması, tarafların birbirleri hakkında yeterli bilgilerinin olmaması, diğer ülke piyasalarının yapısı ile rödövans ilgili bilgi eksikliği gibi se- bepler, tabi oldukları riskleri ve bu risklere karşı çözüm arayışlarını arttırmaktadır. Uluslararası uygulamada bu hususta bulunan çözüm yollarından biri de gözetim uy- gulamasıdır. Uluslararası gözetim bakımından ilk aşamada taraflar aralarında anlaşmak sure- tiyle sevkiyat konusu malların bir uluslararası gözetim kuruluşu tarafından gözetime tabi tutulması hususunu kararlaştırmaktadırlar. Uluslararası gözetim kuruluşlarının dış ticaret ilişkisine girmesi, dış ticaret işleminin konusunu teşkil eden sözleşmeye eklenen bir hüküm ile gerçekleşmektedir. Sözleşmeye eklenen hüküm ile uluslararası gözetim kuruluşunun sürece dâhil edilmesi sağlanmaktadır. İkinci aşamada, önceki sözleşmede uluslararası gözetim kuruluşu ile sözleşme yapmak maksadıyla yetkilen- dirilen taraf, uluslararası gözetim kuruluşu ile temasa geçerek gözetim sürecinin ger- çekleşmesini sağlayan sözleşmeyi yapmaktadır. Türk Hukuku bakımından gözetim sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1bazı unsurları Tebliğde yer al- makla birlikte, mevzuat gereği yapılması zorunlu olmayan2 bir sözleşmedir. AncakTaraflar, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2diledikleri takdirde mevzuatta bir kısım esasları belirlenmiş olan gözetim sözleşmesi- ni sözleşme serbestisi prensibine uygun şekilde kurabilirler. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu gibi durumlarda, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir Bir kısım ayrıntıları mevzuatta düzenlenmiş olmakla birlikte gözetim sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3irade serbestisine tabi özel hukuk sözleşmesidir; istisnalar baki kalmak üzere uluslara- rası gözetim kuruluşları özel hukuk kişileridir. 1 20.HDBenzer yaklaşım için bkz. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindirMilletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması m. 3 (RG. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.201707.04.2010/27545). Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı2 Uluslararası ticaret uygulamasında bazı devletler gözetim kuruluşu zorunluluğu getirebilmekte- dirler; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştir. Diğer bir deyişle, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirbu takdirde sözleşme yapma zorunluluğunun varlığını kabul etmek gerekir.
Appears in 1 contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi 1 Temmuz 2012’de yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu1 ile rödövans sözleşmesi, birbirinden farklı iki sözleşmedir1. Ancak, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2özel si- gorta hukuku alanında birçok değişiklik yapılmıştır. Bu durumdeğişikliklerin önemli bir kısmı, bir- birinden farklı olan iki sigortacının sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektediröncesi beyan yükümlülüğü ile ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla Belirtmek gerekir ki 2008 yılında yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırre- form ile Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanunu’nda (“Versicherungsvertrags- gesetz - VVG”) da konuyla ilgili olarak pek çok değişikliğe yer verilmiştir. Bu gibi durumlardadeğişiklikler yapılırken özellikle Alman Federal Mahkemesi’nin ve öğretinin kabul ettiği şekilde, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi için aranan geçerlilik şekline uygun sigorta ettirenin bir tüketici olduğu noktasından hareket edilmiş ve sigorta ettireni koruyucu nitelikteki hükümlere ağırlık verilmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan yeni hükümler ile sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ne şekilde ifa edilmesi gerektiği ve ifa edilmemesi- nin doğurduğu hüküm ve sonuçlar son derece detaylı olarak yapılması hâlinde, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği genel olarak kabul edilmiştirdüzenlenmiştir. Buna karşılık, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya (rödövans verene) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar Ancak yeni hükümler tesis edilirken mehaz Kanun’da yapılan değişiklikler dikkate alınmamış; bu suretle Türk hukuku ile mer’i Alman hukuku arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017)önemli farklılıklar meydana gelmiştir. Bu Yargıtay kararındafarklılıklar yanında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağıTürk Ticaret Kanunu’nda tesis edilen hükümler, özellikle beyan yükümlülüğünün ihlali halinde uygulanacak yaptırımlar yönünden birtakım eksiklikler taşımaktadır. Zira ilgili kanuni düzenlemeler incelendiğinde, beyan yükümlülüğünün ihlali halinde burada yer alan hükümler yanında; buna karşılıkculpa in contrahendo sorumlulu- ğuna gidilip gidilemeyeceği, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniylesigorta ettirenin kastının varlığı durumunda hile hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı ve sigortacının cayma hakkının geçmişe mi yoksa ileriye mi etkili olduğu hususlarının tam olarak açıklığa kavuşturulamadığı görülmektedir. Bu incelemede sözleşme öncesi beyan yü- kümlülüğünün ihlali halinde sigortacının sahip olduğu haklarla ilgili olan bu hususlar üzerinde durulacaktır. Aşağıda görüleceği üzere, kural beyan yükümlülü- ğünün ihlali halinde sigortacının sahip olacağı haklarla ilgili bu sorunların çözümü öncelikle bu yükümlülüğün hukukî niteliğinin tespitini şart kılmak- tadır. Bu nedenle incelemede ilk olarak asliye hukuk mahkemesinin beyan yükümlülüğünün ortaya çıkışı ve amacı açıklanarak hukuki niteliği tespit edilecek; ardından anılan hukuki sorunlar irdelenecektir.
(ticarî dava söz konusu olduğu için asliye ticaret mahkemesinin1) görevli olduğuna dikkat çekilmiştirBkz. Diğer bir deyişleRG, söz konusu karar14.02.2011, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektedirS. 27846.
Appears in 1 contract
Samples: Insurance Contract
GİRİŞ. Maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesiSigortanın kendine has özellikleri nedeniyle farklı bir muhasebe ve raporlama yapısı bulunmakta; bu da yatırımcılar, birbirinden farklı iki sözleşmedir1analistler, şirket yöneticileri gibi finansal tablo kullanıcılarının sigorta, sigorta muhasebesi ve sigortacılık faaliyetlerini daha iyi anlayabilmeleri için teknik bilgiye sahip olmasını gerektirmektedir. AncakSigorta muhasebesi ve sigortacılık faaliyetlerinin finansal raporlanması özü dolayısıyla karmaşık bir yapıya sahiptir. Bunun nedeni önemli derecede tahmine, maden ruhsatının devri amacıyla uygulamada rödövans sözleşmesinin de kullanıldığını görmek mümkündür2varsayıma ve yargıya dayanmasıdır. Sigortacılık alanında uluslararası finansal raporlamaya ilişkin düzenlemeler incelendiğinde ortak bir raporlama sistemi bulunmamaktadır. Bu durum, bir- birinden farklı olan iki sözleşme arasındaki ayırımı zedelemektedir. Hâl böyle olunca, öğreti ve yargı kararlarında maden hakkının devri amacıyla yapılan rödövans sözleşmelerinin hukukî nitelemesi konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştırda uluslararası ortaklı şirketlerin finansal tablolarının karşılaştırılabilirliğini engellemektedir. Bu gibi durumlardave buna benzer nedenlerle Uluslararası Muhasebe Standartları Komitesi tarafından ortak bir finansal raporlama standardı oluşturulması amacıyla 1997 yılında bir proje başlatılmış ve söz konusu proje 2017 yılında tamamlanarak UFRS 17 yayımlanmıştır. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu’nun (IASB) sigorta sözleşmelerine ilişkin projesinin ikinci bölümünü oluşturan UFRS 17’nin yürürlüğe girmesi ile 2004 yılında ara dönem standardı olarak getirilmiş olan UFRS 4 yürürlükten kalkacaktır ve sigorta sözleşmelerinin muhasebeleştirilmesinde, rödövans sözleşmesinin maden hakkını devir sözleşmesi ölçümünde ve finansal tablo dışı bırakılmasında önemli değişiklikler meydana gelecek ve yeni hükümler sigortacılık sektörünü etkileyecektir. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı; öncelikle UFRS 17 Sigorta Sözleşmeleri’nde yer alan yeni hükümleri açıklamak ve sonrasında söz konusu bu yeni hükümlerin sigortacılık sektöründe nasıl uygulanacağını ortaya koymak ve bu yeni hükümlerin sigortacılık sektörüne muhtemel etkilerini saptamaktır ve nihai olarak da Türkiye’deki uygulamalarla mukayesesini yapmaktır. Bu çalışma IASB tarafından 2017 yılının Mayıs ayında yayımlanan ve 1 Xxxx 2021 tarihi itibarıyla yürürlüğe girerek Uluslararası Finansal Raporlama Standardı 4 Sigorta Sözleşmeleri’nin yerini alacak olan UFRS 17 Sigorta Sözleşmeleri kapsamında sigorta sözleşmelerinin incelenmesi ve Türkiye’deki uygulamalarla karşılaştırılmasını ele almaktadır. UFRS 17, UFRS 4’ün ikinci fazı niteliğinde olup, sigorta sözleşmelerinin muhasebeleşmesinde ciddi değişiklikler öngörmektedir. UFRS 17, tüm sigorta sözleşmeleri için aranan geçerlilik şekline uygun olarak yapılması hâlindeşeffaflığın artırılmasına yönelik tamamlayıcı açıklama gerekliliklerine sahip tek ve tutarlı ölçüm modelinin oluşturulmasını sağlamayı hedeflemektedir. Bu kapsamda çalışmanın birinci bölümünde sigorta kavramına ilişkin genel bilgiler verilmiş, ma- den siciline yapılacak tescil için hukukî sebep olabileceği sigorta sözleşmeleri tanımlanarak spesifik özelliklerine değinilmiş ve sigorta muhasebesi, kendine özgü özelliklerine değinilerek genel olarak kabul edilmiştiraçıklanmıştır. Buna karşılıkÇalışmanın ikinci bölümünde UFRS 17’de yer alan ilk defa finansal tablolara alma, maden hakkını devir sözleşmesinin şekline uygun olarak yapılmayan veya içerisinde ruhsatın rödövansçıya ölçüm, sözleşme değişikliği ve finansal tablo dışı bırakma, reasürans sözleşmeleri, açıklamalar ve sunum hükümleri anlatılmış, UFRS 4’ten farklılıkları değerlendirilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde Türkiye’deki sigorta muhasebesine ilişkin düzenlemeler anlatılmış ve bu düzenlemeler kapsamında gerçekleştirilen muhasebeleştirme ve raporlama uygulamaları açıklanmıştır. Çalışmanın dördüncü ve son bölümünde ise UFRS 17 ile Türkiye’deki uygulamalar mukayese edilmiştir ve bir uygulama örneği sunulmuştur. Türkiye’de günümüz uygulamasında sigortacılık ile ilgili tek standart olan UFRS 4 uygulanmamaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ile UFRS 4 arasında bazı çatışan düzenlemeler bulunmaktadır. UFRS 17 uygulanmaya başlandığında Standart ile Kanun hükümleri arasında yine bir takım çatışmalar var olacaktır. Ancak TTK’da belirtilen normlar hiyerarşisinde KGK düzenlemeleri (rödövans verenebu çalışma kapsamında TFRS 17 -yayımlandığında) devredilebileceği yönünde hüküm bulunmayan rödövans sözleşmelerinin ma- den hakkının maden siciline tescili için hukukî sebep teşkil etmesi mümkün değildir3. 1 20.HD. 30.3.2016, E.2016/1885 K.2016/3689, “…Xxxx, maden ruhsatı devir sözleşmesin- den doğan alacak istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlı- ğın madenin işletmesinin devri niteliğindeki sözleşmeye aykırılık gereğince alacak-tazminat talebine dair olduğu, taraflar arasında kira ilişkisi ve kira ilişkisinden (yani rödövans söz- leşmesinden) kaynaklanan alacak ve tazminat talebinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, tarafların (şirket) tacir olduğu ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın asliye ticaret mah- kemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, xxx.xxxxxxx.xxx, Erişim Tarihi: 23.09.2017)birinci sırada yer aldığından TFRS 17’nin uygulanması zorunlu olacaktır. Bu Yargıtay kararında, uyuşmazlığın rödö- vans sözleşmesinden kaynaklanması hâlinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkeme- si olacağı; buna karşılık, olayda maden hakkını devir sözleşmesinin bulunması nedeniyle, kural olarak asliye hukuk mahkemesinin (ticarî dava nedenle söz konusu olduğu kanunun ilgili maddelerinde ve diğer mevzuatta değişiklik yapılarak ülkemiz finansal tablolarının uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi, bunun için asliye ticaret mahkemesinin) görevli olduğuna dikkat çekilmiştirde gerekli alt yapı çalışmalarına başlanması önerilmektedir. Diğer Bununla birlikte UMS uygulayan işletmeler için örnek finansal tablolar setine UFRS 17’nin uygulanmaya başlanması ile kullanılacak olan finansal tablo kalemleri eklenmeli; dünya üzerindeki farklı vergilendirme politikalarının etkisinden arındırılmış ortak bir deyişledil oluşturulması amacıyla bu kalemler arasına “faiz, söz konusu karar, maden hakkını devir sözleşmesi ile rödövans sözleşmesinin farkına işaret etmektediramortisman ve vergi öncesi kar” kalemi de dahil edilmelidir.
Appears in 1 contract
Samples: Uzmanlık Tezi