GİRİŞ Örnek Maddeleri

GİRİŞ. Bilindiği üzere, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanununun 7 nci maddesinde Devlet gideri, bütçe içinde, Devlet adına yapılan veya özel bir kanunla yapılması öngörülen bir hizmet karşılığı olmak üzere Devletin zimmetinde gerçekleşen borç olarak tanımlanmıştır. Bu hükme göre bütçe giderinin yapılmasında ilke, mal veya hizmetin alınmasından sonra ilgili idarelerce malın alındığını, hizmetin yapıldığını gösterir kanıtlayıcı belgelerin ödeme evrakı ekine bağlanması suretiyle ödemenin yapılmasıdır. Bu kuralın bir istisnası olarak, anılan Kanunun değişik 83 üncü maddesinin “Bütçe İçi Avans ve Krediler” başlıklı (A) fıkrasında; - Tahakkuk ve verile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ve çeşitli giderler için ita amirlerinin gösterecekleri lüzum üzerine, görevlendirecekleri mutemetlere, üst sınırları yılları bütçe kanunlarıyla saptanacak tutarlarda avans verilebileceği ve avansın sınırlandırılmasına Maliye Bakanının yetkili olduğu, - Maliye Bakanlığınca, Bakanlar Kurulu kararına dayanılarak, askeri daireler mutemetleri ile elçiler, konsoloslar, müşavirler ve ataşelere bu tutarın üzerinde avans verilebileceği, - Tahakkuk ve verile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ve çeşitli giderlerden avans sınırlarını aşanlar için dairesinin göstereceği lüzum ve Maliye Bakanlığının izni üzerine, ita amiri mutemetleri adına banka veya saymanlık nezdinde kredi açılabileceği ve banka veya saymanlığın, mutemedin göstereceği yere veya alacaklıya doğrudan doğruya ödeme yapacağı, - Yabancı ülkelerde yapılacak satın almalar için görevlendirilen mutemetler adına gerektiğinde, Maliye Bakanlığınca, yerel bankalardan birinde kredi açtırılacağı, - Yabancı ülkelerden yapılacak satın almalar için, dairesinin göstereceği lüzum ve Maliye Bakanlığının izniyle, bankalar nezdinde akreditif karşılığı kredi açtırılacağı, hükümlerine yer verilmiş, Kanunun değişik 84 üncü maddesinde ise her birim için bir mutemet görevlendirileceği, hangi örgüt kademelerinin birim sayılacağının bütçe kanunlarındaki ayırıma paralel olarak Maliye Bakanlığınca belli edileceği belirtilmiştir. Bu hükümlerle avans ve kredi uygulamasıyla, Kanun kapsamındaki dairelerin tahakkuk ve verile emri işlemlerinin tamamlanması beklenilemeyecek ivedi ihtiyaçlarının, hizmetin aksamasına meydan verilmeden karşılanması amaçlanmıştır. Kanunun yukarıda değinilen hükümleri gereğince; genel ve katma bütçeli daire ve idarelerin ita amiri mutemetlerine avans verilmesi ve yurt içinden veya yabancı ülkelerden ya...
GİRİŞ. İşbu belge (aşağıda bahsedilen diğer tüm belgelerle birlikte) internet sitesinin kullanımına ve işbu internet sitesi yoluyla ürünlerin satın alınmasına dair hüküm ve koşulları belirler (aşağıda "Koşullar" olarak anılacaktır). müşteri internet sitesini kullanmadan önce Koşulları, Çerez Politikamızı ve Gizlilik Politikamızı (hepsi birlikte "Veri Gizliliği Politikası" olarak anılacaklardır) okumalıdır. Bu internet sitesini kullandığınızda veya internet sitesi üzerinden sipariş verdiğinizde siz değerli müşterimiz, işbu Koşullara ve Veri Gizliliği Politikasına uymak konusunda xxxx xxxx gösterdiğinizi kabul, beyan ve taahhüt etmektesiniz. Müşteri, tüm Koşulları ve Veri Gizliliği Politikasını kabul etmediği takdirde internet sitesini kullanmamalıdır. İşbu Koşullar ve Veri Gizliliği Politikası değiştirilebilir. Bunları düzenli olarak okumak müşterinin sorumluluğudur ve müşteri internet sitesini kullandığında veya sözleşmeyi oluşturduğunda (aşağıda açıklandığı şekilde) yürürlükte olan “Koşullar ve Veri Gizliliği Politikası” müşteri için geçerli olacaktır.
GİRİŞ. Ruhsat sahipleri ile üçüncü kişiler arasında maden sahalarının işletilmesinin devredilmesi amacıyla yapılan sözleşmelere rödovans sözleşmesi denilmektedir. Bir diğer deyişle, rödovans, maden ruhsat alanlarının hak sahibi (maden arama ve işletme ruhsat sahibi) tarafından sözleşme ile gerçek veya tüzel bir kişiye bir süre bırakılması durumunda, maden ocağının işletilmesini üstlenen gerçek veya tüzel kişinin, ruhsat sahibine ürettiği her bir ton maden için bir miktar ücret ödemeyi taahhüt ettiği isimsiz bir sözleşmedir1. Rödovans sözleşmesinin tarafları arasında çıkan uyuşmazlıklar açısından, Borçlar Kanunu’nun 357. maddesinde düzenlenen ürün kirasına ilişkin hükümlerin bünyesine uygun düştüğü ölçüde kıyasen uygulanacağı kabul edilmektedir2. Ancak, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku düzenlemeleri bakımından bazı Yargıtay kararlarında rödovans sözleşmesi, alt işverenlik sözleşmesi olarak kabul edilerek işçilerin işçilik ve Sosyal Güvenlik Kurumunun prim alacaklarından ruhsat sahibi ile rödovans verenin birlikte sorumlu olacakları sonucuna varılmıştır3. 1 Uygun, Xxxxx, Maden İşletmelerinde Ödenen Rödovans Bedellerinin Muhasebe Sistemi İçinde İzlenmesi, xxxx://xxx.xxxxxxxxxx.xxx/xxxxxxxxxxxx/xxxxxxxxxx/000/ (Xxxxxx Xxxxxx: 21.4.2015). Ayrıca bkz., 14. HD., 21.10.2008, E.2008/7969 K. 12073, “…Yanların içeriğinde uyuşmazlık çıkarmadıkları, 04.07.2004 günlü sözleşme hasılat kira sözleşmesinin bir tipi olan rödovans sözleşmesidir…”. (xxx.xxxxxxx.xxx, erişim tarihi: 21.4.2015). 3 Bkz., 21.HD., 26.1.2010, E.2009/12236, K.2010/620, “Dava konusu somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin tetkikinden ruhsat sahibi TTK Gn. Müd.’ne, rödovansçı şirket tarafından yapılacak yıllık iş programlarını her türlü rapor ve projeleri inceleme, denetleme, gerekli değişiklikleri yapma yetkisinin verildiği, aylık ve yıllık faaliyet raporlarının davacı şirkete gönderileceği, üretilen kömür ve mevcut kömür artıklarının TTK Gn. Müd.’nün göstereceği kantarda tartılmadan ve sevk fişi düzenlenmeden saha dışına çıkarılamayacağı, Bu konuda sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek adına, öncelikle maden ve maden hakkı kavramları ile bu hakkın devri konularına değinilecek ve daha sonra rödovans sözleşmesinin hukuksal gelişimi üzerinde durulacaktır. Bu değerlendirmelerin ardından Maden mevzuatı açısından rödovans sözleşmesi ele alınacak ve bu sözleşmeye hangi hükümlerin uygulanacağı konusu detaylarıyla değerlendirilecektir. Bu kapsamda, rödovans sözleşmesinin tarafları arasında asıl işveren-alt işveren ilişkis...
GİRİŞ. Yol Bakım :c Kaí M!cadclc Aíaçlaíı Sa⭲aQi ľicaíct X.X. ( Bundan sonra “Şirket/Şirketimiz” olarak anılacaktır) kişisel verilerin korunması ve işlenmesinde başta Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumaya azami önem atfetmektedir. Bu çerçevede, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ilgili mevzuatlar uyarınca (“Kanun” ya da “KVK Mevzuatı”) kişisel verilerin hukuka uygun olarak korunması ve işlenmesine özen göstermekte, tüm planlama ve faaliyetlerinde bu anlayışla hareket etmektedir. Şirketimiz, özel hayatın gizliliğinin temeli olan kişisel verilerin korunması ve işlenmesini sadece mevzuata uyum sağlama kapsamında değerlendirmemekte, yaklaşımının temeline insana verdiği değeri koymaktadır. Bu bilinçle hareket eden Şirketimiz kişisel verilerin hukuka uygun olarak korunması ve işlenmesi için gerekli her türlü idari ve teknik önlemi almaktadır. Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Politikası’nın (“Politika”) amacı, Kanun’un amacına uygun olarak tamamen veya kısmen otomatik olan ya da herhangi bir veri kayıt sisteminin parçası olmak kaydıyla otomatik olmayan yollarla işlenen kişisel verilerin korunması ve işlenmesinde başta Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini azami derecede korumak ve Şirketimizin yükümlülükleri ile Kanun uyarınca uyacağı usul ve esaslar hakkında kişisel veri sahiplerini (ilgili kişi) bilgilendirmektir. Politika’nın amacı doğrultusunda, Şirketimiz tarafından gerçekleştirilen kişisel verilerin korunması ve işlenmesi faaliyetlerinde mevzuata tam uyumun sağlanması ve kişisel veri sahiplerinin özel hayatın gizliliği ve veri güvenliği hakkının korunması hedeflenmektedir.
GİRİŞ. (a) İşbu doküman, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile Erişim ve Arabağlantı Yönetmeliği hükümleri uyarınca Turkcell İletişim Hizmetleri AŞ (Turkcell) şebekesi ile İşletmeci şebekesi arasında tesis edilecek arabağlantıya ve ilgili diğer hizmetlere ilişkin Turkcell’in Referans Arabağlantı Teklifi’dir (RAT).
GİRİŞ. İşbu Referans IP Seviyesinde Veri Akış Erişimi Teklifinde dikkate alınan hususlar şunlardır:
GİRİŞ. (a) İşbu doküman, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile Erişim ve Arabağlantı Yönetmeliği hükümleri uyarınca Türk Telekomünikasyon AŞ (Türk Telekom) şebekesi ile İşletmeci şebekesi arasında tesis edilecek arabağlantıya ve ilgili diğer hizmetlere ilişkin Türk Telekom’un Referans Arabağlantı Teklifi’dir (RAT).
GİRİŞ. T.C. Sağlık Bakanlığı (“İdare”) ile ADN PPP Sağlık Yatırım A.Ş. (“Şirket”) arasında 27/06/2013 tarihinde Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Yapılacak Olan Adana Şehir Hastanesine Ait Yapım İşleri ile Ürün ve Hizmetlerin Temin Edilmesi İşine Ait Sözleşme ve ekleri ("Proje Sözleşmesi") imzalanmış olup Proje Sözleşmesi uyarınca Şirket tarafından yürütülecek işletme ve bakım hizmetlerinin tümünün ya da bir kısmının ifası için alt yüklenicilik usulüyle bir üçüncü şahıs yüklenici tayin etme yetkisi Şirket’e tanınmış ve Şirket, ISS İşletme Hizmetleri A.Ş.’yi (“Hizmet Sağlayıcı”) alt yüklenici olarak tayin etmiştir. Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi için Hizmetin sunulması hususunda Pazar Testi sürecinin sonunda mevzuatı gereği Hizmeti yürüten ilgilinin önalım hakkı saklıdır. İlgilinin önalım hakkını kullanmaması durumunda ise söz konusu sözleşme Kazanan Katılımcı ile Hizmet Sağlayıcı arasında imzalanacaktır.
GİRİŞ. İşçilerin, işverenin gözetme borcuna aykırı davranışı sonucunda meydana gelen iş kazası yahut meslek hastalığı nedeniyle uğradıkları bedensel zararın tazminini talep edebilmeleri her şeyden evvel Anayasal sistemin bir gereğidir (AY m.17). Yine Anayasada sosyal güvenliğin herkes için bir hak olarak düzenlenmesi (AY m.60) sonucunda sosyal güvenlik yasalarında güvence altına alınan iş kazası ve meslek hastalıklarının Sosyal Güvenlik Kurumlarınca karşılanması Anayasal bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne var ki Sosyal Sigortalar Sistemi zararın belirli bir bölümünü karşılamakta, geri kalan zarar miktarı için ise herhangi bir düzenlemeye yer vermemektedir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda bedensel zarara uğrayan işçilerin malvarlığında meydana gelen eksilmenin tazmini hakkında ne 4857 sayılı İş Kanunu ne de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle belirtilen türde zarara uğrayan kişilerin zararlarının giderilmesinde, bedensel zararla sonuçlanan tüm sorumluluk hallerinde söz konusu olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun genel hükümleri uygulanmaktadır (m.53 ve m.54). İş kazalarından xxxxx xxxxx tazminat davalarında işçinin açıkça talep etmesi halinde mahkemece maddi tazminatın yanı sıra faize de hükmedilir. İş kazalarından xxxxx xxxxx tazminat davalarında hükmedilecek faizin hukuki niteliğinin belirlenmesinin işçi açısından önemli sonuçları vardır. Zira, iş kazalarından xxxxx xxxxx tazminat davalarında hükmedilen faize hangi faiz türüne ilişkin hükümlerin uygulanacağının tespit edilebilmesi öncelikle anılan faizin hukuki niteliğinin belirlenmesine bağlıdır. Yargılama sonucunda mahkemece hükmedilen bu faizin, Türk hukuk sisteminde uygulanmakta olan kapital ve temerrüt faizi türlerinden hangisine girdiği konusu öğretide ve Yargıtay uygulamasında tartışmalara neden olmuştur. Kapital ve temerrüt faizi görüşleri dışında öğretide yoğunlukla “tazminat faizi” görüşü üzerinde durulmuştur. Bu çalışmamızda, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle iş kazası kavramı hakkında genel bilgilere yer verilmiş, ardından iş kazalarından xxxxx xxxxx tazminat ve bu maddi tazminat miktarının belirlenmesine kısaca değinilmiştir. İş kazası ve iş kazası sonucunda zarara uğrayan işçinin maddi tazminat talebi hakkında genel olarak bilgi verildikten sonra faiz kavramı üzerinde durularak Türk hukuk sisteminde uygulanmakta olan faiz türleri çalışma konumuz bağlamında ele alınmıştır. Son olarak iş kazaları sonucund...
GİRİŞ. Roma-Pandekt Hukuku’nun en çok etkisi altında bulunan Borçlar Ka- nunu, tıpkı Medeni Kanun gibi İsviçre Borçlar Kanunu’nun tercümesi ile büyük ölçüde kaynak kanun korunarak iktibas edilmiş olup borç ilişkileri bakımından nisbilik prensibini esas almıştır. Buna göre, borç ilişkisinden xxxxx xxxxxx ve borçlar kural olarak ancak o ilişki içerisindeki taraflar arasında (inter partes) hüküm ve sonuçlarını doğururlar. Bu kural, Roma Hukuku zamanlarından bu yana uygulanarak Türk-İsviçre hukukları ve diğer birçok hukuk sistemlerinde sözleşmeler hukukunun genel prensibini ifade etmektedir. Bu kuraldan yola çıkılarak rahatlıkla ifade edilebilir ki sözleşmenin tarafları, o sözleşmeye taraf olmayan biri aleyhine sonuç do- ğuracak bir yükümlülük kararlaştıramayacaklardır. Bunun doğal sonucu olarak da borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi dolayısıyla üçüncü kişilerden tazminat talebinde bulunulamaz ve yine üçüncü kişiler söz- leşme hükümlerine dayanarak sözleşmeden doğan borcun ihlali nedeniyle gördükleri zararların tazminini talep hakkına da sahip değildirler. Nisbilik prensibi gereği, sözleşmeden kaynaklanan borcun ihlali dolayısıyla zarar gören üçüncü kişiler haksız fiil hükümlerine başvurabileceklerdir. Zira Borçlar Kanunu, sözleşmesel sorumluluğa ancak ve ancak sözleşmenin taraflarını tabi tutmuştur. Alman Hukuku, borçlunun sözleşmeden doğan borcunu ihlali ile tesadüfen üçüncü kişinin zarar görmesi halinde zarar gö- ren ile tazminat talep hakkına sahip olan kişinin aynı kişi olmaması halle- rinde uygulanacak olan üçüncü şahsın zararını tazmin kurumunu geliştir- miştir. Ancak sözleşmeye aykırılık hükümlerinin, korunan hukuki varlıklar, kusurun ispatı, yardımcı şahsın verdiği zarar gibi birçok bakımdan zarar göreni haksız fiil hükümlerine nazaran daha etkin korumaya elverişli ya- pısı sebebiyle nisbilik prensibi ve kanunun öngördüğü sözleşmesel sorum- luluk ile haksız fiil sorumluluğu ayrımı aşılmaya çalışılarak culpa in cont- rahendo, akdin müspet ihlali ve üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme kurumlarının ortaya çıkışına zemin hazırlamıştır. Alacaklı ile borçlu arasında mevcut borç ilişkisinin üçüncü kişiler açı- sından hüküm doğurmayacağı ile kastedilen borç konusu edimin münha- sıran alacaklı tarafından ve yine münhasıran borçludan talep edilebilmesi olup, bu kural bir borç ilişkisinin hiçbir zaman üçüncü kişileri etkileme- yeceği yahut üçüncü kişilerin hiçbir şekilde bahsi geçen borç ilişkisi üze- rinde etkili olamayacakları şeklinde anlaşılamaz. Üçüncü k...